@haticenida
|
"Neden?” diye sordum. Sahi her şeyin bir nedeni var mıydı? Bence olmalıydı çünkü neden olmasın?
Baktı, sadece baktı; bitirdiği hayata baktı, öldürdüğü hayallere baktı. Bana bir neden sunsun istiyordum, bana geçerli bir neden söylesin istiyordum ama… Sustu. Bana arkasına sığınabileceğim bir neden sunmadı, tıpkı arkasına sığınabileceğim bir liman bırakmadığı gibi. Gitti, umudumu da alıp arkasına, eserine bakmadan gitti. Bittim, yok oldum; sahi, var olmuş muydum ki? Sanmam. Ölmekten korkmuyordum, yaşayamamaktan korkuyordum ve korktuğum başıma gelmişti ama korkmadığım da beni bırakmamıştı. Belki son birkaç saatim vardı, belki de o da yoktu. Belki de hâlâ yaşayacağım bir ömür vardı. Kaçmadım, kaçamadım. Bekledim gelmesini, umutla değil. Tükenmişti artık umudum, yoktu yarınlara. Yarınımın da olduğu pek söylenemezdi ama neyse… Yaşayabileceğim bir hayat yoktu; ben de ölmeyi bekledim.
Güneş doğar mı? Sabah olur mu? Bilmem ama ben olmayacaktım ve öyle de oldu; karanlıkta yok oldum, aynı karanlıkta var olduğum gibi. Hayatıma girdi, acı çektirdi, gitti; ama yetmedi, hayatımı da aldı benden, olmayan şeyi nasıl almayı becerdiyse. Öldüm; bedenen değil ama öldüm. Ölmek için beden mi gerekirdi? Hayır, gerekmezdi, gerekmedi. Ruh öldü, beden yaşadı ve bu hikâye böyle bitti.
…
Bir hayat daha bitti ve yenileri yazılmaya çoktan başlandı. Bu bir sondu, her başlangıcın farklı bir sonu vardı. Nasıl başlarsa öyle devam etmezdi ama öyle biterdi ve bitti. Ölümle mi? Belki. Bir şekilde bitti, bir hayat mahvoldu, yok oldu ve yenisi doğdu.
Şiirlerimi yayınlamaya başladım. Zıt Renkler adlı kitabımdan onlara ulaşabilirsiniz. İyi okumalar!
|
0% |