Yeni Üyelik
4.
Bölüm

Düşlerin Soğuk Yüzü

@haticebariss

Mesela bir soru sormuşlar ama şıkların hiçbiri doğru cevap değil.

BARLAS'TAN
Odasına girdiğimde sımsıkı çarşafına sarılmış uyuyordu. İçeri fazlasıyla soğuktu. Aptal kafam pencerenin kırık olduğunu unutmuşum, çok üşümüş olmalıydı.


Aşağı kata inip koltuğu iyice şömineye yaklaştırdım. Annemin birkaç parça eşyası vardı evde. Uzun kollu bir üst aldım içinden ve Açelya'nın yanına gittim. Başından geçirdim elbiseyi yavaşça giydirdim ona. Gözleri kısık kısık bakıyordu. Ağlamaktan fazlaca şişmişti, kızarmıştı. Elimi götürdüm alnına. Ateşi vardı.
Kucağıma aldım onu aşağı kata götürdüm. Koltuğun üzerine yavaşça bıraktım. Yukarıdan battaniye getirdim. Örttüm üzerini.
Banyoya gidip el havlusunu çeşmede ıslatıp sıktım. Açelya'nın yanına gidip elimdeki havluyu koydum alnına. Mutfağa gittim. Çekmeceye baktım. Eskiden geldiğimiz günlerden hazır çorbalar vardı. İçlerinden bir tanesini elime aldım. Son kullanma tarihine baktıktan sonra ocağını üzerine koyduğum tencerenin içine boşalttım. Suyunu kattım. Çok geçmeden hazır olmuştu. Tekrar gittim yanına. Doğrulmasına yardımcı olacakken elimin sırtına değmesiyle çekti sırtını. Bende elimi geri çektim. Üzerinde çorba olan tepsiyi dizlerinin üzerine koyacakken vurdu tepsiye. Yere dökülen çorbaya baktım. Sonra sinirle Açelya'nın yüzüne baktım.


Mutfağa gidip bir kâse daha doldurdum. Böyle giderse hasta olup ölecekti. Yanına gidip tepsiyi masanın üzerine indirdim. Ağzını açması için biraz sert bir şekilde tuttum çenesinden. Kâseden bir kaşık çorba aldım soktum ağzına. Gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı. Gözleri gözlerimi bulduğunda elim hala çenesindeydi. Başparmağıma değen gözyaşıyla hafifçe siler gibi oldum yaşını. Bıraktım çenesini. Aslında ona böyle davranmak istemiyordum. Gerçi nasıl davranmak istediğimide bilmiyordum. Pişman değildim. Ama içimde rahat değildi. Onu öldürmem gerekiyordu. Güya kardeşime yaşatılanları yaşatacaktım ona. Bende Adalı'nın canını yakacaktım. Ama ne ona dokunmak ne de öldürmek istemiyordum sanırım. Gözlerinden akan yaşlarla bana bakıyordu.


"Ne diyorsam onu yap!"


Diyip mutfağa yöneldim. Bir bardak su içip biraz durup düşündüm. Ne düşündüğümü kendim bile bilmiyordum. Mutfaktan çıkıp Açel-ya'nın yanına gittiğimde uyuyordu. Telefonumun çalmasıyla telefonumu elime aldım. Arayan Hamzaydı.


"Efendim."


"Abi sen nerdesin?" "İşim var Hamza, kapat." "Abi..."


Demesiyle kapattım telefonu. Bu benim meselemdi kimseyi karıştırmayacaktım. Açelyanın üzerideki battaniye göğsüne kadar açılmıştı. Yanına gidip üzerini örttüm tamamen. Hafifçe aralandı gözleri. Elimi başına götürdüm hala çok ateşi vardı. Tekrar kapattı gözlerini. Başındaki havluyu alıp tekrar banyodaki çeşmede ıslatıp sıktım. İçeriye gidip Açelya'nın alnına koydum. Karşısındaki küçük koltuğa geçtim, oturdum ve onu seyretmeye başladım. Hava hala tam aydınlanmamıştı. Şömineden gelen ışıkla aydınlanıyordu yüzü.


Paketimden bir dal sigara çıkarıp yaktım. Onu ne için getirmiştim oysa şu an ne yapıyordum. İntikam alacaktım güya. Öldüreceğim kızı yaşatmak için çabalıyordum şu an. Benimde gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu.
Gözlerimi açtığımda bana bakan bir çift mavi gözle karşılaştım. Uzanıyordu öylece bana bakıyordu. Daha iyi görünüyordu şu an. Uyumak ona iyi gelmiş gibiydi. Telefonu elime aldım saat 15.00 olmuştu. Yerimden kalktım yukarı çıkacaktım tam yanından geçerken elimi tuttu. Durdum. Cam kesiğinden kalan kanlar kurumuştu kolumda. Üstümde hala kandı. Başındaki bezi alıp kolumu silmek istedi. Anladım çekecektim elimi tekrar tuttu. Durdum öyle. Bir eliyle elimi tuttu tekrar diğeriyle kolumu temizlemeye başladı.


Bakamıyordum o tarafa. Durdu bir anda. Bittiğini anladım. Bütün pencereler demirliydi odaların anahtarları dolapta. Dış kapı kilitli. Yani kaçabileceği bir yer yoktu. Bu yüzden onu tekrar odasına çıkarmadım.


Bir anda eve kurşun yağmaya başladı. İrkildim. Açelyada gelen silah sesleriyle çığlık attı. Başını ellerinin arasına aldı ve yere çöktü.


Bazen kaçacak yeri olmaz insanın. Bazen küller içinde buluruz limanları. Büyüdükçe değişir duyduğumuz sesler. Ninnilerin yerini haykırışlar, kuş seslerinin yerini kurşun sesleri. Yumuşak tonları bağırışlar. Kurduğumuz hayallerin yerini gerçekler alır. Bazı insanlar hiç masal dinlememiştir zaten. Onlara hayaller anlatılmaz. Çünkü gerçeklerin içine doğan insanlar hayal kurmazlar.

Loading...
0%