Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. Bölüm

@haticegnyp_9

Hasan'ın bize sanki suç işlemiş gibi bakışlarını gördüğümde, onun için korkmadım değil, yüzünü avuçları arasına aldı Ali deniz.


"Lan, lan, lan sizin benimle derdiniz ne, ha sizin benimle derdiniz ne, sayıyla mı gönderiyorlar lan sizi bana" baya sinirlenmiş, e tabi benim gibi bir güzellikten mahrum kalınca.


"Komutanım valla su içmek için geldim" diye kendini açıklamaya başladı hasan, ama nafile Ali Deniz pek durulacak gibi durmuyordu.


"Siktir git şuradan, yoksa ben seni sike sike gönderirim" dedi. Ovvvv paşam sakin ol.


Adamı delirttikten sonramı bunları söylüyorsun zöhre.


"Tamam, gidiyorum komutanım sakin" hasan baya tırsmıştı anlaşılan, göt korkusu bir baskaydı tabi, hasan su bile içmeden çıktı mutfaktan, Ali Deniz bana dönüp "eee nerede kalmıştık" dedi.


Bir insan hiç mi akıllanmaz ya hiç mi.

"Saçmalama, daha yeni, az daha basılıyorduk" dedim, omuzlarını indirdi.


"Ben bu herifi 200 tur koşturmaszam neyim" dedi, söylene söylene çıktı mutfaktan, bende arkasından çıktım.


🪐


Salonda oturmuş muhabbet ediyorduk.

Ali Deniz yanımda oturmayı planlıyordu ama suya düşmüştü planları, çünkü murat ve cerenin ortasına oturmuştum.


Aniden gelen tuvaletim ile ayağa kalktım, yerini öğrendikten sonra girip işlerimi halledip çıktım.


İçeri girdiğimde, murat ve ceren yan yanaydı, Hasanda yanlarındaydı, tek boş yer Ali Denizin yanıdı, azgın herif.


Yanına oturur oturmaz, elini sweatimin içine soktu, bende aynısını yapınca sırıttı.


"Azgın herifin tekisin" dedim, iyice kendine çekti beni.


"Seni görünce otomatik olarak gelişiyor"


"Manyaksın"


"Sana manyağım" güldüm, e bizde boş değildik, düşüyorduk arada öyle.


Aradamı, pehhh.


Arada değil tabi aklımda ve kalbimde olduğu her an.


Her zaman yani.


Evet.


"Şuradan bir çıkalım öpülmedik yerini bırakmayacağım"


"Ne olur yap bunu tamam mı?"


"Yaparım" dedi, elleri rahat durmuyordu "hemde seve seve"


"Arsızsın diyorum inanmıyorsun"


"Öyle bir idaam olmadı, güzelim" ilk defa canlı, canlı bana güzelim demişti.


"Ne dedin ne"


Ne dedi.


Güzelim dedi.


Dur.. amına koyim donumuda verecem al.


"Güzelim dedim, bunda yanlış bir şey mi var?"


"Yok ta.. öyle diyince bir hoş oldum"


"Daha fazla hoş olmaya varmısın"


"Seninle herşeye varım"


1 saat sonra..


Sezailerden çıkmış ordu evine gidiyorduk.


Yürüyerek, yağmur yağıyordu ve şu an Ali Deniz ile el ele yağmurlu yolda yürüyorduk.


"Hatırlıyor musun, doğum günündü ve babamlar yine yoktu, babam gelmezse mumu üflemem derdin, sonra görüntülü konuşurduk, hediyeni koyduğu yeri söylerdi sana"


"Ve o hediyenin yanında hep dizede bir hediye olurdu" dedim, babam Ali Denizleri kendi çocuğundan ayırmazdı.


"Çok özledim o günleri" dedim, durdu beni kendine çekip sarıldı.


Soğuktan kızarmış burnunu öptü, "o günler gibi olmasa bile bize bir şans verirmisin zöhre, hı güzelim, benim olurmusun, ya da dur böyle değil çok kabaca olur bu.. birbirimizin olalım mı ha?"


Başımı onaylar anlamda salladım.


"Şimdi eve çıkalım, soğuktan hasta olucaz" dedim.


Ama olmaz ki.


Ne olmaz.


Yağmur altında öpüşecektiniz.


Tövbee.


"Beni eve atmak gibi planların mı var" bunu sorar gibi değilde alay eder gibi demişti.


"Nereden bildin"


"Harbi neden eve çıkıyoruz biz"


"İlla bir sebebimi olmalı, çıkarız, kahve içeriz, sohbet ederiz"


"Ve ben seni öperim, bu sefer kimse bölemez"


"Manyak"


"Sana manyağım"


Kapıyı kilit ile açıp girdik, odama girip üzerimdeki sweti çıkarıp siyah sporcu atleti ve gri eşofman giydim, salona girdiğimde Ali Deniz fotoğraflara bakıyordu.


"Beraber çekildigimiz fotoğraflarımı koydun buraya"


"Onların yeri orası.. ne içersin" fotoğrafa bakarken konuştu "kahve"


"Tamam" mutfağa girip kettleye su koydum, içeri girdiğimde Ali deniz koltukta oturuyordu.


"Şükür be"


"Ne?"


"Bizim sanki bir kaç saat önce bir işimiz yarım kalmıştı."


"Ne gibi bir iş"


"Hasan'ın böldüğü bir iş.. bak yine sinirlendim"


"Alayım sinirini" deyip kucağına oturdum.


"Al sinirimi" dedi. Dudaklarımızı birbirine kenetledik, özlemiştim, çok hemde çok.


Al dudağımı, dudakları arasına aldı.


Sonunda ya sonunda.


Elleri kalçamı buldu, sonra belimi, okşadı, arada sıktı, kollarımı boynuna doladım, dudaklarımı ısırınca dudaklarımdan ufak bir inilti çıktı.


Şu taşma sesi ile geri çekildim.


Siktir.


Bu mu yani bunu yüzünden mi böldün.


Dumura uğramış bir şeklide bana bakıyordu.


Hemen mutfağa koşup kettleyi kapadım, geri döndüğümde tavanı izleyen bir adet Ali deniz buldum.


"Allah aşkına nereye gittin" dedi, gidip tekrar kucağına oturdum, kafamı göğsüne yasladım.


"Şu taştı"


"Bu mu yani"


"Hı hı"


"Dua et şu an keyfim çok yerinde" deyip dudamlarıma tekrar kapandı.


Kaderdi, bazen kötüydü, bazen iyi.


Ben bulmuştum, iyi günler bizi bekliyordu, sevmek böyle bir şeydi işte


🫀


Kafamı dayadığım göğüsten kaldırdım, saçlarımla oynuyordu, ve benim uykum geliyordu.


Bir yerde okumuştum, eğer ruh eşinizi bulduysanız ve onun yanında uykunuz geliyorsa, mutluluk ve Serotonin salgılıyorsunuz demektir.


Ve şu an bunların hepsini salgıladığıma eminim.


Ceren başka bir arkadaşının evinde kalacakmış, gelmemişti eve.


"Zöhre"


"Hıı" sesim bir tık uykulu çıkmıştı. Kafamı kaldırıp yüzüne baktım, tek gözüm kapalıydı.


"Eğer gidersen.. yani Ankara'ya dönersen ne olacak" dedi. Korkuyordu, onu tekrar bırakmamdan korkuyordu.


"Bir şey olmayacak, bulduğumuz her fırsatta tekrar birbirimiz bulacağız" dedim. Gözlerime öyle bir baktı ki, aşık aşık.


"Sana aşık olduğumu demişmiydim"


"Hı hı, bir çok kez"


"Tekrar diyeyim o zaman, aşığım sana" kucağına aldı, ellerini kalçamın altına geçirdi.


Kafasını boynuma gömüp nefesini içine çekti, sonra ısırdı, ısırdığı yeri öpüp emdi.


"Beni bu kokudan mahrum bırakma olurmu"


"Ali deniz"


"Hı"


"Sen baya romantik çıktın ha" ne sandın der gibi baktı yüzüme.


"Biz boş adammıyız kızım, var öyle şekil hareketlerimiz"


"Ego yığınısın"


"Eee haksız mıyım"


"Cık. Değilsin." Saçlarımla oynamaya devam etti.


"Galiba bir kez daha öpmezsem içimde kalır" diyip dudaklarıma yapıştı.


Kız durun, bir foto çekim.


"Bu bana asla yetmez"


"Olanla yetinmeyi bileceksin"


"Bu zamana kadar yetindimde ne oldu"


"Mutfakta basıldık"


"Bak yine hatırladım"


"Tamam tamam, hadi git artık, uyuyacağım" dedim, bu kadar yetmezdi ama sonumuz sahura kadar giderdi.


"Kovuyormusun beni, beni beni sevgilini" boş boş baktım ilk iki saniye, sonra mal mal sırıttım.


"Ne oldu"


"Sevgilim deyince bana bir heyecan bastı"


"Gel, karım diyeyim daha çok heyecan bassın" dedi, Ali Deniz yavaş koçum bu ne hız.


"Çüş ama, ne bu hız"


"Sevda bizimkisi kızım, kaç yıldır burada" dedi elini sol göğsünün üstüne vurdu.


"Vay bee etkilendim" baktı bana, o kadar güzel baktı ki sanki içi gidermiş gibi.


Sarıldı sarmaladı beni, hiç kopmayacak gibi.


🫀


Elindeki ipi daha çok kavradı Ali Deniz, tim yeni eğtimden çıkmıştı, hasan eğitimden ayrı 500 tür koşacaktı, 3 saate tekamül ediyordu.


Hevesini kursağında bırakanın bütün hevesini alırdı.


Hasan da bunlardan biriydi.


"Kardeşim oralarda havalar nasıl" dedi Sezai, en ters bakışını gönderdi Ali deniz.


"Sende geç Sezai"


"Komutanım"


"Sana geç dedim lan" korka korka Hasan'ın arkasından koşmaya başladı.


"Komutanım ben izninizle gitsem"


"Neyreye Simay"


"İğne vurdurucam, öyle arada geliyorlar bana"


"İyi, tamam. Git." Simay hızlı adımlarla revire ilerledi, yanlız içeride onu bekleyen şeyi o da beklemiyordu elbette.


Yarasına baktırmak için gelen mert ve hemşire Ecrin.


Ne bok yiyorlar diye baktı ama, ecrinin Merti yiyecekmiş gibi olan bakışlarını görünceye dek.


"Simay, canım arkadaşım seni mi geldin"


"Benim şu iğneyi vur da gideyim projeye Ecrin" dedi, mert bozulmuştu, neden görmezden geldi ki diye geçirdi içinden.


Acaba nedendi, nikah masasında öylece bırakan kendi değilmiş gibi alınmıştı.


Mert sedyeden inince Simay oturdu sedyeye.


Ecrin iğnesini vurduktan sonra çıktı revirden.


Mert'in peşinden geldiğini hisetti ama dönmeye tenezzül bile etmedi.


"Neden görmemişlikten geliyorsun"


"Acaba neden" diye mırıldandı ağzınım içinden Simay.


"Bir şey mi dedin?"


"Dedim ki beni sal, anlıyor musun artık beni bı sal" sesi yüksek ve sınırlı çıkmıştı.


"Mecburdum anladınmı beni, mecburdum.. annem hasta benim Simay, korktum ya, en ufak bir şey olsa benimle gelmemenden korktum"


İçine sinirli bir nefes çekti Simay.


"Beni nasıl tanıdın bilmem ama annenmiş cartmış curtmuş ilgilenmiyorum, zaten beni sevmiyordu, bırakıp gidince zil takıp oynamıştır artık"


Sinirli adımlarla yatakhaneye ilerledi Simay.


Gözünden bir damla yaş düştü.


Sinirdenmi yoksa, üzüntüdenmi bilinmezdi.


O an yıkıldı Mert'in tüm umutları, Simay karadenizliydi bir kere, sevdası bitince inadı başlardı, Karadeniz misali, denizinde dalgası bitmeden, fırtınası başlardı.


Sevdası bitmemişti ama, inadı inattı.


....


Vote vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın 💚

Loading...
0%