@haticeokumus
|
Güneşin hüzünleri ve mutlukları selamladığı bir gün Hamza kendi içindeki düğümleri çözmeyi çalışıyordu. Kadir amca Hamza'nın bu halini fark etmiş olsa gerek, genç adama bir sandalye çekerek oturmasını söyledi. Genç adam yavaşça Kadir amcanın gösterdiği sandalyeden birine oturdu. İçinde garip bir durgunluk vardı. Bunu ne kadar amcaya belli etmemeye çalışsa da güneşin vurmasıyla toprak kahvesine dönen gözleri onu ele veriyordu. Belki içindeki bütün yangınları, önündeki bir bardak çayın dumanıyla geri de bırakmalıydı. Kadir amcayla bir süre havadan sudan konuştuktan sonra birden hızla sandalyeden kalktı. "Poşeti camii de unuttum." Dedi hafif yüksek sesle. Kadir Amca'ya dönerek." "Usta ben poşetimi camii de unutmuşum." "Öğle namazını kılmaya gittiğimizde alalım. Eğer acelesi yoksa. Birkaç saat kaldı zaten. "Tamam, Usta." "Kadir Amca" Diyerek yanına gitti Kadir Amca'nın, ilk defa ismiyle seslenmişti o yüzden bu durum hem Hamza'ya hem kadir amcaya garip gelmişti. Bir çekingenlikle söze girmeye çalışıyordu Hamza. İçinde dizginlenemez bir merak vardı ve kadir amcanın anlattığına göre Allah'a karşı olan görevlerini daha iyi bilmek istiyordu. "Söyle bakalım delikanlı." "Namaz nasıl kılınır?" Kadir Amca hafif ve içten bir gülümsemeyle dükkânın içindeki odaya giderek, elinde iki ince kitapla geri döndü: "Burada nasıl kılınması gerektiği yazıyor. Namaz surelerini de beraber çalışırız." "Çok teşekkür ederim." Hamza elindeki diğer ince mavi kapaklı kitabı işaret ederek sordu: "Bu kitap ne için?" "Bu kitaptan da Kur'an-ı Kerim öğrenmek için çalışacağız." "Gerçekten mi? Çok, çok teşekkür ederim." "Bu benim görevim delikanlı" İkisi de birbirine bakarak tebessüm etti: "O zaman ben bugün namaza gelemeyecek miyim?" Dedi. Sesindeki heyecanlı tını azalmış, bakışlarını önündeki kitaplara çevirerek Kadir amcanın boş bardağını eline almıştı. "Gelirsin niye gelmeyesin? Sende farzını imamla kılarsın. Normalde öğle namazının sadece farzı kılınmaz ama sen yeni öğreniyorsun." Hamza içinde uzun zamandır körelmiş çocuksu duygular hissediyordu. Bir an önce camii ye gitmek istiyordu. Hamza'nın bu heyecanını fark eden Kadir Amca, namaz için yarım saat erken kapatmıştı dükkanını. *** Deniz ve Tayfun aşağı mahalleyi aramak için yola çıktı. Deniz'in yüzünden endişesi okunuyordu. Mahalledeki ara sokaklara bakıyor, hızlı yürüyüşü esnasında gözünün önüne düşen kumral saçlarını eliyle geriye atıyordu. Hemen arkasında Tayfun, Deniz' e yetişebilmek için hızlı adımlarla ilerliyordu. Deniz'in kendi kendine söylenmelerinin bir kısmını anlıyor bir kısmına yetişemiyordu. Tayfun daha fazla dayanamadı birkaç adım ötesinde ne yaptığını bilmeden dolanan arkadaşının kolundan tutup durdurdu, yürürken sıcaklaması nedeniyle siyah deri ceketini çıkartarak koluna attı. İçinde bol bir t-shirt, altında ise griden siyaha çalan kot pantolon ve siyah ayakkabılarla Kara Kaplan lakabının hakkını veriyordu. Dışarıdan bakıldığında bile bu ikili birbirlerinin tam zıttıydı ama birbirlerini anlayan tek kişi yine birbirleriydi. Deniz mavi kot ceketinde hissettiği elle arkasını döndü. Tayfun: "Dur bir nefes al. Hamza saf görünür ama her işin içinden çıkar. Onu en iyi sen tanırsın." Tayfun'la Hamza ilişkisi farklıydı. Hamza'yı sevmiyor değildi, Hamza'nın güçlü olmasını istiyor kendi eksikliklerini onda görmek istemiyordu. Deniz de siyah bol pantolonun üzerindeki kot ceketini çıkartarak omzuna attı içine giydiği beyaz t-shirtün üzerine taktığı ince zincir güneşle parlıyordu. Eski dostunun dedikleriyle biraz olsun rahatlamış bir şekilde "Haklısın da işte engel olamadım. Bu ara ben bile kendime şaşırıyorum." "Evet, biraz daha bu gerginlikle ilerlersen karadeniz lakabını alacaksın." "Hahaha Kara Kaplanımıza bak sen espri de yaparmış." Tayfun'un girişiminden sonra ortamın havası yumuşamıştı. Tayfun ellerini cebine atmış ayakkabısının ucuyla yerdeki taşları ileri doğru atıyordu, Deniz "Eeeee şimdi ne olacak" Deniz elini ensesine atmış, gözlerini güneşe dikmişti. Güneş ela gözlerinden yansıyordu. O sırada yokuştan inen kişiye gözleri takıldı. Tayfun: "Şuradaki Hamza mı?" Diye sordu heyecanla. Hemen Tayfun'da denizin gösterdiği yöne döndü: "Evet gerçekten o." Aynı anda Hamza'ya seslendiler. Ama Hamza onları duymadı. Koşarak yanına gittiklerinde yakalamışlardı Hamza'yı: "HAMZA!" "Deniz Abi" Dedi Hamza şaşkınlıkla. "Ne oldu Deniz abi ne işiniz var burada." Tayfun'un da orada olduğunu fark etmişti ama onunla göz teması kurmuyordu: "Hamza kardeşim, gerçekler ortaya çıktı." "Abi bunun artık pek de bir önemi kalmadı. Ben duyacağımı duydum." Dedi bu sefer Tayfun'a bakarak. Tayfun söze girdi: "Hamza.." "Gerek yok abi. Önemli değil. Şu ana kadar yaptığınız her şey için teşekkür ederim. Hakkınızı ödeyemem. Ama artık oraya bir daha dönemem." "Kardeşim yapma böyle bak çıktığından beri seni aradık hepimiz çok üzüldük. Sana haksızlık ettik, doğru ama sende böyle yapma." "Ne yapmayayım abi! Ben sizi ağabeyim olarak gördüm ama siz beni bir hata olarak görmüşsünüz. Ne güzel işte artık ayağınıza da dolanmam." Tayfun birkaç adım öne geldi, "Hamza, Sarp'ı biliyorsun dengesizin teki onun laflarıyla niye iş yapıyorsun. Şurada resmen kovalamaca oynuyoruz. Abartma artık." "Abi mesele sadece Sarp abi ..." Durdu ve devam etti "Ya da her neyse o değil hiç kimse ona karşı çıkmadı bu kadarı benim için bile fazla." Deniz tam konuşacakken ezan okunmaya başladı. Hamza minareye doğru bakarak: "Beni merak etmenize gerek yok. Deniz abim ben iyiyim lütfen aklın bende kalmasın olur mu?" Diyerek camii ye doğru yürümeye başladı. Hamza caminin avlusunda kendini bekleyen Kadir Amca'yı gördü, Kadir Amca yol üzerinde gördüğü arkadaşıyla bir yere uğramış oradan da camii ye geçmişti. Hemen yanına gitti. Kadir Amca ve Hamza hızla abdestlerini aldılar. Ve içeri girererlerken Hamza poşetini arıyordu. En sonunda gözü tanıdık minik elbise poşetine takıldı namazlaların konulduğu dolabın yanına kaldırmıştı birisi. Bu seferde unutmamak için yanına koydu. Hamza sünnet kılınırken köşeden izledi. Farzı da imamla birlikte kıldı. Namazlarını dualadıktan sonra kalabalıkta beraber dışarı çıktılar. Hamza yokuştan inerken acaba Deniz ve Tayfun hala orada mı diye merak ediyordu. Ama tanıdık kimseyi göremedi. Kadir Amca'yla dükkâna doğru yol alırlarken ne Hamza konuştu ne de Kadir Amca. Dükkâna vardıklarında Kadir Amca her zamanki gibi besmele çekerek açtı dükkânı. Hamza poşetini köşeye koyarken poşetin içindeki kıyafetleri fark eden Kadir Amca, masanın yanındaki sandalyelerden iki tanesini karşılıklı olarak çekti ve oturdu. Hamza'ya da oturmasını işaret etti. Ciddileşerek: "Senin bir sıkıntın mı var delikanlı?" Hamza bu soruya şaşırmıştı. Aslında oda birileriyle dertleşmek istiyordu, biraz garip gelecek ama buna cesareti yoktu. Başını öne eğdi. Konuşmak istiyordu aslında, en başından her şeyi anlatmak... Kadir Amca'ya: "Ben" Dedi ve yutkundu. Nereden başlayacağını, neyi anlatacağını bilmiyordu. 6 yıl önce daha küçük bir çocukken üvey annesinin onu istemediği için yaptıklarına dayanamayıp, evden çıkıp gittiğini mi anlatacaktı? Yoksa Tayfun ve Deniz'in onu bir kuytuda baygın bulup evlerine götürdükten sonra başlayan yeni hayatını mı? Ya da Kadir Amca'yı tanıdıktan sonra olanları mı? Neyi anlatacağını bilse bile nasıl anlatacağını bilmiyordu ki. Başını kaldırdı. Kadir Amca'nın ona bakan merhametli gözlerini görünce, gözleri doldu. Konuşmak istiyordu ama kilitlenmişti sanki tek sözcük çıkmıyordu ağzından. Kadir Amca köşedeki kıyafet poşetine bakıp direkt sordu: "Senin kalacak yerin var mı delikanlı?" Hamza bu soruyu beklemiyordu. Hemen kara delik misali onu yutan bu düşüncelerden çıktı. Biraz da mahcup bir şekilde: "Hayır" Dedi. Kadir Amca birkaç kez başını salladı, sakalını sıvazladı: -Bak delikanlı. Seninle uzun zamandır tanışmıyoruz ama Allah bizi bir gece vakti tanıştırdı. Daha sonra da yakınlaştırdı. Ben seni sevdim. Eğer kabul edersen dükkânın arka odasında kalırsın orada ihtiyacın olan her şey var. Bir eksiğin olursa biz dükkânın üstündeki apartmanda kalıyoruz. Kapımızı çalarsan sana her zaman yardımcı oluruz. Doğru düzgün bir yer tutana kadar idare edersin. Hamza ayağa kalktı. Eli ayağına dolanmıştı. Hiç böyle bir şeyi beklemiyordu. Ama işte Allah bir kapıyı kapatırsa bir kapıyı hiç beklemediğiniz bir yerden hiç tanımadığınız birinin vesilesiyle ve en hayırlı şekilde açar. "Gerçekten mi?" Dedi büyük bir mutlulukta. Mutluluktan gözleri parladı: "Gerçekten" Kadir Amca da Hamza'nın bu ne kadar saklamaya çalışsa da pek beceremediği mutluluğunu görünce sevinmişti. "Çok çok teşekkür ederim. Allah sizden razı olsun." "Senden de delikanlı senden de." "Çay koyayım mı?" "Olur koy bakalım." Hamza yerinde duramıyordu. İki bardak alıp biri açık birisi koyu doldurduğu çayları tepsiye koydu. Kadir Amca'nın yanına geldiğinde koyu olan çayı Kadir Amca'ya uzattı. "Bir günde nasıl çay içtiğimi öğrenmişsin." Hamza tebessüm etti. Çayını aldıktan sonra Kadir Amca konuşmaya başladı. "O zaman akşamları dükkânı temizleyip kapatırsın sabahta beraber sabah namazımı kılıp dükkânı açarız. Tabi bu arada surelerine de çalışmayı unutma." "Tamamdır Usta. Benim ezberim kuvvetlidir umarım hemen ezberlerim." "İnşallah" Diye düzeltti Kadir Amca "İnşallah" Diyerek düzeltti Hamza *** "Ne demek gelmedi. Siz onun ayağına kadar gittiniz oda gelmedi mi?" "Sus artık Sarp!" "Sana ne oluyor Tayfun bu çocuğu istemeyen sen değil miydin? Geçmişsin şimdi de karşıma beni susturuyorsun." "Sus artık Sarp!" Diye yineledi Tayfun kalın sesine, sert bakışlarını ekleyerek "İyi bakalım yine susuyorum." "Deniz nerede?" "Odasında. Ne var bu çocukta anlamadım gitti. Neyse ben karışmıyordum değil mi?" Dedi Sarp imalı bir şekilde. Tayfun merdivenleri çıktı. Deniz'in odasının kapısının önüne geldiğinde tereddütte kalınmış bir beklemeden sonra kapıyı çaldı. "Girebilir miyim Deniz?" Bir süre ses çıkmayınca tekrar seslendi. İkinci seferde ses geldi. "Gel Tayfun" Tayfun kapının kolunu indirdi. Karşısında koltukta öylece oturmuş olan Deniz'i görünce yanına oturdu. Yıllar önce dost oldukları zaman olduğu gibi. "İyi misin Deniz?" "Sence" "Sıkma canını biliyorum Hamza'yı kardeşinin yerine koyduğunu kolay değil." "İki kere kaybetmişim hissi var içimde nefes aldırmıyor Tayfun." Yüzünü Tayfun'a döndü ve hafifçe gülümsedi: "Yine kaldık baş başa" "Yine benim başıma kaldın desek daha doğru" Hamza'nın ayrılışı yıllardır birbiriyle kavgalı bu iki dostun barışmasına vesile olmuştu...
|
0% |