@haticeokumus
|
Kadir Amca eve çıkıp Hamza'ya temiz çarşaf getirdi ve dükkânın anahtarlarını Hamza'ya bırakıp çıktı. Tek başınaydı şimdi Hamza elinde anahtar bir sağa bir sola bakındı. Anahtarı çekmecenin içine koyacaktı ama çekmeceyi açmaktan çekinince Kadir Amca'nın kendisine verdiği odaya girdi. Çok büyük değildi ama gerçekten de kendisine lazım olabilecek her şey bulunuyordu. Kırmızı tekli bir koltuk, kitaplık, sehpa, yer yatağı, bir de küçük bir lavabo vardı odada. Gözü Kadir Amca'nın bugün kendisine gösterdiği kitaplara takılınca anahtarları sehpanın üzerine bıraktı ve kitaplıktan Namaz Öğreniyorum adlı kitabı eline aldı. Koltuğa oturdu. Kitap çok güzel anlatmıştı nasıl kılınması gerektiğini. Kitabın sonlarına doğru Türkçe yazılışlarıyla beraber sureler konulmuştu. Sayfanın başında Fil Suresi vardı. Surenin Türkçe yazılışını birkaç defa okudu ama kelimelerin telaffuzunda biraz zorlandığı için yarın sabah Kadir Amca'yla çalışmaya karar verdi. Kitabı yerine bırakıp, sehpanın üzerinden anahtarı alıp yastığının altına koydu. İçinde derin bir vicdan azabı hissetti. Vicdan, bir hırsızda olması gereken en son meziyetti ama Hamza şu an hissetmemesi gereken bu duygu ile sarsılıyordu. Neden güvenmişti ki Kadir amca? Geçmişini öğrense yanına bile yaklaşmazdı belki? Ama kadir amca öyle bir insan değildi. Ona bir baba sevecenliğiyle yaklaşmıştı bir kere. İçindeki 'baba' eksikliğini Kadir amcada tamamlıyordu. Abileriyle büyümüştü Hamza. Bir insanın anne ve babaya ihtiyacı var mıdır bunun boşluğunu hiçbir zaman anlamamıştı. Ama şu an da hissediyordu. Bu gözlerinde acı yüklü adamın evladı olmak ne kadar da çok isterdi Hamza. . . . Sabahın ilk ışıklarıyla uyandı daha Kadir Amca gelmemişti. Gece göz gezdirdiği kitabı eline aldı. Kadir Amca abdestsiz namaz kılınamayacağını söylediği için abdestin alınışının yazdığı sayfayı açtı. Kitabı görebileceği bir şekilde koyarak abdest almaya başladı. Abdestini bitirdiğinde üzerindeki ağırlık uçup gitmişti. Bir ses geldi. Dükkânın penceresini birisi tıklatıyordu. Gelen Kadir Amca'ydı. Hamza hızlıca elini yüzünü havluyla kurulayıp yastığının altından anahtarları aldı. Kendisini bekleyen Kadir Amca'yı daha fazla bekletmemek için hemen hırkasını aldı ve dışarı çıktı. "Selamun Aleyküm delikanlı. Uyanamadın herhalde.'' ''Aleyküm Selam usta, uyandım uyandım da abdest alıyordum.'' Hamza'nı son dediği çok hoşuna gitmişti Kadir Amca'nın ''Abdestini aldın demek. Maşallah maşallah. O zaman direkt camii ye gideriz.'' Hamza başıyla onayladı. Camii ye doğru yürüyordu usta ve çırak. Sessizliği bozan yine Hamza oldu. ''Usta surelere bakar mıyız bugün?'' ''Bakalım inşallah. Namazdan sonra çalışırız.' Camii ye geldiklerinde ezan yeni bitmişti. Arka sıraya geçtiler. İmamla birlikte namazlarını kılıp, dualadıktan sonra hoş gül kokularının duyulduğu avluya çıktılar. Camiiden kendilerinden sonra çıkıp yanlarına yaklaşan uzun ,iri yapılı, duruşu ve yürüyüşünde müthiş bir nizam olan adam elini kadir amcaya uzatarak selamlaştı "Selamun Aleyküm Kadir .Allah kabul etsin." "Aleyküm selam Hüseyin. Allah cümlemizin ibadetini kabul etsin." "Duyunca çok üzüldük Kadir. Başınız sağ olsun. Allah rahmet eylesin." "Dostlar sağ olsun Hüseyin. Dünyaya gelen ölüyor ama unutuyoruz işte." Kadir amca derin bir iç çekti. Gözlerindeki yorgunluk ve bitkinlik uzaktan anlaşılacak kadar derin ve büyüktü. Kabullenmeye ve razı gelmeye çalışsa da o da içten içe zorlanıyor fakat güçlü durmaya çalışıyordu. Ellerinde büyütmüştü kızını. Gözünden sakınmış, sevmeye dahi kıyamamıştı onu. Şimdi ise solmuştu evinin çiçeği. Şu an Kadir amcayı anlatan tek kelime "kabullenmekti". Kadir amca uzaklara dalmış derin düşünceler içinde yuvarlanırken Hüseyin Amca'nın ikilemde kalan seslenişiyle kendine geldi. "Torunun nerede peki şimdi sizde mi kalıyor? Onun içinde hiç kolay değil. Allah yardımcınız olsun." "Amin Amin artık bizimle kalacak. Bugün yarın gelir Allah'ın izniyle." Sert görünümlü adam, Kadir Amca'nın yanında başını öne eğmiş bekleyen genci fark etti "Bu gençte kim Kadir?" Hamza kendinden bahsedildiğini anlayınca kafasını kaldırdı ve Kadir Amca ya doğru baktı "Hamza. Dükkan işlerinde bana yardımcı olacak inşallah." Hüseyin Amca elini Hamza'nın omzuna koyarak "Çok nasiplisin Hamza herkese böyle usta nasip olmaz." Hamza ne demesi gerektiğini bilemedi o yüzden tebessüm etmekle yetindi. "Kolay gelsin o zaman size Kadir. Allah'a emanet ol bir ara dükkâna uğrarım inşallah." "Sağ olasın Hüseyin Aleyküm Selam Allah'a emanet." Hamza ve Kadir Amca dükkâna doğru yavaş ve sakin adımlarla yürümeye başladılar. Ama bu sefer Kadir Amca hüzünlüydü biraz. Hüseyin Amca'yla konuştukları sebebiyle olduğunu anladı Hamza. Bu nedenle rahatsız etmek istemedi. Dükkânın önüne geldiklerinde. Kadir Amca başını yerden kaldırdı. "Filiz Teyzen kahvaltı için birkaç şey ayarlamıştı ben onları alıp geleyim sen dükkânı aç." "Tamam" Kadir Amca apartmana girerken Hamza da anahtarı cebinden çıkarttı ve Bismillah diyerek kapının deliğine soktu. Kapı açılınca sağ ayağıyla girdi bunu da Kadir Amca dan görmüştü. Sandalyeleri düzeltip sildikten sonra bakır demliğe çayı koydu. Poğaçaların ve simitlerin olduğu rafları çıkarttı ve silmeye başladı. Tekrar yerine yerleştirdikten sonra kurabiyeleri çıkartıp rafını sildi. Onu da yerine koyduktan sonra içeri Kadir Amca girdi. "Rafları silmekle çok iyi yapmışın bugün yeni malzemeler gelecekti. Maşallah öğrendin sen bu işi." Keyfi yerindeydi şimdi Kadir Amca'nın. Elindeki poşeti masanın üzerine koydu. "Çayları koyda kahvaltımızı yapalım ." Hamza çayları koyarken Kadir Amca da poşetteki malzemeleri çıkartıyordu. Güzel bir sohbet eşliğinde kahvaltılarını yaptılar. Sofrayı toparladıktan sonra ikisi de işlerinin başına geçti. *** Deniz artık toparlamıştı. Tayfunsa grubun başındaydı. Her şey eski haline dönmüştü. Hamza konusu da o günden sonra bir daha hiç açılmamıştı. Çünkü Tayfun bu konunun açılmasını istemediğini gayet açık bir şekilde belirtmişti. Deniz, yaşanan olaylardan sonra Hamza'yı merak edip, üzülse de içine atıyordu. Kaç gündür hiçbir iş gelmemişti. En sonunda Tayfun herkesi topladı. Bu birkaç gün içinde parayı bulamazlarsa başları dertte demekti. Zaten uzun zamandır liderleri tarafından 'zayıf halka' olarak adlandırıldıkları için üstlerinde büyük bir baskı ve tehdit hissediyorlardı. Hatta bu baskı öyle bir dereceye gelmişti ki Lider, en güvendiği adamı Sarp'ı yıllar önce onları denetlemesi için aralarına göndermişti. Tayfun sorumluluğun verdiği ağır baskı ve gerginlikle elini masaya vurdu. Takım, Tayfunun bu hareketinden ürkmüş bir şekilde Tayfunu dinlemeye başladılar. Tayfun, Kara Kaplan lakabının nedeni koyu siyah gözlerini, tek tek takım arkadaşlarının üzerinde gezdirdi. Doğrulmasıyla uzun boyu fark ediliyordu. Derin bir nefes alarak söze girdi, "Herkes dinlesin! Bu hafta sonu aşağı mahalledeki dükkâna gireceğiz. Küçük bir yer, bu kadar basit bir işin altından kalkamıyorsak iş ciddi, riske atamayız. Herhangi bir aksilik olursa yanınıza malzeme alın. Hazırlığınızı iyi yapın. Dükkânın çevresinde kamera yok. Yine de biri görürse ne yapacağınızı biliyorsunuz. Tekrar söylüyorum hiçbir şey riske atmak yok." Son cümlesini özellikle vurgulamıştı. Herkes kafasıyla onaylayınca ortama telaşlı bir koşuşturmaca sardı. Tayfun konuşmanın ardından biraz rahatlamak için bahçeye çıkınca Deniz de Tayfun da ki değişikliği fark ederek yanına geldi. Deniz, Tayfunun oturduğu sandalyenin yanına bir sandalye daha çekerek oturdu. Bir süre ellerini saçında gezdirdikten sonra ortamın kasvetini dağıtmaya karar verdi. "Yapma be ne kadar büyüttün biz ne işlerin altından kalktık. Sıkma canını her şey yolunda gidecek bak gör." "Umarım Deniz, umarım" |
0% |