25. Bölüm

25. Kibirli Pezevenk

Hülya İzsüren
hayal_crtk

İnstagram: hayal_crtk

 

✴✴✴

 

Yıkımı yazmak istiyordu yazar , bide ağlamak istiyordu. Belkide ağlıyordu ekranın diğer tarafında , gözleri buğulu görüyordu klavyeyi. Belkide öldürmek istiyordu yazar o yüzden gelmişti buraya , ama en çok iyileşmek istiyordu yazar yoksa varlığı günden güne eriyip tüm duygularını bitirecekti... güvenmeyecekti , duygusuz karakterleri oynatacaktı senaryosunda ve hiç birleştirmeyecekti karakterleri , biliyordu birinden biri illa giderdi...

 

Göz yaşımdan kan aksa canım daha az yanardı...

 

 

✴✴✴✴✴✴✴✴✴

 

Fazla tepki vermişlerdi , altı üstü birini öldürmüştüm , ama onlar okulu ayağa kaldırmışlardı. Aslında yaptığıma öldürmek denmezdi , sadece dünyayı bir tanecik nefes israfından kurtarmıştım. Bana teşekkür etmeleri gerekirken ne demeye hapis etmişlerdi ki , üstelik başımada Metehan'ı bırakmışlardı. Kaçmaya çalışırsam engellesin diye. Kağan ahmağının cesedinin yerini ne kadar sorsalarda onlara dememiştim , Kağan'ın bölümündeki kurtlar delirmiş ve Kağan'a zarar verdiğimi duyunca bana saldırmaya kalkmışlardı ama o yaşlı moruk son anda bizi kalkan büyüsü gibi bir şeyin içine alınca hiç biri bana dokunamamıştı. Bana saldırmak yerine arkadaşlarını arasalar daha iyi olurdu onlar için , çünkü cesedini kurtlar parçalamış olabilir... ah ne diyorum ben kurtlar hem cinisinin etini yermi ki. En sonunda Metehan onlara dün gece beni tek başıma bıraktığı ormanı söyleyince tüm kurt adamlar o ormana koşturmuşlardı Kağan'ı bulmak için. Ölüsünü bulurlar anca.

 

Tüm bunlar olurken yaşlı moruk beni hapise attırmıştı , ah şu güçlerim olsa o moruk görürdü. Neymiş , çok ileri gitmişimde , onu nasıl öldürmüşümde.. falan filan. Yine olsa yine yapardım, nokta.

 

"İçten içe sevindiğini biliyorum Metoş , o Kurtadamı öldürdüğüm için mutlusun" burası büyücülere ait mahzenlerden biriydi , eksi kattaydı ve içeri gün ışığı hiç girmiyordu , karanlık doluydu her yer ama duvarlara asılmış meşalalerdeki alev ortama loş bir hava katmıştı. Metehan geldiğinden beri oturup kara kara düşünüyordu , sanırım benden kurtulmanın yollarını arıyordu ama nah giderim.

 

"Hayır iblis mutlu değilim , o köpeği ben öldürsem mutlu olurdum belki ama sen öldürdüğün için hiç mutlu değilim" yeşil gözleri meşalenin ateşinde alev alev parladı. Bana bakarken öyle ruhsuz duruyordu ki bu beni dahada mutlu etti , rakibimin artık gerçek düşmanını çözmesi gerekti.

 

"Melis'i öldürünce mutlu olmuşsundur o zaman" diyip ayağa kalktım , zindanın içinde bir ileri bir geri gidiyordum bakmasamda gözleri benim üzerimdeydi şu an biliyordum.

 

"Onu ben mi öldürdüm" sesinin şaşkın çıkması umurumda bile değildi.

 

"İlk kez duymuş gibi davranma , çok itici"

 

"Kaşındığının farkındasın değil mi" dediklerine güldüm.

 

"Kaşımaya ne dersin beni" ona meydan okuyan bakışlar attım. Sabrının sonuna gelen vampir öfkeyle yerinden kalktı.

 

"Canını yakarım"

 

"Alışkın olduğum şeylerle gelme bana Metehan , acıyı severim ben" bakışları kararan vampir artık sabrının sonuna gelmişti.

 

"Sakar acıdan korkmazdı , ama acıyı sevmezdide" öfkeli sesi zindanın demirlerinde çınladı. "Sen acıyı seviyorsun" ona dugusuz bir bakış attım.

 

"Melis'in acıyı sevmediğini nerden biliyorsun ha" ona doğru yürüdüm "sen Melis'i tanımaya hiç çalıştınmı" ne diyeceğini bilemeyerek kaldı bir süre. "Çalışmadın , sadece ezdin. Tıpkı diğerleri gibi."

 

"Diğerleri kim?" Bu kadar drama yeter. Ona orta parmağımı gösterip yerime oturdum. "Senin sorunun bu işte , kapalı kutu gibisin. İçini görmek için parçalamak gerekiyor" Melis'i bu yüzden mi parçalamıştı? Bahanelerin arkasına saklanıyordu.

 

"Anahtarı aramak hiç aklına gelmedi değil mi?" Arkama yaslanıp kafamı duvara dayadım. "Senin gibi salağı tepeme niye koydular ki"

 

"Tepeme çıktın iyice" öfkeli sesi tüm mahzeni inletirken oturuşumdan taviz vermemiştim. Ancak artık cidden siniri taşmış olacak ki beni kolumdan tutup hışımla ayağa kaldırmıştı. Ona bakan duygusuz gözlerimi görünce nedensizce dahada delirmişti. Ben buydum. "O dilini koparırım Hayal" omuzlarımdan sertçe itekleyip sırtımı zindanın çıkıntılı duvarına dayadı , tek eli boğazımı kavrayıp duvara bastırınca gülümsedim.

 

"Noldu şimdi benden güçlümü olmuş oldun" aşşağlayarak konuşmama boğazımı sıkarak karşılık verdi Metehan. Dahada gülümsedim , gülümsemem ondaki öfkeyi arttırdı ve boğazımı dahada sıktı. İnadına gülümsedim , boğazımı sıktı. Nefessiz kalsamda gülümsedim , oda yine ve yine boğazımdaki baskısını arttırdı. Gözlerim neffessiz kaldığım için dolsada dudaklarımda hep bir gülümseme oldu asla bozmadım.

 

"Ölürkende gülümse" bana boyun eğdiremeyeceğini anlayınca boğazımı söylenerek bıraktı Metehan. Ne kadar nefessiz kalsamda doya doya içime çekmedim soluğumu dik durdum , yavaş yavaş sanki hiç nefesim kesilmemiş gibi...

 

"Seni öldürürkende gülümseyeceğim tıpkı Kağan'a gülümsediğim gibi"

 

"O köpeği gerçekten öptün mü"

 

"Kimseden uğruna yalan söyleyecek kadar korkmam yada egomu tatmin etmek içinde yalan söylemem. Kimseden çekinmem öptüm dediysem öptüm" başım dik gözlerinin içine baka baka konuşmuştum. Metehan benden dahada uzaklaşıp zindanda ki tahta sedire oturdu yine , düşünceli bir hale büründü gözleri. Sonra sanki aklındaki düğümü çözmüş gibi sinirle bana baktı. Sinirlenmesini seviyordum , hemde çok.

 

"Kirlendiğini düşünmüyor musun? Melis öyle düşünürdü" işte şimdi öfkelenmeye başlıyordum. Ha bire Melis'i anıyordu , sanki onu özlemiş gibi. Evet özlemişti , ama Melis'i değil oyuncağını... bu sefer ben yerimden hışımla kalktım , meşalelerdeki alevlerin gözlerimi alev alev parlattığını biliyordum. Sinirle Metehan'ın üzerine yürüdüm ve bana öfkeyle bakan vampiri kolundan tuttuğum gibi ayağa kaldırdım. O an öyle bir güç gelmişti ki bedenime yemin ederim Metehan gibi bir vampiri zorlanmadan kaldırmıştım. Ama durmadım Metehan'ı kolundan tutup duvar tarafına çektim ve omuzlarından sertçe itip duvara yapıştırdım. Kesinlikle bana bunları yapmam için izin vermedi , onu zorla duvara dayamıştım. Bir anda nasıl bir vampir kadar güçlü olmuştum umrumda değildi bu güçle yapacaklarım umrumdaydı.

 

Ellerimi Metehan'ın iki yanına koyup onu kıskacıma aldığımda bana şaşkınca bakan gözleriyle karşılaştım. "Neden ha bire beni duvarla arana aldığını anladım Metoş , bu cidden çok zevliymiş" benden oldukça uzun olduğu için kafamı kaldırıp konuşmuştum. "Melis'le beni durmadan kıyaslanmandan sıkıldım , sadece ben kendimi kendimle kıyaslayabilirim" dudaklarımda tehlikeli bir gülümseme belirdi. Uzanıp tek elimle yanaklarını tuttum ve dudaklarının büzüşmesine neden oldum. Hala şaşkınlıktan çıkamamıştı. Gözlerim gözlerinden yavaşça dudaklarına kaydığında kımızı dudakları göze çok iştah açıcı geliyordu. Sonunda aklı az biraz yerine gelen vampir nereye baktığımı görünce önce kaşlarını çatmış sonrada yutkunmuştu. "Senide öpeyim mi Metehan?" şaşkınca kaşları kalkan vampir tam bir gerizekalı gibiydi. Ne demeye bu kadar çok şaşırıyordu ki.

 

"No dedon" dudaklarını büzüştürdüğüm için konuşması saçma çıkmıştı.

 

"Vaz geçtim senin gibi salağı öpmek insanlığa hakaret , ve bil diye diyorum ben Melis değilim erkeklerle yakınlaşmaktan korkmam , hatta ben kimseden korkmam , hiç bir şeyden korkmam. Kurallarım yoktur , bir dediğim bir dediğimi tutmaz , bu gün sana yalan söylemediğimi savunurum diğer gün gözünün içine baka baka yalan söylerim. Acımam yok benim , zayıflığım yok çünkü değer verdiğim hiç bir şeyim yok. Güçlerim misliyle geri gelecek , gelmese bile ben bu halimlede sizi parçalamaya yeterim." Gülümsemem bir çiçek gibi soldu , yerini karanlık bir öfkeye verdi. "Söyle Metehan , size kötülük yapmakta haksız mıyım ben şimdi?" Bıraktım onu , bir adım geriye çekildim anlık gelen tüm o muteşem gücün bir anda gittiğini hissettim. Bu hiç iyi olmamıştı işte , o güçler bana onunla savaşmam için eşit platformlar sağlayabilirdi. Metehan ben ondan uzaklaşmadan beni tuttuğu gibi duvara dayadı , şaşırmamıştım. Gözlerim onun gözlerinde öfkeyle ona baktım , canını yakmak istiyordum ve yapacaktımda. Bana pişmanlıkla baktı Metehan , devam et beni dahada mutlu et.

 

"Beni bitirmek için girdiğin bu yolda Melis'i bitirme sakın"

 

"Anlamıyor musun? O zaten bitti ahmak ,yok. Benim bir parçam zaten bitti hatta bir değil 2 parçam yok öldüler" canımı yakmak istiyordum öfkem ona zarar veremedikçe beni yiyordu. Herkesi öldürmek değil süründürmek istiyordum , kanları toprağımı sulasın istiyordum , cesetleri bahçelerimi süslesin istiyordum , yakmak istiyordum ateş olup. "Eski okulumda bana Ateş derlerdi Metehan , neden biliyor musun" gülümsedim. "Bu adı haketmiştim çünkü , lisede sıradan bir gün geçiriyordum Melis olarak yani , ama sıradan günüm hiç de beklediğim gibi gitmedi , okulda pek sevilmeyen ama erkekler tarafından çokça sevilen biriydim" alayla gülümsedim bu sefer "ne ezik yaratıklar değil mi , kimseye yüz vermez boş muhabbetlere girmezdim ama bir yandanda arkadaşlarım olsun isterdim , o günde yine böyle sıradan bir gün gibi başlamıştı ama sonrasında her şey boka döndü , Yasemin hoca bana okuldan sonra spor salonunu temizleme cezası vermişti o gün , neymiş derse ondan 3 saniye sonra girmişim" ufak bir kahka attım. İlgiyle beni dinliyordu , geçmişi mi çok merak ettiğini anladım o an. "Okuldan sonra spor salonuna indiğimde 2 saat aralıksız temizlik yapmıştım , ama işim bir türlü bitmiyordu , biliyordum o hocanın yarın o salonu didik didik inceleyeceğini. Ben henüz işimi bitiremeden spor salonuna üst sınıflardan basketbol takımından bir kaç çocuk girdi" eli yumruk oldu Metehan'ın öfkeleniyordu. "Amaçları sadece antreman yapmaktı , orda olacağımı bile bilmiyorlardı. Onları görünce daha hızlı bitirmeye çalıştım işimi ama işler beklediğim gibi olmadı , yani Melis'in beklediği gibi olmadı. Başta bana karışmadan top oynasalarda sonradan kim olduğumu anlayınca benimle uğraşmaya karar verdiler" öfkeyle derin bir soluk aldık ikimizde aynı anda , o gün beni hemen tanıyamamışlardı çünkü saçımla yüzümü örterdim çoğu zaman. "Bir kaç laf attılar başta , bende telaşla salondan çıkmak istedim izin vermediler. 6 kişilerdi ve hepsi benden uzun ve güçlüydü , başta yüzümü örttüğüm için alay ettiler , içlerinden biri yüzümü zorla açtı , alayları başka isteklere döndü. Okulda yanlızdım , sadece bir kaç hademe kalmıştı onlarda genelde sınıfları temizliyor olurlardı o saatlerde. Beni kim duyabiliridi ki. Başta ürkütmeden dokunmaya çalıştılar , sonrada içlerinden biri zorla dokunmaya kalktı bana. Korkmuştu Melis , çok korkmuştu , o oğlanın kasıklarına öyle bir tekme attım ki , arkadaşları ona yardıma koşarken ben o salondan koşarak nasıl kaçtığımı bilemedim. Hepsi beni yakalamaya çalıştı , en sonunda kazan dairesine zor attım kendimi , kapıyı kilitleyemedim ama" bir küfür savurup duvara yumruk attı Metehan , duvardan bir kaç parça kopup yere düştü. "Onlar gelmeden kazan dairesinde ki benzin bidonunu bulabilmiştim , bizim hademe kâsım abi okula motorla gelip giderdi , ama unutkanlığından bazen motora benzin koymayı unuttuğu için kazan dairesine kendi için benzin bırakır olmuştu , benzini her yere döktüm." Öfkem eğlenceye dönüştü bir anda , ruh halimin değişimi gözünden kaçmamıştı. "Melis en doğrusunu yaptı o an , yarım bidonu da arkasına sakladı. Kazan dairesine geldiklerinde ben sadece olduğum yerde duruyordum , titriyordum. Halime bakıp dahada üzerime geldiler , kasıklarını tekmelediğim çocuk hışımla yüzüme tokat attı , sesimi bile çıkarmadım sadece ağladım , titredim birde her an yere düşecekmiş gibi." Elleri yüzümü avucuna aldı hemen avuçlarını ittim , şurda nostalji yapıyoruz adama bak hemen yakınlaşmaya çalışyor ya. Göz deviren Metehan'a umursamazca baktım , beni avutmasına gerek yoktu.

"Yılışma hemen , neyse. O piç bana dokunmaya kalktı , elleri okul kuralları gereği zorla giydiğim eteğimden içeri girdi , ne kadar itsemde durmadı. Beni öpmeye kalktı"

 

"S*keyim böyle işi , a*ına koyayım böyle işin" benden uzaklaşıp demir parmaklıklara tekme attığında tüm demir parmaklıklar olduğu gibi yere yapışmıştı.

 

"İyi dinle koca adam , sen değil ama ben s*ktim öyle işi" dedim gülümseyerek "Benzin bidonunu arkamdan nasıl aldım bilmiyorum ama hala yanan kazanın açık kapağından içine son anda atmıştım , sonrası koca bir kaos , ateş sardı dört bir yanı , benzin öyle bir patladı ki alevler her yere dağıldı , zemine döktüğüm benzinlerde alev aldı. Patlayan benzin bende dahil herkesin üstüne alev topu gibi geldi , zemin ayaklarımızı yaktı , patlama hepimizi. O gün okulda koca bir yangın çıkardım , ateşimin izleri her yeri kapladı. Kazan dairesinden yanarak çıkmıştık ama ateşimiz sönmemişti. Sonra olaylar çok hızlı gelişti itfaye , ambulan derken kendimizi hastanede bulduk. Bana tokat atan o oğlan en çok hasarı almıştı , kasıklarında öyle bir yanık oluşmuş ki cinsel hayatı tamamen bitti" keyifle kahka attım. "Diğerlerinin yüzünde kollarında bacaklarında falan yanıklar oluşmuştu , hepside iz bırakacak yanıklardı , hani şu geçse bile deriyi buruş buruş eden yanıklar varya ondan."

 

"Peki senin yaraların"

 

"Merak etme , ellerimde bacaklarımda ve boynumda yanık vardı , ciddi yanıklardı ama çok değil bir kaç gün içinde kabuk bağladılar 2 haftaya izi bile kalmadı. Her neyse , okulu kurtarmışlardı , o gün tüm yangını benim çıkardığım kameralardan görünsede hiç bir ceza almamıştım. Çünkü tek bir gerçek vardı ki bu yangın çıkmak zorundaydı , yangın için görüntüleri izleyen komser bile beni haklı bulmuş olayın nefsi müdafa olduğunu belirtmişti. Sırf bu yüzden soruşturma açılmadan kapanmıştı. O olaydan sonra herkes benden çekinir olmuştu , nerden buldularsa güvenlik kayıtlarında ki yangını çıkartış görüntülerim tüm okula yayılmıştı. Ateş demişlerdi bana çünkü tüm o Ateş sadece bende izini bırakmamıştı , alev alev yakmıştım okulu. İşte bana bu yüzden ateş diyorlar , 6 oğlanı hastanelik edip hayatlarını kararttığım için , onları yaktığım için"

 

"Geçmişini sana karşı kullanacağımdan korkmuyor musun?" Cidden kafasında bir sorun olmalı bu vampirin , ona daha kaç kez hiç bir şeyden korkmadığımı söyleyecektim.

 

"Geçmiş benim değil Melis'in geçmişi , Melis artık olmadığına göre korkacağı hiç bir şey yok" duvardan uzaklaşıp zindanın kırılmış kapısına yöneldim.

 

"Nereye?" Arkamdan bana seslenen adama göz ucuyla baktım.

 

"Senden sıkıldım kendime yeni oyuncaklar arayacağım" Metehan benim oyuncağım dı! Ne kötü ben doyumsuz bir çocuğum , oyuncaklarımdan sıkılınca yenilerini ararım.

 

"Gidemezsin , dışarda seni öldürmek için bekleyen yığınla kurtadam var"

 

"Onlardan korkmuyorum!"

 

"Biliyorum , ama yinede gidemezsin , izin vermiyorum"

 

"İznin umrumda değil Metoş , az önce seni nasıl duvara yapıştırdığımı gördün , o yüzden karşıma çıkma"

 

"Güçlerin anlıktı Hayal , gelip geçti" alaylı gülüş sesini duydum.

 

"Peki ne zaman kalıcı olacak" biz neydik.

 

"Zamanı gelince öğrenirsin"

 

"İkimiz aynı yaştayız senin güçlerine daha çabuk ulaşman saçmalık"

 

"Aynı yaşta değiliz güzelim , ben senden büyüğüm. 4 yaş" inanmadım ona. Tek kaşımı kaldırıp yüzümü döndüm.

 

"Beni kandıramazsın , taş çatlasa 2 yaş büyükdürsün benden. Ayrıca 22 yaşında birinide liseye alacaklarını sanmıyorum" keyfi yerine gelen vampir bana haylaz bir bakış attı ona göz devirdim.

 

"Genç vampirler 23 yaşına kadar büyümeye devam ederler , görünüş olarak genç durabilirim güzelim ama ben 22 yaşındayım. Lisemiz 18 lik ergenleri eğitmiyor büyüme evresini tamamlamamış vampirleri eğitiyor"

Yani vampirler eğer 23 yaşından önce vampir olurlarsa büyümeleri 23 yaşına kadar devam ediyordu peki 23 yaşından sonra vampir olsalardı. Metehan sanki aklımdakini okumuş gibi. "23 yaşından sonra vampir olurlarsa o zaman zehir bedenlerine dağıldığı an büyümeleri durur , tabi yinede öncekinden daha genç ve canlı dururlar , yenilenmiş gibi" ne dediğini anlamıştım , demekki vampir olunca her şekil yenileniyorduk.

 

Adım sesleri duyduğumuzda ikimizde demirlikleri artık yerinde olmayan kapıya baktık , duvarda demir namına hiç bir şey kalamıştı. Gelen yaşlı bunağı gördüğümüzde göz devirdim , sonunda gelmişti.

 

"Demek geldin bunak , cesedi bulabildiniz mi bari" yüzümde sinir bozucu bir gülümseme belirdi. Yaşlı bunak sakinliğinden bir şey kaybetmeden yerdeki demirliğe basıp zindana girdi.

 

"Böyle yaparsan başına dert alırsın kızım , sorunlarını şiddetle çözmen senin yararına değil" bu ne Allah aşkına öğüt vermeler falan , kimsenin boş laflarına ihtiyacım yok benim.

 

"Aksine bay bunak ben sorunlarıma ne zaman iyi niyetle yaklaşmak gibi bir hata yaparsam işte o zaman en büyük derdimi bulurum" meşalenin ateşine baktım önce sonrada Metehan'a "Metehan'da benim gibi sorunlarına şiddetle karşılık vermeye bayılır" düşünüyormuş gibi yaptım. "Bir dakika... o sorun olmayan şeylerede şiddetle karşılık vermeye bayılır" öfke bulaştı ruhuma. "O kalp kırmayada bayılır , can yakmayada , üzmeyide çok sever" onu umursamayıp yaşlı bunağa yaklaştım. "Zihnime kimsenin ulaşamaması için büyü yaptığın günü hatırladım bu gün , sonrada dün büyü yapmaya ne kadar uğraşsamda yapamadığım aklıma geldi. Senin büyü benim güçlerimi kullanmamı engelliyor galiba ha ne dersin" beni dikkatle dinleyip kafasını salladı.

 

"Güçlerini engelleyen benim büyüm değil kızım , ben sadece zihnini korudum. Güçlerini engelleyen sensin"

 

"Nasıl yani" neden direk her şeyi anlatmayıp beni yoruyor.

 

"Gücün kötülükten gelmiyor kızım , ama sen onu kötülük için kullandın , gücün iyiliktende gelmiyor ama senin zaten iyilik için güç harcayacak yanında yok , ölmüş. Gücün Araftan geliyor kızım iyi ve kötünün tam ortasından"

 

"Yani güçlerim Melis'ten mi geliyor benim" bana gayri ihtiyari bir gülüş attı bunak.

 

"Sayılır , Melis gücün kaynağı değil , ama sahibi. Bu konular çok karışık kızım bir gün uzun uzun konuşalım , aklımız karışmasın" ben hemen şimdi konuşmak istiyordum.

 

"Yani Melis öldüğü için gücün sabihi artık yok ve güç iyilikle kötülük arasında gidip geliyor. Güçlerimi kullanamıyorum çünkü güç şu an iyilikte , ama sorun şu ki benim iyi yanım yok ki. Kafam boka döndü güçlerimi istiyorum" Metehan bana ağzı açık bakarken ben hala konuyu çözmeye çalışıyordum. Çok karşıktı.

 

"Dediğim gibi sonra konuşalım , ve şu Kağan denen çocuk , onu bulduk"

 

Sırttım ve Metehanla aynı anda

"Helvası fıstıklı olsun" dedik. Yaşlı bunak bize kaşlarını çattığında ona aldırmamıştık.

 

"Hala yaşıyor , ama durumu çok kötü. Onu böyle zehirlemeyi nasıl başardın"

Medusa sağ olsun çok iyi ısırıyor.

 

"Pan zehir üretme ihtimalinizden dolayı söyemeyeceğim , ölünce gelin bana memnuniyetle hatta deney bile yaparak size zehri gösteririm"

 

"Ölmeyecek , vüvudu zehri yakamamış ama savaşmayıda bırakmamış. Hazırladığım özel iksirle zehir vücusundan atılacak"

 

"Bana kötü haberle gelme bunak , canın ne isterse onu yap bilmek istemiyorum"

 

Sonunda mahzenlerden çıktığımızda kendi bölümümüze girmiştik , Metehan öküzünün ağzını bıçak açmıyordu. "Ne o ben geldiğimden beri sesin çıkmıyor , oysa Melis varken susmak bilmezdin. Sakar da sakar" bana öfkeli bir bakış attı.

 

"Senin her iki lafından biri aşşağlama ve kibir çünkü , uğraşmayacağım o yüzden"

 

"Dedi kibirli pezevenk" ben yoluma devam ederken o durmuştu. Umursamadan ilerlemeye devam ettim. "Yürümen için tasma yakayım mı YAKAR arada çişede çıkartırım seni"

 

"Pezevenk ha , tasma ha , çiş haa" dediklerimi delirmiş bir şekilde tekrar ediyordu , ondan dahada uzaklaşırken duyması için bağırdım.

 

"Pezevenk değiiiiill.. kibirli pezevenk olacaktı ooooo" bağırmasamda duyardı ama bağırmanın zevki ayrıydı. Hemde çok ayrı.

 

"Sen pezevenki şimdi görürsün" birden kolumdan tutulup ona çevrilince umursamadan baktım ona. Ne yani şaşırayım mı birde , yüzüm kırışır olmaaaaaz. Umursamaz bakışlarıma dahada deliren adam beni sürükleyerek merdivenleri çıkmaya başladı , zorla götürülüyor taklidi yapabilirdim ama kendimi yormaya hiç gerek yoktu. Metehan'ın oadasına geliğimizde beni odanın içine atıp kapıyı arkamızdan kapattı ve üzerime yürüdü tepkisizce baktım ona. "Aklını başına getirmek için ne yapmalıyım illa zor mu kullanayım" insan gibi konuşamadığı için hayvanca daha iyi oluyordu tabi onun için. "Bana cevap ver" vermedim. "Susma sakar bana susma" sakar yok demekten usanmayacağım. Omuzlarımdan tutup gözlerime baktı.

 

 

 

. "Hissetmesem durmazdım Hayal'in yanında , ama varlığını iliklerime kadar hissediyorum" olmayan bir şeyi hissedemezsin. "Gelirsen çikilota veririm hem sana" çikilota mı?

 

"Çikilota mı?"

 

"Sana değil Melis'e vereceğim"

 

"Sen bana ver ben onun mezarına bırakırım"

 

"Gerekirse senide mezara gömerim ama Melis'i getiririm" ona küçümseyen bir bakış attım.

 

"Sana gelmeyecek o , izin vermem"

 

Metehan'ı delirtriğim için sonunda beni bırakan adam gitmeme izin vermişti , bende sınıfa inmiştim. Derse kapıyı çalmadan girdiğimde hoca dersin ortasındaydı , bu bizim kimya hocasıydı , hani bir keresinde tüm sınıfın önünde bana yürüyemediğim için sakat diyen sarışın hoca. Yine üzerinde mini eteği ve ütülü dar gömleği vardı , sarı saçları dalga dalga sırtına inmişti , dudakları sürdüğü kıpkırmızı ruj yüzünden trafik lambası gibi dikkat çekiyordu. Kapıyı çalmadan sınıfa girdiğim için öfkeyle bana bakıyordu.

 

"Bu ne hatsizlik böyle , kapıyı çalmadan nasıl derse girersin..." ona cevap veremeden kapı yine çalınmadan açıldı ve içeri Metehan girip Deniz ve Mert'in arkasında ki boş sıraya oturdu. "Metehancığım sen istediğin kadar kapımı çalmadan girebilirsin tabi" Metehan'a ışıldayan gözlerle bakıyordu. Hocaya alayla baktım.

 

"Duydun mu Metehancığı sen istediğin zaman girebilirmişsin... yani kapısını çalmadan" tüm sınıf yaptığım imayla şaşkınlık nidaları atarken onları umursamadım. "Kimyada dairenin iç açılar toplamını mı öğretiyorlar size hoca , maşallah 360 derce döndün" bir kaç erkekten gülme sesi geldiğinde hoca sinirle ayağını yere vurdu. "Aman hocam siz arkanızı dönüp ders anlatmaya devam edin , kızmayın. Erkekler gizlice etek altınızı çekerken görseniz bile görmüyormuş gibi yapın , iyi bir hoca kapısını çalmadan GİREN öğrencilerine böye ufak süprizler yapmalıdır" herkesin şaşkın bakışları altında başım dik sırama yürüdüm ve Metehan'ın yanına oturdum. Metehan gülüşünü saklayarak başını camdan tarafa çevirdi.

 

Dersin devamında hoca ne kadar bana hakaret etme çabasına girsede her seferinde ona misliyle cevap vermiştim , oda pes edip susmak zorunda kalmıştı zaten. Deniz ders boyu benim Hayal olmamın bilinciyle kafasını arkasına bile çevirememişti , hatta Mert'e iyice sokulmuştu. Aferim kızıma , kork benden , siz korktukca ben dahada güçleneceğim. Zil çaldığında herkes benim olduğum sıraya bakmadan direk sınıftan kaçışmaya başlamıştı , Deniz'de yerinden kalktığında telaşla Mert'in elini tutup onu kaldırmaya çalışmıştı ama Mert öfkeli bakışlarını bana atmakla meşguldü o an.

 

"Deniz , selam vermek yok mu?" Arkama iyice yaslandığımda Deniz bana bakamadı bile. Mert ise öfkeyle elini sırama koyup ayağa kalktı.

 

"Sakın onunla konuşmaya kalkma , seni bitiririm çünkü" küçümserce yüzümü buruşturdum.

 

"Fedakar aşık Mert KARACA , sevdiği kızı arkadaşından koruyor" bende ayağa kalktım. "Beni bitirmeni dört gözle bekliyorum , çünkü canım arkadaşım Deniz'le her fırsatta konuşacağım" Mert şiddet yanlısı biri değildi ama Deniz için aralarındaki o saçma aşk adı altındaki iğrenç duygu için şiddete bile baş vuracağını biliyordum.

 

"Sevgilim gidelim" Deniz Mert'i çekiştirdiğinde Mert adım bile atmadı. "Lütfen gidelim Mert nolur" Deniz ağlamaklı bir sesle konuştuğunda tiksintiyle yüzümü buruşturdum. Mert Deniz'in yanaklarını tutup okşadı ve elini tutup sınıftan çıkardı.

 

"Ne kadar iğrençler" diye söylendim. Yanımda oturan Metehan göz devirip ayağa kalktığında hemen yerime tekrar oturdum ve onun çıkmaması için yolu kapattım. Batuhan ve Meriç'te sınıftan çıktığı için sadece ikimiz kalmıştık koca sınıfta.

 

Çıplak bacaklarıma bakıp gözlerime baktı sorar gibi. "Çekil" dedi sonrada. Onu dinlemedim , oynamak istiyordum.

 

"Benimle yanlız olmak seni geriyor mu Metoş" öfkeyle bir soluk aldı. "Korkma yemem seni" sahte bir şekilde kıkırdadım.

 

"Aynı şeyi ben söyleyemeyeceğim ama" isyan edişine güldüm. Sonrada kollarından çekip yanıma oturmasını sağladım.

 

"Tadıma bakmak istemezmiydin Metehan" saçlarımı geriye itip ona yaklaştım ve omuzlarını tutup duvara yaslanmasını sağladım.

 

Yutkundu "yanlış sulardasın iblis"

 

Gülümsedim "yanlış sulara bayılırım Metoş"

 

Omuzlarındaki ellerimi aşşağı indirip sert bedenine yasladım. "Hiç kanımın tadını merak etmiyor musun?" ellerim altında ki bedeni gerildi. "Tadına bakabilirsin" öfkeyle kızıla dönmüş gözlerini gözlerime sabitleri.

 

"İstesem kanının tadına bakamayacağımı mı sanıyorsun , ah iblis camınla oynuyorsun. Mevzu kanını içmek değil dişlerim etine geçtikten sonra durmayı başarmak. Ve biliyorum ki eğer o diş boğazına saplanırsa son damlayı içene kadar durmayacak , durmayacağım.. o yüzden hayatınla oynamayı kes çünkü oynun sonunda tek kazanan olacak oda ben" dediğinde haklıydı ama ben oyun oynamayı seven bir uslanmazdım ve bir oyun varsa asla kaybeden taraf olamazdım. Sanki onu hiç duymamış gibi dahada yaklaştım ona , gözlerim dudaklarına bakıyordu.

 

"Sanırım seni öpeceğim Metoş" diye fısıldadım ve yavaşça yaklaştım dudaklarına. Omuzlarımı tutup beni durdurdu.

 

"Kafayı mı yedin sen iblis" gözlerini kısmış bana bakarken omuzlarımdaki ellerini avuçlarıma alıp yavaşça duvara dayadım , ah cidden zevli , kontrol tamamen bendeydi.

 

"şhht sakin ol , aramızda kalacak" sanki bana hipnotize olmuş gibi bakarken kılını bile oynatmıyordu. "Kimseye demeyeceğim" ona tekrar yaklaşacakken kafasını iyice geriye çekip duvara dayadı. Bana bunları yaparken iyiydi.

 

"Meriç" diye bağırdı ama kimse gelmeyince "Meriç nerdesin o*uspu çocuğu" bu sefer daha çok bağırmış tı.

 

"Ahahah ne kadar güzel bir an" dahada yaklaştım ona öyle ki dudaklarımız arasında santimler kalmıştı. "Öpeyim mi ha?" Hem istiyordu hemde istemiyor du. Sanki onu öpersem ona ait bir şeyi çalacakmışım gibi bakıyordu bana ve bu bile onu öpmem için yeterli bir sebepti. Uzunca baktı bana , sanki yapmamı istiyor gibi , kaşlarını çattı sonra yapmamı istemiyor gibi.

 

"Ulan piç Meriç gel yoksa iş işten geçecek" dışarıya seslenişine yine. Güldüm sonrada ondan uzaklaşıp ellerini bıraktım. İstese benden hemen kurtulabilirdi ama vampirler heyecanlanınca güçlerini gereğinden fazla kullandıkları için bana yanlışlıkla zarar verir diye kıpırdamamıştı. Bu durum onun zayıflığıydı , bunu kendi lehime kullanacağımdan hiç şüphe yok.

 

Yüzüme Melis'e karşı hep takındığı o aşşağlayıcı ifadeyi getirdim , hani ona her basit kız muamelesi yaptığında olan yüzü ve bakışları varya , öyle baktım ona. "Ne sandın ha YAKAR , seni öpeceğimi mi?" sanki dünyanın en basit erkeğine bakıyormuş gibi burnumu kaldırdım. "Senin gibi basit bir erkeği öpmeyi kendime hakaret sayarım , dudaklarım senin dudaklarınla kirlenemez" elimi ensesine koyup işaret parmağımla okşadım. "Piç olduğun için basit hareketler yapman normal , ama seni öpeceğimi asla düşünme" ona zafer gülümsememi sundum. Bana geçmişte söylediği şeyler yüzünden ona bu hakaretleri etmiştim ama o bana hakaret etmese bile ben ona ederdim yine. Öfkeyle baktı bana ama ağzını açamadan sınıf kapısından bir kaç gülme sesi geldi.

 

Dönüp bakınca kapının ağzında durmuş Meriç , Batuhan , Deniz ve Mert'i görmüştük. Meriç ve Batuhan Metehan'a dediklerime kıkırdarken Deniz ve Mert şaşkınlık içindeydi.

 

"O değilde , Hayal öyle bir kapak yaptı ki sana dostum acısını kolay unutamazsın" Batuhan kendi dediğine gülerken Metehan dahada öfkelendi.

 

"O kapağı sana öyle bir sokarım ki acısını ömür boyu unutamazsın Batuhan" sesi ateş gibi tüm ortamı yaktığında Batuhan gülmeyi kesmişti. Ama bu seferde Meriç başlamıştı.

 

"İtiraf edin Melis'in korkmalarını özlüyorsunuz. O Metehan'ın karşısına geçip bu cümleleri kuramazdı. Korkup susardı hemen" Meriç'e tek kaşımı kaldırıp baktım.

 

"Melis yok , korkuda yok" dedim gözlerimi ona dikip.

 

"Bırak beni ukala gitmek istiyorum" Batuhan sesini inceltip Melis'in taklidini yaparken bir yandanda elinin tersini alnına koymuş dramatik bir hava yaratmaya çalışıyordu. Meriç'te ona katılıp Metehan'ın taklidini yaptı.

 

"Bırakmayacağım sakar , istediğin kadar çırpınabilirsin sana kimse yardım etmeyecek" oda sesini kalın olmasına rağmen dahada kalınlaştırmıştı. Meriç birden Batuhan'ı duvara yaslayınca herkesten bir gülme çıktı , ben ve Metehan dışında.

 

"Napıyorsun pislik" dedi Batuhan ultura ince sesiyle. "Bırak gideceğim"

 

Batuhan'ın yüzüne yaklaştı Meriç ellerini iki yanına koydu , Batuhan bir an Meriç onu gerçekten öpecek sanıp korkuyla kaşlarını yapma dercesine kaldırmıştı. "Bırakmam Sakar , ben bencil bir puştum , bırakmam seni , gerekirse ellerimizi önce 404 ile sonra japon ardından amerika , yunan , alman , fransız , Kore , uganda , afrika , belçika , meksika , ispanya yapıştırıcılarıyla yapıştırır yetmedi bağlar , kelepçeler , zımbayla zımbalar yinede bırakmam.... Haaaaaaa beni yanlış anlama sana karşı bir sik hissetmiyorum oyuncak düşgünüyüm ben o yüzden yani , senin bakmadığın zamanlarda senide kesmiyorum. Gece sen uyurken kapının dibine oturup uyurken aldığın nefesleride dinlemiyorum , oyuncak düşgünüyüm sadece." Dedi oda ultura kalın sesiye -Metehan bu kadar kalın sesli değildi- herkesten yine gülme sesleri gelirken tek kaşımı kaldırıp Metehan'a döndüm. Oda Meriç'e parmağıyla kendi boğazını kesiyormuş gibi yapıp 'kafını koparacağım' işareti yapıyordu. Ona baktığımı görünce hemen bana döndü ve yüzüne beceriksizce duygusuz bir ifade yerleştirdi ama en ufak lafımda bozulacak gibiydi ifadesi.

 

"Son dedikleri uydurmaca , kapında falan beklidiğim yok benim. Kendini o kadar değerli görme yani , ne sandın ha seni önemsediğimi falan mı ahmak. Hahaha Meriç'in uydurması işti. DİMİ MERİÇ SADECE UYDURMA" Son kelimeliri dişleri arasından uyarı verircesine söylemişti. Ben aptal değildim , dediği her şey doğruydu Meriç'in. Metehan Melis'e önem veriyordu , ama ondan nefret te ediyordu. Elime koz vermeye devam edin...

 

"Şey evet uydurdum onları ahahaha , yoksa Metehan'ın öyle şeyler yaptığı falan yok"

 

"Neden bana açıklama yapıyorsunuz ki" anlayışlıymış gibi gülümsedim. Numaraydı. "Tabiki şakaydı , böyle bir şeyin gerçekte olması çok ezikçe. Metehan ezik ama bu kadarda ezik olacağını sanmıyorum" Metehan'a döndüm. Yüzü gerildi ve ona yaptığım imayı üzerine alınmadan gözlerime duyguzca baktı.

 

"Öyle bir şey yapsaydım bu eziklik olmazdı iblis , yaptığım şey benim için cennet kadar huzulu olurdu. Ama işin içinde sen olduktan sonra horlamalarını dinlemeye kulağım dayanmaz. Çirkin yüzününe bakmayı gözlerim kaldırmaz" kesinlikle çirkin değildim , bunu asla kabul etmiyordum. Aksine çok güzeldim ve bunu istediğiniz kadar ego olarak algılayın doğruya doğruydu. Ben egoisttim.

 

"O zaman aynalara bakmaya tövbe etmiş olmalısın , şu tipine bak" ikimizde daha sonrasında ağır hakaretlerle birbirimize saydırınca ben Meriç'in yanına oturtulmuştum. Batuhan'da Metehan'ın. Ön sıramızda oturdukları için ders boyu Metehan'ın ayaklarını tekmelemiş ve saçının sadece tek bir telini koparıp onu delirtmiştim. Oda boş durmamış her fırsatta bana kağıt top atmış ve mürekepli kalemlerle ellerimi boyamıştı. Bende onun ensesine VUR BANA yazmıştım koca harflerle , zor olmuştu ama başarmıştım. Tabi yazının yanına çizdiğim çiçekte ona çok yakışmıştı. Bu savaştan Batuhan salağıda nasibini almıştı , onunda o sarı kafasına mürekkepli kalemdeki tüm yeşil boyayı dökmüştüm. Kızsada gıkı çıkmamıştı. Dersin sonlarına doğruda Meriç'in bileğine zorla resim çizmiştim , tel Meriç'le tel Hayal'di bu , bide öküz boynuzlu tel Metehan vardı bize öfkeyle bakıyordu.

 

Yüzme dersi için hepimiz hazırlanıp alt kattaki yüzme salonuna gelmiştik , tabi ben daha öncesinde bahçeden çok iğrenç yılanım Medusa'yı da almayı unutmamıştım. Onu bulmam çok kolay olmuştu , yada onun beni bulması desem daha doğru olurdu. Bahçeye çıkar çıkmaz çalılıkların arasından akıp bacağıma dolanıvermişti. Sonrada hızla yukarılara dolanmaya çalışıp boynuma dolanmayı başarmıştı , beni özlemiş gibiydi ama bu yılanın beni özleyeceğini sanmıyordum. Yılanlar bencil ve sinsi yaratıklardı , hatta kendi yavrularını bile yiyebilecek kadar aç gözlülerdi. Yani kimseye bağlanmazlardı , onlarda duygu diye bir şey yoktu.

 

Medusayla berababer odama çıkıp yüzme dersi için siyah bir mayo ve üzerinede beyaz ince bir elbise giymiştim. Elbise dizimden bir karış aşşağdaydı , kolları yoktu ve yuvarlak yakaydı , o kadar boldu ki çuval hibi olmuştu bana. Beyaz renginden nefret ediyordum...

 

Yüzme dersine henüz hoca gelmediği için herkes kendi kafasına göre ya yüzüyor , ya arkadaşlarıyla sohbet ediyor yada erkekler yarı çıplak kızları uzaktan kesiyordu. Ben yüzme bilmediğim için kenarda oturmuş medusayla uğraşıyordum. Metehan ve salak arkadaşlarıda havuzun birine girmiş sohbet ediyorlardı. Deniz ve Mert anı yaşayacaklarına kıskançlık kırizlerine girmişlerdi , ikiside mal gibi birbirinin kıyafetlerini eleştirip kavga ediyorlardı. İşte aşk bu yüzden boştu , gereksiz şeyleri kafaya taktırdığı için.

 

Bir süre sonra yüzme hocası geldiğinde hepimiz yan yana dizilip ne diyeceğini beklemiştik. Karan hoca uzun ve atletik vücuduyla tüm kızların dikkatini üzerine toplamıştı hemen , giydiği siyah bol tişörtü ve şortuyla sıradan ama farklı duruyordu , siyah saçlarının en önündeki maviye boyanmış bir tutam saç asice anlına düşmüştü. Oldukça yakışıklı ama sert bir görüntüsü vardı. İlk gördüğümde farketmemiştim ama o bana bir yerlerden tanıdık geliyordu. Cidden tandık geliyordu. Açık Mavi gözlerini sanki daha önce görmüş gibi hissetmiştim. gerçi böyle yakışıklıyıda kolay kolay unutmazdım ya ben.

 

"Size öğreteceğim pek bir şey yok , hepiniz yüzme biliyorsunuz ve bilmeseniz bile suyun altında ölecek değilsiniz. O yüzden bu gün sizi iki takıma ayıracağım , su voleybolu için" elindeki not defterine bir şeyler yazan hoca oteriter bakışlarını üzerimizde gezdirdi. "Bana iki tane takım kaptanı lazım , Ceren sen mavilerin takım kaptanı ol" Ceren mi? Kafamı öne eğip hocanın baktığı kızı görünce yüzümde alaylı bir gülüş belirdi. Ceren şu geçenlerde sınıfta bana saldıran kızdı , kızıl saçlı ve yarı çıplak gezen. Metehan'dan uzak durmam için beni tehdit etmişti ama karşılığında onu elektirik manyağı yapmıştım. Yaşlı moruk bir kaç kişinin o elektirik yüzünden hala baygın olduğunu söylemişti , sınıfta bu gün Ceren'i görmeyince onunda baygın olduğunu sanmıştım ama gördüğüm kadarıyla uyanmış , ne güzel!

 

"Kırmızı kafa sen güzellik uykundan ne zaman uyandın" Ceren kafasını eğip beni görünce öfke ve korkuyla yüzü kasıldı. Üzerinde sadece özel bölgesini kapatacak kadar kumaş vardı. Bu kız sırf kendini sergilemek için ölüm uykusundan bile uyanırdı..

 

"Kes sesini iblis" dedi kafasını önüne çevirip bana bakamayarak. Sırıtıp önüme döndüğümde Karan hocanın bana sertçe baktığını görüp bende ona aynı şekil baktım.

 

"Kırmızıların takım kaptanıda Metehan sensin" Metehan sıkılmış gibi kafa salladığında aslında oyunda olmak istemediğini anlamıştım.

 

"Ama hocam ben Metehan'la aynı takımda olmak istiyordum , rakip değil" Ceren dudağını büzüp sızlanınca Allah şahit ya ağzının ortasına bir tane çakmak istedim , hayır eskisi gibi güçlü olsam çakardımda.

 

Karan hoca Ceren'i umursamadan takımları oluşturdu ve havuzun üstüne bir voleybol filesi gerdirdi. İşin garibi beni oyuna sokmamıştı , sanırım vampirler sert oynayacağı için benim zarar görmemi engellemişti.

"Oyuna başlayın , Hakem sende oyuna gerekli gördüğün yerlerde müdahele et" millet oyun oynarken bende kenara geçip Medusayla uğraşıyor bazende oyun oynayanları izliyordum. Bir süre sonra başımda dikilen bir gölge farkettiğimde kafamı kaldırıp kim olduğuna baktım... Karan hocaydı. Sorgularca ona baktığımda boştaki diğerine göre daha küçük olan havuzu işaret etti.

 

"Yürü bakalım" dedi ve cevabımı beklemeden havuza ilerledi. Kucağımda ki medusa hocanın arkasından tıslayıp dişlerini gösterince onuda boynuma doladım. Bende ayaklanıp hocanın peşinden havuza ilerleyince Metehan'ın uzaktan beni izleyip kaşlarını çattığını gördüm. Ona orta parmağımı gösterdiğimde Metehan ondan beklemeyeceğim bir şey yapıp aynı şekil bana orta parmağını gösterdi ve öfkeyle önüne döndü. Sırıttığımda çoktan hocanın yanına varmıştım.

 

"Evet hocam neden beni havuz kenarına çağırdınız , yoksa sizdemi beni havuzda öldürmek istiyorsunuz" sesim alay kokarken bakışlarım oldukça sertti. Karan hoca bir süre yüzüme bakıp kafasını olumsuzca salladı.

 

"Seni boğacak olsam havuza sokmadanda boğabilirdim , seni buraya yüzme öğretmek için çağardım" sıkıntıyla göz devirip yılanımın kafasını okşadım , mavi gözleri bir anlığına boynumdaki yılana kaydı , sonra tekrar gözlerimin içine baktı. "Hazırlan" dedi ve üzerindeki siyah tişörtü ensesinden tutup tek hamlede çıkardı. Gözlerim arsızca onun kaslı göğsünde dolandı sonrada kolundaki dövmeyi gördüm , bu karmaşık bir dövmeydi, dövmede bir kadın vardı , genç ve kısa saçları çene bitimine kadardı , gözlerini yummuştu ve dizinden bir karış ağşşağdaki elbisesinden gözüktüğü kadarıyla bedeni kesik izleriyle doluydu , bazı yerlerde siyahın daha yoğun olduğu kısımlarda morluklar olduğunu anlamıştım , bedeni gibi yüzüde kesik ve morluk izleriyle doluydu ve yanağındaki iki damla göz yaşını görmüştüm. Bu harap haline rağmen dikenli sarmaşıklar sarmıştı bedenini , bazıları saplanmıştı yine ona. Bu dikenleri daha öncede görmüştüm , Karan hocayı ilk gördüğümde kolunun çıplak kısmından dövmedeki dikenler gözüküyordu. Uzun incelemem bittiğinde nedense dövme sinirimi bozmuştu , unutmak istediğimi hatırlatıyordu sanki.

 

 

 

 

"Başta yüzmeyi öğrenmek istemiyordum hoca" elbisemin eteklerini tutup yavaşça yukarı kaldırdım , dizlerim gözüküyordu artık. Gözlerim bir an havuzdaki Metehan'a kaydığında oyunu bırakmış bizi dinlediğini gördüm ve resmen gözlerinden ateş fışkırıyordu. Ona göz kırptım ve tekrar Karan hocaya döndüm. "Ama sizden daha yakışıklı bir eğitmen bulamayacağım için birden canım yüzmek istedi" Karan hoca kaşlarını çattığında onu umursamadım ve eteklerimi biraz daha kaldırdım. Sonrada tam üzerimden tek hamlede çıkaracakken iki eliminde tutulmasıyla olduğum gibi kaldım. Bir elimi tutan Karan hocaydı ve bana öfkeyle bakıyordu , diğerinede hafif kafamı çevirip omuzumun üzerinden bakınca onun Metehan olduğunu gördüm oda diğer elimi tutup bana engel olmuştu. İki adama sorgularca bakınca ikiside bu sefer beni bırakıp birbirlerine ölümcül bakışlar atıyorlardı , eteğimi serbest bırakınca iki tarafıda eğlenerek izlemeye başladım , hadi benim için dövüşün.

 

"Yüzmeyi sonra öğrenirsin" ikiside aynı anda konuşunca gözlerimi devirdim.

 

"Kavga edecek misiniz , çünkü kavga etmeyecekseniz burda durup sizinle uğraşamam yapmam gereken kötülükler var" bu seferde aynı anda ikiside ellerimi bırakınca yine göz devirdim. Birbirlerine uyarıcı bakışlar atarken ikiside arkasını döndü ve farklı yönlere ilerlemeye başladılar.

 

Ne kadar kuru oldu böyle , kavgasız aksiyonsuz. "Sıkıcı kas yığınları" havuzdan uzaklaşmak için adım atarken aynı zamandada söyleniyordum "madem kavga etmeyeceksiniz ne demeye ekşın yapıyors... AAAAAAAAAAA" işte beklenen o sakarlık anı... Söylenirken ayağım kaymıştı ve daha ne olduğunu anlamadan medusayla ikimiz birden suyun içini boylamıştık. İşin kötü yanı bu yılan boğulmamak için beni bırakıp yüzeye kıvrak hareketlerle çıkmıştı , iğrenç yılan , çırpınarak yüzeye zorla çıktığımda Metehan'ın "elbiseside vücuduna yapışacak şimdi , acaba orda mı kalsa" dediğini duymuş ve sonra tekrar dibi boylamıştım. Yine yüzeye çıktığımda bu seferde Karan hocanın "bırakalım kendi çıkmayı öğrensin , eski zamanlarda çocuklara böyle yüzme öğretirlermiş" tekrar dibe battığımda burnuma ve ağzıma sular dolmuştu. Güç bela zorla yine yüzeye çıktığımda ağzımdaki suyu ökürüp sinirle Metehan'la Karan'a bağırmıştım. "Şurdan kurtulayım ilk iş bu okulu satın alıp sizide kovacağım" yine bir öksürük krizine girerken bana alayla güldüklerini gördüm. Suya battım tekrar çıktım. "Bok gibi para var bende" suya tekrar battığımda Medusa'nın bana doğru yüzdüğünü gördüm. Suyun içinde etrafımda bir tur yüzen yılan sanki bana nefes aşılamış gibi ciğerlerim nefesle dolmuştu , tehlikeyle gülümserken çırpınarak yine yüzeye çıktım , Medusa nasıl yaptı bilmiyorum ama tam tükeneceğim anda bana nefes vermişti.

Yüzeyde derin soluklar alırken gözlerime Selim hoca takıldı. Onun yüzme salonunda ne işi vardı. Selim hoca bizim resim hocamızdı ve ultra yakışıklı biriydi. Hatta bundan öncesinde ayaklarım tutmadığı gün beni kucağına alıp yardım bile etmeye kalkmıştı enayi , ama Metehan ona izin vermemişti tabi.

 

Yeşil gözleri hayretle bana odaklanırken suya battım , tekrar çıktım. Kollarımda derman kalmamıştı artık. "Aman Allah'ım Melis ölüyorsun" nazik tavrından ödün vermeden şaşkınca bana bakıyordu.

 

"Baktım hava çok iyi , bu gün ölmeliyim dedim Selim hocacığım" şu an için Tatlış kız versiyonu çizmek suda yüzmek kadar zordu. Alaylı ifademi yakalayan Selim hoca ben dibe yine batmadan önce üzerindeki ceketi çıkarıyordu. Ve Karan'la Metehan'ın öfkesinide okumuştum. Tekrar yüzeye çıkacak gücü kendimde bulamadığım için dibe çöktüm yavaşça , Medusa etrafımda dönüp bir kez daha içimi oksijenle doldursada bu yaptığına ne kadar devam edebilir bilmiyordum. Yılan sanki delirmiş gibi yüzeye çıkıp inerken gözlerim yavaşça kapandı. Hayır şu anda ölemezdim , daha başlamamıştım bile planlara.

 

Gitmeye niyetim yoktu , şu an olamazdı. Gözlerimi hışımla açtığımda irislerimden alev alev ateş çıktığını biliyordum , evet gerçek ateşti bu. Bana doğru yüzen üç adamı gördüğümde etrafıma bir kalkanın yerleştiğini hissettim , Karan , Selim hoca ve Metehan duraksadığında ellerimi görünmez kalkana değdirdim ve hepsi suyun altında büyük bir güçle savrulup havuz dışına büyük bir daygayla beraber uçtu. Medusa kalkanımın içinde yüzerken ellerimi birleştirip öne uzattım ve elleeimi yavaşça açarak havuzda ki suyu ikiye yardım. Ellerim açıldıkça havuzki suda ikiye bölünmüştü , kendime yaptığım özel yolumu emin adımlarla yürüken Medusada hemen arkamdan geliyordu. Havuz merdiveninden çıkarken çoktan ayaklanmış üç adama baktım , diğer herkes gibi bana bakıyorlardı. Islak elbisem vücuduma yapıştığı içi her yerim görünüyordu. Umursamadım ve herkese tehlikeyle baktım.

 

"Efendiniz geldi , diz çökün" dudaklarım keyifle kıvrılırken hepsi bana korkuyla bakıyordu ve sudan çıkmayı bile akıl edememişlerdi.

 

"İblis , demek güçlerin bir süreliğine geldi ha" konuşan Metehan'a gözlerimi çevirdiğimde bana sanki asıl şimdi gerçek düşmanıymışım gibi bakıyordu.

 

"Bilirsin YAKAR kısa zamanlarda çok canlar yakarım ben" iki düşman birbirimize dehşet bakışlar atarken elimin tekini havaya kaldırdım , gözleri elime dönen vampir ne yapacağımı merakla bekledi ve tahmin ettiği gibi ona saldırmadım , sevdiklerine saldırdim... havuza odaklanıp gözlerimi yumduğumda parmaklarımın arasından geçen sıcaklığı hissettim ve gülümsedim. Havuz birden fokurdamaya başlarken içindeki vampirer -ki Batuhan , Mert ve Deniz'de oradaydı- bağırışmaya başladılar. Hepsi sudan uzaklaşmaya çalışırken havuzdan çıkamıyorlardı da ayrıca , çünkü görünmez kalkanım buna izin vermiyordu. Hepsi fokurdayan suda bağırışırken bunun normal bir sıcak su olmadığını hepsi biliyordu , vampirlerin canını yakan kaynar bir suydu bu. Özel ve sihirli bir büyünün sonucuydu.

 

"Kes şunu iblis kes artık" Metehan öfkeyle bağırıp üzerime yürüyünce görünmez kalkanım bana gelmesine için vermesi ve onu engelledi. "Dur , ölümün elimden olmasın" durmadım.

 

Bir süre daha çeresizce didindi Metehan karşımda havuzn kalkanını parçalamaya çalıştı yapamadı , arkadaşlarının çığlıklarını dinledi sadece, bundan büyük zevk aldım. Sonrada karşıma geçti , eğik kafasını kararlılıkla kaldırdı. "Ben gidince seni üzemesine izin verme Sakar" mide bulandırıcı bir ışıkla baktı gözlerime , özlemin ışığıyla... Sakar yok demedim. "arkadaşlarım için gidiyorum , senin için döneceğim" ne dediğini anlayamasamda umursamadım. Ne yaparsa yapsın , Sakar yok , Hayal var Sakar'ı üzdüler.

 

Tek elini kalbinin üzerine koyan vampir kızıl gözlerini yumdu ve 1 dakikaya yakın öyle kaldı. Bedeninin etrafında hissettiğim karanlık bir aura dönmeye başladığında tek kaşımı kaldırdım ve o gözlerini açtı.

Zift rengi kara gözlerini sundu bana. İki kaşımı kaldırdım ve daha ne olduğunu anlamadan inanılmaz bir acı sardı bedenimi , bu acı karanlığa alışan gözlerin birden güneş ışığına maruz kaldığındaki gibi yakıcıydı. Gözlerimi yumup sihir yapmayı mecburi bıraktım ve içimin bazı yerlerinin ışıklarla dolduğunu hissettim. Gözlerimi nefes nefese açtığımda etrafımdaki herkesin bana korkuyla baktığını görüp yukundum ve gözlerimi kaçırıp Metehan'a baktım. Oda baan bakıyordu ama hiçte dost canlısı değil , sanki eğleniyormuş gibi muzur bakışları vardı.

 

Etraftaki herkes kalkanın etkisinden kurtulduğu için kaçışırken , sadece ikimiz bu kaosun ortasında kalmış gözlerimizi ayırmadan öylece duruyorduk. Gözlerim onun kara gözlerini tararken ona bir adım attım ve daha dikkatli baktım. Zihnim bariz bir gerçeğin çanlarını çalarken bakışlarıma korku bulaştı. Oysa o bana tehlikeyle bakıyordu. Yutkundum ve bir adım geri çekildim. Keskin bakışları vücudumu tararken arsızca beni süzdü , ıslak bendenime yapışan elbiseyi beceriksizce çekip bırakırken yapışan yerleri bedenimden elimden geldiğince ayırmıştım. Bana doğru sert ama kendinden emin güçlü adımlarla yürüyen adam nefesimin sıklaşmasını sağladı. Uzanıp elimi avucun aldığında dudaklarıyla yavaşçça elimin üstüne bir öpücük kondurdu , öperken bile gözleri üzerimdeydi ve kalbim sıkışıp geberebiliridm her an.

 

Elimi bırakmadan gözlerime bakmaya devam etti , baş parmağı elimin üstünü okşarken içim titremişti , korkuyordum.

 

"Merhaba Melis" adımın dudaklarından çıkışı bile tüylerimi diken diken etmişti.

 

Yutkundum. "Merhaba Ali" zehirli kelimeler ağzımdan akarken gözlerimi yumdum. Avucumdaki elimi hafifçe sıkıp beni yavaşça kendine çekti ali ve simsiyah gözeri irislerimi inceledi tehlikeli bir yavaşlıkta.

 

"Sana yaşarsan bana bir şey hatırlatmanı istemiştim Melis hatırlıyor musun?" Gözlerim korkuyla irileşti. Siktir... ölmezsem 'kanımında benimde tadıma bakacağını söylemişti'

 

"Hayır" diye yalan söyledim. Bana yaramaz bir çocuğa bakıyormuş gibi baktı.

 

 

"Ne güzel , buraya hatırlatmak için gelmiştim zaten" elimi yine öptü ve gözleri önce boynuma sonra dudaklarıma kaydı. "Unutmaman içim göstererek hatırlatacağım bu sefer" s*ktir , s*ktir , siktir , siktiir...

 

 

Ve iç sesim bağırdı geçmişten bir anı gibi merak etme onuda yapacak.

 

 

 

Bölüm : 01.11.2024 21:51 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...