Yeni Üyelik
20.
Bölüm

20. Bölüm

@haticegnyp_9

İçeriye sızan güneş ışığı ile gözlerimi araladım, yan tarafta döndüğümde Ali deniz yoktu.

 

Göreve mi gitti?

 

Gitseydi söylerdi herhalde, ayağa kalkıp içerilere baktım, perdeler kapalı olduğu için iç çamaşırım ile rahat rahat geziyordum.

 

Lavabonun açık kapısından kocam beyi gördüm, yanına ilerleyip arkasından sarıldım.

 

"Gittin sandım" dedim, beni önüne çekip ellerini saçlarıma daldırdı dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Biraz sonra çekildim.

 

"Korktum" dedim

 

"Sebep" dedi.

 

"Haber vermeden gittin diye" dedim, başını boynuma gömüp öptü. "Karıcın artık dağların taş hatunu değil, evinin kadını küçük mütevazi kafesinin patronu" dedim, dediklerime kahkaha attı.

 

"O zaman evimin taş hatunu, evimin güzel kadını şu tıraşıma bit el atsın ha" dedi, damat tıraşı olurken sadece sakalını düzelttirmişti.

 

Elime jileti alıp kesmeye başladım, ellerini iki yanıma koydu, elimdeki jileti alıp lavabonun üzerine bıraktı.

 

Topuzum'dan sarkan tek parça saç telini kulağımın arkasına sıkıştırdı.

 

"Şu zamanları o kadar bekledim ki" dedi, yanaklarını öptüm, Ali deniz ise köprücük kemiğimi öptü.

 

Tekrardan jileti alıp tıraş etmeye başladım, bittikten sonra Ali deniz yüzünü yıkarken bende yatağı toplayıp üzerime kocacığımın t-shirtlerinden birini giydim.

 

Mutfağa gidip çay koydum, belime dolanan kollar ile arkama döndüm, kocacım gelmişti.

 

Anladık kocan var.

 

"Diyorum ki, iznimde varken şuralardan bir uzaklaşsak mı?" Dedi,

 

"Bilmem ki, nereye gideceğiz hem?" Dedim.

 

"Nereye istersen oraya, bir haftam senin" dedi.

 

"Düşünmem lazım ama" dedim. Boynumdan öpüp "sen bilirsin" dedi.

 

Dolaptan yumurta, biber, domates ve salatalık çıkarttım, diğer kahvaltılıkları da masaya yerleştirdim.

 

Ali denizin telefonu çalınca çıktı mutfaktan, biberleri ve soğanı doğrayıp tavaya attım.

 

Gözlerim felç geçiriyor galiba.

 

Onlar kavrulurken domatesleri doğrayıp içine ekledim.

 

İlk defa düzgün bir kahvaltı hazırlıyor ben Şok.

 

"Neden ağlıyorsun" arkamdan gelen ses ile oraya döndüm.

 

"Acaba neden ağlıyorum" dedim, tavanın içindeki menemeni görünce sırıtmaya başladı.

 

"Annem duymasın ama şu menemeni senden daha iyi yapanını görmedim." Dedi.

 

"Eee babamdan öğrendim o kadar da olsun demi" dedim, tam oturacakken birkez daha çaldı telefonu, kalkmak yerinde iyice yayılıp açtı telefonu.

 

"Ne var mert"

 

"Komu-"

 

"Sadede gel"

 

"Albayım dedi ki akşama yemek olacak komutanınızı arayın söyleyin dedi" dedi, hoparlörda olduğu için duymuştum.

 

"Tamam, başka birileri olacakmı" Dedi Ali deniz, arkadan sezainin sesi duyuldu.

 

"Evet komutanım" dedi, bana baktı, benim için hava hoştu, başımı aşağı yukarı salladım.

 

"Tamam geliyoruz." dedi kocişkom.

 

Tamam en çok senin kocan.

 

Sadece benim kocam.

 

"Gel bakayım sen şuraya" dedi, derdi başkaydı tabi, elimden tutup kaldırdı ve kucağına oturttu.

 

"Geleliyim" dedim, elleri dısarıda kalan tek tutam saç telini kulağımın arkasına sıkıştırdı.

 

"Tamda zamanını buldular yemek verecek" dedi, elleri rahat durmuyor üzerimdeki t-shirtün omuz kısmını indirip öpüyordu.

 

"Aklımı karıştırıyorsun ama" dedim, sırıtmaya başladı.

 

"Ben bir şey yapmadım senin aklın oralara gidiyor" dedi, ters ters baktım, aklıma gelen ile kaşlarımı çatıp Ali denize baktım.

 

"Bir dakika, bir dakika. Biz bu pavyon meselesini hiç konuşmadık." Dedi, 'biliydim böyle olacağını der' gibi baktı yüzüme.

 

"Şimdi güzelim, benim hiç bir suçum yok. Hasan dedi gidelim diye, sevgilisindenmi ne ayrılmış." Dedi.

 

"Şu öve öve bitiremediği ilayda'dan mı?" Başını salladı. Aklıma gelen ile bir kez daha yüzüne baktım.

 

"Simay ve Mert'in arasında ne var, sürekli birbirine laf sokuyorlar." Dedim, başı boynuma gömülü olduğu için sesi boğuk çıkmıştı.

 

"Mert simayı nikah masasında bırakıp gitmiş" dedi.

 

"Ne! Bildiğimiz terk etmiş" dedim, başını salladı, bize karışmak düşmezdi, kucağından kalkıp sandalyeye oturdum, bu durumdan pek memnun olmasa bile laf etmedi.

 

Kahvaltımızı yapıp mutfağı topladıktan sonra salonda oturmaya başladık. Başını boynuma gömmüş, elleri kalçamdaydı. Benim ellerimse ensesindeki tek tük saç teli ile oynuyordu. Başımı göğsüne dayamıştım.

 

Çok fazla Uykum vardı, malûm şafak operasyonuna çıkmıştık bu gece.

 

"Uykum var" dedim.

 

"Uyu güzelim." Dedi, başımı kaldırıp yüzüne Bön bön baktım, kalçamda ki ellerini çıkartıp başıma koydum.

 

"Oyna" dedim, ne yapayım o böyle yapınca uykum geliyordu. Güldü dediğime.

 

"Gülme. Ne yapayım başka türlü uykum gelmiyor." Dedim, elleri saçımı okşamaya başladı, tam uykum geldi derken telefon çaldı.

 

Boş verip daha çok sokuldum bedenine, telefonu kapatıp yazmaya başladı.

 

Biz uyuyalım Diye.

 

Ben uyuyayım diye.

 

Ay tamam iyi ki bir kocan var ha.

 

Kocam da kocam, paşam da paşam.

Evimin direği gözümün bebeği.

 

❤️‍🔥

 

Uyku ile uyanıklık arasında dudaklarını hisettim kocişimin. Kollarım boynuna dolandı otomatik olarak.

 

"Günaydın" dedi.

 

"Saat kaç" dedim, kucağına alıp dik bir konuma geldi.

 

"5.30" dedi, şaka yapıyor olmalıydı.

 

"Gerçekten mi?" Dedim şok içinde.

 

"Evet"

 

"Neden uyandırmadın." Dedim, yemek vardı yemek.

 

"Çok güzel uyuyordun, kıyamadım" dedi, hemen kalkıp onu da kaldırdım.

 

"Yemek var yemek, kalk haydi." Dedim, dediklerimi yapıp kalktı, bende dolaba ilerleyip bir elbise çıkardım.

 

Beyaz, şık ve sportif bir elbiseydi, ama giymeden önce tipimi düzeltmem lazımdı, iç çamaşırlarımı alıp banyoya ilerledim.

 

Ali denizişkom zaten banyoda olduğu için girdim içeri, üzerimdekileri çıkartıp duşa kabinden kafamı uzattım.

 

"Bana da yer varmı?" Dedim, sırıttı hemen, beni duşakabine çekti.

 

"İstersen her yer senin olsun, ne dersin" dedi, kollarımı boynuna doladım.

 

"Bana uyar" dedim, vücudumdan akıp giden suyu izledi, kulağıma yaklaşıp konuştu.

 

"Beni, şu su damlalarını kısakancak kadar kendine aşık ettin ya başka da birşey demiyorum" dedi, dudakları omzundan aşağı doğru akan su damlaları ile emdi.

 

"Ben afilli bir şeyler bulamadım, idare et" dediklarime güldü, dudaklarını dudaklarıma bastırdı, ama fazla sürmedi.

 

"Sadece durman bile yetiyor bana" dedi.

 

"Ne mutlu bana o zaman" dedim, fazla oyalanmadan çıktık, saçlarımı kurutup çok azda fön çekip makyaj yaptım.

 

Elbisemi giyince tamamdı, çantamı da aldım, Ali deniz beni salonda bekliyordu.

 

Beni görünce bir ıslık çalarak etrafımda döndürdü.

 

"Bu ne güzellik be yavrum."

 

"Olmuş mu?"

 

"Bakanın canına okurum desem yeter mi?" Dedi, başımı aşağı yukarı salladım.

 

Apartmandan çıkıp yemeğin olacağı yere gidecektik ama ondan önce kocam subay kıyafetlerini giyip gelmişti.

 

Zaten düşüyorduk, subay kıyafetli ile görünce daha bir düştük.

 

Araba durduğunda indik, el ele girdik içeri. Tanıdığım herkesin burada olması da cabasıydı.

 

Gerildiğimi hissedince ellerini belime koydu Ali deniz.

 

"Sakin ol güzelim, sadece bir yemek" dedi, başımı aşağı yukarı salladım.

 

"Eda geldi mi?" Dedim, başını salladı olumlu anlamda. Masaya gelince tim ayağa kalkmadan oturduğu yerden selam verdiler, bunun sebebi ortamda bir çok üstün bulunmasıydı, gerginliğim bundan sebepti.

 

Biz oturunca koyu bir sohbet başladı masada, Ecem time yeni katılmıştı, hem yeni gelmiş hem yeni mezun olmuştu, başarılı bir puanı olduğu için Ecevit albay mermi timinde olmasını istemişti.

 

Bakışlarım etrafta dolaşırken bir masaya çarptı.

 

Ankara, İstanbul, adana, İzmir ve Bursa baş savcılarının olduğu bir masa, Deryada vardı.

 

Direkt olarak bize bakıyordu, umursamadan önüme döndüm.

 

"Sorun mu var." Dedi kocacım. Başımı salladım hayır anlamında.

 

"Öyle olsun" dedi, ayağa kalktım.

 

"Lavaboya gideceğim." Dedim, başını salladı, sağlam ama aceleci olmayan adımlarla lavaboya ilerledim.

 

Kapısını açınca çalıştığım bir kaç kadın subay vardı, arkamdan Simay da geldi.

 

"Vay be, kim derdi dağlarda fırtınalar kopturan zöhre küçücük bir emre itaatsizlikten meslekten men edilsin" dedi, bu Damlaydı.

 

"Kaderin önüne geçemeyiz öyle değil mi?" Dedim, başını salladı.

 

"İki aya çocukta yaparsın sen" dedi eda.

 

"Ben siz değilim Eda hanım, konuşturma beni şimdi Eda" dedim.

 

"Ay ne var be, aşık olduğumuz adamdan çocuk yapmışız ne var." Dedi, güldük hep beraber.

 

"Yanlız, Ali Deniz komutanımın gözü senden başkasını görmüyor, adamla kaç yıl görev yaptım hiç böyle görmedim" dedi damla.

 

"Zöhre etkisi diyoruz biz ona." Dedi Simay, ellerimi yıkayıp makyajımı tazelemeye başladım.

 

Sadece Simay ve ben kalmıştık.

 

"Derya da burada" dedi.

 

"Gördüm, görmez olaydım" dedim.

 

"Size bakıyordu, nazarı falan değmesin" dedi, olur mu olur değer mi değer.

 

"Neyse, bizden uzak olsun da" dedim, tuvaletten çıkıp kolidorda Derya ile karşılaşmıştık, simaya bakış attım, anlayacağını anlayıp gitmişti.

 

"İşler nasıl gidiyor zöhrecim" dedi.

 

"Seyrinde" dedim.

 

"Ali'nin haberi varmı" dedi, iyi uyarımı dikkate almıştı.

 

"Emir gereği yok" dedim, kaşları alayla yukarı doğru kalktı.

 

"Duyarsa sinirlenir" dedi, onaylar anlamda başımı salladım.

 

"Neyi duyarsam sinirlenirim" Ali Denizin sesiydi, aldık başa belayı, yanıma gelip elini belime attı.

 

"Neler oluyor" dedi bana dönerek.

 

"Anlatacağım, gidelim mi?" Dedim, eli hala belimdeyken ilerledik.

 

"Neler oluyor" dedi.

 

"Sonra lütfen" dedim, yemek bitmişti ve eve değilde başka bir yere gitmek istediğimi söyledim.

 

Bir parkta durduk, arabadan inip bir banka oturduk, telefonları arabada bırakmıştık.

 

"Ne oldu anlat bana" dedi, nereden başlayacağımı bilemedim ilk başta ama kafamda oturtup konuşmaya başladım.

 

"Meslekten men edilmedim aslında, başkan telafi için bir görev verdi, polisin gizli timlerinin operasyonları yönetmesi için bir yere ihtiyaçları varmış, başkan da yeniden denemek için beni geçirdi kafenin başına, ama kimsenin bilmesin gerekiyordu."

 

"Benim bile" dedi.

 

"Senin bile" dedim.

 

"Bunu ulu orta yerde konuşmaması lazımdı ama." Dedi, omzumu indirip kaldırdım.

 

"Kimse senin bild-"

 

"Yok deşifre edicem seni tövbe tövbe." Kendine çekip sarıldı.

 

"Sen ondan mı telefonları aldırmadın, dinleniyoruz diye." Dedi.

 

"Arabanda ses dinleme cihazı vardı, çok dikkatsizsin" dedim, bakışları arabaya döndü ters ters baktı.

 

"Evde niye konuşmadık peki." Dedi, harbi hiçbir şeyden haberi yoktu.

 

"Evde de var çünkü."

 

"Ne?" Diye muazzam bir tepki verdi.

 

"Çok dikkatsizsin" dedim.

 

"Şimdi, yatak odasın-" dedi.

 

"O kadar da değildir demi" dedim, bilmiyorum der gibi baktı bana. Biraz daha oturduktan sonra kalkıp eve gittik, fazla düşünmeye gerek yoktu aslında, evde bu tür şeyler konuşmayacaktık olacak bitecekti.

 

2 gün sonra..

 

Ellerimdeki son parça kıyafeti de ağzına kadar dolu olan bavula koyup kapattım, ne mi yapıyorum, tatile giriyorduk.

 

Bu kadar sevinmemin nedeni elbette tatil değildi, küçükken italyaya gitmek hep hayalimdi ve bunu sadece Ali deniz biliyordu.

 

Yine bizi düşündü yani.

 

Beni.

 

Arkamdan belime sarılan kollar ile dudaklarımda bir gülümseme oluştu.

 

"Azıcık kocanızlamı ilgilenseniz zöhre hanım" dedi, yatakta oturduğu için belime gekiyordu, ellerini tutup kucağına oturdum.

 

"Kocam çok sabırsız benim suçum yok." Dedim kucağında dik bir konuma geldim.

 

Kollarımı boynuna doladım, dudaklarını dudaklarımın üzerine bıraktı, elleri rahat durmayıp t-shirtümün içine soktu.

 

Dudaklarımı dudaklarından çektim.

 

"Yeter bu kadar geç kalacağız." Dedim, kucağında benimle birlikte kalktı.

 

"İndirsene" dedim son harfi uzatarak.

 

"Cık olmaz" dedi.

 

"Sebep." Dedim, elleri bu sefer de kalçama gitti.

 

"Bir sebebi yok." Dedim, kollarımı yeniden boynuna dolayıp başımı omzuna koydum.

 

"Yerim rahat valla benim için sorun yok." Dedim, yatağa yattı ve ben üzerinde kalmış oldum.

 

"Güzelim" dedi, mırıldandım, uykum gelmişti çünkü saç tellerim ile oynuyordu.

 

"Daha iki saat var ya uçağa." Dedi, başımı salladım.

 

"Diyorum ki ben seni azıcık sevsem." Dedi, başımı boynuna gömdüm, başımı olumsuz yönde salladım.

 

"Neden ama."

 

"Uykum var, ve ben uçakta uyumayı hiç sevmem." Dedim, tam birşey diyecekti ki telefonum çaldı, arayan annemdi.

 

"Alo." Dedim.

 

"Annecim ne yapıyorsunuz." Dedi annem, ne mi yapıyoruz, şu an damadının kucağındayım ve bana gel sevişelim diyor.

 

Tabiki de bunu demedim.

 

"Eşyaları hazırlıyoruz anne" dedim.

 

"Bak benim hiç içime sinmiyor, memlekette o kadar il var, gezin dolaşın nereden çıktı bu italya fikri." Dedi.

 

"Benden anne." Dedim.

 

"Sana zaten gezmek olsun." Dedi, arkadan kayınvalideciğimin dedi duyuldu.

 

"Ay rahat bırak çocukları Şeyma, nereye gidiyorlarsa gitsinler." Dedi, kayınbabacığım ise,

 

"Katılıyorum" dedi.

 

"Bırakayım bırakayım da şunun şurası italya az yer değil yani." Dedi, annem biraz daha söyledikten sonra kapattı telefonu.

 

💌

 

 

askeri personel girişinden havaalanına girmiştik, buradan girince silahı garipsemiyorlardı.

 

Kocama baktım.

 

Gözünde siyah Güneş gözlüğü, altında siyah kot pantolon ve beyaz t-shirt ile sade ama düşüren bir kombin ile karşımda duruyordu.

 

Ben mi? Ben uzun yolculuklarda eşofman ve t-shirt insanıyım, sen giyersin giymezs

in beni ilgilendirmez ben eşofman severim.

 

Kocacım elini bir Saniye elimden ayırmıyordu.

 

Galiba aşık.

 

Galiba.

 

Bir bekleme koltuğuna oturduk ve beklemeye başladık, başımı kocacığımın omzuma yasladım.

 

Anladık kocan var.

 

Evet var.

 

💕

 

Merhabaaaaa

 

Vote vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın 💚💐🫀

 

Loading...
0%