@haticebariss
|
Hayat herkesi ağlatırdı sadece bazılarını daha fazla
YAVUZ'DAN
"Bir daha sakın böyle bir şey söyleme" "Niye?..bir daha mı vurursun?" Yutkundum "Özür dilerim...çok özür dilerim" birkaç saniye sessizlikten sonra "ama şu an benimle kendi istediğinle gelmezsen seni zorlada olsa buradan götüreceğim..bunun içinde özür dilerim..Eğer şu an yalnız kalmak istersen..seni yalnız bırakmayacağım..bunun içinde" Gözleri dolu bir şekilde bakıyordu bana. Onu kendime doğru çekip sarıldım. Saçlarının kokusu geliyordu burnuma. Gözlerimi kapattım. Kollarım sararken bedenini titriyordu. İncecik bedeni bedenimin 3/1 i kadardı. "Sen üşüyorsun" başını çekti göğsümden. İki başparmağımla sildim gözyaşlarını. Gözlerine bakıyordum. "Hadi gidiyoruz" Buruk bir sesle "lütfen gitmek istemiyorum" "Korkma seni o eve götürmeyeceğim" "Nereye götüreceksin peki?" Hafifçe gülümsedim "sürpriz" Yürümesi için elimle kapıyı işaret ettim. Yürümeye başladı bende arkasından ilerledim. Evden çıkıp arabaya yöneldik. Arabaya bindiğinde bende binip arabayı çalıştırdım. Yol boyunca ne ben ne de Neslihan hiç konuşmadık. Ara ara gözüm kayıyordu ona. İstediğimiz yere geldiğimde durdurdum arabayı. "Geldik" dememle ikimizde emniyet kemerimizi çıkarıp indik arabadan. Neslihan hayretle bakıyordu eve "Ama burası" "Evet" "Senin mi burası?" "Evet" Soran gözlerle bakıyordu bana "Sen dedemi.." "Evet tanıyorum. Ondan ders alıyordum gençken" "Yavuz" o kadar farklı bir tonla söylemiştiki ismimi tuhaf hissetmiştim. Sanki bir şeyleri hatırlamaya çalışıyor gibiydi. "Sanki hatırlıyor gibiyim seni" Bu cümlesiyle dudağımın kenarıyla hafifçe gülümsedim. "Bende seni" bir süre sessiz kalarak bakıştık "içeri girelim mi?" "Olur" Demesiyle eve doğru yürüdük. Evin kapısına geldiğimde elimdeki anahtarla açtım kapıyı. İçeri girip ışığın düğmesine bastım. Etrafın aydınlanmasıyla Neslihan ilerledi. Eşyaların üzeri örtüyle kaplıydı. Neslihan piyanonun üzerindeki örtüyü çekip elini piyanonun üzerinde gezdirdi. Bana bakıp "Ben ne diyeceğimi bilemiyorum..Çok şaşkınım." "Bir şey söylemek zorunda değilsin" biraz durduktan sonra " ben örtüleri açayım. Artık bundan sonra buradasın." Gidip örtüleri açmaya başladım Neslihan'a bakıp "eşyalar temiz ama yerin bi silinmesi gerekiyor. Tozlu gibi biraz" "Ben hallederim" "Bugün güzelce dinlen" İçerisi soğuktu. Gidip doğalgazı açtım. Neslihan'ın yanına gittiğimde yavaş adımlarla evi dolaşıyordu. Ona bakıp "evin ısınması biraz zaman alacak gibi. Sana şömineyi yakayım." "Teşekkür ederim" demesiyle hafifçe gülümsedim ona. Evin içindeki kiler tarzı yerden odun alıp geldim. Şömineye yerleştirip yakmaya çalışıyordum. Neslihan yanıma geldi. "Hala o kadar şaşkınım ki. Hiç beklemiyordum yani inanamıyorum. Bir anda içime huzur doldu sanki.. Sanki 8 yaşıma dönmüş gibiyim" "Buna sevindim... gülümsediğini görmek güzel" Çok derin bakıyordu gözlerime "evet sen soğuktan donmadan yakayım ben bunu" Ateşin yanmasıyla ayağa kalktım. "Yakınlarda market vardı açıksa ben gidip bir şeyler alayım. Acıkmışsındır" Bir şey söylememişti. Masada duran arabanın anahtarlarını aldım. Evden çıkıp arabama yöneldim. Arabaya binip çalıştırdım
..................................
NESLİHAN'DAN
Şöminenin önündeki koltuğa oturdum. Gözümden akan bir damla yaşı sildim. Etrafta dedemle koşup oynadığımız görüntüler geliyordu gözümün önüne. Bu evin her noktasında bir anım vardı. Keşke hiç büyümeseydim. Keşke dedem hiç ölmeseydi. Sonsuza dek onun küçük kızı olarak yaşasaydım bu evde. O öldükten sonra limanı olmayan bir gemi gibiydim. Hiçbir karaya yanaşamamış. Sonrada denizin sonsuzluğunda yönünü bulamayıp, kaybolup gitmiş. Herkes için bir fazlalıktım. Attığım her adım benim için daha büyük bir hayal kırıklığıydı. Aldığım her nefeste gururum inciniyor, kalbim kırılıyordu. Hayat benim için bütün mucizelerin önünü kapatmıştı. Güzel olan hiçbir şey ulaşamıyordu bana. Yaklaşan araba sesiyle anlamıştım Yavuz Hoca'nın geldiğini. Birkaç dakika sonra evin kapısı açılmıştı. Yavuz Hoca içeri girip "Bir daha ben evden çıktıktan sonra kapıyı kilitle" "Olur" "Açık sadece büfe tarzı bir yer vardı." Elindeki poşeti gösterdi "O yüzden böyle şeyler alabildim" İçinden iki tane kek çıkarıp yanıma gelip elindekilerin birini bana verdi. Karşımdaki koltuğa oturup diğerinide o açtı. Ona baktım "Bu evi neden aldın?" "Aslında bende bilmiyorum.. Belki benimde gençliğimin en huzurlu dönemi bu evdir. Sanırım o dönemdeki huzurumu satın almak istedim o da mümkün olmuyormuş tabi" yutkundu "aslında bu evi satın aldıktan sonra bir kere bile gelmedim. Sanırım sadece yabancı biri alsın istemedim......Eşimin ölümüyle dedenin ölümü arasında pek uzun bir zaman dilimi yok....eşim öldükten sonrada ilk dedenin yanına gelmiştim. Ne yapacağımı, kiminle konuşacağımı bilemedim....Zaten birkaç ay sonrada deden vefat etti" "Anladım....dedemin neden senin öğrencin olmamı istediğinide şimdi daha iyi anlıyorum....Seni o dönem hiç görmemiş olmamda tuhaf ama" "Eşim ölmeden önce pek gelemiyordum. Yurt dışı ziyaretleri, konferanslar, dersler" "Şöhret olmak kolay değil tabi" Gülümsedim "sen çok sık geliyordun sanırım buraya" "Evet ben bu evde büyüdüm desem yeridir...Bizim evimiz pek huzurlu olmuyordu. Annemle babamda boşanınca kardeşimin yaşı küçük olduğu için uzun bir süre annemde kaldı. Annem başka bir adamla evliydi. Babamda işleri falan olurdu öyle pek eve uğramazdı zaten. Ama çok severdi beni bilirdim. Bende hep dedemle kaldım o yüzden. Sonra kardeşim biraz büyüyünce annemin eşi o evde kalsın istememiş. Babamın yanına gönderdi kardeşimi. O gelince bende onun için oraya gittim zaten artık okula başlamıştım. Yinede bütün yazı, tatilleri hepsini bu evde geçirirdim..Sonra işte..dedem öldü. Babamında çok borçları vardı sattı bu evi. O günden sonrada hiç gelemedim tabi" "Anladım" iki elini bacağına koyup kalktı "uyu istersen artık.. bir odan var mıydı burada?" Gülümsedim "beşiğim bile var bu evde benim" "Yaa" Onu bileğinden tuttum. "Gel bak" Merdivenlerin yanına geldiğimde bıraktım bileğini. Ben önden o da arkamdan çıkıyorduk merdivenleri. İki katlı bir evdi burası. Odamın kapısına geldiğimizde kapının kulbunu çevirip içeri girdim. Örtüleri kaldırıp. "Bak beşiğim. Büyüdüğüm halde hala bazen uyumadığımda dedem beni burada sallardı yine küçüktüm tabi o zamanlar. Bana masal anlatırdı." Elim komidinin üzerindeki masal kitabına kaydı. Gözümden akan yaşı sildim "Aa masal kitabım. Bak o da duruyormuş" "Eğer bu evde daha kötü hissedeceksen başka bir yere gidebiliriz" "Hayır. Burada kalmak istiyorum" "Nasıl istersen...neredeyse sabah oldu sayılır. Senin için sakıncası yoksa bu gece bende seninle kalacağım" "Sonra" "Yarın bir alarm sistemi ve kamera kurdurtmayı düşünüyorum. Yani öyle ıssız bir yer değil burası ama ne olur ne olmaz. Hatta birde kapıya bir güvenlik görevlisi koysak iyi olur" "Yok gerek yok ona" "Korkar mısın burada yalnız?" "Bilmem...hem korksam ne olacak ki? Sonsuza dek benimle kalamazsın öyle değil mi?" Bir şey söylememişti bu cümleme. Hadi sen dinlen diyip çıktı odadan. Ayağımdaki ayakkabıları çıkarıp uzandım yatağıma.
....
Gürültüyle açmıştım gözlerimi. Odamdan çıkıp Yavuz Hoca'nın yanına doğru gittim. "Noluyor?" "Sana söylemiştim ya dün. Kamera falan taktıracağım diye" "Anladım" "Bitti zaten uykucu" Gülümsedim. Adamların yanına gidip onlara para verdi. Adamların evden çıkmasıyla geldi yanıma. "Yiyecek bir şeylerde aldım. Güzel bir kahvaltı yapalım" "Olur ben hazırlayayım o zaman" Buzdolabının kapağını açtığımda ağzına kadar dolu olduğunu gördüm. "Yalnız benim için fazla bunlar" "Biraz sonra temizlik içinde gelecekler" "Ben hallederdim" "Yorulma şimdi yok yere" Bir tabağa domates, salatalık doğradım. Omlet yapıp reçel gibi kahvaltılık şeyleride koydum mutfak masasına. Yavuz Hoca'nın sesiyle ona doğru döndürdüm başımı "Yardım lazım mı?" "Hayır. Hazır sayılır zaten" Yavuz Hoca meyve sıkacağını alıp tezgahın üzerine koydu. Mandalina, portakal ve nar çıkarıp sıkmaya başladı. Narı sıkarken üzerine ve birazda yüzüne sıçratmıştı. Ona bakıp gülümsedim. Islak mendil alıp yüzüne sıçrayan nar suyu damlasını sildim. Elim yüzündeydi. Bana bakıp gülümsedi. Elimi çektim yüzünden "Demek ki her şeyde öyle yetenekli olunamıyormuş değil mi hocam" "Neyseki arabamda yedek gömleğim var" Sıktığı meyve suyunu bir bardağa boşaltıp bana uzattı. "Siz içmeyecek misiniz?" "Hayır. O zaman yaptığın çayı kim içecek" Gülümsedim "Yavuz Hocam" "Efendim" "Ben babama ulaşır ulaşmaz onun yanına gideceğim. Çıkacağım bu evden" "Nasıl istersen" Ekmekleri alıp masaya koydum. Ve bende oturdum sandalyeye. Yavuz Hoca'da elindeki bardağı önüme koyduktan sonra karşımdaki sandalyeye oturdu. Bir bardak çay içip birkaç bir şey ağzına attıktan sonra "Eline sağlık ama benim artık çıkmam lazım. Okula gitmeliyim. Sen..gelmek ister misin?" "Hayır" "Neyse bunları sonra konuşuruz. Temizlik şirketinden gelenleri karşılayabilirsin değil mi?" "Evet" Sandalyesinden kalktı "Görüşürüz" "Ben geçireyim sizi" "Yok yok otur lütfen" "Geleyim" Bende sandalyemden kalkıp Yavuz Hoca'yı kapıya kadar geçirdim.
......................................
PELİN'DEN
Gözlerimi açtığımda yatağımda doğrulup yüzümü bile yıkamadan hemen almıştım telefonu elime. Fake hesabımdan Selim'in duvarına girdim. Hikaye atmış mı diye baktım. Elinde kediyle uzanırken yataktan fotoğraf atmıştı. Fotoğrafı ss aldım. Galerimden açıp büyütüp öptüm. Allah'ım o kadar tatlıydı ki. Hesabı herkese açık olduğu için stalklamakta pek zorlanmıyordum. Kimler kimler mesaj atmıştı ona bu fotoğraf için. Of çok kıskanıyordum onu. Aslında kendi hesabımdan takip etsem ne olacaktı ki? Kendi hesabıma geçiş yapıp bütün cesaretimi toplayıp, derin bir nefes alıp verdikten sonra kendi hesabımdan takibe aldım. Takip et butonuna basar basmaz telefonumu yatağımın üzerine atıp. Yorganı başıma kadar çektim. Çok heyecanlanmıştım. Eğer geri dönmezse çok üzülürdüm.
.................................
BERK'TEN
Selim'le bahçedeki masada oturuyorduk. Karşımızdaki masada Ceyda, Işıl ve Sarper oturuyordu. Ceyda'nın bakışları üzerimdeydi. Selim bana bakıp "Siz ciddi ciddi ayrıldınız bu sefer" "Evet. Sıkıldım artık" "Aa Yavuz Abi değil mi o?" Amcam binaya doğru gidiyordu Selim'e "Dursana" diyip kalktım masadan. Amcamın yanına doğru yürüdüm. O çoktan binaya girmişti. Merdivenlerde yakaladım onu "Günaydın" "Günaydın" "Amca konuşalım mı biraz? Dün adam akıllı konuşamadık" "Tabi...odama geçelim" "Olur" odasına doğru ilerledik. İçeri girdiğimizde amcam masanın önündeki sandalyeye oturdu. Bende karşısında duran sandalyeye oturdum. "Dün için tekrar özür dilerim" "Sorun değil" "Neslihan'ı bulabildin mi?" "Evet" "O nasıl?" "İyi" "Sevindim" "Çıkışta yanına uğramayı düşünüyorum gelmek ister misin?" "İsterim"
...................................
NESLİHAN'DAN
Temizlik ekibi çıktıktan sonra kapıyı kapattım. Artık evde yalnızdım. Bir iç çekip baktım eve. Piyanonun başına geçtim. Dedemin öğrettiği parçalardan birini çalıyordum. Birçok dizi müziği çalabiliyordum. Hatta en sevdiğim şeylerden biriydi bu. Kapının çalmasıyla kalktım piyanonun başından. Kapıyı açtığımda Yavuz Hoca ve Berk duruyordu karşımda. Yavuz Hoca bana bakıp "Piyano mu çalıyordun?" "Evet" "Bizim içinde bir parça çalar mısın?" "Tabi" Kapının kenarına çekilmemle ikiside içeri girdiler. Piyanonun karşısına geçtim
......................................
BERK'TEN
Neslihan'ın piyanonun başına geçmesiyle kilitlenmiştim ona. Piyanonun sesiyle dolmuştu ev. Öyle güzel çalıyordu ki hatta öyle güzeldiki. Askılı beyaz elbisesi. Boynunun bir kenarına aldığı salık dalgalı saçları. Açık sırtı, boynu. Hayranlıkla bakıyordum ona. Çalmayı bitirmesiyle alkışladım. Piyanonun başından kalkmasıyla amcam ve ben koltuğa oturduk. Neslihan'da oturdu. Eve ufak bir göz gezdirdim "Amcamın böyle bir evi olduğunu bilmiyordum" Amcam bana bakıp "aslında burası Neslihan'ın dedesinin evi" "Yaa öyle mi?" Neslihan bana bakıp buruk bir gülümsemeyle "Öyleydi" "Bizede yakınmış " "Neyse ben size kahve yapayım" diyip kalktı Neslihan. Mutfağa gitti. Amacamın telefonunun çalmasıyla "Efendim......tamam...tamam geliyorum" "Noldu amca?" "Önemli bir şey değil ama benim çıkmam lazım. Şirkete babanın yanına uğrayacağım imza atmam gerekiyormuş." "Tamam bende çıkarım birazdan" dememle amcam çıktı evden. Biraz geçmeden Neslihan elinde tepsiyle geldi. Elindeki tepsiyi masaya indirip karşımdaki koltuğa oturdu "Yavuz Hoca nerede?" "İşi varmışta çıktı" "Onun kahveside benim sanırım" deyip gülümsedim. "Neslihan benim sana bir özür borcum var galiba" sessizce bakıyordu bana "Ben gerçekten üzgünüm" "En azından orada bizim sevgili olduğumuzu söylemeseydin" "Bu senin için neden bu kadar önemli? Benim sevgilim olmak o kadar kötü mü yoksa?" biraz duraksadıktan sonra "öyle söyledim çünkü böylesi daha iyi olacak. Bırak herkes seni benim sevgilim olarak bilsin. O zaman kimse sana bir şey diyemez. Amcamla çıkan bu....bu saçma dedikoduda kapanıp gider. Okulunada daha rahat gidip gelirsin. Birkaç kere benimle görünürsün bütün olay kapanır. Bu amcam için çok önemli. Onun adının bu şekilde geçmesini istemem" "Okula bir daha gitmeyeceğim" "Neden?" "Böylesi daha iyi" "Saçmalama bir dedikodu için kariyerini mi yakacaksın?" "Önemsiyormuş gibi davranma. Ben senin için kısa yoldan parayı bulmaya çalışan. Bunun için evli bir adama bile göz dikebilecek fırsatçı bir kız değil miyim?" Birkaç saniye sustuktan sonra kısık bir sesle "Değilsin.....ve bunların hepsi düzelecek merak etme. Bu okulda neler duyuldu unutuldu" "Ben sizin gibi öyle kolay unutamıyorum bazı şeyleri....ben kendimi çok kötü hissettim, aşağılanmış hissettim bunu uzun bir süre unutamam" "Eğer kaçarsan başından kaybedersin. Bütün hayallerinle kötü hissettiğin ilk noktada vedalaşacaksın yani" "Ben babama ulaşır ulaşmaz onun yanına yurtdışına gideceğim" "Peki. Yarın sabah yanına uğrayacağım. Sende o zamana kadar düşün. Kararın ne olursa olsun tekrar sana bir şey soramayacağım merak etme." Ayağa kalktım "şimdi gidiyorum. Sabah görüşürüz" O da benimle birlikte ayağa kalkıp kapıya kadar geçirdi beni. Evden çıkıp arabama doğru ilerledim. Arabama binip Eve doğru sürdüm. ..........................
PELİN'DEN
Salonda oturmuş film izliyordum. Gelen bildirimle telefonumu elime aldım. "Selim seni takip etmek istiyor" gülümseyerek bakıyordum ekrana. O kadar mutlu olmuştum ki. Tam onaylayacaktım "Neyse telefon elimde onu beklediğimi düşünmesin." Ayağa kalkıp evin içinde rota attım. Bahçeye çıktım. Sandalyeye oturup tekrar saate baktım. On dakika dolmuştu artık kabul edebilirdim. Takip isteğini onaylayıp duvarına girdim. O kadar yakışıklıydıki. Fotoğrafını açıp ekranı öptüm. Onunla konuşmak çok istiyordum ama ne yazabilirdim ki. Bütün cesaretimi toplayıp Selim'in mesaj kutusuna girdim."Imm ne yazsam?" + Abime ulaşamadımda yanında mı? Bir şey soracaktımda gönder tuşuna basıp bekledim. Artık abim ararsada ipadimi bulamadım sende mi falan derdim. Birkaç dakika sonra telefonuma gelen bildirimle telefonumu aldım elime. Fotoğrafı oynat yazıyordu. Gönderdiğini fotoğrafa baktım. Ekranı durdurdum bir dakika inceledim sanırım fotoğrafı. Gece kulübünden elinde bira bardağıyla selfie atmıştı. Arkasından attığı mesajı okudum - Bu gece yalnızım fıstık. Abin gelmedi. Bir sorun mu var? Bende telefonumun kamerasını açtım. Ama pek güzel görünmüyordum. Galerime girdim. Eski fotoğraflarımdan birini. Seçtim. Anlık çekilmiş gibi attım bende. Gülümsediğim dilimin yanda olduğu hafif komik tatlı bir fotoğrafım vardı onu yolladım +Hayır sadece merak etmiştim. Evdede değilde Attığım fotoğrafa random atıp ardından bir mesaj daha attı -Bilmiyorum. Amcanın yanına gitmişti en son +Anladım. Sen nasılsın? -Bomba gibiyim. Sen? +İyiyim bende. Bahçede hava alıyordum. Sıkıldım sanırım biraz. "Off bahçede mi dedim ya fotoğraf bahçede değil ki. Keşke demeseydim" -Aslında bende sıkıldım. Sarmadı bugün burası +Öyle mi? Bize gel istersen abimlerde gelir zaten birazdan -Ben gelesiye geç olur şimdi. Yorgunumda eve gidip uyurum +Peki o zaman sen bilirsin -Görüşürüz Off konuşmayıda hiç bitirmek istemiyordum ama görüşürüze de bir şey diyemezdim +Görüşürüz. İyi geceler -İyi geceler Resmen mesaj kutumda selim vardı. Ekranı kapatıp birkaç kere zıpladım sonra telefonumu kalbime götürdüm. O kadar mutluydum ki "Bu mutluluğu neye borçluyuz?" "Ayy" "Korkma" "Amca" "Canım" Gidip amcama sıkıca sarıldım. Ayrıldığımda gülümseyerek bakıyordu bana "Yüzünde güller açıyor." "Evet öyle sebepsiz mutluyum sadece." "Ne güzel. Hep böyle ol" "Keşke sende mutlu olabilsen" "Mutsuz olduğumuda nereden çıkardın?" "Bilmem...Canan Yenge öldüğünden beri hiç yüzünün gerçek anlamda güldüğünü hatırlamıyorum" Birkaç saniye sustu. Titremiştim biraz "Hadi bakalım geç içeri üşüyeceksin" Amcamın yanağından öpüp "iyi geceler" "İyi geceler" dedikten sonra geçtim içeri.
...............................
YAVUZ'DAN
Pelin içeri geçtikten sonra. Yanımdaki sandalyeye oturdum. İçimde bir şeyler eksikti sanki. Bunu bende hissedebiliyordum. Öylece sessizliği dinliyordum. Berk'in arabasının bahçeye girmesiyle oraya çevirdim başımı. Arabadan inip yanıma doğru yürüdü. Beni farketmesiyle "Amca" yanıma geldi "napıyorsun böyle?" diyip karşımdaki sandalyeye oturdu "Hiç.. oturuyordum öyle" "Bir şey mi oldu?" "Hayır....Ceyda'yla ayrılmışsınız" "Evet.....Amca ben bir şeyleri yanlış yapıyorum sanırım" "Ne gibi?" "Yani bilmiyorum...Sen hep benim rehberim gibiydin. Kimi zaman abimdin. Kimi zaman babam. Ben bugüne kadar hiç babamla dertleşmedim. Babamdan hiç yardım istemedim. Bana bisikleti sürmeyi bile sen öğrettin. Ne zaman elimi uzatsam, ne zaman yardıma ihtiyacım olsa. Elimi sadece sana uzatabildim. Çünkü tutacağından herzaman emin olduğum tek bir kişi vardı o da sendin. Beni bütün saygısızlıklarıma şımarıklıklarıma rağmen hiç bırakmadın. Bir kez olsun of bile demedin" "Ne bu duygusallık böyle Berk Bey" "Amca ben seni çok seviyorum. Her şey için özür dilerim tekrar" "Ben unuttum çoktan" "Eyvallah"
..................................
NESLİHAN'DAN
Kapının çalmasıyla aynanın karşından kalkıp. Çantamı aldım. Kapıya yöneldim. Açtım kapıyı. Karşımda duran Berk'e baktım. Berk bana bakıp gülümsedi "Bu geliyorum demek sanırım" "Evet" Dışarı çıkıp evin kapısını kapattım. Berk'le birlikte Berk'in arabasına doğru ilerledik. Arabaya binip yolda ilerliyorduk. Berk bana baktı. "Aslında bugün yengemin yanınada uğrasak iyi olur." "Yavuz Hoca'nın karısından bahsetmiyorsundur umarım" "Tam olarak ondan bahsediyorum" "Mümkün değil" "Dün amcam çok mutsuzdu. Bu olaydan dolayı yengemle arası açıldı. Üzüldü tabi bu duruma" Niyeyse bunu söylemesi kötü hissettirmişti bana "Peki o zaman Yavuz Hoca daha iyi olacaksa gidelim" "Tamamdır" Yolda ilerledik. Okula geldiğimizde Berk arabasını park etti. İkimizde arabadan indik. Berk yanıma gelip elini uzattı bana. "Bunu yapmamız gerekiyor mu gerçekten" "Evet" demesiyle bende tuttum elini. ................................
YAVUZ'DAN
Selim'le konuşuyorduk. "Yok artık" demesiyle arkama döndüm. Gördüğüm manzarayla kalbimde bir şeyler iyi gitmiyordu. Yutkundum. Canım sıkıldı. Neslihan'ın bana doğru bakmasıyla göz göze geldik. Berk'le el ele bize doğru yürüyorlardı.
|
0% |