Yeni Üyelik
18.
Bölüm

18. Ne Yapabilirsin Ki

@hayal_crtk


İnstagtam: hayal_crtk

💋💋💋

Hatırlatma

"Bak burda ne var" ceketinin iç cebini gösterdi

"Geliyorum" ve ona gittim. O an sadece bana vaat ettiği şey aklımdaydı. Vücudum devreden çıkmıştı yine.

Metehan'a gittim ve gerisi umrumda değildi , ne yaptığımı bile bilmiyordum. "Kurdun ayağına gelen kuzu sinirli kurdun neler yapabileceğini unutmuştu" gülerek söyledikleri benim için bir anlam ifade etmezken benim tek bir odak noktam vardı ve odağıma uzandım.

"S*ktir... çek elini göğsümden"

💫♥💫♥💫♥

Kapının ağzında durmuş bedenim , arkamdan gülen Kağan'ın sesi , iki adamında geçemediği kapılar , ölmüş babam , sadist Hayal , yeni okulum , yolunan saçlarım , hızla iyileşen yaralarım , geçmeyen sızılarım , psikopat bir vampir , beni ısırmış örümcek , kanatları olmayan Hayallerim , kırılmış telefonum , sırtımda hissettiğim kabuk bağlamış yaram , üzerimde ki yabancı birine ait tişört , tişörtten gelen erkeksi koku , attığım tokat , kesikler attığım bacaklar ve kollar , boğulduğum havuz , sürtük damgası yediğim erkekler , elektik manyağı yaptığım vampirler , ağaçtan düştüğüm an , iki kolidorun farklı renkeri , ve elimi koyduğum göğüs... hiç biri umrumda değildi. Hedefime ulaşmam gerekiyordu ve kimin neresini ellediğim zerre umrumda değildi. Nerde olduğum bile umrumda değildi. Bana bağıran vampir mi? İsterde kıçını yırtsın duymuyordum.
Amacım belliydi onu istiyordum. Ellerimi sert bedende gezdirip cekete biraz daha yaklaştım ve az önce Metehan'ın gösterdiği iç cebi aradım , aradığım şey oradaydı. Ancak ben daha ceketi tam olarak kurcalayamadan iki bileğimdende tutulup engelledim. Açıkçası beni kim tuttu niye tuttu umrumda değildi, sahi ben nerdeydim. Ah hayır kafam bu kadar dalmış olamazdı , ama istediğim şeye ulaşamadan kafamın yerine geleceğini sanmıyorum.

"Gözlerimin içine bak sakar" derinlerden bir yerden gelen boğuk sesle kafamı kaldırıp benden oldukça uzun adama baktım. Anlamıyordum ne oluyordu burda. Aklıma gelen ayrıntıyla kafamı yine eğip cekete bakmaya başladım. Hayır ordaki şey elime geçene kadar kendimi toplayacağımı sanmıyordum. "Sakar kafanı toplasan iyi edersin" yine kulağıma gelen boğuk sesle tepkisizliğimi korudum. "Ah hadi ama aç gözlü kız" bileklerimin serbest kalmasıyla yine ceketi kurcalamak için hareketlendim ama bir el benden önce davrandı ve ceketim iç cebinden hedefimi aldı. Ellerim bu seferde oraya yönelirken benden uzun olan adam elini tamamen kaldırdı ve hedefimi ulaşamayacağım bir noktaya getirdi. Hadi ama benden uzun olmak zorundamıydı , sahi bu adam kimdi. Ah kimin umrunda.
Zıplayarak hedefimi almaya çalıştım ama bu imkansızdı yinede pes etmedim zıplayıp durdum ulaşana kadar ama yinede ulaşamadım. Zıpladım yinede.

"Altı üstü minik bir çikilota için fazla uğraşmadınmı sencede" kulağıma gelen sese aldırmadan zıplamaya devam ettim. Ne dediğini bile anlamamıştım. Hemen yukardaydı benim çikilotam. Yaşam kaynağım. "Bu çikilotayı sana vermeyeceğim boşa zıplama" zıplayarak almaya çalıştım. Alacaktım işte başka çıkış yolu yoktu. "Lanet olmasın gel buraya" bir anda eğilen adamla ben çikilotaya uzanacakken o kalçamın altından bacağıma doladığı koluyla beni bir çuval gibi omzuna attı. "Sakın ses çıkarma yoksa çikilotanı vermem" çikilotamı demişti o. Tamam o zaman ses çıkarmıyorum. Adam hareketlenince göz açıp kapayıncaya kadar bir odaya gelmiştik ve kimin odası zerre umrumda değildi. Adam beni omzunda sarsarak indirdi , çikilotam nerdeydi peki. Diğer elinde gördüğüm çikilotayla yine ona uzandım ama oda yine çikilotamı yukarı kaldırmıştı. "Vermeyeceğim boşa uğraşma" gözümde her şeyden değerliydi o çikilota. Alacaktım. "Boşa uğraşıyorsun sakar , çöpe atarın yine vermem , kafanı topla hemen" o çikilotayı almak için her şeyi yapardım. Sıkıntıyla soluk verip bana arkasını dönen adamla bende o çikilotayı almak için yapmam gerekeni yaptım. Ondan 5 adım uzaklaştım. "Beni zor kullanmaya mecbur burakacaksın sakar..." bana döndüğü an hızla ona doğru koşarak adamın üstüne atladım ve ikimizinde yatağa düşmesini sağladım. Ben onun üzerindeyken hızla toparlandım ve en başıdan hedefim olan çikilotaya ulaşıp onun avucundan çekip aldım. Ellerimin arasındaki muazzam şeyle gözlerim kamaşırken hemen paketini yırtıp o eşsiz lezzeti dudaklarıma götürdüm. Çikilota ağzımda erirken resmen kendimden geçmiştim. Bu harikaydı. Uyuşturucu gibiyi ama zararsızdı.

"Seni küçük yamyam" dedi biri ama umursamadım. "Bakalım bunları görünce ne tepki vereceksin" çikilotamı yemeye devam ettim belime dolanan bir kol hissediyordum ama zerre umurdamadım. Bulunduğum yerde bir an dünyam ters döndü sırtım yumşak bir şeyle buluştu , çikilotamı ısırdım. Bir şey boynumda geziniyordu ama ben yine umursamadım...

"Bu tişört neden sen değilde demin ki köpek gibi kokuyor" çikilotamı yemeye devam ettim. "Elimde kalacaksın o olacak" umursamadım. "Bu tişörtü sana kim verdi sakar , cevap ver yoksa çikilotanı alırım" çikilotam gidecekmiydi.

"Kağan verdi"

"Niye sana bu s*ktiğimin tişörtünü verdi peki?"

"Çünkü benim ki kan oldu" minik çikilotamın son parçasınıda ağzıma attım.

"Ne demek kan oldu , kimin kanı bulaştı?"

"Benim kanım bulaştı"

"Yaralandın mı?"

"Evet"

"Nereden yaralandın?"

"Sırtımdan"

"Peki sakar hanım bu yaralanma tam olarak neyden meydana geldi" ellerime bulaşan çikilotaları dudaklarımla temizledim

"Ben Kağan'a tokat atınca oda beni dolaba itti , biliyor musun sırtım çok acımıştı"

"Ben acının nasıl bir şey olduğunu unutalı yıllar oldu sakar" dedi ve devam etti. "Peki o köpeğe niye tokat attın?"

"Bana sürtük dedi , Metehan'da demişti , hatta okulda ki herkes beni basit bir kız sanıyor" dedim, sesim üzgün çıkmıştı.

"Sana sırf sürtük dediği için mi ona tokat attın"

"Evet , ona sadece tokat atabildim"

"Metehan'a da tokat atmak istermiydim"

"Hayır"

"Ama oda sana sürtük demiş"

"Metehan için kılımı oynatmam"

"Seni küçük aptal , adam yerine koyup soru soranda hata zaten"

"Metehan'a tokat atmamı mı istiyorsun" dedim şaşkınca. Yavaş yavaş kafam yerine geliyordu sanırım.

"İstemez , onun için kılını bile oynatmazmışsın zaten"

"Onun için kılımı bile oynatmam çünkü işin sonunda hep acı çeken ben oluyorum. Tabi onada söyle sağlam bir yumruk çaksam çok güzel olurdu"

"Tokat yerine yumruk ha" ufak kahkasını duydum. "Şu an ellerimdeyken sana ne yapsam acaba" omuzlarıma masaj yapsa çok iyi olurdu ya.

"Sırtım acıyor ve susadım" dedim sızlanarak ve yattığım yerden doğrulmaya çalıştım ama üstümdeki adam işimi zorlaştırıyordu. "Çekilsene be adam , koltuk muyum ben ne zaman yatsam üstümde seni buluyorum" dedim kaşlarımı çatarak. Bu adam şey değil miydi ya? Şey.. şu siyah saçlı çocuk.. hah Metehan.
Yüzünde gülümseme beliren adam çok yakınımdaydı bende onu omuzlarından itip yataktan tamamen çıkmasını sağladım ve hemen yataktan çıkıp nerde olduğumu anlamaya çalıştım. Burası kimin odasıydı ya. Yüzüme fırlatılan tişörtle bir an dünyam karardığı için kör oldum sanmıştım , yüzümden aldığım tişörtü açıp anlamayn gözlerle şeye baktım... Metehan'a.

"Üstündeki tişörtü çıkart ve bunu giy kapıda bekliyorum seni" dedi ve çıktı. Açıkçası nedenini umursamadığım için dediğini yaptım ve tişörtümü değiştirdim , dışarı çıktığımda Kağan'ın tişörtü hala elimdeydi. Metehan hiç bir şey demeden elimdeki tişörtü aldı ve odasına girip çöp kutusuna attı. Kağan'ın benim tişörtüme yaptığının aynısını Metehan'da onun tişörtüne yapmıştı. Gurur duyduğum bu olay yüzümde bir gülümseme oluşturdu ve Metehan'ın elini tutup sıktım , sanki onu tebrik edermişim gibi. Hareketime bir an gülecek gibi olan Metehan elini elimden çekti ve bileğimden tutup beni yönlendirmeye başladı. Adımlarım kendiliğinden durunca Metehan'da durup niye durduğuma baktı. Dudağımı büzüp çocuk gibi söylendim , kafam allak bullaktı hala.

"Neden elimden tutmuyorsun?" Dediğime iki kaşınıda kaldıran Metehan şaşırmışa benziyordu. Sahi ben ne demiştim az önce , aman kimin umrunda.

"Elinden tutmamımı istiyorsun" dedi doğru duyduğunu teyit etmek istercesine. Kafamı olumlu anlamda salladım ve elimden tutmasını bekledim. Tutmadı...

Benim odama gelince bileğimi ondan kurtardım ve odama geçtim ardım sıra oda gelmişti. "Çık odamdan" dedim sinirle.

"Ne bu sinir" dedi kaşlarını çatarak ve beni banyoya itekledi. "Banyomu yapacaksın ne yapacaksan yap kendine gel , çikilota yiyince tehlikeli şekilde sapıklaşıyorsun ve bu duruma daha ne kadar dayanabilirim bilmiyorum" dedi ve banyodan çıktı. Dönüp banyo suyumu açacakken yine kapı açıldı. "Banyo nasıl yapılır hatırlıyorsun demi" dedi gözlerini kısarak. Ciddi ciddi soruyordu.

Sinirli soluğum odada yankılandı. "Evet"

"Banyodan sonrada sakın kıyafetlerini giymeyi unutma" dedi ve gitti arkasından bir kalıp sabunu fırlattım ama sabun kapalı kapıya çarpmıştı. Banyoda baya oyalanıp suyun beni kendime getirmesini bekledim ve kafam iyice yerine oturuncada durulanıp çıktım. Üzerimi giyinip saçlarımı taradım ve kuruttum.

Aklıma yaptıklarım gelince yüzüm utançla kızardı , nasıl küçük bir çikilotayla onun kölesi olmuştum öyle. Bir çikilota için onu yatağa düşürüp üstüne çıkmıştım ve benim üstüme çıkmasınada ses etmemiştim çünkü benim aptal kafam çikilotadaydı. Geçen sefer çikilota yiyince yaptıklarımı hatırlamıyordum çünkü çikilotanın dozunu çok kaçırmıştım , bu sefer minik bir çikilota yediğim için yaptıklarımı hatırlıyordum ve keşke hatırlamasaydım. Nasılda her sorusuna cevap vermiştim öyle , ya bana Hayal'ken yaptıklarımı hatırlayıp hatırlamadığımı sorsaydı. Resmen her şeyi berbat edecektim of. Odamın kapısı çalınmadan açıldığında gelene baktım. Deniz mavi gözleri ışıldayarak içeri dalmıştı resmen. Yüzündeki gülümseme benimde gülümsememi sağlamıştı.

"32 diş sırıtacak kadar niye mutlusun bakalım" dedim ayağa kalkarak. Sevinçle yanıma gelip ellerimi tuttu ve bizi etrafımızda döndürmeye başladı. El ele odada dönerken ikimizde güldük , bu kız bana çok iyi geliyordu.

"Akşam Mert'le sevgili olmamızın şerefine kutlama yapacaz ve sende geleceksin" dedi. Onun bu ışıltsı öyle güzeldiki itraz bile etmedim , böyle mutlu bir günde onunla olacaktım.

"Tabi geleceğim mavi boncuk" dedim gülümseyerek. Odada dönmekten başım döndüğü için kendimi yatağıma attım direk.

"Peki ne giyeceksin" Deniz'in sorusuna bilmem dercesine omuz silktim.

"Dolapta bir sürü tişörtüm var sanırım yeni aldığım asker yeşilini giyeceğim" sözlerime ağzı açık kalan Deniz kaşlarını çatarak dolabıma ilerledi.

"Senin tişört ve pantolon kızı olmadığını biliyorum Melis" dolabı açıp karıştırmaya başladı. "İçinde bir yerlede eleştirdiğin o sürtüklerden daha açık giyinmek isteyen bir yanın var" dedikleriyle bu sefer benim ağzım açık kalmıştı.

"Sendemi bana sürtük demeye çalışıyorsun" sesimde gizleme gereği duymadığım hayal kırıklığım vardı. Dolaptan gözlerini alan Deniz bana kaşlarını çatarak baktı.

"Hayır seni aptal ben sadece senin içinde açık giyinmek isteyen bir kız olduğunu söylemeye çalışıyorum. Sen tişört ve pantolon değil elbiseler , şortlar , etekler giymek istiyorsun. Ama bunu kendine bile itraf edememişsin. Neyse ki dolabın senin yerine itraf ediyor" dedi ve dolabımdaki bir yığın kıyafeti yere döktü. Kıyafet yığınının içinde geneli siyah ağırlıklı mini etekler , şortlar , elbiseler , büsiyerler , ipliler , çoraplar boy gösteriyordu. Hiç giyememiştim bu kıyafetleri , korkuyordum çünkü. Alır ve dolabın bir köşesine atardım.

"O kıyafetler bana olmuyor" dedim sahte bir gülümsemeyle.

"Yalan söylemeyi bırak , bu akşam seni ben hazırlayacam eğer istediğimi giymezsen seni Metehan'a veririm" dedi ve ilk defa sinsice güldü. "Eminim onun arkasından konuştuğunu öğrenince senin için hiç iyi olmaz" ne ama şu anda onun arkasından konuşmamıştım ki. Not: Deniz'den korkulur. Mecbur bu cadıya boyun eğdiğimde giyeceğim kıyafetleri seçip gitmişti.

Üstüme ipli dar bir büsiyer giymiştim, siyah büsiyer göbeğimin hemen üstünde bitiyordu , göğüslerimi saklasada darlığı sinir bozucuydu. Büsiyerin üstüne tamamen tülden bir buluz giymiştim , içim tüm çıplaklığıyla gözüküyordu siyah tül hiç bir şeyi kapatmıyordu yani. İşin gıcık yanı tülde yarımdı , göbeğimden aşşağsını örtmüyordu yani. Altımada dar paça siyah bir pantolon giymiştim ve aynada kendime bakınca cidden çekici ve güzel gözüktüğümü farkettim. Neden bu durum beni korkutuyordu acaba. Deniz başka seçecek kıyafet mi yoktu. Bu pantolonu bile dil dökerek zorla giymeye ikna etmiştim yoksa bana şort giydirecekti. Ayağıma spor ayakkabılarımı geçirdiğimde hazırlıklarım bitmişti. Kapım yine paldır küldür açıldığında gelen Deniz'e baktım beni beğenen gözlerle izliyordu.

"Ohaa çok güzel olmuşsun" dedi ve beni etrafımda döndürdü. "Dudağında ki ruja bayıldım" ne ruju? Anlamayarak aynaya baktım ve kıpkırmızı dudaklarımı farkettim ama daha demin aynaya baktığımda her hangi bir renk yoktu. Oysa şimdi ruj sürmüşüm gibi kırmızı olmuşlardı. Ama öyle abartılı bir kırmızıdan ziyade kendini belli eden ama göze batmayan bir kırmızıydı. Parmaklarımı dudaklarıma götürüp iyice ovaladım ama parmağıma en ufak bir renk bulaşmamıştı. Dudaklarım kendi renk değiştirmişlerdi. Durum ne kadar tuafıma gitsede Deniz'e gülümsedim. "Senin için sürdüm" dedim ona yalan söylemiştim ama işlerin dahada boka sarmaması için bunu yapmalıydım.

Deniz çok güzel olmuştu , mavi elbisesi kalemle belirginleştirdiği mavi gözleriyle yarış içindeydi ama kazanan belliydi zaten. O gözleri kimse geçemezdi benim gözlerim hariç. Elbise dar ve işlemeliydi işlemeler tamda genç işi ve harikaydı. Siyah topuklular ve at kuyruğu yaptığı sarı saçlarıyla Deniz cidden çok güzel gözüküyordu.

"Senin saçın daha hazır değilmi" diye bana kızan Deniz tüm itrazlarıma rağmen saçlarımı yana attırıp diğer tarafı kulak dibimden başlayarak sıkı bir mısır beliği örmüştü. aynaya bakınca saçlarımın cidden hoş durduğunu farkettim. Ve maviye dönmüş gözlerimin etrafında daha yeni farkettiğim bir karartı oluşmuştu. Sanki sürme çekmişim gibi , hadi ama yüzüme hiç bir şey sürmemiştim ki. Dudağımdaki kırmızılığın biraz azaldığını farkettğimde gülümsedim. Yinede beyaz tenimde dudaklarım ben burdayım diyordu tabi gözlerimde geri kalır mı , asıl olay burda diye sesleniyordu adeta.

(Melis'in kıyafetleri ☝ resimdeki şortu kafanızdan silin melis siyah dar paça giymişti😊 ama üst tarafındaki kıyafeti tamamen böyle)😘(devamke)

İşimiz bitince odada bir an telefonumu unuttuğumu zannettim ama çok geçmeden Kağan denen ayının telefonumu öldürdüğünü hatırladım. Dolabımdan deri ceketimi alıp üzerime geçirdim ve fermuarını sonuna kadar çektim , kimsenin beni bu halde görmesini istemiyordum. Hadi pantalon neyse ama üstümdeki kıyafetler çok açık ve çekiciydi. Odamdan çıktığımızda Deniz'le aşşağı kata indik ve okul binasından çıktık. Etrafta üzerimde dolanan çok bakış vardı ama onları umursamamayı öğrenmiştim. Arabama binmek için otoparka ilerlerledik ve benim siyah canavarımı gördüm. Deniz Mert'le gideceği için ona ısrar etmemiştim.
Arabama ilerleyip kilidini açacak tuşa basacakken arkamdan seslenen sesle durmuştum.

"Benzini olmayan bir arabayla nasıl gitmeyi planlıyorsun" Metehan yine unuttuğum bir etkeni hatırlatırken istemsiz soluk verdim. Kimseyle uğraşacak halim yoktu , çok yorgundum bu gece. Evet hava iyiden iyiye kararmıştı.

"Sanırım Batuhan'la gidecem" dedim onu umursamadan yanından geçerken. Batuhan mı? Hadi ama ne diye onun adını demiştim ki. Yanından geçmeme kolumdan tutarak izin vermedi Metehan. Sadece duygusuz sert sesi geçti aramızdan.

"Batuhan'la gitmeyeceksin" dedi. Ben mi ? Büyük bir teslim oluşla sadece kafamı salladım ve ondan uzaklaşıp Meriç'in yanına ilerledim.

"Seninle gidebir miyim?" Dedim sakince. Açıkçası hayır dese okula geri dönecek kafadaydım.

"Atla bakalım" dedi yüzünde samimi ufak bir gülümsemeyle. Arkamdan beni izleyen Metehan'ı takmadan Meriç'in arkasına geçtim ve motorda rahat edeceğim bir konuma gelip ellerimi Meriç'in omuzlarına koydum. Benim için en az temas bu olacaktı sanırım. Baktığımda Metehan'ın bizi izlemediğini kendi motoruna bindiğini gördüm. Yüzünden hiç bir duygu okunmuyordu. Herkes harekete hazır olduğunda gece ne kadar soğuk olsada üşümeye ihtiyacım olduğunu biliyordum. Ben , Meriç , Batuhan ve Metehan motorsikletle giderken Mert ve Deniz arabayla gidiyorlardı. Deniz'in kıyafeti Motorsiklet için uygun değildi çünkü. Yol boyunca esen bir rüzgar ruhumdaki tozları dört bir yana savurdu , yangını yaktı bedenimi. Üşümek istediğim kadar yandım o an...

Meriç , motoru öyle çok hızlı sürmüyordu ve bu durum canımı sıkıyordu geçen seferde Metehan'la nasıl eğlenmiştik öyle. Hızın dibine vurmuştu ve motorsikletle tehlikeli hareketler yapıp adrenalinimizi tavan yaptırmıştı. Meriç'se Metehan'a göre kaplumbağaydı. Gerçi bu gece Metehan'da hız yapmak yerine sabit bir hızda bizle aynı gidiyordu. Bu durum beni şaşırtsada umursamamaya çalıştım. Yol boyunca arada Metehan'a bakıp yaşadığım o utanç verici anları düşünüyordum. Cidden üstüne çıkmıştım ve üstüme çıkmasına izin vermiştim sesimi çıkarmamıştım. Acaba geçen sefer çikilota yediğimde neler yapmıştım.

"Zihnini okuyamıyorum artık neden?" Meriç bağırarak konuştuğunda ona cevap vermek yerine sadece omuz silktim. Bir bara geldiğimizde hepimiz araçlardan indik ve lüks barın içine ilerledik. Kapıdaki güvenlikler Metehan'ları görünce direk geçmemize izin vermişlerdi zaten. Bara girdiğimizde başta aydınlık kolidordan ilerledik ve bir kapıdan geçip asıl bara girdik. Ah hadi ama bu pisliklerin yapıldığı yerde ne işim vardı ki. Barın içi tamamen pembe , yeşil ve mor ışıklarla aydınlatılmıştı ve yanıp sönen ışıklar göz alıcıydı. Etrafta uçuşan yoğun duman , içki ve ter kokusu dans eden bedenler. Sahnedeki kızın yok denecek kıyafetlerle kendini kırbaçlaması hepsi iğrençti. İzlendiğimi farkedince gözlerimi sahneden ayırıp beni izleyen vampire çevirdim. Ortamı sevmemem hoşuna gitmiş gibi alayla gülümsüyordu bana.
Üst katta aşşağıyı net görebileceğimiz bir locaya geçip oturduk rahat koltuklar ve locadaki temiz hava paha bizilmezdi. En azından nefes alabilirdim dimi.

"Nasıl Melis ortamı beğendin mi?" Diyen Deniz'e gülümseyip kafamı onaylar anlamda salladım. Beğenmemiştim. Deniz tam karşımda oturuyordu ve biz aşşağıyı en net gören balkon tarafındaydık. Deniz'in yanında Mert Mertin yanındaysa Batuhan vardı. Benim yanımda Meriç Meriç'in yanındaysa Metehan oturuyordu. Masaya bir garson geldiğinde herkes içeceğini söylemişti bense sadece meyvesuyu istemiştim.

"Ee buraya susun diye gelmedik konuşun bakalım" dedi Deniz şakıyarak. Eli Mert'in avucundaydı.

"Bence biraz Melis'ten bahsedelim hakkında hiç bir şey bilmiyoruz" Batuhan'ın dedikleriyle gözlerinde ki parıltı dikkatimi çekti.

"Sizin daha iyi kaynaşmanız için iyi olur dimi Melis" Deniz öyle mutluyduki bu gün o ne derse o olmalıydı.

"Merak ettiğinizi sorabilirsiniz" dedim gülümsemeye çalışarak ama soru sormalarını istemiyordum.

"Pekal niye bizim okula geldin" dedi Batuhan hemen.

"Çünkü babam bu okula gelmemi istedi"

"Peki hangi okuldan transfer oldun" dedi Meriç lafa katılarak.

"Aslında buraya başka şehirden geldim"

"Baban istedi diye şehirmi değiştirdin yani , fazla değilmi sence. Altı üstü bir okul" dedi Mert gülümseyerek. Ona gülümsedim.

"Buraya gelmemi istiyorsa sebebi vardır" dedim bende.

"Diğer okulun nasıldı peki çok arkadaşın var mıydı" dedi Deniz merakla.

"Aslında benim hiç arkadaşım olmadı bu zamana kadar. Bir kaç kere yanıma yaklaşan oldu tabi ama onlarda işleri bitince gidiyordu"

"Kızlar mı?" Dedi Metehan ilk defa lafa karışarak. Sesi çok serttti nedense.

"Evet yani hayır. Hepsi kız değildi" sesim çekimser çıkmıştı.

"Peki o kız olmayan erkekler sana yaklaşıp napıyordu" dedi masaya eğilip kafasını bana çevirerek. Tek kaşını kaldırmıştı.

"Şey bazıları sevgili olmaya çalışyordu o kadar"

"Sen napıyordun peki" dedi

"Kovuyordum" bazıları gitmeyip üstüme geliyordu ama bunu onun bilmesine gerek yoktu.

"İyi"

"Ailen ne işle uğraşıyor peki" dedi Meriç konuyu değiştirerek. Az önce Metehan'ın o garip soruları beni germişti ama şimdi Meriç'in sorusu canımı acıtmıştı.


"Bildiğin soruları sorma" dedim ona bakarak. Ailemin öldüğünü biliyordu , yani en azından babam ölmüştü ve annem yaşıyormu öldümü bilmiyordum ama ikiside yoktu işte. Bunu bile bile bana soruyordu , zihnimi okuduğu zamanlarda ailemin öldümünü çok düşünmüştüm ve oda öldüklerinden haberdardı. Garson içecekleri getirdiğinde şeftali suyumdan bir yudum aldım.

"Kusura bakma Melis bir an boşluğuma geldi" dedi Meriç kulağıma eğilerek. Ona gülümsedim ve önemli değil dercesine elimi salladım.

"Peki hiç aşık oldun mu Melis" dedi Deniz kocaman gülümseyerek. İşte o an içimi büyük bir huzur kapladı , aşkmıydı bilmem ama geçmişimdeki o duygular çok saf çok masumdu. Bende yaşamıştım bir şeyler. "Oooo böyle glümsediğine göre cidden aşık olmuşsun" Deniz beni utandırıken ben kafamı olumsuzca salladım.

"Hiç aşık olmadım" dedim ona ters düşerek. Hayatımdaki en güzel anılardan birini burda anlatarak heba edemezdim.

"Sayın rahibe üstünüzdeki deri ceketi çıkartıp bize yeni tişörtünüzü göstermeye ne dersiniz" dedi Mert gülerek. Benim bu aşırı kendimi gizleme çabamla hep olduğu gibi alay ediyordu.

"Kalsın içerisi iyi" gülümsemeye çalışarak dediklerime ben bile inanmamıştım çünkü bu ceketle cidden sıcak olmuçtu içeri. Deniz'in beni doğramak isteyen bakışlarına bile aldırmamıştım. Hadi ama sadece bir büyiyerle kalamazdım , tamam üzerinde pileli tül vardı ama oda hiç bir şeyi örtümüyor aksine beni dahada çekici gösteriyordu.

"Melis çıkarsana ceketini ortam sana cidden sıcak" Dedi Deniz ama aslında 'kaçınıyorsun çıkar şu ceketide senin için kombinlediğim kıyafetleri görsünler'di

"Yok yok ben rahatım böyle cidden sorun yok" dedim.

"Ceketini çıkar sakar" Metehan'ın sesiyle , aramızdan koltuğa iyice yaslanarak çekilen Meriç'le ona döndüm. Yine çok sert duruyordu gıcık pislik.

"Çıkarma.." sözümü kesti.

"Çıkar dedim , yoksa ben ceketten fazlasını çıkaracam" dedi tehdit ederek. Cidden beni korkutmak hoşuna gidiyordu.

"Peki" yüzüm asılmıştı , bir an önce burdan gitmek istiyordum. Ceketin fermuarını tutup beklemeden indirim ve çıkarıp koltuğa bıraktım. Herkesin şaşkın bakışları üzerimdeyken Deniz 'kimin kankası' bakışları atıp gururla gülümsüyordu.

"Vay canına cidden sexi olmuşsun" Batuhan'ın iğrenç iltifatına göz devirmekle yetindim.

"Batuhan dostum sana katılıyorum" dedi meriç.

"Artı bir" diyen Mert'le Deniz'in onun kafasına vurması bir oldu. Mert onu kıskanan kıza muzip bir bakış atıp yanağından öpmüştü. Çok yakışıyorlardı cidden. Beni göremeyen sadece Metehan'dı oda aramızdaki Meriç yüzünden. Hayır kafasını eğip özelliklede bakmaya çalışmamıştı.

"Ben bir lavaboya gidecem" dedim ve Meriç ve Metehan'ın kalkması için bekledim. Deniz dikkat etmemi söylerken onu onaylayıp yerimden çıktım barmenden öğrendiğim lavaboya yöneldim. Üzerimde gezinen bakışlar beni gersede umursamamaya çalıştım. Bir kaç erkek laf atmıştı , masasına davet eden bile vardı ama takmadım kimseyi. Lavaboya geçince sıcaktan dolayı yüzümü iyice yıkayıp peçeteyle kuruladım ve işim bittiği için kapıya yöneldim. Tekrar locaya ilerlemeye başladığımda bir kol beni durdurdu ve duvara itekledi anın şokuyla ne olduğunu anlamazken bir adamın beni sıkıştırması tüylerimi diken diken etmişti.

"Beraber eğlenelim mi fıstık" dedi tanımadığım adam. Onu itekledim ve yanından geçmeye yeltendim ama bileğimi tutup beni durdurdu. "Hadi bebeğim , gecemizi şenlendiririz" ona tiksindiğimi belli eden bir bakış attım ve bileğimi kurtarmaya çalıştım ama bırakmıyordu. Sinirlendiğim için daha fazla dayanamadım ve adamın bileğimi tutan elini çevirip inlemesini dinledim. Dizinin arkasına bir tekme geçirip iki büklüm olmasını sağladım ve bileğini biraz daha büküp kırılan kemik seslerini dinledim. Aman Allah'ım çok güzel ve rahatlatıcıydı. Vampirlere karşı kendimi savunamasamda insanlara karşı kendimi azda olsa koruyabiliyordum. Adam kırılan eliyle çığlık atarken Bardaki son ses müzik durdu ve herkes bize odaklandı kimseyi umursamdan adamı bıraktım ve seslice konuşarak ilerledim. "Umarım gecen yeterince şenlenmiştir" locada masamızın olduğu yere gelince bizimkilerin şaşkın bakışlarını umursamadan Metehan'ın yanına oturdum. Hepsi az önce adamı nasıl iki büklüm ettiğimi görmüşlerdi.

"Vay canına Melis sen ney mişsin" diye gülerek şaşkınlığını dile getirdi Mert.

"Demek vampir olmasak bizede böyle yapacaksın" diye lafa karıştı Batuhan. Ona kaşlarımı çattım , ah eğer vampir olmasalar onlarıda dövüp benzetmek isterdim ama bu ayılar insan olsa bile baya fit ve uzundular. Güçlü bedenlerini iki büklüm edemezdim asla , deminki adam zayıf olduğu için onu dövmem kolay olmuştu ama bunları hiç bir koşulda dövemezdim.

"O adamın bileğini kırdın Melis" dedi. Metehan bir şeyleri idrak etmemi istiyordu sesindeki tını.

"Ne var bunda"

"Kırlan kemik seslerini dinlerken gülümsüyordun" öylemi yapıyordum? Birinin acısından zevk alarak gülümsemişmiydim cidden. Hayır ben sadece beni istemediğim bir şeylere zorlayan adamın bileğini kırmıştım... o adamın bileğini kırmıştım. Bir dakika ben birine hakettiği bir acı verip sonrada onun acısına gülmüşmüydüm. Hayır bu benim yapcağım bir şey değildi. Geçmiştede bir kaç kişiyi böyle dövmüştüm ama onların elini bilerek kırdığım hiç olmamıştı. Ben kimsenin bir yerini kırmamıştım... hayır kafamdan atmalıyım , sadist filan değilim ben.

"Gülümsemedim sana öyle gelmiştir" konuyu değiştmeydim artık. Metehan yerinden yavaşça bana dönüp kulağıma eğildi.

"Bardaki şu koca çirkin tablonun önündeki tek başına sigara içen kızın siyah boyalı saçlarını bilerek kabarık durdurmak için sıktığı saç spreyinin kokusunu alıyorum , aynı kızın boynundan yavaşça akan teri görüyor ve kokusunu alıyorum , dudağındaki rujun çizgisinden taşmış olan o küçücük boyayı bile görüyorum" kulağıma biraz daha eğilip nefesinin boynuma çarpacağı kadar yaklaştı. "o dar elbisesinin altına giydiği pamuklu iç çamaşırının markasınıda söyleyim ister misin" dedi ve bana bakıp muzipçe güldü. "Ben her şeyi görürken senin nadir gülümsediğin o anları görmezsem körüm demektir" ve doğrulup önüne döndü. Dediği o çikin tabloyu görmek için ayağa kalktım ve hemen önünde oturan o kızı gördüm. Kızı o kadar duman arasından seçmem o kadar zordu ki. Sadece saçlarının siyahını seçebilmiştim. Metehan cidden bu kızın her şeyini görmüş ve hissetmişti. Yada uydurmuştu ama iç çamaşırına kadar uydurmuş olamazdı di.

"Gençlik idda oynuna varmısınız" dedi Batuhan sırıtarak.

"O oyun nasıl bir şey"merakıma yenik düşerek dikkatleri üzerime çekmiştim.

"Sıra sıra ortaya bir idda atıyoruz ve olacakmı olmayacakmı diye düşüncemizi söylüyoruz , yani iddalaşıyoruz. İddada kimin dediği olursa kazanan karşı tarafa bir şey yaptırıyor. Ama ne yaptıracağını iddadan önce diyor ona göre iddalaşıyor millet" diye açıkladı Meriç.

"Yani iddayı kazanan karşı tarafa bir ceza veriyor" oyun basitmiş ama pek oynayasım olduğunu söyleyemem. Malum basketbolda iddaya girmiş ve kaybetmiştim. Okulun ilk zamanları.

"Hepimiz oynuyoruz" dedi Deniz. Oynuyorduk o zaman.

"İlk idda benden , kaybedenler aracının anahtarını 1 aylığına verir" dedi mert ve iddasına geçti. "İddaya girerim birazdan bir kıza yavşadığımda Deniz kıskanmayacak" hepimiz gülerken Deniz Mertin omzuna sertçe vurdu.

"Deneme bile" diye uyardı Deniz ama dinleyen kim.

"İddaya girdim bile güzelim" gülerek kızı sinir ediyordu Mert cidden fenaydı.

"Kıskanacak" dedi Batuhan.

"Ben Mert'i kısanmıyorum hıh, kıskanmayacağım" Deniz Mert e burun kıvırıp tavır almıştı.

"Kıskanmayacak" Metehan büyük bir özgüvenle konuşmuşu , nasıl bu kadar emin olabilirdi ki.

"Kıskanacak" dedik Meriç'le aynı anda. Bir dakika Meriç herkesin aklını okuyabiliyordu Mert'in niye kıskanmayacak dediğinide bilirdi.

"Bakalım o kızı kıskanacak mı" dedi ve Mert bir anda Deniz'in dudağına yapıştı. Ben olayın şokuyla hemen bakışlarımı kaçırdım. Mert deminden beri Deniz'e mi yavşamaktan bahsediyormuş. Bu yavşamak değil resmen çocuk yapmaktı. "Sarışınım bu gece çok güzelsin bir içki içebilirmiyiz" Deniz dudakları aralanmış şaşkınca Mert'e bakarken Mert arada gözleri Deniz'in dudaklarına kaysada muzipliğinden kaybetmemişti. Deniz kafasını olumlu anlamda salladığında geri geleceklerini söyleyip gitmişlerdi.

"Anahtarları alayım" dedi Metehan gülerek. Deniz kimseyi kıskanmamıştı ve kaybetmiştim. Ama arabamın anahtarını vermekte istemiyordum çünkü o arabayı seviyordum. Yüzüm asılsada az önce oturduğum yerdeki ceketimi Meriç'ten isteyip cebinde anahtarı üzülerek Metehan'a verdim. Fikret beyle konuşup yeni bir araba istesem iyi olacaktı.

"Suratını asma sakar dünyanın sonu değil" diyerek alayla sırıttı Metehan ve avucundaki 3 tane anahtarı sallladı. "Senin arabayı ben alıyorum Motorunları kim alırsa alsın" dedi ve benim biricik arabamın anahtarını cebine koydu. Bu haksızlıktı cidden.

"Sıra bende kaybedenler üzerlerinden 1 kat kıyafetlerini çıkarır , iddaya girerim Mert ve Deniz döndüklerinde kavga etmiş olacaklar" Batuhan'ın kaybedenlere vereceği ceza çok aptalcaydı ama yinede bir şey demedim.

"Bencede kavga etmiş olacaklar" dedi Meriç sırıtarak.

"Kesin kavga edecekler" Metehan'ın KESİN konuşması içime kurt düşürsede emin değildim acaba iddaya girsemiydim. Ne kaybedecektim ki.

"Onlar döndüklerinde kavga etmemiş olacaklar" hepsine ters düşen teorim bu 3 adamıda güldürmüştü. Ne yani burdan giderken çok mutlulardı kavga etmeleri çok zordu. O kadar aşk dolu bakan gözler şu anda kavga edemezdi. Etmemeliydi. Meriç onun tarafında kalan meyve suyumu bana doğru uzatınca gülümseyip elindeki bardağı aldım ve meyve suyumdan büyük bir yudum aldım. Diğerleri alkollü içecek sipariş etmişti ama hiç bir o içiceklerden içmiyordu. Vampir oldukları için yedikleri ve içtikleri insan gıdalarıdan tat almamaları normaldi. Aklım geçen gün Metehan'ın beni ilaçlı suyla bayıltıp götürdüğü o ev geldi. Ordayken yaptığım tavuk yemeğini başta yemeye ısrar etmişlerdi ama daha sonradan hepsini bitirmişlerdi. O gün hepsinin çok şaşkın olduğunu hatırlıyordum çünkü benim yaptığım yemekten tat almışlardı. Bu çok garipti.

"Yeter artık konuşma benimle" Bağırarak bu tarafa gelen Deniz'i duymamla düşüncelerimden sıyrıldım. Arkasından Mert'te bir şeyler anlatarak geliyordu.

"Bebeğim ne diye sinirleniyorsun bana , benmi dedim o kıza gel beni bir anda öp diye" ahh kavga ediyorladı. Ve Deniz sinirlenmekte haklıydı.

"Kes sesini Mert o kevaşeyi öldürmemek için kendimi zor tutuyorum zaten. Arkamı döndüğüm an bir kızı seni öpmüş olarak buluyorum" mavi gözleri kızıla dönüyordu. "Sen bir vampirsin o sürtükten çok daha hızlısın ve o seni öpmeden önce onu bin kere engelleyebilirdin" Deniz'in sözleri doğru ve çok mantıklıydı. Mert o kızı havada karada engelleyebilirdi.

"Bebeğim o an dikkatim fazlasıyla dağınıktı ve emin ol değil bir kızın beni öpmesi suratıma füze atsalar farketmezdim" diye kendini savundu Mert. Deniz kaşlarını dahada çatıp Mert'i sertçe itti.

"Söyle bana o mavi gözlerle neye bakıyordunda dikkatim bu kadar dağılmıştı" hadi ama kavga etmeden dönmelilerdi. Mert'in kaşları çatıldı ve Deniz'i vampir çevikliğiyle yakalayıp kendine çekti sırtından sıkıca tutup kaçmamasını sağladı.

"Neye mi bakıyordum?" Hırıltılı bir nefes verdi. "Şu el kadar elbiseyi giyip neye mi baktığımı soruyorsun" yüzünü şaşkınlıkla ona bakan Deniz'e yaklaştırdı. "Koca barda beni çıldırtan kadına bakıyordum Deniz hanım , onun o dehşet görüntüsüne bakıyordum." Deniz duyduklarıyla dahada şaşırırken bir anda kaşlarını çattı ve Mert'i itip ona ölümcül bakışlar attı.

"Sen beni mi? Dikizliyordun azgın it" dedi ve ona öldürücü bakışlar atıp beni kenara itekleyip yanıma oturdu. Koltukta 4 kişilik yer olmadığı için Metehan'a yapışmıştım resmen.

"Deniz canım diğer koltuğa geçsene herkes rahat eder hem" dedim masumca gülümseyip. Oysa kafasını Mert'e hiç çevirmeden burun kıvırdı.

"Ben o sapıkla yan yana oturmam" dedi. Sinirli bir soluk verdim.

"Deniz farkındaysan o sapık dediğin senin sevgilin" diye hatırlattım. Bu kız çok inatçıydı.

"Şu an için sadece bir sapık" Mert bu sözlere kaşlarını çatıp Batuhan'ın yanına geçti ve kafasını Deniz gibi ondan tarafa hiç çevirmedi. Ne ara kanlı düşman olmuşlardı böyle.

"Bari çekilde ben oraya geçeyim burası çok dar"dedim isayan ederek. Metehan halime gülerken Deniz bir an ne yapacağını bilememiş olacak ki hemen yelkenleri sua indirdi.

"Seni o sapığın yanına gönderemem , o yüzden ben gidiyorum" yanımdan kalkan Deniz Mert'in suratına bakmadan yanına oturdu. İkiside farklı yönlere bakıyorlardı. Çocuk gibiydiler.

"Ee Melis iddayı kaybettiğine göre gereğinide yap bakalım" pis pis sırıtan Batuhan'dan gıcık kapıyordum. Ama bu durumdan kurtulmamda gerekti , zaten üzerimde yok denecek kıyafetler vardı bide o tülden kurtulursam geriye sadece bir büsiyer kalıyordu ve beni o halde görmelerini asla istemiyordum.

"Başka bir şey iste" dedim kabul etmesi umuduyla ama Batuhan kafasını iki yana sallayıp reddetti. Pisliğin tekiydi.

"Nolyor" dedi Deniz. Ona ve Mert'e kızgın bir bakış gönderdim.

 

"Siz yokken iddaya girdik ve idda sizdiniz kavga edip etmeyeceğinize iddalaştık ve kaybeden üzerinden bir kat kıyafeti çıkaracaktı" onlara alev alev yanan bakışlar attım. "Sizin yüzünüzden kaybettim" ikiside çocuk gibi kafalarını eğdiklerinde kavga ettiklerinden pişman olduklarını farkettim ama son pişmalık fayda etmiyordu.

"Fazla uzattın çıkar atık şu kıyafeti" dedi Batuhan sabırsızca. Ona sinirli bir bakış attım. Zaten altımda ki her şey gözüküyordu bu tülden. Ha vardı ha yoktu. Pes ederek göbeğimi açıkta bırakan tülün uçlarını tuttum ve yukarı sıyırdım ama iki elimide tutup sıyırdığım tülü yavaşça indiren başka ellerle yanımda oturan Metehan'a baktım. Ellerimi tutup tülü çıkarmamı engellemişti. Bana gülümseyip göz kırptı ve Batuhan'a döndü

"İddayı devralıyorum , ceza benimdir" ve Batuhan'ın konuşmasını beklemeden üzerindeki deri ceketi çıkarıp kucağıma attı ve ardı sırada siyah tişörtünü tek hamlede üzerinden çıkardı. Şaşkınlıkla dudaklarım aralandı onu daha önce havuda yarı çıplak görmüştüm ama pek dikkat etmemiştim. Beyaz teni kusursuz ve pürüzsüzdü , sıkı kasları vardı ama kesinlikle itici değildi. Aksine insanın dokunma isteğini getiriyordu. Kusursuz bir şekilde karşımda duran görüntü bir heykel tıraşın elinden çıkmış gibi nefes kesiciydi. İlk defa bu kadar harika bir vücudu ve yüzü bir arada görüyorum ama Metehan tişörtünü çıkarmasada onun uzun , ince ama yapılı vücudu hemen dikkat çeken bir etkendi.

Ah siyah saçları dahada mı dağılmıştı onun... üzerinde fazla oyalanan gözlerimi ondan çekip hemen önüme döndüm. Yanımda remen bir kusursuzluk abidesi oturuyordu. Tişörtünü tekrar giyen Metehan'la rahat bir nefes verdim sonunda. Batuhan ne kadar bu durumdan hoşnut olmasada metehan'a karşıda gelememişti. Bense şaşkındım Metehan az önce benim için resmen tişörtünü çıkarmıştı. Hemde iddayı kaybetmemesine rağmen.

Metehan'a döndüm ve mahçupça konuştum. "Teşekkür ederim , yaptığın için" sözlerime arsızca gülümseyen vampir az önce üzerime attığı ceketini aldı ve omuzlarıma koydu.

"Teşekkürü sonra edersin" dedi ve göz kırptı.

Tekrar idda oynuna döndüğümüzde bu sefer Meriç iddaya girmişti ve kaybedenler aşşağdaki sahnede kendini kırbaçlayan kızla dans edecekti. İğrenç. İddaysa sahnedeki kızın kendini bir dakikada kaç kez kırbaçladığını tahmin etmekti. Herkes düşük rakamlar söylerken ben her iddayı kaybettiğim için bunuda kaybedeceğimi bildiğim için fazlaca uçmuş ve 40 demiştim. Diğerleriyse 20 den yıkarı çıkmamışlardı kimin sayısına en yakın olursa o kazanıyordu. Meriç 1 dakikalık süreyi başlattığında aynı zamanda da sayıyordu. Sahnede nerdeyse çıplak dans eden o kırbaçlı kız arada kendine vurup dansa devam ediyordu. İğrenç. Henüz kendini 7 kez kırbaçlamıştı. Ve çoktan yarım dakika olmuştu. Bir anda sahneye çıkan bir erkek kızın elinden kırbacı aldığı gibi onla dans ederek kızı erotik diyeceğim bir şekilde kırbaçlamaya başladı utançla kafamı çevirdim. Deniz'de ne kadar Mert'le kavga etmiş olsada o kıza bakmasın diye onu kıyafetinin yakasından tutup kendine doğru çekmişti ama kesinlike Mert'e bakmıyordu. Mert'se Deniz'in bu kıskanç hareketine alttan alttan gülüyordu.

"O*uspu çocuğu kızı kırbaçlıyorum diye haşadını çıkardı"dedi Batuhan gözü hala sahnedeydi. Merak ederek tekrar sahneye baktım ve sahnede kızın cidden haşadını çıkaran adamı farkettim. Kırbaca gözüm takılınca korkuyla iç çektim. Çık kafamdan...

"Süre bitti" dedi Meriç ve sinirle iç çekti. "Yarım dakikada tam 30 kez kızı kırbaçlamış it" duruma seslice güldüm çünkü iddayı ben kazanmıştım ve Metehan evet ben 40 demiştim Metehan'sa 20 kız tam 30 kez kırbaçlandığına göre ikimizde iddaya en yakın sayıyı demiştik. Bu duruma sırıtıp onları cezalarını çekmeleri için sahneye yolladık. Hepsi oldukça rahatsız gözüküyordu özellikle Meriç ve Mert. Batuhan'sa duruma çabuk uyum sağlayıp çoktan o kırbaçlı kızla dans etmeye başlamıştı bile. İğrençti. Bizse Metehan'la locadan onları gülerek izliyorduk. Gerçi ben biraz Metehan'ı taciz ediyor gibiydim çünkü aynı yerde oturuyorduk ve sahnedeki arkadaşları görmek için onun bacaklarının üstünden uzanıp camdan yarı duvara tutunarak sahneyi daha rahat görüyordum. Resmen Metehan'ı sıkıştırmış gibiydim. Sahnede dansa devam ederlerken gülerek onlara destek olurcasına alkışladım ve hepsinin ölümcül bakışlarına şahit oldum. Çok komikti bu durum.

Locaya gelen dörtlü kızgınlıkla yerlerine geçtiler onlara sırıtarak bakasamda Deniz'in sinirli bakışlarını görünce tedirgin olmadım değildi.

"Sıradaki iddayı ben söylüyorum. Kaybeden arabamdaki pikaçu kostümlerini giyecek" diyen Deniz şeytanice sırıttı. Hadi ama sırf idda için arabasında pikaçu kostüm mü taşıyordu. Ve neden pikaçu başka kostüm mü yoktu. "İddaya girerim -bana baktı ve güldü- Melis 5 dakika içinde sadece 'bana gitmek isteyen var mı' diyerek 30 dan fazla erkeği tavlayabilir" tavlayamazdım. Oyunmuydu bu. Herkes banamı gitmek isriyordu yani. Sarışınlar aptal oluyordu gerçekten.

"Tavlayamam bu idda saçmalık belki 1 kişiyi tavlayabilirim o kadar" dedim yüzümü somurtarak.

"Bencede tavlayabilir" dedi Mert göz kırptı bana.

"Tavlayabilir"

"Tavlayabilir" Meriç ve Batuhan'da iddasını belirtmişti geriye sadece Metehan kaldığı için hepimiz ona döndük. Düşünceli gözüküyordu. Bana döndü ve beni baştan aşşağı süzdü gözlerini kıstı.

"Melis değil 30 , 1 kişiyi tavlayamaz" dedi. Beni resmen küçümsemişti. Pislik.

"Bakalım tavlayabilecek mi?" Dedi Deniz ve beni aşşağı yönlendirdi. Barda insanların içinde ilerleyip dj'in şarkıları coşturduğu alana gittim. DJ'den mikrofonu aldım ve müziği kapatmasını istedim. Beni kırmayan adam müziği kapattı ve coşmuş insanlar müziğin neden kapandığını anlamak için bu tarafa döndü. Beceriksizce gülümsedim ve miktofonu dudaklarıma yaklaştırdım. "Şey meraba , ufak bir kaç şey diyecektimde" dedim utangaçça ah ben kim bu kadar insanla konuşmak kim.

"Müziği tekrar başatın bu kızın zırvalığını dinlemek istemiyoruz" batırmıştım işte. Aklıma Metehan'ın beni küçümsediği gelince yerimde doğruldum ve o ürkek halimden sıyrıldım.

"Hadi ama bebeklerim sakin olun" dedim ve cilveli bir gülüş attım. "Ufak bir duyurum var kulağınızı açın ve beni iyi dinleyin" herkes istediğim gibi ne diyeceğimi beklerken büyük bir özgüvenle konuştum. "Bu gece bana gitmek isteyen varmı" kimseden ses seda çıkmazken bir şeyler yapmam gerektiğini bildiğim için elimi kalça kemiğime yaslayıp dudağımı ısırdım. "Sizi bir süprinin beklediğini söylememe gerek yoktur umarım" dedim çekici bir bakış atarak ve o anda kalabalıktan sadece erkeklere ait bir çok ses yükseldi.

"Ben gelirim"

"Beni seç"

"Hatun çok ateşli"

"Güzelim buralarada bak"

"Oha çok sexi kızmış"

"Ben gelirim, beni seç" ve buna benzer daha bir çok ses. Cidden bu sahnede sürtük gibi erkekleri olmayan evimemi davet ediyordum. Hemde salak gibi kendi kendimi kaybetmeye sürüklemiştim ah ben tam aptalıdım. Sırf Metehan beni küçük gördü diye iddayı kendi ellerimle kaybetmiştim. Sahneden yaptığım aptallığı düşünerek inerken bir kaç erkek önümü kesti , pardon bir yığın erkek önümü kesti. Hepsi çok kızgın gözüküyorlardı.

 

 

"Bizi kandırıp gidebileceğini mi sandın. İçimizden birini seçmeden hiç bir yere gidemezsin" dedi içlerinden kısa ama gömleğinin üstek ki düğmeleri açılmış serseri tipli bir erkek. Ahh şimdi sıçmıştım. Beceriksizce gülümsedim.

 

"Ah kusura bakmayın beyler ben sadece arkadaşlarla bir iddaya girmiştimde onun için öyle söyledim" yalan söylememiştim. Kaşlarını dahada çatan adam benden bir iki santim kısa olmasına bakmadan kolumu sıkıca tuttu.

 

"İdda ha" alayla güldü. "Bizi kandırabileceğini mi sandın. Hemen içimizden birini seçiyorsun yoksa senin için hiç iyi olmaz" ona tam itiraz edecekken kalabalıktan tanıdık bir ses yükseldi.

 

"Sevgilim? Bir sorunmu var" gözlerin sesin sahibini bulurken o kadar insanın arasında uzun boyuyla hemen dikkat çeken vampiri buldu. Renkli ışığın altında ışıklar her renk değiştirmeye gözde muazzam bir görüntü oluşturan yüzünü izledim biraz. Sert , yakışıklı , ve kesinlikle harikaydı. Siyah saçları yine dağınıktı ve az önce tişörtünü çıkarırken dahada dağılmıştı ama koföre gidip parayla yaptırsa bu kadar mükemmel duramazdı.

 

Kalabalık bu güçlü adama hemen yol açarken Metehan yanım geldi ve siyaha dönmüş gözleri kolumdaki o serseri tipli adama ait olan eli buldu. Kaşları çatılıp yüzü sertleşirken siyah gözleri elin sahibini buldu. Adam sanki ateşe dokunmuş gibi elini hızla çekti ve bir adım geriye gidip uzaklaştı. Tek bakışıyla adamı bu derece korkutmuştu. Gözleri hala o adamın üzerindeyken onu öldürmek istiyor gibi bakıyordu , elinin biri çıplak belime dolanırken kalbim bir an tekledi. Sanki ben bir yapbozdum ve Metehan'ın elide benim tamamlanmam için gereken son parçaymış gibiydi , ve yeride tamda sırtımdaki çukurdu. Eli yerini sahiplendi ve Metehan sanki benim kendine ait olduğumu ilan edermişçesini beni belimden çekiştirip yanına yasladı. Vücudum ona yaslıyken gerim gerim gerilsede bir şey yapamadım , sadece iki dudağımı birbirine bastırmıştım.

 

"Beyler? Umarım bir sorun yoktur" dedi tekrat konuşarak , az önce sevgilim diye sahiplendiği benden en ufak bir ses çıkmamıştı çünkü.

 

"Bu hatunun sevgilisi misin?" Dedi az önce kolumu sıkan adam. Metehan'ı görmek için kafamı kaldırdım ve sert ifadesinden ödün kaybetmemiş yüzüyle karşılaştım. Gözlerini bir avcı gibi kısıp karşısındaki adama azrail gibi bakıyordu. Metehan ölümdü...

 

Kafasını sadece bir kere eğip kaldıran Metehan adamı onaylamıştı , konuşsa kan çıkartacak gibi gelmişti o an.

 

Adamın yüzü alayla kaplandı küçümseyen bakışları Metehan'ı hedefine almıştı. "Sevgilin sahnede erkekleri azdırıyor" kahka attı "Sen ne geniş bir erkekmişsin böyle" bu aptal ölmek mi istiyordu. O an sadece kan çıkmasın diye telaşla elimi Metehan'ın sırtına dolayıp sardım. Elimin altındaki bedenin gerildiğini hissedebiliyordum ama bu beden sadece öfkeden geriliyordu.

 

"Sakin ol ukala" diye fıldadım. Kimse sesimi duyamazdı , yani vampir olmayan kimse. Metehan beni duysada sakinleşmişe benzemiyordu , o adamı öldürecekti. Tam hareket edeceği anda tekrat fısıldayıp benden çıktığına inanmadığım o cümleyi kurdum. "Sakin ol sevgilim" ve durdu. Vücudunun gerginliği yavaşça çözüldü ve inanmayan gözleri benim gözlerimi buldu. Şaşkın suratında bir gülümseme peyda oldu o an , sanki bu durum hoşuna gitmişti. Gülümseyerek tekrar sinirli adamlara döndü.

 

"Kusura bakmayın beyler SEVGİLİM bu gece içkiyi fazla kaçırmış , mevzuyu kapatalım iyi geceler" dedi sevgilim kelimesine özellikle baskı yapmıştı ve onlara fırsat vermeden beni belimden iterek yönlendirdi. Ama daha iki adım atmışken durdu kulağıma eğilip fısıldadı "Bekle" ve beni bırakıp az önce ona geniş diyen serseri adam sert bir yumruk attı. Adam kum torbası gibi yere yapışırken acıyla feryat etmişti.

Metehan'sa onun başında azrail misali dikiliyordu.

 

"Senin bana Geniş diyen o ağzındaki dilini koparır , fırça niyetine mezar taşına kanınla adını yazarım lan" ayağıyla karnına bir tekme attı ve adamın acı inlemeleri barı doldurdu. "Sevgilime dokunurkende iki kere düşün artık" ayağıyla adamın az önce bana dokunduğu elini sertçe ezdi. Kulaklarım sağır olacaktı artık bağırış seslerinden. Metehan benim için bir adamı mı dövüyordu şimdi , bana dokundu diye ayağıyla parmaklarınımı eziyordu. Şaşkın halimden bir an için sıyrılıp onlara ilerledim ve Metehan'ın bileğinden tuttum. "Gidelim yeter artık" dedim ve onu peşimden çekiştirip yönlendirdim. Oysa bana sesini çıkarmadan itat etti. Barın içinde oturduğumuz locaya ilerkerken Metehan'ın durmasıyla bende durmak zorunda kaldım , çünkü hala onu bileğinden çekiştiriyordum. Ne olduğuna anlamak için ona döndüm. Oysa oldukça ciddi bir şekilde konuştu.

 

"Neden elimi tutmuyorsun" gözlerindeki muzur parlamalar beni yerin dibine gömercesine utandırmıştı. Bu gün çikilota yedikten sonra kafam yerinde değilken ondan elimi tutmasını istemiştim. Ve o tutmamıştı.

 

"Elini tutmamı mı istiyorsu ?" Dedim Metehan'ın bana bu gün dediği gibi. Oysa cevabıma memnum kalmışçasına sinsice gülüp kafasını olumlu anlamda salladı benim gibi. Elini tuttum...

 

Şaşırmıştı , yüzündeki tüm sinsi ifade silinip yerini koca bir şaşkınlığa bırakmıştı. Benden onun elini tutmamı beklemiyordu , bende beklemiyordum ama bana ilk defa tutmam için uzatılan elide geri çeviremezdim. Ben Hayal Melis ATEŞ tutunmam için el uzatılmayan ama tutmam için gelmiş ilk eli tutan kız.

 

Metehan'ı şaşkın bir şekilde tekrar yönlendirdim peşimden , oysa bir anda avudumdaki elini çekip benden aldı. Yaptığı hareket bir an afallamama sebep olurken geride ufak bir kırgınlık bıraktı. Elini benden vebalıymışım gibi çekip alması ilk defa tuttuğum elin ihaneti çok can yakıcıydı. Onu arkamda bırakıp umursamadan masamıza ilerlemeye başladım. Ben salaktım zaten ne diye elini tutuyorsam. Aptal ben.

 

Bir anda çıplak sırtıma dolanan bir kol beni kendine çekti vücudumun birazını kendine yasladı. ve yabancı olmadığım koku burnuma doluştu. Kulağıma eğilen nefes yavaşça konuştu "Böyle daha iyi , öbür türlü elin beni yönlendirmek için değil sadece orda olmak isterse girsin avcuma" bu seferde ben şaşırmıştım elini benden çekip alan Metehan şimdide bana 'elin beni yönlendirmesin orda olmak isterse gelsin' diyordu.

 

"Ya senin avucun elimi yine kabul etmezse" dedim ne diyeceğini merak ederek.

 

"Sende zorla sokarsın elini avucuma , ben öyle yapıyorum genelde" diyip göz kırptı ve tehlikeyle güldü. Gözlerinde bir ışık belirdi o an , şeytani ve hep onda gördüğüm o tehlikeli ışık. Ve şaşkınlıktan dumur olacağım o sözleri söyledi.

 

"Kalbine kalbimi zorla soksam ne yapabilirsin ki"

 

🎲🎲🎲

Loading...
0%