Yeni Üyelik
24.
Bölüm

24. Bölüm

@haticegnyp_9

Zaman hızlı şekilde bir kum saati gibi akıp gidiyordu, değişimler hayatımızda oluyordu. Kimin olmazdı ki zaten. Bazen öyle şeyler olur ki eliniz kolunu bağlı kaldırdınız.

 

Ne kadar çabalarsanız çabalayın yine aynı kaderi yaşarsınız, bu kaderin kör noktasına atılmış acemi bir imza gibidir.

 

Ne zamanı ne de kaderinizi değiştirebilirsiniz, bizim kaderimiz zamana yenik düşmüş bizi ayırmıştı, ama biz yinede kaderin gölgesinde yaşamaktansa kendi kaderimizi çizmiştik.

 

Evleneli tam tamına 7 ay olmuştu, kos koca 7 ay.

 

Ali deniz göreve gitmediği her gün benden erken kalkıp kahvaltı hazırlar ekmek alır ve beni uyandırırdı.

 

Galiba şanslı kesimdendim, hemde baya şanslı kesimden.

 

Üzerimdeki geceliği çıkarmadan inmiştim, gece yine şafak operasyonuna çıkmıştık.

 

(Yine ben yine gecelik fotosu 😁)

 

 

Yine erken kalkıp kahvaltı hazırlıyordu, yanına ilerleyip kollarımı beline geçirdim.

 

"Günaydın." Dedim burnumu beline sürterek.

 

"Günaydın güzelim." Dedi. On tarafına alıp dudaklarıma küçük bir öpücük bıraktı.

 

"Ne hazırlıyorsun." Dedim. Ocağa dönüp hazırladıklarına bakarken, dün gece canımın menemen çektiğini söylemiştim, menemen yapmıştı.

 

"Canın çekmişti ama şu an hiç uğraşamam demiştin bende yaptım." Dedi durun yemem gereken bir bey var.

 

Dudaklarimi büküp kocacımdan tarafa döndüm, kollarımı boynuna doladım. Harbi yiyecektim.

 

"Seni seviyorum." Dedim, ellerini belimin iki kenarına koydu. Anlını anlıma dayadı, burnunu da burnma sürttü.

 

"Ben sana aşığım onu ne yapacağız." Dedi, dudakları dudaklarımın üzerindeydi, güldüm.

 

"Seveceksiniz kocam bey, çok seveceksiniz." Dedim, zaten dibimde olan dudaklarını dudaklarıma yerleştirdi. Kısa ama güzel bir dokunuştu.

 

"Sabahları ayrı bir güzel oluyorsunuz zöhre hanım." Dedi, bu kadar işve cilve yeterdi.

 

"Acıktım, artık şu menemeni yiyebilir miyiz?" Dedim. ''Hay hay" dedi ve sandalyemi çekip oturmamı bekledi.

 

"Sezai ne zaman dönecekmiş haberin varmı." Dedim, bir yemek planlamak istiyordum tim ve bir kaç kişi daha.

 

"Belli değil neden sordun."

 

"Kafede hep beraber bir yemek mi yesek?" Dedim.

 

"Olabilir ama sezainin gelmesi şu an mümkün değil." Dedi, kafamı salladım.

 

(Bir konuya açıklık getireyim kafanız karışmasın diye, Sezai şehit düşmeden önceki konuşmalar)

 

"Tamam." Dedim, birlikte kahvaltı etmeye başladık, kahvaltı bitince birlikte mutfağı toplayıp salonda televizyon izlemeye başladık.

 

Midemin bulanması ile lavaboya koşmam bir oldu, Ali Deniz arkamdan geliyordu.

 

Banyonun kapısını açar açmaz midemi klozete resmen boşalttım, arkamdan saçlarımı toplayıp bana yardımcı oluyordu.

 

"Güzelim, iyi misin?" Dedi, değildim. Hala midem bulanıyordu. Telefonun çalması ile bir küfür mırıldandı.

 

"Hay zamanınızı sikeyim." Dedi. Ayağa kalkıp ağzımı su ile çalkaladım, ali deniz telefonda konuşurken ben odaya girdim.

 

Kendimi yatağa bıraktım. Midem hala bulanıyordu. Ali deniz odaya girince kafamı kaldırıp yüzüne baktım.

 

"Ne oldu?" Dedim. Aceleyle dolabına ilerledi.

 

"Sezai yaralanmış." Dedi. Bende hemen ayağa kalkıp üzerimi değiştim.

 

"Sen nereye?" Dedi.

 

"Bende geleceğim." Dedim. Ellerimden tutup yatağa oturttu.

 

"Otur oturduğun yere, zaten midem bulanıyor." Dedi. Dudaklarımı büzdüm.

 

"Geçti ki, valla bak." Dedim. Pek inanmışa benzemiyordu ama yinede ısrar etmedi.

 

Tam kapıdan çıkıyordum ki kucağına aldı beni.

 

"Gitmişken seni de bir gösterelim." Dedi. Midem bulanıyordu hala, başımı göğsüne yasladım. Burası hem rahat hemde güvenli alandı.

 

Arabanın ön kapısını açıp beni içine bindirdi. Arabanın etrafında dolanıp kendi koltuğuna binip arabayı hastaneye sürdü.

 

"Hala bulanıyor mu miden." Başımı salladım. Elini anlıma koydu.

 

"Ateşinde yok ki." Dedi. Hastaneye geldiğimizde ilk sezainin yanına gitmiştik ama durumu kritikmiş ve ameliyathanedeymiş.

 

Durumu kritik olduğu için gitmemiştik başka yere, bekliyorduk.

 

Midemin tekrar bulanması ile ayağa kalktım.

 

"Nereye?" Dedi Ali Deniz. Midem fena şekilde bulanıyordu.

 

"Midem bulanıyor, lavaboya gideceğim." Dedim. Ali deniz de ayaklandı ama Simay onu durdurdu.

 

"Siz durun komutanım, ben giderim zöhre ile." Dedi.

 

"Dikkat edin ama." Dedi, başımı salladım aşağı yukarı.

 

Simay ile birlikte lavaboya ilerledik, girince yine midemin yukarı doğru kalkması ile bir tuvalet kabinine girip kusabildiğim kadar kustum.

 

"Ne zamandır var bu." Dedi Simay saçlarımı toplarken.

 

"Miden bulanacak çık hadi sen." Dedim. Beni dinlemeden saçımı toplamaya devam etti.

 

"O kadar çok şey gördüm ki bu yanında hiçbir şey, şimdi söyle bakalım ne zamandır var bu mide bulantısı." Dedi. Elimi yüzümü yıkayıp ona döndüm.

 

"Bir haftadır."

 

"Ne, sen hastaneye geldin mi peki." Başımı olumsuz anlamda salladım.

 

"Oha zöhre, hadi gidelim bir baksınlar." Dedi. Tam itiraz ediyordum ki bana ters bakışlarını görünce sustum mecbur arkasından bende çıktım.

 

Lavabonun çıkışında Ali deniz vardı.

 

"İyi misin güzelim." Dedim, içini rahatlatmak adına sadece başımı salladım.

 

"Bir haftadır varmış bu bulantılar komutanım." Dedi Simay. Boku yediğimizin resmi ve milli bakışları vardı şu an üzerimde.

 

"Bir hafta mı?" Dedi.

 

"Endişelenme diye söylemedim." Dedim. Sabır çekti.

 

"Şu an hiç endişelenmedim bak." Dedi, başımı önüme eğdim.

 

"Gidelim de baksınlar sana." Dedi, Simay gelmezse burnumdan getirirdi neden söylemedin diye.

 

"Simay da gelsin." Dedim, Simay kabul edip bizimle geldi.

 

Acilde bir doktor benimle ilgilenirken midem hala bulanıyordu.

 

"Mideniz hala bulanıyor mu zöhre hamım." Dedi. Ne bulanması midem birazdan dilber dansı yapmaya geçiş yapacaktı.

 

"Evet." Dedim, Ali deniz endişeyle bana bakmaya başladı.

 

"Kan değerlerinize bir bakalım, birde hamilelik testi yapalım ne olur ne olmaz." Dedi, hamilelik testi mi?

 

Bebemiz mi olacak zöhre.

 

"Tamam." Dedim. Ali deniz olayı algılamaya çalışıyordu verdikleri serumun etkisi ile uykum gelirken gözlerim kapanmaya başladı.

 

Kendimi uykunun kollarına bırakırken hareklilik hisettim ama yorgunluktan gözlerimi açamadım.

 

🥹

 

Gözlerimi açtığımda yanımda kimse yoktu. Sağıma baktım soluma baktım, kimse yoktu. Başımda anlamlandıramadığım bir ağrı vardı.

 

Yan tarafımda muane yapan doktor benim yanıma gelince ötürü pozisyona geçtim.

 

"Geçmiş olsun zöhre hanım, kan sonuçlarınızı temiz gözüküyor hamilelik testi birazdan çıkar." Dedi, başımı sallayıp teşekkür ettim.

 

"Eşim vardı yanımda, gördünüz mü uyandığımda yanımda yoktu." Dedi, etrafına bakmaya başladı.

 

"Bi beyefendi geldi, bir şeyler konuştular sonra acele bir şekilde çıktılar, isterseniz kameralardan bakalım." Dedi.

 

"Gerek yok teşekkür ederim tekrardan." Dedim, doktor tam gidecekken bir hemşire geldi.

 

"Test sonucu çıktı hocam." Dedi, ne hisetmem gerekiyordu bilmiyorum ama Ali denizin şu an yanımda olmasını o kadar çok istedim ki, ama yoktu. Ona da hak vermek gerenti, silah arkadaşı, canını canına emanet ettiği adam canı ile cebelleşiyordu.

 

"Hmmm, tebrik ederim zöhre hamım, tam haftalık hamilesiniz." Dedi. Elim karnıma gitti, canımdan çok sevdiğim adamdan bir bebeğim olacaktı.

 

Doktor gittikten sonra elimi karnıma koydum, belki hissetmem için erkendi ama yinede koydum.

 

"Çok şanslı bir bebek olacaksın, çünkü Ali Deniz gibi mükemmel bir baban var." Dedim karnıma doğru.

 

Acaba cinsiyeti neydi, erkek mi kız mı?

Gökalp mi doğacak Sare mi?

 

Arka cebimden telefonu çıkarıp Ali Denizi aradım. Bir kaç çalışta açtı.

 

"Ali deniz neredesin." Dedim, iç çekme sesleri duydum.

 

"Ne oldu, birine Birşey mi oldu." Dedim.

 

"Sez-sezai şeh-" telefonu yüzüne kapatıp ayağa kalktım, başım döndü ama aldırmadım. Serumun zaten bitmişti.

 

Hızlıca yukarı çıktım, aynı yerdeydilerdi, Ali deniz beni görünce yanıma geldi. Kollarımı boynuna doladım. Başını boynuma gömdü.

 

Göz yaşları boynumu ıslatırken edaya baktım. Simaya sarılmış ağlıyordu.

 

Saçlarını sevdim tek tek, biliyordum bu acıyı, kalbin dayanması imkansızdı.

 

Yine bir ana baba evladından geçiyordu, yine bir kadın sevdiğini elleri ile toprağa görmüyordu, yine bir çocuk yetim kalmıştı.

 

2 hafta sonra...

 

Acılar, kırkıklıklar, üzüntüler hepsi gelip geçici duygulardı. Elleriniz kollarınız tutmaz olur, yüreğinizde bir ateşle öylece kaldırdınız.

 

Acı ama gerçek olan tek şey ölümdü.

 

İki hafta oldmuştu Sezai şehit düşeli, eda annesinin yanına dönmüştü.

 

Zordu ama yapacak tek şey kabullenmekti.

 

Ali deniz sonuçlarımı sorduğunda sadece üşütmüşüm demiştim.

 

Mide bulantım hala devam ediyordu, geçecek gibi değildi.

 

Yine balkonda sigara içiyordu, küçük bir oturma yeri yapmıştık balkona.

 

(Ben sizi bilgisiz bırakmam bilirsiniz.)

 

 

Oturmuş dışarıyı seyrediyordu, gidip kucağına oturdum, ellerimle sakallarını sevmeye başladım.

 

"Üşüyor musun?"

 

"Hayır, iyi böyle." Dedi, başımı göğsüne yasladım, elleri ile saçımı okşamaya başladı.

 

"Peki bizim için içeri girer misin?" Dedim, bakışları durgunlaştı.

 

"Nasıl yani, biz derken." Dedi, karnıma bakmaya başladım, yüzümü avuçları arasına aldı.

 

"Hamile misin? Ha, cevap versene güzelim, hamile misin kaç hafta kaç gün cinsiyeti ne?" Diye sorunlarını ard arda sıralarken gülmeden edemedim.

 

"Hangisinden başlayayım peki." Dedim.

 

"Hamile misin?"

 

"Evet hamileyim, 4 hafta 28 günlük ve 2 gün sonra 1 ay olmuş olacak." Dedim, karnıma bakmaya başladı.

 

"Bana oluyorum ha." Dedi.

 

"Evet, çocuğumuz sana dede demeyecek." Dedim.

 

"Erken demiştin ama." Dedi.

 

"Neredeyse 1 yıl olacak, bence erken değil." Dedim, kucağına aldı, odaya girdi ve benimle birlikte yatağa yattı.

 

"Teşekkür ederim, benim olduğun için, bana bu duyguyu tattırdığın için, binlerce kez teşekkür ederim."

 

💚🥹

 

Ben geldimm.

 

Sare bebek mi yoksa Gökalp bebek mi doğcak, tahminleri alayım.

 

Vote vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın 💚 💐

 

Loading...
0%