Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@haticegnyp_9

...


7.5.2011 Bitlis


Kalp ağrısı ne demek bilir misiniz? Bağzılarınız için bir sızı bağzılarınız için bir burukluk. Ben hangisinmi yaşıyordum.


Kalp kırıklığı, hayır. Bir sızı, hayır. Aslında hiç bir şey hissetmiyorum ama neden böyle oldu bilmiyorum. Sanki kalbimin üzerinde milyonlarca fil tepiniyordu.


Ben, Zöhre kılıç 15 yaşında lise bir öğrencisiydim. Şimdi diyeceksiniz ki bu yaşta ne acısı.


Bazı acıların yaşı yoktur, acı acıdır. Ve sen o acıyı dindirmek için bir liman ararsın.


Ben kime gidecektim. Babam, görevde. Annem, hafta sonu kursunda, murat abi, adam deli gibi üniversite sınavına çalışıyordu. Begüm abla, kesin kulaklıklarını takmış müzik dinleyerek ödev yapıyordur.


Ali.


Tek çare oydu.


Zaten annem evde tek kalma git ayşe teyzenler demişti. Hızlıca telefonumu ve bu hafta okumak için ayırdığım kitabımı ve içinde ödevlerimi koyduğum kitabı alıp karşı dairenin kapısını çaldım.


Üzerimde gri bir eşofman, siyah bir t-shirt ayağımda muzlu çoraplar ve pembe plastik terlik. Muazzam bir kombindi şahsen.


Kapı açıldı. açan ayşe teyzeydi. "Hoş geldin kuzum" dedi bana doğru yaklaştı sevdiğim keklerin kokusunu alınca gözümü kapatıp burmumu havaya diktim. Hemen anladı tabi gülmeye başladı.


"Ayşe Sultan sen bir harikasın" dedim sarılırken. Annemden daha güzel yemek yapan biri varsa o da ayşe sultandı. Keşke beni evlatlık olarak alsalar.


"Gel hadi gel, kek yaptım en sevdiğinden" dedi. Bu kadını yerdim ben. "Hem Ali'nin yapamadığı bir kaç soru var onlarıda yaparsın ha" dedi. Ali bazen mal biri olabiliyordu.


"Yaparım tabi" dedim oturma odasında ki koltuğa oturarak. Ali odaya girince yerimde dikleştim. Tek arkadaşımdı, o benim.


"Hoş geldin zöhre" dedi karşımdaki koltuğa otururken. Ona bakmayı sürdürürken bana bakıp göz kırptı hayırdır der gibi.


"Şeyyy"


"Neyyy" 


"Konuşmamız gereken bir konu var" dedim bir çırpıda. Ne bok yedin yine der gibi baktı yüzüme. Bir bok yememiştim aslında.


"Bir şey yapmadım sadece bu aralar kötü hissediyorum" dedim. Yüzüme öyle bir baktı ki 'ne oluyor bu aşağlık yerde der gibi'. Sorunda buydu zaten bilmiyorum.


"Hastalandın mı, ne oldu" gözlerimi devirdim. Alllahım ne olur beni yok et ne olur.


"Hastalansam bilirdim herhalde" dedim. Göz deviren bu sefer o oldu. Neye göz deviriyorsun yani neden yani sebep ne.


"Offf sana gelmekte hata yaptım zaten, gidiyorum ben" dedim ve ayaklandım. Benimle birlikte oda ayaklandı.


Sende mi gelcen bizimle hayırdır.


"Nereye yeni geldin daha" dedi panikle. Sen beni dinlemezsen bende giderim. Manyak.


"Şu alt kata, yeni birileri gelmiş. bizimle yaşıt bir çocuğu varmış. babam demişti, gideyim de tanışayım çocukla." Dedim. telefonumu eşofmanımın cebine koyup kapıya ilerledim.


"Erkekmiymiş peki" dedi. Evet çocuk dediğime göre kız. Gerçekten bu ortamda ıQ'm düşüyordu.


"Evet Mardin'den gelmişler adı Mertmiş, pencereden gördüm gerçekten yakışıklı çocuk" dedim. Amacım damarına basmaktı. Amacıma ulaşmıştım. Dudağının kenarını kaşıyordu bunu ne zaman sinirlense dudağının kenarını kaşırdı.


"Yedi ceddini sikeyim o yakışıklının" dedi. Anlamamış gibi tekrar sordum.


"Anlamadım ne dedin" dedim. Tekrar kaşımaya başladı. Neye bu kadar sinirlendi bilmiyorum.


"Yok bir şey. Sen Mert'in yanına git haydi." Deyip kapıyı yüzüme kapattı kapıyı. Ofladım. Zaten markete gitmem gerekiyordu. Asansöre binip lojmanın çıkışına ilerledim.


Bitlis bu gün cayır cayır yanıyordu. Tekrar ofladım.


Mert denen çocuğu görür görmez yanına ilerledim.


"Merhaba" dedim. Bana döndü.


Gerçekten çok yakışıklıydı. Anası buna ne içirmiş denecek cinsten. Anam babam.


"Merhaba" dedi bana. Ölümde cenettemi düştüm ben. Galiba öyle.


Galibası az kalır gibime geldi.


"Zöhre ben yeni geldiniz sanırım" dedim. Gülümsedi. O ne biçim bir gülümseme anasını.


Gamzesi var Zöhre.


"Evet 5. Katta yaşıyacakmışız" dedi. Kafamı salladım.


"Kaç yaşındasın, peki kardeşin varmı?" Dedim. Güldü yine. Ne güzel gülüyordu öyle.


"On altı yaşındayım, bir ikizim var, ve benden tam 11 yaş küçük kardeşim var" dedi. Kardeşi vardı hemde iki tane.


"Ne güzel görüşürüz o zaman" dedim. Yine güldü. Çocuğun dudakları yırtılıcak anasını herkese böyle gülüyormu bu.


Bir şey demesini beklemeden ayrıldım oradan. Ne çok güldü öyle.


Boş verip marketten alacaklarımı alıp lojmana ilerledim. Babam Mert'in babası ile bir şeyler konuşuyordu. Hemen yanlarına ilerledim.


"Babacım" babam bana döndü. Hemen gülümsedi. İnsanlar bana neden bu kadar gülüyordu anasını ya.


"Güzel kızım gel bakalım buraya" dedi. Hemen gidip sarıldım.


"Bu da benim güzel kızım, talip" dedi babam.


Talip denen adamla tanışıp Fırat amcalara çıktım. Annemde oradaymış.


Dairelerine ilerleyip kapısını çaldım. Açan Aliydi. Beni görünce içeri geçti.

"Kim gelmiş Ali" dedi annem.


"Ben geldimmm anneee" annem beni görünce güldü. Bu aralar çok duygusaldı. Hormonlar falan. Size söylemeyi unuttum annem 8 aylık hamileydi. Bir kardeşim olmasını istermiydim bilmiyorum.


"Hoş geldin annecim" diyip bana sarıldı. Anam benim çok seviyordum onu. Bendede hormonlar başladı galiba.


"Acıktım ben ya" dedim. Ayşe Sultan dururmu yapıştırdı cevabı.


"benim içli köftelerim dururken gidip öyle market yiyecekleri yersen tabiki doymassın" ah siz analar hep böylesiniz işte.


5 saat sonra...


Babamlar eve gelmiş göreve gidiceğini söylemişti. Annem yine babama 'amam.dikkat et, eğer bir kurşun daha yiyip gelirsen döverim seni bak' diyip babama sarılmıştı.


Babamlar gideli tam üç gün oluyordu. Annem ve ayşen teyze'nin yüreği her gitmerlerine korkudan çırpınıyordu. Ama yapacak hiç bir şey yoktu.


Vatana hizmet her şeyden önde gelirdi...


2 gün sonra...


Sabah saatlerinde annemin elektrikli süpürge sesiyle uyanmıştım. Oftu poftu. Bende kitaplardaki kızlar gibi alarm sesleri ile uyanmak istiyordum. Evet saat on ikide. Ne varmış yani tatil günlerinde uyumak istiyorsam.


Şimdi oturmuş ayşen teyzeler bize gelmiş kahvaltı yapıyorduk. Kapı çalınca ban kalktım. Allahım ne olur babamlar gelmiş olsun.


Amin. 


Kapıyı açtığımda karşımda babamı görmeyi bekliyordum.


Subay kıyafetleri ile karşımda duran askerler diğil.


2023

İstanbul


🐚


Bazen öyle bir acı çekersiniz ki tarifi olmaz.


Bazen kalbiniz öyle bir acır ki kendinize bile belli edemezsiniz.


Bazen öyle kalbiniz kırılır ki en sevdiğiniz bile toparlayamaz sizi.


Keşke dersiniz keşke hiç tanımasaydınız sizi toparlamayı bilemyen insanları.


Keşke, keşke hiç tanımasanız kalbinizi acıtan insanları.


Keşke, keşke hiç acı çekmeseydiniz.


Keşke... Keşkelere sığnmasaydık.


Ben Zöhre kılıç 14 yaşında babasını toprağa gömmüş. 15 yaşında tüm geçmişini toprağa gömmüş o kızdım.


Küçüklüğünden beri hep öğretmen olmak isteyen, ama yıllardır intikam ateşi ile yanan bir kız çocuğuydum.


Ben tüm imkansızlıklarla başa çıkmış ama intikam ateşi ile başa çıkamamış bir kız çocuğuydum.


Ben zöhre kılıç.


Şehit kıdemli teğmen Hasan kılıçın kızı, MİT ajanı zöhre kılıç.


Evet, öğretmen olucaktım hayallerim vardı ama, bazı kırıklıklar, yanında kimsenin olmayışı hayallerinin bir boşlukta yok olmasını engellemiyordu.


🐚


Karşımdaki aynada kendime dikkatle baktım. Bir iç çektim kalbim acıyordu ama bunu kimseye belli etmeme gerek yoktu.


Hızlı adımlar ile aşağı kata indim annem kahvaltı hazırlıyor. Ege ise konsol oynuyordu.


Keşke almasaydık.


Ege babamdan bize kalan tek şeydi.


Meslekte ikinci yılımdaydım. Biliyormusunuz annem ve ege dışında kimse bilmiyor.


Zaten öyle olması gerekmez mi?


Sen sus. Konuşmaya hakkın yok.


Çünkü ajancılık oynamaıyorum.


Ha ha ve ha


"Günaydın annecim" dedi annem. Babam şehit düştükten sonra kimseye minnet duymamıştı. Sadece doğumu yaptığında çalışmamıştı. Gerek yoktu zaten.


"Günaydı annemmm, yine döktürmüşsün" dedim.


Ne güzel yağ yakıyorsun öyle.


Ne sandın.


Annem 'ee yapıyoruz arada öyle şeyler' der gibi baktı bana


"Ablaaaaa" diye buraya doğru koştu ege. Yaşı on 14 akıl yaşı beşti.


"Bağırma ne var, ne istiyorsun" dedim masaya oturup kahvaltı etmeye başlarken, gerçekten salak bir çocuktu.


"Günaydın, nörüyon" dedi. Göz devirdim ona, amcamlara gide gele Sivaslı olup çıkmıştı geri zekalı.


"Nörüyon değil, günaydın abla ne yapıyorsun" dedim onu düzeltirken. Beni dinlemedi tabi.


"Ana biliyonmu bizim sınıftada bir Kayserili var" dedi. Eee ne olmuş varsa.


"Onu bunu bırakta dersler nasıl dersler, yakında gelicem hocalarına konuşmaya" dedim. Anında öksürmeye başladı.


Su mu ver çocuğun amel defteri dürülecek.


Umrum dışı.


Annem anında su tutuşturudu eline.

"Helal, helal" dedi sırtına yavaşça vururken.


Kendine gelince konuşmaya başladı. "Abla gitmese mi?"


"Neden"


"E-okul falan var ya ondan dedim" dedi. Kıvırmaya başladı kesin bir boklar yedi bu. Neysee.


Ayağa kalktım ve annemin yanağından öptüm.


"Ben gidiyorum ve bu gün gelemem gibi duruyor, görev olursada ararım yada yazarım size" dedim. Cüzdanımdan iki yüzlük ve bir iki yüzlük çıkradım ve Ege'ye verdim.


"Al şu parayı hocanın söylediği testleri al, başka bir şeye verirsen öldürürüm seni." Dedim. Biliyordum ben malımı.


"İyide sadece bir test kitabı alıcam o'da 150 TL" dedi. Göz devirme emojisi.


Bu kardeşinde harbi ıQ diye bir şey yok.


Katılıyorum.


"İki hafta yokum idare et diye" dedim. Annem ona verse bile yetmiyordu. Zaten servis parasından tut yemek parasına kadar ayda bin lirayı buluyordu.


"Aslan ablam beeee" diye bana sarıldı.

Maldı falan ama seviyorum kertayı.


🐚


'Allah'ım öldümde cenettemi düştüm ben' diyeceğiniz bir yerdeyim. Ama sadece size göre ben her gün görüyorum böyle şeyleri.


Askerler. Bazen sizin için voawwww ne kadar havalı diyeceğiniz ama bir o kadarda demiyeceğiniz bir meslek.


Eğer bir askerseniz her an şehadete yakınsınız demektir.


Ama eğer asker eşi ya da çocuğuysanız her an kapınızın önünde birsürü lüks arabalar ve omzunda birsürü rozet taşıyan askerlere mahkum olursunuz.


Dedem babama çok yalvarmış zamanında asker olma diye ama babam dedemi dinlememiş. Banada aynı şeyleri söyledi ama bende dinlemedim. Çünkü kafama koyduğum her şeyi yaparım. Bunu biliyordu.


Bu seferki operasyonu ÖKK ve Jöh ile yapacaktık. Ve Mitten bir tek ben olacaktım. Tek başıma olduğum operasyonların gözünün yağını yiyem.


Halk dilinde polis özel harekatın yapamadığını Jöh yapar onlarda yapamaz ise komandolara bırak işi onlarda yapamadı bordo berelilere bırak.


Onlar her zaman yapar. Ama bazen düşmanın zekisi gelince iş bu sefer onlarıda aşıyordu.


İş bize yani MİT'e kalıyordu, ve siz bu operasyonları nokta operasyonu olarak anlatılıyordu.


Harekat merkezinin önünde durdum. Kapı açıldı içeride Jöh, Pöh, komando, bordo bere, sat, hava kuvvetleri ne ararsan var.


"Sonunda teşrif ettiniz ha, mit olunca böyle oluyor herhalde" dedi biri. Beresine baktım.


Bordo olanındandı.


"Galiba öyle oluyor yüzbaşım" dedim.


Adam şok. 


İlk baştaki sandalyeyi çektim ve oturdum. Yüzüme dik dik bakmaya başladı.


"Neden bu kadar geç geldiniz öğrenebilirmiyim" dedi. Sanane demek vardı ama tuttum kendimi.


"Ben bu operasyonda tek meziyetim adam öldürmek değil yüzbaşım" dedim. Patlıcana döndü anında tabi.

O sırada albay giriş yaptı.

Herkes ayağa kalktı. Hayır ya ben alışık değilim böyle şeylere.

"Oturun" dedi. Herkes aynı anda oturdu. İçimden 'rahat ol asker' demeyi ihmal etmedim.

"Bu operasyon son derece önemli bir operasyon olacak" diye giriş yaptı.

"Burda tüm mevkilerin olmasının sebebi bu ve Jöh Pöh komando özel kuvvetler sat ve mit olamsı bundan kaynaklı. Zor bir operasyon sizi bekliyor. Zöhre, operasyonda batı kanadı sende olacak. Emir, cenk, ayşe, ve bora boya fabrikası sizde ve gelelim tır tarafına 12 milyon dolarlık bir uyuşturucu madde var tırda. Sezgin, Coşkun, Merve ve Tarık tır sizde. Doğu kanadı en zor olanı cengiz sen ve timin doğu kanadını alıyorsunuz." Az önce bana 'neden bu kadar geç geldiniz öğrenebilirmiyim" diyen adam. Demek tim komutanı.

"Zöhre batı tarafını tek başına haledebilir misin?" Dedi. Ayıpsınız be komutanım.

"Bütün operasyonu tek başıma yapabilecek kapasitede bir ajanım ve kuru kalabalık tek başıma da yapardım ben" dedim.

Valla yapar ben şahidim.

Güldü baş baya güldü.

"Tek başına yapabilirsin bunu iyi biliyorum ama risk alamayız dimi."Dedi. Tabi ki bilecek o kadar operasyonumu yönetti.

Başımı salladım.

"Bu operasyonda emir ve komuta kontrol cengizde ve zöhre tek başına olduğun için emir komuta uymaya zorunlu değilsin."

"Birilerine bağlı kalmayı sevmem albayım" dedim. Adam beni tanıyor anasını biliyor benim emir almadığımı.

Hadi bakalım gazamız mübarek olsun.

O sırada iş telefonum çaldı.

Başkan. 

Telefonu albaya uzattım. 

Konuşup telefonu elime verdi. 

"Savcılık tarafından belirlenen şey. Eğer zöhre adamı yakalarsa adam ölüyor. Eğer diğerleriniz yakalarsa Türkiyeye geliyor."


...


Merhaba arkadaşlar ben geldim hoş geldim.

neden öğretmen değilde gitti mit oldu.

Ben öyle istedim.

Şaka şaka.

Öyle olması gerekiyordu çünkü.

Biliyorum sövmeye gerek yok.

Allah rızası için bir vote dilençi değilim.

Loading...
0%