
O hastanede öğrendiğimiz gerçekten sonra Defne ile hiç iyi olduğumuz söylenemezdi.
Özellikle de Defne. Üç tane Bebek...
Zavallım, kendine bir türlü gelemiyordu.
"Abartmasanız mı?" Dediğinde Defne ile ters ters Elif'e baktık. Tabi kendinde olmadığı için.
"Ben Mavi'den sonra bir daha olmayacağını sanarken ikizlere hamile olmam beni şaşırttı." Diyerek itiraf ettiğimde Elif nefesini verdi.
"Karnındaki ufaklıklara çok güzel anne olacaksın." O sırada yanımıza gelen Mavi kucağımıza oturdu.
Nerede miydik? Mavi'nin keyfini yerine getirmek için oyun salonuna gelmiştik.
"Anne çok güzel, keşke Ege de olsa" dediğinde güldüm. "Baban bunu mümkünse duymasın."
Kendisi kızını kıskanmak ile meşhur bir insandı.
"Babama ikizlerin geldiğini söylemek için sabırsızlanıyorum." Deyip karnıma dokunduğunda gülümsedim.
Kızım şu ana kadar hiç kardeş istediğini söylememişti. Tek çocuk olup tüm ilginin onda olması en çok sevdiği şeydi.
Şimdi ise iki tane kardeşi olacaktı.
"Kız olsa bari, erkekler çok uğraştırır." Diyen Defne'ye güldüm.
"O iş öyle değil malesef," diyerek Mavi'yi gösterdim. "Denendi, onaylandı."
Elif de başını salladı. "Kızımın en çok sevdiği şey malesef kavga çıkarmak." Dediğinde onu kucağıma aldım.
Onun saçlarını öptüğümde yerinde kıpırdandı.
"Ege ise Elif'in tam tersi, bir erkek çocuğunun aksine oldukça terbiyeli." Dediğimde Mavi yerinde kıpırdandı.
"Mavi genlerini babasından aldı çünkü, huy olarak sana benzeseydi, asla böyle olmazdı.''
"O zaman doğacak çocuklar umarım bana benzer." İkinci bir Alparslan vakasını kaldıramam çünkü.
Mavi bu dediğime alınmış olacak ki bıkkınca göğsüme yaslanıp konuşmadı.
"Annecim" diyerek onun gönlünü almaya çalıştım. "Ben seni her halin ile seviyorum birtanem." Dediğimde bana küskün bir şekilde baktı.
"Ama sana benzeseydim daha çok severdin, doğacak olan kardeşlerimi de benden daha çok seveceksin. Çünkü onlar sana benzeyecek.'' dediğinde burukça nefesimi verdim.
"Asla birtanem, sen benim ilk göz ağrımsın. Üstelik ben senin hallerinden şikayet etsem de hoşuma gidiyor. Çünkü..." Kulağına eğilip fısıldadım.
"Babanı sevdiğimi bir daha hatırlıyorum. Sana baktıkça onun çocuğunu doğurduğum için mutluluk duyuyorum." Dediğimde kızım bana baktı.
"Gerçekten mi?" Başımı salladım.
"Sen de doğacak çocuklarım da hepinizi ayrı ayrı seviyorum. Herkesten önce siz benim her şeyimsiniz." Dediğimde kızım bana sıkıca sarıldı.
Bende ona sarıldım. Ben bu kızı nasıl sevmem? Bir kere doğurmuşum, tabi ki seveceğim.
"Bakıyorum da anne kız bizi unuttunuz." Diyen kişi Elif oldu.
Kızım bana sokulduğunda bu haline tebessüm ettim.
(...)
Minik bir an, ama her şeyden güzel olmasını istediğim o an...
Saat 9 buçuktu. Hepimiz annemlerde oturuyor ve heyecanla abimi bekliyorduk.
Annem ne diyeceğini bilemiyordu. Daha kimseye ikiz yada üçüz doğuracağımızı söylememiştik.
Abim de gelince söylemeyi planlıyorduk. O sırada içeri giren abim ile bakışlar ona döndü. Hepimiz ayağa kalktık. Ama annem kısa bir süre abimi süzdü.
Ardından ise annem de ayağa kalktı.
İkisini dikkatle incelerken arkadasından da karısı ve çocukları girdi.
Yanımda Mavi de vardı. Kızımın elini tutarken aynı zamanda kötü bir şey olmasından korkuyordum.
"Oğlum" annemin buruk tebessümü sonrasında anneme doğru ilerledi.
"Anne..." Bu söyleyişi öyle acıklıydı ki etkilenmedim diyemem.
Abim anneme yaklaştıktan sonra hareketsizce durdu. Biz heyecanla ne olacağını beklerken annem abime sarıldı.
İşte bu o an için kimsenin beklemediği bir şeydi.
Hepimiz annem ile abimi izlerken ne diyeceğimizi ne yapacağımızı bilemiyorduk.
"Oğlum" annemin bu lafı hasret gidermek amaçlaydı.
Bu lafı abime uzun zaman sonra kullanmıştı. Hepimiz ayağa kalktık. Annem oğlundan ayrıldığında abime uzun uzun baktı.
Abimi bakışı eskisi gibi değildi. Tahmin ettiğim gibi, annem abimi seviyordu. Ama o zamanlarda iyi olmadığı için abimi istememişti.
Annemi bu konuda suçlamaya da hakkım yoktu. Sonuçta bu yaptığı bile bazıları için büyük bir lütuftu.
"Hoşgeldin oğlum." Dediğinde abim anneme gülümsedi. "Hoşbulduk anne"
Ardından arkasındaki ailesini gösterdi. Karısının elini tuttu. "Tanıştırayım eşim Ahu" dediğinde Ahu gülümsedi.
"Memnun oldum." Annem kısa bir süre gelinini süzdü.
Ardından çocuklarını yanına çağırdı. "Oğlum Kaya ve kızım Su" dediğinde onlara baktık.
"Merhaba ufaklıklar" hepsine teker teker baktığımda annemin gözlerinde gördüklerim burukluktu.
"Baba oldun demek" yutkunmak zorunda kaldım. Alparslan'ın kulağına fısıldadım.
"Yine o geldi aklına" Alparslan destek olmak istercesine elimi sıktı.
Su babaannesine yaklaştı. "Merhaba babaanne"
Annem ona gülümsedi. "Merhaba su" ikisine de sarılınca işte o an rahatladım.
Bitti, biz başardık.
(...)
Hayatımın en büyük mutluluğunu yaşıyordum.
Annem babam abim, ikizim sevdiğim adam ve kızım...
"Başardık abi, mümkün olmadığını söylemiştin ama yanıldın." Abim tebessüm etti.
"Haklısınız." Masanın başına oturuyor ve sohbet ediyorduk. Çocuklar kendi halinde oynuyordu.
Hiç bir eksik yoktu.
Abim, ikizim, Alparslan, Defne ve Ahu vardı. Birlikte oturuyor ve dalıp gidiyorduk.
O sırada yanımıza annem ve babam geldi. İkisi de oturduğunda çocukları da aldığımızda tamamdık.
"Çocuklar gelin" diyen abimin lafı ile Su ve Kaya geldiler.
"Mavi gel annecim" kızım da koşarak yanımıza geldi.
Alparslan ve benim kucağıma oturdu.
"Ailemiz tam oldu." Diyen kişi babamdı.
"Üç tane torun." Diyen kişi de annemdi. "Yakında beş tane olacak" dediğimde bana ve Defne'ye baktı.
Annecim o konu pek öyle değil. Defne ile birbirimize baktık.
"Aslında tam öyle değil" diyen kişi ben oldum. Alparslan ve Tuna bize baktı. İkisi de anlamadığı için merakla bakıyordu.
"Nasıl tam olarak öyle değil" dediğinde merakla bir soru sordum.
"Bu ikiz genleri tam olarak nereden geliyor?" Diye sorduğumda babam tebessüm etti.
"Benim teyzem annemin ikiziydi." Diyen kişi babamdı. Yani biz bu genleri babamdan almıştık.
"Baba sen hiç kendi anneni babanı bize anlatmadın." Diyen Tuna ile başımı salladım.
"Evet hiç anlatmadın." Dediğimde burukça bir nefes verdi.
"Annem ev hanımı babam ise avukattı." Dediğinde onu dikkatle dinliyordum.
"Annemin memleketi de Erzurum'du." Orası aynı zamanda benim de memleketim olmuş oluyordu.
"Orada doğmuş olsam da büyükşehirde büyüdüm. 18 yaşıma geldiğimde ailem ile memletime gittim."
"Ve annem ile tanıştın." Dediğimde başını salladı.
"Annen ile tanıştım ve onu sevdim." Annem tebessüm etti.
Bu mutlu aile tablosunun içinde olmayı ne çok istemiştim.
Böyle bir ailenin içinde büyümek için ne çok istemiştim.
Ama hiçbir zaman evlat alınmadığımda bu umudum tükendi. Hiç bir zaman mutlu ailesinin içinde olmayacağımı düşündüm.
Sonra Alparslan ile tanıştım. Bana aile olabileceğimizi hep haykırdı ve en sonunda ben ona inandım.
Belki bir ailenin içine doğmadım ama kendi ailemi kurabilirim dedim. Alparslan'ın beni terk etmesi ile bu imkansız bir hal aldı benim için.
Şimdi ise o mutlu aile tablosunun içinde yer alıyordum. Bu bir zamanlar benim için imkansızken şimdi gerçekti.
"Şimdi bunu neden sordunuz?" Dediğinde Defne'ye baktım.
"Defne bence ilk sen söyle" dediğimde Tuna Defne'ye baktı. Herkesin bakışı ona değince konuşan kişi oldu.
"Biz Hazal ile doktor kontrolüne gittiğimizde bir şey öğrendik." Dediğinde konuşan annem oldu.
"Yoksa ikiz mi?" Diye soran kişi annem oldu. Beni yine bir gülme tutacak ama...
"Keşke" dediğimde Defne bana sinirle baktı.
"Üçüz geliyor." Dediğinde herkes şaşkınca kaldı.
"Ney?" Tuna böyle şaşkınca kaldı.
"Sana üç çocuk ile mutluklar Tuna'cım" diyerek gülümsedim. Tuna şaşkınlıkla kalakaldı.
"Tebrik ederim çocuklar, umarım hepsi sağlıklı doğar." Dediğinde Defnebaşını sallarken Tuna hala olayın şokunu atlatmamıştı.
Hepsi konuşurken ben kendi derdime yanmalıydım.
"Bu arada" derken bende dikkatleri üzerime çektim. Alparslan'a baktım.
Karnıma dokundum, "ikiz geliyor" dediğimde şaşkınlıkla bana baktı.
Herkes bir kez daha şaşırırken bende tebessüm ettim.
"Beş tane daha torun geliyor." Diyen kişi annemdi.
"Bir tanesi ile uğraşmak zor, özellikle ilk zamanlar, siz hepsi ile nasıl başa çıkacaksınız acaba" abi neden şimdi öyle dedin ya?
Alparslan hala inanma aşamasındaydı. O sırada Tuna ne olduysa bir anda fenalık geçirdi.
Hepimiz ona bakarken kolanya getirdiler. Bu öğrendiği şeyi sindirmek pek kolay değildi tabi.
"Alparslan" onun da bayılıp bayılmadığını kontrol ettim. İyi bari o bayılmadı.
Bana sıkıca sarıldığında tepki veremedim. Saçlarımı okşarken nefesini verdi.
"Seni çok seviyorum Hazal..." Diye fısıldadı.
Tam ona cevap verecek iken bulunduğumuz ortamı fark ettik. Birbirimizden ayrıldığımızda etrafta bir curcuna hakimdi.
Tuna'nın bayılacağını söylemişti Defne ve gerçekten haklıydı. Tuna bayılmıştı.
"Bir anda böyle söylemeseydik keşke" dediğinde onu onayladım.
(...)
Yorucu bir gündü. Tuna'yı zor bela ayılttıktan sonra Alparslan ve ben gitmek istemiştik. Ama Mavi gelmek istememişti.
Durum bu olunca annem de Mavi'nin kalmasını isteyip ona bakacağını söyleyince mecbur tamam demiştik.
Evde sadece ikimiz vardık. Ceylan bugün için üniversiteden arkadaşları ile birlikte bir tatile gideceğini söylemişti.
Yani uzun zaman sonra Alparslan ile yalnızdık.
"Yorucu bir gün" diyerek koltuğa oturdum. Geriye doğru yaslanıp ayaklarımı uzattım.
Alparslan ayaklarımın yanına oturup ayaklarımı tuttu. Ayaklarımı kucağına aldığında ne yaptığına baktım.
"Alparslan ne yapıyorsun?" Dediğimde ayaklarıma masaj yapmaya başladı.
"Belli değil mi?" Dediğinde gülümsedim.
"Tam da ihtiyacım olan şey" dediğimde yapmaya devam etti.
"Yalnız bir şey fark ettin mi?'' dediğinde kaşlarımı çattım.
Kısa bir süre düşündüm ama aklıma gelen bir şey yoktu. "Ne gibi?" Dediğimde ayaklarıma masaj yapmayı bırakıp yanıma yaklaştı.
Elleri saçlarıma değdi. "Ev fazla sessiz" dediğinde gülümsedim.
"Çünkü sadece ikimiziz" dediğimde gülümsedi. "Yalnız bu sessizliğin tadını cıkartalım lütfen, çocuklar doğduğunda bu sessizliğe hasret kalacağız." Dediğimde gülümsedi.
"Sen ve çocuklar yanımda ya gerisi önemli değil" dediğinde direk kayıp başımı kendi göğsüne yasladı.
Hafif çığlık attıktan sonra rahat bir nefes verdim. Saçlarımı okşarken de aynı zamanda beni rahat ettirmeye de çalışıyordu.
"Üç tane çocuk ile uğraşacağız Alparslan" dediğimde yüzünü yaklaştırdı. "Benim de hayalim bu değil miydi?" Dediğinde yutkundum.
Gerçekten de onun hayali buydu. Benim bir daha çocuğum olmama ihtimalim olacağı için bu hayalini gerçekleştiremeyeceğimi düşünüp üzülmüştüm.
Ama tekrardan hamile kalmış, üstüne bir de iki tanesine hamile kalmıştım.
Güldüm, "çocuk bakmak o kadar kolay değil, Mavi beni geceleri hiç uyutmuyordu. Sürekli bezini değiştirmek zorunda kalıyordum." Dediğimde nefesini verdi.
"Şimdi ben varım ama" dediğinde gülümsedim.
"Hep olacaksın, ikizleri beraber büyüteceğiz, onlar baba dediğinde yanlarında sen olacaksın." Nefesimi verdim.
Başını salladı. "Bu sefer sen istesen de çocuklarımdan ayrılmam." Dediğinde karnıma dokundu.
Geçmiş sanki bir film şeridi gibi geçti.
Bayıldığım anda karnıma dokunup 'annene iyi bak olur mu bebeğim' cümlesi geçti. Oysa ben bu cümleyi daha önce onun ağzından duymamıştım.
"Bu sefer sen istesen de çocuklarımdan ayrılmam." Diyerek tekrar karnıma dokunması.
Belki de hamilelik hislerim kuvvetlidir. Bilmiyorum ama şuan hissettiğim şey tamamlanmışlıktı.
"Alparslan" diyerek karnımdaki elini tuttum.
"Söz ver." Dediğimde nefesimi verdim. "Beni asla bırakmayacaksın, çocuklarımızı beraber büyüteceğiz." Dediğimde endişemi anlıyordu.
Saçlarıma dokundu, korkularım bir anda tekrar gün yüzüne çıkmıştı. Saçıma okşamaya başladı. Gözlerimi kapatıp bu anı hissetmek istedim.
"Sen benim uğruna her şeyimi verebileceğim bir kadınsın Hazal." Dediğinde onu dikkatle dinliyordum.
"Sen benim her şeyimsin. En büyük hediyemsin. Elimi alıp kalbine koydu.
"Seni ilk gördüğümde sen zaten burada yerini edinmiştin." Nasıl baktığımı bilmiyorum ama Alparslan gözlerimdeki yaşı sildi.
"Seni hayatımın geri kalanında asla bırakmayacağım, sen bırakmayacaksın. Biz çocuklarımızı bırakmayacağız." Dediğinde nefesimi verdim.
"Biz birlikte her şeyin üstesinden geleceğiz, birbirimizin geçmişi olduğumuz gibi geleceği de olacağız ama bu sefer yalnız değil..."
Tebessüm ettim. "Sana söz veriyorum biz asla ayrılmayacağız."
Ona güvendim. "Sen bana hayat verdin Hazal, sen benim nefes aldığım çiçeğim oldun." Dediğinde gülümsedim.
Eli yüzüme değdi. Dudaklarımızı buluşturdu. "Ben senden önce hayata tutunacak bir amacı olmayan biriydim. Kimsesizdim, senin gibi..." Dediğinde buruk bir nefes verdim.
"İkimiz de kimsesizdik." Dediğinde gülümsedim.
"Belki de o sayede bulduk birbirimizi." Birşey düzeltme ihtiyacı hissettim.
"Pardon sen beni buldun." Dediğimde gülümsedi.
"Aynen öyle ben seni buldum, sevdim. Seninle hayal kurdum ve o hayallere seni de ikna ettim ve şimdi o hayallerimize kavuştuk." Dediğinde bir zamanlar o hayallerin imkansız olduğunu ona söyleyen de ben oldum.
Şimdi ise o hayalin içindeydim. Ben başkasının hayalinde mutluydum. Benim hayalim bile yoktu. Geleceğe dair hiçbir umudum yoktu.
Bağlandığımı ben bile fark edememiştim. Şimdi ise sevdiğim adamın yanındaydım vebir kızımız vardı. Gelecek olan çocuklarımız vardı.
"Çocuklarımızın adını ne koymak istersin?" Diye sorduğumda bunu gerçekten merak ediyordum.
"Kabul ediyorum, hiç düşünmedim." Dediğinde gülümsedim.
"Kız mı yoksa erkek mi olurlar sence?" Dediğimde heyecanlıydım.
"Sana benzesinler benim için yeterli" dediğinde gülümsedim.
"Bence bana benzeyen bir kızımız olabilir. Biri zaten sana benziyor diğeri de bana benzer." Dediğimde mutlulukla beni dinliyor ve saçlarımı okşuyordu.
"Bir oğlumuz da olsa harika olur. Erkek olursa ismini bile düşündüm." Dediğimde saçlarımı okşamaya devam ediyordu.
"Ne düşündün?" Dediğinde gerçekten de merak ediyor gibiydi.
"Cihan" dediğimde kısa bir süre düşündü. "Cihan" dedi. Başımı salladım.
"Mavi'ye hamile olduğumda erkek olursa adını Cihan koymak istemiştim. Ama kız olduğunu öğrenince o ismi koydum. Daima özgür olması için." Dediğimde benim alnımdan öptü.
"O zaman erkek olursa adını Cihan koyuyoruz." Dediğinde başımı salladım.
"Kız olursa ne olsun? Buna da sen karar ver." Dediğimde kısa bir süre düşündü.
"Leyla nasıl?" Harikaydı. Gülümsedim.
"Bayıldım," dediğimde saçımı öptü. "Bende Cihan'a bayıldım." Dediğinde ona sıkıca sarıldım.
"İyiki hayatıma girmişsin Alparslan, ne yaşarsak yaşayalım sonumuz bu ya, geriye dönebilseydik yine de seni seçerdim. Yine senin çocuğunu doğurmak isterdim. Ne olursa olsun, çünkü sen bunu hak ediyorsun." Dediğimde bana öyle bir bakışı vardı ki eriyip gitmek mümkündü.
"Seni öyle çok seviyorum ki Hazal, bu sevgimi sana anlatmak asla mümkün değil. Sana olan aşkımı kelimelere dökmek mümkün değil, asla olmadı." Dediğinde etkilenmemek elde değildi.
Saçımı arkaya attığında onu izliyordum. Yerim oldukça rahattı.
"Seni çok seviyorum Alparslan" benim de söyleyebileceğim çok bir şey yoktu. Ama ona olan sevgimin çok olmasını geçmişimizi affederek kanıtlıyordum.
"Bugün Mavi ve Ceylan yok. Sadece ikimiz varız." Dediğinde gülümsedim.
"Birlikte film izleyelim mi?" Dediğimde başını salladı.
"Siz nasıl isterseniz hanımefendi" dediğinde gülümsedim.
Birlikte mısır patlatıp içeceklerimizi koyduk. Alparslan benim kola içmeme izin vermedi.
Kısa bir an surat astıktan sonra bana getirdiği meyve suyundan yudum aldım.
Komedi filmi açtık. Komedi filmini izlerken aynı zamanda da mısırları bitirmek ile meşguldük.
"Kızın yerine ben utandım yalnız" kız öyle bir düştü ki ben utanmıştım.
Alparslan beni kendine çekti.
Adam ve erkek bir akşam yemeğinde farklı kişiler ile buluşacak iken birbirleri ile karşılaştılar.
Fakat ikisi de o lüks yemekleri beğenmediler. Bu halleri çok tatlıydı.
Sonra kızın önerisi ile sahil kenarında kokoreç yemeye karar verdiler.
İkisi birlikte sohbet etmeye başladılar. En sonunda ikisinin de siparişleri geldi.
Kız büyük bir ısırık aldı. "Çok acıkmışım" dediği sırada köfteye kaydı gözüm.
Öyle lezzetli ve iç açıcı gözüküyordu ki, benim de canım çekmişti. Bir dakika benim canım tatlı da çekti.
Şimdi bir sütlaç olsa ne güzel giderdi. Yanına da köfte kokoreç.
Ben sanırım aşerdim. Öyle çok canım çekiyordu ki, Alparslan'dan ayrıldım.
"Alparslan" diyerek bir çocuk gibi baktım.
"Ne oldu güzelim?" Dediğinde bana masum bakışlar atıyordu.
"Ben aşerdim." Dediğimde kısa bir an düşündü. Ardından ise yanıma yaklaştı.
"Söyle bakalım, benim güzel karım ne yemek istiyor." Dediğinde bu ilgisine düştüm.
"Köfte kokoreç" dediğimde tebessüm etti. "Birde sütlaç" dediğimde gülümsedi.
Yüzümü elleri içine aldı. "Benim karım yeter ki istesin" dediğinde gülümsedim.
"Hadi gel gidiyoruz." Heyecanla yerimden kalktım.
Üstümüzü değiştirdikten sonra direk yola çıktık. Gecenin bir yarısında nereden bulacağımızı bilmiyordum ama Alparslan bulurdu.
Kısa birkaç telefon görüşmesinin ardından bana baktı. "Evet nereye gidiyoruz?" Dediğimde arkasına yaslandı.
"Sürpriz olsun." Dediğinde merak ettim ama üstüne gitmedim.
Geldiğimiz yere baktım, "burası bizim mekanlarımızdan biri"
Buranın sahibi de Alparslan'dı. Ama işletme gibi şeylerden uzaktı. Başkası onun yerine yapıyordu.
Çocuklarımız işletme okusa aslında harika mekanları olurdu.
İçeri girdiğimizde bir adam yanımıza geldi. "Hoşgeldiniz efendim" dediğinde Alparslan başını salladı.
"Hoşbulduk" dediğinde adam konuştu. "Özür dileyerek soruyorum ama bu saatte mekanı açmamızı neden istediniz?" Dediğinde Alparslan bana baktı.
"Karım aşerdi. Mümkünse bize köfte kokoreç ve sütlaç getirin." Dediğinde adam bize baktı. "Nasıl isterseniz efendim."
Yanımızdan ayrıldıktan sonra Alparslan beni hemen oturttu.
Yerime oturduğumda o kadar açtım ki hemen gelmesini istiyordum.
Alparslan bu haline ister istemez güldü. "Birazdan gelecek güzelim" dediğinde nefesimi sıkkın bir şekilde verdim.
Ama ben şimdi istiyordum. Kısa bir süre sonra kokoreç gelince hemen büyük bir ısırık aldım.
"Yanına ayran getirmemi ister misiniz?" Dediğinde Alparslan beni tanıdığı için olur diyecekti ki onun yerine ben konuştum.
"Ben karışık meyve suyu alayım." Adam garip gözlerle baktı. Ama daha sonra getirmek için gitti.
Alparslan bana garip bakışlar atıyordu. Ne var yani? Kokoreç'in yanına meyve suyu istedik alt tarafı.
Normalde olsa ikisini yan yana asla düşünemezdim ama şimdi onu istiyordum. Kokoreçimi yemeye devam ederken meyve suyum geldi.
Kokoreçi yedikten sonra ondan büyük bir yudum aldım. Alparslan benimle yemek boyunca hiç konuşmadı.
Konuşsa zaten ona ters ters bakardım. Bunu bildiği için cesaret edemedi.
Yemeğimi bitirdikten sonra önüme sütlaç kondu. Az çok duymuştum ama o sütlacı görünce bu hissin hemen gitti.
Ama az önce olduğum gibi canavar değildim. Alparslan'a baktım. Beni izliyordu. "Beni öyle izleyip durma" dediğimde güldü.
"Afiyet olsun güzelim" bana bulaşmaya hiç göze alamadı. Sütlacımı bitirince sonunda rahat bir nefes verdim.
Alparslan'a baktığımda gülümsedi. "Doydum" dediğimde başını salladı.
"Ben Gökhan bey ile görüşüp geliyorum, sonra çıkarız olur mu?" Dediğimde başımı salladım.
Alparslan içeri geçtiğinde telefonumu açıp oyalanmaya başlamıştım ki telefon elimden alındı.
Telefonu elimden alan kişinin Alparslan olduğunu sanmıştım ama yanıldım.
İki adam gelmiş ve bana bakıyordu. "Merhaba güzel hanımefendi bakıyorum da yalnızsınız" ciddi olamazsın.
"Telefonumu verin!" Dedim sert bir tonda, yoksa onları çok güzel bir şey beklemiyordu.
"Alsana" dediğinde sinirlerim oynadı. Bu aralar neden hep sinirleniyorum.
"Canımı sıkmayın, yoksa sizin için hiç iyi şeyler olmaz." Dediğimde bildiğin dalga geçtiler.
"Ne yaparsın? Öper misin?" O gevşek ağzından çıkan laf ile tam ayağa kalkacaktım ki bir anda Alparslan'ın gelip arama kafa atması bir oldu.
Adam birkaç adım sendeledi. Keyfim yerine geldi. Adamın elinden direk telefonumu aldı.
Hamile halimle dövüşmeye gerek kalmamıştı. Alparslan hepsini halletmişti.
"Siz kimin karısına sulanıyorsunuz?" Dediğinde ikisi de birbirine baktı.
"Adam olsaydın da Karina sahip çıksaydın o zaman" diyen adama attığı yumruk ile adam sendeledi.
Diğeri de ona yumruk atmak istediği anda Alparslan o yumruktan kurtulup o adama da yumruğunu geçirdi.
Diğeri ise hamlesini yapmasına bile izin vermedi. İkisi de birbirlerine baktılar. Tam kaçacakları anda Alparslan onu tuttu.
"Bakalım mahkemede de aynısını söyleyebilecek misiniz?" İkisi de korku ile birbirine baktı.
İkisinin korku dolu haline bakınca gülüşüm büyüdü. Karnıma dokundum.
"Eğer ki kız olursanız babanızdan çekeceğiniz var benden söylemesi" diyerek çocuklarıma babaları hakkında ilk bilgiyi verdim.
Polisler ikisini götürünce ikimizin de işi bitti. "O ikisi sana bir şey yaptı mı güzelim?"
"Onlar değil de tam ben onlara bir şey yapacak iken geldin." Dediğimde güldü.
"Daha önce böyle durumlara uğradın mı?" Dediğinde başımı olumsuz anlamda salladım.
"Bu konuda babamın bana çok yardımı oldu." Dediğimde tebessüm etti.
"Eve gidelim mi? Yoksa yapmak istediğin bir şey var mı?" Dediğinde kısa bir süre düşündüm.
"Bence de eve gidelim." Dediğimde yanağıma bir öpücük kondurdu.
"Hadi o zaman"
(...)
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 67.97k Okunma |
5.4k Oy |
0 Takip |
82 Bölümlü Kitap |