Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@haticemsare

Heyecan, heyecan ve heyecan hayatımda bu kadar heyecanlı olduğum bir an yoktu.

"Sakinleş biraz kızım" dedi Elif

Elif benim liseden arkadaşımdı. En mutlu günümde elbette onu istemiştim. Yanındaydı bir an bile gitmiyordu.

Gelinliğimin içinde nasıl göründüğümü bilmiyordum ama güzel olmuş olmalıydım.

İçimdeki heyecan bir türlü bitmiyordu. Artık benimde bir ailem olacaktı. "Bir şeyler atıştır bari sabahtan beri hiçbir şey yemedin."

Başımı salladım. Mideme bir şeyler girmesi iyi olurdu. Çok abartmak istememiştim. Nikah yeterli abartmamıza gerek yok demiştim. Zor da olsa kabul etmişti.

İkimizinde bizden başka kimsesi yoktu. Ne gerek vardı ki böyle şeylere aile olmadıktan sonra, yakın arkadaşlarımızı çağırdık yeterdi. Daha fazlasına lüzum yoktu.

Elif bana birkaç sandviç hazırlayıp geldi. Hızlıca ağzıma atacaktım ki durdum. Kokusundan dayanamadım. İstemsiz bir şekilde öğürdüm. İstemsiz bir şekilde karnımı tuttum. Ne oluyordu böyle sanırım midemi üşütmüştüm.

"Yok" dedim Elif'e "yiyemiyorum zorlama"

İstemsiz kabul etti. Sonunda o kapı çalındı. Ayağa kalktım. Yanında arkadaşları ile gelmişlerdi. Beni alıcak ve buradan nikaha gidecektik.

"Çok mutluyum Elif sonunda benim de bir ailem olabilecek" arkadaşım bana gülümsedi. Zor zamanlarımda az yanımda olmamıştı. Hakkı ödenmezdi. Her mutluluğumda, her üzüntümde yanımda olmaya çalışmıştı. "İyiki varsın Elif" dedim hiç düşünmeden. "Bana kardeş olduğun için teşekkür ederim." Gülümsedi. "Senin her zaman yanındayım Hazal sakın unutma" başımı salladım. Nasıl unutabilirdim ki bana yaptığı iyilikleri yanımda olduğunu, yalnız hissettirmediğini nasıl unutabilirdim. Gözümden akan tek damla yaşa hakim olamadım. Aramızdaki duygusallığa dayanamadık birbirimize sarıldık. İkimiz için zor bir andı.

Bir süre sonra Alparslan'ın sesi ile istemsiz ayrıldık. Elif'in ailesi gel kızı bizden al öyle git demişti. O da mecbur tamam demişti.

"Açın kapıyı"

Elif hızla ayağa kalktı. "Bu fırsatı kaçırmam" dedikten sonra kapıya yöneldi. "Açılmıyor eniştecim bir şeyler sıkışmış gibi" istemsiz güldüm. Ayakta sahibim ve sahibi olduğum kişiyi bekliyordum.

Alparslan'ı beş parasız çıkartmaya niyetleri olduğu belliydi. Elif'in eline yüzlük yapışmıştı ama yetmedi. "Az geldi enişte bu açılmıyor." Bu sefer sesli güldüm. Derin bir nefes daha ve Elif'in eline dolanan bir yüz daha, ardından kapı açıldı.

Karşımda hayatımı geçireceğim adama gülümsedim. O da bana gülümsedi. Yanıma geldi. Beni iyice süzdü. "Çok güzel olmuşsun." Yaklaştı bana ve yaklaştı. Eli elimi tuttu. Hadi der gibi kapıyı işaret etti. El ele çıktık evden ve ardından da nikah salonuna.

Arkadaşlarım yanımdaydı, sevdiğim adam yanımdaydı ve ben mutluydum. Hayatımın en güzel günü olabilirdi.

Nikah masasına geçtik. Ardından nikah memuru geldi. Sordu bana ben hiç düşünmedim ve kabul ettim. Ardından ona sordu memur o da kabul etti.

Benim şahidim Elif, onun şahidi ise çocukluk arkadaşı Yusuf'tu. Şahit olduklarını onayladılar. Ardından imzalar atıldı. Nikah defterini bana verdi memur. Aldım ve adettendir diyerek ayağına basmayı da ihmal etmedim. Büyük alkışlar ile evlendik. Gelin çiçeğimi de attım. Çiçeği kapan kişi Ecrin'di.

Tam kutlama yapmak için bir yerlere gidecektik ki ona beklemediği bir telefon geldi. Açtı uzun süren bir telefon konuşması oldu. Gerilen yüz hatlarından oldukça kötü bir konuşma geçtiğini anladım. Sabırla bekledim yanıma gelmesini ve sonra geldi.

Canı sıkkındı. Az önceki kadar mutlu değildi. "Alparslan" dedim. "Ne oldu?" Bakışları aşkla bakıyordu. Tek mutluluğuymuşum gibi, "seni çok sevdiğimi biliyorsun değil mi?" Şaşırdım bu sorduğunda ama cevapladım. "Her şeyden çok"

"Şimdi tekrar diyorum seni çok seviyorum Hazal Güçlü" ilk defa soyadı ile beni söylemişti. "Seni azla bırakmam" diye de mırıldandı. Yaklaşıp alnıma bir öpücük bıraktı.

"Gitmem lazım önemli"

"Ne oldu?"

"Sonra açıklarım" diyince üstelemedim. "Bana böyle bakman benim en büyük zaafım" dedi. "Birgün o gözler bana yabancı gibi bakarsa dayanamam. Gerekirse nefret ile bak ama sıradan birine bakar gibi bakma olur mu?"

Beni korkutuyordu. "Alparslan ne oluyor?"

"Seni seviyorum" ardından geri çekildi. Aşkla baktı. Mutlulukla, sevgiyle ardından ise gitti. Arkasından baktım. Bugün de iş olması şart mıydı?

İlerledi ve gitti. Bende evimize gittim.

...................................

Evli olarak ilk akşam yemeğimizi yiyeceğimiz için ekstra uğraşmıştım ama değerdi.

Karnıyarık en sevdiği yemekti. Onu yapmayı da es geçmedim. En sevdiklerimizi yapmıştım ama benim yine miğdem bulanıyordu. Yemek yaparken bir ara dayanamayıp kusmuştum.

Üstelik canım nedenini bilmediğim şekilde kiraz çekiyordu. Kiraz o kadar sevdiğim bir meyve değildi ama garip bir şekilde yemek istiyordum. Ekimin 18sinde canım kiraz çekiyordu.

Bu mevsimde kiraz olur mu? Diye düşündüm. Belki bir süpermarkette olabilirdi.

Her şey için çok uğraşmıştım ve sağolsun modemin bulantısı bana baya sıkıntı çıkarmıştı. Daha sonra bir doktora görünsem iyi olacaktı.

Beklemeye başladım Alparslan'ı ama gelmedi. Saat gecenin biri olmuştu ama kendileri hala teşrif edememişti. Oysa bana akşam gelirim diye mesaj atmıştı. Benden bir şey sakladığını düşünmem normal miydi?

Gelirdi o gelicem dediğinde hep gelirdi.

Dayanamadım ama koltukta kendimi uykuya bıraktım.

Gözlerimi açtığımda duyduğum sesler ile duraksadım. Hızla içeri girdiğimde Alparlan'ın kıyafetlerini bavuluna tıkıştırdığını gördüm.

Gecenin bir yarısı ne yapıyordu. "Alparslan" dedim soru sorar tonda ama bana bakmadı. Dönmedi, cevap vermedi. Yok saydı. Derin bir alıp daha şiddetle seslendim. "Alparslan napıyorsun?"

Bana döndü ama daha sonra bavulunu hazırlamaya devam etti. Soruma cevap vermiyor beni görmezden geliyordu. "Alparslan" diye bağırdım bu sefer.

Sonunda bana dönme şerefini gösterdi. "Ne yapıyorsun?"

Düzgün bir cevap bekledim ama onun yerine "gördüğünü" beni daha da kızdırdı.

"Neden?"

Bavulunu toplamaya devam edince bu sefer sinirden köpürdüm. Normalde çok sinirlenen biri değilimdi ama beni yok sayışı delirmeme sebep olurken sinirlendiğime dua etse yeriydi.

Düzgün bir cevap bekledim. Bekledim ama gelmedi. Yanına gidip bavulu elime alıp içindekileri teker teker döktüm.

Gecenin bir yarısı geliyor. Bavulunu hazırlıyor ve bana bir açıklama yapmak yerine yok sayıyordu.

Yorma beni Hazal" gerçekten ciddi miydi?

"Alparslan senden bir açıklama bekliyorum" bu hali gerçek miydi?

"Nasıl bir açıklama bekliyorsun Hazal" gözlerimi şaşkınlıkla kırpıştırdım.

"Nikahımızdan giderken ve şimdiki halin arasındaki farkı görebiliyor musun?" Derin bir nefes alıp yanına yaklaşıp ellerini tuttum. "Bir şey olmuş belli, noldu Alparslan? Ben saatlerdir seni beklerken sen gelip bambaşka bir insan gibi davranmaya çalışıyorsun. Neyin var, no oldu?"

Cevap vermesini bekledim ama o ellerini ellerimden çekip salona geçti. Arkasından bende geldim. "Neyin var Alparslan? Bu sen değilsin" dedim arkasından. Durdu, arkasındaki bana döndü. Sakindi bu sefer

"Aslında bu tam benmişim" dedi. Ne dediğini anlayamıyordum. "Aslında hayatımı gözden geçirdiğimde bazı şeyleri fark ettim." Gözleri gözlerime değdi. "Bazı hataları" midem kasıldı. Beni hata olarak mı görüyordu? "Alparslan-" susturdu. Devam etti. "Hayatımı gözden geçirdiğimde en büyük hatamın sen olduğunu anladım" şoka girmiş gibi öylece kaldım. Bir şey diyemedim. Ne diyebilirim ki beni hata olarak gördüğünü söylüyordu. Peki ben ne yapmalıydım?

"Alparslan" diyerek yaklaştım ona yüzünü ellerimin arasına aldım. Boyum tam boynuna denk geliyordu. İdeal bir boy farkıydı bana göre.

"Bana bak" dedim yatıştırıcı bir tonda. "Hani seviyordun beni, hani hayatındaki tek gerçektim. Hani hayatındaki en büyük doğrundum. Alparslan bu sen değilsin, seni ne kadar çok sevdiğimi biliyorsun, ben de seni-"geri çekilmesi ile cümlem yarıda kesildi. Ellerim öylece havada kaldı.

Tek bir kelimesi beni yıktı, paramparça etti. "Sevmiyormuşum" durdum öylece kaldım, bakakaldım. Ne demek sevmiyorum ne demek! "Ne?" Diyebildim zorlukla

 

​​​​​​"Seni hiç sevememişim Hazal üzgünüm" üzgünüm bana üzgünüm mü demişti? Ne için üzgündü beni sevmediği için mi? Beni sevdiğine inandırdığı için mi? Yanaklarımda ıslaklık hissettim. Ağladığımı bile fark etmemiştim. Yaşlar yanağımdan döküldü sessizce. "Beni hiç mi sevmedin?" Dedim kısılan sesimle, hayır demesini, çok sevdim çok seviyorum demesini bekledim ama gelmedi. Onun yerine "sevmedim Hazal" dediğini duydum dediğinı algılayamadım.

Hayır Alparslan kendisi söylemişti. Seni çok seviyorum demişti defalarca, tekrardan olmazdı. Tekrardan terk edilemezdim. Bu sefer dayanamazdım. İnanmıyorum beni sevmediğine kendisi demişti. "Alparslan" diyerek yine yaklaştım ona, gidemez o da beni bırakamazdı. İzin veremezdim. "Yalan söyleme" yüzünü tekrar ellerimin arasına aldım.

"Kendin dedin bağırdın çağırdın seviyorum dedin, istemedim başta seni terk edilmekten korktuğum için ama sonra beni sevdiğine inandım beni yarıyolda bırakmayacağını bildim." Gözlerinde pişmanlık vardı. Acı vardı, göstermemeye çalıştı ama ben gördüm. Sarıldım ona o bana sarılmasa da ben sarıldım. Gözyaşlarım omzuna dökülüyordu. "Ben sana kendimden çok inandım. Kendimden çok güvendim. Kurmaya korktuğum o hayali seninle kurdum ve gerçekleştirdim seni her şeyim bildim. Hayatına insan almaktan korkan ben kalbime aldım seni"

Sessizce iç çekip tekrar sarıldım. Durdu kaldı öylece bir şey demesin sussun istedim. Ama olmadı "zorlama Hazal" diyerek geri çekilmeye çalıştı ama izin vermedim.

"Yapma Alparslan yalvarırım sen de beni bırakıp gitme. Sen de annem babam gibi ne olacağımı düşünmeden terk etme beni" yapamazdım, giderse dayanamazdım.

Yalvarmıştım aciz bir şekilde. Ona gitme diye yalvarmıştım. Yalvarmaktan nefret eden ben ona gitme diye yalvarmıştım.

Geri çekildi benden ayakta duramadım. Dizlerimin üstüne düştüm. Ağlayışlarım ve hıçkırıklarım artmıştı. Yerde aciz bir şekilde ağlarken söyledikleri benim kıvılcım oldu.

"Yapma Hazal olacağı varmış." Öfkem kendini katman katman göstermeye başladı. Bu kadar kolaydı ha terk edip gitmek "boşanmayacağım" dedim. "Senden boşanmayacağım" ardından kendimden beklenmedik bir atakla kalktım ayağa sevmiyordu öyle mi? Sevmiyordu. Saatlerce hazırlayıp uğraştığım masanın örtüsünü bir hışımla çektim. Her şey yere döküldü özellikle emeklerim. "Olacağı varmış öyle mi?" Her şeyi yıkıp döktüm.

"İstemedim bu olmasın diye çok uğraştım. İstemedim ben seni, sen beni kendine mecbur bıraktın sevginle aşkınla" ardından durdu. "Sahte sevgin ve aşk gösterilerin ile, defalarca dedim sordum beni bırakacaksan şimdi bırak daha az kırılır kalbim dedim ama sen inatla" göğsünden vurmaya başladım. Hiçbir şey bir tepki vermedi izin verdi. "evlendin ya bugün benimle evlendin madem bırakacaktın o nikah masasında yada daha öncesinde vazgeçtim sevmiyorum seni deseydim kendimi sana bıraktığım gün deseydin bunu bana" susması artık canımı sıkmıştı. Bir cevap vermedi, hiçbir cevap vermedi. Tekrar vurmak istediğimde bileklerimi tuttu. "bırak" dedim kısık çıkan sesimle, ama bırakmadı. tutamadım kendimi duramadım daha fazla ayakta çöktüm yere o da benimle birlikte çöktü. Ağlıyordum hıçkırık kendimi durduramadım. o ise hala bileklerimi tutup bana bakıyordu. Bileklerimi ondan çektim. Zorlamadı, ona baktım yüzünde acı çeken bir ifade vardı. "git" dediğim an karnıma bir acı çöktü. istemsiz elim yine karnımı buldu. Acıya rağmen umursamadım. "git" dedim öylece baktı bana gitmiyordu. "git" dedim tekrardan fakat bu sefer de o gitmiyordu. Ayağa kalktım yeniden "git" dedim umursamadan "hayatımdan her şeyimden çık git" kendimi bırakmıştım ki tuttu beni. Gözlerim istemsizce kapandı ama bilincim az da olsa yerindeydi. Beni kucağına aldığını hissettim. Başımın göğsünde olduğundan emindim. Dibimde olduğunda hissederdim kokusunu ve yeni hissettim.

Ardından rahat bir yere bırakıldım. Üstüme bir örtü örtüldü. Yanıma yaklaştı, yine dibimden ayrılmadı. Saçlarımı okşadığını hissettim. Ardından alnımdan öptüğünü, ardından beni göğsüne çektiğini hissettim.

Bilincim kapanmak üzereyken de gerçek mi yoksa hayal mi olduğunu çıkaramadığım sesi geldi. Ama gerçek mi? Yoksa hayal mi? Olduğunu bilmiyordum. "Sen benim tek doğrumsun ve bu asla değişemez" fakat gerçek mi ondan emin değildim.

.....................................

​​​​Ağrıyan baş ağrısı ile uyanmak güne en kötü başlama sebebim olabilirdi. Neredeyim diye düşünürken aklıma dün gece geldi. Hatırladıklarımın rüya olmasını istiyordum. Ama yanımda Alparslan yoktu. Hızla yataktan kalkıp salona ilerledim. Salon berbat haldeydi. Gidip dolabına baktım, yoktu. Eşyaları yoktu. Valizini almış ve gitmişti.

Çöktüm olduğum yere, istememiştim ama doğruydu. Alparslan beni terk etmişti. Ağlamadım, yıkmadım, dağıtıp dökmedim.

Sadece yere oturmuş düşünüyordum. Ne yapacaktım ne yapmalıydım?

Düşündüm düşündüm ve aklıma tek bir kişi geldi. Elif ... O neredeydi? Onu aramalıydım. Peki ya telefonum neredeydi? En son nereye koymuştum. Salona ilerledim. Salon berbat haldeydi. Yere düşen telefonumu aldım. Rehbere girip direk Elif'i aradım. İlk çalışta açtı.

"Papatyam-" diye neşeyle şakıyordu ki "Elif" diyen acı dolu sesim onu durdurdu.

"Hazal iyi misin?" Yanaklarımda ıslaklık hissettim. Ağladığımı bile fark etmemiştim. İç çektim. "Değilim Elif hiç iyi değilim yanıma gelir misin? Senden başka kimse gelmedi aklıma"

Bekledi bir süre ardından "neredesin?"

"Evdeyim"

"Bekle hemen geliyorum" zaten başka nereye gidebilirdim ki

"Tamam" telefon kapandı ve yarım saat sonra kapı çalındı. Zorla ayağa kalkıp kapıya ilerledim. Kapıyı açtığımda Elif belirdi.

Hızla içeri girdi. Salonu görünce görünce bana döndü. "Ne oldu burada?"

"Terk edildim." Öyle umursamaz, öyle ruhsuz söylemiştim ki bunu sesime şaşırmıştım.

O ise lafa "ne demek terk edildim" diyerek beni koltuklara oturttu. "Anlat" dedi emir verir bir tonda

"akşam geldiğinde bavulunu toplamaya başladı. Sordum ne yapıyorsun diye ve sonra ise terk etti." Psikopatça güldüm. "Biliyor musun? En büyük hatasıymışım beni hiç sevmemiş bile"

Elif öylece kaldı. Benden böyle bir şey duymayı beklemediği açıktı. "Yani işin kısa tarafı yine terk edildim. Yine ve yine" Elif ayağa kalkıp etrafında dönmeye başladı. "Sen ve o bir yuva kurdunuz, evlendiniz, bu kadar kolay mı terk edip gitmek, bu kadar kolay mı bir yuva kurup o yuvayı parçalamak" kolaymış demek ki.

Ruh halim çok kötü çökmüştü. "Boşver" dedim. "Beni sevmesini düşünmem hataydı zaten" yanıma gelip ayak ucuna oturdu Elif. "Sen sevilmeyecek bir insan değilsin Hazal" yanağımda ki yaşı sildi. "O zaman neden hep terk ediliyorum. Seviyorum diyen herkes neden terk ediyor?" Neden yalnızım"

Yatıştırıcı bir tonda "yalnız değilsin ben yanındayım, buradayım seni bırakmıycam"

Aklıma yine onunla ilgili anı geldi. "Beni bırakırsan-" demiştim ki sözümü kesmişti. "Seni bırakmıycam Hazal" demişti.

"Bunu Alparslan da demişti." Sinirlendi. "Bunun hesabını verecek" diyerek ayağa kalkıp telefonuna sarıldı. Defalarca aynı kişiyi aradı. "Numarasını değiştirmiş" ayağa kalktım. "Elif" demiştim ki etraf bir anda dönmeye başladı. Yer ayaklarımdan kaydı. Kendimi yerde buldum. En son duyduğum ses ise Elif'in "Hazal! Hazal!" Diyen çırpınışlarıydı.

........................................

Aradan iki gün geçmişti. O evde durmak istememiştim. Sonuçta o ev Alparslan'ındı. Babasına ona miras şeyler kalmıştı. Biri de o evdi. Fakat kendisi ben istemediğim halde zorlayarak evin yarısını benim üstüme geçirmişti. Hiçbir şeyini istemiyorum onun, en yakın zamanda o evi üstümden aldıracaktım.

Şu anda doktorda Elif ile birlikteydik. En son acile gittiğimizde doktor kadın doğuma gitmemiz gerektiğini söylemişti. Bizde buradaydık.

Doktor en sonunda "giyinebilirsiniz" dedi. Ardından koltuğuna oturdu. Bluzumu üstüme çektikten sonra koltuğa geçtim ben de

"Evet"dedi Elif "durumu nasıl?"doktor bana döndü. "Hamilesiniz" tek bir kelime beni hayattan tamamen soyutladı.

Hamilesiniz... Hayatım gözlerimin önünden geçti. Ben anne mi olacaktım. Bizim Alparslan ile bir bebeğimiz mi olacaktı?

"Fakat benim önerim bebeği aldırmanız yönünde" ağzımdan şaşkınca tek bir kelime çıktı. "Ne?" Derin bir nefes verdim. "Ne demek aldırmanız yönünde" doktor derin beni nefes aldı. "Anlaşılan büyük bir depresyon geçirir misiniz ve bu da bebe etkilemiş" vücudunuz bebeği kaldıramayabilir eğer ki doğması için zorlarsanız ya anne yada bebek ölebilir ama eğer ki kürtaj olursanız da bir daha çocuğunuzun olma ihtimali çok düşük kistleriniz çoğu yeri sarmış." Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Ardından Elif'e döndüm. Ne diyeceğini bilemiyor gibiydi. "Ne yapmak istersiniz"

"Düşünmek istiyorum" çantamı alıp ayağa kalkıp kapıya yöneldim. "Düşünmek istiyorum." Kendimi hızlıca hastaneden attım. Ellerim karnıma tutundu. Elif arkamdan koşarak geldi. İçimde tüm sıkıntılara rağmen istemsiz bir mutluluk vardı. "Yalnız kalmak istiyorum" diyerek kendimi Deniz manzarasını bulunduğu bir yere attım.

Loading...
0%