Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7.BÖLÜM(SAVAŞ BAŞLIYOR)

@haticesar

Keyifli okumalar ✨

 

🎶: Şebnem Ferah, çakıl taşları

 

(yukarıda gördüğünüz kişi Aygül yani Melek'tir.)

 

 

Pilot ile konuşmamızın üzerinden iki gün geçmişti. Bana kendisini ilk kez bu kadar açmıştı ve ilk kez yanımda göz yaşlarını tutamamıştı. Onu bu savunmasız haliyle gördüğüm için bende gözyaşlarım ile ağlamasına eşlik etmiştim.

 

Annesinin yaşadıkları çok ağır ve bir o kadar da üzücüydü. Bir kadının bunları yaşaması çok kötüydü. Aklıma ister istemez Hayat geliyordu. O kiracı adamın teklifini kabul etmemişti fakat adamın ansızın eve gelip Hayat'a Pilot'un annesinin yaşadığı kaderi yaşatmayacağı belli değildi. Fakat evi taşımıştır ve o adamın evinden onu kurtarmıştık.

 

Pilot annesini o çıplak ve kanlı halini gördüğünde yaşadığı şoku, üzüntüyü ve çaresizliği düşünemiyorum. Kucağında annesi ile sokağa çıkıp yardım bekleyen, ama o yardımı asla göremeyen daha 15'inde bir çocuğun yerinde olmak istemezdim. O insanların bir seyirci gibi izlemesi ve yardım etmekten çok acınası gözlerle izlemesi vicdan kelimesinin kırıntısının onlarda olmadığının kanıtıydı resmen. Hastaneye kucağındaki ölü annesiyle gelmiş ama bunun farkında değilmiş, kalbim acıyla sızladı. Duygulardan yoksun kalbim bu gün üzülmeyi seçmişti. Annesinin istismardan dolayı öldüğü gerçeğini kaldıramayan Pilot ölümü seçmiş. Aklım almıyordu nasıl olurda bu kadar enerjik bir insan intihar etmeyi düşünürdü. Derin bir nefes alıp gözlerimi yumdum.

 

"İyi misin?"

 

Savaş'ın sesiyle irkilerek gözlerimi açtım. Hava almak için çıktığım bahçede koca ağacın altında oturmuş düşüncelere dalmıştım. Ne ara yanıma geldiğinin farkına bile varmamıştım.

 

"İyiyim." Dedim gülümsemeye çalışarak. Yüzünü buruşturup yanıma oturdu. Ve nadiren gördüğüm bir şekilde giyinmişti. Gri bir eşofman, siyah bir tişört dağılmış kahverengi saçları ve kızarmış okyanus gözleriyle ağacın altına oturdu. Aramızda iki karış mesafe vardı ve ben yanıma yaklaşmasını istemiyordum. Kafamı yukarı kaldırıp batmak üzere olan güneşin gökyüzüne kattığı kızlımsı renge baktım.

 

"İyi değilsin." Dedi her zaman ki gibi. İyi olsam bile fark edebilecek miydi acaba?

 

"İyiyim dedim Savaş." Okyanus gözlerine bakıp gülümsedim fakat yine yüzünü buruşturdu. Çirkin olduğumdan dolayı mı böyle yapıyordu acaba, haklı olurdu tabi renksiz bir yüz, mor gözaltları ve dağınık bir topuzla soluğu koca ağacın altında almıştım. Birde üstümdeki şort ve gri tişörtüde sayarsak çirkin olduğum gerçeğini kabuleniyordum.

 

"Çirkin olduğumu biliyorum fakat mimiklerinizle bunu gösterince biraz sinir bozucu oluyorsunuz Savaş bey." Dedim gülerek. Ama Savaş şaşırmış olucaki ki kaşları havalandı. Bu yüz şekline bakıp daha da gülmeye başladım. Biraz sonra susup yüzüne baktım ama sanki hala şaşkınlığı geçmemiş gibiydi.

 

"Evet Savaş bey, neden bu kadar şaşırdığınızı merak ettim doğrusu." Dedim yarı alaylı bir sesle. Kaşları yine eski çatık halini aldı. Boğazını temizleyip konuşmaya başladı.

 

"Sen çirkinsin diye bir imada bulunmadım. Az önceki mimiklerimin sebebi yalan söylediğinde hep attığın o sahte gülümsemeden dolayıydı. Ve bence çirkin değilsin." Dedi.

 

Ağzım bir karış açık bir şekilde ona baka kalmıştım. Bugüne kadar asla bir kişi bile bana sahte bir şekilde gülümsüyorsun dememişti, zaten gülümsememin sahte değil sadece zoraki olduğunu söylemek istedim ama susmayı tercih ettim. Ve galiba gözlerinde bir sorun vardı bana güzel olduğumu ima etmişti.

 

"Herkes kendinde olanı başkasında görür Savaş Köksal." Dedim yüzüne bakmayıp gökyüzüne bakarak. Hem şu güzellik konusu hemde sahte gülümseme konusuna gönderme yapmıştım.

 

"Herkes kendinde olanı başkasında göremez, çünkü hiç kimse sen değilsin. Ben sadece sende gördüklerimi söylüyorum." Dediğiyle okyanusun gözlerine bakıp ne düşündüğünü görmek istedim ama gözlerini gökyüzüne çevirdiği için pekte göremiyordum. Cambaz'ı görmek için kafamı eğip kulübesine baktım. Orda oturmuş sanki onu çağırmamı bekliyormuş gibiydi.

 

"Cambaz gel." Dedim elimi ona doğru uzatarak. Bir kaç kez havlayıp koşarak yanıma geldi.

 

"Çağırmasak gelmiyorsun." Dedim sitem ederek ama bu söylediklerim pek umrunda değilmiş gibiydi. Çünkü yüzümü yalamakala meşkuldü. Yüzümü yalamayı bırakınca ona sıkı sıkı sarılıp kafasını öpmeye başladım. Bu sefer kaçan o oldu. Savaş ile aramıza oturup kafasını Savaş'ın kucağına koydu. Savaş gülümseyip Cambaz'ın kafasını sevmeye başladı.

 

Bir adam neden hep asık suratlı olur, gülmek bu kadar çok yakışıyorken. Ne diyorum ben! Gözümü bir kaç kez kapayıp açtım. Cambaz'ın kafasını sevmeye başladım.

 

"Oğlum benim." Resmen Cambaz'ı yememek için dudaklarımı parçalamak üzereydim.

 

"Çok mu seviyorsun Cambaz'ı." Dedi Savaş burda olduğunu hatırlatmak amacıyla. Okyanus gözlerinde eğlenen bir ifade vardı. Isırdığım alt dudağımı serbest bıraktığımda gözleri oraya kaydı. Fakat anında gözlerime bakmaya başladı. Bu adamın dudaklarımla sorunu ne?

 

"Evet, ben doğurdum." Dedim gülerek. Ve Savaş ilk kez dişlerini görmüştüm. Çünkü ilk kez gülmüştü.

 

"Neden öyle bakıyorsun Akrep." Dedi gözlerini kısarak gülmeye devam ederek. Nasıl gözüktüğümün yada nasıl bir yüz ifademin olduğunu bilmiyordum. Tek bildiğim bu adama gülmek çok yakıştığıydı.

 

"Bilmem ilk kez gülüyorsun ve kediye benziyorsun." Dedim gülmeye başlayarak.

 

"Hayır benzemiyorum."

 

"Benziyorsun."

 

"Hayır benzemiyorum."

 

"Benzi-" evin içinde bağırışma sesleri geldiğinden eve bakmaya başladım. Kafamı çevirdiğimde Savaş ile göz göze geldik.

 

"Ne oluyor? Bu bağırış sesleri de nereden geliyor?" Dedim endişeyle.

 

"Bilmiyorum." Dedi Savaş. Az önceki gülen yüzü yerini çatık kaşlı her zamanki Savaş'a bırakmıştı. Kalkmak için elini uzattı fakat tek hamlede ayağa kalkıp eve doğru yürümeye başladım. Arkamdan derin bir nefes verdiğini duymuştum. Büyük cam kapıyı araladığımda salona geçtim. Jir ve Güneş karşı karşıya durmuş birbirlerine bağırıyorlardı. Deva Jir ile Güneş'in sakinleşmesi için dil döküyordu ama nafileydi. Çünkü ne Jir nede Güneş hiç birşey duymuyor gibiydi.

 

"Sen nasıl bir insansın, ayağını çeker misin dedik kavga çıkardın." Dedi Güneş.

 

"Ben mi çıkardım?"

 

"Evet sen çıkardın. Bıktım artık şu piskopat haraketlerinden."

 

"Asıl ben bıktım anladın mı? Bir zerıkle aynı evde yaşamaktan çok mu kolay sanıyorsun lan?" Dedi Jir bağırarak. Pilot ve Ateş terli bir şekilde salona girdiler. Sanırım spor yapıyorlardı.

 

"Bir daha eğer Güneş'e bağırırsan geçen sefer yarım bıraktığım işi, bu sefer tamamlarım ve canı yanan sen olursun." Dedi Pilot, gidip Güneş'in yanında yerini aldı.

 

"Tehdit mi ediyorsun Jir'i, dikkat ette canı yanan sen olma." Dedi beni şaşırtarak Deva. Jir'in yanına geçip sinirli bir şekilde Pilot'a bakmaya başladı.

 

"Kimin canının yanacağı belli olmaz." Güneş'in dedikleriyle ortam biraz daha gerginleşmeye başladı.

 

Ateş Deva'nın yanında durarak tarafını belli etmişti. Ben neden burda aralarında kalmıştım? Neden Savaş'ın yanında kımıldayamıyordum.

 

"Aynen zerık kimin canının yanacağı belli olmaz." Pilot daha fazla yerinde duramayarak Jir'in yüzüne sert bir yumruk attı. Jir birkaç kez geriye sendeleyerek ayakta durmayı başardı. Jir hızla Pilot'un yüzüne bir yumruk atıp, Pilot'un yere düşmesini sağladı. Jir hırsla Pilot'un üzerine gelmeye başladı. Koşarak aralarına geçtim. Pilot ayağa kalkınca arkama dönerek iki elimi göğsüne koyup sakinleştirmeye çalıştım. Burnundan derin derin solayarak Jir'e doğru bakıyordu. Elimi yanağına koyup bana bakmasını sağladım.

 

"Sakin ol, sakin ol Pilot." dedim ama hâlâ sinirliydi. Gözleri sonunda gözlerimle buluşunca sakinleşmeye başlmıştı ama Jir arkamdan bağırıp duruyordu. Pilot'un yanına geçip koluna girdim. Yapacağı yada yapabileceği tek bir harekete önüne geçicektim.

 

Savaş Jir'in önüne geçip sakinleşmesini bekliyordu. Ne onu engeliyordu nede tek bir laf ediyordu. Jir'in arkadan kollarından tutan Ateş'in kızgın olduğu hatta her an birine dalabilecekmiş gibi durması beni şaşırtmıştı. Deva Jir'in kulağına fısıldayıp duruyordu. Ama pek işe yaradığı söylenemezdi.

 

"Lan! Bırak beni Ateş!" dedi Jir çıldırmış bir şekilde bağırıyordu fakat Ateş onu sımsıkı tutmuştu. Kımıldamasına bile müsade etmiyordu.

 

"Bırak Ateş." dedi Savaş sakin bir şekilde. Karşındaki insan bağırınca nasıl bu kadar sakin olabiliyordu bir türlü anlayamıyordum. Ateş kafasını olumsuz anlamda iki yana salladı.

 

"Bırak sana lan!" dedi Daha da sesini yükselterek. yanımdaki Pilot'un koluna resmen yapışmıştım. Yapabilecek her hareketinde onu engellemek istiyordum.

 

"Bırak Ateş. Tekrarlamayacağım." dedi Savaş. Bırakırsa neler olabileceğini az çok tahmin edebiliyordum fakat Savaş ısrarla bırakmasını söylüyordu. Sonunda Ateş Jir'in kollarını bırakınca, Jir düşünmeden arkasına dönüp Ateş'e yumruk attı. Sadece bir adım sendeleyerek ayakta duran Ateş'in eli gözüne gitmişti. Aslında yumrukatan pekte etkilenmişe benzemiyordu. Deva şaşkınlıkla Jir'e bakıyordu. Beklemediği açıkça belliydiki elleriyle dudaklarını kapatmıştı. Ateş gözünden elini indirip gözlerini Jir'e çevirip sinirle yumruklarını sıkmaya başladı.

 

"Neden bu kadar abartıyorsun?" dedi hepimizin aksine sakin bir şekilde Savaş. Jir Savaş'a dönüp,

 

"Ben mi abartıyorum?" dedi Savaş'ın üzerine yürüyerek. Ateş aralarına girmeye çalışıyordu ki Savaş elini kaldırarak onu durdurdu.

 

"Savaş ben buraya intikam almak için geldim. Ama biz evcilik oynamaktan başka bir bok yapmıyoruz." dedi Jir ellerini saçlarından geçirip Gözlerini üzerimizde gezdirdi. Ona nasıl baktığımı bilmiyordum ama bana bakınca gözlerinin dolduğunu gördüm yada ışık yansımasıydı. Bilmiyorum ama sanki gözleri dolmuştu.

 

"Bu insanlarla aynı evde bir yıl yaşamak istemiyorum. Fakat biz bir evcilik oyunu oynuyoruz. Hangimiz çocuk, hangimiz anne yada baba bilmiyorum ama biz senin oyuncakların gibiyiz. şu siktiğimin oyununa bir son ver artık. İntikam almak istiyorum. Anladın mı?" dedi Jir bir aslan gibi kükreyerek. Ani duygu değişimi çok tuhaf ve şaşırtıcıydı. Savaş'ın yüzünde tek bir mimik bile oynamadan ergen bir çocuğun öfke patlamasını izleyen bir baba gibi sakin ve sessizdi. Aslında bir baba bu kadar sakin kalabilirmiydi orası da pek belli değildi doğrusu.

 

"İlk konuşmamı hatırlıyor musun Jir?" dedi Savaş kafasını sağ omzuna yatırarak.

 

"Sana, size ilk dediğim şey birbirimize güvenmeden asla birşey yapmayacağımızdı. Etrafına bak." elini kaldırıp hepimizi tek tek gösterdi. "Burada bir birbirine güvenen sadece bir kaç kişi var. Sen daha etrafındaki insanlarla güvenmeyi geç sinirlenmeden konuşamıyorsun. Birbirinizin arkasında duracağınıza ilk hançeri birbirinize siz saplıyorsunuz. Şimdi sen söyle bu şekilde bir operasyona çıksak hangimiz sağ çıkarız?" Savaş'ın susmasıyla salonda derin bir sessizlik oluştu. Savaş haklıydı bu evde güven sorunu çok büyük bir sorundu. Jir'in Güneş'e bitmek bilmeyen siniri, Güneş'in Jir'in laflarının altında asla kalmaması bunların başında geliyordu.

 

"Bu evde, bu insanlarla yaşamak istemiyorum... Artık intikam almak istiyorum." dedi Jir. Sesi sinirli değil aksine yardım isteyen bir çocuk gibi çıkmıştı. Acaba kimden yada kimlerden intikam almak istiyordu? Bu öfkesinin sebebi neydi?

 

"Eğer etrafındakilere güvenirsen inanki bu durum daha çekilir olur. Üç S kuralı sevgi, saygı ve sadakat ama sevgi hariç diğer ikisi buna yeterli olacaktır. Sadece çabala, sadece çabalayın." Savaş bu konuşmayı sadece Jir'e değil hepimize yapıyordu. Jir hızla salondan çıkıp üst katta çıktı. Ardından Deva onu takip etti. Jir ile fazla yakınlarmış gibi geliyordu. Ateş'in sol gözü morarmıştı. Pilot'un ise kaşından kan akıyordu.

 

"Gelin yaralarınıza bakalım." dedim bi Ateş'e birde Pilot'a bakarak ama ikiside bunu istemiyor gibilerdi. Ateş alt kata doğru hızlıca yürüyüp gözden kayboldu. Hâlâ kolundan çıkmadığım Pilot'u çekiştirerek mutfağa doğru götürdüm. Tezgahın önünde duran sandalyeye oturtup, daha önceden yerini öğrendiğim yardım çantasını alıp yanındaki sandalyeye oturdum. Fakat yüzüme bakmıyordu.

 

"Pilot." dedim gülümseyip kafamı yüzüne doğru eğdiğimde.

 

"Jir neden Güneş'ten bu kadar nefret ediyor?" dedi bana dönerek, yüzümü yüzünden uzaklaştırıp konuşmaya başladım.

 

"Bilmem," ağzımdan çıkan tek kelime buydu çünkü gerçekten neden öyle davrandığını bilmiyordum.

 

"İlk günden beri hep Güneş ile uğraşıp duruyor. Neden peki? cevap yok. Sebebini bilmiyoruz şaka gibi." Aslında haklıydı. Sebebini bilmediğimiz şekilde Jir'in Güneş'e olan öfkesinin hadi hesabı yoktu.

 

"Bilmiyorum," dedim yineleyerek. Çıkardığım pamukla kaşındaki yarayı temizlemeye başladım.

 

"Öfke problemi var ve sinirliyken ne yaptığını bence bilmiyor. Mesela Ateş'e attığı yumruk çok acımasızcaydı."

 

"Seninde var öfke problemin." Dedim gülümseyerek.

 

"Hangimizin yok ki." Dedi gülümseyerek.

 

"Peki Ateş'in ona vurmamak için yumruğunu sıkması."

 

"Ateş oracıkta onu öldürebilirmiş gibi bakıyordu. Ve eğer isteseydi bunu seve seve yapabilirdi, aramızdaki en iri ve güçlü olan Ateş zaten."

 

"Evet doğru."

 

"Sence sırf intikam için birine yada birilerini... Öldürürmüyüz?" Pilot'un dediğiyle elim kaşında dona kalmıştı. En çok korktuğum konu buydu. Bizden birine bir şey olmasıydı. Fakat birini öldürmek aklımın ucundan bile geçmemişti. Ben bunu nasıl atlaybilirdim. Silah kulanmayı sadece kendimi ve çevremi korumak için öğrenmiştim. Birini öldürmek için değil.

 

"Ben bilmiyorum." Dedim yutkunarak. Kaşına bant yapıştırıp yüzüne bakmaya başladım.

 

"Ben öldürürdüm!" dedi ne ara yanımıza geldiğini fark etmediğim Güneş.

 

"Bende öldürürüm," dedi Pilot soğukkanlılıkla.

 

"İntikamım için yapmayacağım hiç birşey yok." Dedi Güneş. Aslında benimde intikam almak için yapmayacağım hiç birşey yok. Annemin katiliyle ve Pilot'un annesinin katili den eğer gerçekten intikam alacağımı bilsem sanırım bende elimi kana bulardım.

 

"Doğru, bazı insanlar yaşamayı hakketmiyor." Dedi Pilot. Sesi tıslarcasına çıkmıştı. İçindeki öfke çok büyüktü çok büyüktü.

 

"Kaşın iyi mi?" Dedi Pilot'un sol tarafındaki boş sandalyeye oturarak.

 

"Yaşıyor." Dedi gülümseyerek.

 

"Neden yumruk atıyorsun ki?" Dedi Güneş kızarak.

 

"Ne yapmamı bekliyordun Güneş? Açık açık tehdit etti seni, oturup ne güzel tehdit mi ediyor deseydim,"

dedi az önceki gülümseden yüzünde eser yoktu.

 

"Tamam yaa, sadece sanada zarar geldi. Benim için bir daha kavga etme." Dedi Güneş ciddiyetle. Pilot bana dönüp parmağıyla Güneş'i gösterdi.

 

"Duydun mu? Onun için kavga etmeyecekmişim." Alayla gülüp Güneş'e döndü. "Salak senin için kavga etmeyeceksin kimin için kavga edecem. Sende etmez misin benim için?"

 

"Ederim, ederim tabiki de,"

 

"Eee neyi tartışıyoruz? Hem bütün kızlar benim için kavga eder. Ben birtaneyim yaa canım ben." Pilot elini öpüp yanağına bastırdı. Bu haline gülüp Güneş ile aynı anda yanaklarından öptük.

 

"Birtanem değil hertanem." Güneş'in dediğiyle Pilot yalandan göz yaşlarını siliyormuş gibi yaptı.

 

"Yaa şapşik," Güneş ile uzaklaşıp iğreniyormuş gibi yaparak Pilot'tan uzaklaştık.

 

"Şapşik nedir Allah aşkına! Şapşikmiş tüğğ." Güneş'in kaçarak söylediklerine bende kaçarak cevap vermiştim. Yukarı çıkıp kendi odamın kapısını kapattım. Güneş kendi odasına gitmeyi tercih etmişti. Bende fırsattan istifade biraz uzanmış olurdum. Yatağa uzandığımda telefonumu çıkarıp not ettiğim şeylere bakmaya başladım.

 

Tam 12 gündür bu evde yaşıyorduk. Koskocaman 12 gün, aynı insanlarla yaşadığım 12 gün, daha doğrusu yaşadığımız gün hiçbirimiz birbirimize alışamamıştık. Yani aslında biz alışsakta Jir ve Güneş buna kolaylıkla engel oluyordu. Ateş ve Deva'nın olaya dahil olmaları beni şaşırtan bir diğer olaydı. Deva ve Jir fazla yakındı ama ben ve Pilot gibi bir nevi kardeş gibi. Fakat Ateş onlarla kardeş değil bir ilişkiye dahil olan üçüncü kişi gibiydi. Savaş'ı bu üçlüye zaten koyamazdım. Hiç birine yakın değildi hepsiyle mesafeli bir ilişkiye sahipti. Nasıl birbirimize güvenicektik, nasıl birbirimizi sevicektik, sevgiyi geç nasıl saygı duyacaktık.

 

Saygı kavramı, sevgi kavramı ve sadakat kavramı bizden çok uzak. Biz daha birbirimizi tanımıyoruz bile. Kavga anında Melek'in evde olmaması iyi olmuştu. Kana olan korkusunu, ve gördüğü anda fenalaştığınıda biliyordum. Galiba küçüklük travmasıydı. Annemi ve benim bazen kanlı halimi görmüş ve sanırım bu onda travma yapmıştı.

 

Yatakta sırt üstü uzanıp mesajlara girdim. Eski sevgilim Giray'ın attığı mesajlara girdim. 2 haftadır konuşmamıştık ve bu zaman diliminde tam tamına 186 tane mesaj atmıştı. Aslında Pilot ile çalıştığım eski barda tanışmıştık. Arkadaşlığımız iyi giderken benden hoşlandığını ve sevgili olmamızı istemişti. Bende bir şans verip sevgili olmayı kabul etmiştim. Aradan baya bir vakit geçmişti. İlişkimiz iyi gidiyordu ama hiçbir şekilde sevgiliymişiz gibi hissetmiyordum. Pilot, Güneş ve Melek ile tanışmıştı. Pek samimi olamamışlardı Melek hariç.

 

Daha sonradan 6. Ayımızda lüks bir restoranda bir sürü zengin insanın yanında evlenme teklifi etmişti. Ben daha 6. ayda bunu beklemediğim için çok şaşırmıştım. Fakat yere diz çökmüş adamı bakıp soğukkanlılıkla ayağa kalktım. Onunda ellerinden tutup ayağa kaldırdım. Açık kahverengi gözlerine bakıp kafamı iki yana salladım. O an sanki tüm alkışların sesi kesilmiş tüm evet evet diyen kişilerin sesi yok olmuştu. Sinirle ellerimi bırakıp yüzük kutusunu yere attmıştı. Salondaki tüm sesler kesilmiş çıldırmış olan adama bakıyordu. Yanında durduğum masanın örtüsünden tutup hırsla yere çekmişti. Yere düşen bardaklar, tabaklar paramparça olup etrafa dağılmıştı. Ayağımda hissettiğim acı ile kafamı aşağıya eğdim gördüğüm şey dizimin bir karış altında kanayan derin küçük bir kesikti. Giray birşeyler geveliyordu ama ben onu duyamıyordum. Eğilip ayağımda olan cam parçsını canım acımasına rağmen çıkarıp masaya bıraktım. Giray yüzüme bakıp hızlıca restoranı terk etmişti.

 

O günden sonra yaklaşık bir ay boyunca benle konuşmamış tek bir mesaj bile atmamıştı. Bir ayın sonunda gelen çiçekler, özür mesajları, bir şans daha diye yalvaran bir adam vardı. Fakat daha bacağımı kestiğinin bile farkında olmayan bir adam ile ancak arkadaş olarak kalabilirdim. Ve öylede oldu sonuçta o kadar zengin insanın arasında o hale düşmesini sağlayan bendim. Ne kadar onun suçuysada benimde hatam vardı. Ve bana bıraktığı tek şey vücuduma yapılan yeni bir dövme olmuştu. Ayağımdaki kesiğin üzerine küşük bir kelebek yapmtırtmıştım. Çünkü onun öfkesi ve aşkı kelebek ömrü gibi kısa olmuştu. Ya sinirli olup tavrını ortaya koyardın yada aşkın uğruna karşındakinin seçimine saygı gösterirdin ama Giray ikisinde de sınıfta kalmıştı.

 

Mesajlara kısa bir bakış atıp rastgele bir mesaj ettım. Umarım idare ederdi.

 

.....

 

 

"Yangın tüpü getirin!"

 

"Yangın var!"

 

"Ateş geri çekil."

 

"Oturun şuraya." Dedi Savaş. Pilot ve Güneş gülerek masadaki yerlerini aldılar. Ateş üzgün gözlerle yemeğe bakıyordu. Fırında tavuk yapmaya çalışmıştı fakat başarılı olamamıştı. Yanık bir tavukla bakışıyorduk.

 

"Ateş abi neden fırında tavuk?" Dedi Melek meraklı meraklı. Ateş eğdiği kafasını kaldırıp Melek'e buruk bir şekilde gülümsemeye başladı.

 

"Seversiniz diye." Dedi hâlen gülümseyerek. Masaya bir sessizlik çökmüştü. Ateş bizi düşünmüştü ve yemek yapmıştı. Düşünmesi bile yeterliydi ama Ateş yinede yapmayı denemişti. Bu haline gerçekten üzülmüştüm.

 

"Kalkın," dedi yanımda duran Savaş. Kafamı çevirip Okyanus gözlerine baktım ne düşündüğünü anlamak için ama hiç birşey bulamadım. Yanımdaki sandalye çekme sesleri ile kalktıklarını anlamıştım. Masadakilere ayak uydurarak bende ayağa kalktım.

 

"Nereye gidiyoruz?" Dedi Jir hepimizin merak etiği soruyu sorarak.

 

"Şık şeyler giyinmeyin. 10 dakikaya burda olun." Dedi Savaş merdivenlerden çıkıp bizi arkasında bırakarak. Acaba nereye gidiyorduk? Verdiği cevap üstü kapalı bir cevaptı. Melek'in koluna girip yukarı çıktık.

 

"Ben kendi odama gideyim. Hadi sende hazırlan abla." Deyip odasına doğru hızla yürüdü. Deva ile beraber girdiğim odamızın büyük giysi dolabının önünde durup baştan aşağı açtığım bir kapağın içini süzdüm.

 

"Al bunu." Dedi yanımda bana elinde birkaç parça şeyi uzatan Deva.

 

"Ne ki bunlar?" Dedim gözümle elindekileri gösterirken.

 

"Bir kot pantolon birde beyaz bluz." Dedi gülümseyerek. Pilot ve Güneş ile kavgalarında onunla aramız bozulmamıştı. Çünkü aslında Jir ve Güneş'i kavga etmelerini önlemeye çalışıyordu. Yani onu suçlayamam ama Jir'in yanında durup Pilot'u tehdit etmeside beni etkilemişti. Çünkü kim olursa olsun bende Pilot'un yanında olurdum. Yani o zaman olamamıştım ama olsun.

 

"Siyahı yok mu?" Dedim dolaba bakarak.

 

"Neden beyazıda güzel." Dedi yüzüme bakarak. Yüzüne bakmamla oflayıp dolaptan aynı bluzun siyahını çıkartıp bana uzattı.

 

"Sağol Deva." Deyip elindekilerini alıp banyoya gidip üstümü değiştirmeye başladım. Aslında yanında da değiştirebilirsin ama tüm dövmelerin görmesinide istemiyordum. Hızlıca üstümdekilerini çıkarıp Deva'nın bana verdiklerini giydim. Banyodan çıktığımda Deva kulağına küçük halka küpeler takıyordu. Bana dönüp baktığında,

 

"Güzel olmuş, sence nasıl?" Dedi boydan aynaya baktığımda normal bir insan gibi görünüyordum ve bu güzel hisettirmişti.

 

"Güzel olmuşum, teşekkür ederim." Dedim ona dönüp gülümseyerek. Aynadan saçımı tarayıp düzeltip açık bıraktım. Boynumdaki annemin öptüğü yere yani napzımın üstüne öptüğüm parmaklarımı bastırdım. Sanırım vücudumda birşeyi gizlemek için değil onu daha da öne çıkarmak için yaptırdığım tek dövmeydi. Yüzüme çokta abatrılmayacak bir şekilde makyaj yaptım. masanın üstünde bulduğum siyah fuları alıp tel dövmesinin üstünde bağladım. Evet şuan normal bir insan gibi görünüyordum. Deva'ya baktığımda elinde rujla oda bana bakıp gülümsüyordu.

 

"Hadi inelim." Dedim ama işaret parmağını kaldırıp benden zaman istedi.

 

"Tamam, ben ineyim sen gelirsin." Dedim. Elini kaldırıp öne doğru hareket ettirdi. Sanırım bu git demekti. Bu haline gülümseyip kapıya doğru yürüyerek kapıyı açıp çıktım. Uzun koridorda adım atmamla karşımdaki kapı açılıp içinden Savaş çıktı. Beni fark ettiğinde kapıyı kapatarak yanıma geldi.

 

"Aynı giyinmişiz." Dedi gülümseyerek. Bi üstümdekilere bakıp birde ona baktığımda gerçektende aynı giyindiğimizi fark ettim. Aynı renk kot pantolan ve aynı renk üstlerimizle ikiz gibi duruyorduk. Sadece o tişört giymişti bense bluz giymiştim tek fark buydu.

 

"Evet ikiz gibi olduk." Dedim gülümseyerek. Merdivenleri gösterip önden yürümeme izin verdi.

Aşağıya indiğimde kapının salonda oturan Jir ve Pilot girdi görüş alanıma. Bir birlerinden ne kadarda uzak oturmuşlardı. Pilot'un yanına oturup başımı omzuna koyup gözlerimi kapattım.

 

"Yorgunsan gitmeyelim." Dedi Pilot. Kendimi biraz yorgun hissettiğim doğruydu çünkü bugünlerde gördüğüm kabuslar uyku düzenimi altüst etmişti. Fakat bu dışarı çıkmama engel değildi.

 

"Yorgun değilim sadece başımı omzuna koymak istedim. Eğer istemiyorsan," dedim başımı omzundan kaldırıp ona bakmaya çalıştım ama kafamı tutup omzuna geri koydu. Gözlerimi tekrar kapattım.

 

"Salak salak konuşma. Neden istemiyeyim ki kız kardeşler abilerinin omzuna başlarını koyarlar." Dedi burnundan gülerek.

 

"Aynı yaştayız, aramızda sadece 7 buçuk ay var." Dedim hatırlatma yaparak.

 

"7 buçuk ayda olsa senden büyüğüm kızım." Dedi. Kafasını kafama yasladığı için gülme sesi daha yakın geliyordu.

 

"Sonuçta aynı yıl canım." Dedim burnumdan gülerek.

 

"Hadi hazırsanız çıkalım." Gözlerimi açıp sesin sahibine baktım. Savaş ayakta durmuş çatık kaşlarla bana ve Pilot'a bakıyordu.

 

"Bu kadar kişi bir arabaya sığamayız." Dedi Deva. Kafamı çevirip ona baktım. Arkasında merdivenlerden inen Güneş ve Melek hızlıca aşağıya inip yanımıza geldiler. Pilot'la birlikte ayağa kalkıp yanlarına yürüdük.

 

"İki arabayla gideriz." Dedi Savaş.

 

"Tabi para bol, adamın iki tane arabası var Allah bilir dahası da vardır. Tüh fakirliğin gözü çıksın." Pilot'un dediğine gülüp omzuna vurdum. Önüme döndüğümde tüm gözler bana dönmüştü.

 

"Ahaa akrepler de rezil oluyormuş." Dedi Pilot kulağıma fısıldayarak. Dirseğimi karnına geçirmemle inleyip iki büklüm oldu. Hızla yürüyüp yanından uzaklaştım. Aşağıya inen Ateş'in yanına gidip durdum. Pilot bana bakıp işaret parmağını bana sallıyordu.

 

"Neyse, arabalar kapının önünde çıkalım." Savaş'ın dediğiyle herkes üstüne birşeyler alıp kapının önüne çıktık. İki araba önde olanın parlak ateş kırmızısı bir rengi vardı ikinci ve arkada duran lacivert bir araba vardı. İkiside birbirinden güzeldi. Fakat bir sorun vardı kimle kim aynı arabaya binecekti.

 

"Kızlar ayrı, erkekler ayrı bu kadar basit." Dedi Güneş elini Savaş'a uzatarak, "Anahtarı verir misin?" Site sordu.

 

"Araba kullanmayı biliyor musun Güneş?" Diye sordu çatık kaşlarla Savaş.

 

"Arabayı ben sürecem diye bişey demedim." Dedi Güneş bana bakarak. "Akrep sürecek, aramızda en iyi o sürüyor." Dedi bana bakıp göz kırparak. Savaş elini pantolonun cebine götürerek içinden araba anahtarını çıkartıp Güneş'in avucuna bıraktı.

 

"Biz önden gidicez siz arkadan gelin." Dedi Savaş bana bakarak kafamı sallayıp onu onayladım.

 

"Ben neden sizle gelimiyorum acaba?" Dedi Pilot Güneş'e sinirli bir şekilde bakmaya başladı.

 

"Kız kıza gidicez dedim Pilot." Dedi Güneş.

 

"Deva gitmek istemiyorsan bir yolunu buluruz." Dedi Jir Güneş'e ters bir şekilde bakarak.

 

"Yok giderim." Dedi Deva.

 

"Hadi gidelim." Ateş'in dediğiyle arabalara bindik. Bindiğim arabanın içi çok güzel düzenlenmişti. Herşey son modeldi. Anahtarı kontağa takıp önümüzdeki arabayı takip etmeye başladım. Demir kapının önüne geldiğimizde kapıcı Sabri amaca kapıyı açtı. Yaşının bu kadar ileri olmasına rağmen hâlâ burda işinin başındaydı.kornaya basıp elimi kaldırdım. Elini sol göğsüne götürüp başını nazikçe salladı. Tam bir İstanbul beyfendisi gibiydi.

 

Hâlen ağaçlı yolda ilerliyorduk. Evin bu kadar şehire neden uzaktı acaba? Yanımda oturan Güneş'e kısa bir bakış attığımda oda çaktırmadan arkasına yani Deva'ya bakıyordu. Gözümü yine yola çevirip arabayı sürmeye devam ettim.

 

"Deva-"

 

"Güneş-" aynı anda birbirlerinin isimlerini söylemeleri tesadüf müydü acaba?

 

"Sen söyle-"

 

"Sen söyle-" burnumdan güldüğümde Melek'in de güldüğünü duydum.

 

"Lütfen sen söyle." Dedi Güneş arkasına daha da dönerek.

 

"Peki, ben o kavgada seni kırdıysam yani eğer seni üzdüysem özür dileri-"

 

"Hayır hayır! Ben aslında özür dilemek istiyorum."

 

"Hayır özür dilenecek birşey yok. Hem sen ve Jir'in arasındaki konuydu. Ben aslında tehdit olayına kızdığım için öyle dedim yoksa Pilot'a söylediklerim sadece sözde kaldı. Ben Jir benim kardeşim gibidir hatta kardeşimdir. Ama Pilot öyle diyince bende direk savunmaya geçtim." Deva sustuğunda Güneş'in derin bir nefes verdiğini duydum.

 

"Haklısın Deva, bende olsam bende öyle yapardım ki yaptım. Ama kesinlikle sana kızgın veya kırgın değilim." Bu sefer derin nefes veren Deva'ydı.

 

"Bunu duyduğuma sevindim. Ben asla sana kırgın veya kızgın değilim. Arkadaş mıyız?"

 

"Arkadaşız."

 

"Bende küçük arkadaşınızım." Dedi Melek gülerek. Arabanın içini dolduran telefon sesiyle telefonun kimin olduğunu düşündüm fakat telefon benimdi. Bir elim direksiyonda birde cebimde telefonumu arıyordum. Telefonu bulduğum an telefonu Güneş'e uzatım. Çünkü önümüzdeki erkeklerin arabası hızlanmıştı.

 

"Kim arıyor?" Dedim daha da hızlanarak.

 

"Giray ama gir ve ayı ayrı yazılmış." Dedi gülerek.

 

"Meşküle al." Dedim. Telefonun sesinin kesilmesiyle meşküle aldığını anladım.

 

"67 tane mesaj atmış ve bugün 17 defa aramış." Omuzları silktim ve arabayı sürmeye devam ettim.

 

"Neden Giray abinin telefonlarını açmıyorsun abla."

 

"Vakit bulamadım." Dedim yalana baş vurarak.

 

"Gir ayrı ay kim?" Deva'nın sorusuyla arabada gülüşmeler başladı.

 

"Gir ayrı ay Kara Akrebmizin eski sevgilisi."

 

"Senin sevgilin mi var hemde eski?"

 

"Var ve 7 aya kadar çıktılar. Sonra Akrebmize bir adet evlenme teklifi geldi."

 

"Siktir." Dedi şaşırarak Deva. Dilimi damağıma vurarak arabayı daha hızlı sürmeye başladım. Ben ne kadar hızlı sürersem önümüzdeki Pilot'un kullandığı araba o kadar hızlanıyordu.

 

"Sonra Akrep kabul etmedi ve bunlar ayrıldı."

 

"Şimdiyse köpek gibi pişman ve ablamdan bir şans daha istiyor." Melek'in dediğiyle dikiz aynasında ona bakış attım. Alt dudağını ısırıp koltuğuna sinip sustu.

 

"Neden kabul etmedin ki?" Dedi Deva daha da meraklanarak.

 

"Bakın geldik, hadi inin." Dedim konuyu değiştirerek. Arabayı sahil kenarında bir yol kenarına park ettikten sonra arabadan ilk ben indim. Temiz havayı derin derin soludum. Az önceki konunun arabada başka birinin yanında açılması beni rahatsız etmişti. Her ne kadar Deva ile artık arkadaş olsakta yinede tam anlamıyla ona güvenmiyordum.

 

"Arabayı neden bu kadar hızlı sürdün? Bir sorun mu var?" Dedi Yanımda duran Savaş.

 

"Hayır yok."

 

"Abla yine arıyor."

 

"Kim arıyor?" Dedi benden önce davranarak Savaş.

 

"Ver bana, siz gidin ben geliyorum." Telefonu elime alıp bana merakla bakan Pilot'a göz kırptım. Ağzımı oynatarak 'Giray' dedim. Yeni anlamış gibi göz kırptı.

 

"Selam söyle enişteme!" Pilot'un dediğiyle elimi alnıma vurdum.

 

"Enişte mi?" dedi Jir.

 

"Bildiğimiz enişte." dedi Deva gülümseyerek.

 

"Yani nerdeyse enişte." Pilot'un dediğini duymamazlıktan gelip sahil kenarına yürüyüp bir banka oturdum. Elimde duran telefonu açıp kulağıma yasladım.

 

"Alo neredesin Özgün? Kaç gündür meraktan öldüm."

 

"Sana da merhaba Giray! Vakit olmadığı için sana dönemedim kusura bakma." Dedim sesimi yumuşatarak.

 

"Önemli değil yavrum." İçimden kusma hissi geldiği için telefonu kulağımdan uzaklaştırdım. Yavrum neydi be! Telefonu tekrardan kulağıma yaklaştırdım.

 

"İşten de ayrılmışsın. Sahi neden ayrıldın işten?" Kendisini hala sevgilim olduğunu düşünüyordu sanırım.

 

"Biz sevgili değiliz artık. Bana hesap soramazsın." Dedi sinirlenerek.

 

"Sadece sordum Özgün. Evine girdiğinde orda yeni insanlar vardı. Ve senin taşındığını söylediler." Dedi hala hesap soruyordu. Galiba bunun farkında değildi yada bilerek yapıyordu.

 

"Bana hesap soramasın Giray. Kapatıyorum görüşürüz." Deyip telefonu yüzüne kapatım. Ben nasıl dayanmışım bu adama acaba? Nasıl bana hesap sorabilrdi Karşımda duran denizin sesinini gibiydi. Gözlerimi kapatıp anın tadını çıkarmaya çalıştım. Ama burnuma gelen çikolata kokusu yüzünden bütün odağım başka birşeye hatta başka birine gidiyordu. Yanımda hissetiğim hareketlerle yanıma oturduğunu anlamıştım.

 

"Sevgilin olduğunu bilmiyordum." Dedi sadece sesini duyduğum Savaş. Bir yatalak gibi sadece duyuyor başka bir yerini kımıldatmıyordum.

 

"Eski sevgilim." Dedim sonunda tepki vererek. Gözlerimi açıp yanımda oturan Savaş' a baktığımda dikkatle bana baktığını gördüm.

 

"Anladım." Dedi soğuk bir sesle ardından ayağa kalkıp elini bana uzattı. Fakat eline ihtiyaç duymadan ayağa kalktım. Yukarda kalan elini indirip cebine koyup önden yürümeye başladı. Arkasından yürümeye başladım ama hızlı yürüdüğü için resmen koşuyormuş gibiydim. Sonunda durduğumuzda inanılmaz bir balık kokusu almamla derin bir nefes aldım. Balık ekmek yemeye gelmiştik ve balık çok severdim. Deniz manzarasına karşı bir masada oturmuş altı kişiyi görmemle onlara doğru yürümeye başladım. Ateş ve Pilot'un arasına oturdum. Savaş gelip çaprazımda boş olan Jir ve Deva'nın arasına oturdu.

 

"Birşeyler sipariş ettiniz mi?" Dedi Savaş sorarak.

 

"Balık ekmek sipariş ettik. Zaten başka birşey yok." dedi Pilot gülümseyerek.

 

"Balık yemeyen var mı?" dedi Savaş herkese bakarak.

 

"Yeriz biz," dedi Güneş daha çok beni, Melek ve Pilot'u ima ederek.

 

"Bizde yeriz," dedi Jir bizim gibi yapıp Ateş, ve Deva'yı ima ederek.

 

"Peki," dedi Savaş kısa keserek. 5 dakika sonra elinde bir tepsiyle ve rakı şişesi ile gelen genç bir çocuk geldi. Tepsiyi ve rakıyı ortaya bırakarak geri gitti.

 

"Kim rakı istedi?" Dedi Savaş. Herkes İşaret parmağıyla Pilot'u gösterince Pilot yalandan şaşırmış gibi yapıp elini dudaklarına götürdü.

 

"Hayinler, ben size demedim mi sorarlarsa beraber sipariş ettik diyecektik." Herkes gülmeye başladı Jir hariç. Kendi kendine yemek yiyip sesizce oturuyordu. "Lan ne tür uzmansınız siz?"

 

"Ne uzmanı?" Dedi Ateş elindeki ekmekten bir ısısrık alırken.

 

"Satış uzmanı bebeğim." dedi Pilot. Bu sefer Jir'de güler gibi olmuştu ama kendini sıkıp gülmemeyi başardı.

 

"Şimdi içmeyelim. Bir yere gidip içelim. Dansta ederiz hem." Dedi Pilot Savaş'a bakarak. Herkes pür dikkat Savaş'a odaklanmış bakıyordu. Jir bile istekli gibi bakıyordu.

 

"Olur gideriz." Dedi Savaş bu halimize gülerek. Artık daha sık gülmeye başlamıştı. Çatık kaşlı hali hâlâ vardı ama bu güler yüzü biraz daha çoğalmıştı sanki. Telefonunu cebinden çıkartıp ayağa kalktı uzaklaşıp kulağına yaklaştırdığı telefonuna birkaç kelime söyleyip kapattı. Masaya geri döndüğünde hızlıca önümüzdeki balık ekmekleri yiyip kalktık. Savaş hesabın ödeyip yanımıza geldi. Aslında bizden biride ödeyebilirdi ama bize verdiği kredi kartlarındaki parada onun parası olduğu için biz bile ödesek o ödemiş gibi oluyordu.

 

"Gecelere akıcaz." Dedi Güneş sevinçle ama beş saniye sonra yüzü asıldı. Giydiği mavi kazağı çekiştirip, "böyle mi gidicez?" Dedi.

 

"Evet, bence bir sorun olmaz. Hem ben sadece balık ekmek yemek için böyle giyinmenizi söylemiştim. Planda bu yoktu." dedi haklı olarak Savaş..

 

"Zerık senin ne saçın başın, nede kıyafetin kimsenin umrunda değil." Dedi Jir iğneleyici bir sesle.

 

"Piskopat gelirsem oray-"

 

"Uzatmayın." Deyip Güneş'in kolundan tutuğum gibi arabaya doğru yürümeye başladık. Oflayarak kolunu benden kurtarıp arabaya bindi. Herkes arabaya bindiği an sürmeye başladım. Yine önden onlar gittikleri için biz takip ediyorduk. Biraz sonra bir gece kulübünün önünde durduk. Arabadan ilk biz kızlar indiğimizde içeri geçmek istedik ama iki iri yarı adam buna engel oluyordu.

 

"Giremezsiniz!" Dedi siyah takım giymiş adam.

 

"Neden?" Dedi Melek cesaretle.

 

"Çünkü buraya ancak tanınmış insanlar gelir."

 

"Yani zenginler." Dedi Günaş alayla.

 

"Lütfen hanımlar zorluk çıkartmadan gidin."

 

"Hanım sensin." Dedi Deva sesini yükselterek. Kadın demese bile bayan diyebilirdi.

 

"Bakı-"

 

"Bir sorun mu var?" Dedi lafımı bölüp arkamızdan gelen Savaş. Yanımda hissetiğim hareketle yanıma Pilot gelmişti.

 

"Yok Savaş bey, bu hanımlar gidiyordu zaten."

 

"O hanımlar diyen ağzını siks-"

 

"Bu gördüğün dört kadın da bizimle." Dedi Savaş kadın kelimesine vurgu yaparak. Konuşması Güneş'in küfür etmesini önlemişti. Adam afalayarak yüzümüze bakmaya başladı.

 

"Şimdi kaldın mı mal gibi?" Dedi Jir adama zafer bakışları atarak.

 

"Ben öz-özür dilerim bilmiyordum." Adam sağa çekilerek kapıyı gösterdi. Kapıya yürümeye başlayınca Güneş adama yaklaşıp konuştu.

 

"O hanımlar diyen ağzını siksinler göt herif." Dedi Güneş gülümseyerek. Adam hâlâ kafasını kaldırmamıştı. Girdiğimiz kapının önünde merdiven vardı onu geçerek uzun bir koridora girdik. Fakat burda bir sorun vardı. Yanımda Melek vardı ve etrafta birbirini duvara sıkıştırıp öpüşen çiftler vardı.

 

"Melek bakma sen, bu sahne +18'e giriyor." Dedi Pilot Melek'e bakarak. Fakat Melek sanki bu çok normalmiş gibi tepkisizdi.

 

"Ben artık büyüdüm yaşın bir önemi yok ki Pilot abi asıl önemli olan gördüklerimiz ve her insan öpüşür." Dedi olgunlukla. Bileğimdeki rahatsız olduğum fuları çıkartıp pantolonun cebine koydum.

 

"Vay vay vay kız sen bu kadar olgun muydun? Aferin yaşı küçük gördükleri büyük olan kız." Deyip Melek'in yanağından makas aldı. Koridor sonunda bittiğinde bir balkon gibi biryere çıkmıştık. ışıktan dolayı gözlerim kamaşmıştı. Bu kadar ışık çok göz yoruyordu. İçerisi buram buram içki kokuyordu. Balkon sayesinde mekana kuş bakışı bakmaya başadım. Gerçektende kocaman bir yerdi. Tam karşımda bir DJ kabini, sağda köşede büyük bir bar, arkaya doğru sıralanan küçük masalar, yanlarda duran koltuklar ve ortada dans eden, öpüşen hatta başka başka şeyler yapan insanlar vardı. Aşağıya indiğimde artık bizde o insanlardan biri olmuştuk.

 

Yuvarlak boş bir masanın etrafında toplandığımızda müziğin sesi artık daha fazla gelmeye, ikide bir renk değiştiren ışıklar sanki daha fazla göz yormaya başlamıştı. Barda çalışmıştım fakat bu kadar büyük bir yerede ilk kez geliyordum.

 

"Ne içersiniz?" Dedi Pilot bağırarak.

 

"Bağırma gerizekalı!" Dedi Güneş Pilot'un omzuna vurarak. Yanımızdan geçen garson tam bize yaklaşıp elinde duran tepsiyi bize yaklaştırmıştı ki Jir ondan önce davranıp tepsiyi elinden alıp masaya bıraktı.

 

"Gidebilirsin." Dedi Jir garsonu resmen kovarak. Garson ikiletmeden başıyla selam verip uzaklaştı.

 

"Şimdi biz bir oyun oynayacağız." Dedi Ateş. Elimdeki küçük bir yudumluk içkiyi kafama dikip ona baktım.

 

"Ne oyunu?" Dedim merakla.

 

"Şimdi teker teker her birimiz bir soru sorucak. Eğer o soruda geçen soruya cevabınız olumluysa içkiyi içeceksiniz, yok eğer olumsuzsa içkiyi içmeyeceksiniz." Dedi bir çocuk gibi hevesle anlatarak.

 

"Peki amaç ne?" Dedi Pilot bağırarak. Aslında bağırmasına gerek yoktu sesini azıcık yükseltip konuşsa onu duyardık ama Pilot bağırmayı seçmişti.

 

"Birbirimizi daha iyi tanıma şansı." Dedi Ateş parmağını şıklatarak. Aslında iyi olurdu. Belki birbirimize güvenirdik bu oyun aracılığıyla.

 

"İlk kim soru sorucak?" Dedi karşımda duran Savaş.

 

"Bence Ateş başlasın sonuçta oyunu bulan o." Dedim ikinci bardağımıda içerken. Herkes kafasını salayınca Ateş'e bakmaya başladık ama Pilot konuşmaya hatta yine bağırmaya başladı.

 

"Hepimiz kafamızı sallayınca şeye benzedik, hani şu arabanın önüne konulan köpekler varya ona." Dedi ve kahkaha atmaya başladı. Kimse gülmeyince susup utançla yüzümüze bakmaya başladı.

 

"Söyleyeyim dedim." Pilot'un dediğiyle Ateş'e odaklanmaya başladık. Ateş bağırmayıp biraz sesini yükseltmişti.

 

"Bu grupta ilk birbiriyle arkadaş olan kim?"

 

"Ben ve Akrep sanırım bu yıl gelecek yıl 5. Yıl olucak inşallah." Dedi bana bakıp öpücük attı Bardaklarımızı kaldırıp tokuşturduk ve içtik.

 

"Peki sıra bende, bu grupta hiç birbirine yalan söyleyen var mı?" Jir'in dediğiyle hepsinin yüzüne baktım. Ve aynı anda herkes bardağını kaldırıp içti. Melek bile içmişti acaba bana mı yalan söylüyordu yoksa başkasına mı?

 

"Wow! Baya yalancıyız demek ne mutlu. Sıra bende bu grupta birbirinden nefret edenler kimler?" Dedi Pilot. Kimseden nefret etmiyordum ama kimin kimlerden nefret ettiğini biliyordum. Tabiki de Jir ve Güneş içmişlerdi.

 

"Sıra bende, bu grupta kim kimi sevdi. Tabi kendi arkadaşlarınızdan hariç?" Dedi Güneş. Aslında hepsine güvenmesemde hepsine kanım ısınmıştı. Yarı dolu bardağı olan Melek ilk içen oldu. Yaşı küçük ve içkiye pek alışık olmadığı için bardağını yarım doldurmuştuk. Jir hariç hepimiz içkimizi içtik.

 

"Şimdi sıra bende, hayatınızda hiç gerçekten aşık oldunuz mu?" Dedi Deva. Ben hiçbir zaman bir erkeğe aşık olmadım. Sadece deneme amaçlı çıkmışlarım olmuştu. İlk içen Melek, Deva ve Pilot olmuştu. Benim bardağına dokunmamam sanki hepsinin gözüne batmış gibi yüzüme bakmaya başladılar.

 

"Enişteme aşık değil misin kız?" Dedi Pilot merakla.

 

"Sen Lezbiyen değil misin?" Dedi Ateş aydınlanma yaşayarak.

 

"Lezbiyen misin?" Dedi Deva gözlerini kocaman açarak. Elimi anlıma vurup Ateş'e bakmaya başladım.

 

"Kızlar ilgi alanıma girmiyor Ateş." Dedim gülümseyerek ardından Pilot'a döndüm. "Aşık değilim ve o senin enişten değil Pilot." Deyip karşıya bakmaya başladım. Karşımda gülümseyen bir adet Savaş bulmuştum.

 

"Peki sıra bende," dedim gülümseyerek. "Bugüne kadar hiç bir insana zarar verdiniz mi?" Dedim yutkunarak.

 

"Ben arkadaşımı bilerek yere itmiştim o sayılır mı?" Dedi Melek.

 

"Sayılır sayılır." Dedim ve içkisini içişini izledim. Ardından Ateş, Deva, Jir, İçti. Güneş yutkunarak bardağını kaldırıp içti. Savaş eline aldığı bardağı gözünün içine bakıp tekte içmişti. Şaşırmıştım aslında ama Güneş ve Deva'ya. Çünkü onların bir insanı öldürmesi veya zarar vermesi aklımın ucundan bile geçmezdi. Soru sorup tepsideki tüm bardakaları içmiştik. Ama şuan sarhoş olan hiç kimse yoktu. Savaş hiç soru sormamış sadece cevap vermişti. Biten içkilerimizi görünce ayağa kalktım.

 

"İçki almaya gidiyorum." Deyip yürümeye başladım. Arkamdan Güneş yanıma gelip koluma girdi. Bara ulaştığımızda barmenden bir içki şişesi istedim. Masaya döndüğümde sadece Savaş, Jir ve Pilot vardı. Güneş'e döndüğümde ne diyeceğimi hissetmiş gibi konuşmaya başladı.

 

"Melek ve Deva lavaboya gitti Ateş'te onları yalnız bırakmak istemedi. Birazdan gelirler." Dedi en azından rahatlamıştım. Yanımda hissetiğim hareketle kafamı yanıma çevirdim. Yanımda daha önce görmediğim esmer adam resmen bana yapışmıştı. Gözlerimi kısıp ondan uzaklaştım ama daha da yapışıyordu. Adam kulağıma yaklaşıp fısıldamaya başladı.

 

"Çok güzelsin." Dedi ama bu sözlerini duymamış gibi uzaklaştım. Güneş'e baktığımda onunda yanında bir kumral adam saçıyla oynuyordu. Güneş adamın elimi itip bana döndü. Yanımda hissetiğim nefes ile irkildim. Yanımdaki adam saçımı kokluyordu. Adamı itip saçıma dokunup kokladığı yeri silmeye çalıştım. Hızlıca kulağıma yaklaşıp konuşmaya başladı.

 

"Çok güzel kokuyorsun bebeğim. Bu kokunu evimde yatağımda anlayacığın heryerde istiyorum." Deyip geri çekilip göz kırptı. Adamın sipariş ettiği yarılanmış içki bardağını alıp tüm gücümle kafasına geçirdim. Adamın kafası kanamaya başlamıştı fakat bir sorun vardı benimde elim kanıyordu.

 

"Oruspu." Diye bağırınca yanağına sert bir yumruk geçirdim ama adam saçıma asılnca dudaklarımdan bir inleme kaçtı. Yanımda duyduğum çığlıkla, saçımı tutan adamın karnına dirseğimi geçirip iki büklüm oldu adamı yere itip arkamı döndüm. Yere düşmüş Güneş'i görmemle adamın üzerine yürümeye başladım fakat benden önce davranıp adama resmen uçan tekme atan Jir ile donup kalmıştım. Fakat saçımdan tutulup yere itilince dirseğimi yere vurmuştum. Müzik sesi kesilmiş etrafta kavga eden insan sayısı artmıştı.

 

"Lan şerefsiz!" Diye bağıran Pilot adama sertçe yumruk atıp sendelemesini sağladı. Adamın arkasına geçip dizine vurdu, adam dizlerinin üstüne çöktüğünde karşısına geçip Pilot'a bakıp gülümsedim. Adamın arkasına geçip kollarından tuttmuştu. Yürüyüp adamın kafasını tutup dizimle sertçe çenesine vurdum ve adamın ağzından kan akmaya başladı yere tükürdüğünde bir dişinin düştüğünü gördüm. Bayılmak üzere adama yaklaşıp kulağına fısıldamaya başladım.

 

"Kanında boğul şerefsiz." Deyip ardından ondan uzaklaştım. Pilot adamın sırtına vurduğunda adam yere düştü. Jir'e baktığımda iki adamın kollarından tutuğunu bir diğer adamın ise karnına vurduğunu gördüm. Güneş elindeki içki şişesini Jir'e vuran adamın kafasına geçirdi ve adam bayıldı. Koşup kollarından tutan adama vurmak istedim ama önüme bir tane daha adam çıktığından Jir'e yardıma gidemedim. Ama Pilot ona yardım ederek o adamlardan kurtulamsını sağlamıştı. Elimi sütyenime götürdüğümde adamın bakışları oraya döndü.

 

"Beni tahrik mi ediyorsun sürtük?" Dedi. Gülümseyip yanına yaklaştım. Ne yaptığımı anlamaya çalışıyor gibi bakmaya başladı. Sütyenimden çıkardığım neşterin kapağını açıp yüzüne hızla bir çizik attım. Daha ne olduğunu anlamadan sol elimle yüzüne yumruk attım çünkü sağ elim hala kanıyordu ve neşter tutuyordum sağ elimle. Yüzü sağa düşen adamın karnına tekme atıp yere düşmesini sağladım.

 

Tam üzerine atlıyordum ki yanıma gelip kolumdan çeken Savaş ile beraber durdum. Onu bu kadar kalabalıkta hiç görememiştim. Yüzüne baktığımda dudağı kanıyordu. Beni hala çekiyordu ve ben ne olduğunu anlamamaıştım. Bağıran, kavga eden insan sayısı baya çoğalmıştı. Biz kavga edince onlarda kavga etmeye başlamıştı sarkhoş olmalarında cabasıydı tabi. sağa baktığımda Jir, Güneş ve Pilot'un orda olmdaığını gördüm.

 

Savaş sağ elimi tutup hızlı hızlı yürümeye devam ediyordu. İkimizinde eli ıslanmıştı fakat ıslklığı sağlayan benim kanımdı. Acaba ona yaralı elimi tutuğunu söyleyip bir tane tokat atsam mı? Çok saçma olacağından yürümeye devam ettik. Geldiğimiz yerin tam tersi olarak başka bir yerden çıkışa gidiyorduk. Sonunda dışarı çıktığımızda aniden üşümüştüm. Dışarısı buz gibiydi. Savaş elimi bırakmayarak karanlık sokakta yürümeye devam etti. Sonunda durduğumuzda sonunda bana dönmeyi akıl etmişti. Üşüdüğümden, yorgunluğumdan, kan kaybettiğimden ve az önceki aksiyondan sonra titremeye başlamıştım.

 

"Hassiktir!" Deyip elini elimden çekip kestiğim yere bakmaya başladı. "Acıyor mu?" Kafamı hızlıca iki yana salladım. "Üşüyor musun?" Bu sefer kafamı olmulu anlamda salladım. Üstündeki kot ceketi çıkartıp bana giydirdi. "İyi mi böyle?" Dedi yüzünü yüzüme doğru eğerek.

 

"Neşterimi düşürdüm." Dedim üzülerek ama benim aksime bu halime gülümsemişti.

 

"Elini sarmamız lazım, ama yanımda bir şey yok." Cebimden çıkarttığım fuları ona uzattım. Aldığı fularla pekte aydınlık olmayan sokakta bağlamaya çalıştı. Baş barmağım ve işaret barmağımın arası kesilmişti aslında daha çok baş parmağımın üstü kesilmişti. Bağlandıktan sonra yüzüne baktım.

 

"Diğerleri nerede?" Dedim daha fazla merakımı gizleyemeyerek.

 

"Onlar ön kapıdan çıktılar, arabaları alıp buraya gelecekler." Anladım anlamında kafamı sallayıp yürümeye başladım. En azından yürürsem ısınırdım.

 

"Akrep, o adam sana barda... Ne dedi?" Gözlerimi çevirip Okyanus gözlerine baktım. Söyleyip söylememek arasında gidip geliyordum. "Konuş susma." Dedi meraklanarak. Boğazımı temizleyip konuşmaya başladım.

 

"Çok güzel koktuğumu söyledi ve." Deyip yutkundum.

 

"Ve?"

 

"Ve bu kokuyu-" çalan araba kornası ile lafım bölünmüştü ve bu iyi olmuştu. Savaş'a son kez bakıp arabaya doğru yürümeye başladım. Arabanın arka koltuğuna oturdum. Yanımda Melek vardı, önde Pilot ve yanına oturup kapısını kapatan Savaş vardı. Sanırım diğerleri eve gitmişti.

 

"Abla iyi misin?" Dedi korkuyla bana bakan Melek.

 

"İyiyim Meleğim, iyiyim." Yaklaşıp başını omzuma koydu. Başından öpüp yanağımı kafasına yasladım. Çok yorgundum hem fiziksel hem de ruhsal olarak o adamın dedikleri ve dış etkenler beni daha da yormuştu. Melek'in kokusu ve şuan üstümde Savaş'ın kokusu birbirine karışıp yeni bir koku ortaya çıkarmışlardı resmen. Bu alışılmadık kokuya daha da fazla dayanamayarak gözlerimi kapattım.

 

Havalandığımı hissediyordum ama gözümü açamıyordum. Yorgunluktan göz kapaklarım bile ağır gelmişti. Kimin kollarında olduğum kokusundanda anlaşıldığı üzere Savaş'tı. Kafam göğsüne geliyordu. Ve kokusunu en yakın olabilecek şekilde hissediyordum. Çikolata kokusunu buram buram hissediyordum. Acaba şambuanı mı böyle kokuyor yoksa parfümü mü? Kendisine has bir kokuda olabilirdi tabi ama kokusu çok güzeldi.

 

"Koltuğun üzerine bırakalım." Dedi bir ses.

 

"Elide yaralı." Dedi bir diğer ses. Sahi elim yaralıydı.

 

"Ben yarasına bakarım ama dikiş atılacaksa uyanabilir." Bu ses tam bir doktor sesine sahip olan Deva'nın sesiydi. Yumuşak biryer ile sırtım buluşunca gözlerim açılacak gibi oldu ama açamıyordum. Yine kendimi uykunun kollarına bıraktım.

 

Kaç dakikadır yada kaç saatir uyuduğumu bilmiyordum ama sonunda uyanmıştım. Gözlerimi açtığımda etrafıma baktım, tekli koltukta oturmuş hatta uyuyan Savaş'ı görmemle ufak bir şok yaşadım. Kalkmaya çalıştığımda her yerimin sızladığını hissettim. Yaralı elim sarılmıştı. Kolumdaysa serum vardı. Yavaşça uyuduğum L koltuğa kalkıp oturdum. Üzerimde şortum ve tişörtüm vardı, biri üstümü değiştirmişti. Yavaş yavaş kalktım fakat başım döndü, gözlerimi birkaç kez kapatıp açmamla dengede durabilmiştim. Galiba serumdan dolayı başım dönmüştü.

 

L koltuğun üzerinde duran küçük battaniyeyi alıp Savaş'ın yanına yürüydüm. Pikeyi acıyan elime rağmen açıp üstüne örtüm. Bunu bekliyormuş gibi yüzünde küçücük bir tebessüm oluştu. Acaba nasıl bir rüya görüyordu. Yürüyüp kendi eski yerime uzanıp ona doğru döndüm. Oturduğu yer rahat değildi bide uymuştu. Yüzüne gelen birkaç tutam saçı geriye çekmek istedim. Ama elimi saçına götürdüğüm an uyanırsa ne yapmaya çalıştığımı anlamzdı ve beni sapık diye adlandırırdı. Üstünde hala siyah tişörtü vardı ve üzerine battaniyeyle örtüğüm zaman pantolonunuda değiştirmediğini görmüştüm. Acaba niye burada uyumayı tercih etmişti. Sonuçta diğerlerindende biri kalabilirdi. Uyumasını geçtim üstünü bile değişmemişti. Ne yapmaya çalışıyorsun Savaş Köksal? Gözlerimi yine kapttım karşımdaki adam bu akşam son gördüğüm yüz olmuştu.

 

Yüksek müzik sesi ile gözlerim fal taşı gibi açıldı. Tepemde dikilen gülümseyen Pilot ile neden başımda dikildiğini soran gözlerle baktım. Ama bu onun pekte umrumda değilmiş gibiydi.

 

"Uyan Ali'm uyan uyan uyanmaz oldun. Yedi bıçak yarasına dayanmaz oldun!"

 

"Ne oluyor Pilot." Dediğimle yaklaşıp anlımı öptü.

 

"Bi uyanmadın be kızım. Bir bıçak yarasına dayanmaz oldun" Dedi uzaklaşıp koltukta oturunca bende kalkıp yanına oturdum. Yaralı elimi tutup incelemeye başladı.

 

"Salaksın sen, nasıl kendine zarar verdin." Deyip yaralı elimden öptü.

 

"Bilmem bir anda oldu." Dediğimle dilini damağına vurdu. Oflayan Pilot'u koltukta bırakıp ayağa kalktım. Merdivenlerde gidip ilk adımı attığımda Pilot'un sesini duydum.

 

"Çıkabilecek misin?" diye sorduğunda ona bakıp kafamı salladım. "Savaş 5 dk sonra bizi masada bekliyor, herkes hazırlanıyordu bende seni uyandırdım." Beni düşünüp uyandırmaya gelmişti.

 

"Tamam gamzelim." Dedim ve yukarı çıkmaya başladım. Odaya girdiğimde su sesi geliyordu sanırım Deva duş alıyordu. Aynanın karşısına geçtiğimde dağılmış saçlar, kızarmış gözler ve yaralı bir el ile dünki halimden eser yoktu. Hızlıca üstündümdekilerini çıkartmaya başladım fakat tek elle pekte hızlı olamıyordum. Sonunda üstümdekileri çıkarttığımda derin bir nefes aldım. Bir eşofman ve tişört giyip sonunda başardığını şükredip aynadan kendime baktım. Banyodan Deva çıktığında başına sardığı havluya gülümsedim çok tuhaf bir şekilde sarmıştı. Beni görünce gülümseyip yanıma geldi.

 

"Günaydın." Dedim gülümseyerek.

 

"Günaydın." Deyip yaralı elimi alıp sargılı yere bakmaya başladı. Fakat küçük bir daire şeklinde kan akmıştı.

 

"Bunu tekrar sarmamız lazım." Dediğinde kafamı olumlu anlamda sallayıp banyoya gittim. Kendime biraz çeki düzen verdiğimde tekrar odaya döndüm. Odada yardım çantası olmadığından odadan çıkıp mutfağa doğru yürümeye başladık. Mutfaktaki küçük sandalyeler sen birine oturup ilk yardım çantasını getirmesini izledim.

 

"Dün biz lavaboya gittiğimizde kavga çıkmış. Daha ne olduğunu sormadan dışarı çıkartılıp arabalara bindik. Sonrası zaten senin yaralı halin Jir'in yaralı hali falan işte." Jir'mi yaralanmıştı.

 

"Jir'mi yaralandı?" Dedim merakla. Jir'in yaralandığını bilmiyordum. Yavaşça açtığı sargıyı kenara bırakarak konuşmaya başladı.

 

"Karın bölgesinde küçük bir kesik." Dedi yutkunarak. "Ama birşeyi yok." Verdiği nefesiyle kesilen yere pansuman yapmaya başladı. Yaraya bakmamaya çalışıp kafamı sağa çevirip gözlerimi kapattım.

 

"Acıya bilir biraz." Deyip pansuman yapmaya devam etti. Elime değen sıvı hem yaraya iyi gelip hemde canımı nasıl bu kadar yakabilirdi. Sonunda elimi yine sarmaya başladığında gözlerimi açmaya başladım. Kapıda beni izleyen Savaş ile şaşırmıştım. Kafamı sağ omzuma düşürüp tek kaşımı kaldırıp ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalıştım.

 

"İçerde sizi bekliyoruz." Deyip mutfaktan çıktı. Deva işini bitirip hızlıca çantayı topladı. Beraber mutfaktan çıkıp salona doğru yürümeye başladık. Masaya gelmemizle tüm gözler bize dönmüştü. Daha kahvaltı yapmamışken neyin konuşmasıydı bu şimdi. Kısa bir günaydın faslından sonra masadaki yerimi aldım. Jir biraz halsiz görünüyordu acaba Deva'nın dediğinden daha mı derindi yarası.

 

Gözlerimi Jir'den alıp Savaş'a bakmaya başladım. Okyanus gözleri bir karar veriyormuş gibiydi. Aramızda pek mesafe olmadığından kokusunu çok net duyabiliyordum. Sonunda karar vermiş olucak ki yaslandığı sandalyede dikleşip konuşmaya başladı.

 

"Bugün birşeye karar verdim." Derin bir nefes alıp kararlılıkla hepimizin gözlerine baktı.

 

"Artık başlıyoruz." Ağzından çıkan kelimelerin ne anlama geldiğini düşündüm. Ne demekti 'artık başlıyoruz' kelimesinin anlamı, belkide bir çok anlamı vardı. Fakat şuan soru şu bu kelime bizim için ne anlam geliyordu. Gözlerime yine aynı güvenle bakıp konuşmaya başladı.

 

"Savaş başlıyor."

 

.....

Merhabalar!

 

Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Bu bölümü yazmak için kendimi, beynimi çok zorladım. Ve işte karşınızda 7. Bölüm, inşallah 70. Bölümüde görürüz.

Okuyan, oylayan ve yorum yapan herkese sonsuz teşekkürler...

 

Bölümle alakalı sorular..

 

Sizce Jir ve Güneş'in kavgasında sizce kim haklıydı?

 

Soru sorma oyununda en beğendiğiniz soru neydi?

 

Görüşlerinizi yorumlara veya panoya yazabilirsiniz.

Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın.

 

Instagram: aci_intikam_official, hatice.heja-

 

Sevgilerle...

 

 

Loading...
0%