Yeni Üyelik
22.
Bölüm

22. Siyahın Yok Olan Beyazı

@hayal_crtk


İnstagram: hayal_crtk

 

 

☀♥☀♥☀♥

Beyaz ağaçların arasında ilerlemeye başladım , hayır kar yoktu etrafta, ağaçların kendisi beyazdı , çıplak ayaklarım bembeyaz toprağa izini bırakıyordu. Etraftan gelen çiçek kokuları doluştu bu seferde burnuma , öyle güzel kokuyorlardı ki , daha önce böyle çiçekler koklamadığıma yemin edebilirdim. Ellerim beyaz elbisemin uzun eteklerini kavradı , ayaklarıma dolanmasınlar diye yukarıya kaldırdım. Kuş cıvıltıları dört bir yandan kulaklarıma hücum ederken bende aynı anda dudaklarımdan bir melodi mırıldanıyordum. Çok mutluydum , çok huzurluydum , çok cömerttim , çok neşeliydim , ben çok iyiydim...

Beyaz ağaçların arasında neşeyle koşturmaya başladım bu seferde , bir kaç beyaz geyikte görmüştüm aynı zamanda , gözleri dışında her yerleri beyazdı , kuşlar , ağaçlar , çimler , toprak , nehirde akan su , gökyüzü , elbisem , dağlar , taşlar , her şey beyazdı. Yorgunlukla durduğumda karşımda gördüğüm kişiyle yüzümde ki gülümseme dahada arttı. Halbuki şaşırmam lazımdı..

"Baba" diye şakıdım tuttuğum eteklerimle koşturdum bu seferde babama. Oda bana kollarını açmıştı , hemen sarıldım ona , huzur gibi kokusunu çektim içime. Sahi babam ne geziyordu burda. Çok genç gözüküyordu , 24 , 25 yaşlarında gibi. Üzerinde beyaz bit takım elbise vardı. Yine çok yakışıklıydı babam... "Seni çok özledim" dedim boynuna doladığım kollarımı daha da sıkarak , saki babamı göğüs kafesime hapsedebilecekmiş gibi sarılmıştım bu sefer.

"Hayal'im..." dedi babam saçlarımın kokusunu içine çekerek. Sonrada ayrıldı benden gözlerime baktı derince. "Hayal kötü biri değil" gülümsedim. Hayal kötü bir değildi elbette, ben kötü hissetmiyordum ki , nasıl kötü biri olabilirdim.

"Kızın kötü biri değil baba" dedim. Oysa bana hüzünle gülümsedi. Elleri yüzümü avuçladı okşadı biraz.

"İyi biride değil" babamın dediklerine olumsuzca kafamı salladım.

"Senin kızın iyi biri baba , ben iyiyim." Dedim ve etrafımda döndüm bir kaç tur. Halime gülümseyen babam bana elini uzattı.

"Sana kim olduğunu göstereceğim Hayal'im elimi tut" tereddüt bile etmeden babamın elini tuttum. Anında gözlerime bir perde indi ve göz kırpma zamanı kadar kısa bir sürede kendimi bambaşka bir yerde buldum. Burası siyahtı , her yer karanlıktı. Hemen önümde akan nehirden zift gibi kara bir su akıyordu. Etrafta ne bir kuş sesi ne de güzel kokulu çiçekler vardı. Burda beyaz hiç bir şey yoktu... simsiyah kurumuş ağaçlar , çimensiz kömüre benzeyen taşlı zemin , kara yılanlar , koyu gri kirli bir göyüzü , siyah nehir suyu , cansız ve is kokan koku , bacasından dumanlar ve lavlar fışkıran yanardağlar , havlayan vahşi köpekler. Her şey siyahtı yanardağın lavları hariç...

Babama tedirgince baktım burası neresiydi ki. Neden bu iğrenç yerdeydim. "Neden burdayız baba" dedim çekinerek. O beyaz yere gitmek istiyordum. Burası korkunç tu. Babam etrafa hüzünle baktı.

"Etrafa iyi bak kızım burda iyi bir şey görebiliyormusun" kafamı hemen olumuzca salladım burda iyi hiç bir şey yoktu. Babam tekrar elini uzattı yine tuttum , ben burdan gideceğimizi sanarken kendimi bu karanlık yerin en yüksek dağında buldum bu seferde. Neden kül yağıyordu etrafta.

"Gitmek istiyorum baba , neden hala burdayız" babam bakamadı bana. Sadece "bekle" dedi. Bekledim bende ama gördüğüm şeylerle kaşlarım şaşkınca havalandı havadaki uçuşan küller sanki canlı gibi bir araya toplanıyordu. Şaşkınlıkla olayı izlerken , toplanan küller sanki siyah arılar gibi üzerime doğru uçuşmaya başladı. korkuyla geriye kaçacak ken babam hemen arkama geçip omuzlarımı tuttu. "Korkma" dedi cesaret vererek "ben burdayım" diyede ekledi. Varlığına güvendiğim babamın dediğine uydum ve korkmadan bekledim. Kara küller etrafımda koca bir koloni gibi dolandı ve bir anda hepsi ağzıma doluşmaya başladı. Kaçamadım , bağıramadım küller o kadar yoğun du ki sadece dizlerimin üstüne çökebildim. İçimi karanlık doldurmuştu , hissediyordum , zifte bulanan ruhumu hissediyordum. Acıyı ve kötülüğü hissediyordum. Ben kötü olmayı seviyordum.

Küller sonunda durulduğunda ayağa kalktım , üzerimde ki beyaz elbise şimdi siyaha dönmüştü. Her şey şu an o kadar güzel duruyordu ki , tüm siyah öyle ihtişamlıydı ki etraftan soluduğum is kokusu bile ruhumu besliyordu. Sadece is değil acının , hırsın , öfkenin , intikamın kokusunu bile alabiliyordum. Etrafa gülümseyerek baktığımda babam beni kendisine çevirdi.

"Hayalim"

"Evet babacığım"

"Hala burdan gitmek istiyormusun kızım" gülümsedim. Delimiydi bu adam elbette gitmek istemiyordum.

"Burası çok güzel baba , burdan asla gitmek istemiyorum" dedim ve etrafın güzelliğine hayranlıkla bakındım.

"Az önce gitmek istiyordun ama"

"Az önce çok farklı hissediyordum baba ama şimdi daha farklı hissediyorum burası çok güzel" babam yüzümü avuçlarına aldı , bu sevgi gösterileri çok saçmaydı yüzümü avuçlarına başkası alsa ellerini kırardım ama neyseki babama asla öyle bir şey yapmazdım , ona zarar veremezdim çünkü onu seviyordum.

"Hayal şu beyaz olan yerleri görüyor musun?" babamın gösterdiği yere baktım. Çok uzaklarda kar beyazı bir yeri gösteriyordu , burdan bile ordaki iyilik aşkını hissedebiliyordum ve bu mide bulandırıcıydı.

"Görüyorum baba" dedim doğrudan. Orası az önce olduğum yerdi. Bembeyaz...

"Orası senin iyi yanın kızım , ordayken orayı ne kadar sevdiğini hatırlıyorsundur , ama şimdi nedensizce nefret ediyorsun" babamın dediklerine kafamı salladım.

"Çünkü orda hissettiğim iyi duygular burda kötüye döndü baba" babam kafasını salladı.

"Orası senin iyilik tarafındı kızım" tarafındı derken. "İzle" beyaz bölgeyi izledim bende. Çok değil saniyeler sonra beyaz topraktan çıkan kızıl sular dağıldı etrafa her taşı çimeni çiçeği kaplamaya başladı. Sanki kızıl nehirler boğuyordu o beyazı. Ölüyordu o beyaz. Kızıl sulara daha dikkatli bakınca bunun su değil kan olduğunu farketmem öfkelenmemi sağladı , hayır o beyaz yeri sevmiyordum ama orası bana ait bir yerdi. Orda iyilik gibi saçma bir duyguyu taşıyordum ama o beyaz benim beyazımdı. Ama beyazım şimdi kana bulanmıştı.

"Beyazım kana bulanıyor baba" dedim öfkeyle. "Kanı durdurmazsak beyazım ölecek" dedim babama bakarak oysa gözünden akan bir damla yaşla uzaklarda ki beyaz bölgeye bakıyordu hala.

"Zaten ölmüş bir şeyi diriltemezsin Hayal" kaşlarımı çattım , beyazım ölmemişti daha onu kurtarabilirdim.

"O bölge bana ait baba , beyazımı kurtarmak istiyorum" babam kafasını eğdi.

"O öldü Hayal'im" öfkeyle derin bir nefes aldım. Ölmüş olamazdı , gözlerim beyaz bölgeye kayınca kanlar içinde kalmış beyazın bu seferde yavaş yavaş yok oluşunu izledim. Kandan bir denize gömülüyordu beyazım. Bölgedeki ağaçlar bile kan kokuyordu , beyaz geyikler ölmüştü , kuşlarım artık ötmüyordu. Ölüm kokuyordu orası.

"Beyazı mı öldüren kim babam" dedim yumruklarımı sıkarak , onu o kırmızı kana gömmeden durmayacaktım. Beyaz'ımı kim öldürmüştü benim.

"O beyaz yıllar önce öldü Hayal , katili 1 kişi değil çok kişi. İçinde sadece kötülük kalsın istiyorlar. Geriye sadece sen ve Melis kaldı" diyerek başka bir yeri gösterdi. Uzaklarda yeşil bir alan gördüm , çok güzel yeşil ağaçlar , yeşil çimler ve hemen yukarısında mavi gökyüzü , siyah kuşlar , rengarenk çiçekler. Orası benim iyi ve kötü yanımdı. "Melis can çekişiyor , Metehan'ın onu senden almasına izin verme. Metehan'a sığın ki Melis'i korusun , Metehan'dan kaç ki Melis'i öldürmesin. Ama sakın kötü olma kızım. Canavara dönüşme" ortadan bir anda kaybolan babamı umursamadım. Sadece yumruklarımı sıktım dudaklarımdan tek bir kelime çıktı.

"Metehan..." ve yanar dağlarım lavlarını saçtı etrafa , kötülük hayat buldu. Melis'i kaybetmeyecektim , iyiliğimin katillerini ise bulup acımayacaktım.

☀☀☀

Gözüme vuran gün ışığıyla uyandığımda , nefes nefese kalmıştım. Bir rüya görmüştüm , babam vardı , beyaz bir yer vardı. Siyah vardı. Ama rüyamı pek detaylı hatırlayamıyordum. Acı , öfke , mutluluk , hüzün , sevinç. Bu zıt duyguları çok net yaşadığımı hatırlıyordum. Ama dahası yoktu pek. Yataktan çıkıp hemen lavaboya geçip genel ihtiyaçlarımı hallettim ve yüzümü iyice yıkayıp aşşağı kata ilerlemeye başladım. Üzerimde hala dün geceden kalma kıyafetlerim vardı. Salona geçtiğimde kimsenin burda olmadığını farkedip bende bahçeye çıktım. Tahmin ettiğim gibi herkes burdaydı , Metehan hariç. Masada oturan Deniz'lerin yanına gittim ve Meriç'in yanına oturdum.
Öyle bir sohbete dalmışlardı ki geldiğimi faketselerde hiç biri sohbeti bırakamıyordu. Bende ortamı bozmadan konuşulanları dinlemeye başladım.

"Batuhana dedim ama beni dinlemedi davar , illa bu kızın tadına bakacam diye ısrar edince bende karışmadım" dedi Meriç gülerek. Meriçe katılan Batuhan ve diğerleride seslice güldü. Meriç'te anlatmaya devam etti. "Bu kızın yanına gidip onu kuytu köşeye çekmek için işte kızı tavlamaya çalıştı , ateşin varmı falan diyor. kızda buna naz yapıyor falan ama gönlü vardı ha" batuhan havalı olduğunu sandığı bir şekilde saçlarını geriye ittirdi. "Bu mal kızı yukarı odaya götürdü bende işini halletmesini bekliyorum falan sonra bu öküz yukardan koşarak gelmez mi" bu sefer bende güldüm seslice "diyor kız oğlan çıktı kaç lan" masada kahka tufanı koptu. "Yeminle beni bir sürükleyişi var , bunun ardı sırada kız indi aşşağı peruğunu düzelterek bizimkini arıyor. Bende Batuhan'ı masanın altına sakladım göreceksiniz halimizi" Batuhan elini masaya koyup eğilerek güldü. Meriçte anlatmaya devam etti. "Kız yanıma gelmiş şey diyor. 'Yanındaki sarışın nereye gitti' bende bilmiyorum diyince 'tüh fazlamızı gören kaçıyor' demez mi. Ama adamı görecen taş gibi kız , erkek olduğunu anlamazsın" Hepimiz gülerken Batuhan sözü devraldı.

"İlk defa bir kızın kanını içmeyim dedim oda ne çıktı" Batuhan kendi haline güldü.

"Lan şerefsiz ne ilk kızı lan sen her kızı üst kata çıkarıyorsun" dedi Mert. Batuhan Mert'in dediğine güldü.

"Öyle değil lan genelde önce kanlarını içip sonra odaya çıkarıyorum bu seferkinin ilk defa kanını içmedim." Batuhan'a gülerken evden çıkan Metehan'la göz göze gelmemle hemen yüzümdeki gülümsemeyi sildim. Dün geceki tokattan sonra hala sesi soluğu çıkmamıştı. Gözlerini benden bir an olsun almayan Metehan'a umursamaz bir bakış atıp önüme döndüm.

"Müdür insanlarla yattığını öğrenirse seni oyar haberin olsun" dedi Deniz uyararak. Ne yani vampirlerin insanlarla olması yasakmıydı.

"Müdürü kim takar ben işime bakar geçerim" diyerek pis pis sırıttı Batuhan. Onun bu sözlerine sinirlenip lafa dahil oldum.

"İnsanlara ihtiyacını giderdiğin eşyalar gibi davranmayı kes Batuhan" kendimi tutamayıp söylenmemle Batuhan dikkatini bana verdi. Tam bu sırada da Metehan gelip diğer yanıma oturmuştu.

"İnsanlar biz vampirlerin sadece yemeği ve oyuncağı olabilir. Dahası değil" kaşlarımı çattım.

"İnsanlar oyuncak değildir duygularımız ve düşüncelerimiz var , vampirler gibi taş kalpli değiliz. Bizi küçük görmeyi bırakın , siz yaşıyorsanız bizde yaşıyoruz" öfkemi dizginleyemeyip söylediklerimle masada bir sessizlik olmuştu. Neyseki Deniz bu sessizliği hemen bozup ortamı yumşatmaya çalışmıştı.

"Sakin olun gençler , sizcede bu gün okulu kırmak için güzel bir gün değilmi." Herkesten olumlu sesler yükselirken ben ve Metehan sessiz kalmayı tercih etmiştik. Dün gece aramızda geçenlerden sonra herkes ikimize karşı nabız yokluyordu hep , ama ikimizinde sesi soluğu çıkmıyordu. Ona attığım o tokatın bir karşılığı olacağını biliyordum , lakin öyle bitmiştim ki ondan gelecek her şeye tepkisizdim.

"Herkes gelecekse Deniz ve Melis hanımı hazırlanmaları için özel süitlerine alalım lütfen" dedi Mert bizim geç hazırlanmamıza gönderme yaparak. Deniz sevgilisini hiç takmadan ayaklandı ve bende onu takip etmeye başladım. Arkamdan Metehan'ın keskin bakışlarını hissedebiliyordum. Deniz' le tam eve girecekken arkamdan söylenen Batuhan'ın sesini duymuştum.

"Sonunda üzerindeki şu sexy kıyafetlerden kurtulacak , her bakmama fena oluyorum" sonrada Metehan hariç hepsinin gülüşünü duydum. Sinirle homurdanarak eve girdim ve dün gece uyuduğum Deniz'in odasına geçtim. Deniz dolabından kıyafet seçmeye çalışıyordu hala.

"Banyonu kullanabilirmiyim Deniz" deeim odaya girer girmez. Bana kafasını sallayarak cevap verdi Deniz. Hala ne giyineceğine bakıyordu. Direk banyoya geçip suyun altına attım kendimi 10 dakikalık kısa bir duşun ardından üzerime bornozumu alıp odaya geçmiştim. Deniz üzerine kısa bir şort ve ipli bir buluz geçirmişti. İki taraftan belik ördüğü saçlarıyla çocuk gibi değil aksine genç kız gibi duruyordu. Bakınca cidden mükemmel gözüküyordu.

"Dolabımdan istediğini giy canım" diyip gülümseyen Deniz beni rahat rahat giyineyim diye yanlız bırakmıştı. Deniz'in dolabından bulduğum kullanılmamış iç çamaşırlarını üzerime geçirdim ama Deniz'in aksine büyük olan göğüslerime iç çamaşırı dar gelmişti. Biraz rahatsız etsede el mahkum yapacak bişi yoktu. Deniz'in tişörtlerinden v yaka siyah bir taneyi üzerime geçirdim ama boyu benden daha kısa olan Deniz'in tişörtü göbeğimin çok azını açıkta bırakıyordu ayrıca tişörtün göğüs kısmı göğüslerimi tamamen belirginleştirmişti. Neyseki yakasından dekolte vermiyordum ama dekolteye ne hacet mal meydandaydı resmen. Dolaptan giymek için pantolon bakarken her giydiğim pantolon pis yedilideki Orçon'un kısa paçalı pantolonu gibi duruyordu. Tamam deniz benden zayıf değildi ama kısaydı ve göğüsleride daha küçüktü. Kıyafetlerinin bana olmaması normaldi. En sonunda sıkılıp en son giydiğim beyaz pantolonun üzerimde kalmasına karar verdim. Saçlarımı tarayıp aşşağı indiğim ve bahçeye geçtim ama bahçeye girmemle beni gören herkes gülmeye başalmıştı. Demek o kadar kötü duruyordum ha. Metehan bile gülüyorsa demek ki bir sorun vardı. Deniz bile bana yorum yapamayacak kadar kahka atıyordu yanaklarımı şişirip tekrar üst kata geçtim ve bu sefer elim Deniz'in şortlarına gitti. Elime geçen siyah bir şortu direk giydim. Üzerimdeki tişörte karışmamıştım , aynaya baktığımda gördüğüm görüntüyle ağzım şaşkınlıkla açıldı. Vay canına cidden ben gibi durmamıştım ve bu çok garipti. Çok güzeldim her zaman ki gibi ama bu bacakları saklamamak garibime gitmişti. Kendi isteğimle uzun zaman sonra ilk defa böyle giyiniyordum. Üzerimdeki kısa şortun uçları yırtılmış gibi duruyor ve vahşi bir hava veriyordu , her hareket etmeme göbeğimin açılıp kapanmasını sağlayan tişört bana çok yakışmıştı şimdi. Madem pantolon olmuyordu bende tişört giyerdim. Tekrar bahçeye girdiğimde herkes ağzı açık bir şekilde bana bakıyordu , hadi bakalım tekrar gülmenizi bekliyorum.

"Hasss bu kızın bizimle derdi ne lan" diyen Batuhan gözleriyle beni süzüyordu.

"Gülmeseydik iyiydi" diyen Meriç'te beni süzüyordu.

"Hadi gidelim" diyen Metehan bana ufak bir bakış atıp Motorlarını bıraktıkları garaja ilerlemeye başladı.
Denizle ben bahçe kapısında erkekleri beklerken gürültülü Motor sesleriyle hemen önümüzde durmuştu erkekler. Deniz hemen sevgilisinin arkasına geçerken bende Meriç'e doğru ilerledim ama gaza kökleyip hareket eden Meriç beni bırakıp gitmişti. Gözlerim Metehan ve Batuhan arasında gidip gelirken ben daha Batuhan'a bile ilerleyemeden bu seferde Batu gaza kökleyip uçmuştu. Sona sadece Metehan kalmıştı , hayvan sırf onla gideyim diye bilerek arkadaşlarını göndermişti kesin.

"Atla" dedi Metehan dudağında belli belirsiz bir gülümseme vardı. Başka çarem olmadığı için arkasına geçtim bende yavaşça. Onla konuşmuyordum. "Bana tutun sakar , düşmeni istemeyiz dimi" diyen adamın sesi oldukça keyifli çıkıyordu. Dediğini yapmadım Metehan'a dokunmayacaktım. Kafasını hafiften bana çeviren vampir "öyle olsun" dedi, sesi sanki beni tehdit ediyordu. Umursamadım... Motorun aniden hareket etmesiyle ellerimi hemen kalçamın iki tarafında duran tutacaklara götürdüm. Tutunmayacağım diyorsam tutunmayacaktım nokta.

Ona tutunmamama dahada köpüren vampiri motosikletin aynasından görebiliyordum , Metehan gazı dahada kökledi ve asvaltı ağlatacak cinsten hızını arttırdı. Hızdan korkmadığım için bu durumdan dahada keyif alıyordum. Gaza istediği kadar yüklenebilirdi. "Bu durumdan zevk alıyorsun dimi sakar" bağırarak bana seslenen vampire cevap vermedim. "Adranalin hoşuna gidiyor" yine sustum...

Hızlı hatta çok hızlı bir şekilde geçtiğimiz yollar , geride bıraktığımız her saniyeden zevk alıyordum. şu anda en öndeydik ve herkesi çok arkamızda bırakmıştık , dolanmbaçlı yolları geçerken motorsikletin durmasıyla geldiğimiz yere baktım. Burası kocaman bir alışveriş merkeziydi. Anlamaz gözlerle Metehan'a baktığımda oda motosiklettrn inmek için beni bekliyordu. Motosikletten indikten sonra Metehan'da motosikleti düzgün bir yere koyup yanıma geldi ve önden ilerlemem için işaret yaptı. Ben önde o arkada merkeze girdik.

"Gel benle" diyen Metehan yürüyen merdivene ilerleyip aşşağı kata inan merdivene geçti peşi sıra bende merdivene geçtim ve alt kata indik. Etraftaki kadınların hayran bakışları hemen önümdeki adamın üzerindeydi , yakışıklılığı öyle bir dikkat çekiyordu tüm kadınların gözü onun üzerindeydi. Yanımdaki bir adama böyle bakmaları sinirimi bozsada belli etmedim. Metehan'ı kıskanmıyordum ama yanında ben vardım ve kadınların utanmazca baktığı erkek ya benim sevgilim olsaydı. Böyle bakmaları çok saçmaydı , gerçi Metehan'la sevgili olma ihtimalim de saçmaydı.

Metehan beni manzalardan birine soktuğunda buranın bir teklonoji manzası olduğunu farkettim, belkide Metehan ona gerekli olan bir şeyi alacaktı , ben Metehan'ı manzanın kapısında beklerken oda yanında olmadığımı farkedip durdu , belkide yokluğumu daha önce farketmişti. "Yanıma gel sakar" dedi Metehan oldukça ciddi gözüküyordu.

"Sen işini hallet ben burdayım" diye karşılık verdim bende. Oysa kaşlarını çattı.

"Kapının ağzında seni bırakıp etraftaki çakallara yem mi atacağımı sanıyorsun , gel buraya seçim yapmama yardım edeceksin" kızgın sesine değilde haklı olduğu için peşinden ilerledim. "Telefon seç bana sakar , bakalım zevklimiymişsin" ağzım şaşkınlıkla açılırken sadece kafa sallamakla yetindim. Demek zevkime göre telefon seçtirecekti bana. Moddelleri incelemeye başladık beraber ama bu telefonlar benim pek hoşuma gitmemişti. Telefon dediğin büyük olacaktı. Sağlam olmalıydı , gelişmiş olmalıdı. Benim kırılan telefonum büyüktü ama demekki pek sağlam değildi.

"Seçemedin mi telefonu" dedi Metehan merakla.

Aradığım özellikler bunlarda yok" dedim surat asarak. Halime gülecek gibi olan vampir bileğimden tutup beni ilerletmeye başladı. "Başka manzaya gideriz" bileğimi ondan kurtarıp yanında ilelemeye başladım ama daha manzadan çıkamadan bir telefon gözüme çarptı. Ayaklarım adım atmayı kesti o an , cam fanusun içindeki dönen telefon çok güzeldi. Hemen ona doğru ilerledim , özelliklerinin yazdığı kartı okumaya başladım. Bu telefon kişiye özel tasarımmış ve oldukçada sağlammış. Kocaman ekranı , üçgen şeklinde orta tuşu , ve bakınca özel olduğu belli olan tasarımı bile farkını gösteriyordu. Telefon genel testlerden geçmiş ve ekranına demir gülle atmalarına rağmen kırılmayacak kadar sağlam mış. Diğer öezellikleride harika duruyordu herşeyi tam istediğim gibiydi.

"Bakarmısın birader , bu telefonu alıyorum" Metehan daha ben demeden telefonu mu alacağını söylemişti. Demekki hoşuma gittiğini anlamıştı. Telefonun fiyatına baktığımda 17.000 tl yazısını görmemle donup kalmıştım. Ama telefonun sağlamlığı bile resmen bu paraya değerim diyordu. Bir dakka benimde telefonum yoktu , bende şimdi bu telefondan alsam daha sonra telefon alma zahmetinden kurtulurdum. Telefonu paketlemek için gelen görevliye bu telefondan başka varmı diye sorduğum da aldığım olumsuz cevapla iyice yüzüm düşmüştü. Metehan üzüldüğümü görsede umursamamış ve telefonu almak için kasaya gitmişti. Hıh o malın umursamasını bekleyen kim ki zaten. Mağzadan çıktığımızda hala yüzüm asıktı hayır yani hadi telefonu alıyorsun neden bana hediye paketi seçtiriyorsun hayvan. Madem hediye paketini seçtirdin neden üzerine bide yazacağın notu bana yazdırıyorsun. Neymiş güzel bir cümle kurmuş.

17.000 tl etmesende bu telefon sana... çünkü sen pahabiçilmezsin

Tamam ilk cümle tamamen hakaret amaçlı kurulmuştu o kıza , hadi ama süslü püslü paketler güzel sözler eşsiz bir telefon.. tabiki bir kız içindi bu hazırlık.

 

 

 

Tekrar motosiklete bindiğimizde yine Metehan'a temas etmiyordum , oysa umursamıyordu artık beni. Kısa bir yolculuğun ardından harika bir yere gelmiştik burası bir lunaparktı , ve aman allahım çok güzeldi. Sadece tek sorun hiç insan olmayan bir yerde olması ve lunaparkta bizimkilerden başka kimsenin gözükmemesiydi. Faza ormanlık olmasada uzun ağaçlar vardı etrafta ve lunaparkın içinde. Göz kamaştırıcıydı burası.

"Sevdin mi burayı sakar" otamatikman kafamı salladım sevimiştim tabi çok güzeldi.

"Al bakalım sakar hanım" Metehan'ın uzattığı hediye pakedine sarılı telefonla ağzım şaşkınlıkla açıldı o telefonu banamı almıştı. Resmen bana telefon almıştı. Şakamıydı yoksa bu bir dakka. O telefonu almayacaktım. Alsam mı yoksa. "Sakar lunaparkın adını gördün mü" kafamı çevirip koca ışıklı tabelaya baktığımda gördüğüm koca KAN yazısı kalbimin teklemesini sağladı.

 

 


"Sana sildiğin şeyleri KAN'la yazacağımı söyemiştim sakarım...."


♥☀♥☀♥♥☀☀♥🐰

 

Loading...
0%