@haticebariss
|
Sığınmak istiyordum bir insana belki bir şiire, bir şarkıya. Şiirler biterdi. Şarkılar susardı. Ve insanlar giderdi.
Arabamdan indim. Hastanenin içine doğru koştum. Gözümden akan yaşlara engel olamıyordum. Annemleri gördüğüm zaman adımlarım yavaşlamıştı. Bana baktıklarında gözlerinden akan yaşlar anlatıyordu sanki her şeyi. Ayaklarım gitmek istemiyordu sanki, kulaklarım duyacaklarından korkuyordu. İnsan hissederdi hayatının alt üst olacağı anı. Bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı biliyordum. Annemin yanına gittiğimde, titreyen sesimle "Anne" "Oğlum" diyip sarıldı bana "Anne iyiler de lütfen" "Oğlum Canan'ı kaybettik" Hayır anlamında salladım başımı. Olamazdı. İnanmak istemiyordu kalbim olanlara. Kalbimin acısı sarıyordu bütün bedenimi. Canı yanan insanın nefesi kesilirdi, dili susardı. Çünkü acının sesi olmuyordu bazen. Bazende bir çığlık, bir gözyaşıydı. Ama insan alışırdı her şeye. Zaman ne güzel bir ilaçtı, canı yanan insan için. Geçmez dediğimiz her şey geçerdi birgün. Bazı hislerin tarifi olmazdı evet. Yaşanırlardı sadece, öylesine derin, öylesine içeride. Bazen kül olurdu bütün sayfalar ama yinede silinmezdi kalemin izleri. Kader ayırırdı bizi bazen, bazı insanlardan yaşanacak başka bir hikayemiz olduğundan.
...............................
3 YIL SONRA Kupamdaki kahvemden bir yudum aldım. Evimin terasından dışarıyı seyrediyordum. Rüzgar bir şeyler anlatmaya çalışıyordu sanki bana. Ben akademisyen müzisyen yavuz Behram. Üniversitede aşık olduğum çok sevdiğim bir karım vardı, Canan. Ve bir oğlum, Arda. 3 yıl önce bir trafik kazasında karımı kaybettim. Oğlumsa sakat kaldı. O an bütün dünya durdu sanki. O andan beri zaman geçmiyor gibi hissediyorum. Sanki o günden sonra bir daha hiç nefes almamışım gibi. Yaşamak zorunda olduğum için yaşıyordum sadece. Ne zaman bir manzaraya dalsam o anı hatırlıyorum. Evdeki her ayak sesinde çocuğumun koşuşturduğu günleri. Yastığa her başımı koyduğumda karımın kokusunu. Rüzgarın her esişinde karımın uçuşan uzun, kızıl saçlarını.
Belime sarılan ellerle kendime geldim. Fisun'du. Bana sarılan eller canımı yakıyordu. Ona bunu yaşattığım içinde üzülüyordum. Babamın ilk eşinden bir çocuğu vardı. Abim Sinan Behram. Biz abimle hep öz kardeş gibiydik. Aynı bahçe içinde ayrı villalarda oturuyorduk. Aramızdaki yaş farkından dolayı belkide bana hep babalık yapmıştı. Abimin bir oğlu vardı Berk Behram. Çok yakışıklı ve biraz hovarda bir çocuktu. Birde kızı vardı Pelin Behram. Çok seviyordum yeğenlerimi. Fisun, çocukluğumuzdan beri aşıktı bana. Aile dostlarımızın kızıydı. Ona karşı hiçbir şey hissedememiştim bugüne kadar ama minnet duydum her zaman. 3 yıl önce karımı kaybettiğimde Fisun hiç yalnız bırakmamıştı beni. Oğlumla çok yakından ilgilenmişti. Oğlum uzun süre kazanın şokunu atlatamamış, sadece Fisunla konuşuyordu. Annem zaten en başından beri Fisun'la olmamı istiyordu. Fakat ben annemi dinlemeyip aşık olduğum kadınla Canan'la evlenmiştim. Canan'ın ölümünden sonraysa annemin ısrarıyla ve oğlumun iyiliği için Fisun'la evlendim. .........................................
NESLİHAN'DAN "Aç şu telefonu, açç!" Sinirle masanın üstünde duran ev telefonunu çekip yere fırlattım "Aç.....aç" dedim fısıltıyla. Masanın yanına oturdum. Sırtım duvara değiyordu. Gözlerimden akan yaşları durduramıyordum. Nasıl beni böyle bir ateşin içine atıp çekip gidebilirdi. Bu sefer babamı affetmeyecektim. ................................
1 AY ÖNCE Babam elinde küçük bir valizle aşağı indi. Çok telaşlı görünüyordu. Yanıma gelip yüzümü iki elinin arasına aldı "Bak kızım beni iyi dinle. Kardeşinide al ve annenin yanına gidin. Ben dönene kadar orada kalın. Burası sizin için güvenli değil." Gözlerimden akan yaşları durduramıyordum. "Ya sen....sen ne olacaksın?.....nereye gidiyorsun" "Bilmiyorum. Sizinde bilmemeniz sizin için daha iyi" Diyip arkasını dönüp kapıya doğru ilerlemeye başladı. Bir iki adım attıktan sonra yanına gittim. İki elimle babamın bir elini tuttum. Gözlerimden akan yaşlarla yalvarırcasına "Gitme nolur" "Gitmek zorundayım" "Bizde gelelim o zaman. Hiçbir şey yapmayız söz veriyorum. Çalışırım beraber öderiz borçlarını" "Bu çalışıp ödeyebileceğimiz bir şey değil. Bak böyle yaparak benide üzüyorsun. Lütfen dediklerimi yap. Söz veriyorum her şeyi düzene sokacağım" Babamın eli kayıp giderken ellerimden arkasından bakabilmiştim sadece. Sesli ağlamaya başlamıştım artık. Kız kardeşim Nisa'nın gözlerini ovuşturarak merdivenlerden aşağı inmesiyle gözlerimden akan yaşları sildim. "Abla" "Ablacım" "Noluyor?" "Bir şey olduğu yok." Kardeşimin yanına gidip dizlerimin üzerine çöktüm. Ellerini tuttum. Annemin yanına gitmek istemiyordum ama buna kardeşim için mecburdum. "Bak şimdi ablacım birkaç günlüğüne anneme gideceğiz tamam mı" "Peki babam?" "Babam birkaç günlüğüne iş gezisinde olacak. O gelene kadar annemde kalacağız tamam mı?" "Tamam" Nisa'nın ellerini bırakıp yukarı çıktım. Küçük bir valiz hazırlayıp aşağı indim. Nisanın elinden tutup çıktım evden. Taksiye doğru ilerledik. Annemin evine geldiğimizde taksiden indim. Durup eve baktım bir süre sonra kardeşimin elinden tutup kapıya doğru ilerledim. Zile bastığımda kapıyı açan annem olmuştu. Soran gözlerle bize bakıyordu "Neslihan" "Bir süre seninle kalabilir miyiz?" "Tabiki... geçin içeri" Annem elimdeki valizi aldı. Eve girdiğimizde yukarı kata doğru çıktık. Bir odaya girdiğimizde annem valizimizi oraya indirdi. "Noldu kızım? Nasıl olduda babanız sizi buraya gönderdi." "Bazı işleri varmış gitmesi gerekti" Hava yavaş yavaş kararmaya başlıyordu. "Aç mısınız?" Nisa cevap vermişti bu soruya "Evet" Bende acıkmıştım aslında ve fazlaca yorgun hissediyordum. Annem odadan çıktı. Çok geçmeden yanımıza geldi. Yemek hazır kızlar aşağı masaya geçelim. Anneminde bizimki kadar olmasada lüks bir evi vardı. Babamla ayrılıp Faruk Amca'yla evlendikten sonra bu eve yerleşmişti. Nisa'yla beraber aşağı yemek masasına indik. Masaya oturduğumuzda Faruk Amca anneme bakıp. "Konuşalım" dedi. Beraber masadan kalkıp yandaki odaya geçtiler. Sesleri olduğu gibi geliyordu "Sana çocuklarının bu eve gelmesini istemediğimi söylemiştim" "Çocuklarım onlar benim ne diyeyim çocuklarıma gelmeyin mi diyeyim" "Çok istiyorsan sende çocuklarınla gidebilirsin şimdi" Nisa'ya baktım "Kalk Nisa gidiyoruz buradan" Annemler odadan çıkıp yanımıza geldi. Gözlerime bakıp "Nisa kalsın" Duyduğum cümleyle bende senin çocuğunum. Sen nasıl bir annesin diye haykırmak istedim. Hiçbir şey söylemeyip arkamı dönüp çıktım evden. Gözlerimden akan yaşalara engel olamıyordum. Siz hiç zavallı gibi hissettiniz mi? Ben hissettim. Öylesine çaresiz, öylesine sevilmemiş, öylesine yalnız hissettim ki. Eğer içinde hissediyorsan bir şeyleri hiçbir ses değiştiremezdi hissettiklerini. Cümleler kifayetsizdi kendini duymayan bir insan için. .................................
BUGÜN Kaç saat o duvar dibinde oturdum bilmiyorum. Ayağa kalkıp banyoya gittim. Yüzümü yıkadıktan sonra aynada kendimle göz göze geldim. Gözlerim kanlanmıştı, harap görünüyordum. Havluyu alıp yüzümü kuruladıktan sonra tekrar yerine bırakıp çıktım banyodan. Odama geçip uzandım. Gözlerimi açtığımda alarmımın çalmadığını farkettim. Telefonumu elime aldım. Kapalıydı. Şarjı bitmiş olmalıydı. "Kahretsin geç mi kaldım?" Elim komidinin üzerinde duran saate gitti. Elime aldığımda saatin 08:00 olduğunu gördüm. Çok şükür geç kalmamıştım. Elimi yüzümü yıkayıp aynanın karşısına geçtim. Yüzüme hafif bir makyaj yaptım. Saçlarımı fönleyip açık bıraktım. Dolabımın kapağını açıp kırmızı elbisemi aldım içerisinden. Askısından çıkarıp üzerime giydim. Askılı, göğüs dekoltesi olan, dantel detaylı. Dizimin bir karış yukarısında duruyordu. Oldukça sade ve hoş görünüyordum. Bugün hayallerim için bir adım daha atacaktım. Derin bir nefes alıp verdim. Son kez aynadaki görüntüme baktıktan sonra elime toz pembe çantamıda alıp çıktım evden. Geç kalmamak için taksi çağırmıştım. Evden çıkıp kapıyı kapattım. Taksiye doğru ilerledim. Okulun önüne geldiğimde durdum. Girişe doğru yaklaştığımda bir arabanın bana çarpmasıyla yere düştüm. Hafif bir şekilde çarpmıştı ama yinede yere düşmemin etkisiyle dizim acımıştı. Bana uzanan elle başımı kaldırdım. Gözlerimle buluşan mavi gri gözlere baktım. 1.90 boylarında, kirli sakallı oldukça yakışıklı bir çocuktu. Gözlerimi gözlerinden çekip kalktım yerden. O da havada kalan elini indirdi. "İyisin değil mi?" Arabanın diğer koltuğundan inen çocuk bana bakıp güldü. Alaycı bir sesle "Gerçek mi bu ya? Bak bende çarpıldım şimdi"
.................................
YAZARDAN Yavuz okula geçerken Berk'i görmesiyle durur. Berk ve Neslihan'ı izler. Selim'in cümlesiyle Berk gülümser. Selim cümlesine devam eder. "Yarana bakmamı ister misin güzellik?" "Sadece başımdan defolup gitmenizi istiyorum" "Oo kızımız çok hırçın durmuyor mu sencede Berk" diyip güler. Berk tamamen Neslihan'a odaklanmıştır. Rüzgarla savrulan saçlarına bakar. yüzünün önüne gelen bir tutam saçı eliyle geriye doğru atışına, gördüğü mavi gözlere. "Burdan bakınca sizde boş, rezil, iğrenç duruyorsunuz" Berk duyduğu cümleyle kaşlarını çatar. Neslihan arkasına döndüğünde Yavuz'la göz göze gelir. Ona kısa bir bakış attıktan sonra yoluna devam edip okula doğru ilerler. Yavuz Berk'e bakıp "Noluyor?" Demesiyle Selim cevap verir "Bir şey yok Yavuz Abi ya. Ucuz, varoş kızın teki işte. Gördü tabi son model arabayı, içindede yakışıklı çocuklar kendini arabanın önüne attı. Alışık olduğumuz durumlar yani" Yavuz okula doğru ilerler. Odasına geçer. Eleme için asistanı tek tek Yavuz'un odasına öğrencileri alır. Birkaç öğrenciden sonra Yavuz karşısında gördüğü gözlerle duraksar. Neslihan'ın gözlerine kilitler gözlerini. Birkaç saniye sonra Yavuz "Reddedildin" "Nasıl yani beni daha dinlemediniz bile" "Gerek yok" "Ne demek gerek yok?" Yavuz masanına doğru ilerleyip sandalyesine oturur. Eliyle kapıyı gösterip "Çıkabilirsin" Neslihan elini masaya koyup Yavuz'a bakar "Bana en azından bir açıklama yapmak zorundasınız" "Sen kimsin ki ben senin için bir şeyler yapmak zorunda oluyorum." "Ben neyim bilmiyorum ama sizin neyi olamadığınız çok belli. Sahip olduğunuz her şeyi üst üste koysanız yinede beş kuruş etmezsiniz. İnsan değilsiniz çünkü." Diyip arkasına döner. Neslihan bir adım atamadan Yavuz öfkeyle yerinden kalkıp Neslihan'ın kolundan tutar. Kendine doğru çeker. Yüzleri birbirine oldukça yakındır. "Haddini bil" Neslihan Yavuz'un öfkeyle bakan gözleri kilitlenir birbirine. Kalp eskitiyordu cümleleri içinde tuttukça. Dil ve kalp aynı konuşmazdı, konuşamazdı her zaman.Uzaktan yargılamak çok kolaydı bir bedeni. Zor olan keşfetmekti gözlerin arkasındaki gizemi. |
0% |