Yeni Üyelik
12.
Bölüm

12. Çikolata

@hayal_crtk


😍😍😍😍😍😍😍😍😍

🌜❄🌛🌜❄🌛🌜❄🌛

Ruhların bedeni gibiydi kalbim , görüyordun ama dokunamıyordun , dokunuyordun ama hissedemiyordun çünkü içinden geçip gidiyordu herkes , sadece yaralar gözüküyordu kalbimde , bedenime inen her darbe, her yara, her acı sadece kabimde gözüküyordu. Ben buydum işte yarayı bedenim alırdı acıyı kalbim çekerdi , çığlığı boğazım atardı sesi kalbim duyardı , yaşı gözlerim dökerdi hıçkırığı kalbim atardı ve bedenim yaşardı kalbim zaten ölmüştü.

Şah damarımın hemen üzerindeki sivri dişler yerini sevmişçesini boynumda oyalanıyor ve haylaz kıpırtılar yapıyorlardı , hayır sandığım gibi Metehan beni ısırmamıştı ve hala yaşıyordum , onun dişleri boynuma geçirilmeyi beklerken ben yaşıyordum , kalbim göğsümü yaracak gibi atarken ben yaşıyordum , bu adam benimle fareyle oynar gibi oynarken ben yaşıyordum.

Boynumdaki dişler hareket edince huylanıp boynumu büktüm ama tehlikeli adam bu hareketimden pek hoşlanmamıştı. Sol eli yavaşça saçlarımı bulunca geçmiş aklıma doluştu , ve ben korkuyla geri çekilmeye çalıştım , zira bu çocuğun odasında sırf uyuya kaldım diye saçlarıma dolanan parmaklarını bir türlü unatamıyordum. Daha sonra beni tehdit edişini ve buz gibi suyla ıslatıp sabaha kadar klima karşısındaki gecem aklımdan çıkmıyordu , ben bana yapılanı asla unutmazdım ,unutamazdım çünkü unutmak için affetmek gerekirdi affetmek içinde mertebe , fakir biri zengini affedemezdi onun ne haddine zengini affetmek , ben fakir değildim ama zayıftım ve zayıf biri güçlüyü affedemezdi o kimdi ki. Kafasını boynuma gömen adam bir anlığına dişlerini damarlarımdan çekti ve koca yumruğuna saçlarımı dolayıp kafamı sertçe geri çekti, açıkta kalan boynuma açlıkla bakan vampir kızıl gözlerini şahdamarımda gezdirip yavaşça yüzüme baktı ve hırıltılı bir soluk verip yüzünü tekrar boynuma gömdü ama bu sefer boynumda keskin dişler yerine burnu vardı.

Vampirin içine çektiği derin solukla yutkundum.

"Kadın... zehir gibisin bana, içsem bir dert içmesem bin dert" kırmızı dudaklarından dökülen her nefes boynumu yaktı , ne demişti bu çocuk bana idrak edemedimde. "Yanmak için varsın güzelim" dolgun dudaklarını boynuma sürtüp kokumu içine çekti "ve ben yakmak istiyorum"
Asıl zehrin kendi olduğunu görmüyordu. Bakışı , dokunuşu , sesi , nefesi , anlına dağılmış siyah saçları , iblisvari gülüşü , kırmızı dolgun dudakları ve renkten renge giren büyüleyici gözleriyle bu çocuk zehirin ta kendisiydi. Ölmek için tek içeceğim zehir , kızıl zehirdi.

Vampir dolgun dudaklarını araladı ve soğuk nefesini boynuma bıraktı , dişleri şahdamarım üzerinde yavaşça oyalanıyordu. "Yanmaya hazır ol güzelim" ve şah damarıma gitmeye başlayan sivri dişlerle çığlığımı bastım. Artık dönüşü yok kızım atalarımızında dediği gibi 'ya hakına ya bokuna' sağ dizimi kırıp Metehan'ın bacak arasına sertçe geçirdim. Benden böyle bir atak beklemeyen Metehan acıyla inleyip dişlerini boynumdan çekti ve sesli bir küfür savurdu. Ahh sanırım bir vampiri kızdırmamalıydım çünkü karşımdaki adamın kızıl gözleri yakut gibi parlıyordu. Korkuyla yutkunup odadan çıktım ve koşarak alt kata indim. Son olarak arkamdan Metehanın tehditini duymuştum.

"O dizini kırıp eline vereceğim Sakar"
Bu ses öyle tehlikeliydiki , korkum iki katına çıktı. Alt kattaki salonda koşarak ilerleyip kapıya ilerledim ve tokmağı çevirdim ama kapı kilitli olduğu için açılmıyordu. Sinirle saçımı geriye itekleyip odada gözlerimi dolandırdım. Belki kapı kilidini kıracak bir şey bulabilirdim , ama odada işime yarayacak hiç bir şey yoktu. Tabi ya mutfakta kesin bir şeyler bulabilirdim , koşarak mutfağa girdim ve dolapların içinde sert ve sağlam bişey aramaya başladım... ama yoktu tam umudumu kaybedecekken gördüğüm uzun saplı tavayla keyifle gülümsedim bu işime yarardı. Evdeki vampirlerin beni izlediğini biliyordum , tıpkı avını izleyen aslan gibi... napacağımı merak ediyorlardı. Tavayı dolaptan alıp tekrar salondaki kapıya yöneldim ve etrafı üstün körü gözetleyip elimdeki tavanın sapını sıkıca kavrayıp kapının tokmağına geçirdim ama çelik tokmak pek kırılacağa benzemiyordu. Üst üste indirdiğim sert darbeler de sonuç vermezken nefes nefese kalmıştım. Son bir umut salonun camlarını kontrol ettim ama hepsinin dışında demirlik vardı , kaçışım yoktu artık... tam pes edecekken farketmediğim o pencereyi gördüm demirlikleri yoktu. Koşarak cama ilerledim kolunu indirip açmaya çalıştım ama açılmıyordu. İşte tam burda yine o meşhuuuur ata sözü devreye girdi 'ya hakına ya bokuna' diyip elimdeki tavayı koca cama indirdim. Koca cam önümde tuzla buz olurken istemsiz sinsice sırıttım. "Camın faturasını bana gönderin ödemesini yaparım" dedim seslice , duyduklarını biliyordum sinir olsunlar diye bilerek duymalarını sağlıyordum.

"Faturayı burda kesebiliriz güzelim" lanet olmasın , Metehan... korkuyla arkamı döndüm , tahmin ettiğim gibi dört vampirde karşımda duruyordu. Evet Hayal üçe kadar say camdan atla hadi güzelim. Yapabilirsin. Gözlerimi dört erkeğinde üzerinde yavaşça dolandırdım.

1  

Niye hepsi bana gözlerini kısmış bakıyordu ki?

2

Metehan bacak arana o kadar sert vurduğum için üzgün değilim aklım vuramadıklarımda.

Ya hakına ya bokuna...

Arkamı dönüp kırdığım cama tutundum ve kendimi yukarı çekip tam atlayacağım zaman arkadan belime dolanan kolla çığlığı bastım , ama koca bir elin ağzımı kapatmasıyla sesim boğuk boğuk çıkıyordu , beni camdan alan kimse ayaklarım yere değmiyordu ve ne kadar debelensemde bırakmıyordu. Can havliyle debelenmeye ve sesimi duyurmaya çalıştım ama pek işe yaramıyordu beni tutan çocuk sürükleyerek geri geri götürme başladı, gözlerimin önünde Metehanı görmemle beni yaklayanın o olmadığını anlamıştım , ayrıca Mert ve Batuhan da değildi. Meriç'di. Meriç beni sürükleyip serçe geniş koltuğa fırlattı. Dört vampirde başıma toplanınca korkuyla koltukta geriye kaydım , kaderde vampirler tarafından ölmekte varmış. "Mesele çok uzadı artık bitirelim" bu sözler hiç beklemediğim birinden çıkmıştı Mert. Dört vampirde kızıl gözlerini bana sunarak koltuğa yaklaştılar.

"Yaklaşmayın" dedim korkuyla. Sözlerimi umursamayan vampirler koltuğa iyice yaklaşınca korkuyla gözlerimi yumdu. Olsun ve bitsin. Ellerimi gözlerime koyup bekleme başladım , bakalım canım çok yanacakmı. Kollarımda hissettiğim parmaklarla istemsiz gerildim aynı zamanda boynumda ve saçlarımdada parmaklar hissediyordum ve bu durum nefeslerimin hızlanmasını sağlıyordu , gerçi kalbimde pek farklı duruda değildi. Kimse konuşmuyordu odada sadece benim derin soluklarım yankılanıyordu. Ve o an hiç beklemedim bişe oldu karnımda dans eden parmaklarla ellerimi gözlerimden çekip kahkalara boğuldum , evet yanlış duymadınız gülüyordum çünkü tam dört vampir tarafından gıdıklanıyordum. Karnımda hareket eden parmaklar beni ölesiye güldürüyordu çünkü ben inanılmaz huylanan biriydim. Özlellikle biri karnıma yanlışlıkla değse gülme krizine girerdim , karnımdaki parmaklar öyle hızlıydı ki küçük ellerimle gıcıklamalarını önlemiyordum. Kahka atarak parmakaları itmeye çalışıyordum ama olmuyordu en sonunda oturduğum koltuğa uzanmak zorunda kalmıştım çünkü gülmekten adam akıllı yerimde duramıyordum bile. Kahka atmamdan zevk alan dört vampirde dahada hırslı oynatıyordu parmaklarını.

"Du... dur... durun" gülmekten adam akıllı konuşamıyordum bile. Ellerimle karnımdaki parmakları itmeye çalışırken iki eliminde tutulup kafamın üstünde birleştirilmesiyle , içimden küfürler savurdum ellerimi tutan Mert'ti "ha... hayır" itrazıma kahka atan Mert bana üstten göz kırptı ve arkadaşlarına devam etmeleri için işaret verdi. Gıdıklamalar şiddetini arttırıken artık engelleyecek ellerimde yoktu ve kahka atmadan duramıyordum , öyleki gülmekten nefes bile alamıyordum. Gözlerimden yaş gelmeye başlayınca gülmekten ağladığımı farkettim.

"Bayıl... bayılacam" dedim son nefesimle yaklaşık 7 dakikadır hiç durmadan gıdıklanıyordum çünkü, karnımdaki ellerin durmasıyla nefes nefese kalmıştım ve gözlerim kapalı gülmemin geçmesini bekliyordum. Ben böyle gülmeyeli yıllar oluyordu ve bu gülüşler bana inanılmaz iyi gelmişti. İçimdeki boğuk hava azalmıştı adeta. Gözlerimi açıp uzandığım koldukta kalkmaya çalıştım ama o kadar çok gülmüştüm ki karnıma ağrılar girmişti. Koltuğa tekrar uzanıp tavanı izledim , karnımdaki sancılar azalınca kalkıp koltukta oturur pozisyona geldim. Karnım hala sızlıyordu , beyaz tişörtümü kaldırıp karnımı inceledim bembeyaz tenimde gıdıklanmamdan dolayı kırmızı kırmızı izler vardı. Aklıma gelen bir gerçekle aceleyle kafamı kaldırdım dört erkekte karnıma bakıyordu. Beyaz tişörtümü hemen indirip karnımı kapattım , ve gözlerimdeki yaşı sildim. "Anlaşılan bu akıllanmamış" diyen Mert bana yaklaşıp karnımı bir tur daha gıdıkladı , tekrar kahkalara boğulmuştum ve Merti engelleyemiyordum. En sonunda duran Mert bana gülümserken bende ona gülümsedim. "Daha fazla gıdıklamayın beni , cidden tik oluyorum" dedim gülerek "nasıl" diyen Mert sağ elini kaldırınca reflexle geriye çekildim. İşte bundan bahsediyordum , gıdıklandıktan sonra bir süre yapılan hareketlere tikim oluyordu mesala biri elini oynatsa beni gıdıklayıcı sanıyor ve geri çekiliyordum. Durumu anlayan Mert gülümseyip sorun yok dercesine göz kırptı ve koltukta yana kaydı.

"Beni öldürme işi ne oldu beyler" dedim gülümseyerek , artık bu gün hiç yüzüm solmazdı.

"Ordan bakınca katilemi benziyoruz bilmiyorum sakar ama biz insan öldürmeyiz" Metehan bana bakmadan konuşmuş ve karşımdaki koltuğa geçmişti.

"O kadar tiyatro neydi peki" dedim gülümseyerek.

"Batuhan senin gözünü korkutmamız gerektiğini düşünüyordu" dedi Meriç , Metehan'ın yanına oturup.

"Gıdıklayarakmı gözümü korkutacaksınız" dedim gülerek.

"Aslında Batuhan kızgın şiş basmak daha iyi olur diye düşünüyordu" gözlerimi ayırıp Batuhan'a baktım bu çocuğun benimle sorunu neydi, Batuhan bana göz kırpıp sinsice sırıttı ve geriye yaslandı.

"Ama Metehan akrepli bir kuyuda sabaha kadar bekletmemizin daha iyi olacağını düşündü" Meriç sözleri beynimde kurşun etkisi yaratırken gözlerim bu seferde Metehan'ı buldu. Kızıl gözlerini sinirle kısıp bana bakıyordu.

"Sakar bana öyle bakma şimdi düşündümde o an sana hiçte mantıklı bir ceza seçmemişim" Metehan soğuk sesini bana sunarken en azında seçtiği cezadan pişman olduğunu duymak beni az biraz şaşırttı. "Seni akrep dolu bir kuyuya değil yılan dolu bir kuyuya atmalıydım hemde sonsuza kadar" sözleriyle ağzımı şaşkınlıkla araladım bu şerefsiz pişman olmazdı. Metehan koltukta öne eğilip kollarını dizine yasladı ve kızıl gözlerini dahada kısıp dişlerinden konuştu.
"Çünkü sen kıymetlimin canını yaktın" tabi ya , bacak arasına geçirdiğim dizini hala unutmamıştı. Kahka atıp geriye yaslandım , laf sokma sırası bendeydi.

"Büyütülecek bir ŞEY değil Metehan" Şey kelimesini özellikle bastırmıştım , erkekliğine büyük laf gelen Metehan sinirle gülüp ayağa kalktı. Ama Batuhan üstüme gelmesin diye onu tutmuştu.
"O küçük dediğin şeyi..." devamını getirmeden susmuştu kendini tuttuğu belliydi. Hışımla salondan çıkıp mutfağa geçi.
Mert elini omzuma koyup ona dönmemi sağladı. "Güzelim seni mort etmek gibi olmasın ama Metehan'ı en son banyo yaparken yanlışlıkla gördüğümde -ki hala aklımdan çıkmadı- farkettiğim ilk şey erkekliğinin büyüklüğü olmuştu" gözlerimi şaşkınlıkla aralayıp Merte baktım , cidden bana Metehanın şeyinimi anlatıyordu bu aptal.

"Mert iğrençsin" sözlerimi duymayan Mert anlatmaya devam ediyordu.

"Seni temin ederim okuldaki en büyük..." sözlerini benim çığlığım bölmüştü.

"Yeteeeeeeeeeeeer" hışımla ayağa kalktım. "Okula gitmek istiyorum artık dört vampirle yeterince kaldım"

"Olmaz Melis bu gecede burdasın"

"Asla"

°●°

Şu an nerdemiydim tamda tahmin ettiğiniz gibi hala dört vampirle aynı evdeydim ve gece olmuştu, bütün gün yorgunluktan ölmüştüm ve inatlığımdan hiç bir şey yemeden Mert'in odasında oturuyordum. Resmen beni eve kilitlemişleri hayvanlar. Mert'in yatağından çıkıp odada volta atmaya başladım , sanırım sıkıntıdan kendimi kesecektim. En sonunda dayanamıyıp kolidora çıktım ve merdivenleri inip salona geçtim , salonda sadece Meriç vardı ve oda telefonuyla uğraşıyordu. Aklımı okuduğunu bildiğim için , onunla sözlü olarak konuşmak zorunda değildim. 'Sıkıldım ben' diye düşündüm beni duyuyordu emindim, koltukta yanına oturup kafamı koltuğun başlığına yasladım 'meriiiiiiiiiiç ben sıkıldım , sıkıldım kelimesine klavyede yanlışlıkla ı yerine i koyarsan nolur... ne düşünüyorum ben ya Meriiiiiiiiiiç burdan kalkmayacağım duyacaksın lan beni konuş benimle' 'ne istiyorsun'
Beynimde yankılanan Meriç'in sesiyle sesli bir küfür attım. 'Meriç?' Gözlerim Meriçin üzerinde düşünüyordum oda kafasını bana çevirip sinsice gülümsedi 'efendim' zihnimin içinde konuşabiliyordu. 'Arabam nerde' evet lamborchini aventatorumu (arabanın adını yanlış yazmış olabilirim😂) merak etmem doğaldı. 'Bahçedeki garajda' arabamın arka koltuğunda bir servet yatıyordu. 'Arabamın yanına gitmek istiyorum' diye düşündüm. 'Olmaz' Meriç tekrar telefonuna dönünce sinirle homurdanıp koluna vurdum. 'Eğer o arabaya gitmezsem evde savaş çıkarırım'

'Bende seni bağlarım'

'Bende saçma sapan düşüncelerimle başının etini yerim'

'Lanet güzel , düş peşime' sinirli sesi beynimde yankılanırken gülümseyip ayağa kalktım ve onu takip etmeye başladım. Meriç kapıyı cebindeki anahtarla açıp dışarı çıktı ardı sıra bende çıktım. Ve gördüğüm bahçeyle ağzım açık kaldı, burası cennetti adeta evin etrafı koca koca ağaçlarla doluydu ve açlardan birinde uzun bir salıncak vardı başka bir ağaçta ise karşısındaki ağaca bağlanmış koca bir hamak vardı. Yerler tazecik çimenle kaplanmıştı ve çimeklerin arası rengarek çiçeklerle bezenmişti. Evin hemen yanında ise gördüğüm kadarıyla bir havuz vardı. Gecenin bir vakti bu kadar şeyi nasıl görüyorsun sen diye soracak olarsanız etraf top şeklinde beyaz ışıklarla aydınlatılmıştı. Ben etrafıma hayranlıkla bakarken Meriç durumu fark etmiş olmalı ki kolumdan tutup bana yön veriyordu en sonunda bahçedeki koca garaja gelince açılan kepenklerle siyah arabamı gördüm ve koşarak arabamın yanına gittim , inşallah servetlerim iyi durumdadır , bir dakika arabamın anahtarı nerdeydi bu bebeği nasıl açacaktım ben, aklımdan geçenleri okuyan Meriç cebinden arabamın anahtarını çıkatıp bana attı , beceriksiz bir şekilde anahtarı alıp düvmesine bastım ve açılan kilitlerle arka kapımı açtım , burdalardı servetim burdaydı , elimdeki koca poşetle ve yüzümdeki koca sırıtmayla Meriç'e baktım ve arabamı kilitleyip ona döndüm servetimin birazı artık güvendeydi. Meriç yüzümdeki gülümsemeden ve tabi aklımı okuduğundan elimdekinin ne olduğunu anlamıştı , sırıtıp zorlansamda koca poletimi taşıyarak eve geri döndük , artık huzurla servetimin tadını çıkarabilirdim umarım erimemişlerdir. İçeri girdikten sonra koltuğa oturup koca poşetin içindeki tüm paketleri koltuğa döktüm , ve hayranlıkla onlara baktım , çikilotalarımla özlem gidermek adına uzun uzun bakışıp rabbave çalmasını bekledik ve hint rüzgarları estirdik. En sonunda çikilota paketlerim beni ye dercesine bana bakar olmuştu , Meriç burdamıydı yoksa değilmiydi bilmiyorum ama benim aşkım burdaydı , artık kimse umrumda olmazdı , elime aldığım koca kalıp çikilotama aşkla bakıp parlak paketini açtım ve o harika kahverengiyle karşılaştım , ve dudaklarıma erimiş çikilotamın ilk ısırığını aldım gerisi artık önemli değildi...

Yazardan

Genç kız farketmiyordu... bu kaçıncı paketi bilmiyordu... bu harika şeyden kaç paket yediğinin bir önemi yoktu zaten... çikilota onun vazgeçilmeziydi tıpkı uyuşturucu gibi onu ele geçiriyor ve hazzından ölüyordu... bu kız çikilota yerken kimseyi ne görüyor nede duyuyordu tek odak noktası elindeki kahverengi şeyin verdiği mutluluktu... tıpkı şu anda olduğu gibi elinde beşinci kalıp çikilotasını yerken onu izleyen vampiri farketmiyordu evet Metehan Melisi'in bir yönünü daha keşfetmişti... çikilota... karşısında ki güzel kız çikilota yerken öyle çocuk gibiydi ki , erimiş çikilotayı bembeyaz teninin her yerine bulaştırmıştı ve çikilota yerken öyle kimseyi görmüyordu ki , Meriç'in gidip Metehan'ın geldiğini ve onu deminden beri izlediğinden bir haberdi , tek hedefi elindeki ermiş çikilotaydı. Metehan Melise iyice odaklandı güzel kız tüm çikilotayı burnuna , ağzının kenarlarına , ellerine , saçlarına bulaştırmıştı, beyaz tişörtü bile çikilota olmuştu. Ve şu an öyle tatlı duruyordu ki hele parmaklarında ki çikilotayı dolgun kırmızı dudaklarında somuturken... ah bu vampire işte o an ne yaptığını bilmiyordu , Metehan resmen kendiyle savaş veriyordu , ya gidip o çikilotaları tek tek somurarak temizleyecekti -ve en çok çikilota ne yazık ki Melis'in dudaklarındaydı- yada o çikilotaları sinirle yakacaktı. Resmen karşısındaki kız nefsiyle oynuyordu, Güzel kız yine hiç bir şeyden habersiz diliyle dudaklarının kenarlarındaki çikilotaları yalamaya başaldı ama dilinin yetişmediği yerler vardı. Metehan sinirli bir soluk verip ayağa kalktı ama Melis oralı bile olmamıştı şu an çikilotasıyla uğraşmalıdı. Ama sakar kızımız ermiş çikilota bulaşmış eliyle saçlarını geriye iteklerken şimdide boynunu çikilota yapmıştı. Bu görüntüye daha fazla dayanamayan vampir hırıltılı bir soluk verdi ve karşı koltuktaki kızın yanına gidip omuzlarından itekledi ve daha Melis olayı idrak edemeden üstüne çıkıp boynuna yapıştı ve kızın boynundaki erimiş çikilotayı dolgun dudaklarıyla öyle bir somurdu ki , sanki 40 yıldır açmış gibi kızın boynunu dudaklarıyla taciz etti tüm çikilotayı silip süpürdü. Olayın şokunu hala atlatamayn Melis, put gibi kalmıştı az önce nolmuştu , üstündeki adam kimdi çünkü o mevzuya biraz geri kalmıştı ve boynunu somuran bu adam hayvanmıydı. Güzel kız en sonunda kendine gelince artık bağırmak için çok geçti çünkü Metehan çoktan dudaklarını kızın boynundan çekmiş az önce yaptığı aptallığı düşünür olmuştu. Vampirin gözleri kızın boynunda dolandı somurduğu yerler kıp kırmızıydı , ve o an olmaması gereken bir şey daha oldu, ensesine geçirilen elle Metehan gözlerini Melis'e çevirdi ama Melis hiçte bakmaması gereken bir yere bakıyordu.

Metehan'ın dudaklarına öyle bir bakıyordu ki... yavaşça öyle bir yaklaşıyordu ki... sanki büyülenmişti...

Melis vampirin ensesindeki elinden destek alıp diğer elinide oraya koydu ve Metehan'a iyice yaklaştı... iki dudağın arasında artık santimler vardı... naptığını bilmiyordu ki... aklında tek bir şey vardı...

"Dudağında çikilota kalmış..."

🍫🍫🍫🍫

 

Loading...
0%