Yeni Üyelik
19.
Bölüm

19. Senden İğreniyorum

@hayal_crtk

İnstagram: hayal_crtk

Zaman durmuştu , insanlar durmuştu , müzik , dans , havada uçuşan dumanlar , konuşmalar , sesler , görüntüler , ölümler ve yaşamlar hepsi durmuştu. Kalbim durmuştu... ölümünü bekleyen bir idamlık gibiydim o an. Kalbime ilmek atan eller ipi çektikçe sıkışıyordu kalbim , inattı ama.. atmayı bırakmıyordu. Hatta öyle bir atıyordu ki sanki göğüs kafesimi yırtıp avuçlarıma düşecekti şimdi. İp çekiliyor kalbimse ölmeyi bekliyordu , öldürmeyen eller ipi çektikçe atıyordu kalbim belkide ilk kez korkudan değilde şaşkınlıktan hızlanmıştı bu kadar. Sahi en son ne zaman benim kalbim korkudan yada adranalinden değilde mutluluktan hızlanmıştı?

Bu sorunun cevabını ben bile hatırlamıyordum. Benim kalbim mutluluktan atmazdı hiç hüzün doluydu orda her yer. Şaşkınlıksa sadece gel geç mevsimi gibi taht kurmuştu hüznün ortasına.

 

Şaşkınlıktan aralanan dudaklarım ve irileşen gözlerimle bedenimin yarısını yasladığım vampire bakıyordum , kalbime kalbini soksa napabilirdim ki? Halimi komik bulup gülümseyen vampir göze sevimli gelsede hala gözlerinde bitmeyen şeytani bir ışık vardı.

 

"Sorumun cevabını alamadım ben sakar hanım" bir an duraksadı ve düşünüyormuş gibi yaptı ama o kadar sahteydi ki. Sonra aklına geleni bulmuş gibi gözleri gözlerimi dahada esiri yaptı. İrislerinde ki haylaz parıltılar dahada artmıştı. "Ahhh ne sakar hanımı , SEVGİLİM diyecektim" dedi ve göz kırptı. Yanaklarım utançtan kızarırken hemen ondan kurtulmaya çalıştım ama izin vermedi. Belimi dahada kavradı yanından kaçmamam için.

 

"Sorumu cevapla Sakar" ondan kurtuluşum olmadığını bildiğim için istediğini yaptım.

 

"Kalbime kalbini zorla soksan , ona geldiği yeri zindan ederdim. Acımazdım" gözlerine bakarak söylediğim sözlerle tüm neşesi kaçan Metehan kaşlarını çattı ve beni bıraktı...

Sanki dediklerim onun için büyük bir hakaret gibi bakıyordu bana , oysa ben doğruları söylemiştim. Kimsenin kalbini kalbimde istemiyordum. Hüznümü kimse görmemeliydi çünkü. Sert bakışları gözlerimi delip geçerken son sözlerini söyleyip gitti. Acıtmıştı...

 

"Acımayacak olan benim , zorla girdiğim yerde hükmü sadece ben veririm, sen değil... ve basit birinin kalbine girecek kadarda küçülmedim daha" arkasında iplerle sıktığı kalbi yine parçalayıp gitmişti. Hep yapıyordu , acıtmıştı bu sefer umursamadığım birinin sözleri bu kadar acıtmamalıydı... canımı yakmamalıydı...

 

Masaya döndüğümde Metehan Batuhan ve Meriç'in yanına geçmişti bende Deniz ve Mert'in yanına oturdum. Deniz çok mutlu gözüktüğü için yüzüme sahte bir gülücük kondurdum. Onun en mutlu gününde somurtamazdım.

 

"Sonunda Metehan bir iddayı kaybetti" diyerek seslice güldü Batuhan. Ona eşlik eden diğerleride kahka atıyordu Metehan'sa bu duruma aldırmadan duygusuz gözlerini etrafta dolandırıyordu.

 

"İşin garibi Melis'te kendi üzerine kurulu bir iddayı kaybetti" Meriç'in söyledikleriyle yüzümü astım. Haklıydı kendim üzerine kurulu bir iddayı kendi ellerimle kaybetmiştim.

 

"Bu idda oyunu iyice zırvalamaya başladı. Oyun bitmiştir" dedi Metehan itraz kabul etmez bir şekilde.

 

"Oyunda kaybedince mızıkçılık yapmayı bırak Mete" Deniz Metehan'a söylenince Metehan onu tek bakışıyla susturmuştu. Hayır o bakışı bana atsa bende susardım hani.

 

"O kostümleri giyeceksiniz yinede" diye kısık sesle mırıldandı Deniz. Korkuyla Mert'e sinmişti ve Mert'te güzel sevgilisinin ona sığınan halinden oldukça memnundu. Onu hemen kolunun altına almış ve az önceki yaşadıkları küslüğü hemen unutmuşlardı. Bu duruma gülümsemek istesemde kendimde o hali bulamıyordum. Metehan'ı görmek dahi istemiyordum.

 

İlerleyen zamanlarda Deniz'in ısrarıyla zorla dans etmiştim onla. Ama aşşağdaki kalabalığa inmek yerine locada sadece ikimiz kız kıza dans etmişti. Tabi bizi izleyen dört vampiri ve locadaki diğer insanları saymazsak. Ben yerimde sallanırken Deniz kıvrak hareketlerle Mert'i sinir küpü yapıyor ve bu durumdan keyif alıyordu resmen.

 

Sıcaklayınca Deniz'den ayrılıp barmenin oraya gittim ve bar taburelerinden birine oturup soğuk su istedim , barmen suyumu hazırlarken yan tarafımdaki bar taburesine oturan bir gölge farkettim , kim olduğunu merak etsemde dönüp bakmamıştım. Barmen buzlu suyumu hazırladığında önüme bırakmıştı , canım bu suyu bile içmek istemiyordu nedense ama sıcaklayan vücuduma çok iyi geleceği kesindi. Bardaktaki suyu tek seferde içerken , su boğazımdan aşşağsını ferahlatmıştı.

 

"Sencede o kıyaferlerin içinde ısınman çok saçma değil mi?" yan tarafımda konuşan adamla şaşkınlıkla bakışlarımı o yöne çevirdim. Oydu...

telefonumu kıran hayvan , Kağan. Üzerindeki sade tişörtü ve koyu renk pantolonuyla bile oldukça dikkat çekiyordu. Hadi ama bende bu kadar uzun ve yakışıklı olsam bende dikkat çekerdim. "Üstünde incecik bir tül parçası var sonuçta" söylediği sözlere kaşlarımı çattım. Ona neydi ki benim ne giydiğimden.

 

"Benim üstümdeki kıyafetlerin tenimi ne kadar ısındırdığından sana ne" tek kaşımı kaldırıp söylediklerimle oda tek kaşını kaldırdı ve oturduğu bar taburesinde vücudunu bana döndürdü. Kahverengi saçlarının hafif bir kızıla çalan uçları değişen renkli ışıklarda göze çok hoş gözüküyordu.

 

"Doğru bana ne tabi , ama kıyafetlerinin sadece seni değil benide ısındırdığını göz önüne alırsak bence bendide ilgilendiriyor ne giydiğin" gözlerim şaşkınlıkla irileşti , hayvan herif yine sapık sapık konuşuyordu.

 

"Kes sesini pislik vampir" dedim hışımla. Çıkışmama gülen çocuk elinde tuttuğu içki bardağını tek seferde kafasına dikti.

 

"Vampir mi?" Ufak bir kahka çıktı dudaklarından "doğru ben vampirdim dimi , kan felan içiyorum" elindeki bardağı önüne bırakan çocuk o an beklemediğim bir şey yaptı ve uzanıp oturduğum tabureyi çevirip kendine dönmemi sağladı. İki elide taburemin iki yanında duruyordu. Gözleri koyulaşan çocuk bana oldukça yakındı. "Seninde kanını içmek istiyorum" biraz daha yaklaştı ve bende taburemde iyice arkama yaslandım biraz daha arkaya yaslansam yere düşecektim. "Kanın beni delirtiyor" bir dakika... bu çocuk benim kan kokumu mu alıyordu? Hemde boynumda büyücü yapımı kokumu sakalyan bir kolye varken. Yalan söylüyordu.

 

"Demek kanım seni delirtiyor" dedim ve onu omuzlarından itekleyip benden uzaklaşmasını sağadım. "Tüh bende bu kolye beni vampirlerden koruyor sanıyordum" dedim ve kolyeme dokundum. "Demek ki işe yaramıyormuş" yüzümü yalandan astığımda kırdığı potu farkedip sesli bir küfür atmıştı. Bu çocuk vampir değildi hatta onun bölümündeki kimse vampir değildi , aksi takdirde bu gün beni yaraladığında herkes kan kokumu alır ve bana saldırırdı. "Vampir değilsen nesin?"

 

"Belki bir gün görerek öğrenirsin iblis" dedi ve ayağa kalktı.

 

"İblis yada sünephe olmadığımı anladığın gün öğrenmiş olacağım" gözlerinin içine bakmak için bende ayağa kalktım. "Ama sen o gün büyük ihtimal ölmüş olacaksın" tehlikeyle gülümsediğimde o kaşlarını çatmıştı. İblis dediği Hayal'di , peki ben kimdim?

 

"Şu anda benimle o iblis konuşuyor olabilir mi" düşünceleri kendiliğinden zihnimde yankılandığında gülümsedim.

 

"Bunu asla bilemezsin" diye cevap verdim düşüncelerine. Oysa şaşkına dönüş suratıyla kalakalmıştı.

 

"Zihnimi okuyor olabilir misin?"

Ona tam bunun kuru bir iftira olduğunu söyleyecekken kolumdan tutulmamla konuşamadım.

 

"Gidiyoruz Sakar" kolumu tutan Metehan'dı gözleriyse tam karşısında ki Kağan'da. İki adamın arasındaki gerilim elle tutulur türdendi.

 

"Merhaba Yarasa"

 

"Merhaba Köpek" ah kimse beni bunun dostça bir selamlaşma olduğuna inandırmazdı sanki şey diyor giydiler "Merhaba öldürmek istediğim pislik" evet aynen böyle diyor gibiydiler.

 

"Demek bu sünephe seninle birlikte geldi buraya" alayla konuşan Kağan Metehan'ı sinirlendirmeye çalışıyordu ama bana hakaret etmesi Metehan'ı asla sinirlendirmezdi , aksine hoşuna giderdi.

 

"Benimle değil , beni bilirsin köpek , ben yanımda basit insanları dolaştırmam." Yine yapıyordu..

 

"Sen yanında insan dolaştırmazsın Yarasa , madem sana yük oluyor onu bu geceliğine bana vermeye ne dersin" Kağan'ın sorusuna gülen Metehan sinirden gülüyordu sanki.

 

"Hiç bir yükün bana ağır gelmediğini biliyorsundur umarım ama iyi bir teklif verirsen neden olmasın" iki erkeğinde üzerime konuştu diyalog mide bulandırıcıydı. Beni Kağan'ın bu gün dediği tabirle böcek kadar görüyorlardı. Hatta daha aşşağı. Metehan'ın elini kolumdan itip barın çıkışına ilerlemeye başaldım , iki adamıda arkamda bırakmıştım. Sinirimin doruk noktasına geliyordum yavaş yavaş. Hayal olsam...

 

Bardan çıkınca temiz havayı derince içime çektim , kendime zarar vermeliydim. Canımı yakmalıydım. Kanamalıdım...

 

Deniz'in arabasındaydım , bardan herkes çıktığında hiç düşünmeden Mert ve Deniz'in arabasına atlamıştım. Herkes Metehan ve Kağan'ın arasında geçen konuşmaya şahit olmuştu. Deniz'se benim ona aldırmamam gerektiğini söylüyordu. Dediğine göre Metehan canımı sözleriyle yakmak istediğinde sadece beni basit olarak yargılıyordu. Çünkü canımı sözleriyle yakacak başka bir şey bulamıyordu. Yani beni sürtük olarak görmüyor ama bana kızdığında bilerek sürtük diyordu. Sürtük olmadığım için sürtük diyordu , bu durumun benim canımı acıttığını biliyordu peki o bana her sürtük dediğinde yada basit gördüğünde canımı asıl yakanın bana sürtük demesi değilde aklıma gelenler olduğunu bilse napardı.

 

Okul yolunda gitmediğimizi farkettiğimde umursamazca sordum. "Nereye gidiyoruz"

 

"Saat geç olduğu için bizim gurubun arada kullandığı eve gidiyoruz canım , geçen gitmiştin zaten" aklıma gelenlerle yüzüm dahada asıldı. O evde hem gülmüş hemde ağlamıştım hemde Metehan'a sarılarak. Kucağında uyuya kalmıştım bide. Aklımdaki düşünceleri def edip yolun bitmesini bekledim. Metehan'lar motorsikletle çoktan bizi geçmişlerdi.

 

Eve geldiğimizde arabadan inip bahçeye geçmiştik , hava serin olsada bana iyi geliyordu. Bahçe geçen sefer gördüğüm gibiydi , etraf top şeklide ışıklarla aydınlatılmış ve loş bir görünüm kazanmıştı. Bahçedeki hamak ve salıncak oynama isteğimi getirsede içimde kalan can sıkıntısı yapma diyordu. Metehan'lar bizden önce eve geldiği için dışarıya sandalyeler ve masa getirmişlerdi. Masanın üstüyse iki sürahi kan , bardaklar ve benim için olduğunu düşündüğüm bir dilim pasta ve meyve suyuyla donatılmıştı. Hiç birini yemek istemiyordum. İstemeye istemeye de olsa bende masaya geçmiştim tam karşımda Metehan oturuyordu ve ben ona inatla bakmıyordum.

 

"Güzel bir geceydi" dedi Deniz yanında ki sevgilisinin elini tutarken.

 

Mert'te onun elini tutup sıktı. "Senin olduğun her gece güzel , tabi beni öpen şu kızı balkondan atmasaydın daha iyi bir gece olabilirdi ama neyse" şaşkınlıkla Deniz'e bakarken oda bana bakıp sevimlice sırıtmıştı.

 

"Bana öyle bakma Melis yerimde olsan sende aynısını yapardın , gidip kamera kayıtlarına baktım ve o fahişe Mert beni izlerken onu bir anda öpüyor. Sadece ona ders olsun diye onu ufak bir yükseklikten itmiş olabilirim ne var" kendini bu kadar haklı görmesine göz devirdim. "Zaten gidip oğlanın birinin üstüne düştü" diyerek güldü. Deli cadı.

 

Vampirler bardaklara koydukları kanı içerken benim bu görüntüden midem bulandığı için hiç bir şeye dokunmuyordum. Çilekli pastamdan tek lokma almamıştım , zaten çilekli pastada sevmezdim pasta dediğin çikilotalı olmalıydı. Bir süre sonra Deniz'in kaybettiğimiz iddayı hatırlatmasıyla Metehan'la aynı anda bir küfür savurmuştuk. O pikaçu kostümünü bize illaki giydirecekti. Deniz arabaya kostümleri almaya giderken Metehan da söyleniyordu.

 

"Gitmiş bide kostüm almış manyak , ne derdi varsa artık. Mert bu deli kızla anlaşacağına emin misin yarın öbür gün senide jerry kotümünün içinde görmeyelim"

 

"Mert Jerry olur Deniz'de Tom" Batuhan'ın sözlerine dört erkekte gülmüştü. Deniz gelince kostümleri bize göstermişti ve biz Metehan'la yine bir küfür savurmuştuk. Bu kotümler ayrı ayrı değildi ki iki kostümün tek eli diğer kostümün eliyle birleşikti. Sanki el ele tutuşuyor gibi.

 

"Bu ne Deniz" diye kızdı Metehan.

 

"Başka kostüm bulamadım idare edin artık , hem sizede çok yakışacağına eminim" diyerek gülen kıza ateş saçan gözlerle baktım.

 

"Pekala" diyerek ayağa kalakan vampir Deniz'den birleşik kostümleri aldı ve homurdanarak sarı kostümün erkeğe ait olanını giymeye başladı. Pikaçu kostümü civciv sarısıydı ve giyen kişiyi şişko göstermek için karın bölgesinde fazladan pamuk vardı. Ama bu şişmoluk çok tatlı gözüküyordu insanın o koca göbeğe sarılma isteğini getiriyordu. Ayrıcada pikaçu kostümünde birde kuyruk vardı şimşek şeklinde. Metehan kostümü giydiğinde sadece kostümün kafasını takmamıştı. Herkes Metehan'a gülmemek için dudağını ısırırken ben bile bu duruma gülmek istiyordum. Metehan çok komik olmuştu çünkü , tamam hala çok yakışıklıydı ama o sarı kostümün içinde nedense Metehan gibi durmuyordu.

 

"Hay ben böyle kostümü..." atacağı küfüre son anda engel olup ateş saçan gözlerini bana dikti. "Daha ne bekliyorsun gelde şu kostümü giy , yoksa benim mi giydirmemi bekliyorsun" yediğim azarla hemen yerimden kalktım ve kostümün bana ait olanını elime alıp fermuarını açtım. Ayaklarımı kostüme sokup üzerime geçirdim ve en sonada kollarımı soktum. Sol elim Metehan'ın sağ eliyle birleşik olduğu için fermuarımı tek elle çekememiştim.

 

"Senin yüzünden bu haldeyiz Sakar" diye bağırdı Metehan. Hayır o beni kızdırmasa bende o iddayı kazanmak için uğraşmazdım bu iddayı onun yüzünden kaybetmiştik ama ona bunu söylemeyecektim muhattabım değildi çünkü.

Ona karşılık vermediğimi farkeden Metehan dahada köpürü birleşik ellerimizin avantajını kullanıp beni sarstı. "Eğer sen gidip o iddayı kaybetmek için orda o basit haretleri yapmasaydın şu anda burda olmazdık" yine yapıyordu , yine canımı yakmaya çalışıyordu ama artık değil. Umursamıyordum onu canımı yakamazdı sözleri... yani umarım... "sen basit birisin ama asıl neden ne biliyor musun?"

 

"Metehan yeter" diye uyardı onu Meriç. O eğer kavga çıkacak olmasa uyarmazdı. Demek ki Metehan bana canımı çok yakacak bir şey diyecek ti.

 

"Yetmez , onun bu çocukça hareketlerine katlanmak zorunda değilim" hayır asla çocukluk yapmıyordum. "Sırf bu günkü iddada beni yalan çıkarmak için bilerek kaybetti" sustum o konuşsun. "Çünkü basit davranmak onun için zor değil , karakterine işlemiş" kafamı dik tuttum olmadığım bir şeyi istediği kadar diyebilirdi ama ben basit değildim işte.

 

"Metehan yeter artık , altı üstü bir idda oynuydu bu kadar laf etmene değmez" diyen Deniz ortamın havası dağılsın diye ikimizin kafasınada pikaçu kostümünün kafasını taktı. Yanakları yuvarlak şekilde kırmızı , iri gözlü ve gülümseyen bir suratı vardı kafanın. Aynı zamanda yüzü gibi uzun kulaklarıda sarıydı. Gözlerim kostümün ağızından gözüküyordu sadece.

 

Yanımdaki Metehan elini çekiştirip kafasındaki başlığı çıkarmaya çalıştı , onunla birlikte bende kolumu kaldırmak zorunda kalmıştım. Kafasındaki başlığı tutup yere sıkan Metehan öfkeyle derin soluklar alıyordu artık. Bana hitaben konuştuğunda sadece dinledim "basit birisinin çünkü ahlak aileden gelir , senin ailen annen yada baban sana gerekli ahlağı verememiş. Hatta düşündüm de belkide annen seni bu yola teşvik etmiş olabilir , belkide basitlik yada sürtüklük mü demeliyim sizde aile mirasıdır" hayır bu kadar küçülmüş olamazdı , canımı yakmak için bu kadar adilik yapmış olamazdı. Hakkında sadece adını bildiğim annemi böyle iğrenç bir şekilde ağzına almış olamazdı. Babamı karısını ve kızını böyle bir şeye teşvik eden bir adam olarak göstermeye çalışmış olamazdı. Gözlerim kendiliğinden dolmaya başladığında nefes almaya bile korkuyordum , ona ne yapmıştım da benden bu kadar nefret ediyordu. Ailem ona ne yapmıştıda onlardan böyle nefret ediyordu. Kostünün başlığının altından kimse görmediği için aktı gözlerimde ki yaşlar. Ağladım yine ağlamayacağım dediğim kadar , yandı yine canım umursamayacağım dediğim kadar. Sessizce aktı gözlerimde ki yaşlar , o bana zehrini kustu bense o zehri ağlayarak akıttım. Özür dilerim babam ben yine güçlü olmayı başaramadım yine senin kızın olamadım , sanada laf ettiler. Susturamadım...

 

"Metehan bu kadarı fazla olmadı mı" dedi Mert. Bense kafamı eğmiştim ağladığımı farketmesinler diye , oysaki kafamda kostümün başlağı varken görmeleri zordu.

 

"Yeter kesin sesinizi" diye tersledi herkesi Metehan. Kolumdan tekrar çekiştirilmemle kafamı kaldırmak zorunda kalmıştım , Metehan beni kendine çevirmişti , başlığın ağzından gözüken gözlerimle gözleri bir an denk gelmişti sadece. O kısa zamanda bile hemen kafamı eğmiştim , ama onun suratındaki öfkenin silinişini farketmiştim. "S*ktir" demişti seslice. Sonrada beni eve sürüklemişti herkesi geride bırakıp , gitmek istemesemde ona ayak uydurup yürümüştüm peşinden , ağlıyordum hala. Onun odasına geldiğimizde kapıyı kapatmıştı hemen. Sonrada kafamdaki başlığı çıkarmaya çalışmıştı ama tek elimle başlığın ağzını tutup çıkarmasına engel olmuştum. Oda inat edip tek eliyle tutup çıkarmıştı başlığı , artık ağlayan gözlerim tüm çıplaklığıyla ortadaydı.

Boştaki tek elini yanağıma götüren Metehan'ın elini tek elimle itekledim.

"Dokunma bana" dedim nefretle. Oysa kaşlarını çattı. Susmayacaktım artık. "İğreniyorum senden , yaptığın her şeyden... her hareketinden iğreniyorum" tek elimle onun omuzuna vurdum. "Senin gibi bir pislikle aynı havayı soluduğum için midem bulanıyor , hep beni ezdin bende ezildim , canımı yaktın , bana olmadığım bir şeyi lakap taktın. Ne sürtüklüğümü gördün ha , hangi basit hareketimi gördün , sırf bir idda için o lafları dediysem ne var , sadece bir iddayı kaybettiysen aptal bir kostüm giydiysen ne var. Neden sadece eğlenmeyi denemeyip hep bana yükleniyorsun" elimle gözümde ki yaşı sildim ama yeri hemen doldu "o kadar basit dedin , sürtük dedin sesim çıkmadı , sen her sürtük demene etrafındaki erkekleri benim üstüme saldığını bilmiyor musun? Hep susup durdum ama bu gün çok ileri gittin ölmüş babama dediklerin iğrençti , hiç tanımadığım sesini duymadığım anneme yaptığın benzetmeler iğrençti , Metehan YAKAR sen bu gece iğrençtin" ona yaklaşıp tekrar omuzuna vurdum. "Acıtıyorsun... hemde çok"

 

"Şhhh sakin ol" hala sakin ol diyor ya.

 

"Sen sakin oldun mu? , sen durdun mu? , sen öldün mü hiç? Bu gün bana ben her şeyi görürken senin nadir güldüğün anları görmezsem körüm demektir demiştin , sen beni ağlatırken güldüğümü görmenede ben izin vermem artık." Dedim ve fermuarı açık kostümden çıkıp ondan uzaklaştım. Aynı şekide oda kostümden çıkmıştı. "Gitmek istiyor anladın mı? Melis defolup gitmek istiyor" bakışlarımı iyice ona diktim. "Seni yerle bir edecek bir karanlık var burda" diyerek kalbimi gösterdim. "Melis gidince yerini karanlık dolduracak ve o karanlık kimseye acımayacak , hissediyorum. O çok kızgın , nefret dolu , acımasız. O benim tam zıttım" gözlerimden yaşlar boncuk boncuk dökülürken daha fazla ayakta kalamayacağımı farkedip arkamdaki duvara yaslanarak yere kaydım ve zemine oturdum. "Bir bakıyorum bana iyi davranıyorsun , bir bakıyorum nefret dolusun. Metehan sen benim aklımı karıştırıyorsun hep karıştırdın , ama biliyor musun artık eminim" gözümdeki yaşları tek elimle silip yerden destek alarak ayağa kalktım. "Sen sadece nefret dolu , insaları çaresiz bırakmaktan zevk alan , kibirli , gücünü zayıfları ezmek için kullanan bir p*çsin" Metehan'ın gözleri bu sözlerimden sonra simsiyah kesilmişti. Sinirleniyordu ve bu durum beni zerre korkutmuyordu. Daha fazla Metehanla aynı ortamda kalamayacağım için kapıya ilerledim , kapının kolunu tuttuğumda aceleyle indirdim ve tam odadan çıkıyordum ki diğer elimin bileğinden tutulmamla kapıdan çıkamadım. Dediğim sözlerden sonra Metehan eminim bana yine zarar verecekti ama kimin umrunda ne yaparsa yapsın.

 

İkimizde konuşmadık ben açık kapıdan dışarı bakarken o hemen arkamda 1 kol mesafesi uzaktaydı. İşte o an , o kısa zaman diliminde içime öyle bir karanlık doldu ki , vücudumun her zerresini kaplamak istiyordu. İyi olan her şey gidiyor yerini kötüye bırakıyordu. Hayal gelmişti. Ama henüz tahtına oturamamıştı yavaş yavaş kaplıyordu tüm benliğimi. Ve o karanlığın içinden bir ses yükseldi , ışık gibiydi varlığı , belliydi savaşacaktı karanlıkla ama galibi kim olur belli değildi bu savaşın , lakin bir ölümüz vardı şimdiden. Melis ölmüştü , öleli çok olmuştu... kimse görmemişti.

"Elimi tutmanı istiyorum" avucumda o eli istemiyordum. Asla tutmayacağım. "Ve bilgine sakar elimi tutmazsan bende elimi avucuna zorla sokarım!"

Loading...
0%