Yeni Üyelik
25.
Bölüm

25. Bölüm

@haticegnyp_9

Eller ve yürekler birdi, bundan bir yıl önce sonsuzluğa imza atmış, beş ay önce sonsuzluğumuzu bir bebekle filizlendirmiştik.

 

Tam tamına bebeğimiz beş aylık olmuştu, günlük hayatımız seyrinde ilerliyordu. Eğer operasyonlar da olsaydım eminim ki doğum yapar yapmaz göreve başlayacaktım.

 

Sabahın ilk ışıkları vuruyordu odaya, Ali deniz görevden dün gece dönmüştü. Yan tarafımda uyuyan kocamı görünce dudaklarımda kocaman bir gülümseme oluştu.

 

Biraz daha sokumdum bedenine, sakallarını sevmeye başladım. Uzamışlardı ama ben seviyorum diye izin günlerinde kesiyordu. Beni bu adamı yemeyeyimde kim yesin. Kimse. Ben yerim.

 

Ama hamilesin.

 

Doğru hamileyim. Bebeğimiz yanlış şeyler öğrenmesin. Kocamın sakallarını sevmeyi bırakınca huysuzca mırıldandı. Güldüm bu hallerine.

 

"Hadi hadi kalk." Diye söylenince tek gözünü açıp bana baktı. Acı bana der gibi baktı yüzüme.

 

"Beş dakika daha lütfen." Dedi. Elbette beş dakika daha uyurdu ama annemlere kahvaltıya davetliydik. Ali deniz öğrendikten bir kaç kafta sonra söylemiştik onlara hamile olduğumu. Yani 3,5 aylıktı. Şu an beş aylık olmuş yarında cinsiyetini öğrenmeye gidecektik.

 

"Geç kalacağız ama." Dedim. Dudaklarını büzüp bir çocuk gibi konuştu.

 

"Nereden çıktı bu kahvaltı işi. Ne güzel evimizde edeceğiz işte." Diye söğlenerek üzerindeki pikeyi yere attı.

 

"Sakin mi olsan, alt tarafı kahvaltı." Dedim. Kollarını belime sarıp boynumu öptü.

 

"Sakinim ben, operasyondan dönmüşüm, ilgilenmem gereken iki bebek varken neden dışarıda kahvaltı edelim ki." Dedi. Onun için bende bebektim artık. Çok güzeldi. Bazen karnımla konuşuyordu. Bunu daha çok görev dönüşü yapıyordu.

 

"Tamam sonra da ilgilenirsin bizimle. Hadi kalkalım artık." Dedim. Ama beni engelledi.

 

"Dur be güzelim, daha evladımla konuşmadım. Bebeğim, efendim diyor, nereden öğrendin bakayım sen konuşmayı. Annem sürekli konuşuyor oradan biliyorum diyor."

 

"Ayıp ama." Dedim.

 

"Bence annen bizi kıskanıyor, onu da mı aramıza mı alalım. Seni de aramıza alacakmışız. Annen zaten hep burada, sadece konuştuğumuz şeyleri duymuyor onu da ben iletiyorum zaten. Teşekkür ediyor bana sana anlattığım için." Dedi. Ellerim yanaklarına gitti.

 

"Çok iyi bir baba olacaksın, ben inanıyorum." Dedim. Dudaklarını dudaklarıma bastırdı. "Çok iyi bir aile olacağız." Dedi. Kulağını karnıma tekrar koydu.

 

"Evet babacım, nereye gittiniz, güne mi?" Dedi. Yüzüne baktım. Nereden biliyordu.

 

"Sen nereden biliyorsun?" Dedim. Başını kaldırıp bana baktı. "Eee bebeğimiz söy-" lafını böldüm.

 

"Kocacım nereden biliyorsun gittiğimiz." Dedim. Karnıma dönüp konuştu. "Foyamız ortaya çıktı. Şey ben bir tık sizi-"

 

"Neden böyle bir şey yaptın peki." Dedim. Bakışlarını karnından çekip bana baktı. "Operasyon da dışarıdan bilgi almak yasaktı."

 

"Sende peşimizde adam taktın." Dedim. Başını salladı. "Kendimi mafya karısı gibi hisettim."

 

"Kızdın mı?" Diye sordu. Başımı olumsuz anlamda salladım. Artık kalkmamız gerekti.

 

"Hadi kalkalım artık." Dedim. Benden önce kalkıp banyoya gitti. Bende yatağı toplayıp banyoya girdim. Ali deniz duş alıyordu. Elimi yüzümü yıkayıp üzerime bir elbise giydim. Şu sıralar çiçekli elbiselere takmış durumdaydım.

 

Makyaj masasına oturup sade bir makyaj yapmaya başladım. Ali deniz banyodan çıkıp üzerini giyinmeye başladı. Benim de makyajımı bitirmiştim. Telefonum çalınca kalkıp açtım. Arayan egeydi.

 

"Ablaaa."

 

"Ne var ege." Dedim.

 

"Gelmiyor musunuz?" Dedi. Birazdan çıkardık büyük ihtimalle.

 

"Çıkacağız birazdan ne oldu." Dedim.

 

"E açlıktan öleceğim birazdan." Dedi. Arkadan canım kaynanamın sesi duyuldu.

 

"Ay ege ne dedim ben sana, arama demedim mi daha hiçbir şey hazır değil." Dedi aceleyle.

 

"Of gelsinler artık ama ben yeğenimi özledim." Dedi. Ayağa kalkıp çantamı aldım. İlk Ege'ye ve Begüm ablaya söylemiştik hamile olduğumu. Ege mutluydu belki yeni bir aile üyesi geleceği için ya da en küçük olmaktan kurtulacağı için.

 

Murat abinin boynu bükük.

 

Adamın burada olduğu mu var her hafta başka ülkede.

 

"Geleceğiz ege geleceğiz ama ilk önce işimiz var onu haletmemiz lazım." Dedim.

 

"Ne işiniz var?" Dedi. Babamın mezarına gidecektik. Aslında ilk öğrenen ne Ali denizdi ne ege ne Begüm abla. İlk babama söylemiştim.

 

"İşimiz var işte, bir saate geliriz." Dedim. Tamam deyip kapattı. Ali denizin kollarını belimde hissettim. Sürekli gidip gelip karnımı okşuyordu.

 

"Hazır mısınız?" Dedi. Hah birde bu vardı. Herşeyin sonuna bebeğimiz de katıyordu.

 

Kıskançlık yükleniyor...

 

Kız olursa ve yine böyle olursa galiba öyle olacak. Çünkü ben dayanamam.

 

"Hazırız gidelim biran önce." Dedim. Elimi tutup aşağı doğru inmeye başladık. Çantamı evden çıktık.

 

"Gidelim de bebeğimiz diğer dedesiyle tanışsın." Dedi. Bunu Ali denize söylememiştim.

 

"Gidelim." Dedim.

 

❤️‍🩹

 

Ali Deniz'den

 

Çocukluğunuzun geçtiği insanla bir hayat kurmak size ne çağıştırır bilmem ama ben çok mutluydum. Hayatımın tam merkezindeydi zöhre, şimdiyse sevdamızdan bir meyvenin olacaktı. Zöhre hamileydi.

 

Beş aylık.

 

Arabada şarki seçerken bir ona bir yola bakıyordum. Biraz sonra şarkın

 

"Topladım tüm cesaretimi,

hadi beni al canına.

Vallahi billahi gitmem

bavulum dolu tıka basa.

Usul usul aklımdan.

Günahımla bas bağrına.

Vallahi billahi dönmem.

Korkma sevişelim dört nala."

 

Şu sıralar fazla enerjikti, bunun sebebi belki de hamile olmasıydı bilmiyorum ama enerjisini hiç haybetmesin istiyordum.

 

Ellerini tuttum, şarkılar gelip geçiyordu, sıradaki şarkı gelince zöhrenin bakışları bana döndü.

 

"Bir kızıl benzer dudağın,

Açılan tek gülüsün sen bu bağın,

Bir kızıl Goncaya benzer dudağın,

Açılan tek gülüsün sen bu bağın.

Kurulu kalplare sevda otağın

Kim bilir hangi gönüldür durağın."

 

"Bana mıydı şimdi bu." Dedi. Başımı sallayıp dudağına öpücük bıraktım.

 

"Kocacımm, Ali deniz dur." Dedi. Kaşlarımı çatıp zöhreye baktım.

 

"Ne oldu güzelim, sancın falan mı var hastaneye gidelim mi?" Dedim. Dudaklarını büküp bana baktı. Bana her böyle bakışın da dudaklarına yapışasım geliyordu.

 

"Şey..." Dedi.

 

"Ne?" Dedim. Dudaklarını tekrar büküp tatlı tatlı bakmaya başladı.

 

"Canım yeni dünya çekti." Dedi. Güldüm bu haline. Neredeyse bir aydır aşeriyordu ve bundan tam bir buçuk hafta önce canım ejder meyvesi istediğini söylemişti.

 

"Ne gülüyorsun canım çekti işte." Dedi. Saçlarını öpüp geri çekildim.

 

"Gülmüyorum, alırız güzelim." Dedim. Dudaklarını tekrar büküp baktı.

 

"Ama çok pahalı." Dedi. Nereden biliyordu ki.

 

"Nereden biliyorsun çok pahalı olduğunu." Dedim. Bir iç çekip konuşmaya başladı.

 

"Aslında 3-4 gündür canım çekiyor ama fiyatlarına bakınca vazgeçip çilek aldım." Dedi. Ah ah ne yapacaktım ki ben bu kadınla.

 

"Pahalı olsun olmasın ne yapalım yani, benim yavrularımın canı çekmiş bir kere, şimdi söyle bakalım nerede gördün sen o meyveyi." Dedim. Düzelmeyen dudağı daha çok büküldü.

 

"Geçen gün annenlere gitmiştim, annemlerde oradaydı ege ile manavda gördük." Dedi. Zaten gelmiştik. Arabayı durdurdum.

 

"Şimdi sen içeri gir, ben hemen alıp geliyorum." Dedim. Başını sallayıp yanağını öptü ve gitti.

 

Seviyordum. Hemde çok seviyordum.

 

Kapıdan girdiğini gördüğümde arabayı çalıştırıp manava sürdüm. Manava gelince arabayı durdurup indim.

 

Kapalıydı.

 

Sağ tarafa baktığımda bakkalın açık olduğunu gördüm.

 

"Neye baktın delikanlı." Diye biri seslendi. Arkama döndü.

 

"Manav açık değil galiba." Dedim. Elini omzuna koydu. Cebinden bir anahtar çıkarıp kapıyı açıp girdi.

 

"Sen yanında böyle silah mı taşırsın." Dedi. Silahima baktım. Yerinde yoktu. Lan. Onu ne ara aldı o oradan.

 

"Bakma öyle sağına soluna bende silahın." Dedi. Silahımı havaya kaldırdı.

 

"Askeri personel misin?" Dedi. Şu an oturup benim asker olup olmadığımı mı konuşacağız yani.

 

"Evet."

 

"Kimliğini göster o zaman." Dedi. Sabır çekip arka cebimden askeri kimliğimi çıkarttım. Silahı uzatıp bana verdi.

 

"Ne vardı." Dedi.

 

"Yeni Dünya." Dedim.

 

"Banka mı gümlettin delikanlı." Dedi. Başımı salladım sağa sola. "Silahı aldığınız fark bile etmedim."

 

"Eski toprağız biz, eski özel kuvvetler askeriyim." Dedi. Kaslarım yukarı kalktı.

 

"Senin birimin ne?" Dedi. Elimi enseme götürdüm.

 

"Anladım." Dedi. Meyveleri uzattı. Cüzdanı çıkarıp parayı uzattım.

 

"Bu sefer benden olsun, karına da selam söyle afiyet olsun." Dedi ve içeri geçti. Zöhreyi nereden tanıyordu ki. Parayı cüzdana geri koyarken zöhrenin fotoğrafını ve yanında ki bebeğimizin ultrason görüntüleri ile dudaklarımda bir gülümseme oluştu.

 

Karımı özledim. Arabaya ilerleyip meyveleri şoför koltuğunun yanındaki koltuğa koyup arabayı eve sürdüm.

 

Telefonun çalması ile açtım. Tabiki güzel karımdı arayan, ondan başka arayanım mı vardı sanki.

 

"Alo, güzelim." Dedim.

 

"Gelmiyor musun hala." Dedi. Galiba canı çok çekmişti.

 

3-4 gün dediğine göre.

 

"Geliyorum güzelim geliyorum." Dedim. Arkadan sesler geldi.

 

"Ali deniz abey biraz daha gelmezsen ablam yeni dünya diye duvarları kemirecek." Dedi. Güldüm. Biraz hızlı olsam iyi olacaktı.

 

"Sen sussana ya, öyle birşey yok yavaş gel." Dedim. Hala beni düşünüyordu.

 

"Geldim zaten." Deyip arabayı durdurup telefonu kapattım. Meyveleri alıp eve girdim.

 

"Hoş geldin kocacımm." Dedi. Kocan yesin seni demek vardı ama ortam müsait değildi.

 

"Hoş buldum güzelim." Dedim. Kollarını belime dolayap yanağımı öptü. Çok seviyordum. Saçlarını öpüp.

 

"Acıktım, içeri geçelim gel." Dedi. Mutfağa girip meyveleri yıkayıp içeri girdik.

 

"Hoş geldin lan." Dedi abim. Böyledi. Sürekli yurt dışındaydı. Doktor olmak zordu galiba.

 

"Asıl sen hoş geldin yüzünü gören cennetlik ve abi." Dedim. Dediklerime gülüp sarıldı.

 

"Oğlum, ben senin gibi miyim lan. Seminerler falan. Onca çocuğa eğtim veriyoruz, o kadar da olsun." Dedi. Haklıydı. Benim gibi değildi. Ben doğdum doğalı asker olmaktan başka birşey düşünmemiştim. Oysa bütün zincirleri kırmış doktor olmuştu.

 

Biraz sohbet ettikten sonra Ege'nin sesini duydum. "Ablaaa, gelde şu soruya baksana." Dedi. Karımın başı kardeşi ile büyük beladaydı.

 

"Of ege of, çocuğum doğduğu zaman seninle aynı ortamda bulunmaması için elimden geleni yapacağım." Diye söylenerek Ege'nin yanına gitti.

 

"Niye be?" Diye sordu hemen ege. "Seninle gibi salak olmasın diye ege." Dedi ve hemen elini karnına koyarak konuştu. "Sana demedim annecim dayına dedim, evet dayına salak dedim. Niye mi? Senin dayın salan çünkü bebeğim." Dedi. Güldüm bu haline.

 

"Ayıp ama ha, nerem salak benim." Dedi ege üzerine ekledi. "Aman Eylül duymasın abla, sonra salak falan sanır beni." Dedi. Geçen günde ece diye birinden bahsediyordu. Ablam elindeki tabakları masaya bırakıp yanımıza geldi.

 

"Eeee babalık duygusu nasıl birşey." Dedi ablam. Tam ağzımı açıp konuşacatım ki abim konuştu.

 

"Sanki anlatsa bileceksin. Harbi lan sen ne ara evleneceksin sen." Dedi. Güldüm abime.

 

"Benim ne zaman evleneceğim belli olmazda otuz beş olacaksın tık yok." Dedi ablamda. Abimin nasıl morardığını görünce içimde zar zor tuttuğum kahkahayı serbest bıraktım.

 

"Begüm kaşınıyorsun ha, hem ne demek benim ne zaman evleneceğim belli olmaz demek." Dedi. Abim cevap verecekken kurban olduğumun sesini duyduk.

 

"Murat abi bu zekayla nasıl doktor oldun Allah aşkına sen, ege bile senden daha zeki." Dedi. Kahkahalarım daha çok büyürken ablam katılıyorum dercesine başını salladı.

 

"Ablam çok haklı murat abicim."

 

"O ne demek lan."

 

"Şu zamana kadar hayatına neden kimsenin girmediği belli diyorum abi." Dedi.

 

"Ben hala birşey anlamadım."

 

"Ahyyy valla şimdi doğuracağım ha Murat abi, anlatıyorum tek tek, gerçi anlatacak birşey yok ama, Begüm ablamın sevgilisi varmış. Anladın mı?" Dedi. Gülmekten gerçekten karnıma sancılar girmeye başladı.

 

Abim ilk başta bir durdu, düşündü. Sonra ablama bakıp tekrar önüne döndü. Kafasını kaldırıp ablama ters ters baktı.

 

"Sevgili derken." Dedi.

 

"Ay murtican ne yapacaktınız turşumu mu kuracaksın." Dedi. Abim karış komşu ile tavla oynayan babama baktı. Abim ayağa kalkıp babamdan tarafa doğru yürümeye başladı.

 

"Ne yapıyor o." Dedi ablam. Karım yanıma otururken konuştu. "Seni kayınbabacığıma şikayet etmeye."

 

"Şaka gibi ya." Dedi ablam. Babamın bakışları buraya döndü. Ablamı baştan aşağı süzdü. Önüne döndü. Sonra tekrar ablama döndü.

 

Galiba yediremedi.

 

"Ay hadi gelin hazır masa, uğraşmayın kızlada." Diye azarladı annem herkesi. Zöhrenin elinden tutup gidecekti ki zöhre elini geri çekti.

 

"Ben eda ile konuşacağım. En son siz göreve giderken aramıştım. Gelirim birazdan." Dedi. Bir iç çektim. Sezai şehit düşeli tam 4 ay olmuştu. Bebekleri doğmuştu. 2 aylıktı. İki kez yanlarına ziyarete gitmiştik. Yaz tatilde oldukları için hala gelmemişlerdi.

 

"Tamam güzelim." Deyip içeri girip kahvaltı masasına oturdum. On on beş dakika sonra zöhre gelince hep birlikte kahvaltı etmiş, eskileri yâd etmiştik.

 

Tek bir eksikle...

 

🥹

 

Ellimdeki yeni dünyayı iştahla yemeye devam ettim. Kocacım almıştı. Dört beş gündür canım çekiyordu. Herkes kahvaltıya giderken ben eda ile konuşacağımı, birazdan geleceğimi söylemiştim.

 

Telefon bir kaç çalışta açılmıştı.

 

"Alo." Dedi eda.

 

"Alo eda, nasılsın." Dedim.

 

"Ne olsun küçük beyle valiz hazırlıyoruz." Dedi. Geliyorlar mıydı yani.

 

"Geliyor musunuz." Dedim. Sezai şehit düştükten kısa bir süre sonra doğum yapmıştı. Belki de buna tutulmuştu. Minim bebeği turan ona destek olmuştu.

 

"Evet, artık gelip düzeni bir şeklide oturtmam gerekiyor. Orada turana bir oda yapmam lazım." Dedi. Adı Turandı. Çok güzel bir isimdi.

 

Allah adı ile büyümesini nasip etsin.

 

"Biz hep buradayız eda, turanı ve seni çok özledik biran önce gelmemize bakınız." Dedim. Güldü dediklerime.

 

"Bizde sizi özledik, iki gün sonraya uçak bileti aldım. Geliyoruz." Dedi.

 

"Peki gerçekten nasılsın." Dedim. Kısa bir süre sessizlik oluştu. İç çekti ve konuşmaya başladı.

 

"Geçmiyor, acısı hala aynı. Turan'ın varlığına tutunmaya çalışıyorum ama olmuyor zöhre, böyle olur olmadık anılar aklıma geliyor. Ta- tam boğazımın ortasında bir yumru oluşuyor. Nasıl yapacağım bilmiyorum, Turan elbette bir gün büyüyecek babam nerede diyecek ben ne diyeceğim ona, gerçekten dayanamıyorum."

 

"Biz hep buradayız eda, burada olduğumuzu bil olur mu? Turana bir şekilde bunu anlatacığız, bunu hep birlikte yapacağız sana söz veriyorum."

 

"Zöhre... İyiki varsın... İyiki varsınız, size nasıl teşekkür etsem az. An- annem bile ne halin varsa gör derken yanımda oldunuz. Hakkınızı ödeyemem."

 

"Ne hakkı eda. Ne yaptık sanki. Siz de bizim ailemissin."

 

"Teşekkür ederim." Dedi.

 

"Etme artık teşekkür etme. Hiç teşekkür etme. Artık biz aileyiz, biz biriz."

 

🥺

 

Biz geldikkk

 

Hüzünlü bir bölüm sonu oldu.

 

Sürpriz yapıp sezaiyi diriltiyim mi? Ne dersiniz?

 

Bu bölümde Ali denize daha bir düştüm.

 

Bebeğin cinsiyetinin tahminlerini anlayım aşkolar.

 

Sizi seviyommmm.

 

Vote vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın 💚

 

Loading...
0%