@hayal_crtk
|
İnstagram: hayal_crtk (hesabımı bir süreliğine dondurmuştum canlarım , ama artık yine açık😘 kitap için spolileri ordan atıyorum takipte kalın)
EVET BU BÖLÜMÜ GÜZEL OKURLARIMDAN BİRİ OLAN maviperuk a İTHAF EDİYORUM. O KADAR İYİ BİRİSİNKİ , KİTABIMA İNANDIĞINI HEP BELİRTTİN. İYİKİ VARSIN KUZUM 😙
🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟 Gençler bu bölüm asılabildiğiniz kadar yorumlara asılın 😈 vampir katagorisinde 2 numara kadar yükselip 16 numaraya düştük 😅, vampilerimizi zirveye çıkarma vakti. Desteklerinizi benden çekmediğiniz için hepniz iyiki varsınız♥ biliyorum ki istersek yapamayacağımız şey yoktur 💪 hadi , bitirelim şu işi👊👊👊 🌟 🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟
➿➿➿➿
Hatırlatma
"Ben o kurtuluşa gidemem sen bırak beni"
"Ne kötü , ben seni bırakmak istesemde Metehan kalmanı istiyor."
"Peki sen kimsin?"
"Ali ben..." ona anlamayarak baktım. Sonra gözlerinde bir şey gördüm deminden beri bende olduğunu bildiğim bir şey , o şeyi çok iyi biliyordum.
O karanlıktı... Hayal'in bulandığı zifiri karanlığın aynısıydı.
✴✴✴✴
Işık yetersiz kalınca gitsin , yerine karanlık gelsin. Çünkü karanlık ışığın aksine var olabilmek için enerji harcamaz. Işığın yokluğu karanlığı var eder , karanlık hep ordadır ama görmek için önce ışığın sönmesi gerekir.
Bende böyleydim , karanlık pusudaki bir aslan gibi sessizce bekliyor ve içimdeki son ışık parçasınında sönmesini gözlüyordu... peki ya o ışık sönerse nolacaktı... karanlık hükmü alınca nolacaktı... ben Hayal olsam nolacaktı... bazen öyle bir noktaya geliyordum ki , gerçekten kötü olmak istiyordum , iyi olmanın bana getirisi olmadığını düşünüp ben kötü olmak istiyordum. Hayır bu düşünceler için asla pişman değilim , beni bu düşüncelere sürükleyenler nasıl ki pişman değilse bende değilim... pişman etmek istiyorum sadece , ama Melis bu zamana kadar kimseyi pişman edemedi , belki Hayal eder...
Gözlerim uçuruma kaydı belkide onuncu kez , sonra yine Metehan'a baktım... pardon Ali'ye baktım... oda bana bakıyordu , sanki sıkılmış gibi , sanki beni uçurumdan şu anda atıp kurtulmak istiyormuş gibi. Ellerim omuzlarına kaydı , sıkıca kavrayıp sıktım hatta tırnaklarımı geçirdim. Bakışlarında hiç bir ifade değişmedi sadece gözlerinin dahada koyulaştığını gördüm. Kim olduğunu sorunca "Ali" olduğunu söylemişti değilmi... peki Ali kimdi , babamın adını taşıyan bu adam kimdi? Beni uçurumun ucunda kendine tutunmaya mahkum eden bu adam kimdi? Bıraksa düşecektim , bıraksa tutunacağım tek şey o olacaktı , ya o tutunmam için orda olmazsa. Ali beni bırakırmıydı?...
Bırakırdı... o Metehan değilse bırakırdı. Metehan bırakmam derken Ali bırakırım diyordu. Ama 'Metehan seni bırakmamı istemiyor'da diyordu. Metehan beni duyuyor muydu yoksa? Aklım öyle bir çıkmaza girmişti ki istemsiz dudaklarımı ısırdım , bakışları dudaklarıma kaydı Ali'nin gözleri dahada karardı. Dudaklarına tehlikeli bir alay yerleşti. Ne söyleyecektim ki?
"Cidden güzelsin" dedi fısıldar gibi "ölmemesi gereken bir ölüm çiçeği kadar güzelsin" neden dediklerinde en ufak iyilik bulamıyordum ki?
"Metehan neden gitti" kendimi toparlar toparlamaz ilk cümlem bu olmuştu. Metehan neden yoktu?
Sözlerimle yüzündeki alaylı ifade soldu , yerini koca bir karanlık kapladı sanki. "Metehan neden gitti ha" sakinlikle kurdu cümlesini , ama neden korkutuyordu bu durum beni? Uçuruma biraz daha yaklaştı , göremesemde ayaklarının yarısının uçurumdan taştığını biliyordum... "söyle bana Melis" yavaşça yüzümün her zerresini bir katilin soğukluğunda inceledi. "Yüzüne dokunmak istiyorum sıkı tutun bana.... yada tutunma." Bacaklarımı kavrayan ellerini çektiği an korku ve panikle bacaklarımı yine ona doladım sıkıca , artık elleri beni tutmuyordu... boştaki ellerini yüzüme yaklaştırıp koca elleriyle yüzümü avucuna aldı. Soğuk elleri irkilmeme neden olurken sesimi bile çıkaramadım. Elinin tersiyle yüzümdeki saçları geriye itekledi , niye bana kırmak istiyormuş gibi bakıyordu. "Hayal niye ortaya çıkmıştı?" Hayal... , adımın dudaklarından çıkması içimde bir şeyleri hoplattı. Hayal miydi o şey?
Yutkundum ve cevap verdim. "Herkes o kadar üstüme geliyordu ki... o geldi , kalbimin acısını yok etmek için"
"Ben niye geldim biliyor musun? Yada Metehan neden gitti" elinin birini enseme götürüp hiç zorlanmadan yüzümü yüzüne çekti. Dudaklarını yanağıma sürttü , yandım sanki. Sonrada çeneme küçük bir ısırık bıraktı. İnlememek için kendimi zor tutuyordum , ne yapıyordu bana. "Çünkü onun bu gün kalbini acıttı biri"
Gözlerimi şaşkınlıkla kıprıştırdım , onun kalbini acıtan ben miydim? ben ne yapmıştım ki , hayır ben olamazdım...
Olabilirdim dimi... telefonunu kırarak kalbinide kırmıştım. Peki orda ne vardı da bu kadar kalbi acımıştı. Ali kimdi , Metehan'ın gidip onun gelmesini sağlayacak kadar kalbini acıtacak ne vardı o telefonda.
"Kalbini acıtan ben miyim?"
"Sen kimsin ki benim kalbimi acıtacak mışsın?" Küçük görüyordu beni yine "Metehan'ın kalbini acıttın" oda benim kalbimi acıtmıştı zamanında... bir dakika.. demek oluyor ki Metehan'ın da... siktir bir dakika aman Allah'ım Metehan'ı üzmüştüm.
Metehan bana kırılmıştı , o ukalanın bir kalbi vardı.
Neden Mutluluğu ve üzüntüyü aynı anda hissediyordum ki şimdi? Metehan YAKAR'ı da üzecek bir şeyler vardı. Metehan YAKAR'ı üzen bendim. Peki nasıl üzmüştüm onu , hayır yani bileyim de arada yine üzerim.
"Sen onun kötü yanı mısın?" Dayanmayıp sorduğum soruyla içimi derin bir ürperti kapladı , alacağım cevap beni korkutmuyordu , sadece öğreneceklerimin vereceği acı korkutuyordu.
"Ah hayır güzelim , ben onun kötü değil , ölü tarafıyım.."
Derinlerde bir yerde keskin bir acı hissettim , kalbim acımıştı sanki... unutulmuş bir şey vardı , unutulmak zorunda olmuş bir şey.. bir kaos , bir katiyam. Ruhumu küle çeviren bir şey vardı , bir anı... ama hatırlamıyor sadece hissediyordum o anıyı. Karanlığın anısıydı sanki o.
"Madem geldin , bana ne yapacaksın. Öldürecek misin beni?" korkmuyordum...
"Ne kadar eğlenceden uzak bir düşünce" yüzümdeki ellerini çekip tekrar çıplak bacakarımı kavradı ve beni dahada yukarı çekti. Boyum ondan daha yukardaydı yine.. kafasını kaldırıp bana bakan oydu bu sefer. "Ben öldürmekten çok süründürmeyi severim güzelim" ifadesiz yüzünde karanlık bir istek peyda oldu , bembeyaz teninde hemen gözlerinin altında siyah gölgeler beliridi. Simsiyah göz bebekleri büyümeye başladı , öyleki gözlerinin akları bile kayboldu. Simsiyah koca bir karanlık kaldı geride. Göz altlarındaki siyah gölgeler dahada belirginleşti. Korkunç bir görüntüye büründü gözlerimin önünde , Hayal'de mi böyle olmuştu acaba.
O kötüydü , Hayal gibiydi...
Kötülerin savaşı mıydı bu hikaye?
"Seni süründürmenin en iyi yolunun sana dokunmak olduğunu biliyorum mesela" dudaklarında tehlikeli bir gülümseme peyda oldu , kalbimde dehşet bir ağrı peyda oldu. Metehan'ın yapmadığını Ali yapardı... Melis'in yapmadığını Hayal yapardı... "Ama bu gün değil korkma , bu gün bir şey denemeliyim."
Bana dokunmayacaktı , en azından şimdi. Peki dokunsa napardım , bildiğim tek şey Melis gider Hayal gelirdi. Lanet olmasın , ben yoruldum Hayal gelsindi... "Ne deneyeceksin?" Diye sordum Ali'ye. Bana imalı bir gülümseme gönderdi. Uçurumun ucunda dans eden iki deli gibiydik o an. O gülümsüyor bense sadece onunla dönüyordum. İşin garip yanı düşen sadece ben olacaktım.
"Metehan'ı" bacaklarımdaki ellerinden birini çekip ensemi tuttuğu gibi yüzümü yine kendine çekti , tam boynumu şah damrımın üzerini sertçe öptü. Bu sefer inlememe engel olamadım , amacı neydi bunun , hani dokunmayacaktı bana. Boynumdaki dudaklarını çekip gözlerime baktı , yaptığından zerre rahatsızlık duymuyordu. "Hatırlat , eğer ölmezsen ve yine karşılaşırsak ki karşılaşacağız kanınında tadına bakacağım , seninde" ona şaşkınlıktan ağzım açık bakakaldım. "Emin ol iki şekildede canın yanacak , öyle olmasını sağlayacağım.."
Korkuyla dudaklarımı ısırdım , bakışları dudaklarıma kaydı yine. "Ne kötü , Metehan sana çok direniyor , aynı şeyi kendim için söylemeyeğim ama" Metehan'a benziyordu , onun gibiydi , sadece katran karası gözlerini saymazsak o Metehan gibiydi. Ama asla onun gibi davranmıyordu , bambaşka biri gibi konuşuyor. Haraketleri çok başkaydı evet zorluyordu Metehan gibi ama o Metehan'dan daha kötüydü , canımı yakmak istiyor ve yakacağını açıkca söylüyordu.
"Ölmezsen görüşürüz , çünkü ben seni kurtarmayacağım" anlamayarak ona baktım ama o daha ben ne olduğunu anlamadan hiç beklemediğim bir şey yaptı.
Beni bıraktı...
Beni uçurumdan düşeyim diye uçuruma bıraktı...
Ali beni bıraktı...
Ona bağlanmış bacaklarımı bile hiç zorlanmadan çözüp beni uçurumdan aşşağı boşluğa attı , Ali beni öldürmek istemiyordu hani , peki niye bırakmıştı aşşağı , yalan söylemişti dimi. O kötüydü , bana yalan söylemişti öldürmek eğlencesiz olur diye. Havada süzülürken kollarımı iki yana açtım. Normalde saniyeler içinde düşmem gerekirdi değilmi , ama her şey o kadar yavaşlamıştı ki sanki , uçurumdan düşerken uçuşan saçlarım , kapalı gözlerimin titreşen kirpikleri , dar tişörtümün dalgalanmak isteyip başarısız oluşu hepsi o kadar yavaştı ki o an. Sanki ağır çekim olmuştu.
"Bu sefer geliyorum babam , seni çok özledim" diye fısıldadım sessizce. Gözlerimi niye açamıyordum ki , sırt üstü düşerken Ali'yi 1 saniyede olsa görürüm diye mi korkuyordum.
Yaşamın değil ölümün güzelliğini gördüm ben bu hayatta...
ölüm kurtuluş değildi sadece , aynı zamanda özlemlerin dineceği andı. Ö(z)lüyorum babam.
Zamanın tekrar hızlandığı o kısa anda artık biliyordum ki yere çok yakındım , ölümden gocunmuyorum ama neden öldürmüşlerdi ki beni... çok mu kötülük yapmıştım onlara , uçurumdan bırakılmayı hakedecek kadar mı nefret etmişlerdi benden. Melis yoruldu artık , bıktı usandı artık , hep itilip kakılacak mı. Ben gidiyorum Hayat , Melis gidiyor artık , dünya beni çok yordu. Şu koca dünyada bir yere sığdırmadılar , bu son darbeydi , artık yokum ben. Her şey onların olsun çünkü Melis yok...
Yine bir zift aktı içime , yine ışık saçan yerlerim söndü ve karanlık doldurdu bedenimi , bu sefer daha öfkeli , daha hırçın daha tehlikeli ve daha acımasızdı. Melis ölmüştü...
Yere çakılmaya santimler kala sertçe iki kolun üzerine düştü bedenim , hem sert hemde yuşacık inmiştim aşşağı , halbuki ölecektim ne güzel , kim kurtardı şimdi beni , rahat rahat ölemiyoruz da... gözlerimi açtığımda karşımda gördüğüm kızıl gözlerle dudaklarımda bir gülümseme belirdi , onun olduğunu biliyordum. Bu kadar yüksekten beni tutabilecek kaç kişi vardı ki zaten.
"Se.. sen" diye kekeledim , sonrada yutkundum. Titreyen ellerim güç bela tişörtünün yakalarını tuttu. "Çok korktum" diyip kafamı göğsüne gömdüm. Derin bir nefes aldı , sonrada yürüdüğünü hissettim. Yumşacık bir yere bırakılınca oranın çimenlik olduğunu anlamıştım. Yakalarında ki ellerimi tutup tişörtünden yavaşça ayırdı , sonrada ellerimi nazikçe kucağıma bıraktı. Yüzümü kendi avuçlarına alıp dikkatle süzdü.
"Sakar , iyi misin?" Metehan YAKAR dönmüştü. Ali yoktu artık , beni kurtaran Metehan'dı bırakan ise Ali.
"Ukala , dönmüşsün" heyecanla boynuna sarıldım Metehan'ın. Burdaydı , gelmişti. Bir an ne yapacağını şaşıran Metehan bana ne sarılmış nede itmişti "gitme bir daha"
"Gitmem sakar hanım , gitmem" sonunda ondan ayrıldığımda her yerimi dikkatlice inceleyip her hangi bir sorunum olup olmadığını kontrol etmişti. "Sadece ya gelemeseydim , ne olurdu diye düşünüyorum" bana endişeyle ve pişmalıkla bakıyordu Metehan. Bana bir şey olur diye korkmuşmuydu o. Tabi korkmuştu , Ali'nin katilim olmasını hazmedemezdi.
"Beni bırakan sen değildin ukala" çekinerek ellerimle yüzünü avuçlarıma aldım , ikimizde yerde diz çökmüştük. "Beni bırakan Ali'ydi" Metehan şaşkınlıkla yüzümü inceledi , sonrada yanaklarındaki ellerimden geriye çekilip kurtuldu.
"Sakar senin kafan yerinde mi? Bana kendi isteğinle dokunuyorsun" elinin tersini anlıma bastırıp ateşimi ölçtü. "Ateşin normal , kan akışın düzenli , kalp atışlarında saçma derecede yavaş ve düzenli , şimdiye güm güm atması gerekmiyor muydu. Ben sana ne zaman yaklaşsam öyle atıyor. Adrenalin seviyende normal , o düşüşten sonra senin beni öldürmen gerekmiyor mu?"
"Sadece anlıma dokunup tüm bunları nasıl çözümlersin" geriye çekilip alnımdaki elinden uzaklaştım.
"Gerçekten iyisin dimi? Bir yerin acıyorsa söyle" beni bu kadar düşünüyormuş gibi yapması çok saçmaydı...
Kimseden destek almadan ayağa kalktım ve hala yerde iki dizinin üstünde ki Metehan'a gülümsedim. "Fark ettin mi?" Diye sordum bakışlarımı uzaklara çevirip. Bana anlamazca baktı Metehan , kaşlarını çattı sonrada. "Benim önümde diz çökmek sana çok yakışıyor" gülümsemem dahada büyüdü , alaylı bir şekil aldı. Metehan anlamadı yine , dahada öfkelendi. "Alışıyorsun tabi , alıştırıyorum seni diz çökmeye"
Bakışları kim olduğumu anlamanın verdiği uyarıyla yavaşça sertleşti , kaşları çatılırken yerinden hırsla kalktı. "Hayal..." adım ağzından sanki zehirmiş gibi çıktı. Bu durum beni dahada keyifledirdi , düşmanlarımı seviyorum.
"Metoşcuğum" ona yaklaşıp tek elimi gösüne koydum. "Sonunda farkettin kim olduğumu" kafamı kaldırıp kızıl gözlerine diktim siyaha dönmüş gözlerimi , hayır bu sefer tamamen siyah değildi gözlerim , akları hala yerindeydi... "gerçi ben kendimi göstermesem senin analayacağın yoktu" ona küçümseyerek baktım , kim olduğumu anlayacak kadar bile beni tanımıyordu... basit bir rakipti Metehan YAKAR...
"Melis nerde" bana beklentiyle bakan gözlerindeki ışıktan tiksindim o an. Ne cürretle Melis'i sorardı bana. Ondan uzaklaşıp çimenlikteki bir çiçeğe eğilip okşadım.
"Demek Melis nerde ha" biraz daha eğilip çiçeği kokladım. Ne iğrenç bir kokuydu bu.. "öldü" çiçeği koparıp yere attım. "Uçurumdan düştü" sonrada ayakkabımla ezdim çiçeği. "Ben varım artık" çiçeklerin arasında pek dikkat çekmeyen dikenli yeşil bitkiyi kopardım , dikenleri ellerime batsada umursamadım. "Hayal geri döndü" sonrada ona baktım , elimle dikeni havaya kaldırıp şerefe işareti yaptım... dahada öfkelendi Metehan , nefes alışverişleri hızlandı , bunu inip kalkan göğsünden anlamak çok kolaydı. Siyah saçlarının bir kaç tutamı anlına düşmüştü , ona yaklaşıp elimle saçlarını arkaya itekledim. "Yarım kalan işlerimi tamamlamalıyım Metoşcuğum"
Saçını düzeltirken bileğimi yakalayıp beni kendine çekti , ah bayılırım dramaya... "Melis gelene kadar sana hayatının cehennemini yaşatacağım Hayal , yarım kalan işlerini tamamlamayı unut. Nefes alırken bile ensendeyim"
"Önümde nasıl diz çöktüğünü hatırlıyor musun Metehan" dedim "yine diz çökeceksin , beni hafife alabilirsin tabi , ama bu senin hayatında yaptığın en büyük hatan olur" bileğimi ondan çektim "çünkü hiç birinize acımayacağım , bu sefer Melis gelmeyecek , oda öldü , öleli çok olmuştu zaten" Metehan'a arkamı dönüp gülümseyerek yürümeye başladım.
Hazır olun beyler bayanlar prenses tahtını almaya geliyor , herkes itaat edene kadar durmayacağım. Karşıma çıkanı ezerim... karşıma çıkmayanıda ezerim , napim ezmeyi seviyorum demek ki... ama şu an ki tek sorunum şu ki büyü yapamıyorum...
✴✴✴
Uçurumun dibinde saatlerce yürümüştüm , hava kararmış ve ben hala yolumu bulamamış bir şekilde yürümeye devam ediyordum... Metehan beni uçurumdan attığı gibi geri çıkarmamıştı ve aynı şekilde onun o gereksiz arkadaşlarıda bana yardıma filan gelmemişlerdi. Bu karanlık yerde yanlızdım ve telefonum olmadığı için de kimseye haber veremiyordum. Kimseden yardım isteyecek değildim elbette ama burda kaldıkçada yapacağım tonla işi ertelemek zorunda kalıyordum. Daha katletmem gereken bir lise dolusu vampir vardı , üstüne ne türü olduğunu anlamadığım Kağan aptalının bölümüde çıkmıştı , ben diyorum ki vampir bölümünü katletmişken Kağan'ın bölümünüde elden çıkarayım. Tabi önce şu büyü işini nasıl yaptığımı hatırlamalıydım , ilk geldiğimde bu öyle kolay olmuştu ki , her istediğimi anında gerçekleştiriyordum. Şimdi ise ne kadar uğraşsamda hiç bir şey olmuyordu. Sanki biri güçlerimi çekip almış gibi... şu bunak ihtiyarı bir görsem iyi olacaktı.
Karanlık önümü göremeyeceğim kadar artınca mecburen durmak zorunda kalmıştım , kimsenin beni almasına ihtiyacım yok. Bu geceyi ormanda geçirebilirdim. "Karanlığı severim" diye fısıldayıp ellerimle bulduğum bir ağaca çıkmaya başladım , nereye basacağımı bilmediğim için kaç kere ağaçtan düşsemde inatla tekrar çıkmıştım. En sonunda düzgün bir kol bulduğumda sırtımı ağaca yaslayıp. Ayaklarımı kola uzatmıştım. "Bu gece dinlen Hayal , vaktin gelecek" o gece uyumadım , uyumaktan daha önemli işlerim vardı çünkü. Yapacağım şeyleri düşünüyordum , madem güçlerim yoktu bende onlar gelene kadar aklımla alt ederdim onları. Canımı kaç kişinin yaktığı umurumda değildi , benim umrumda olan hepsinin canını yakmaktı. Ahh ilk geldiğimde nasılda korkutmuştum tüm o gereksizleri , gülümsedim o anın verdiği zevkle. Hepsini teker teker siyah elektiriğimle haşlamıştım. Normal bir insan olsa saniyeler içinde ölürdü ama okulda ki herkes vampir olduğu için sadece bayılmıştı çoğu... bir kişi hariç tabi... Metehan YAKAR. O kan torbası onu ne kadar elektiriğe maruz bıraksamda diz çökmek dışında başka tepki vermemişti. İnatla bayılmamıştı , onu öldürecek kadar elektiriği vücuduna yemesine rağmen dizlerinin üzerinde öylece kalmış yıkılmamıştı. Onu hafife alamazdım , Metehan YAKAR çok güçlüydü çünkü o sadece bir vampir değildi.. o benim gibiydi.. duyguları üçe bölünmüştü , nasıl ki ben duygu bölünmelerimin kötü olanına Hayal normal olanına Melis diyorsam oda aynı şekil Kötü yanına Ali iyi normal olana Metehan diyordu. Biz bölünmüştük , ikimizde bölünmüştük ama bu normal bir bölünme değildi. Kimin duyguları bölünürdü ki... normal yanımız gidince geriye kötü yanımız kalıyordu peki bizim iyi yanımız nerdeydi , bizim iyi duygularımız neden yoktu. Kim almıştı elimizden onu. Belki Metehan'ın iyi yanı vardır , ama benim yoktu. Ama eğer Metehan'ın iyi yanı varsada hiç göstermiyordu onu kimseye. Bildiğim tek şey Melis'i Metehan'ın öldürdüğüdür. Bende Metehan'ı öldürürüm öyleyse , buda benim adaletim bir cana karşı başka bir can. Ama durmayacağım , iyiliğimi öldürenleride ölüreceğim çünkü kim olduklarını çok iyi hatırlıyorum... sadece aklıma getirmiyorum. Pardon Melis getirmiyordu.
Gecenin ilerleyen saatlerinde sadece gözlerimi dinlendirmek amacıyla yummuştum , kaç kere sihir yapmak için uğraşsamda tık yoktu. Ama kesinlikle vazgeçmiyorum , tekrar öğreniceğim. Sadece sihiri değil türümüde öğreneceğim , büyücü olup olmadığımı bilmem gerek. Ayrıca Kağan'ın aklını iki kere okumuştum , bunun sebebinide öğrenmeliydim. Ya şu yaşlı bunak aklımı mühürlerken bilmeden bana zihin okuma yeteneği vermişti yada işin içinde başka bir şey vardı... bir dakika.. o bunak bana büyü yapmıştı , s*ktir.. nasıl sadece aklımı mühürlediğine inanmıştım ki ahmak gibi. Ah Melis neden izin verdin o ihtiyara. Ya aklımı mühürlemenin yanı sıra büyü yapmamıda engellediyse. Bu çok muhtemeldi , o bunak bana bunu yapmış olabiliridi.
"Yaşlı ihtiyar..." yumduğum gözlerimi açıp ağaca sert bir yumruk attım. Sonrada kafamın hemen üstünde sallanan elmayı koparıp üstüme sildim ve bir ısırık aldım. Elma küçük olsada organik olduğu için tadı normal elmalara daha yoğundu. Elma mı? Ben az önce zifiri karanlıkta ki elmayı mı gördüm? "Acaba rüya mı görüyorum , bilmeden uyudum mu yoksa" ellerimi gözerimin önüne getirip baktım , görüyordum. Sadece ellerimi değil herşeyi çok net görüyordum , gündüz gördüğümden farklıydı tabi bu durum. Her şeyi net görsemde yeşil bir perdenin ardından görüyordum. Ancak etraftaki canlı varlıkları beyaz ve kırmızı olarak görüyordum , sanki kızıl ötesi gibi. Dudaklarım keyifle kıvrıldı , hadi ama bu çok iyiydi , artık geceleride rahat hareket edebiliridim. Kaderde benim kötü olmamı istiyordu işte , bana yardım ediyordu türümün özellikleri. Ama ben neydim ki böyle garip yeteneklerim vardı.
Daha fazla ağaçta kalmama gerek kalmadığı için inip tekrar yola koyuldum , yolumun üzerinde ki uzun ve kıvrılmış yılanı çok net görüyordum , ağaçlarda beni gözleyen bir kaç baykuşu , kuşları , böcekleri , sincapları ve hatta yılanın ağzındaki yavru fareyi bile görüyordum.
"Bir yılan edinmek isterdim" yılanın yanından geçerken durup ona eğildim , oda bana bakıyordu ama her hangi saldırgan bir tavır sergilemiyordu , hatta şu an oldukça uysaldı. Tabi ağzındaki hala yaşayan fareyi yutarken keyiflenmesi normaldi.
"Sen ne iğrenç bir yaratıksın böyle" çekinmeden elimi uzatıp kafasına dokundum , hiç kımıldamadı yılan. Yılanın rengini görüşümden dolayı seçemesemde oldukça zehirli bir türe benziyordu. "Beni sevdin öyle değilmi , aksi takdirde saldırman kaçınılmazdı. Ama bana saldıranların sonunu tahmin ediyorsundur , onların hepsini pişman edeceğim" fareyi yutan yılan bana çatal dilini gösteriyordu. Kaygan derisini parmaklarımla dokunarak hissettim , oda koluma dolandı sanki ona zarar vermezmişim gibi. Kolumdan kayan yılan bu seferde boynuma dolandı , hiç bir şey yapmadım onunla beraber ilerledim yoluma. Uçurumun üstüne çıkmalıydım , lunaparka... ordan sonraki yolu biliyordum zaten. Ama oraya nasıl çıkacağımı bilmiyordum.
"Baksana çirkin şey , uçurumun üstüne nasıl gidilir biliyor musun?" Boynumda ki yılan uslu uslu duruyordu ve sorum onun pekde ilgisini çekmişe benzemiyordu. "Böyle işe yaramamaya devam edersen seni öldürmem gerekecek" bu dediğimle yılan sanki beni anlamış gibi . tısladı ve boğazımı sıktı öfkeyle , ama nefesimi kesecek kadar sıkmamıştı , zaten istesede o kadar güçlü değildi.
"Demek seni kızdırdım ha" güldüm. "Dişi olduğun çok belli iğrenç yaratık" boğazımı sıkmayı bırakan yılan uykuya daldı , ah boynumda bir yılanla ne halt yiyordum koca ormanda.
Bir süre daha ilerleyip uçuruma giden yolu bulmaya çalıştım ama her şey çok karışıktı , yol bulmak imkansızdı ve boynumdaki işe yaramaz yılanda sadece uyuyordu.
"Lanet olmasın , bu koca oramanda yol bulmak imkansız. Yine uçabilsem bu iğrenç yerden çoktan kurtulmuştum" çalıların arasından güç bela ilerlemeye devam ettim. "Ağaçlardanda , çalılardanda , demin yediğim elmadanda , hayvanlardanda nefret ediyorum. Dünya içindeki insanların kafası gibi bomboş olsa daha az kalabalık olurdu" söylenerek ilerlerken sonunda çalılıklar bitmiş ağaçlık alana girmiştim. Yılan uyanmıştı ve sadece etrafı izleyip arada bir diliyle kokuları alıyordu. İzlediğim belgesellerde dediğine göre yılanlar diliyle koku alırmış , çatal dillerini havada sallayıp topladıkları koku tomurcuklarını ağzılarındaki özel koku alma yerine sokunca tüm kokuları alırlarmış. Ağaçlık alanda ilerlerken duyduğum hışırtılarla durup nerden geldiğini anlamaya çalıştım , çünkü öyle bir ses geliyordu ki büyük bir hayvana ait olduğu kesindi. Boynumda ki yılan iyice dikleşmiş ve tıslamaya başlamıştı , bu hayvanın böyle davranması tehlikeli bir şeyin orda olduğuna işaretti dimi. Hışırtılar birden kesilince bende yoluma devam etmeye başladım , karşıma ne çıkacaksa çıksın korkmuyordum , bu ormandaki fiziksel olarak en tehlikeli canlı ben olmayabilirdim ama ruhsal olarak en kötüsü bendim. Karşıma çıkan benden güçlü olsada benden kötü olamazdı , ne diyebilirim ki kötü olmayı seviyorum. Hemen karşımda koca çalı birden hışırtılar çıkarıp sallanmaya başlayınca olduğum yerde kaldım , çalının üstünden atlayıp ayaklarımın ucuna kadar gelen hayvanla iki adım geriye gittim. Vay canına , s*ktir... Kurt? Karşımda kocaman bir kurt vardı , ama bu normal bir kurt değildi benimle nerdeyse aynı boyda hatta benden uzundu. Gece görüşüm yüzünden rengini çözemesemde uzun tüyleri vardı , bu hayvan dana falan mı yemişte gelmişti buraya. Karşımdaki Kurt bana hırlayıp dişlerini gösterdi , o kadar yolu salak bir kurt tarafından öldürülmek için tepmemiştim.
"Bu saçmalığın dansikası" diyip saçlarımı geriye itekledim. Boynumda ki yılan kurtu görünce iyice saldırgan bir hal almıştı ve durmadan tıslayıp dişlerini gösteriyordu. "Acaba seni bu salak kurta versem gitmeme izin verir mi" yılan boynumda iyice dikleşip yüzüme tısladı. "Sadece şakaydı" kurt biraz daha hırlayıp üstüme yürüyünce bizim yılan boynumdan kayıp yere indi. "Kaç tabi hiç bir fırsatı kaçırma" diye yılana kızdım ama yılan kaçmak yerine Kurtun üstüne yürüyüp ona tısladı ve bir kaç kez ısırmaya çalıştı. "Aferim kızıma , öldür onu iğrenç yılan hadi" kurt yılanın ısırıklarından geriye çekilip kaçtı ama gitmeye hiç niyeti yoktu.
"Sünephe bitti yılanıyla uğraşıyoruz birde , nerden bulduysa artık" bu sesi tanıyordum... Kağan'ın sesiydi bu , nerdeydi ki ama. Etrafıma göz gezdirdim ama görünürde kimse yoktu. Yanlış duymadığımada emindim , beynimde onun sesi yankılanmıştı. Acaba yine onun düşüncelerini mi okuyordum... peki o nerdeydi..
Boşverip kurt ve yılanın savaşını izlemeye devam ettim , ancak o an koca kurtun pençesini yılana savurduğunu görünce hiç istemesemde kurtun önüne geçip darbenin bana gelmesini sağladım. Sakın o yılanı sevdiğimi düşünmeyin o iğrenç yaratıkla işim var daha ve bana sağlam lazım. Sağ bacağımda Kurtun pençleri derin yarıklar açarken sesimi bile çıkarmamıştım , çıplak bacağımın hemen dizinin üstünden akan kanlar yaranın bile gözükmesini engelliyordu. Kurt bende yara açtıktan sonra nedense geriye çekilmişti bir kaç adım , ama yılan boş durmayıp çoktan onun altına sürünüp arka sağ bacağını ısırmış ve kurtun acıyla inlemesini sağlamıştı.
"Aferim sana yılan" diyip gülümsedim. Bacağımda ki yara umrumda bile değildi , alışıktım zaten yaralara. Kurt inleyip yere düştüğünde gözlerime inanamayacağım bir şey gerçekleşti , koca kurt gözümün önünde şekilden şekle girmiş ve evrim geçirip bir insana dönüştü , gerçekten bir insana dönüşmüştü ve ben o insanı tanıyordum.
"Merhaba gereksiz Kağan" yerde sağ ayak bileğine bakan adam beni duymamıştı bile , canı acıyor olmalıydı. Ne kadar güzel bir gece bu böyle. "Yılan bana gel" Kağan'a tıslayan yılan ona saldırmaktan vazgeçip dediğimi duyunca bana geldi , kolumu uzatıp onu boynuma koydum oda boğazıma bir tur dolanıp dik bir şekilde Kağan'ı izlemeye başaldı. "Amma erkek gibi söylendin , yürüyemeyeceksen söyle seni burda bırakacağım , yeterince yüküm var zaten" boynumdaki yılan yani şimdi bulduğum adıyla medusa tısladı.
"Onun doğrusu kız gibi söylendin olmayacak mı sünephe" yerden güçlükle kalkan Kağan boynumdaki yılana baktı öfkeyle. "Öldüreceğim o hayvanı" elini medusaya uzattığı an yerden aldığım ucu sivri bir taşla Kağan'ın avuvuna hızlı bir kesik attım. inleyip elini çeken adam yarasını tuttu sıkıca. "Seni hain" diye bağırdı bana. Acıyı sev.
"Kes sesini , bana yolu göster , yılanıma dokunmayıda aklında bile geçirme yoksa elindeki yaradan yüzünede açarım , öncekinin tam üzerine" Kağan'ın yanağında eskiden kalma bir yara izi vardı , gözünün altında , elmacık kemiğinin oralarda ince ve keskin bir şeyle açılmış bir yara. Kaşlarını çatan çocuk topallayarak yanıma gelmiş ve bana üstten bakışlarını atmıştı.
"Bu gece yeterince oyalandık , gidelim" dedi ve önden yürümeye başladı. Bende onu takip ettim , üstünde tişörtü yoktu ve manzaram oldukça iç açıcı duyordu. O sırt kasları ne böyle anam babam , inşallah obez olur. İyi dileklerim burda son buluyor , dinleyenlerin kulağına başarılar.
"Demek Kurtadamsın ha?" Onu takip ederken aklıma gelenleri sormamla bir an duraksadı ama sonra devam etti yoluna.
"Demek yılan bakıcısısın ha" medusa yol boyunca Kağan'ı gözlemiş ve ha bire tıslayıp ona saldırmaya çalışmıştı. Onu sevmediği kesindi , doğru yoldasın yılan.
"Köpek bakıcısı olmamdan iyidir" köpek kısmına özellikle baskı yapmıştı ve bu onu sinirlendimişti. Metehan'ın ona niye köpek dediğini daha iyi anlıyordum artık. "Sizin bölümde ki herkes kurt adam" biliyordum öyleydi. Hepsi kurt adamdı , benim bölümün hepside vampirdi.
"Bana bak Melis sünephesi sorularınla sabrımı sınama" topallayarak yürüken aniden durup bana bağırmıştı. "Yoksa seni burda bırakıp giderim" ona tek kaşımı kaldırarak baktım. Beni Melis sanıyordu.
"Sana beni bul diyen olmadı , o yüzden s*ktir olup gidebilirsin" parmağımla dış kapıyı gösteren konak hanımları gibi saçma bir yönü gösterdim. Bana şaşkınca bakan Kağan duyduklarına inanamamıştı , benden böyle bir cevap beklemediği kesindi , kimseye minnet etmem gerekirse ölürüm.
"Devam edelim" tekrar yürümeye başlayınca artık biliyordu ki sorularımla onu darlayacaktım.
"Beni nasıl buldun , yada neden buldun"
"Amacım seni bulmak değildi , bu çevrede vampir varlığı hissettim. Sonrada boynunda bir yılanla seni gördüm" arkasını dönüp bana cins cins baktı. "O yılanın sana karşı bu kadar uslu durması çok saçma , sanki seni kendi yavrusuymuş gibi koruyor" Medusa şimdi daha sakin dursada hala gözlerini Kağan'dan ayırmamıştı.
"Yanlış düşünüyorsun gerizekalı , bana saldırmıyor çünkü biliyorki karşısına alacağı son kişi bile değilim" Kağan öfkeyle soluk aldı.
"Dilin görmeyeli ne kadar uzamış , eskisi gibi konuşmuyorsun"
"Ayağın acıyor mu?" Konuyu değiştirmeye çalışmıyordum , aksine bu konudan sıkılmıştım.
"Vücudum zehri yakar birazdan , acısı uzun sürmez" Medusa'nın kafasını okşadım , bakalım bu iğrenç hayvanın zehrinide hemen yakacakmıydı. "Metehan'da mı yanındaydı" diye konuyu değiştirdi Kağan.
"Hı hı" umursamazca mırıldanmıştım.
"Seni neden tek bıraktı bu koca ormanda , geceleri çok tehlikeli" Medusa dilini çıkarıp tısladı.
"Beni bırakması umrumda bile değil , ayrıca benden daha tehlikeli ne var ki bu ormanda" aniden duran Kağan alayla bana döndü.
"Sen miymişsin bu ormandaki en tehlikeli canlı" koca bir kahka patlattı. "Daha düz yolda yürüyemezsin sen be" ona tek kaşımı kaldırarak baktım.
"Bacağımda ki yaraya rağmen teklemiyorum bile" gözleri kanlar içinde kalmış bacağıma kaydı , bu yarayı kendi açmıştı dimi ve hala kanıyordu. "Ve sen yol boyunca küçücük bir ısırık yüzünden topal tavuk gibi sektin" bu seferde ben alay ederek güldüm. "Desene bana hangimiz düz yolda yürüyemiyoruz"
Diyecek bir şey bulamayınca öfkeyle tekrar yola koyuldu "acıya nasıl dayanıyorsun" dedi ağız ucuyla.
"Acıyı seviyorum , o yüzden dayanmama gerek kalmıyor" onu dumura uğratan sözlerimle iki eliyle saçlarını karıştırıp çam ağaçlarının arasında ilerlemeye devam etti. Sırt kasları çok sağlam duruyordu.
"Yüzünü hatırlıyorum Melis , seni ilk karşılaştığımızda dolaba itince acıdan kastığın yüzünü , inlemeni , elini sırtına değdirince yüzünün buruşmasını hepsini hatırlıyorum. O gün acıyı sevmiyordun" yavaşladı ve ben onun yanına yaklaştım , artık yan yana yürüyorduk. "Ama az önce bacağına yediğin pençe darbesinde yüzünü bile buruşturmadın"
"Tam olarak neyi merak ediyorsan söyle , seninle uğraşamam" tüm geceyi onun kem küm etmesiyle geçiremem.
"Başka biriymişsin gibi davranıyorsun" beni dikkatle süzerken ona tehlikeli bir gülüş gönderdim.
"Dimi , o iblisim ben" kahka atarak onun çıplak omuzuna vurdum. Şu an onu vücut ısısına göre gördüğümü biliyor muydunuz? Beyaz ve kırmızı karışımı. Ama yüz ifadesini ayırt edebiliyordum tabiki.
"Şaka yapmayı kes" şaka yapmıyordum "gece nasıl bu kadar iyi görüyorsun peki" sonunda farketmesi gereken asıl detayı sormayı akıl etmişti.
"Az önce birden her yeri yeşil bir perdenin ardındanmış gibi görmeye başladım canlı varlıklarıda beyaz ve kırmızı olarak görüyorum , ne kadar muhteşemim ben böyle" bana göz devirdi.
"Cidden nesin sen böyle" kendi boş cümlelerini kurabilir umrumda değil. Eğer geceleride sorunsuz görüyorsam bunu sorgulamam , sebep ve sonuç benim avantajımaysa sorgulamaya gerek yok. Yol boyunca daha fazla konuşmamıştık , gerçi o zihninden susmak bilmemişti. Koca karı gibi ha bire konuşup duruyordu ve bunu duymak benim sinirlerimi bozmaya başlamıştı.
"Yarası neden bu kadar çabuk iyileşti acaba , gece görebilmesi çok saçma ve o bunu sorgulamıyor , Metehan kızı neden bıraktı acaba , üstündeki kıyafetlerle çok çekici olmuş , ona dokunsam kim engel olabilir ki bana , saçmalama Kağan sen bu kadar aciz değilsin , kızlar seninle olmak için çıldırıyor bu sünephede kimmiş , şu yılanı ilk fırsatta öldüreceğim , zehri hala canımı yakıyor ve acı dahada artıyor , acaba ABD başkanlık seçimini kim kazanacak , okula dönünce ilk iş duş alsam iyi olacak , neden hiç konuşmuyor , çok acıktım , acaba tişörtünün altında hangi renk iç çamaşırı var.."
"Pembe" diye bağırdım en sonunda dayanamayıp , ne kadar saçma şeyler konuşuyordu içinden bu çocuk. Ağzı açık bana bakakaldı Kağan ama çok şükür anayola çıkabilmiştik.
"Görebilir miyim?" Utanmaz bide soruyor muydu? Ahh Medusacım seni piste almanın vakti geldi. Medusayı boynumdan alıp koluma doladım ve kafasının biraz altından onu tuttum.
"Göreceksin" diye tısladım ve Medusayı bir anda onun boynuna uzattım. Her şey o kadar hızlı oldu ki yılanı ona uzatmam ve medusa'nın Kağan'ın boynunu ısırması. Kağan'ın çok geç olmasına rağmen geriye çekilmesi Medusa'nın boynuma yine dolanması.
"Lanet olmasın , beni yine ısırdı"
"Hakettin"
"Seni öldürürüm Sünephe" alayla baktım ona , Kağan öfkeyle üzerime yürüdü. İki omuzumdan tutup beni sertçe arkamda ki ağaca itti. Ama daha fazla yaklaşamadı bana , Medusa saldırı pozisyonu almıştı ve bana dokunamadan ısırırdı yine onu. Oda bu yüzden korkuyordu anlaşılan.
"Ölecek olan sensin Ahmak" ağaçtan uzaklaşıp ona yaklaştım "sünephe olmadığımı anlama vaktin geldi" anlamazca bana baktı. Sonra eli boynuna gitti Medusanın ısırdığı yere dokundu , eline baktı ama çok az kandan başka bir şey göremedi. Geriye adımlayıp arkasında ki ağaca yaslandı , başı dönüyormuş gibi yere bakıp gözlerini kıprıştırdı.
"Noluyor bana" keyifle gülümseyip ona yaklaştım.
"Mercimek kadar olan beyninin büyüdüğünü söylemeyi çok isterdim ama malesef henüz öyle bir şey olmuyor , ölüyorsun sadece" dengesinini kabedince yere düştü iki dizinin üstüne , ellerini toprak zemine koyup dahada yıkılmamaya çalıştı. "Aferim köpeğime" uzanıp saçlarını okşadım ve parmaklarımın arasına aldığım saçlarını çekiştirip kafasını kaldırdım. "Daha ben demeden diz çökmeyide bilirmişsin"
"Be.. ben , hareket..." devamını getiremedi ve yere tamamen düştü. Bilinci yerindeydi , her şeyi görüyor ve duyuyordu sadece felç geçiren bedeni tepki veremiyordu. Yere eğilip onu sırt üstü çevirdim ve üstüne çıktım , sadece beni izliyordu. Karnına oturup yüzüne yaklaştım , öyleki burunlarımız birbirine değecekti.
"Canın yanıyor öyle değil mi" çenesini parmaklarımın arasına alıp kafasını kaldırdım "ölüm böyle bir şey işte" çenesini bırakıp baş parmağımla elmacık kemiğindeki yarayı okşadım. "Yaran acıyor olmalı , nasıl açıldığı umrumda değil , ben açanı merak ediyorum" yutkundu. "Biliyorum aklında çok soru var , öncelikle yılanın zehrini yakamadın , çünkü o sıradan bir yılan değil , beni sahibi olarak gören bir yılan. Tüm gece neden boynumda öylece duruyordu biliyor musun? Karanlığımdan besleniyordu" boynumda ki Medusa Kağan'a tıslarken onu boynumdan alıp kenara bıraktım. "Orda kal" Medusa beni anlıyordu. "Demek istediğim cidden Karanlığımdan beslendiği , seni ilk ısırdığında onu daha yeni bulmuştum ama ikinci ısırdığında karanlığımdan bol bol beslenmişti ve buda senin ölümün olacak zehri meydana getirdi. Bu yüzden şu an bu haldesin çünkü ölüyorsun" yüzünü avuçlarıma aldım.
"Hatırlıyor musun? bir keresinde sana sünephe yada iblis olmadığımı anlayacaksın demiştim" dudaklarımda tehlikeli bir gülümseme belirdi. "Ama büyük ihtimal ölmüş olabileceğinide söylemiştim... tanışalım" uzanıp elini avucuma aldıp sıktım. "Hayal ATEŞ ben , sende Kağan YILDIRIM olmalısın... bak ne diyeceğim sünephe yada iblis olmadığımı sana kalıcı bir iz yaparak gösterebilirim." Her yer insanların çöpleriyle dolu olduğu için cam bir şişe bulmak hiç zor olmamıştı , şişeyi kırıp keskin bir parçasını almıştım.
"Çok bekletmedim dimi" yine Kağan'ın üstüne çıkıp eserim için güzel bir yer aradım. "Sen olsan nereye yapardın" tepki yok. "Sanırım en iyi yeri buldum" cam parçasını tam kalbinin üzerine koyup ilk kesiği attım. Ve gerisi sanki ölmüş bir adamın cenaze hazırlıkları gibi sırasıyla geldi , acısı değilde hazırlıkları uğraştırdı. HAYAL yazısı kanlı harfleriyle göze öyle bir ithaf ediyordu ki , artık unutmazdı. Ne çok büyük yazmıştım adımı nede çok küçük..
"Baktıkça beni hatırlarsın diyeceğim ama birazdan öleceksin , zehir seni felç etti , birazdan iç organlarında iflas edecek. Can çekişerek öleceksin ve seni kurtarmak için kimse gelmeyecek" eğilip tam yanağına elmacık kemiğinin üstündeki yaraya bir öpücük bıraktım. "Cehennemde görüşürüz"
🔳🔲▫◽◾◻◼⬜⬛
Sonunda okuluma gelmiştim , Kağan salağını anayolun dibinde ölüme bırakıp 2 saat yol yürüdükten sonra sonunda işlek bir yola çıkıp kendime taksi bulmuştum. Taksici Medusayla beni başta kabul etmesede yılan'ın dişlerinin olmadığını söyleyince kabul etmişti. Şimdi ise taksicinin parasını vermek için odama koşturuyordum , ah o kadar merdiveni kim çekecekti şimdi. Kolidorda koştururken karşıdan gelen Meriç'i görünce gülümsedim. O ise beni görünce kaşlarını çatmıştı.
"121 tl borç ver bana" yanına gider gitmez dediklerimle hiç bir şey demeden istediğim parayayı kuruşu kuruşuna vermişti. Hele o 1 tl'yi ararken çok komikti. Sonunda taksicinin parasını verince okula yine girmiştim. Vampirler uyumadığı için hep sağda solda dolanıyorlardı habire. Tabi beni gören gözler direk bana kayarken hepsi boynumdaki yılana ve bacağımdaki kapanmak üzere olan yaraya bakıyorlardı , yaramı taksicinin susuyla temizlediğim için bacağımda artık kan falan kalmamıştı , cimri adam suyun parasınıda istemişti 121 tl lik faturadaki o 1 tl suyun parasıydı.
Kendi katımdaki odaya ilerlerken başım dikti , kafamı eğecek değilim. Hepsi karşısında korkudan titredikleri o kızı hatırlasınlar. Odama girince ilk işim üstümü değiştirip güzel bir duş almak olmuştu sonrada pijamalarımı giyip Medusayla birlikte yatağıma girmiştim. Sabah olmasına bir kaç saat vardı ve benim gücümü toplamam gerekti , sabah çok işim vardı. Hayal'in geri döndüğünü hekes anlamalıydı.
Sabah erkenden kalktığımda ilk iş üzerimi giyinmek olmuştu , dolabımdan aldığım beyaz V yaka tişört ve altına giydiğim beyaz şortumla hep olduğu gibi çok güzel gözüküyordum. Beyaz renginden nefret ediyordum ama , buna rağmen şuan inatla beyazı giymemin nedeni kendime baktıkça nefreti hatırlamak istememdi. Saf kötülüğü hep canlı tutmaktı hedefim.
Beyaz spor ayakkabılarımı giyince işim bitmişti , artık hazırdım. Yatağımda çoktan uyanmış olan Medusa sadece beni izliyor arada bir çatal dilini çıkarıyordu , onu yataktan alıp boynuma doladım. Medusa gri renginde bir yılandı , parlak derisi göz kamaştırıyor ve onun bir elmasa benzemesine sebep oluyordu. Dün gece onun rengini gece görüşümden dolayı seçemesemde şu an her şeyi net şekilde görüyordum.
Odamdan çıktığımda kolidordaki vampirleri umursamadan sınıfların olduğu kata ilerlemeye başladım , herkes bana uzaylı görmüş gibi bakıyorlardı , Medusa nın boynumda olmasını fazla garipsiyorlardı anlaşılan.
Sınıfların olduğu kata inince direk sınıfıma ilerledim , sınıfa girince herkese üstün körü bir bakış attım , Batuhan malı ve Meriç dışında gurubun diğer bozuntuları etrafta yoktu anlaşılan. Çantamı Meriç'in yanına koyup oturdum. Cebimden 200 tl çıkarıp onun önüne ittim. "Bozuğum yok , zenginliğinde böyle kötü yanları var işte. Borcumu getirdim dediğim gibi" yanından kalktım sonrada , görmem gereken biri vardı. Meriç ve Batuhan sadece boynumda ki yılana bakıyorlardı , dediklerimi duymamışlardı sanki.
"Korkma Meriç , Medusa sana saldırmayacak" Meriç'e göz kırptım. Sonrada Batuhan'a üstten bakışlar attım. "Senin için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim ama gereksiz" onlara koşma fırsatı vermeden sınıftan çıktım.
Kolidorda kendimden emin adımlarla ilerlerken kimsenin bakışlarını umursamıyordum , bana alışsalar iyi ederlerdi. Karşıdan gelen Metehan'ı farketmemle yüzümde alaylı bir gülümseme belirdi , oysa o bana öldürecekmiş gibi bakıyordu. En sonunda ortada birleştiğimizde gülümsenem dahada büyümüştü.
"Naber Metoş , bu gün nasılsın?" Metoş dememe dahada köpüren vampir öfkeyle nefesini verdi.
"İçinde bir yerde Melis olduğunu bilmesem şimdiye çoktan ölmüştün" korkmamı mı bekliyordu? Yada kaçma mı? Çünkü bunların hiç biri olmayacak...
"Seni azda olsa diğerlerinden zeki sanardım Metoş , ama sen hepsinden salak çıktın" medusa boynumdan kayarak koluma dolandı. "Melis öldü , yok artık , eğer öldüreceksen öldürmeye çalış beni , çünkü Melis'e dair en ufak bir duygu parçası yok bende" sesli bir şekilde güldüm. Yutkundu , adem elması önce aşşağı sonra yukarı çıktı. "Duy beni Metehan , Hayal Metehan'ı öldürmeye geldi" yanından geçip yoluma ilerledim , ancak çok geçmeden arkamdan seslendi.
"Melis bir daha gelmeyecek mi?" Yüzümü dönmedim ona gözlerimdeki tehlikeli ışığı görmesede hissediyordu biliyordum.
"Sana bir daha gelmeyecek YAKAR"
"Hala yaşıyorsa peki" sesinde ki bu umut kırıntısı ne kadarda acizdi böyle , işte görmek istediğim kareler. kafamı çevirip göz ucuyla ona baktım.
"Dediğimi duymadın mı aptal vampir Melis yaşasa bile 'sana bir daha gelmeyecek'"
"O gelmesin ben ona giderim , gerekirse zorla getiririm" fazla kararlı konuşuyor.
"Ben burdayken Melis yaşasa bile nah getirirsin" dedim sonrada devam ettim. "Melis'e aşıkmışsın gibi konuşuyorsun , ne kadar iğrenç"
"Oyuncağını isteyen bir çocuğum ben Hayal , aşık olsaydım değil sen dünyalar karşıma çıksa Melis benden gidemezdi , zincirler yine bırakmazdım"
"Sen istediğin kadar zincirle , Ali zincirleri kırar yine bırakır" ona kolumda ki yılanla el salladım. "Melis istediği kadar zincirlensin ben olduğum sürece gerekirse zincirleri eritir yine giderim" daha fazla konuşmayıp yoluma devam ettim ve müdürün odasına kapıyı çalmadan daldım.
"Kenan hocam" masasında bir kaç dosyayla uğraşan adam şaşkınca bana bakalamıştı.
"Odama böyle girmenin sebebi nedir Melis" müdür izin vermeden gidip koltuklardan birine oturdum. Yılanımla uğraşırken ona bakmıyordum bile.
"Şu büyücü bunakla görüşmeliyim , okulun diğer müdürüyle" Bakmasamda müdürün şaşırdığını biliyordum , ancak onunla uğraşacak pek vaktim yoktu.
"Neden buraya geldin haaa" kapının çalınmadan açılmasıyla gelen kişiye baktım ve göz devirdim. Neden bağırarak içeri dalma ihtiyacı hissederdi ki bir insan.
"Git ve işine bak"
Müdür bizi başından atmak için en sonunda beni Metehan'la Büyücünün yanına göndermişti , Metehan orda ne yapacağımı sorsada umursamamıştım sorularını. Ona yanımda gel diyen olmamıştı. Büyücünün yanına gitmeden önce Medusa'yı avlanması için bahçedeki ormanlık alana bırakmıştım. Büyücü bölümü kurt adamların olduğu bölümün tam zıttındaki yöndeydi , biz iki bölümün tam ortasında duruyorduk. Sonunda Büyücülerin olduğu bölüme geçen kapının önüne gelince durmuştuk. Evet tek bir büyücü değil yüzlerce büyücü vardı , ve onlarda diğer bölümler gibi eğitim görüyorlardı sanırım. Bölüme girmek için ağır kapıyı zorla açtım ve içeri girdim Metehan arkada kalmıştı , sonrada büyücülerin kapısını ittim ve iki kolidor sonunda birbirini görüyordu. Metehan'ın gelmediğini farkedince gözlerimi deviridim.
"Orda kazık gibi durmayı bırakıp gel buraya" bana sanki umutsuz vakaya bakıyormuş gibi baktı.
"Ahmak bu kapılar sihirli ordan geçemem , sen nasıl geçiyorsun bilmiyorum ama" ahmak oydu.
"Hiç denedin mi" kafasını olumsuz anlamda salladı. "Dene o zaman" ikimiz aynı türdeydik ve o kapıdan ben geçebiliyorsam oda geçerdi. Vampirdi evet ama o duyguları bölünmüş bir vampirdi , bu kapıdan ben geçiyorsam oda geçmeliydi. Çekinsede kapıya geçip sınıra elini uzattı ve parmaklarının her hangi bir engele değmediğini anlayınca şaşkınca bana baktı.
"Şaşırman bittiyse yürü artık" Büyücü bölümüne girdiğimizde her şeyin daha değişik olduğunu farkettim , bir kere duvarlar farklı renki , etrafta bol bol mumlar vardı ve hepsi yanıyordu.
Metehan'la Müdür'ün odasını ararken neyseki herkes derste olduğu için etrafta kimse yoktu , birde vampir krizi çıksın istemezdim bu kadar işin arasında ama başka bir gün neden olmasın. Müdürün odasını bulduğumuzda pat diye içeri daldık ikimizde , kapı çalma işini sevmemek bizim suçumuz değildi. Yaşlı bunak beyaz cübbesi içinde onu ilk gördüğüm günkü gibiyi siyah saçıları ve sakalları düzenli bir şekilde duruyordu kırışık yüzüyse ona yaşlı dememin tek sebiydi , bunaktı bu adam.
"Konuşmamız gerek yaşlı bunak" masasında kitap okuyan adam sonunda tenezzül edip bize baktığında varlığımızı zaten biliyormuş gibi sakindi.
O an kapı yine çalınmadan açıldığında içeri genç bir oğlan girmişti , nefes nefese duryordu. "Efendim üzgünüm ama bu acil bir durum Kurtadamlar çok öfkelenmiş çünkü bölümlerindeki en iyi öğrenci dün geceden beri yokmuş , arkadaşlarının yanından en son vampir kokusu aldığı için ayrılmış ve bir dahada dönmemiş , kurtadamlar vampirlerin ona bir şey yaptığını düşündüğü için vampir bölümüyle kavga çıkarma hazırlıklarındalar" oğlan tek nefeste bunları derken Metehan öfkeyle konuştu.
"Bu saçmalık bölümümden hiç bir vampir o köpeğe dokunmadı , ben varken cesaret edemezler" ihtiyar Metehan'a sakin olmasını işaret etti.
"Kayıp Kurtadamın adı neydi" dedi sonrada sakince
"Kağan YILDIRIM Efendim" Kağan haa!! Dudaklarım otomatikman kıvrıldı.
"Onu mu arıyorlarmış" güldüm "ne kötü"
Yaşlı bunak bana sorgularcasına baktı "onu gördün mü Hayal" demek Hayal olduğumu anlamıştı.
"Dün gece benimleydi" arkamdaki duvara yaslanıp tırnaklarımı kontrol ettim.
"Ne halt yiyordun onunla" Metehan öfkeyle hırlayınca ona arsız bir bakış attım.
"Bilirsin işte bir sürtük gece ormanda bir erkekle ne yaparsa onları yapıyorduk" dahada öfkelendi. "Onu öptüm" yanağını öptüğümü bilmesede olurdu. Dahada öfkelendi burnundan soluyordu artık. Yumruk yaptığı elini bir anda kafamın yanına duvara indirince umursamadan tırnaklarımı incelemeye devam ettim.
"Daha ben öpmedim seni ne demek onu öptüm" sustum dahada kudursun diye , aptal değildim kıskanıyordu beni , aşk yada sevgi yüzünden değil nefreti yüzünden kıskanıyordu beni.
"Şu an nerde peki biliyor musun?"
Gözlerimi Metehan'dan bir an olsun çekmedim, ruhsuz , alaylı ve çokça kötü biriymiş gibi baktım ona. Soruyu soran yaşlı bunaktı ama cevabı Metehan'a verdim. "Biliyorum" dedim. "Öldürdüm onu" kaşları şaşkınlıkla kalktı Metehan'ın yalan söylemediğimi anladı o an. "Cesetini anayolun kenarına bıraktım"
"Sen gerçekten Melis değilsin" diye fısıldadı Metehan. Gerçeği kabul etmekte zorlanıyordu demek.
"Sana seni öldüreceğimi söylerken şaka yapmıyordum , benden kaç Metehan çünkü kovalamayı hiç sevmem , bana gel Metehan çünkü bana gelenlerden daha çok nefret ederim"
've öl Metehan çünkü ben öldürürsem Melis yaşıyorsada durmaz intahar eder arkandan'
🔸🔹🔶🔷
|
0% |