Yeni Üyelik
23.
Bölüm

23. Karanlığın Aynası

@hayal_crtk

İnstagram: hayal_crtk

 

Bu bölümü canım arkadaşım eylulsuecrin e ithaf ediyorum. Seni seviyorum canım arkadaşım. Yakında bu platformda kitap yazmaya başlayacak olan arkadaşımdan desteklerinizi eksik etmeyin kuzularım 😘😘😘😘

 

 

arkadaşlar ihvan adında ortak bir kitap yazmaya başladık ve sizinde onu okumanızı istiyorum 😄😄 mizah içerikli bir kitaptır. Veeee 4 baş rolden biri benim 😄😄 yani sadece adı benim adım 😅 eheh ne duruyonuz hemen SahunSabn hesabına girin ve kitabımızı okuyun😘😘😘

 

BÖLÜM SONUNA SİZİN İÇİN KÜÇÜK BİR DUYURU BIRAKTIM BÖLÜMÜ OKUYUNCA MUTLAKA BAKIN😘😘😘

 

 

 

 

 

 

 

Hatırlatma

 

"Al bakalım sakar hanım" Metehan'ın uzattığı hediye pakedine sarılı telefonla ağzım şaşkınlıkla açıldı o telefonu banamı almıştı. Resmen bana telefon almıştı. Şakamıydı yoksa bu bir dakka. O telefonu almayacaktım. Alsam mı yoksa. "Sakar lunaparkın adını gördün mü" kafamı çevirip koca ışıklı tabelaya baktığımda gördüğüm koca KAN yazısı kalbimin teklemesini sağladı.

 

"Sana sildiğin şeyleri KAN'la yazacağımı söyemiştim sakarım...."

 

🎭🎭🎭🎭

 

KAN...

 

Gözlerimi lunaparkın girişindeki gökkuşağı misali kapının üstünde yarım daire gibi duran ışıklı yazıdan alamıyordum. 'Sildiğin şeyleri Kanla yazacağım' derken lunaparkı kastediyormuş Metehan , peki silinen bir şey lunaparkla nasıl yazılırdı ki. Hangi oyuncak Metehan'ı tekrar yazabilirdi sildiğim yerlere. Ama bundan çok daha önemli bir şey daha vardı ki Metehan onu silmemi niye bu kadar önemsiyordu ki , duygu ve düşüncelerim neden bu kadar umrundaydı. Benim bildiğim Metehan ne yaparsam yapayım ne dersem diyim biliğini yapar ve asla ne düşündüğümü önemsemezdi. Peki neden onu silmemi umursuyordu ki , yoksa aklında yeni bir şeyler mi vardı? Belkide beni hiç beklemediğim bir yerden kıracak tı yine.

 

Şaşkınlıkla lunaparka bakmaya devam ediyordum , gözlerim o koca KAN yazısından gitmiyordu. "Sakar" dedi Metehan , güçlükle ona döndüğümde ne yapacağımı bilemiyordum. Gözlerim onun griye dönmüş gözlerine kaydığında bana merakla bakan hareleriyle daha büyük bir şaşkınlık yaşadım. Tepkilerimi merak ediyordu... "Burayı beğenmedin mi?" Gözlerini kısmış vereceğim cevabı beklerken aceleyle kafamı olumsuz anlamda salladım. Ah şu dilim bir çözülseydi. Dudaklarında ufak bir gülümseme belirdi , temkinlice uzanıp elimi tuttuğunda gözlerim irice açıldı , halime dahada gülümseyen adam avucumun içine hediye pakedindeki telefon kutusunu bıraktı. " 17.000 tl etmesende bu telefon sana... çünkü sen pahabiçilmezsin" kurduğu cümleyle yanaklarımın alev alev yandığını hissettim , bu telefonu bana alacağını bilmediğim için bu sözü ben yazmıştım ve şimdi Metehan beni kendi sözümle vurmuştu. Ne diyeceğimi bilemediğim için elimi saçlarıma götürüp geriye doğru itekledim. Bu hareketimle sıyrılan tişörtümden göbeğim açılmıştı ve Metehan'ın gözleri direk oraya kaymıştı. Eğlenen ifadesi yavaş yavaş silinen Metehan kaşlarını çattı. Hemen elimi indirip tişörtümü düzettim. "Sırf benden kaçmak için dikkatimi mi dağıtmaya çalışıyorsun sakar?" Hareketlerimle dikkati mi dağılıyordu? Kafamı yine olumusuz anlamda salladım.

 

"Şey , ben , yani , sanırım Deniz beni çağırdı" Metehan'ın yanından alel acele geçecekken bir adım yana kayıp önümü kesti.

 

"Deniz seni çağırmadı sakar hanım" dedi "şu an Mert'le hangi oyuncağa bineceklerini tartışıyorlar , daha doğrusu kavga ediyorlar , çünkü Deniz atlı karıncaya binmek istiyor , Mert'te hız tren'ine binmek istiyor." İşte bu sefer şaşırmamıştım , Vampirler in kulakları çok iyi duyduğu için benim duyamadığım bir çok sesi duyduklarını biliyordum.

 

"Olsun ben yinede gidip bakayım" sonra aklıma elimde ki telefon geldiğinde ona dönüp bileğini tuttum ve telefonu eline bıraktım. Bana sırf telefon aldı diye onu affedecek değildim , yada sırf lunaparka getirdiği için onunla beraber eğlenmeyecektim de. Ailem hakkında söyledikleri hala dün gibi aklımdaydı ve evet bu sefer onu silmiştim. (Zaten dün söylemişti bunları) "Telefonuna ihtiyacım yok , kendime telefon alabilirim" Metehan YAKAR'ı arkamda bırakıp lunaparkın içine ilerledim. Şu an ne düşünüyordu öfkeli miydi , mutsuz muydu yoksa umursamamış mıydı hiç biri umrumda değildi. Lunaparktan içeri girdiğimde içindeki oyuncaklar kalbimin hızla çarpmasına neden oldu , öyle güzeldi ki burası , hız treni , gondol , atlı karınca ve daha adını bilmediğim bir çok oyuncak gözümde ışıldadı. İlk defa lunaparka gelmiyordum , babamla bir çok kez gitmiştik onunla her boş bulduğumuz anı en güzel şekilde değerlendirirdik. O arkadaşım olmadığını bildiği için üzülmeyim diye her yere benimle gelirdi. Tabi işleri yüzünden boş vakti az oluyordu ama o az vakit bile bize yetiyordu. Etrafa bakınırken hangi oyuncağa bineceğimi düşündüm , ama yanımda babam olmadan ne yapacağımı bilemiyordum. Onsuz lunaparka girdiğimde bile ona ihanet ediyormuş gibi hissetmiştim. Omuzlarım hüzünle çöktüğünde gördüğüm banklardan birine oturdum ve etrafta eğlenen Deniz , Mert , Batuhan ve Meriç'i izlemeye başladım. Deniz ve Mert atlı karıncaya binmişlerdi ve Mert ne kadar bıkkın dursada önünde oturan kızı bir prens edasıyla sahiplendiği belliydi. Deniz arada hemen arkasında oturan Mert'e dönüyor Mert'in yüzündeki bıkkın ifadenin aşka dönüşmesini sağladıktan sonra tekrar önüne dönüyordu. Evet Mert her Deniz'in ona bakan mavi gözlerini görmeye gözleri aşkla ışıldıyordu. Gözlerim Deniz ve Mert'in hemen arkasındaki ata binmiş olan Batuhan'a kaydı. Elindeki kırbaçla cansız atın kıçına vurup "deh deh" diye bağırıyor, at yarışındaymış gibi rakiplerini geçmeye çalışıyordu. İstemsiz güldüm. Meriç atlı karıncanın dışından Batuhan'a gülüyordu.

 

"Lan it o kırbacı nerden buldun" Batuhan atın sırtında eğilip yine kırbaçladı.

 

"Dün akşam barda kendini kırbaçlayan kız vardı ya" Meriç kafasını salladı. "Sonra p*çin biri kızdan kırbacı alıp sürtüğü kırbaçlamıştı , bizde iddayı kaybetmiştik" Meriç kahka atıp kafasını yine olumlu anlamda salladı. "O p*çi bulup güzel bir kırbaç fantazisi yaptım , kırbacıda anı olarak aldım" sessizce kıkırdadığımda Meriç ve Batuhan'ın bakışları bana kaydı. Beni duyabildiklerini ne çabuk unutmuştum böyle. Batuhan elinde ki kırbacı sallayıp bana bağırdı.

 

"Orda güleceğine yanımıza gelsene" kafamı olumsuzca sallayıp bende ona bağırdım. Bağırmasamda duyarlardı.

 

"Burda iyiyim"

 

Meriç dönen atlardan birini işaret edip "Sizi asil atımla bir tur gezdirebilirim madam" dedi samimice gülümseyerek. Batuhan Meriç'e uzaylı görmüş gibi baktı.

 

"Az önce bir ata , ata binmeyi teklif ettin" kaşlarımı hava kaldırıp Batuhan'a öfkeli bir bakış attım.

 

"Ben at mıyım andaval" Batuhan ufak bir kahka attı ama dönen at yüzünden çoktan görüş açımdan çıkmıştı. Buna rağmen gür sesi kulaklarıma ulaşmıştı.

 

"Hemde tek boynuzlu atsın"

 

"Çifteyi yiyince göreceksin atı" diye söylendim.

 

"O akılsızı boşver gel ata bineceksen beraber binelim" kararsızca düşüncelere daldığımda babamın hayatımı böyle geçirmemi istemediğini düşündüm. Kim kızının hayatını geçmişe takılı bir ölü gibi yaşamasını isterdi ki. Kararımı verdiğimde yerimden kalktım , eğlenemesemde eğleniyormuş gibi yapabilirdim. Meriç'in yanına geldiğimde atlı karınca durmuştu.

 

"Atım emrinizde madam" diyen Meriç eliyle beyaz atı gösterdiğinde yavaşça ata ilerledim ama neresine basıp çıkacağım konusunda hiç bir fikrim yoktu. Biraz daha bakınınca arkamdan gelen Meriç'in ayak seslerini duydum.

 

"Yardıma ihtiyacınız varmı madam" dedi Meriç , kafamı olumlu anlamda salladığımda bir anda belimin iki yanına konan ellerle havaya kalktım. Anın şokuyla "aman Allah'ım" diye inledim. Meriç'in kıkırdamasını duyduğumdaysa bacağımı hemen atın diğer yanına attım ve Meriç beni dikkatlice bıraktı.

 

"Yardıma ihtiyacım var derken ata çıkmam için basacağım basamağı göstereceksin sandım" diye söylendim. Siyah saçlarını karıştıran Meriç biraz alay birazda çekinceyle.

 

"Kusura bakma , düşünemedim" dedi ama ikimizde biliyorduk ki Meriç zeki biriydi ve demek istediğimi anlamıştı. "Arkana oturmam sorun olur mu?" Bu sefer cidden düşünceli bir şekilde soru sormuştu. Meriç'e tebessüm ettim.

 

"Atınızı sürmeyi bilmiyorum sör Meriç , ata beraber binmemiz münasiptir" atın önüne biraz daha kayıp Meriç'e yer açtım. O an deminden beri duymadığım bir ses kulaklarıma nüksetti. Yanardağların sarsılışı gibi öfkeliydi.

 

"O atları tek tek söküp MÜNASİP bir şeyler yaparım şimdi.." yanımıza doğru gelen Metehan'ı gördüğümüzde , Meriç'le ikimizde bir an bakışıp ne olduğunu anlamaya çalışmıştık. Gerçi Meriç Metehan'ın aklına girip çoktan her şeyi öğrenmişti ama ben konuya Fransız kalmıştım.

 

"Ne oluyor burda" Metehan yanımıza gelip öfkeyle konuştuğunda , Meriç elini Metehan'ın omuzuna koymuştu.

 

"Sakin ol dostum sadece ata binecektik" Metehan'ın kaşları bu cevaptan sonra dahada çatıldı. Bana bakarak

 

"Hangi ata bineceksiniz" dedi. Tek kaşımı kaldırdım.

 

"Sence şu an hangi ata biniyor gibi görünüyorum" iğneleyici ses tonumla konuşmuştum. Bir anda elinde kırbaçla ortaya çıkan Batuhan oldukça keyifli bir şekilde. "Sana at derken şaka yapmıyordum" dedi. Gözlerimi kıprıştırdım. Cidden konu ne kadar saçma bir yere gidiyordu böyle.

 

"Her neyse geliyor musun sör Meriç yoksa gezintime tek başıma çıkacağım" Meriç bir bana bir Metehan'a baktı kararsız kalmış gibiydi.

 

"Sör Meriç ne lan , İngiltere mi burası" Metehan dişlerini sıkarak kızdığında bende kaşlarımı çattım.

 

"Kusura bakmayın yeniçeri Metehan sizin önünüzde saygısızlık yapmak istemedik" alayla güldüğümde Metehan'ın öfkesi bir anda kayboldu ve dudaklarına şeytani bir gülümseme yerleşti. Bu zamana kadar Metehan'dan en iyi öğrendiğim şeylerden biri eğer böyle gülüyorsa kesin beni delirticek bir şeyler yapacak'tı.

 

"Yeniçeri'de neymiş hatun , Hünkârım diyeceksin"

 

"Papucumun hünkârı"

 

"Bana bak sakar hatun senin dilin fazla uzamış , tez kılıcımı getirin" dedi Metehan , Batuhan bir asker edasıyla elini anlına koyup asker selamı verdi.

 

"Kılıcınız cilalanmaya gönderilmiş Hünkarım , elimizde sadece kırbaç vardır. Münasip mi" Batuhan kırbacı iki eliyle sanki kutsal bir şey uzatıyormuş gibi Metehan'a taktim etti.

 

"Ey salak asker , hiç kılıç cilalanır mı?" gözümü devirerek söylediklerime Batuhan alayla sırıttı.

 

"Sen susasın Melis Hatun , atınla oynayıver" Batuhan'a yine göz devirdiğimde Metehan uzanıp Batuhan'dan kırbacı aldı.

 

"Kırbaç münasiptir , şimdi huzurumdan s*ktir olup gidebilirsizin" elinde ki kırbacı büzüştürüp aniden iki yana çekti ve şaklattı. "Cariyemle zaman geçirmek isterim" dudaklarında peyda olan tehlikeli gülümseme yutkunmama neden oldu. Batuhan ve Meriç imayla gülümseyip gittiklerinde onlara kalmaları için tüm kanımı teklif etmeyi düşündüm. Metehan'la her yanlız kalmamıza hiç olmadık şeyler oluyordu çünkü. Atın üstünde rahatsızca kıpırdandığımda Metehan'da beni dikkatle inceledi. Eğlenen ifadesi yine yavaşça söndü ve bakışları ata bindiğim için dahada sıyrılmış olan şortuma kaydı.

"Yerinde oynaşmayı bırak" sert sesi put kesilmemi sağlarken bende kaşlarımı çattım.

 

"Sen kendi işine baksana , ben atımın üzerinde mutluyum"

 

"O kısacık şort her oynaşmana dahada sıyrılırken benden mutlu olmamı bekleme , hemde gözümün önünde bu kadar savunmasız dururken" gözlerim şaşkınca açıldığında hemen önüme döndüm ve yüzümü ondan sakladım , hayır utanınca yanakları kızaran biri değilim normalde ama bu adamla tanıştığımdan beri her utanmama yanaklarımın kızardığını hissediyordum.

 

"Şey , neyse , yani , ne diyecektim , hadi ata binelim , ya.. yani öyle değil ben ata binelim..." kurduğum cümleyle dahada kızardım. Allah aşkına ne diyordum ben böyle , az önce Metehan'a ata mı binelim demiştim. Hayır bu kadar dili bozuk olamazdım , en heyecanlı zamanlarımda bile konuyu topluyordum çoğu zaman ben. Metehan'ın yüzüne bile bakamıyordum ama bana alayla güldüğünü tahmin edebiliyordum.

 

Biraz muzur ama daha çok duygusunu belli etmeden "Melis" dedi Metehan. "Arkana oturabilir miyim? , yani ata oturmayı kastediyorum." Bakışlarım aniden Metehan'a döndüğünde bana merakla baktığını gördüm ama şu an çok önemli bir şey vardı. Metehan benden bir şey için izin istemişti. Cidden izin istiyordu yani hayır desem oturmayacakmıydı. Bu adama nolmuştu böyle.

 

"Doğruyu söyle dün gece sana tokat attığımda yanlışlıkla kişilik sarsıntısımı geçirdin ve yeni iyi ve oldukça kibar gibi bir karakteremi büründün" Metehan muzurca gülümsedi ve saçlarını arkaya itekledi. Elindeki kırbaçsa hala varlığını koruyordu.

 

"Ah güzel sakar , seni ürkütmemek için çok çabalıyorum ama sen bana hiç yardımcı olmuyorsun." Yanıma yaklaşıp elini atın üstüne koydu ve eğildi. "Sanıyor musun ki sen bana hayır desen seni dinleyeceğim. Yine bildiğimi okurum" içimde Metehan'a karşı olan umut yavaşça sönmeye başladığında gözlerimdeki umut ışığınında söndüğünü hissettim. Ve işte o an içimdeki umut sönerken Metehan uzanıp çenemi yavaşça kavradı ve canımı yakmadan kafamı yukarı kaldırdı. Dudaklarında ufak bir tebessüm vardı. "Dememi bekleme bu gün bende , vazgeçtim sadece bir kaç saatliğine öyle cümleler ve hareketler olmayacak. Sonra yine seni delirtirim" eli yüzüme düşen bir tutamı kulağımın arkasına iteledi. "Gerçi seni her halimle delirtiyorum ben , gözlerinle ırzıma geçtin baksana" elini çenemden yavaşça çektiğinde gözlerimi ondan alamıyordum. Ne olmuştu bu adama... deneme amaçlı ona gözlerimi kısarak baktım.

 

"Atlı karıncaya tek bineceğim senin benimle binmeni istemiyorum" Metehan kafasını salladığında bir an öfkelenecek sandım ama o onun yerine muzipçe Batuhana seslendi ve atlı karınca çalıştı. Kendide atlardan birine geçtiğinde müzikler eşliğinde dönmeye başladık. At bir aşşağı bir yukarı iniyor aynı zamandada dönüyordu. Arkamdaki atta oturan Metehan'a baktığımda gülmeden edemedim. Beyimiz arkaya yaslanmış ayaklarınıda atın kafasına uzatmış elleri kafasının altında keyfi yerindeydi.

 

"Ne o yerin çok rahat sanırım" dedim gülerek. İstifini bozmayan Metehan yerinden milim kımıldamadı.

 

"Sende gel istersen yerim var daha" dedi eliyle karnına iki kere vurarak. Kafamı olumsuzca salladım.

 

"Yerim rahat şimdilik"

 

"Yerin rahat olmasa gelecektin yani" dudaklarımı ısırdığımda yine önüme döndüm arkamdan Metehan'ın gülme seslerini duyuyordum.

 

"Ne o Sakar , utandın mı"

 

"Asla" utanmıştım...

 

Bir süre sonra atlı karıncadan indiğimizde Deniz koluma yapışmış ve beni Mert'le beraber hız trenine zorla bindirmişlerdi. Onlar bir arkada otururken ben en öndeydim. Metehan başımızda dikilmeye başladığında ona gözüm kaydı oda bana bakıyordu. "Yanına oturabilir miyim" diye temkinlice sorduğunda bir şok daha yaşasamda yine onu denemek için "olmaz" dedim. Kaşlarını çatan adam sesini bile çıkarmadan Deniz ve Mert'in arkasına geçtiğinde bu sefer Meriç'i gördüm.

 

"Oturabilir miyim" dediğinde gözlerim arkamızda kalan Metehan'a kaydı bana bakmıyordu ama kulağı bizdeydi. Deniz ve Mert ağzı açık az önce Metehan'ın benden izin istemsine şaşkın bir şekilde ve benimde izin vermedikten sonra sesini çıkarmadan arkaya geçmesini beklemedikleri için transa girmişlerdi. Bakışlarım Meriç'e döndüğünde Metehan'ı ölçmek için "oturabilirsin" dedim. Metehan söylediğimle yine bana bakmadan başka şeyleri inceliyordu ama gözlerindeki öfke ışığını görebilmiştim. En son Batuhan geldiğinde oldukça mutlu duruyordu o sinir bozucu halinden pek eser yoktu.

 

"Açılın züppeler bende geldim , yakışıklı Metehan'ı mı yanlız bırakamam" diyip Metehan'ın yanına geçti ve elinin tekini onun omuzuna koydu. "Korkarsam sana sarılabilir miyim yakışıklım" diyip cilveli bir bakış attı ama hepimiz biliyorduk ki amacı sadece Metehan'la uğraşmaktı. Metehan Batuhan'ı umursamadan etrafı izliyordu.

 

"Batuhan sende bindin şimdi bu treni kim çalıştıracak lan" diye homurdandı Mert. O diyene kadar farketmesekte cidden bu treni kim çalıştıracaktı şimdi. Deniz neşesinden kaybetmeden Metehan'a döndü ve gururla eliyle onu işaret etti.

 

"Metehan'ın bir şeyleri çalıştırmak için tek yapması gereken sadece dokunmak , öyle değil mi Metoşum" son kelimeye cidden takılmıyorum şu an hatta o kelimeyi TDK bile görmesin , Metoş'um neydi ya. Aklıma Metehan'ın arabayla yarış yaparken benzinim bittiği için az kalsın kaybedeceğimiz yarışı ellerini arabaya koyunca kazandığımızı hatırladım. O gün resmen Metehan arabayla bir bağ kurmuştu. Onu kontrol ediyordu.

 

"Siz binin ben treni çalıştırırım" Metehan bu sözlerden sonra yerinden kalkıp daha Batuhan'ın çıkmasını beklemeden kendi tarafından aşşağı atlamıştı. Bir an Metehan'ı üzdüğümü düşündüm , ama bu o kadar imkansız duruyordu ki , onu üzemezdim Metehan kalpsizin tekiydi , benim hiç bir hareketime üzülemezdi. Vampir'di o aynı zamanda , insanları oyuncak yerine koyan ve insandan daha aşşağı bir yaratık yokmuş gibi davranan biriydi. Onu üzmemiştim sadece öfkelendirmiştim... Metehan hız trenini çalıştırdığında güvenlik kemerleri takıldı ve hızlı bir yolculuğa çıktık , içimden hiç eğlenmek gelmiyordu heyecanım yoktu , isteğim yoktu. Hız treni ani hareketlerle yükselip inerken tepkisiz kaldım. Karşımdaki kişi Metehan'da olsa onu üzdüğümü düşünmek beni mutsuzlaştırıyordu. Halbu ki onun ölmesini bile isteyen ben değilmiydim. Evet hala acı çekmesini istiyordum bana yaptıklarından sonra ama üzülmesini isteyip istemediğimden emin değildim.

 

Hız treni durduğunda herkes gülerek inerken ben oldukça durgundum , gözlerim Metehan'ı aradığında bankların birinde oturup telefonuyla uğraştığını gördüm. Demek bu gün bana karşı bir kaç saatliğine tepkisiz kalacaktı ha , demek kötü söz ve hakaret yoktu ha. Adımlarım ona ilerlerken Metehan'da ona geldiğimi hissedip bana bakmaya başladı. Gözlerinde merak tohumları ekilirken onun başında dikilmeye başladım.

 

"Evet sakar bir şey mi oldu" dedi Metehan ayakta dikilen bana bakıyordu. Sorusunu duymazdan gedim ve yeni bir soru sordum.

 

"Şimdi sen ne yaparsam yapayım bana tepkisiz mi kalacaksın" dedim gözlerimi kısarak. Bir an afallayan vampir hemen toparlanıp. "Sadece bir kaç saat" dedi. Dudaklarımda tehlikeli bir gülümseme peyda oldu ve eğilip Metehan'ın telefonunu elime aldım. En son neyle uğraştığına baktığımda Metehan tepkisiz duruyordu. Ne yapmaya çalıştığımı anlamaya çalışıyordu. İnstagramda olduğunu görünce uygulamadan tamamen çıktım ve ana sayfasını açtım. Uygulamalar önümde dizilirken gözüm bir an ana sayfanın duvar kağıdına kaydı. O an öylece kalıp tanıdık gelen resmi inceledim , bir kız vardı kameraya gözleri parlayarak gülümsüyordu ve hemen dibinde boynuna burnunu gömmüş yan profilden gözüken bir adam vardı. O kız bendin , o adam Metehan'dı ve bu fotoğrafta Metehan'ın zorla beni gülümsettiği fotoğraftı. Duvar kağıdına bizi koymuştu , ikimizin fotoğrafını. Şaşkınlıkla ona baktığımda oda bana bakıyordu. Neden o fotoğrafı koydun demek istedim , anlamı ne demek istedim ama dudaklarım sustu. Parmağım kamera uygulamasına tıkladığında açılan kamerayı kendime ve Metehan'a göre ayarladım. O bankta oturup ne yapmaya çalıştığıma bakarken dudaklarıma haylaz bir gülümseme yerleşti.

 

"Poz ver Metoş" dedim Deniz gibi ve kameraya orta parmağımı gösterdim. Arka tarafta kalan Metehan afallayarak kameraya baktığında o anı fırsat bilip hemen fotoğrafı çektim. Metoş olup çıkmıştı artık Metehan. İkinci kez foto çekecekken kendine helen Metehan benim gibi ama iki elininde orta parmağını göstererek kameraya tehlikeyle gülümsedi. O anıda çektim son olarakta ikimizde orta parmağımızı gösterek ve dil çıkararak son fotoyu çekildik. Metehan bankta olmasına rağmen uzun boyu ve muhteşem fiziğiyle herkesi kendine hayran bıraktıracak şekilde duruyordu. Bacaklarını biraz ayırmış ve orta parmakları havada dil çıkaran resmi tam bir play boya aitti. Aslında biliyordum ki ikimizde böyle dil çıkaran fotoları sevmezdik ama o an öyle çekilmiştik.

 

"Ne işler karıştırıyorsun sakar" diyip tek kaşını kaldırdı Metehan. Ona bir anlık tehlikeli bir gülümseme gönderdim ve kendimden bile beklemeyeceğim bir cesaretle elimdeki telefonu sertçe yere atıp paramparça olmasını sağladım , tuzla buz olan telefondan gözlerimi alıp hala yerdeki telefona bakan vampire çeviridim. Dudaklarımdaki gülümseme dahada arttı. Yavaşça kaşları çatılan Metehan sonunda bana baktığında sinirden derin soluklar aldığını farkettim.

 

Sahte olmasına özellikle dikkat ederek elimi ağzıma koyup şaşırmış gibi yaptım "olamaz , telefon bir anda elimden kaydı" ikimizde o telefonun elimden kaymadığını biliyorduk , gözlerinin önünde yere atmıştım telefonu. Şu an herkes amacımın Metehan'ı sinirlendirmeye çalışmak olduğunu sanabilirdi ama benim tek amacım Metehan'ın sözlerine ne kadar sağdık olduğunu ölçmekti. Onun sınırlarını sonuna kadar zorlayacaktım , işin sonunda ne kadar zararlı çıkacaktım muammaydı ama sözlerine sağdıkmı bilmeliydim.

 

"Telefon önemli değil sakar , hemde hiç önemli değil. Mevzu içinde" kaşları çatarak söylenen bu sözler neden öfke yerine daha başka duygular barındırıyordu. Neden bilmeden onu kırdığımı hissediyordum. Uzanıp yerden telefonun parçalarını toplayan Metehan'a eğilip yardım etmeye başladım. Eğlence falan kalmamıştı , yaptığımı toparlama isteğim dört bir yanımı sarmıştı. Uzanıp kırılan parçaları toparladığımda Metehan'da diğerlerini topluyordu. Metehan öfkeyle elimdeki parçaları aldığında hiç bir şey demeden kalkıp yanımdan gitti. Arkasından hüzünle baktım , işte şimdi biliyordum onu kırmıştım. Bahsettiğim telefon değil , ben Metehan'ın kalbini kırmıştım.

 

Oda senin kalbini kırmadımı hemde defalarca , ezip geçmedimi seni. Aileni bile çiğnemedimi? Onun için üzülme , kendin için üzül.

 

İç sesimin söylediklerine hak verdiğimde yerimden kalkıp lunaparktaki oyuncaklardan birine ilerledim , dönme dolaba geldiğimde Batuhan'da yanıma gelmişti. Dönme dolap için bölümlerden birine girdim , Batuhan'da gelip yanıma oturdu. Açıkçası Batuhan'la beraber yanlız kalmak hiçte istediğim bir şey değildi , hatta sırf bu yüzden Dönme dolaptan inebilirdim. Batu beni hiç sevmiyordu ve çok yakından tanıdığım bir duyguyu bana aşılıyordu. Güvensizlik... onun yanında hep tekikte olmalıymış gibi hissediyordum , bana her an zarar verecekmiş gibi geliyordu. Evet Metehan'da da öyle oluyordu ama Metehan bana zaten zarar vereceği zaman veriyordu , Batuhan'dayda mevzu fiziksel zarardan çok ruhsal zarar verecekmiş gibiydi. Kastettiğim beni sözlerle yaralaması değildi. Bana istemediğim bir şey yapacakmış gibi hissediyordum. Ve hislerim beni pek yalan çıkarmazdı... çekintiyle yerimden kalktığımda Batuhan ani bir hareketle omuzumu tutup beni olduğum yere tekrar oturttu. Telaşla ona baktığımda yine o güven vermeyen bakışlarıyla karşılaştım.

 

"Ne yapıyorsun" dedim omuzumdaki eline bakarak. Oyda Batu sakince elini omuzumdan çekti ve kulağıma doğru yaklaştı.

 

"Sana bir şey yapmayacağım , en azından burda" diye fısıldadı. "O yüzden kaçmana şu an için gerek yok Melis" bedenimde ki tüm kanın çekildiğini hissettiğimde bunun nedenini biliyordum , bu ses tonunu biliyordum. Bana dokunan her erkek böyle konuşmuştu çünkü sakin ve tehditle.

 

"Bizde geldik" olduğumuz bölüme bir anda giren Metehan ve Meriç'i görmemle derin bir nefes aldım. Metehan bana dikkatle bakarken gözleri bir an için yanımda oturan Batuhan'a kaymış ve kaşları çatılmıştı. Ondan gözlerimi kaçırdığımda Meriç'in de Batuhan'a gözlerini kısarak baktığını gördüm. Aklından geçenleri okumuştu ama onun düşüncelerini kimseye demeyeceğini biliyordum. Benim zihnime giremediği için rahattım. Metehan temkinlice karşıma oturdu Meriç'se onun yanına oturup dizinin üstüne bileğini koydu.

 

"İstersen yanına oturabilirim" güven verircesine bana bakan Metehan'a olumsuzca kafa salladım.

 

"İstemiyorum"

 

Dönme dolap hareket ettiğinde kimseden ses çıkmıyordu. Batuhan , Metehan ve Meriç'in gelmesine bozulmuş gibiydi. Metehan öfkeli duruyordu ve Meriç'se büyük ihtimal onların zihninde fink atıyordu. Dönme dolap yükselirken daha fazla sessizliğe dayanamadığım için sessizliği ben bozmuştum.

 

"Neden okula geldiğim ilk günden beri benden nefret ediyorsunuz?" üç adamda şaşkınca bana baktığında cevap istercesine bekliyordum. Bunu hep merak etmiştim ve cevabımıda alacaktım artık. En sonunda Meriç sesizliği bozduğunda bakışlarım ona kaydı.

 

"Ben senden nefret etmiyorum , ama neden soğuk davrandığımı sorarsan düşüncelerin filim gibi önümdeydi ama bir şeyler eksikti. Senin zihnin diğerleri gibi değil , bazen bir şeylerden korkuyorsun ama zihninde korktuğun şeyi hiç hatırlamıyorsun. Geçmişi tekrar yaşamaktan çekiniyorsun ama geçmişini hiç göstermiyorsun. Sanki sadece orda bir yerdeler ama hatırlaman yasakmış gibi" dedi. "Sana karşı soğuğum çünkü kapalı kutu gibi olman sinir bozucu , sadece tek sebep bu değil tabiki , sende bir şey var , hepimizin bildiği senin unuttuğun bir şey var acımasız bir şey , insan olmayan bir şey. Bu sebeple sana karşı mesafeliyim" Meriçe kafamı onaylar anlamda salladım. Geçmişim benim kara defterimdi , hatırlarsam orada hapis kalacakmışım gibi hissediyordum. Yaşadıklarım sadece Hayal olarak kalmalıydı zihnimde...

 

"Anlıyorum" dedim sadece bu seferde gözlerim yanımda ki Batuhan'a kaydı. Oysa bana alayla gülerek baktı.

 

"Ne bekliyorsun , yıldızım tutmadı dememi mi" gıcık bir şekilde güldü. "Sen o kapıdan girdiğinden beri seni hiç sevmedim , hatta nefret ettim çünkü basit sıradan bir insandın. Senin bizim okulumuzda ve bizle aynı konumda olman saçmalığın daniskasıydı halada öyle , sen bize itaat etmek için varsın , hatta tüm insanlar öyle. Bizi beslemek için varsınız ve kanının çok tatlı olduğuna eminim" gözleri kırmızıya döndü "senden nefret ediyorum çünkü tek sebebi bu değil , insan olmana rağmen çok güzelsin , beyaz pürüzsüz tenin her erkeği delirtir" Metehan susması için yavaşça öksürdü Batuhan'a ama o durmadı. "simsiyah saçların , sexi vücudun , uzun boyun , o dudakların , renkten renge giren gözlerin" ağzım açık Batuhan'a bakarken dudaklarında arsız bir gülümseme peyda oldu. Karşımdaki Metehan'ın öfkelendiğini hissediyordum. "Gözlerin yeşilden siyaha döndü şimdi , sen bu kadar güzel olup her erkeğin tek bakışınla müstehcen yerlerini kaldırken bu kadar güzel olmandan nefret ettim. Çünkü bu kadar güzel bir yaratığın insan olması çok saçmaydı. Söylesene Melis üzerindeki göğüslerini meydana çıkaran , her hareket etmene göbeğini açan tişörtü ve o minicik dar şortu bizi tahrik etmek için mi giydin. Çünkü emin ol başarıyorsun" hemen önüme dönüp üzerimdeki şortu ve tişörtü süzdüğümde utançla kafamı eğdim. Demek bakınca erkek avlayan biri gibi duruyordum ha.

 

"Senin o tahrik olan yerlerini söker eline veririm Batuhan , çeneni bir daha açarsan bu son açışın olur" Metehan öfkeyle konuştuğunda kafamı kaldırıp ona baktım. Öyle öfkeli duruyordu ki tek yumruğuyla dönme dolabın bölmesini kopartacak gibi duruyordu. Batuhan'a baktığımda öfkeyle camdan dışarı baktığını gördüm. Demekki Metehan ona gerekli dersi vermişti. Benim için en yakın dostuna resti çekmişti , nefret ettiği bir kız için... yakın bir dostunu sertçe uyarmıştı.

 

Ortam bir süre sessizliğe büründüğünde dönme dolap aniden durdu , en tepedeydik ve tüm şehir ayaklarımızın altında gibiydi , dönme dolap o kadar büyüktü ki aşşağıdaki Mert ve Deniz karınca gibi gözüküyordu. Metehan etrafı sessizce izlerken çok durgun duruyordu , ama bu bu durgunluk patlamaya hazır bir volkanın durgunluğuydu. Siyah saçları esen serin rüzgarlarla usulca geriye uçuşup tekrar anlına düşüyordu , koyu mavi olmuş gözleri tüm şehri eksizsiz incelliyordu. Aldığı derin soluklarıyla arada burun delikleri açılıp kapanıyor bazenden çenesi kasılıyorsu. Sanki öfkesini kontrol etmeye çalışıyor gibi. Öyle güzel duruyordu ki karşımda , daha önce babam dışında hiç bir erkeğin saçlarına dokunma isteğim olmamıştı ama Metehan'ın o kuzguni siyahlıktaki saçlarına dokunmak istiyordum. Bunu kendime itiraf etmem zor olmuştu ama evet Metehan'ın dış görünüşünden etkileniyordum. Çok yakışklı bir adamdı her yönden kusursuzdu , sanki ondan daha yakışıklısı yokmuş gibiydi. Hatta belkide yoktu , her ortamda kızların bakışlarını üzerine çekebilecek kadar yakışıklıydı ve farklı bir aurası vardı. Daldığım düşüncelerden çıktığımda Metehan'ın da bana baktığını farkettim. Sanki ne düşündüğümü çözmeye çalışıyor gibiydi. Dudaklarım kendiliğinden aralandığında "Sen Metehan" dedim "sen neden benden bu kadar nefret ediyorsun" bir süre yüzüme bakan adam tekrar şehri radarına aldı. Bana cevap vermeyeceğini anladığımda bende şehri izlemeye başladım onun gibi.

 

Dönme dolap tekrar hareket etmeye başladığında Meriç'in "sen neden bizden nefret ediyordun" dediğini duydum. Histerik bir şekilde gülümsedim bu gülüş eğlenceden çok uzak acı , kıgınlık ve öfke barındırıyordu.

 

"Erkektiniz çünkü" dedim hiç lafı dolandırmadan , üç adamda aniden bana döndüğünde bu dediklerimi beklemedikleri kesindi. Onlara fırsat vermeden konuşmaya devam ettim. "Tabi bu nefretimin sebebi değil , erkektiniz , beni ezdiniz , gücünüzü üzerimde kullandınız ama buda beni nefrete sürükleyen sebep değil siz sözlerinizle beni sizden nefret etmeye mecbur bıraktınız" Metehan bu sözden sonra hemen camdan dışarı bakmıştı. Gözlerime bakınca nefretimle karşılaşmak istemiyordu anlaşılan. "Üçünüzde havuzda boğulurken beni orda öylece bırakıp gittiniz , işin en komik yanı neydi biliyor musunuz?" Batuhan hariç diğer ikisi bana bakmayıp dışarıyı incelerken devam ettim. "O havuza sürtük olduğum için itilmiştim ve Meriç sen değil ama diğerleri bana sürtük lakabı yapıştırarak beni az daha ölüme sürüklüyorlardı" dedim "ölmek mevzu değil , ölmek kurtuluş , ama az kalsın boşa ölmek sizden nefret etmemi sağlıyor , tabi daha sayacak olsam bir çok nedenim var"

 

Batuhan kaşlarını çattı "ama biz seni havuza iten puştu zaten doğduğuna pişman etmiş..." Metehan ve Meriç aynı anda öksürünce Batuhan'ın lafı yarım kalmıştı. Anlamayarak üçünede baktığımda bu sefer hiç biri bana bakmıyor ve yokmuşum gibi davranıyorlardı.

 

"Bu da ne demek , siz beni kurtarmak yerine havuzdan çıkıp beni havuza iten çocuğumu dövmeye gidiyordunuz"

 

Batuhan yine lafa atıldı. "Hayır seni kafasız , seni havuzda boğulurken yüz üstü bıraktık sakın yanlış düşüncelere kapılma , o hıyarıda olaydan bir kaç gün sonra dolma gibi oydu..." Metehan ve Meriç yine öksürünce Batuhan yine sustu.

 

Meriç Batuhan'ın kafasına vurdu. "Ulan ne boş boğazsın , o*uspu karılar gibi car car konuşuyorsun"

 

"Yalan mı söylüyoruz burda , hem o gün Melis geberirken Metehan değil miydi Yüzme hocasına 'havuzda hakkın rahmetine kavuşan biri var git onu kurtar yoksa okuldan ceset taşıyacaklar' diyen" Batuhan'ın dedkileriyle Metehan'a baktım Batuhan'a öldürecekmiş gibi bakıyordu. O gün havuzda boğulurken Yüzme hocamızı yanıma gönderen demek ki Metehan'dı. Peki kendi niye gelip kurtarmamıştı beni. Sorgular bakışlarıma tepkisizce baktı Metehan ve yine camdan dışarıyi izledi. O sırada Dönme dolap durmuştu. Beni o gün ölüme terk etmemişlerdi yani , hocayı yanıma gönderen de oydu. Kendi gururları yüzünden bana yardım etmeselerde hocayı yanıma gönderip hayatta kalmamıda sağlamışlardı.

 

Dönme dolaptan indiğimizde Deniz ve Mert'in yanına gittim. İki sevgili bankta yine tartışıyorlardı.

 

"Bana bak ben o bikiniyi giyer o denize girer o bara gider o erkeğide ısırırım" Mert öfkeyle elini banka vurdu ve bakın taktaları kırıldı ama bu onların pek umrunda değil gibiydi.

 

"Ne demek lan erkeği ısırırım , o bikiniyi sadece benim yanımda giyebilirsin , sadece beni ısırabilirisin ve hiç bir şekildede Deniz'e bikiniyle giremezsin" Deniz'de banka eliyle vurdu ve bank bu sefer ortadan ikiye ayrıldı. İkiside şimdi ayakta tartışıyorlardı.

 

"Öylemi Mert bey , bu saydıklarımın hepsini yapınca görürsün , avımı öyle bir ısıracağım ki gözlerine bakarak kıymetlin uçak gibi kalkacak ama sen sesini bile çıkaramayacaksın" Mert bir anda Deniz'i arkasındaki ağaca itti ve vampir hızıyla göz açıp kapayıncaya kadar dudaklarına yapıştı. Şaşkınca onlara bakarken buldum kendimi ne ara öpüşmeye başladılar bunlar. Mert Deniz'in dudaklarını sertçe öperken aynı zamandada ısırıyordu Deniz'se Mert'e karşılık vermekten geri kalmıyor o ısırdıkça aynı şekilde ona karşılık veriyordu. Utançla gözlerimi kaçırdığımda hemen onların yanından uzaklaştım. Sapıktı bunlar , yatak odası diye bir şey vardı.

 

Aradan bir kaç saat geçtiğinde her şey çok güzel ilerliyordu gün boyu lunaparkta eğlenmiş ve her oyuncağa binmiştim , Metehan her seferinde beraber binmemizi teklif etsede hepsinde onu geri çevirmiştim ve bu durum onu öfkelendirsede hiç birinde sesini çıkarmamıştı. Gün yavaşça bataken etrafı harika bir hava kaplamıştı , pembe bulutlar ve loş bir ışık , hafif esen rüzgar , uçuşan bir kaç kırlangıç. Her şey çok güzeldi herkesle eğlenmiş ve bu guruba dahada yakınlaştığımı hissetmiştim. Heyecanla gondola ilerlediğimde (gondol gemi şeklinde beşik gibi sallanan bir lunapark aletidir) adranalini sevdiğim için en uç noktaya oturdum ve gondolu çalıştırması için bizimkilerden birine bakındım ama görünürde kimse yoktu , ah tabi ya Deniz ve Mert alışveriş merkezine gitmişti ve Batuhan'la Meriç'te yiyecek bir şeyler alacaklardı. Metehan nerde diye bakındığımda gondola çıktığını gördüm. Yanıma geldiğinde eliyle saçını karıştırdı.

 

"Yanına oturabilir miyim" bakışlarım yüzünde oyalandı , sanki tek bir kelimeyle kayışlar kopacak gibi bakıyordu bana ama ya zararıma yada kârıma. Derin bir nefes aldım sabrını sınamaya devam etsem iyi olcaktı.

 

"Olmaz" kaşlarını çatan Metehan yanımdan bir adım uzaklaştı ve durdu sonra tekrar bana baktı. Yine gidecek gibi oldu gitmedi. Öfkeden mavi gözleri siyaha döndü , derin soluklar aldı. İki arada bir derede kalmış gibiydi ve en sonunda "başlarım böyle işe amk" dedi ve beni kolumdan tuttuğu gibi ayağa kaldırdı. "Sana verdiğim süre çoktan doldu , sabahtan beri tüm devrelerimle oynadın be kadın" ona korkuyla bakarken sonunda patlayan vampir dahada köpürüyordu. "Köpek gibi peşinde koşup beraber şu s*kik oyuncaklardan birine binelim diye uğraştım ama sen hepsinde beni reddettim" diğer kolumuda tutup beni iyice kendine çekti , gözlerini gözlerime hapis edecek şekilde yaklaştı bana. "Süren doldu ben beraber binelim diyorsam beraber bineceğiz artık o kadar" beni tuttuğu gibi gondolun en arka koltuklarından birine atan Metehan öfkeyle yanıma gelip oturdu. "Sakın yanımda somurtma , eğer dudakların bir an düşerse onları acımadan ısırırım" refleksle sahteninde sahtesi gibi gülümsemeye çalıştım ama olmuyordu. Bu zorbaya daha fazla katlanamayacağımı bildiğimden aniden yerimden fırlayıp kaçmaya yeltendim ama Metehan benden önce davranıp kolumu yine mengene gibi tuttu.

 

"Gitmek istiyorum bırak" dedim bir umut bırakır diye. Ama Metehan kolumu dahada sıkarak bırakmayacağını belli etmişti zaten. Onu dahada iteklediğimde bir yandanda çemkiriyordum. "Bırak yoksa seni dava ederim , vampir olduğunuda herkese söylerim , bana böyle davranarak daha ne kadar yanında tutabileceğini sanıyorsun ha"

 

"Sonsuza kadar , benim ölümsüz bedenim sonu görene kadar , tamam mı sakar. Ya uslu durusun yada benimle sonu görürsün" dedi "gerçi ben hep gençken sen bir yerden sonra nene gibi olursun ama ben yinede seni bırakmam" ona sanki 'ben geyim ve üç kez evlenip boşandım' demiş gibi bakmaya başladım. Cidden yaşlanacaktım. En azından içimde dışımda bir olacaktı Metehan'ın içi yaşlanacak bedeni genç kalacaktı ve ruhu ölecekti. Evet sonsuza kadar yaşayacaktı , ölümsüzdü ama ruhu bir yerden sonra ölümü arzulayacaktı.

 

"Seninle bu oyuncağa binmek istemiyorum" diye tekar çemkirdim ve sabrının son raddesine gelmiş Metehan beni tuttuğu gibi kucağına çekti ve bacaklarımı iki yanında ayırarak kucağında oturmamı sağladı. Gözlerimiz karşılıklı bakışırken ona şaşkınca bakıyordum oysa elinin birini bel oyuğuna koyup beni iyice kendine çekti. Dizlerimin üzerinde bacaklarım onun iki yanında olacak şekilde kucağında duruyordum ve bu utanç vericiydi.

 

"S.. sen napı.. yorsun" diye kekeledim. Bana dudaklarında şeytani ufak bir gülümseyle baktı. Siyah gözleri ışıldadı o an. Diğer eli gondolun demirlerinden birine gitti ve Metehan'ın dokunduğu yerden belli belirsiz bir ışık çıktı. Gondol kendiliğinden hareket etmeye başladığnda korkuyla ona baktım. Olamaz! Özel yeteneklerinden birini kullanıp gondolu istediği gibi hareket ettirebiliyordu. Onu yönetiyordu. Gondol bir ileri bir geri yavaşça gidip gelirken git gide dahada hızlanmaya başladı. Korkuyla kucağında oturduğum adama baktım. Geberip gidecektim , emniyet kemerleri bile kapanmamıştı. Bunu onun yaptığını biliyordum , gondolu istediği gibi yönetiyordu. "Öleceğiz" elini gondoldan çeken Metehan bana ışıldayan o tehlikeli gülümsemeyle baktı. Saçlarım her geri gidip gelmemize onun yüzüne çarpıyordu.

 

"Bana sıkı tutun sakar çünkü tutunmazsn ölen sen olacaksın" dedi ve elleri bacaklarımı tutup bir anda kendi beline doladı. Gözlerim şaşkınca açıldı. Dibimdeki yüzünden gözlerimi alamıyordum "sıkı tutun ki seni koruyayım sakar" o an zihnime babamın sesi doluştu.

 

Metehan'a sığın ki Melis'i korusun ,

 

Gondol dahada hızlandı artık her gidip gelmeye en uçta oturduğumuz için ona tutunmazsam düşecektim. Çünkü neredeyde ters olacak kadar yükseliyorduk. Kollarımı ensesine doladım , bacaklarımı kendim ona bağladım iyice. "Hass*iktir" diye inledi Metehan "İşin bu kısmını düşünmemiştim" sesli düşünüyordu. Gondol iyice hızlanınca Metehan'ında bir yerlere tutunduğunu hissettim bense her Gondol hızlanmaya korkuyla dahada ona sarılıyordum. Saçlarım her gidip gelmeye deli gibi savrulurken çıplak bacaklarım limitimi zorlarcasına dahada Metehan'a tutunuyordu.

 

"Gondolu bilmem ama benden çok büyük bir kaza meydana gelecek" dedi Metehan "o bacakların biraz daha beni sararsa olacaklardan ben sorumlu değilim"

 

"Beni kucağına çeken sendin" diye bağırdım , gondol hala çok hızlıydı çünkü Metehan elini çeksede otomatik olarak çalıştığı belliydi.

 

"Beni taciz edende sensin" boynuna doladığım ellerimin tırnaklarını Metehan'ın ensesine batırdım bu onun için uyarıydı ama o benim hareketime karşı sesli bir küfür savurup beni kendine daha çok çekmişti. "Ellerine hakim ol sakar , yoksa Gondol durduğu an hiç iyi şeyler olmayacak senin açından" onu duymazdan gelip gözlerimi yumdum ve pozisyonumu korumaya çalıştım , ama gondol her uca çıkmaya Metehan'a tutunmam zorlaşıyordu. Bir kaç dakika daha böyle devam ettiğinde neden bilmem ama titremeye başlamıştım. Hiç bir şekilde ağzımı açamıyor ve konuşamıyordum. Kendimde konuşacak hali bulamıyordum nedense. Gondol sonunda durduğunda bir süre Metehan'la ikimizde öylece kaldık ben ona sarılmış bir şekilde titriyordum. Adranalini seven yanım şu anda mağrasına kaçmış gibiydi. Oysa elleri belime sarılı beni kendine çekmiş sanki küçük bir çocuğu tutuyor gibi rahattı. Kafam Metehan'ın boynuna gömülü derin soluklar alıp veriyordum. Her nefes alıp vermeme onun gerilen bedenini hissedebiliyordum. En sonunda birazda olsa sakinleitiğimde kafamı kaldırıp ona baktım. Metehan siyah gözlerini doğruca yüzümde gezdiriyordu , sanki eşsiz bir şeye bakıyormuş gibidi.

 

"İnmek is.. istiyorum" diye kekeledim. Metehan bir süre daha yüzüme bakındı. Sonrada belimde ki ellerini çekti. Beni bu kadar bırakmasına şaşırdamda titreyen elimi onun omuzuna koyup bacaklarımı gevşettim ve geriye çekildim. Çıplak bacaklarımı kavrayan soğuk ellerle irkilerek tekrar Metehan'a baktım. Yavaşça yerinden kalkan vampir benide kucağında taşıyınca düşmememk için bacakarımı tekrar ona doladım. "İndir beni Metehan" sertçe ona emir verdiğimde hiç bir şey demedi. Sadece sustu ve bir yere doğru ilerledi. Onun suskunluğu nedense ölümü hatırlatmıştu bu gün bana... birazdan biri ölecek gibiydi. "İnmek..." daha cümlemi tamamlayamadan Metehan bir anda hızlandı ve bir kaç saniyede bir yere geldik. Düşmemek için dahada ona tutunmuştum. Etrafıma bakındığımda Metehan'ın boyun oyuğumdan çok uzaktaki lunaparkı az biraz seçebilmiştim. O kadar hızlıydı ki saniyeler içindi lunaparktan oldukça uzakaşmıştık. Kafamı çevirip arkama baktığımda gördüğüm uçurumla gözlerim direk Metehan'ı buldu. Onun gözleri hala uçurumdaydı , sanki o uçurumda bir şeyler görüyordu. Geçmişe ait bir şeyler... "buraya niye geldik Metehan" diye mırıldandığımda gözleri sonunda beni bulmuştu. Yüz hatları sertleşmiş ve bakışlarından tehlike akıyordu.

 

"Metehan değil" dedi ve bacaklarımı biraz daha yukarı çekip ondan uzun olmamı sağladı. "Ukala diyeceksin" uçurumun ucuna doğru yürümeye başladığında korkuyla bir nefes aldım. Hissediyordum , onda bende olan bir şeyler hissediyordum , onun çok iyi bildiği benim yeni tanımaya başladığım bir şeydi bu. uçurumun en ucunda durduğunda istemsiz kafamı çevirip aşşağı baktım ve koca derin oldukça yüksek uçurumun dibinde ki ağaçları nehiri ve toprak parçasını seçmeye çalıştım. Ama burdan öyle küçük duruyordu ki her şey. İstemsiz dahada tutundum Metehan'a. Beni bıraksa ayağımı basacağım tek yer Metehan'ın ayaklarıydı o derece uçta duruyorduk ve ben uçurumdan taraftaydım.

 

"Seni indirme mi hala istiyor musun? Sakar" sonunda konuşan adamın gözlerinden hiç bir duygu okunmuyordu. Kafamı hemen olumsuzca salladım. "Bana sığın ki seni koruyayım" ona yaklaştıkça beni parçaladığını görmüyor muydu?

 

Sonunda konuştuğumda "Bırak" diyebildim sadece. Uçurumun ucunda bırakmasını istemiştim beni , onunlayken hep uçurumun ucunda gibi değilmiydim zaten , sözleri beni dibe götürmüyor muydu?

 

"Sana bırakmam demiştim" siyah gözleri kızıla döndü "neyse ki ben Metehan değilim" hayır o Metehan'dı. "Bırakırım" ölüm alaycı bir hayalet gibi geçti gözümün önünden. O bırakacaktı , ölümümü gözünü kırpmadan izleyecekti ve ben düşecektim , ölümü gözümü kırpmadan hissedecektim. Karşımdaki adam Metehan gibi bakmıyordu çünkü bana , onda gördüğüm ışık gitmişti. Başkası gelmişti sanki. O an babamın sözleri doluştu yine kulaklarıma çınlattı kalbimi..

 

Metehan'dan kaç ki Melis'i öldürmesin...

 

"Kaçmak için çok geç kaldım" diye fısıldadım , Metehan'ın dudaklarında ufak bir tebessüm belirdi , bu masumluktan uzak şeytanın alayını taşıyan bir gülümsemeydi.

 

"Neyse ki sığınmak için hala vaktin var"

 

"Sana sığınmak Şeytan'dan iyi olmasını beklemek gibi , güvensiz"

 

"Şeytan sana kötü davransada sana kötü davranılmasına izin vermez"

 

"Bana kötü davranan sadece karşımda ki şeytan."

 

"Ondan kurtulmak için bırakman gerekiyor"

 

"Bırakırsam ölürüm" Metehan yüzüme yaklaştı

 

"Sen demiyor muydun ölüm kurtuluş diye" dedi.

 

"Ben o kurtuluşa gidemem sen bırak beni"

 

"Ne kötü , ben seni bırakmak istesemde Metehan kalmanı istiyor."

 

"Peki sen kimsin?"

 

"Ali ben..." ona anlamayarak baktım. Sonra gözlerinde bir şey gördüm deminden beri bende olduğunu bildiğim bir şey , o şeyi çok iyi biliyordum.

 

O karanlıktı... Hayal'in bulandığı zifiri karanlığın aynısıydı.

 

 

Loading...
0%