Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2.BÖLÜM(KARAR)

@haticesar

İyi okumalar✨

 

🎶Perdenin ardıındakiler- uzaklara savrulalım

 

... 

 

Küçüktüm sanırım 9 veya 10 yaşındaydım. Yazmayı sökmüş bulduğum kağıtlara ismimi, Aygül'ün ismini annemin ismini yazardım. Çünkü çok eğlenceliydi, o yaşım için eğlenceliydi.

 

Bir gün karşımızdaki binaya bir aile taşınacağı haberini aldım. Çok mutlu olmuştum. Çünkü Babam benim dışarıya çıkmama izin vermiyordu. Okulda fazla arlkadaşım yoktu hatta hiç yoktu. Aygül daha 4-5 yaşlarındaydı. Babam onunda dışarı çıkmasına izin vermiyordu.

 

Eşyalar taşınmıştı her şey tamamdı sadece o evde oturacak bir aile eksikti ve o gün onların gelme günüydü. İçimde ki heyecan, mutluluk tarif edilmezdi. Gelmelerini görmek için kapı deliğinden bakıcaktım. Kapı deliğine boyum yetmediği için koşup annemin oturduğuna sadece birkaç kez tek şahit olduğum küçük makyaj pufunu alıp kapının önüne koştum. Kapıya yaslayıp üzerine çıkıp kapının deliğinden karşı binayı izlemeye başlamıştım.

 

Tam bir saat geçmesine rağmen kimse gelmemişti. Kapıyı izlemekten canım sıkılmıştı. Puftan inip evin içinde yürümeye başladım. Pek büyük olmayan salona girdiğimde kimse yoktu. Salondan çıkıp mutfağa girdim. Annem yemek yapıyordu. Yanına gidip ona sarıldım pek boyum yetmediği için eğilip yanağına sulu bir öpücük kondurdum annemde benim her iki yanağımdan öptüğünde " Aygül nerde anne?" demiştim yanaklarımı silerken. "Odada uyuyor."kafamı sallayıp Mutfaktan çıkmıştım. Aygül'le kaldığımız odaya geldiğimde mışıl mışıl uyuyordu. Yanına gidip tüy gibi hafif bir öpücük kondurdum. Uyanmaması için yavaşça odadan çıktım.

 

Sesler geliyordu. Saatlerce beklediğim kapının önüne geldiğimde kapıda annem ve bir kadın konuşuyordu. Yanlarına yaklaştığımda beni fark edip kolunun altına aldı annem. Kadın annem gibi 1.70 boylarında, sapsarı saçları, masmavi gözleri olan alımlı bir kadındı. Kadının arkasın saklanan benim yaşlarımda bir erkek çocuğu vardı. Ona bakıyordum ama sanki inatla gözlerini kaçırıyordu.

 

Annem kolarımı sıkmaya başladı. Anneme dönüp baktığımda kaş göz işareti yapıyordu" Özgün kızım öpsene hale teyzenin elini." Hale denilen kadına baktığımda mavi gözleri dikkatimi çekti. Elini uzatmıştı düşünmeden elini öptüm "tanıştığımıza memnun oldum Hale teyze bende Özgün." Kadın üsten bir bakış atarak anneme döndü. Sanırım teyze demememe sinirlenmişti. Benden uzaklaşıp arkasındaki gizlenen oğlunu öne çıkarıp tanıtmaya başladı. "Oğlum Deniz, Özgün ile iyi anlaşacağınızı umuyorum." kadın hevesle yüzüme bakıyordu. Bense Deniz'in mavi gözlerine bakıyordum. Gözlerinde biriyle tanışma korkusu vardı. Galiba pek arkadaşı yoktu yada insan sevmiyordu. Sarı saçları vardı ve neredeyse aynı boydaydık. Ben Deniz'in mavi gözlerine umutla bakıyordum o ise umutsuzca. Umarım iyi anlaşırdık tek dileğim buydu.

 

Aradan 2 ay 21 gün geçmişti. Deniz'le anlaşmamız çok zor olmuştu. Babam evde olmadığında görüşürdük. Görüştüğümüz kısacık sürede birbirimize küsüp duruyorduk. Küstüğümüzdede birbirimize mektuplar gönderirdik. Mektuplara birbirimize karşı hatalarımızı ve özür konuşmamızı yazardık. Çocuk aklı olsa bile temiz ve saf bir duyguyla yazardık mektuplarımızı. O mektupları hala saklardım toplam 7 taneydi. İçimde birgün buluşup o mektupları kendi elimle ona vereceğimi hep içimde hissederdim.

 

Yine bir gün küsmüştük yazdığım mektubumu elime alıp kapıya koştum, demir kapıyı açtıp. Küçük pembe terliklerimi giyip Deniz'in evinin kapısının önüne gelmiştim. Saat geç olmuştu her an babam gelebilirdi. Korkudan titreyen ellerime inat mektubu kapının altına ittim tam kalkarken saç diplerimde hissetiğim yoğun acıyla dudaklarımdan bir inleme çıktı. Babam gelmişti nefes alış verişlerim hızlanmıştı. Saçlarıma doladığı ellerini sanki daha da acıtabilirmiş gibi çekiyordu.

 

"Ne yapıyorsun lan milletin evinin önünde?" korkudan titreyen ellerimle dolan gözlerle ona bakıyordum ama onun umurunda değildi. Saçımı tutmuş ellerini saçımdan ayırmaya çalışıyordum ama parmaklarnı saçıma kitlemişti resmen.

 

"Baba bırak." ağzımdan çıkan kelimelere aldırmayıp kapıya sertçe vurmaya başladı. Annem kapıyı açtığında dehşetle babama ve bana bakıyordu. Annemi itip saçlarımı bırakmayarak sürükleye sürükleye küçük kilere götürdü. Saçlarımı bırakıp yere sertçe itmişti. Kemerini çözmeye başlamıştı. Yine olmazdı yine aynı acılar çekemezdim. Kemerini sertçe çıkardı.

 

"Niye elâlemin evinin önündeydin lan! niye." korkuyla ona bakıyordum. Elinde tutuğu kemeri sertçe yüzüme vurmaya çalıştı ama kolumla yüzüme değmesini engelledim. Gözümden yaşlar akmaya başladı birini silsem yeri hemen doluyordu. Yine birşeye sinirlenmişti acısını benden çıkarıyordu. Kolumdan tutup ona bakmamı sağlamıştı.

 

"Niye dedim cevap versene?" Ağlaya ağlaya konuşmaya başladım. " Arkadaşım orda ona bakmaya gittim." Dedim. kaşlarını çatıp kolumu sertçe bıraktı etrafta dört dönmeye başladı. Annem kapıya vuruyordu, bağırıyordu açmaya çalışıyordu ama babam kilitlemişti. Kolumun acısı tarif edilemezdi. Yarım kollu tişörtümden görünen kızarık ve morarmaya yüz tutmuş yaraya baktım. Babama baktığımda sinirle bana dönüp. "Erkek çocukları vardı dimi onların onun için oruspu gibi kapılarından ayrılmıyorsun." Dudaklarından dökülen her kelimenin hissetirdiği duygunun adı hayal kırıklığıydı. Kolumun acısının önüne geçmişti bu lafları. Ona nasıl baktığımın farkında bile değildim. Sadece bir babanın kızına oruspu kelimesini nasıl yakıştırdığını düşünüyordum.

 

"Cevap vermediğine göre öyle birşey var." cevap versem daha çok sinirlenceğini düşündüğüm için sustum. Ama siniri geçeceğine daha da köpürüyordu. Elinde sıktığı kemeri kaldırıp vurmaya başladı. Bağırmayı uzun zaman önce bırakmıştım. Kilerde sadece kemerden çıkan çarpma sesi ve benim hıçkırıklarım, inlemelerim duyuluyordu. Annem artık bağırmanın babamı durdurmayacağını anlamıştı. Kapıya sertçe vurmaya çalışıyordu.

 

Kanlı yüzüme aldırmayıp saçından tutup ayağa kaldırdı. Yüzünü yüzüme eğip kısık ama nefret dolu sözlerle konuşmaya başlamıştı.

 

"Annen de böyle canım kızım hep başka erkeklerin koynundan topluyorum onu başka erkekler onu benden daha mutlu ediyor." Canım kızım hep öyle derdi döver döver sonra canım kızım derdi. O zamanlar erkeklerin koynundan kelimesinin ne anlama geldiğini bile bilmezdim. Saçımı biraz daha çekip. "Neden mutlu ediyorlar onu neden ben edemiyorum." Kendisiyle hesaplaşıyormuş gibiydi. Yüzüne baktığımda kahverengi saçları ve sakalı vardı gözleriyle aynı renkti koca cüsseli bir adamdı. Yüzüne baktığımı fark ettiği an yere doğru savurdu küçük bedenimi.

 

"Sende onun gibi olucaksın istediğini asla elde edemeyen bir zavallı olucaksın, o bir fahişe sende onun gibi olucaksın." Sözleri fiziksel acıdan kat kat daha acıtıyordu ruhumu, öldürüyordu ruhumu. Bağırarak söylediği sözlerden sonra dövmeye kaldığı yerden devam etmişti. Fakat bu sefer daha hırslı.

 

Gözlerimi yavaş yavaş arladığımda etrafa bakmaya çalıştım. ama pek başarılı olamamıştım çünkü her yer.karanlıktı ve gözlerim ağlamaktan dolayı acıyordu. Sanırım bayılmıştım en son hatırladığım yerde yarı baygın ve ağzımdan burnumdan kan gelmesiydi. Bir ara çok kısık bir polis siren sesi duymuştum hayaldi belki de yada rüyaydı pek hatırlamıyordum.

 

Kalkmaya çalıştım ama her yanım acıyordu. Kolumdan destek alıp ayağa kalkmaya çalıştım ama kalkamadım. Koluma dokunduğumda elime pürüzlü, şişlik ve ıslak bir yer gelmişti. Kolumu burnuma yaklaştırdığımda kanın metelik kokusunu almamla yüzümü ekşittim. Yüzümü ekşitmemle yüzündeki bütün kaslar aynı anda acımaya başalamıştı. İyiki ışık açık değildi bu halime bakıpta bu ezik halime ağlamak istemiyordum. Kolumdaki acı her saniye artıyordu. Sanırım kemerin demir ucuyla vurmuştu.

 

Kaç dakikadır bu haldeyim hiç bir fikrim yoktu. Kolumu tişörtümün yırtığım tarafıyla sarmıştım. Eskisi kadar acımıyordu. Şuanki tek şansım yaz mevsiminde oluşumuzdu. Yoksa dayaktan değil soğuktan ölecektim. Ne annem nede Aygül'den bir ses yoktu. Galiba yine tembihlemişti onları. Aslında her dövdüğünde daha da çok güçleniyordum. Fakat her defsında daha da artırıyordu şiddetin boyutunu.

 

Acaba o mektup babamın eline geçmiş miydi. Geçseydi ben burda olmazdım direk mezarda toprağın altıda olurdum. Annem nasıldı babam onudamı dövmüştü. Aygül yine yatağın altınamı kaçmıştı korkudan bilmiyordum. Her yerim acıyordu. Ama ruhumun acısı kadar büyük olmazdı.

 

Bir gün geçmişti koskacaman 24 saat. Yere oturmuş sırtımı duvara yaslamıştım. Ayaklarımı kendime çekip bir kolumu bacağıma sarmıştım. yaralı kolumu ise karnıma çekmiştim. Dünden kalan yaralarım çok acımıyordu. Galiba ölüüm bu demekti o yaşta bir kız çocuğu için bu saate kadar aç ve yaralı kalmak ölüm demekti. Bende öleceğimi sanmıştım.

 

Yerde uzanmış cenin pozisyonu almıştım. Ne kafamı altına koyabileceğim bir yastık vardı nede üstümü örtecek bi battaniye. Kiler dediğim bu yer aslında bomboştu. Babam bizi dövmek için boşaltmıştı burayı. Evimizin en tenha yeriydi burası bağırmaya çalıssak bile ses gitmezdi komşulara. Bundan dolayı babamın büyük avantajdı.

 

Gözlerimi açtığımda ışıktan dolayı göz kapaklarım acımıştı bir kaç kez kırpıştırdığımda tavanı gördüm. Uyuduğum yer rahatı. Hatta ben bir yatakta uyanmıştım. Kalkmaya çalıştığımda bütün kaslarım aynı anda ağrımaya başlamıştı. Koluma baktığımda sarılmış halini gördüm.

 

Annem çıkarmış kilerden beni 2 gündür uyuyormuşum. Babamdan zorla almış anahtarı. Yanıma geldiğinde yüzünde yarım ton kapatıcı vardı. Babam galiba onuda dövmüştü. Babamın 1 haftadır eve gelmediğin, Aygül'ün odasından çıkmadığını söylemişti. Deniz'i sormuştum anneme cevap vermemişti. Oturduğu yatakta kalkmaya çalışmıştı.

 

"Anne lütfen söyle." annem bana dönüp ruhsuz bir ifadeyle"taşındılar." demişti. "Taşındılar Mı?" Annem kafasını olumlu anlamda sallayıp çıkmıştı. Tek arkadaşımı da kaybetmiştim. Ya babam bişey yaptıysa onlara. Ya mektubu görüp bişey yapmışsa Deniz'e, Yatakta yorganı kafama kadar çekip saatlerce ağlamıştım. Eğer benim yüzümden gitmişlerse kendimi asla afedemezdim affedemedim.

 

Bir mektup uğruna bu kadar ağır bir bedel verilmesi adaletsizdi. Küçük bir kızın aşk uğruna kapılardan ayrılmayan bir oruspu gibi görülmeside adaletsizdi. Bir babanın kızına şiddet uygulamasında adaletsizdi.

 

Elimde tuttuğum mektubu saatler önce almıştım. Ama açamamıştım. Evde kimse yoktu. Aygül okulda Elif ve Yiğit ise işteydi. Mektubu aldıktan sonraki kireç gibi yüzüne bakıp hasta olduğuma kanaat getirmiş işe gelmememi evde dinlenmemi söylemişti. Salondaki tekli koltuğa oturmuş elimden bırakamadığım mektubu nasıl açacağımı düşünüyordum. Babam göndermiş midir yoksa adres karışıklığı mı hiç bir fikrim yoktu.

 

Şimdi koltukta oturmuş elimdeki mektubu kaç kere açmaya çalışmış ve açamamıştım bilmiyordum. Odanın duvarları üstüme üstüme gelmeye başlamıştı.

 

Kalkıp evde tur atmaya başladım. Yanımda eksik etmediğim mektupla tabi. Evimiz çok büyük değildi 2 küçük odası, salonu,mutfağı ve evde bir tane olan balkon. Mutfağa gidip kendime bir bardak su doldurdum. Bir dikişte bitirdim 2 bardak daha içtim. Bu aralar su içmeyi çok ihmal ediyordum. Tekrar bardağını doldurup balkona çıktım. Cebimden çıkardığım sigramın ucunu yakıp dudaklarımın arasına aldım. Balkonda katlanıp açılabilen sandalye ve masa takımı vardı. En azından masa kalkınca biraz alan oluyordu. Sigaramı bitirip çöpünü sokağa attım. Evdeki çöpe atarsam Aygül görebilirdi. Yanımda getirdiğim suyumu yavaş yavaş içerken havlama sesiyle su boğazıma kaçtı. Öksürüp nefes almaya çalıştım. Balkondan dışarı baktığımda aşağıda duran ve tam gözlerimin içine bakan bir köpek duruyordu.

 

"Gerizekalı ölüyordum senin yüzünden" bu dediğime daha da havlama ya başladı. "Yinemi sen geldin." Kafamı bir üst katta çevirip baktım. Bir kadın pencereden sarkmış köpeğe kınayıcı bakışlar atıyordu.

 

"Hoşt gitsene it, neyini anlamıyorsun ki sahibin öldü!" köpek sanki alnlıyormuş gibi Kafasını yere eğip eliyle kafasını gizlemeye başladı. Tuhaf ve ince sesler çıkarmaya başladı. Sanırım ağlıyordu. Neydi şimdi bu kadının yaptıkları köpeğin dili yok ki derdini anlatabisin. Aslında insanda var da sanki ne işe yarıyor.

 

Kafamı yine yukarı kaldırıp kadına baktım." Kimin köpeği bu? " kadın beni sanki yeni fark etmiş gibi bakışları bana döndü." Merhaba" nazik oluşu beni şaşırtmıştı. Kafamı hafifçe salladım" bu köpeğin sahibi öldü,sizin oturduğunuz katta oturan cemil bey Allah rahmet eylesin iyi adamdı." Kadın 360⁰ dönmüştü resmen .

 

"iyi o zaman artık benim köpeğim olsun,zaten bu dairede pek sahiplenme isteği ile yanıp tutuşan bir insan yok." kadın bu dediğime şaşırmış olacak ki kaşları havalanmıştı .

 

"Ama burası daire çocuklar var!" daire dediği bir harabeden farksız bir yer toplam 4 katı vardı. Ve çocuk gördüğümü söylesem yalan olur. Kadına dönüp.

 

"Tasma diye bişey var hanımefendi çok havlayanlara takılanlar bilirsiniz diye düşünüyorum." Yukarı bakmaktan boynum acımaya başlamıştı ama bu şekilde dururken bile kadının sinirlendiğini görebiliyordum.

 

"O zaman çok çocuk olmayan hatta hiç çocuk olmayan bu binada bir köpeğe yer vardır diye düşünüyorum. Neyse yeni köpeğimin yanına gidiyorum iyi günler."kadın bozulmuş olacaktı ki cevep vermeden içeri girdi. Köpeğe baktığımda dilini çıkarmış bana bakıyordu. Evimiz 2. Kattaydı. Ve aramızda çok mesafe yoktu.

 

"Geliyorum." hızla içeri girip üstümdeki siyah pijama takımımı umursamadan askılıkta duran paltomu aldım. Botlarımı giyip,evden çıktım. Merdivenleri hızla inip dışarı çıktım. Etrafına baktığımda köpeği göremedim. Biraz yürüyünce balkonun altına uzanmış mutsuz bir köpek vardı.

 

"Ben geldim sarılmak yokmu." kafasını bana çevirip hızla ayağa kalkıp koşmaya başladı. Diz çöküp gelmesini bekledim. Hızla gelip üzerime atıldı. Sırtım zeminle buluşunca beni yalamaya başladı." Bırak!" Bağırdığımda duraksayıp bana baktı. Gülmeye başlayınca yalamaya devam etti." Noluyor lan orada" Yiğit'in sesi geliyordu ama kendisi yoktu çünkü yalanmakla meşkuldüm. Yiğit'in adım sesleri gitgide yaklaşıyordu. Sanırım koşuyordu. Köpek korkmuş olacak ki üstümden kalkıp benden biraz uzaklaştı. Yiğit daha fazla yaklaşınca aklıma bayılma numarası geldi. Gözlerimi kapatıp hiç bir yerimi kımıldatmamya çalıştım. Yanımdaydı artık çünkü nefes alış verileri daha yakındı.

 

"Noldu lan burda,özgün bayıldımı lan" kapalı gözlerime rağmen yanıma diz çöktüğünü hissettim. Bacağını uzatıp kafamı üstüne koydu. Elide yanaklarıma köpek salyasından yapışan saçları kaldırp hafif hafif vurmaya başladı.

 

"Uyansana salak " telaşlı ve korkmuş bir ses geldi önce"lan uyansana korkuyorum." son lafını o kadar kısık sesle söylemişti ki zar zor duymuştum." Özgün uyan sende gitme." Burun çekme sesi geldi. Saçımı okşamaya başladı. En iyi anlayacağım nadir duygulardan biri kaybetme korkusu Gözlerimi yavaşça açtığımda yiğit'in ayağının üzerinde duran kafam,saçlarımda hissetiğim bir el ve karşımda gözleri kapalı dudakları hareket edip duran bir Yiğit vardı. Sanırım dua ediyordu. Elimi kaldırıp yanağına koydum. Dudakları yerini buruk bir gülümsemeye yer bıraktı."Gittin sandım." Söyledikleriyle yere yapışmıştım resmen.

 

"Gitmem ben hem bayıldım. Ölmedimki zaten seninle daha yapacağımız çok şey var." Doğrulmaya çalıştım gözlerini açıp yardım etti. Şuan ikimizde sokağın ortasına oturmuştuk. Yiğit'in yanına yaklaştım kolum koluna değiyordu. Kafasını çevirip bana baktığında mavi gözleri kızarmıştı.kolunu belime atıp bana sarıldı. Bende ona sarıldım.

 

"Yiğit sana birşey söylemem lazım" biraz uzaklaşıp yüzüme baktı. "Söyle Özgün" kafamı önüme doğru eğdim. "Ya kızarsan" kaşlarını hafif çatıp. " Söyle kızmam" bu dediklerinden sonra özgüvenimi toplayıp.

 

"Hani ben bayıldım ya o şakaydı." Şok olmuştu. Kafasını önüne çevirmiş kıpırdamıyordu. Kolundan dürtüm ."Yiğit cevap ver" kafasını bana çevirip. Sinirli gözlerle bana bakıyordu.

 

"Nasıl böyle bir şey yaparsın!"Bağırarak söylemesi ürkütmüştü beni. "Lan sikeyim şakanı böyle şakamı olur eşek şakası da değil bu başka birşey." Yavaş şekilde yanından ayrılıp ayağa kalktım. Arkamdan küfür ediyordu.

 

"Bişey oldu sandım lan sana ağzına sıçtığımın malı" oda ayağa kalkıp beni kovalamaya başladı. Sokağın ortasında önde ben arkamda yiğit çocuklar gibi koşturuyorduk. Tam binaya girerken Yiğit'in artık peşinden koşmadığını fark edip durdum. Arkama baktığımda elinde beyaz kağıtla ilgileniyordu. Nefes alış verişlerim hızlanmıştı. Hem koşmaktan hemde mektubu Yiğit'in bulma korkusundan.

 

Yiğit'e doğru koşmaya başladım. Yanına vardığımda tam da düşündüğüm gibi mektubu bulmuştu. Kendime binlercekez lanet ettim. Bir mektupa sahip çıkamıyordum diye. Kafasını bana çevirip.

 

"Seninmi bu? Aslında adın falan yazmıyo kara akrep diye bişey yazıyor." Kafamı olumlu anlamda sallayıp hızla mektubu elinden almaya çalıştım ama kolunu yukarı kaldırdı. Mektubu istesem alırdım boyumuzun arasında o kadar fark yoktu. Ama titrediğimden dolayı kolarımı havaya kaldırmakta bile zorlanıyordum.

 

"kim göndermiş" bana sorduğu sorunun cevabını bende bilmiyordum."Bilmiyorum." Diyebildim sadece. Ben yakalamaya çalıştıkça kaçırıyordu mektubu.

 

"Açmamı istermisin çünkü şuan şu sıfatla asla açmayacağını düşünüyorum." Pes edip kaldırıma oturdum. Gelip yanıma oturdu. Titreyen elerimi tutup."Ne zaman aldın mektubu?" Kafamı önüme eğip yere bakmaya başladım."Bu sabah kapının önündeydi." Şimdi ikimizde konuşmuyorduk.

 

"Açmamı istermisin?" bana yöneltiği soruya karşın kafamı olumlu anlamda saladım. Çünkü tek başıma açamazdım tutuşu elimi daha da sıktı. Yanımda olduğunu hissettirir gibi.

 

Kağıdın yırtılma sesi geldi. Kafamı eğdiğim yerden kaldırıp Yiğit'e baktım." Okuyorum" Yiğit'in sesiyle nefesimi tutum. Babamdan gelme ihtimali beni gerçekten korkutuyordu.

 

"Kara akrep bu ilk mektubum. Bundan sonra bir kaç tane daha alıcaksın bu mektuplardan. Her biri yeni bir başlangıçta alıcaksın. Babandan geldiğini düşündüğün bu mektup babandan gelmedi yani tutuğun nefesi verebilirsin."

 

Gerçektende tuttuğum nefesi rahatlıkla verdim. Ama kim olduğunu bilmediğim birini sözüne güvenecekte değildim.

 

"Sana yazdığım bu mektubun konusu intikam."

 

Yiğit kafasını mektuptan kaldırıp bana baktı.

" İntikam mı?" Kolarımı bilmiyorum anlamında yukarı kaldırdım.

 

"Babandan almayı istediğin ve alamdığın intikam,yakın arkadaşın yiğit' in kendi annesinnin katilerinden almak istediği intikam, Elif'in i eski erkek arkadaşından almak istediği intikam ve en küçüğünüz olan Rüya'nın annesinin katilinden almak istediği intikam.

 

Bu kadar içimizden olup ta bilmediğimiz biri yoktu. Sorulacak çok soru vardı ama cevap bu mektubu yazandaydı. Yiğit duraksamıştı, sesi titremişti bu sefer ben elini sıktım. Küçük bir öksürükle mektuba devam etti.

 

"Anlamadığını düşündüğümden daha açıklayıcı olmaya çalışıcam. Ben ve bir kaç kişi intikam almak istiyoruz . Ama aramıza katılmasını istediğimiz bazı becerikli insanlar var. "

 

"Senin silah kullanma yeteneğin. Yiğit'in araba kulanma yeteneği , Elif'in bıçak kulanma yeteneği ve (bilmediğini düşündüğüm) Rüya'nın hacker yeteneği kardeşin tam bir bilgisayar uzmanı bu arada."

 

Aygül'ün hacker yeteneği mi? fakat benim haberim yoktu.

 

" Hepimizin intikam almak istediği kişiler aynı kişiye çıkıyor, eğer birlik olursak ve birbirimize ihanet etmessek bu yürüyeceğimiz yolda yara almadan çıkarız. Kurucumuzla ve intikam almak isteyen diğer kişilerle aynı yolda yürümeye var mısın?"

 

"Kara akrep olmayı göze alıyor musun?,bu gireceğimiz savaşta gerekirse kaybetmeyi göze alıyor musun? Canının veyahut canınızın yanacağını bile bile savaşmayı göze alıyor musun? "

 

" İnsanların gözünün yaşına bakmadan kafalarına sıkar mısın? Duygularını geride bırakıp savaşmaya var mısın? Kan ve dehşeti bünyem kaldırabilir mi? Seni geçtim küçük ailen kaldırabilir mi?

 

" Bu sorulara cevabın evet ise bu numarayı ara ve bana ulaş. İstediğin zaman arayabilirsin. Fakat cevabın eğer hayır isa o zaman kağıdı hiç görmemiş gibi yapıp çöpe at. Karar senin. Seni hiç bir zaman hiç bir şeye zorlamayacağım."

 

"Umarım vereceğin cevap hepimizi mutlu eder kara akrep."

 

"Acı çeken mi? yoksa acı veren mi? Karar senin"

 

Sevgilerle....

 

Yiğit mektubu katlayıp avcuma koydu. kağıdı alıp paltomun cebine koydum. Bu her kimse bana bir karar hakkı sunmuştu. Ne cevap vereceğimi bilmiyordum. Sırtımda bir kol hissettim. Dönüp Yiğit'e baktığımda yüzünde buruk bir gülümseme vardı. O kadar da şaşırmışa benzemiyordu.

 

"Ne karar verirsen ver senin yanındayım tamam mı?" kafamı sallayıp. Biraz yaklaşıp başımı omzuna yasladım. Beni kendine biraz daha çekip sarıldı.

 

"Ya hata yaparsam ya bizden birisine bişey olursa. Bunları düşünmekten kafayı yiyicem. Hem bu mektubun bana gelmesi çok tuhaf. Yani sana da gelebilirdi Elif'e de Aygül küçük diye onu saymıyorum bile ama bana gelmesi...ne biliyim tuhaf işte." Korkuyordum. Ya bir oyunun içine düşersek diye yada birimize bişey olur diye. Kaybetme korkusuydu.

 

"Olmaz çünkü biz birbirimizi koruruz. Bu mektubun sana gelmesine gelirsek aramızda en akıllı sensin yani ara sıra bu konuda da senin karar vermene güvenmişlerdir." haklıydı belki ama kaybetme ihtimali beni çok korkutuyordu. Cebinden sigara paketini çıkardı normalde bana asla sigara vermezdi ama galiba şuanı muaf tutuyordu. iki dal çıkarıp paketi geri cebine koydu. Birini bana uzattı alıp dudaklarımın arasına koyup cebimden çakmak çıkarıp ucunu yaktım. Yiğit'in dudaklarının arasında duran sigarasının da ucunu yaktım. Bu halimizi gören iki manyağın sokak ortasında ne yaptığını düşünürdü muhtemelen. Kafamı yukarı kaldırıp dumanı üfledim. Yiğit'e baktığımda oda aynısını yapıyordu. Yıllarca hissettiğim yanlızlığı bir nebze olsa bile iyi gelmişti küçük ailem. Hiç sahip olamadığı erkek kardeşim olmuştu Yiğit, bir taneyken iki tane kız kardeşe sahip olmuştum. Bu aile dağılırsa bende dağılırdım.

 

Akşam olmuştu Yiğit ile makarna ve salata yapmıştık. Ve hiç mektup olayıyla ilgili konuşmamıştık. Balkonda masa kurmuştuk. Ekim ayı olmasına rağmen hava çokta soğuk değildi. Ama hırka almıştık yanımıza. Köpek hala isim bulamamıştım ona balkonun altında oturmuş kafası yukarıda bana üzgün gözlerle bakıyordu. Aslında onu eve alacaktım ama veterinere götürmeden eve sokmam doğru olmazdı. Ona bir kapta bir et parçası vermiştik. Fakat hızlı bir şekilde yiyip bizden daha fazlasını ister gibi havlamıştı.

 

"Sen et ye biz makarna oh ne âlâ " yine havladı. Galiba cevap veriyordu. Köpeğin kahverengi tüyleri vardı ve büyük bir vücudu vardı. Sahibi onu iyi beslemişti. Kafamı masaya çevirdiği de ben hariç hiç kimse yoktu. Bende oturmuş Aygül ve Elif'i bekliyordum.

 

Şehir ne kadar boğucuydu. Gecenin karanlığını aydınlatacak tek bir yıldız bile yoktu. Şehrin kirli elektriği yıldızların güzelliğini gizliyordu. Elimde fırsat olsa yada param olsa bir sahil kasabasına yerleşip orada yaşardım. Doğanın içinde bir ev hayali bile güzeldi.

 

Yiğit bir içki şişesi çıkarıp masaya bıraktı. Öne atıldığında elime vurup "aklından bile geçirme" diyip şişeyi benden uzaklaştırdı. Kolarımı önünümde bağlayıp yüzümü astım." Bu gün işe gidecek miyiz?" Kafasını hayır anlamında sallayıp. Eline aldığı bıçakla oynamaya başladı." Neden ki normalde giderdik hele zaten hafta içi patron bizi boş bırakmazdı" cevap vermememek için resmen kaçıyordu."oğlum cevap versene" elindeki bıçağı bırakıp derin bir nefes aldı"kapatmışlar mekanı" Kaşlarım havalanmıştı." Neden peki" bu seferde benden kaçırdığı içki şişesini eline aldı. "Bilmiyorum" verdiği kısacık cevaptan sonra içki şişesini açıp bardağına doldurdu. Bende bardağını öne doğru uzatığımda oflayıp bardağımı azda olsa doldurdu. Ben ve Yiğit barda çalışıyorduk. Hatta orada tanışmıştık. Ama Aygül'ün haberi yoktu barda çalıştığımızdan iyi bile olmuştu aslında. "Desene işsiz kaldık" diyip bardağımdan bir yudum aldım." O kadar önemli değil paramız yetiyor bize." Ne kadr aynı evde kalmasakta paramızı paylaşırdık. Senin benim param yoktu aramızda. Aslında haklıydı. Paramız yetiyordu ama yinede ek bir gelir olması hiçte kötü bir fikir değildi.

 

Kapı çalma sesi geldi bardağımda kalan son yudumu hızla içip ayağı kalktım ama gözlerim karardığı için geri kalktığım sandalyeye düştüm. Gözlerimi bir kaç kez kırpıştırdığımda yanıma yiğit geldi." İyi misin? Kızım sana diyoruz bu kadar içme diye ama dinleyen kim." Bir şeyim varmı diye kontrol ediyordu." iyiyim başım döndü birden kalkınca,git kapıya bak sen." biraz daha kontrol etikten sonra hızla kapıya bakmaya gitti. Biraz sonra içeri Sırasıyla Aygül ve Elif girmişti. Aygül bir yanağımdan Elif ise diğer yanağımdan öpüp masaya oturdu. Karşımda Yiğit, yanımda Aygül, onun karşısında Elif oturmuştu.

 

"Yemek harika aynı yurt yemeği gibi." Bunu alaylı bir şekilde söyleyen Aygül'e baktım. Yiğit ensesine bir tene şaplak indirdi.

 

"Ne vuruyon" Aygül ağlamaklı bir yüz ifadesiyle Yiğit'e döndü. " Bunu bulamayanlar var. " Yiğit söylediğinde sonuna kadar haklıydı. Çünkü günlerce sadece kuru bir ekmekle yetindiğim günler olmuştu.

 

"Tamam ya zaten şakaydı,çok güzel olmuş kapının önünde bir tane köpek var bi görseniz bayılırsımız. " konuyu değiştirme hızı harikaydı. Yemek yemeyi bırakıp Aygül'e döndüm." Köpek bizim." kaşları şaşkınlıkla havalandı." Bizim mi? Yok be şakadır bu değilmi?" kafamı iki yana salladım.

" Bizim köpeğimiz." Sevinçle ellerini çırpıp." Bizim bir köpeğimiz var." Bazen onu bir küçük hediyeyle veya bir köpeklede mutlu edebilirdik. Çocuksu duyguları vardı Aygül'ün.

 

İkide bir aşağıya ekmek atıyordu Aygül. Yiğit'e günah diyip Aygül'e uğraşıyordu.

 

Elif'ten ses çıkmıyordu. Boşalan bardağına içki doldurup Elif'e döndüm."Elif senin günün nasıldı?"

 

Yemeğini yemeye devam edip "iyiydi,her zamanki iş işte et falan doğradım" Elif bir işletmede et işleriyle uğraşıyordu. Etli yemekleri çok iyiydi. Bıçak kullanmaktada müthiş bir yeteneği vardı. Verdiği cevaptan tatmin olamamıştım. Bardağından büyük bir yudum alıp.

 

"Sanki birşeyler ters gitmiş gibi" dediğimde Elif dahil herkes yemek yemeyi bırakmıştı. Boğazını temizleyip konuşmaya başladı.

 

" Bugün bir adam bıçak kullanmayı çok iyi beceriyorsun. Bizle çalışmanı çok isteriz dedi, ne dediğini anlamadım çünkü bıçağı sadece mutfakta kullanıyordum ve mutfağa sadece çalışanlar ve garsonlar giriyor arkamı döndüğümde gitmişti kafamı bugün çok yordu bu adam." Adam mı? Mektubu yazan bir adamıydı. Veya mektubu yazan ile aynı kişimiydi bilmiyordum ama bildiğim bir şey varsa mektup konusundan onlara bahsetmem getektiğiydi. Ama nasıl konuya gireceğimi bilmiyordum. Yiğit'e baktığımda benimle aynı şeyi düşündüğünü fark ettim. Hava sahada soğumuştu sanki. Boğazımı temizleyip konuşmaya başladım.

 

"Kızlar" bütün dikkati üstüme çekmeyi başarmıştım. Hepsinin tek tek gözlerinin içine baktım." Bugün bir mektup gördüm kapının önünde," meraklı gözlerle dinlemeye devam ediyorlardı. "Fakat mektubu açmadım Yiğit buldu ve açtı." Derin bir nefes çektim ciğerlerime" İçinde yazanlar bizimle ilgili "yiğit devam edemeyeceğimi anlayıp söze devr aldı.

 

"Bizim geçmişimizde yaşadığımız hayatımızın dönüm noktalarından, acılardan bahseden bir mektup" çatılmış kaşarlarla dinliyorlardı. Oturduğum yerden kalkıp sarsak adımlarla yürümeye başladım. Askılığın olduğu kapı önüne geldiğimde paltomun cebine koyduğum mektubu çıkarıp balkona yürüdüm. Balkona girer girmez Aygül'ün bakışları bir bana birde elimdeki mektuba kaydı. Elif kafasını önüne eğmiş birşeyler düşünüyordu.

 

Sandalyemi çekip oturdum. Masada duran şişeyi alıp ağzını açtım bardağa içki doldurdum. Bardaktan bir yudum içtim. Katlanmış mektubu alıp masaya bıraktım. Elif uzanıp mektubu aldı açıp okumaya başladı. Sesiz okumayı tercih etmişti. Yiğit nasıl tepki vereceğini merak etiği için Elif'in her hareketini inceliyordu. Aygül korkak gözlerle bana bakıyordu. Kimden geldiğini bilmediğimiz mektup belkide bundan sonraki hayatımızdaki en büyük rolü üstleniyordu. Elif mektubu bitirip masaya geri bıraktı. Nasıl tepki vereceğini nasıl bir karar vereceğini deli gibi merak ediyordum fakat belli etmemeye çalışıyordum.

 

Cevap vermemeyi tercih etmişti fazla üstelemek istemediğimden susmaya devam ettim. Fakat Yiğit benim kadar sabırlı olmadığından yerinde kıpırdanmaya başladı. Aygül elini uzatıp masadaki Mektubu alıp okumaya başladı.

 

"Elif birşey demicekmisin." Yiğit'in sorusuyla Elif'e bakmaya başladım. "Ben varım." net cevabıyla şaşırıp kaldım. Yiğit'e baktığımda oda şaşırmıştı. Dobra bir kişiliği olduğunu biliyorduk ama bu denli önemli bir konuda bu kadar net bir cevap beklemiyorduk.

 

"Bende varım." artık kaşlarım kalkmaktan alnımı geçip saçıma ulaşacaktı. Aygül'ün çengingen bir kişiliği vardı ama mektubu görür görmez hızlı karar değiştirmesi gerçekten beni şaşırtmıştı.

 

"Nasıl olur lan ne ara karar verdiniz?" Yiğit'in haklı isyanıyla bende konuşmaya başladım" İçinde yazanları sadece ben ve Yiğit'mi okuduk yoksa biz başka mektupmu okudunuz" Elif oflayıp,"cevabım bu ama siz hayır derseniz başka" bunu duyunca azda olsa rahatlamıştım en azından ortak karara saygı duyuyordu.

 

"Bu karar, zor bir karar" hepsinin yüzüne tek tek baktım. Aygül'ün ve Elif'in gözlerindeki kararlılık azda olsa güven veriyordu ama olamazdı." Birimize bişey olma ihtimalini göz önünde bulundurarak bence bu işlere girmemeliyiz." Aygül ne dediğimi duymamış gibi kafasını iki tarafa hızlı hızlı sallamıştı. Elif kaşlarını kaldırıp Aygül gibi kafasını olumsuz anlamda salladı.

 

"Bence çoğunluk ne derse o olsun." Yiğit'in arkamda durmaması tuhafıma gitmişti. Ama adaletli bir insan olduğu için bu laflarına şaşırmamıştım ama yinede arkamda birinin var oluşu iyi olurdu.

 

"Kararım değişmeyecek, intikam almak için birlik olmaya çağırıyor daha ne olsun" Elif dediğinde haklı olması sinirimi bozuyordu.

 

"Bende aynısını düşünüyorum" Aygül'ün net cevabından sonra içtiğim bardağı havaya kaldırıp " ben hayır diyorum" Elif'te bardağını kaldırıp" ben evet diyorum" dedi. Aygül su bardağını kaldırıp" bende evet diyorum" diyip Yiğit'e baktık hepimiz

 

" Bu kararı benim vermem bok gibi oldu" dediğine az da olsa gülümsedim. Ona bakmama rağmen bakışlarını kaçırıyordu. Elinde tuttuğu bardağı ağır ağır havaya kaldırdı.

 

" Ben çoğunlukla beraber kalıp evet diyorum" demesiyle bardağını bardaklarımıza çarpıp tiz bir sesin çıkmasını sağladı. Kabulenmiştim bir savaşa giriyorduk tek temennim kaybetmemek eğer kaybedersek bende kendimi kaybederdim. Bardaklarımızı yavaşça indirdik. Bardağımdaki içkiyi büyük bir yudumda içip boş bardağı masaya bıraktım. Üçünün de bana baktığını hissediyordum. Kafamı kaldırıp,

 

" Bir savaşa giriyoruz adı intikam olan bir savaşa umarım kazanan taraf oluruz" gözlerimi Yiğit'e diktim.

 

" İntikam için gözünüzü hırs bürümesin sizi başka bir karakterinizle tanımak istemiyorum" Elif'in iri mavi gözleriyle kesişti gözlerim" bir insan uğruna birbirinizi asla ama asla kırmayın" şimdide çift meraklı göze bakmaya başladım." Sırf intikam uğruna canınızı hiçe saymayın" kafasını aşağı yukarı olumlu anlamda saladı.

 

" Eğer bu söylediklerimi yaparsanız ben okeyim ama eğer bunları yapamayacaksanız yol yakınken dönelim bu işten" hepsi anlaşmış gibi asker selamı verip gülmeye başladılar. Aşağıdan köpek sesi geldi. "Seni de alıcaz yanımıza cambaz merak etme" Elif'in köpeğe taktığı isime gülümseyip aşağıya baktım" ne alaka cambaz" Yiğitin demesiyle Elif'e döndüm bende merak etmiştim." Öyle bir isim söylemek geldi içimden bir sebebi yok yani" sanki tam tersi bir sebebi varmış ama söylemek istemiyormuş gibiydi.

 

"Cambaz" dememle cambaz iki ayağının üzerine kalkıp havladı.

 

"Sevdi ismini bak ne yapıyor,"Aygül haklıydı sevmişti gerçekten. Ne yapacağımı bilmiyordum etrfında milyonlarca kapan olan köşeye sıkışmış fare gibi hisediyordum. Nereye gidersem gideyim o kapanlar heryerdeydi ve beni alt edecekmiş gibi hissediyordum. Verdiğimiz kararın bize ne kadara patlaycağını bilmiyordum,kestiremiyordum.

 

"Yapma şunu," Elif'e anlamayan gözlerle baktım.

"Neyi?" Gözüyle masada ritim tutuğum parmaklarımı gösterdi. Yeni fark etmemle parmaklarımı durdurdum.

"Yeni fark ettim" seslere gıcık oluyordu resmen. Takırtılaedan tuhaf bir şekilde rahatsız oluyordu. kafasını sallayıp cambaz'a bakmak için ayağa kalkıp palkon demirlerine yaslanıp aşağıda duran cambaz'a ekmek atmaya başladı.

 

"Atmayın ekmek diyorum, parayls aldık diyorum günah diyorum dinleyen yok." Kalkıp Elif'e doğru atak yaptı ama Elif Yiğit'in geleceğini anladığı için balkon demirliklerini tutup ayağını kenarına koyup ayağa kalktı. "Gelme lan valla atlarım bu balkondan."Elif'in bu hareketine karşı Yiğit yerinde dırdu.

 

"İn lan oradan düşüceksin kafanı kırıcan zaten az beynin var oda gidicek." Elif düşüyormuş gibi yapıp çığlık attı." İn Elif düşüceksin bak." Dediğimde oflayıp aşağıya indi.

 

"Ya ben intihara teşebbüs ediyorum üzüldüğü şey az dediği beynimin gitmesi mal bu çocuk." Eliyle Yiğit'in kolundan itip yerine oturdu. Yiğit gidip yanındaki sandalyeyi çekip Elif'in dibinde oturdu." Şaka yaptım hem düşeceğin için çok korktum." Elif Yiğit'e bakıp "yemin et" dediğinde. Yiğit gülüp "yemin ederim."diyip ona sarıldı." Fakat sen malsın" Elif gülümseyip biraz uzaklaşıp koluna vurdu. Onları izleyen Aygül'e takıldı gözlerim ona baktığımı hissetmiş olacak ki yanıma yaklaşıp,"umarım hep böyle oluruz."diyip onlara bakmay devam etti.

 

Yiğit Elif'ten uzaklaşıp meraklı gözlerle hepimize bakmaya başladı en son bana bakarak," ne zaman arayacağız mektubdaki numarayı?"diyip. Mektubu eline aldı.

 

Kollarını aşağı yukarı kaldırıp,"Bilmem istediğiniz bir zaman da ararız."

 

"Bence hemen arayalım zaman kaybetmemiş oluruz en azından." Bu öneriyi veren Elif'ti.

 

"Katılıyorum bencede zaman kaybına gerek yok." Kardeşim Aygül annemizin katilinin kim olduğunu bilmiyordu. Nasıl söyleyebilirim babamız annemizi öldürdü diye veya nasıl söylenirdi hiç bir fikrim yoktu .

 

"Sen ne diyorsun özgün?" Soruyu soran Yiğit'i, aslında aramamak taraftarıydım ama yine birlik olup beni dinlemeyeceklerini bildiğimden,"dediğiniz gibi olsun ama ne zaman arayacağız?" Dedim.

 

"Bu akşam hem saat daha erken." Elif'in bu kadar ısrarcı olması aslında normaldi. Eski erkek arkadaşına kini ve nefreti asla ama asla bitmiyordu bunun sebebini sorsak bile bize asla anlatmamaştı.

 

"Nasıl isterseniz." Yiğit'in her kesi onaylayıp bi beni onaylamaması sinirimi bozmuştu. Aygül telfonunu çıkarıp mektupdaki numarayı yazmaya başlamıştı bile.

" Kim konuşuncak?" Aygül'ün sorusuyla herkes bana bakmaya başladı. "Ben mi konuşucam?" Kafalarını arabaların önüne konulan köpek gibi sallamaya başladılar.

 

"Sana geldi mektup bu sebepten dolayı sen konuşucaksın." Yiğit'in dedikleriyle Aygül çaldırtdığı telefonu bana uzattı. Şokla Aygül'e bakıp telefonu elime aldığımda heyecan ve bilmediğim bir korku içimi kapladı. Babam açarsa nasıl bir tepki verirdim kestiremiyordum. Herkes konuşmayı kesip telefona pür dikkat bakmaya başladılar. Sadece çalan Telefon sesi geliyordu. İki kere çalmasına rağmen telefon açıldı.

 

Karşıdan önce hışırtı sesi geldi. Fakat benim korkudan konuşmaya bile mecalim yoktu. Bir iki saniye sonra sesizliğin bozan erkeksi bir ses doldurdu sesiz ortamı.

 

"Kabul edeceğini biliyordum kara akrep."

 

Babam değildi en azından bu iyi bir şeydi o iğrenç sesini nerde olsa tanırdım. Kara akrep mektupta yazanla aynı şeyi söylemişti. Elif ve Yiğit elimde tuttuğum telefona öyle bir eğilmişlerdi ki izin versem içine giriceklerdi resmen, Aygül'e baktığımda ağzını"cevap ver" diye hareket ettiriyordu. Boğazımı temizleyip konuşmaya başladım.

 

"Kabul etim diyelim sonraki adım ne olacak?"

 

Beklemek, hayatımda nefret ettiğim şeylerin başında gelir. Ve şuanki ismini bile bilmediğim bir adam tarafından bekletiliyordum.

 

"Sana bir konum atıcam ve yarın sabah saat tam 9'da orda olucaksın, küçük ailenle tabi."

 

Emir veren bir tonda söylemişti bu laflarını. ZatenKimdi Ki bu adam bana emir veriyordu? Şeytan diyo al telefonu yüzüne kapat. Telefona hafif eğilip,

 

"Ne 9'u be hem Bana emir veremezsin. Ve kabul ettiğimizi söylediğimi hatırlamıyorum."

 

Karşıdan sert bir nefes alış veriş sesi geldi. Yiğit elini yüzüne koymuş gerizekalı der gibi bakıyordu .Elif hâlen meraklı gözlerle telefonu pür dikkat dinliyordu. Aygül ilk kez erkek sesi duymuş gibi kulağını yaklaştırmıştı telefona.

 

"Karar vermeseydin yada vermeseydiniz aramazdın değilmi? Ama aradın konumu atacağım 9 uygun değilse tam 1'de orda olun. Gelmek ve gelmemek sen ve küçük ailene kalmış görüşmek dileğiyle kara akrep."

 

Bu dediğinden hemen sonra telefon pat diye yüzüme kapattı. Sesi ne kaba nede nazikti. Ama bıkmış bir edayla söylemişti lafları. Kafamı eğdiğim telefondan kaldırıp telefonu masaya bıraktım. Nasıl bir adamdı bu anlamamıştım. Kabanı yoksa nazik mi? şu kara akrep meselesi zaten anlaşılması en zor konuydu. Neydi bu adamın şu kara akrep denilen hayvandan istediği belki küçüken iğnesinden tatmıştır ve ismini bana vermiştir. Kafam allak bullak olmuştu.

 

"Gideriz yarın ve bu adamın nasıl biri olduğunu yakından görürüz. Hem kaybedeceğini bir şeyde olmaz." Elif'in mantıklı konuşmasından sonra sadece kafamı saladım.

 

"Eğer bay gizem düşündüğümüz biriyse yani intikam almak isteyen biriyse maceramız yarından itibaren başlıyor." Yiğit'in sözleri fantastik ve bir o kadar korkutucuydu. Maceramız başlıyor...

 

....

 

Herkese merhaba!

 

Öncelikle umarım bölümü beğenirsiniz. Maceramız bu bölümden sonra biraz biraz başlayacaktır. (Biraz fantastik bir hitap şekli oldu ama neyse) vaktim oldukça ve ilham geldikçe yazmaya çalışıcam. Bu arada boş zamanlarımı doldurmak için yazmıyorum. Hayallerimdeki kişileri, olayları yazıyorum, zaman ayırıyorum, emek veriyorum ama emeğimin karşılığını aldığımı söylesem yalan olur. 1.Bölümü yayınlıyalı bir hafta oldu. Toplam okunma sayısı sıfır, okunma sayısı yoksa yorum ve oylamada yok yani bendede yok,yok.

 

Ama önemli değil hiç bir zaman umutsuzluğa kapılamam. Sabırlı biri olmam lazım. (Ne kadar olabilirsem.) Zaman herşeyin çaresiymiş öyle diyorlar bende zamana bıraktım...

 

Lütfen yorum ve oylama yapmayı unutmayın. Arkadaşlarınıza veya herhangi birine bahsedin bu bile yeterli olacaktır şimdiden teşekkürler☯♡♡

 

Instagram- Hatice. heja_, aci_intikam_official

 

Sevgilerle....

 

 

Loading...
0%