Yeni Üyelik
15.
Bölüm

15. Diz Çök

@hayal_crtk

İNSTAGRAM: @ hayal_crtk

 

 

Hatırlatma

 

"Oyun başlasın" kırmızı dudakları tehlikeyle sırıttı ve kafasını yavaşça yana eğip kurbanlarını seçmeye başladı.

 

"Çok eğleneceğiz SÜRTÜKLER"...

 

🔥❌🔥❌🔥❌🔥😈

 

Karanlık , tarafı olan kötülüğü çoğaltıp etrafına dahada saldı ve içimi hiç yer kalmayana kadar siyahla doldurdu , saf bir kötülükle inim inim inleyen vücudum sanki yeniden hayat bulmuşçasına dinç ve güçlüydü , ben artık o hep ezilen Melis değildim , hissettiğim bu saf kötülüğü Melis adıyla ezikleştiremezdim... ben tam olarak Hayal'dim kimsenin bilmediği Hayal... karanlık tarafımın pusada yattığı ve bu gün ortaya çıkaranları cezalandıracak hatun. Ezenleri acımadan ezecek ve herkese gerçek konumlarını gösterecektim. Aydınlık taraftaki bana yeterince acı vermişlerdi ve şimdi olarda acıyı tadacaktı , tattıracaktım... karanlıktaki benim susmaya ve köşeye çekilmeye hiç niyeti yoktu aksine şu an ortaya çıkıp bana yapılan her şey için bedel ödetecektim.

 

 

"Çok eğleneceğiz SÜRTÜKLER"...

 

 

Dudaklarım kendiliğinden kıvrılırken üzerinde tehlikeli izler taşıyordu. Eğlence artık başlasın zira sıkılmaya başlıyorum , bana vampirden oyuncaklar lazım. Dudaklarım dahada kıvrılırken dişlerim gözüküyordu. Acı vakti...

 

Havada sanki asılı kalmışçasına süzülürken onlara yukardan bakmak çok zevkliydi , bana sanki büyülenmiş gibi bakıyorlardı. Çünkü ben öyle istiyordum... Ellerimdeki uzun kırbaçlar çızırdıyordu , saf elekrikten oluşan kırbaçlarım simsiyahtı , siyah elekririk uzun ve kalındı , ellerimde elektrik tutuyordum. Bana acı vermeyen elektirik bu vampirlere cehennem azabı yaşatacaktı...

 

"Hayal'i tanıma vakti" ve güçlü bir kahka dudaklarımdan çıkarken avuçlarımdaki elektrikten kırbaçları salladım ve yerdeki vampirlere savurdum. Çızırdayan kırbaçlar hedef aldığım vampirlere giderken olduğundan daha da uzun bir hal aldı ve aşşağadaki tanımadığım iki vampirin boğazına dolandı. Dudaklarım tehlikeyle kıvrılırken siyah elektriklerimin boynuna dolandığı iki vampir acıdan iki büklüm olmuştu. Ah o acıdan inleyen sesler sanki harika bir müzükalin en güzel bölümüymüşçesine ruhumu besliyordu.

 

Acı çeken arkadaşlarını gören diğer vampirler olayı yavaş yavaş idrak ediyordu , ben kesinlikle dost değildim... acıdan bayılma raddesine gelen iki vampirden kırbaçlarımı çekip tekrar savurdum. Bu sefer sabit kalmak yerine çığlıklarla kaçmaya çalışan vampirler öyle güzel bir manzara sunuyordu ki bana... kolay lokmayı sevmezdim zaten. Ama bu yaratıkların öylece kaçıp gitmesinede göz yumamazdım... ellerimdeki kırbaçlar yeni kurbanlar yakalarken avuçlarımı açıp kırbaçlarımı serbest bıraktım , kırbaçlarım havada benim gibi sabit kalırken keyifle gülümseyip ellerimi havaya kaldırdım ve gözlerimi yumup odaklandım.

İçimden siyah bir güç patlama etkisiyle etrafa yayılırken benim bile bu gücün rüzgarıyla saçlarım ve elbisem uçuşmuştu. Yaptığım şey kimseye zarar vermeyecekti ama vampirlerin okulun ana binasına girmesini yada okul duvarlarından dışarı çıkmasını engelleyecekti. Tıpkı kimsenin aşamayacağı çelik bir duvar gibi, tek fark benim duvarlarım içeri insan alırken dışarı çıkarmıyordu ve görünmezdi. Havada asılı duran kırbaçlarımı tekrar ellerime alıp acıyla çığlak atan iki vampirin boğazından çektim zaten çeker çekmezde bayıldılar. Tıpkı diğer ikisi gibi.

 

İşime daha da hız katıp çızırdayan kırbaçlarımı tekrar savurdum ve bu sefer hedeflerin kim olacağını biliyordum. Ceren ve Batuhan... Ceren'in ve batuhan'ın boğazına dolanan elektrik onları anında iki büklüm edip acı çığlıklar atmalarını sağlamıştı. Kahkalarım okulu inletirken yere biraz daha yaklaştım ve herkesi dehşete düşürecek sözlerimi söyledim.

 

"Önce acı çekin sürtükler... hemde çok acı çekin" dedim "belki sonra ölmenize izin veririm..." yüzlerindeki dehşet ifade endişeye yer verirken çoğu kişi okul binasının içine girmeye çalışıyordu bazılarıda dışarı çıkmaya yelteniyordu ama benim görünmez zırhımı aşamazlardı. Gidemezlerdi artık çok geçti. Kırbaçların elektrik akımı verdiği Ceren ve Batuhan hala acıdan bağırırken bu sefil halleri beni daha da keyiflendiriyordu.

 

"Melis yeter dur" aşşağıdan ince bir fevaranın kulaklarıma ulaşmasıyla Batuhan'ın yanında diz çökmüş ve bana yalvaran gözlerle bakan Deniz'i gördüm. Benim içimden böyle bir şey çıkacağını beklemiyordu anlaşılan hoş bende beklemiyordum. Ama o yalvaran bakışları görmek beni daha da zevklendiriyordu , karşımda ezilmeleri içimdeki cayır cayır yanan siyah alevleri hem besliyor hemde söndürüyordu. İnkar edilmez bir gerçek vardı ki bu aptal vampirler cezayı hakediyolardı. Denizin yakarışıyla keyiflenen ifadem yenilmezliğin sisleriyle süslendi. Acıma yoktu artık...

 

"Melis yok sarı kedi" dedim ve ezikleyen bir sesle devam ettim. "Git köşende ağla , sıranı bekle..."

 

Afallama ve korkuyla karışmış yüz ifadesi ne kadar göze hoş gelsede daha önemli işim vardı. Ceren ve Batuhan gibi...

Boynuna dolanmış kırbaçlarım , kurbanları çığlıklara boğarken bu acının onlara yetmeyeceğini biliyordum , avuçlarımdan güçlü bir akımı kırbaçlara saldım ve kırbaçlar fazladan gelen akımı hemen kabul edip Ceren ve Batuhan'ın bedenlerine saldı. Her şey o kadar hızlı olmuştu ki. Fazladan gelen akım Batuhan ve Ceren'in okulu inletecek türden çığlık atmalarını sağlamıştı. Sonrada bıçakla kesilmişçesine koca bir sessizlik peyda olmuştu... iki kurbanda artık çığlık atmıyordu...

 

Kafaları öne eğikti sanırım acıdan bayılmışlardı. Bu durum tekrar kahka atmam sebep oldu , umarım ölmemişlerdir çünkü onlarla daha adam akıllı eğlenememiştim bile.

Merhamet duygumu öldürenlere acımam beklenemezdi... sonuçta beni onlar bu hale getirmişti. Kırbaçlarımı Batuhan ve Ceren'den ayırıp gözlerimle kendime yeni kurbanlar aramaya başladım. Bakışlarım kime değse baktığım vampir korkuyla saklanacak yer arıyordu... tıpkı kaçışan sıçanlar gibiydiler.

 

Gözlerim Deniz'e kaydığında bayılan Batuhan'ı ayıltmaya çalıştığını farkettim , şimdi bu duygusal şeyle uğraşamazdım mazallah elimde kalabilirdi. Gerçi birini öldürmekte fana olmazdı , gözlerindeki yaşamın yavaş yavaş çıkmasını izlemek pahabiçilmezdi. Ama şu an eğlenmem gereken vampirler vardı. Bekletmeyim ayıp olur...

 

Yeni kurbanlarımı bulduğumda vakit kaybetmeden siyah elektrikten kırbaçlarımı salladım ve ikisininde boğazına doladım. Emir acıyla tıpkı diğerleri gibi iki büklüm olup boğazından güçlü bir haykırış saldı etrafa, geber... ve diğer kurbanım , henüz diz çökmemişti ama yukardan net bir şekilde gördüğüm kadarıyla sırtını öne doğru eğmişti , bu basit direniş içimdeki siyah alevleri harladı ve kurbanıma dahada sinirlenmemi sağladı. Sağ elimdeki kırbaca odaklanıp güçlü bir akım gönderdim ve akımın bana direnen vampire ulaşmasını zevkle izledim. Güçlü akımın dayanılmaz acısıyla sarsılan vampirin boğazından sadece kısa bir inleme çıktı ve dahada direnmeye başladı. Bu durum daha da sinirlerimi körüklerken tekrar ona güçlü bir akım gönderdim ve sonunda dayanamayan vampir tek dizinin üzerine çöktü.

"İki dizinin üzerine çök..." dedim kendimden emin ve tehtikar bir tonda. Ama sözlerimi umursamayan vampir zar zor kafasını kaldırıp havada süzülen bana baktı ve dudağının kenarı belli belirsiz kıvrıldı. Bu son hareketi onun ölüm imzası olacaktı , çünkü benimle alay ederek beni kızdırmayı başarmıştı. O gülümseme sadece beni aşşağlamak için peyda olmuştu.

 

İki elimdeki kırbaçlarada güçlü ve siyah akımlar gönderdim ardı sırada vampirin diğer dizinin üstünede çökmesiyle kahkamı salıverdim. Dudağından kesik kesik bir kaç inleme çıkmıştı onun çığlıklarından zevk almayım diye bilerek sesini çıkarmamaya çalışıyordu ama bu halinin bile bana ne kadar zevk verdiğinin farkında değildi.

 

Acıdan bayılan -yada ölen- Emir'in sesini artık duymuyordum. Sadece diğer vampirin dudaklarından çıkan hatta çıkmayan sesler vardı. Ama beni asıl düşündüren şey neden hala bayılmadığıydı. Şimdeye çotan ölmesi yada bayılması gerekirdi. Emir'den kat be kat daha çok elektriğime maruz kalmıştı ama hala bayılmamıştı. Bu kadar güçlü olması beni şaşırtmıştı.

 

"Dur Melis sen nesin bilmiyorum ama bunları yapan sen olamazsın , buna son ver artık." Deniz'in cılız sesi sinirlerimi bozmaya başlamıştı artık , bu sarı kafaya haddini bildirme vakti gelmişti. Dudağımda tehlikeli bir gülümseme belirirken sol elimdeki kırbaçı bayılmış Emir'den çekip Deniz'e döndüm.

 

"Sana kim olduğumu bizzat göstereceğim sarı şeytan" sol elimdeki kırbacı geriye çektim ve tam Deniz'e savuracakken aşşağıdan acı çeken bir ses yankılandı.

 

"Sa.. sakın sa..kar" Metehan acı dolu bir sesle konuşmuştu , kırbacımdan yayılan elektrik onun konuşmasını baya zorlaştırıyordu anlaşılan ve o buna rağmen hala bayılamamkta ve direnmekte ısrar ediyordu. Bana alayla gülümsemesinin bedelini sevdiği bir arkadaşının acısıyla ödeyecekti.

 

"Sana iki dizinin üstüne çök demiştim..." ve yüzümdeki kötü gülümseme daha büyüdü. Elimdeki kırbacı hedef aldığım Deniz'e savurdum ve kırbacın onun boğazına dolanmasını bekledim. Ancak son anda Deniz'in önüne atılan Mert'le kırbacım Mert'in boğazına dolanmıştı. Kendini Deniz için feda ediyordu... aman ne duygusal. Davetsiz kurbanım acıyla direk iki dizinin üzerine düşerken gözlerim bu seferde Metehan'a kaydı. Sadece izliyordu konuşamıyordu. O güçlü Metehan arkadaşlarını koruyamıyordu. Beni sırf uyudum diye saçımdan sürüklüyen Metehan , çığlık bile atamıyordu.

 

Basket bol oynarken bana bilerek çarpıp kolyemin düşmesini sağlayan sonrada bir okul dolusu vampirin bana saldırmalarına vesile olan Metehan önümde diz çökmüştü. Evet hatırlıyordum , o gün kolyemi düşürüp tüm vampirlerin bana saldırdığı anı hatırlıyordum yada odada Metehan'ın üzerime çıkıp az kalsın kanımı içeceğini... beni bayılttığını hatırlıyordum. Uyanınca hatırlamadığım ne varsa şu an hepsini hatırlıyordum. Kötüler'in daha zeki olduğu bir gerçekti anlaşılan...

 

Ben hepsinden güçlüydüm ve aynı zamanda acımazdım. O duyguda neymiş canım benim duygularım bana yeterdi. Ben Hayal olarak Melis'e de banada yeterdim.

 

Yerde acıdan bayılma seviyesine gelen Mert acıyla inliyordu. Tabi Deniz'de Mert'in başında o inledikçe çığlık atıyordu. Ve bir anda Deniz ondan beklediğim bir şey yapıp Mert'in boynuna sarıldı. Kollarını Mert'e mengene gibi sarmıştı , artık elektriğim ikisinede acı veriyordu. Ama acı ikiye bölünmüştü Mert'in canı artık daha az yanıyordu çünkü Deniz ona sarılarak elektriğin yarısını kendi almıştı. Acılarını bölüşmüşlerdi. Kusarım şimdi ıyyy vıcık vıcıklar.

 

O ahmakları boşverip Metehan'a döndüm ellerini zemine bastırmış bayılmamak için savaşıyordu belkide ölüyordu bilemem. Daha onla işim bitmemişti bir süre daha onlara işkence edecektim bu yüzdende yaşamalıydılar. Vampirler ölmez diye bir kural yok sonuçta. Onlar ölümsüzdü ama biri onları öldürebilirdi mesela ben.

 

Siyah elektriklerimi Metehan'ın boğazından çektim. P*ç hala bayılmayacaktı anlaşılan. Onla sonra ilgilenirim. Bir süre çifte kumruları haşlayıp bayılınca o iki salağıda bıraktım. Sonrası çok daha eğlenciliydi okulda kaçışan ve korkuyla çığlık atan vampirleri sıra sıra avlayıp bayılana kadar elektriğimle onlara işkence çektriyordum bağzıları daha bir şey yapamadan önümde diz çöküyordu ama asıl onlara acımıyordum. Kaçmaya çalışmıyorlardı ve o zamanda zevk alamıyordum. Zaten sadece okul duvarlarına kadar gidebilirlerdi görünmez duvarlarımı aşamazlardı. Vampirleri bir böcek gibi ezmek gerçekten zevkliydi hele beni havuza iten vampiri voltaj manyağı yapmıştım. Acımamıştım hiç birine.

 

Ama bizimkilerden Meriç'e karışmamıştım henüz , çünkü aklımı okuyabiliyordu ne düşündüğümü saniyesi saniyesine bilmeliydi. Bilsinki arkadaşlarına anlatsındı , tabi uyanabilirlerse. Gerçi Meriç yerde tek derdi bayılan arkadaşlarını ayıltmaya çalışmaktı. Hoş Metehan bayılmamıştı ama ayağada kalkamamıştı bitik bir haldeydi. Onları boşverip işime devam etmeye başladım ve kırbaçlarımın cehennemi yaşattığı bilmem kaçıncı kurbanlarımla oynamaya devam ettim. Taki havada yankılanan o yüksek sese kadar.

 

"Bu kadar yeter küçük hanım" gözlerim sesin sahibini arayıp okul binasının girişinde bulmuştu. Beyaz sade işlemeli bir cübbe giymiş yaşlı bir adamdan geliyordu ses. Adamın kırışık yüzünde onun yaşlılığına ters bir şekilde canlı ve parlak siyah uzun sakallar vardı. Aynı şekil siyah saçları düm düz bir şekilde omuzunun bir kaç santim üzerinde bitiyordu. Saçları öyle düzenliydi ki iyi bakım yaptığı anlaşılıyordu. Adamın kırışık yüzünden bile ne kadar sakin ve ciddi gözüktüğü anlaşılıyordu. Yaşlı moruk bana bu haliyle emir verebileceğini mi sanıyordu.

 

"Kimse onlara yeter demedi bay moruk , sizce bana yetermi" dedim alayla gülüp ve elimdeki kırbaçlara güçlü bir akım salıp ucundaki vampirlerin güçlü bir çığlık atmalarını sağladım. Yaşlı adam uyarımı anlamalıydı.

 

"Bu kadar yeter , eğlencene son vermeliyim..."

 

Yaşlı adam bol cübbesinin ayaklarına dolanan uçalarını biraz kaldırıp bir kaç adım öne geldi ve elindeki siyah sopayı kaldırdı. O sopayı daha şimdi farketmiştim. Kaldırdığı sopayla adamın yanında okul müdürü ve tanımadığım bir adam daha belirdi. Anlaşılan onlar zaten ordaydı ama benim dikkatim yaşlı moruktaydı...

Yaşlı moruk kaldırdığı sopasıyla duyamadığım bir kaç söz söyledi ve sopanın ucu ışıldamaya başladı... o sopa benimi hedef almıştı. Küçük ve ince sopa adamın sözleriyle dahada parlarken bir anda işlerin boka sardığını anladım çünkü yaşlı moruğumuz sihir yapıyordu...

 

Sopadan çıkan beyaz bir ışık topu bir anda kurşun gibi bana gelmeye başladı ve olayın çok hızlı olmasından dolayı hiç bir tepki veremedim. Işık koca bir top gibi üzerime geldi ve gördüğüm son şeyde parlak ışık oldu. Geriye sadece düşerken bedenimde hissettiğim serin rüzgar kalmıştı aklımda.

 

Ahh ilk seni öldüreceğim yaşlı p*ç moruk...

 

✴Bir Hafta Sonra✴

 

Siyah okyanusun en derininde boğuluyormuşçasına nefes nefese uyandım , kabusmu görmüştüm ne oluyordu. Korkuyla etrafıma bakınmaya başladım , her şeyin beyaz olduğu oda beni ferahlatmak yerine boğuyordu. Odanın dizaynı çok değişkti , karşımdaki duvara montelenmiş beyaz raflarda ne olduklarını anlamadığım ilaç kutularına benzer şeyler vardı. Ama odanın ortasında bulanan yine beyaz oturma gurubu odayı daha , oturma odası havasına sokmuştu. Oda hastane ve orurma odası karışımı saçma saçam bir şeye benziyordu. Ve herşeyin beyaz olmasıda beni hiç rahatlatmıyordu. İğrenç odadaki her şey bu kadarlada sınırlı değildi , üzerinde bulunduğum yatakla odada bide yatak odası havası vardı , tabi hemen yan taraftaki koca ve sağlam olduğu her halinden belli olan çelik kapıda odada hapisane rüzgarları estiriyordu. Neredeydim ben... hemen uzandığım yataktan doğrulup ayağa kalktım ve koşarcasına çelik kapıya ulaşıp kolunu indirdim ama kapı açılmamıştı , lanet olmasın buraya beni kim sokmuştu...

 

Sinir ve endişeyle koca çelik kapıyı yumruklamaya başladım. Aynı zamandada sesimi duyurmak için bağırarak konuşuyordum. "Biri şu kapıyı açsın" dedim "lanet olmasın kim beni buraya tıktı... orda kimse yokmu... çıkarın beni bu odadan... heeey benim klosrofobim var -yalan- nefes alamıyorum..." tüm bağırtıma rağmen kapıyı açan kimse olmamıştı , acaba beni buraya kitleyip gittilermi. Umudumu yitirmeyip tekrar kapıyı yumruklamaya başladım. "Metehan YAKAR eğer bu senin işinse seni gebertirim... yani gebertemem , ama seni... seni varya seni..." bıkkınlıkla soluğumu verip tekrar arkamdaki yatağa ilerledim , boşuna bağırıyordum kimse gelmeyecekti. Ama daha yatağa ulaşamadan arkamdaki çelik kapının gürültülü seslerle açıldığını duymamla hemen o tarafa döndüm. Gelen yaşlı bir adamdı yüzü kırış kırış ve oldukça ciddiydi. Ama yaşlı adamın siyah ve parlak sakalları oldukça sağlıklı duruyordu. Aynı şekil siyah saçlarıda düz bir şekilde omuzlarının biraz üzerinde bitiyor ve içinde tek bir beyazlaşmış saç barındırmıyordu. Yaşlı beyin üzerinde gri bir takım elbise vardı ve adamın zayıf ama dinç bedenini gözler önüne seriyordu.

"Sonunda sesimi duydunuz , bu odada ne işim olduğunu sorabilirmiyim , ayrıca siz kimsiniz ve arkadaşlarım nerede?" Hızla sorduğum sorulara karşın yaşlı adam hiç acele etmeden bana uzun uzun baktı ve ciddi ifadesiyle sonunda sakince konuştu.

 

"Sakin olun küçük hanım , başınıza gelen şeyleri hatırlamamanız normal ama yinede sormalıyım en son nerdeydiniz ne yapıyordunuz"

 

Tüm okulu katlediyordum.

 

"Okul bahçesindeydim sanırım ve.. vee bana sürtük demiş..." bir an duraksadım ve sinirle yaşlı moruğun gözlerine baktım. "Sanırım demin sorduğum sorulara cevap alamadım , siz cevap verin burda ne geziyorum , nasıl geldim" yüzünde ki hiç değişmeyen ciddi ifadesiyle tekrar bana bakındı ve karşıdaki koltuklara ilerleyip sakince oturdu. Bende yavaşça arkasından yürüyüp karşısındaki tekli beyaz koltuğa oturdum anlaşılan sakince konuşacaktık. Fazla uzatmadan en sonunda yaşlı adam konuşmaya başladı.

 

"Bak kızım ben okulunuzun diğer müdürüyüm ve diğerleri gibide vampir değilim" dedi ve devam etti. "Ne olduğumu sonra öğrenirsin zaten , bir hafta önce aniden bayılmışsın ve sen uyanmayıncada müdürünüz Kenan bey benden yardım istedi. Dediğine göre bayılmadan önce ağır sözler işitmişsin" duyduklarım beni hiç şaşırtmadı desem yalan olurdu.

 

"Bir haftadır baygınmıyım ve okulun diğer müdürü derken... hiç bir şey anlamıyorum ben." Dedim şaşkınlıkla.

 

"Şöyele özetleyim güzel kızım , okulda daha bilmediğin çok şey var vakti gelene kadarda böyle kalacak. Bir haftadır baygın olmanın sebebide yine bilmen gerekmeyen bir konu. Anlayacağın kızım sana anlatacağım her şey yalan olur , sen sadece okulun ortasında piskolojik baskı yüzünden bayılan bir insansın , soran olursada böyle de." İşte bu sefer şaşırmıştım , adam bana açık açık neler olduğunu biliyorum ama senin bilmene gerek yok çünkü daha vakti gelmedi demişti. Ve eğer soran olursada onlarada bilmediğini söyle demek istemişti. Ama yaşlı beyin bilmediği şey ben hiç bir şey unutmamıştım , yaptığım her şeyi en ufak ayrıntısına kadar hatırlıyordum. Karşımda ki adamın daha odaya girdiği ilk an bana koca bir ışık top gönderen adam olduğunu hatırlıyordum. Gerçi üzerinde o beyaz cübbesi yokken çok farklı bir havası vardı ama neyse. Yaşlı bey benim hiç bir şey hatırlamadığımı düşünüyordu , sanırım hafızamı bir şekilde sildiklerini düşünüyorlardı ama beynimde her şey yerli yerindeydi. Onlara hatırladığımı söylemeyecektim , bırakalım onlar unuttum sansın.

 

"Başıma gelenleri bilmeye hakkım var" biraz rol yapmaktan zarar gelmez gençler. Yaşlı adam gözlerini bir kurt edasıyla kısıp ciddiyetini hiç bozmadan sağ elini kaldırdı ve koltuğun kol yaslanacak yerine koydu.

 

"Tam 69 vampiri bayılttın ve bu vampirlerin 23 tanesini az kalsın öldürüyordun , 19 tanesi ise hala ölmemek için savaşıyor. Sanırım hatırladıklarını bir süre hatırlamasan kendin için en doğrusunu yaparsın" ağzım koca bir o harfini alırken istemsiz bakışlarımı kaçırdım.

 

Hatırladığımı biliyordu...

 

"Madem hatırladığımı biliyorsunuz o zaman söyleyin... ben neyim" işte uyandığımdan beri asıl karın sancım buydu. Ben neydim... tam 69 vampiri bayıltacak kadar güçlüydüm... güçlüymüşüm. Ahhhh kafamdaki her şey allak bullaktı. Çıkış yolunu bulamıyordum.

 

"Sanırım buda bilmemen gereken bir şey" daha yaşlı beyin söylediklerini sindiremeden ayağa kalktı ve tam karşıma gelip dudaklarını oynatarak duymayacağım bir şeyler söyledi ve ben olayı idrak edemeden elini saçlarıma götürdü , ardı sırada saçlarımın içine yayılan sıcak bir güç farkettim. Nasıl bir şey anlatamazdım ama hissediyordum yaşlı adam bana bişe yapmıştı. Ama kendimde her hangi bir değişiklik hissetmiyordum.

 

"Ne yaptınız bana" dedim korku ve endişeyle.

 

"Korkmana gerek yok kızım , sadece bir kaç gün sürecek bir hediye veriyorum sana. O süre boyunca kimse zihnini okuyamaz , sana ait olan şeyleri sakla çünkü öğrendiklerinde canını yakarlar..." yaşlı adamın arkasını dönüp kapıya ilerlemesiyle şaşkınlığımdan kurtulup ayağa kalktım ve ona seslendim.

 

"Şey siz büyücümüsünüz acaba"

 

 

 

"Bildiğin şeyleri sormak en büyük nefes israfıdır güzel kızım..." dedi bana dönüp ilk defa o ciddi yüz ifadesinden saniyenin yüzde birinde kurtulup gülümsedi. Çok kısa gülümsemişti ama gülüşü çok samimiydi. Ve devam etti. "Git ve ..." devamında söyledikleriyle şaşkınlıkla ağzım açık kaldı. Sonrada önüne dönüp çelik kapıdan çıkıp gitti.

 

 

✴🔥 ✴🔥 ✴🔥

 

 

Yaşlı adam odadan çıkıp gittikten sonra bende çok oyalanmadan odadan çıkmış ve tamamen çelikten yapılma kolidordan geçip kolidorun sonundaki yine çelikten yapılma sağlam merdiveni çıkıp başka bir kolidora girmiştim. Ama bu kolidor çelikten değildi normal bembeyaz duvardı. Kolidorun iki tarafında bir çok kapılar karşılıklı olarak duruyordu. Ve açıkçası onların arkasında ne olduğunu zerre merak etmiyordum. Uzun kolidoru koşarcasına aşıp kolidorun sonundaki koca çelik kapıyı açtım ve sonunda okul kolidorundaydım. Burası zemin kattı.

 

Kolidorda niyeyse çok az bir vampir vardı ve beni farkeden o bir kaç vampirde kaşlarını çatıp ölümcül bakışlarını atıyorlardı. Onlara yaptığım yüzünden beni öldürmek istiyorlardı , haklılardı ne diyebilirim ki. Daha fazla göze batmamak için adımlarımı hızlandırıp üst kata çıkan merdivenleri hızla aşıp ilerlemeye başladım. Yanından geçtiğim vampirler beni gördükleri an tereddüte düşüp endişeli bakışlarını yere indiriyor ve bir anda gözden kayboluyorlardı. Benden korkuyorlardı... tabi benden korktukları kadar bana karşı öfkelilerdi de. Ahhh koca bir okulu resmen katletmiştim. Başıma aldığım belanın farkındaydım elbet , şu an daha fazla tehlikedeydim. Eminim bayılttığım o 69 vampirden bir kaç kişi intikam almak istiyecekti , lanet olmasın. Acaba bizim çocuklar nasıldı... Meriç iyi durumdaydı bunu biliyordum ama diğerleri nasıldı hiç bir fikrim yoktu açıkçası. Metehan ? Allah'ım inşallah hala yaşam mücadelesi veren vampirler arasındadır. Yoksa beni gördüğü ilk an öldürebilir. Düşünceler arasında sonunda yatakhanelerin olduğu bölüme gelmiştim , hiç zaman kaybetmeden kendi odama ilerleyip içeri geçtim ve kapıyıda üstüme kilitledim. Şu an kimsenin yanıma gelmesini istemiyordum ve yanlız kalmaya ihtiyacım vardı. Ne olduğumu anlamalıydım. Babam beni bu okula niye göndermişti , cadı olduğum için mi ? Ben cadımıydım ? Ah saçmalamamalıyım , daha önce hiç sihir yapmamıştım ve bir dahada yapacağımı sanmıyordum. Bir hafta önce yaşanan şeyler benim için ilk ve sondu. O duygular bana ait değildi , ben insanların -vampirlerin- acısından zevk alan bir sadist değildim. Ama o gün öyle bir şey ruhuma köklerini salmıştı ki acı çeken vampirlerin çığlıklarını dinlemek beni resmen besliyor ve güçlendiriyordu. Ama şimdi o çığlıklar aklıma geldikçe kendimden iğreniyordum. Ben bu değildim. Kötü olmak bana yakışmamıştı. Nasıl bir anda böyle bir şeye dönüştüğümü bilmiyordum ama yaptığım her şeyi o an yaşadığım her duyguyu hatırlıyordum. Hatta birilerini öldürmek isteyecek kadar gözümün döndüğünü çok net hatırlıyordum. Mert'e ve Deniz'e zarar verdiğimi ve bunu yaparken onların aşkından tiksindiğimi hatırlıyordum. Ama bana sürtük diyen vampirleride hatırlıyordum. İçimdeki o canavarı onlar çıkarmıştı ve o an yapmaktan zevk aldığım şeylere onlar beni itmişti. Ne olduğumu bilmiyordum ama o kötü Hayal'i ben yapmamıştım. Onlar yapmıştı... hayır tüm bu katliyamın suçunu onlara yıkamazdım elbet onlarda suçluydu ama en büyük suçlu geçmişimdi.

 

Daha fazla bu düşüncelere katlanamayıp banyoya ilerledim ve rahatlatıcı ılık bir duş aldım , ne zamandır üzerimde olan eşofman takımınıda çıkarmıştım , bunları bana kimin giydirdiği hakkında en ufak bir fikrim yoktu ama o çift yırtmaçlı elbiseden daha münasip oldukları bir gerçekti. Aldığım ılık duşun ardından üzerime bornozumu geçirip , odama geçtim ve dolabımdan çıkardığım iç çamaşırlarımı bir çırpıda üzerime geçirdim. Hava sıcak olduğu için üzerime bol ve ince bir kısa kollu geçirdim altımada yine bol ve ince bir eşofman geçirmiştim. Saçlarımı taradıktan sonra kurutmadan direk yatağıma girdim ve gözlerimi yumdum , düşünmeyecektim.

 

🔥❌🔥❌🔥❌

 

Uykumdan aniden uyandığımda terden sırıl sıklam ve nefes nefeseydim. Yine babamla ilgili bir kabus görmüştüm buda yetmezmiş gibi bide bir hafta önceki yaptığım katliyamın kanlı bir versiyonunu görmüştüm. Nefes nefese karanlık odaya bakındığımda hiç bir şey göremiyordum , serinlemeye ihtiyacım vardı. Temkinlice yerimden kalkıp bir şeylere çarpmadan lavaboya kadar gitmeyi başarmıştım , aaa tebrikler bana.

 

Lavabonun ışığını yakıp aynadaki aksime kısa bir bakış attım , fazla iyi görünüyordum halbuki yıpranmış olmayı beklerdim , gerçi benim yıpranmalarım anlık oluyordu. Yaralarım çabuk iyleşirdi benim. Ama sızısı sonsuza kadar kalırdı. Dümdüz bir şekildde kalçamın biraz üstüne kadar inen siyah saçlarım oldukça canlı ve güzel duruyordu , tenim bembeyaz ve pürüzsüzdü fazla iyiydi sanki , gözlerim bu akşam kehribar rengi olamayı seçmişti. Parlıyorlardı resmen. Daha fazla oyalanmadan lavaboya eğildim ve açtığım musluktaki serin suyu avucuma doldurup yüzüme çarptım , bu işlemi bir kaç kez tekrarlayıp en sonunda kafamı lavabodan kaldırdığımda aynada gördüğüm görüntüyle kalbim az kalsın göğsümden çıkacaktı. Hatta o korkuyla saçmalayıp ani bir hareketle aynadan bir kaç adım uzaklaşmış ve arkamdaki vampire çarpıp ufak çaplı bir çığlık atmıştım. Tabi gerisin geri iyice ürkmüş ve bedenimi ona aceleyle döndürüp kalçamı arkamdaki lavaboya yaslamıştım. Metehan'ın odamda ne işi vardı! Kapıyı kiliylediğime emindim oysa ki. Umarım geçmiş olsun demeye gelmiştir.

 

Benim korkak ve ürkek hareketlerimi ruhsuz bakışlarıyla izleyen vampir hiç tepki vermeden öylece lavabomum içinde ayakta duruyordu. Sanki sinirli gibiydi. Sinirliydi...!

 

"Mete senin ne işin var ki gece gece odamda..." beceriksizce gülümsedim ve ben hiç bir şey bilmiyorum bakışlarımı ona atmaya başladım. Ama konuşmama hiç aldırış etmeyen vampir ruhsuz bakışlarını üzerimden hiç çekmeden kafasını sola doğru eğdi. Siyah saçlarıda ona uyarak gözlerinin önüne düştü ve kızıl gözlerini gölgeledi , lakin o gözler parıl parıl parlayıp onu gölgeleyen her şeyi geride bırakıyordu. Biri Metehan'a şu an çok ürkütücü gözüktüğünü söyleyebilirmi. "Yoksa bir şey falanmı unuttun odamda" yine saçma gülüşlerimden birini attım. Kızım salakmısın sanki her gün odana eşyalarını getiriyor. Yine konuşmama tepki vermeyen adam beni dahada korkutsada sustum artık konuşmalıydı. Kafasını tekrar normal pozisyona getiren vampir ruhsuz bakışlarını bozmadan bana doğru yaklaştı ve benim kalbim ağzıma geldi. Nolur bana daha fazla yaklaşmasın , niye bu vampirden bu kadar korkuyordum ki. Ben sadece erkeklerin bana isteğim dışı dokunmasından korkardım. Ama söz konusu Metehan olunca onun her şeyinden korkuyordum. Metehan'ın aramızdaki mesafeyi daha aza indirgemesiyle istemsiz yutkundum ve dikleştim. Niye konuşmuyordu ki.

 

Metehan'ın birden elini kaldırmasıyla avuçları arasındaki beyaz el havlusunu gördüm , o an dehşete düşmüştüm beni havluyla mı boğacaktı... korkuyla yutkunup dudağımı ısırdığımda bakışları bir an dudağıma kaysada kızıl hareleri tekrar gözlerimi bulmuştu. Daha fazla bu halde kalmamak için -kaçmak için- Metehan'ın yanından geçmeye yeltendim lakin kolumu tutan vampir hızlı bir reflexle beni tekrar eski yerime yerleştirmişti. Yavaş hareketlerle havlu tutmayan elini kalçamı yasladığım lavabo taşına yasladı ve ondan beklemediğim bir haret yaptı. Havluyla ıslak yüzümü nazikçe silen bir vampir açıkçası beklemiyordum. O havlu beni boğmak için değilmiydi.

 

 

Yüzümde gezinen yumşak havlu ıslak tenimi yavaş yavaş siliyordu , Metehan tehlikeli bakışları eşliğinde yüzümü silerken , ben sanki hipnoz olmuştum. Kafam yerine geldiğinde endişeyle yutkunup bulunduğum konuma baktım. Metehan'ın yüzü yüzüme çok yakındı sanki tenimi havluyla silerken geride en ufak bir yaş bırakmak istemezmiş gibi yavaş ve profosyoneldi. Havlunun geçtiği her yeri aklına kazırcasına izliyordu çünkü. Niye bu kadar yaklaşıyordu ki onun bir dağın tepesinden bile tenimdeki en ufak ıslaklığı görebileceğini biliyordum. Hala tenimde havluyu gezdirirken sonunda onun o muhteşem sesini duymuştum. "Hatırlıyormusun?" Sorduğu soruyla kendimi olabildiğince sakin tutmaya çalıştım ama dibindeki vampir kalbimin hızlanışını , salgıladığım adranalini , sesimdeki değişimi farkedecek kadar güçlüydü. Sorusuna bir cevap alamayan vampir tehlikeli bakışlarını sildiği yanağımdan çekip doğrudan gözlerime sabitledi. Yutkunup cevap verdim.

 

"Neyi hatırlıyormuyum" sesim sakin ve inandırıcı çıkmıştı yani umarım öyledir. Bakışlarını tekrar yanağıma indiren vampir işine kaldığı yerden devam etti.

 

"Bana ne hatırladığını söyle Melis" soğuk nefesi yanaklarımı yakarken ani bir çıkışla konuştum.

 

 

"Melis olduğumu kim söyledi..." tutamadığım çeneme karşın içimde derin bir korku yaşasamda. Yüzüm oldukça ciddiydi. Yüzünü tekrar gözlerime kaldıran vampirin sert sesi odada tekrar hakimiyetini kurdu.

 

 

"Kimsin o zaman" Hayal... dememi bekliyordu heralde. Ama ben Hayal değildim Hayal hala saklayacağım bir parçamdı. Şüpheci kızıl bakışlarına karşın cesurca konuştum.

 

 

"SÜRTÜK ben, hatırladığım kadarıyla sende öyle diyordun"

 

Yüzünde en ufak bir kas oynamayan vampir hala aynıydı. Ona çarptığım lafı bile önemsemiyordu. Dediği şeyler için çekinmiyordu. Ahhh keşke oda biraz daha baygın kalsaydı.

Bakışlarını çeneme indiren adam yumşak hareketlerle çenemi silerken artık bu saçmalağa daha fazla katlanamayacağımı farkettim. Metehan'ı omuzlarından itmeye yeltenip yanından geçecekken. İtişimle milim kımıldamayan adam elini yasladığı lavabo taşından çekti ve ani bir hareketle saçlarımı yumruğunun içine aldı. Ense kökümdeki saçlar yolunurken acıyla inleyip ellerimi saçlarıma götürdüm ve Metehan'ın elini saçımdan çekmeye çalıştım. Ama çabalarım işe yaramak yerine Metehan'ın saçımı daha çok çekmesine yol açıyordu. Gözü dönmüş vampir saçlarımı çekiştirip kafamı yukarı doğru kaldırdı ve sinir bozucu bir şekilde fısıldadı. "Şşhhht" Boynum tüm çıplaklığıyla açıkta kalmıştı. Tenimde gezinen havlu şimdide boynumu siliyordu. Umarım karnı aç değildir...

İri bedeni ve uzun boyuyla yüzüme kadar eğilen vampir biraz daha eğildi ve boynumu yavaş yavaş silmeye devam etti. Soğuk nefesi değdiği her yeri yakıyordu , soy adına yakışır şeyler yaptığı büyük bir gerçekti. Ellerim yolunan saçlarımdan yavaşça kaydı ve vampirin omuzlarına gidip onu var gücüyle itti. Ama güçlü vampir yine milim oynamamış aksine cevap olarak saçlarımı dahada çekiştirip boynumu dahada meydana çıkarmıştı.

 

"Ne hatırlıyorsun" kafasını boynuma eğdiği için yüzünü göremediğim vampir. Nefesini özellikle vücuduma salıyordu.

 

"Hiç bir şey" kafasını kaldırdı ve uzun vücuduyla yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Kızıl hareleri gözlerim ve dudaklarım arasında tehlikeli bir mekik dokuyordu.

 

"Emin misin?" Nefesi dudaklarımın üzerinde dansetmişti sanki. Uzaklaşmalıydı.

 

"Hatırlamıyorum vallaha" dedim köşesine sinmiş ürkmüş bir kedi misali. İlk defa yüzündeki ciddi ifadesinden kısa bir an kurtulan adamın dudağının kenarında ufak bir gülümseme belirdi. Ama bu gülümseme hiçte iyi niyetli değildi.

 

"Vallaha mı?" Dedi alaylı sesiyle.

 

"Vallaha" dedim. Ellerini saçlarımdan çeken vampir yavaşça geriye çekilmişti. İnanılmaz bir acıyla sızlayan saç diplerime parmaklarımı daldırıp yavaşça masaj yapmaya başladım. Neden hep saçlarımı yoluyordu ki. Ahh keşke onu öldürseydim. Kendine gel Melis sen katil değilsin hele kötü biri hiç değilsin.

 

"Dua et Sakar hatırlamamak için dua et. Hatırladığın an cehennemi yaşayacaksın çünkü" aralanan ağzım şaşkınlığımı dile getiriyordu. Ama içimde fazla uzak olmayan bir yerde karanlık sislerin arasından bir ses Hayal'in sesi konuşmuştu;

 

'o anı sabırsızlıkla bekliyorum Ukala , çünkü seni cehennemin iblisiyle tanıştıracağım. Benimle...'

 

 

Konuşmama fırsat vermeden arkasını dönüp ilerleyen Metehan'la bende arkasından ilerledim. Odanın kapısından çıkmadan önce bana son kez bakan adam konuştu ve gitti.

 

"Sinirlenince gözlerin siyaha dönüyor sakar..." ve gitti. Kapıyı ört bari adam. Demek sinirlenince gözlerim siyahlaşıyordu. Odamın kapısını örtmek için ilerledim ve kolidordan yavaşça uzaklaşan Metehan'ın arkasından yavaşça konuştum. Beni duyacağını biliyordum çünkü.

 

"Senin gözlerinde sinirlenince kızıl oluyor" kolidorda hiç duraksamadan ilerleyip gözden kaybolan vampirle bende odamın kapısını örtüp içeri geçtim. Ama içeri girmeden önce kapımı kontrol etmeyi unutmamıştım. İnanılacak gibi değildi çünkü kapımda hiç bir şekilde zorlama yoktu. Kiliti açıp içeri girmişti Metehan. Ama anahtarımdan başka kimsedee yoktu ki. Yani umarım öyledir. Saçma düşüncelerimi bıçak gibi kesen mesaj sesiyle. Varlığını yeni farkettiğim telefonumu masamın üzerinden alıp açtım. Telefonum nerdeydi odaya nasıl geldi hiç bir fikrim yoktu.

Whatsappıma girdiğimde bilinmeyen bir numaradan gelen mesaj beni tedirgin etsede üstüne tıklayıp açtım ve okuduklarımla ufak çaplı bir şok geçirdim.

 

 

0534... : Yanılıyorsun sakar benim gözlerim sadece bir şeyleri arzulayınca kızıla döner

 

Melis : Numaramı nerden buldun -_-

 

0534... : Bilmiyormusun? Erkekler tuvaletinin kapısında Ateşli bir gece için beni ara 0535... yazıyor.

 

Melis : Sende okulun ermişi olduğun için hemen bu bizim sakarın numarasıdır dedin dimi.

 

0534...: Yok ben direk numarayı aldım ;)

 

0534...: Aklımda başka planlar vardı.

 

Melis: İğrençsin. Engelliyorum seni.

 

0534...: Beni oraya getirme Sakar!!!

 

Melis: :(

 

0534...: Numaramıda yakışıklı vampir diye kaydet. ;)

 

Melis: Git başımdan , Allah'ın cezası.

 

0534...: Yok sen kesin kaşınıyorsun , ben bir geliyim oraya.

 

0534...: Yüzümede söyle bu lafları.

 

Melis: Yakışıklı vampir diye kaydet demiştin dimi :))

 

0534..: Aferin kızıma

 

'0534... numarası "Piç vampir" olarak kaydedildi'

 

Melis: Köpek mi seviyorsun , düzgün konuş.

 

Piç vampir: Seni sevdiğimi nasıl bildin.

 

Öhöm öhöm. Bana köpek demeye çalışmıştı , ama cümle çok... çok yanlış anlaşılasıydı.

 

Piç vampir: Köpekleri kastediyorum.

 

Piç vampir: Hani köpek mi seviyorsun dedin ya onu kast ettim. Yoksa seni sevmiyorum , köpek seviyorum.

 

Piç vampir: Anladınmı köpek seviyorum.

 

Melis: Tabikide anladım.

 

Melis: Bende köpek severim zaten. O yüzden seni sevmiyorum ya.

 

Melis: Köpek değilsin çünkü.

 

Melis: Öküzsün...

 

Piç vampir: Allah'ın hakkı üçtür.

 

Piç vampir: Sakın odadan kaçmaya kalkma geliyorum.

 

Melis: Gelirken çikilotada getir.

 

Melis: Canım çekti :)

 

Piç vampir: Sakar kafan iyimi lan.

 

Piç vampir: Gecenin dördünde ne çikilotası.

 

Piç vampir: Uykusuzluk kafana vurdu galiba. Git yat yarın kafan ayıkken döverim ben seni.

 

Melis: Çikilota demiştik ama. :(

 

Melis: Biliyormusun Ukala , ben tüm hayvanları severim.

 

Piç vampir: Yani?

 

Piç vampir: Altın mı takayım sana , plaket mi vereyim.

 

Piç vampir: Napayım?

 

Melis: Öküzleri sevmem sadece.

 

Melis: :D))))))))))))

 

Piç vampir: Veda et.

 

Melis: Neye?

 

Piç vampir: Dudaklarına.

 

Melis: Napacaksın ki?

 

Piç vampir: Bana gülen dudaklarını dişlerimle koparacağım :D !

 

Piç vampir: Tabi önce tadına bakalım dimi. ;)

 

Hasss bu çocuk ne diyordu !!!

Arkamda duyduğum tıkırtı sesleriyle deminden beri salak gibi ayakta durduğumu hatırlayıp korkuyla ve tedirginlikle yavaşça arkamı döndüm.

 

Suratımın dibindeki suratla kalbim ağzıma geliyordu.

 

"Böö" elimdeki telefon korkup irkilince yere düştü ama ekranı net şekilde gözüküyordu. Ardı sırada titreyen telfonun ekrana düşen mesaj ölüm fermanımı imzalamakla eş değerdi.

 

Piç vampir: Ben geldim!

 

"Demek Piç vampir haaa" !!!

 

Eğilip telefonu yerden aldım.

 

Melis: Siktir...

 

Piç vampir: Korkma onuda yapacağım...

 

 

 

Merhumu nasıl bilirdiniz :(

 

 

 

 

🌙❄🌙❄🌙❄

Loading...
0%