
Elif son kontrollerini yaptı. Telefonuna baktı. Saat gecenin 2 siydi. Bu saatte uyuması gerekirdi ama olmuyordu. Uyku tutmuyordu. Sürekli midesi bulanıyordu. İyi değildi.
Başını arkaya yasladı. Neyi vardı? O an hemen aklına o ihtimal geldi. "Hamile miyim?" Şaşkınlıkla kaldı. Bir şey diyemedi.
Karan şuan da görevdeydi. Yanında yoktu. O sırada telefonu çaldı. Arayanın kim olduğunu bilmiyordu. Açtığında Karan'ın sesini duymanın mutluluğunu yaşadı.
"Karan" diye fısıldadı.
"Güzelim nasılsın?" Dediğinde Elif ağlamamak için zor tuttu kendini. Söylemek için henüz çok erkendi. Daha ortada kesin bir şey yoktu. O yüzden o ihtimalin üzerinden geçti.
"Uyumadın mı sen hala?" Dediğinde Elif derin bir nefes verdi.
"Görevden geldiğimde uyumuştum. O yüzden şuan uyuyamıyorum." Dedi ama bu bir yalandı.
"Kendine dikkat et güzelim" dediğinde Elif konuştu.
"Sen nasılsın? İyi misin? Aç mısın? Yorgun musun?" Dediğinde Karan konuştu.
"Beni merak etme, ben çok iyiyim." Elif görmediği halde başını salladı.
"Kendine dikkat et Karan aklım sende" dediğinde Karan gülümsedi.
"Ben iyiyim güzelim, sen iyi ol ben iyi olurum." Dediğinde Elif tam konuşacaktı ki yine Elif konuştu.
"Benim kapatmam lazım görüşürüz." Telefon kapandı. Operasyona başlayacaklarını anlamıştı Elif.
Nefesini verdi. "Gebelik testi" diye mırıldandı. "Benim gebelik testi yapmam lazım" dediğinde etrafına baktı.
Üstüne bir şeyler alıp hemen evden çıktı. Sokakları ilerlerken bir açık eczane aradı. O açık eczaneyi görünce hemen daldı. Aldığı gebelik testi ile hemen evin yolunu tuttu.
Elif'in kalbi öyle hızlı çarpıyordu ki ne yapacağını bilemedi. Eve varır varmaz testi uyguladı. Testi yapmaya başladı.
Beklerken kalbi küt küt atıyordu. O sırada telefonu yine çaldı. Arayan yine Karan'dı.
"Güzelim şimdi nasılsın?" Dediğinde Elif güldü. O sırada teste bakmaya devam ediyordu.
"Karan" diye fısıldadı.
"Söyle güzelim" dediğinde Elif ne diyeceğini bilemedi.
"Geliyor galiba" dediğinde Karan kaşlarını çattı.
"Ne geliyor?" Dediğinde Elif konuştu.
"Tehlike geliyor." Dediğinde Karan sağa sola baktı. Etrafında tehlike yoktu.
"Elif ne oluyor orada beni korkutma." Dedi. Elif o sırada teste baktı. Gördüğü şeyle gözleri fal taşı gibi açıldı.
"Kork Karan kork." Dedi ağlayarak.
Durumu anlamayan Karan ise korku ile bağırdı. "Komutanım Elif tehlikede, yardım etmemiz lazım." Dedi ama bunu Elif duymadı.
Karan telefonu hoparlöre aldı. "Anlat güzelim nasıl bir tehlike" artık tüm tim onu duyuyordu.
"Çok güzel bir tehlike Karan" dediğinde Elif yaşadığı duygu karmaşası ile ağladı.
"Güzelim ağlama, üstelik tehlikenin tatlısı mı olur? Çıldırtma beni, düzgün tarif et nasıl biri şey" dediğinde Elif ağlayarak konuştu.
"Normalde iki kolu iki ayağı bir burnu iki kulağı olur. Ama şimdi o kadar bile değildir." Dediğinde Karan çıldırmamak için zor tuttu kendini.
"Elif sen bir insan tasviri yapıyorsun?" Dediğinde Elif güldü. Sonunda kendine gelebildi.
"İnsan evet ama onun daha tatlısı"
Tim şaşkınca birbirine baktı. Herkesin kafasında tek bir soru vardı. Bunlar ne saçmalıyordu?
"Elif gerçekten anlamıyorum seni" dediğinde Elif güldü.
"Bebek Karan Bebek" dediğinde timdekiler az çok anladı ama Karan'ın beyni tamamen sıfırlandı.
"Bebekleri mi var?" Dediğinde Elif güldü.
"Başkasının değil Karan." Dediğinde Karan delirmek üzereydi.
"Kimin o zaman?" Diye en sonunda bağırdı.
Kartal timi gülmemek için kendini zor tuttu. "Bizim bebeğimiz Karan." Dediğinde Karan yine anlamadı.
"Bizim bebeğimiz mi tehlikeli" dediğinde herkes buna güldü.
"Baba oluyorsun Karan, hamileyim." Dediği anda Karan nefesini verdi.
"Güzelim ben mi tehlikeyim şimdi, şunu düzgün anla-" durdu Karan. Donakaldı. Şaşkınca kaldı. Hareket edemedi.
"Karan orada mısın?" Telefon elinde kaldı ama konuşamadı. Orhan bıkkınlıkla telefonu aldı.
"Burada bacım ama şuan bir aydınlanma yaşadığı için kendinde değil, sen kusura bakma." Dediğinde Elif utandı.
"Baba oluyorum." Dedi Karan. "Baba oluyorum!" Diye bağırdı. Herkes Karan'ın bu haline güldü. Buna Elif de dahildi.
Karan koşmaya başladı. "Baba oluyorum ulan."
"Yakalayın lan şu dengesizi, şimdi yanlış yere gider. Aklı başında da değildir." Dediğinde Elif güldü.
İşte hamilelik haberi böyle verilirdi.
"Ben baba oluyorum!" Diye bağırdı Karan. Ağlamaya başladı. Gözünden akan yaşları kimse görmeden sildi.
"Baba" dedi gökyüzüne bakıp, "sözümü tuttum." Dedi. Babasına zamanında söz vermişti.
Mutlu bir ailesi olacağına, eşi ve çocuğu olacağına ve onları mutlu edeceğine söz vermişti.
(...)
"Alo" diyen Elif saçlarını düzeltti.
"Merhaba kızım ben Yavuz." Dediğinde Elif başını salladı.
"Merhaba" diye kısa bir karşılık verdi.
"Sana atacağım adrese gelir misin? Baban seni orada bekliyor." Dediğinde Elif'in kalbi ağzındaydı. Ne diyeceğini bilemedi.
"Gele-rim." Diye kekeledi. Yavuz Elif'in bu haline tebessüm etti.
Ardından Elif hemen adrese baktı. Yola koyuldu. Ne düşüneceğini, ne hissedeceğini bilmiyordu.
Karnına dokundu. "Birazdan deden ile tanışacaksın ufaklık"
Nefesini zar zor verdi.
Heyecanlıydı, çok heyecanlı...
O sırada telefon çaldı. Arayan kişi Hazal'dı. "Alo" dediği an karşı taraftan ses geldi.
"Sen ne demek bana hamile olduğunu söylemiyorsun?" Dediğinde Elif yutkundu.
"Sen ne ara duydun?" Dediğinde Hazal güldü.
"Ceylan söyledi bana." Dediğinde Elif güldü.
"O kimden duydu?" Hazal da güldü.
"Sence" dediğinde devam etti. "Karan bildiğin aptal kalmış sayende." Dediğinde Elif güldü.
"Böyle aklını alırız işte adamın." Dediğinde Hazal güldü.
"Ben şimdi teyze mi oluyorum?" Diyen Hazal sevinçliydi.
"Evet teyze oluyorsun sevinebilirsin tatlım."
"Kaç aylık, sağlıklı mı? Ultrason fotoğrafını gördün mü?" Dediğinde Elif nefesini verdi.
"Karan geldiğinde bakmak istiyorum." Dediğinde Hazal başını salladı.
"Neredesin?" Dediğinde Elif başını geriye yasladı.
"Babam ile konuşmaya gidiyorum." Dediğinde Hazal şaşırdı.
"Babana bir şans vermeye karar verdin mi?"
"Verdim Hazal ama bunu nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum." Dediğinde Hazal bir şey diyemedi.
"Baban iyi bir baba olduğunu düşünüyorum Elif." Diyen Hazal'dı.
"Sen nereden eminsin acaba?" Bu diyalog geçmişe aitti.
"Senin baban iyi bir babaydı." Demişti Hazal. Elif ise "sen nereden bileceksin?" demişti.
O zaman kalbini kırmıştı istemeden. "Hatırlatırım benim de bir babam var Elif." Dediğinde Elif güldü.
"Unutur muyum? Seninde bir baban var. Zamanında baba yerine koyduğun, ama sonra öz baban olduğunu öğrendiğin bir baban var." Dediğinde Hazal bir şey diyemedi.
"Aynen öyle, şimdi kapatıyorum. Daha fazla benimle uğraşma." Telefon kapandı.
Elif nefesini verdi. Arabanın hızını artırdı. Geldiğinde derin bir nefes aldı. Hazır mıydı? Yoksa değil miydi?
Karnına dokundu, "bana güç ver olur mu anneciğim?" Nefesini verdi.
Arabadan indiğinde etrafa göz gezdirdi. Issız bir yerdi. Arkasına baktığı anda bir bank gördü.
Hızlıca oraya gidip oturdu ve beklemeye başladı. Gelecek miydi? Yoksa gelmeyecek miydi? "Gelecek misin baba?"
Etrafına bakarken babasını aradı gözü. Ama babası yoktu. Neredeydi? Bekledi, saatine baktı. Bir saat geçmişti.
"Anlaşılan ben seni boşu boşuna bekliyorum." Ayağa kalkıp gitmek için ayaklandı.
O sırada gelen arabaya baktı. İnen kişi ile nefesini verdi. Bir saat beklemişti. Umarım bunun güzel bir açıklaması olurdu.
Yanına gelen babası ile olduğu yerde dondu. Ne tepki vereceğini ne diyeceğini bilemedi.
"Kızım" Elif hareket edemedi.
"Benimle konuşmak istediğini söyledi Yavuz. Seni beklettiğim için kusura bakma, devlet işleri işte." Dediğinde Elif yutkundu.
"Önemli değil." Dediğinde Elif babasının ona sarılmak istediğini anladı ama bir şey diyemedi.
"Sen ne diyeceksin?" Elif babasının bu haline ağlamamak için zor tuttu kendini.
"Baba" dediğinde ağlamamak için zor tuttu kendini.
"Ben senin yanımda olmanı istiyorum.'' dediğinde devam etti. "Affettim baba" diyerek ağladı. "Ben seni affettim." O an bir yutkunuş.
"Kızım" Elif ağlamaya başladı. Kızının gözyaşlarını sildi. "Güzelim" babası Elif'e sıkıca sarıldı.
Elif de karşılık verdi. Ağlamaya başladı Elif. Babasının saçlarını okşamasına kayıtsız kalamadı. Ona daha da sokuldu. "Baba" dediğinde babası gülümsedi.
"Güzel kızım, özür dilerim. Sana yasattiklarım için özür dilerim kızım. Beni affet."
"Affettim sen yeter ki yanımda ol." Karnını tuttu Elif. "Torununa dede ol." Dediğinde şaşkınlıkla baktı.
"Hamile misin?" Başını salladı Elif. "Dede olacaksın baba" kızına sıkıca sarıldı. "Güzel kızım"
"Babam" Elif babasına sıkıca sarıldı.
Yıllar sonra baba ve kız kavuştu.
(...)
Artık çok sıkılmıştım. Evde boş boş oturmak bana göre değildi. Mavi ve Ceylan okulda, Alparslan işteydi. Yalnız değildim, Defne de benimle aynı konudan mustaripti.
İkimiz de annemle oturup dedikodu yapıyorduk. Gerçekten 10 yaş yaşlanmış hissediyordum. Dedikoducu teyzelere benzedik desem yalan olmazdı.
"Sıkıldım." Diye Defne ile dert yandık.
Annem bu halimize güldü. "Biraz daha dayanın artık kızlar." Ah anne ah sen ne anlarsın bizim halimizden.
"Size meyve suyu getiriyorum." Diyerek içeri girdi annem.
"Hayatımda hiç dinlenmediğim kadar çok dinlenmiş hissediyorum." Dedim.
"Katılıyorum." Diyerek karşılık verdi. O an gülümsedim. "Tekme attılar." Çok güzeldi.
O sırada annem yanımıza geldi. "Ben hemen geliyorum." Diyerek yanlarından ayrıldım. İçeri girdiğim an hissettiğim sancı ile acıyla bağırdım.
Öyle bir sancıydı ki hemen kendime gelemedim. "Hazal" annem ve Defne hemen içeri girdiler.
"Geliyor." Diye bağırdım. Geliyordu, suyum gelmişti.
"Daha iki hafta vardı gelmesine." Dedi annem.
"Taksi çağırıyorum." Diyen Defne yanımızdan ayrıldı.
Annem beni sakinleştirmek için uğraşırken çığlıklarım evin içini dolduruyordu. Ne kadar süre geçti bilmiyorum beni hemen taksiye bindirdiler.
"Geliyor." Bağırışım arttı. Acım ve sancım arttı. İyi değildim kesinlikle iyi değildim. Bu ne yorgunluktu.
"Anne çok korkuyorum." Diye bağırdım.
"Korkma güzelim" annem yerden ıslanmış saçlarımı okşadı.
"Alparslan'a haber verin." Diye bağırdım. Defne telefonu kaptı. "Bizimkilere haber veriyorum."
"Ah" annem sakin olmam gerektiğini söylerken ben artık kendimden geçmek üzereydim. İndiğimiz gibi beni hemen sedyeye yatırdılar.
O sırada Alparslan'ın ne halde olduğundan habersizdim.
(...)
Tuna'nın telefonu çalması ile Tuna hemen açtı. "Defne"
Defne'nin bağırtısını duydu. "Tuna!"
"Acele edin Alparslan'a haber ver. Hazal doğuruyor." Tuna şaşkınlıkla kaldı. "Ne?"
"Acele et!" Telefon kapandı. İlk birkaç saniye yerinde kaldı. "Yeğenlerim doğuyor sonunda he" keyiflendi Tuna.
Ardından aklına Defne'nin sözleri geldi. Şimdi Allah bilir neredeydi?
Yerinden kalkıp gitti. Orhan "nereye gidiyorsun?" Diye sordu.
"Alparslan komutanı bulmam lazım komutanım."
"O neden?" Diye sorduğunda Tuna sıradan bir şeyler söyler gibi söyledi. "Hazal doğuruyor çünkü" ardından gitti.
Orhan ilk birkaç saniye şaşkınca yerinde kaldı. Ardından aklı yerine gelmiş olacak ki Tuna'ya bağırdı.
"Mal böyle paytak paytak ilerleme." Tuna ilerledi. Askeriyeye girdiğinde bir sağa bir sola baktı. Acele etmedi. Bir eri çağırdı. "Alparslan komutana söyle, Hazal doğuruyor. Hadi koçum acele et." Ardından hiçbir şey söylemeden dışarı çıktı.
Er şaşkınca kaldı. Böyle bir haberi o mu verecekti? Hemen Alparslan'ı bulması gerekiyordu. "Komutanım." Kantine gitti. Herkese baktı, yoktu.
Bahçeye baktı, yine yoktu. Odasına daldı direk. Alparslan komutanını bulmanın sevincini yaşadı. "Komutanım sonunda sizi buldum."
"Hayırdır kapıyı çalmadan girmek asker!"
"Önemli bir şey söylemek zorunda olduğum için kusura bakmayın komutanım. Tuna komutanım dedi yenge doğuruyormuş." Alparslan ilk birkaç saniye öylece kaldı.
Ardından masadan kalkıp hemen koştu. Dışarıda onu bekleyen Tuna'yı gördü. Arabayı binip çalıştırdı. Öyle hızlı ilerliyordu ki Tuna arabaya tutunmak zorunda kaldı.
Hemen inip çıktılar. Hastanenin içine koştular. İçeri girdikleri anda Defne ve Hanife'yi gördüler.
"Anne" diyen kişi Alparslan'dı. "Ne oldu?"
"Bir anda sancısı geldi, sonra geliyor dedi. Hemen hastaneye geldik. Doktor normal doğumun riskli olduğunu söylediği için sezeryan ile aldılar."
Alparslan başını salladı. Hepsi o doğumhane kapısında bekledi. Alparslan'ın bekleyişleri bitmedi. Sonra Orhan ve timin kalan kısmı geldi.
"Babam nerede? Ona söylediniz mi anne?" Diyen Tuna annesine baktı.
"Telefonlarını açmıyor ki" dediğinde başını olumsuz anlamda salladı.
Beklerlerken Defne lavaboya ilerledi. Tuna peşinden ilerledi. Tam o an Defne'nin sancısı tuttu. "Ahh"
"Defne!" Tuna panikledi.
"Doktora haber ver Tuna!" Dediğinde Tuna hemen Defne'yi kucağına aldı. "Doktor!" Doktorlar hemen onu yatağa yatırdılar.
"Geliyor" diyen doktor ile Tuna panikledi. "Ne demek geliyor?"
O an Defne bir çığlık attı. "Hemen doğumhaneyi hazırlayın."
"Tuna sende gel" diyen Defne yanında sevdiği adamı istiyordu.
Doktor "mümkün değil" demişti ki Tuna bir yolunu buldu ve Defne'nin yanında yer aldı.
Defne de doğuma girince baskı arttı. Alparslan'ın telefonu çaldı.
Arayan kişi Mavi'nin öğretmeniydi. Öğretmen Mavi'yi almaya kimsenin gelmediğini söyleyince Alparslan hemen Ceylan'ı arayıp yeğeni ile birlikte hastaneye gelmesi gerektiğini söyledi.
Koridorda heyecanlı bekleyiş sürerken Yavuz onların yanına geldi. Üstü başı dağılmış haldeydi. O an yanlarına Elif de geldi. Karnı hafif görünmeye başlamıştı
Hepsi korku ile bekledi. O an Tuna'yı göremedi. "Tuna ve Defne nerede?" Diye sorduğunda Hanife nefesini verdi.
"Doğumdalar" diye yanıtladı Hanife.
Alparslan doğumhane kapısının önünde beklerken ne yapacağını bilemedi. Hazal'ı görmeye ihtiyacı vardı. Her şeyden çok ihtiyacı vardı. İçi içine sığmıyordu.
Dayanamadı, dışarı çıktı. Orada daha fazla duramadı. Elif Alparslan'ın çıktığını görünce onun peşinden çıktı.
Alparslan banka oturup başını elleri arasına aldı. Kendine gelmeye çalıştı.
"Alparslan" diyen Elif ile Alparslan'ın bakışları Elif'e kaydı.
"Sen iyi misin?" Dediğinde Alparslan arkaya yaslandı. "Karım içerideyken nasıl iyi olabilirim?" Dediğinde Elif başını salladı.
"Hazal Mavi'ye hamileyken ne yapmıştın?" Dediğinde Alparslan derin bir nefes aldı.
"Hastanenin dışında bir yerlerde ölmekle meşguldüm." Dediğinde Elif buruklaştı.
"Çok zordu değil mi?"
"Özellikle dibinde olduğun halde yanına gidip ben yanındayım dememek..." Dediğinde Alparslan yutkundu.
"Çok zordu." Dediğinde Elif başını arkaya attı. "Şimdi nasıl hissediyorsun Alparslan?"
"Berbat haldeyim Elif. Ne düşüneceğimi ne hissedeceğimi bilmiyorum."
"Zamanında sana çok fazla yüklendim. Hazal sana karşı her yumuşadığında onun kafasını kırmamak için zor dururdum." Dediğinde Alparslan güldü.
"Şaşırmadım." Dediğinde Elif başını salladı. "Kusura bakma, sana güvenmedim." Dediğinde Alparslan başını olumsuz anlamda salladı.
"Sen yapman gerekeni yaptın, iyi ki de öyle yaptın. Sen vardın ya, işte bu sayede içim rahattı." Elif başını salladı.
"Sana zamanında güvenmek ile en doğrusunu yapmışım."
Alparslan güldü. "Bir zamanlar öyle demiyordun ama?"
Elif "boşver o günleri şimdi, hadi içeri girelim. Hazal gözünü açtığında ilk seni görmek isteyecektir." Başını salladı Alparslan.
İçeri girdiklerinde beklemeye başladılar herkes gibi. Bir süre sonra içeri gelen Tuna'yı gördüler. "Bakın ben kimlerle geldim. Küvezde üç tane bebek vardı.
"Kim onlar?" Koşarak gelen Mavi hemen küveze baktı. Tuna Mavi'ye baktı. "Senin kuzenlerin güzellik."
Hepsi güzelliklere baktılar. Bir süre sonra doktor onları götürünce herkes yine Hazal'ı beklemeye başladı. Alparslan kızını kucağına alıp öptü onu.
"Birazdan annem kardeşlerim ile gelecek değil mi baba?" Dedi Mavi. Başını salladı Alparslan. Kızının saçlarını okşadı.
"Aynen öyle olacak kızım." Güldü Mavi.
Beklerlerken Hanife en sonunda dayanamadı. "Defne bile çıktı Hazal neden hala çıkmadı." Dediğinde etrafta derin bir sessizlik oluştu.
"Baba?" Mavi'nin sesi titredi.
"Bir şey yok kızım, bir şey yok güzelim." Diyen Alparslan bile ne yapacağını bilemedi.
En sonunda çıkan doktor ile herkes doktorun başına doluştu.
"Doktor hanım karım ve çocuklarım iyi mi?" Diye sordu Alparslan. Bunun cevabını her şeyden çok merak ediyordu.
Doktor maskesini çıkardı. Nefesini verdi.
"Başınız sağolsun. Karınızı kurtaramadık."
Dört kelime Alparslan'ın sonu oldu. Ne demek karınız öldü? Ne demek kurtaramadık?"
"Baba" Mavi ağlamamak için zor duruyordu. "Annem nerede?" Cevap veremedi Alparslan.
"Kızım!" Diye bir yakarış kopardı Hanife.
Yavuz kalbini tuttu. Dayanamadı, çöktü.
İşte o an koridordaki herkesin yıkılışı oldu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 67.97k Okunma |
5.4k Oy |
0 Takip |
82 Bölümlü Kitap |