Yeni Üyelik
7.
Bölüm

Sessiz

@haticebariss

Bazen sormak gerekirdi insana, nasılsın diye? Bir yaran yok gibi ama canın acıyor mu diye? Çünkü bazen bir ses tonu tutardı insanı ayakta. Ruhuna dokunan bir tını, şefkatli bir bakış, sıcak bir el.


EDİS'TEN
Kısık gözlerle öylece bana bakıyordu. Duş başlığıyla bütün vücudunu ıslattım. Üzerime sıçrayan sularla ıslanmıştı üstüm. Suyu kapatıp üzerimdeki tişörtü çıkarıp arkamda duran kirli sepetine attım. Odama gittim. Onun için bir sweatshirt aldım. Gerçi incecik bir şeydi bunların içinde kaybolurdu muhtemelen.

Aşağı doğru ilerledim. Hiç kıpırdamamıştı bile. Öylece küvette duruyordu. Adeta yaşayan bir ölü gibiydi.
Küvete baktığımda içindeki su hafif kırmızılaşmıştı. Ayakları kanı- yor olmalıydı. Onu kucakladım ve küvetin ucuna oturtturdum havluyu ve elimdeki sweatshirtü uzattım. Arkamı döndüm.


"Üzerini değiştir."


Yorgun bir sesle "Bana ne yapacaksınız?"


"Dediğimi yap!"


Öylece ellerimle oynayıp ayaklarıma bakıyordum. Birkaç dakika geçtikten sonra arkamdan yaklaşan Açelya'yı hissetmemle hızla arkamı dönüp Açelya'nın havada kalan bileğini tuttum. Gözlerimiz birbirini bulmuştu. Öfkeyle bakıyordu gözlerime. Vazoyla başıma vuracaktı. Elindeki vazoyu alıp yere bıraktım. Ona bakıp


"Anlaşıldı sana arkamızı dönemeyeceğiz." Öylece ona bakıyordum. "Çıkar üstünü" bana baktı "hadi" üzerindeki ıslak tişörtü çıkardı. Kırmızı sütyeniyle duruyordu karşımda. Islak saçlarıyla nefes kesiciydi. Gözlerimi ondan kaçırıp hafif sağa doğru baktım.


"Onuda çıkar sweatshirtü giy."


Bana arkasını döndü. Sütyeninin kopçasını açtı. Çıplak sırtına bakıyordum. Duvara baktım. O da sweatshirtü geçirdi üzerine. Ona elbise gibi olmuştu. Altındaki pantolonuda çıkardı. Uzun ince bacaklarına baktım. Bana doğru döndü yüzünü. Siyah sweatshirtüm, ıslak saçları, kızaran yüzü, soluk teni, kısık kısık bakan gözlerine rağmen tuhaf bir şekilde ona yakışmıştı. Ayakta zor duruyordu. Krem rengi fayanslarımın üzerindeki kanla aklım başıma geldi. Asılı bir havluyu elime aldım. Ona doğru bir adım atmamla o da geriye doğru bir adım attı. Bu halde yürüyemeyeceği için Açelya'yı kucağıma aldım.

Yüzüme baktı. Ona bakmamaya çalışıyordum. Eski tip bir evim olduğu için giriş direk salon diyebilirim.
Onu alıp salondaki koltuğa oturtturdum. Ellerimi sırtından çekecektim hafif bakıştık. Yüzlerimiz çok yakındı. Hemen kendimi topladım. Ellerimi çektim ayaklarının yanına dizlerimin üzerine çöktüm. Havluyu ayaklarının altına koydum. İlkyardım çantasını masanın üstüne koymuştum. Hala orada duruyordu. Termometrede yanındaydı. Termometreyi elime aldım. Başımı kaldırdım ve gözlerine baktım termometreyi ona doğru uzatıp,

"Bunu koltuk altına koy."

Ona sweatshirtten elleri bile gözükmüyordu içinde. Aslında fazla- sıyla sevimli duruyordu. Bir eliyle saçlarını kulağının arkasına koydu. Elimdeki termometreyi alıp sweatshirtün yakasından koltuk altına yerleştirdi. Hiç konuşmuyordu artık. Bağırıp çağırmasını bekliyordum aslında ama tuhaf bir şekilde hiçbir şeye itiraz bile etmiyordu.Sanki beraber bahçede oynarken o yere düşmüş dizi kanamışta ona yardım ediyormuşum gibi bir havası vardı.
Ayaklarını tentürdiyotlu bezle silerken birden geri çekildi. Başımı kaldırdım yüzüne baktım. Yüzünü buruşturmuş bir şekilde bana bakıyordu. Canı acımış olmalıydı. Ayağını tekrar eski yerine getirdi. Üfleyerek temizliyordum ayağını.
Gözlerim bir an gözlerine denk geldi. Tekrar öylece beni izliyordu. Kısa bir bakıştık. Hemen eğdim başımı ve güzelce ayağını sardım.
İlk yardım malzemelerini masanın üzerine koydum tekrar.

"Termometreyi alabilir miyim?"


Yakasının içinden çıkarıp elime verdi. Elime alıp termometreye baktım neredeyse aynıydı ateşi. Çok hafif düşmüştü. Gözleri o kadar kısılmıştı ki bayılacak gibi duruyordu. Kalktım ona sürahiden su doldurdum, verdim. Alıp sessizce suyunu içti. Elinden bardağı alıp masaya koydum.
Aç olmalıydı. Evin temizliği ve yemek için haftanın bazı günleri eve temizlikçi getirirdim. Ben yokken ortalığı toparlar, yemek yapar ben gelmeden çıkardı. Açelya'yı burada yalnız bıraksam yine bir şeyler ya- par mıydı kestiremiyordum. Ona baktım


"Uslu dur. Durmaman bana değil sana zarar verir. Burada beni bekle."


Öylece bana baktı bir cevap vermedi. Mutfağa gittim Dolabı açtım. Dünden kalan yemekleri çıkardım buzdolabından. Bende fazlasıyla acıkmıştım. Bir tepsi aldım elime ve ona hepsinde birer tabak koyup yanına gittim. Hala koltukta oturuyordu. Yanına gidip dizinin üzerine koydum tepsiyi.


"Sana ilaçlarını verebilmem için bir şeyler yemen lazım."


Yine hiçbir şey demedi. Çorbasına uzandı ve bir kaşık aldı. Ona baktım hiç kaçırılan bir insan gibi tepki vermiyordu artık. Çok halsiz gö- rünüyordu. O da yılmıştı galiba. Pes etmiş gibiydi. Bende içeri gittim birkaç sarma attım ağzıma. O an kapıyı kilitlediğimden emin olamadım. Onu içeride yalnız bırakmamam gerekiyordu. Gerçi ayakları yaralı o hasta haliyle kaçabileceğini pek sanmıyordum ama yinede olsun tabi.
İçeri girdiğimde kucağında tepsi, başını arkasına yaslamış, gözleri kapalı bir Açelya'yla karşılaştım. Kucağından tepsiyi alıp masanın üzerine indirdim. Sürahiden bir bardak su doldurup ona seslendim.


"Açelya." Uyanmadı. "Açelya." Elini omzuna koydum. "Açelya!"


Bir anda sıçrayarak öne doğru doğruldu. Yüzlerimiz fazlasıyla yakındı birbirine. Nefesini hissettim yüzümde. Geriye çekildi.
Geri çekildim bende.


"İlaçlarını almalısın."


İlaçlarını tek tek çıkarıp ona verdim. İçti. Gözleri kapanmak üzereydi. Çok kendinde değil gibiydi zaten. Gerçi kendinde olması anormal olurdu.
İlaçlarınıda masaya bıraktım. Masadaki tepsiyi alıp mutfağa doğru ilerledim. Odama çıkıp üzerime bir tişört geçirdim. Salona tekrar geçip kapıyı kontrol ettim. Onun oturduğu koltuğa başımı döndüğümde uzanmış gözleri kapalı bir Açelya gördüm bu sefer. Yanına gidip üstünü örttüm. Elimi alnına koydum hala ateşi vardı. Saçları nemliydi tam kurumamıştı. Yüzü dahada kızarmıştı. Elim boynuna gitti terlemişti. Tam çekilecektim yanından elimi tuttu


"Anne..."


Yüzüne baktım sayıklıyordu. Sım sıkı tuttu elimi. Çekecektim yapamadım. Koltuğun yanına yere oturdum. Elimi tutuyordu hala. Öylece ona baktım. Bir süre geçtikten sonra diğer elimle tekrar kontrol ettim ateşini. Hala ateşi vardı. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum.

Gözlerimi açtığımda gün doğmuştu. Öylece yerde oturmuş başımı koltuğa koymuş uyuyakalmışım. Açelya hala elimi tutuyordu. Yüzüne baktım. Hala öylece uyuyordu.
Bir elimle gözlerimi ovuşturdum. Belim tutulmuştu, üşümüştümde biraz. Diğer elimi Açelya'nın alnına götürdüm. Ateşi düşmüş gibiydi.
Kapının çalmasıyla elimi Açelya'nın alnından çektim.
Kapıya doğru yöneldim. Delikten baktığımda gelen kişinin Barlas olduğunu gördüm. Kapıyı açtım.
İçeri girdi. Açelya'ya baktı.


"Ne yaptın?"


"Hiç aynı sen?"


"Aynı bende. Amcandan ses yok mu?" "Hayır."


Masaya doğru yöneldi ve Açelya'nın bardağının altında kalan suyu kafasına dikti.
Hafifçe gülümsedim. Açelya'nın yanındaki koltuğa oturdu. "Şimdi ne yapacağız?"


BARLAS'TAN
Soruma cevap alamadan kapı çaldı. Edis kapıya yöneldi ve telaşlı bir yüzle bana baktı.


"Amcam."


Nefret öylesi güçlü bir duyguyduki. İnsanın bedenini sarması için bir isim, bir görüntü, bir ses, bir nefes hatta bir gölge dahi yeterdi. Çünkü hissedilebilen hiçbir şeyin sahtesi olmazdı. Ve canı çok yandığında insan, bir daha asla aynı kişi olmazdı.

Loading...
0%