Yeni Üyelik
27.
Bölüm

27. Keşke Kirli Kalsaydım

@hayal_crtk

İnstagram: hayal_crtk

 

 

5 YIL ÖNCE

 

Çıplak ayaklarımı pütürlü zeminde sürtüyorum , keskin çıkıntılar ayak tabanıma kanlı yaralar bıraksada aldırmıyorum artık , hatta acı çekmek hoşuma gitmeye başlıyor. Uzamış tırnaklarıma kir dolmuş ve her tırnak göze kötü gelen kırıklarla dolu...

Bir an tırnaklarımın ruhumdan daha temiz olduğunu düşünüyorum , kanlı parmaklarımın su kadar arındırıcı olduğunu hissediyorum. Eski , yayları çıkmış yatak her hareketimde gıcırdıyor ve kulağa duymak istemediğim sesler doluyor , bu seste güzel geliyor o an , sevmediğim ne varsa hepsi güzel geliyor anlamsızca , beton zemine çatlak lavabo mermerinden damlayan su sesi bile güzel geliyor , cızırdayarak yanıp yanıp sönen sarı ampulüm bile çok güzel , odadaki o küçücük boyumun yetişmediği yükseklikteki kirli camım güzel , camın arkasındaki sağlam parmaklıklar güzel , yatağımın başlığı güzel , başlığa bağlı kelepçeler... Hayır onlar güzel değil... Başka bir şey , odadaki minik pis tuvaletim güzel , keşke banyomda olsaydı ama olsun en azından arada duş alabiliyorum.

 

Oturmaktan sıkılıp ayağa kalkıyorum ve odada bir tur atıyorum , ince kıyafetlerim yeterince ısınmama izin vermiyor , üşüsemde tek yaptığım beklemek , illa biri gelecek... Hayır ne olur gelmesin... saatten habersiz olsamda minik camımdan havanın kararmaya başladığını görüyorum , havada yağmur kokusu var.

 

Tak tak tak

 

Duyduğum sesle yerime mıhlanıyorum , bir an panik duygusuyla yatağıma koşuyorum ve bacaklarımı birbirine yapıştırıp düzgünce oturuyorum. O geldiğinde böyle olmamı seviyor çünkü... Eğer beni ayakta görürse cezalandırabilir. Çelik kapımın üç farklı kilidi açılıyor ve tahmin ettiğim kişi içeri giriyor , hep elinde tuttuğu ahşap sopası bir oklava kadar ince ve sağlam , boyu üç karış kadar , dışına özenle sürülmüş vernik sopayı parlatıyor ve ömrünü uzatıyor , içeri giriyor ve kapıyı sadece kapatıyor , kilitlemiyor çünkü kaçamayacağımı biliyor. Yatakta düzgünce oturmamdan memnun bir şekilde hafifce gülümsüyor ve ayak uçlarıma kadar geliyor , kafam yerde ne yapacağını bekliyorum , bu kadar yakındayken yüzüne bakmamdan nefret eder , yerdeki her çıkıntıyı sayıyorum o beni incelerken , sonra beklediğim hareketlerden birini yapıyor ve siyah sopasını çenemin altına koyup yüzümü kaldırıyor , artık ona bakmak için iznim var , eğilip dağınık saçlarımı inceliyor ve kir içinde kalmış yüzüme ruhsuz bakışlar atıyor , kirli olmamı sevmediğini biliyorum.

 

"Ayağa kalk" emriyle sanki programlanmış gibi ayağa kalkıyorum ve gözlerinde ki parıltıdan memnuniyetini görüyorum , "düş önüme" diyip sopasıyla kapıyı işaret ediyor , önden ilerleyip dışarı çıkıyorum ve ne diyeceğini bilsemde emrini bekliyorum. "Devam et" diyor ve sopasıyla belimden itiyor , dediğini yapıp soğuk parkeli zeminde ilerliyorum , benim kaldığım yer dışında her yer çok temiz. Odasının önünde durduğumuzda nefret ettiğim o cümleyi kurmasını bekliyorum. "Tek kat kıyafetlerini çıkar" dudaklarım ağlamak istemenin verdiği zorlamayla titriyor , işte tam burda hep ikleme düşüyorum. Sopasıyla karnımı dürtüyor "tekrar söyletme" diyor her seferinde dediği gibi , bu sefer dediğini yapıp ince şortumu ve tişörtümü çıkarıyorum , kollarım bedenimi istemsiz örtüyor , odasına girmeden önce oda ayakkabılarını çıkarıyor , içeri geçip bana iki galoş uzatıyor eline temas etmeden galoşları alıp ayağıma geçiriyorum , her galoş giydiğim ayağı zemine basmak yerine odasına basmayı unutmuyorum , odasında öylece ayakta kalıyorum elime bir poşet veriyor , ne demek istediğimi biliyorum çıkardığım kıyafetleri poşete koyup göğsüme bastırıyorum , sadece iç çamaşırıyla kalmanın verdiği utanç çok kötü ama alışıyorum. Banyosuna gidip kapıyı açıyor "içeri gel" diyor , hiç bir şeye temas etmeden banyoya giriyorum ve elimdekileri çamaşır makinesinin açık kapağından içeri koyuyorum , yanlız kıyafetlerim makinenin dışına asla temas etmiyor , makineden uzaklaşıp onu izliyorum , makinenin içine üç ölçek toz atıyor , kapağı örtüp makinenin asıl deterjan bölümünü açıp bu seferde çamaşır suyu koyuyor (çokrak) , bu yaptığı onun için çok normal. Makineyi çalıştırıp bana küveti işaret ediyor , sessizce oraya gidip içine giriyorum ve galoşları çıkarıp çöpe atıyorum, canımı yakacak kadar sıcak olan suyu açıp içini köpükle dolduruyor. "Lif orda , kendini yıka" ben vücudumu yıkarken oda saçlarımı yıkıyor , her hareketi saç köklerimi acıtıyor , kirli saç diplerimi eldivenli elleriyle resmen kazıyor. Tarakla taradağı saçlarım canımı çok yakıyor , susuyorum yinede. İşi bitince küveti boşaltıyorum oda eline aldığı duş başlığıyla beni duruluyor , küvetten çıkınca kendimi dahada savunmasız hissediyorum , neyse ki bana bir bornoz veriyor , onu üzerime geçirip hemen ipini bağlıyorum , elinde bir tırnak makasıyla geliyor bu seferde tüm tırnaklarımı tek tek kesiyor yeni eldiven taktığı eliyle , öyle dipten kesiyor ki kanıyor tırnaklarım , hele ayak tırnaklarımda kanamayan yer yok , neyse ki ayaklarımın kanını temizliyor , kan hemen duruyor zaten. Ellerimde pislik kalmayana kadar uğraşıyor , sonra ellerimi özel bir sabunla yıkıyorum , saçlarımı kurutuyor , sanki bir bebekmişim gibi benle ilgileniyor , eldiven takmıyor artık , odadan çıkıyor ve elinde temiz kıyafetlerle tekrar giriyor. "Eskileri çöpe at" diyor ve çıkıyor , bana beş dakka verdiğini bildiğim için hızlıca iç çamaşırlarımı değiştiriyorum eskileri çöpe atıyorum, üstüme verdiği elbiseyi geçiriyorum

 

 

 

Elbisenin modeli beyaz gömleğin üzerine sıfır kol siyah mini elbise giymiş gibi efekt versede aslında gömlek ve elbise birleşik , saçlarım düz bir şekilde omuzlarımdan aşşağı salınıyor , hiç bir şekilde düzensiz bir yerim yok her şey o kadar düzgün ki , peki ruhum... o neden parçalanmış halde. İşim bitsede dışarı çıkmıyorum , hala bir dakikam var , zaman benim için altın gibi , keşke bana 5 dakika yerine sonsuz dakika verseydi ben ölene kadar burda kalmaya hazırım. Lakin istediğim olmuyor ve bir dakika sonra kapı çalmadan açılıyor. Hazır halimi görünce memnuniyetle beni elimden tutup odasına çekiyor , artık eldiven takmıyor bana dokunurken. Keşke kirli kalsaydım , hep kirli kalsaydım... Diğer elinde sopası , ucunun ıslak olduğunu görüyorum az önce bana değen yerleri yıkamış olmalı. "Yatağa otur" diyor sakince. Dediğini yapıyorum ama artık korkum normal seviyelerin üzerinde. "Bu günkü hatan neydi?" diyor. Hatam yoktu , her dediğini yaptım , hatam yoktu. Dolabını karıştırırken yere bakıyorum yüzüne bakmam yatağa oturduğum anda tekrar yasaklandı.

 

"Siz daha iyi bilirsiniz" diyorum , evet gücün onda olması onu bana karşı bir nebze olsun törpülüyor.

 

"Hatan neydi?" Diyor tekrar , hatam olsun olmasın , benim hep hatam var...

 

"Siz bilirsiniz efendim" diyorum , halbuki saygı duyulacak biri değil , yaşı benden biraz büyük.

 

Dolaptan aldığı eşyalarla tekrar yanıma geliyor , elindekileri yatağa bırakıp sopasıyla yüzümü kaldırıyor , ona bakma iznim var artık. "Hatan yeterince itaatkar olmamak" hep olduğu gibi bir bahanesi var , ceza için hep bahanesi olur.

 

"Evet efendim... haklısınız" diyorum , duygusuzca bakıyor bana , yanlız artık temiz olmamın onda uyandırdığı başka duygularda var.

 

"Cezan ne olsun?"

 

"Siz bilirsiniz"

 

"Ellerini uzat" diyor bana , vücudumu bir titreme sarıyor , şu an itaatsizlik yapamam. İki elimide uzatıyorum. Koca elleri benim minik ellerimi tutup birleştiriyor , iki bileğimede bir kelepçe geçiriliyor. Vücudumu korkunç bir titreme sarıyor , dudaklarım titriyor , gözlerim dolmuş ve ağlamak üzereyim. Minik bedenimi hiç zorlanmadan kaldırıp yatak başlığına yaslayacak kadar ileri taşıyor , ellerimi kelepçelerinden tutup yatak başlığında ki hep kullandığı o kancaya geçiriyor. "Cezadan kurtulmak için ne yapman gerektiğini biliyorsun değil mi?" diyor yüzüme eğilip. Dayanamayıp ağlamaya başlıyorum , istediği şeyi yapamam. "Adımı söyle ve artık acıların son bulsun" samimi olmaya çalışsada samimi değil.

 

Kafamı olumsuzca sallıyorum ve ilk darbeyi o zaman alıyorum , elindeki sopayı koluma indiriyor. Dudaklarımı bastırıyorum , bağırırsam öfkelenebilir. "Cezan başladı , adımı söyle ve son bulsun"

 

"Olmaz" diyorum ağlayarak , kolum hala acıyor ancak yeni bir darbe gecikmiyor sopa bu seferde karnıma iniyor. Gücü canımı öyle yakıyor ki , nefessiz kalıyorum o an. Hep yaptığı gibi acımasızca bakıyor bana , duygusuz yüzü korkutuyor beni.

 

"Bu gün sen bir çocuksun ve bende senin eğitmenin" ben zaten çocuktum , yasalar bana büyüdün dememişdi ki zaten. Acımasızca dolabına gidiyor ve bir sürü alet getiriyor. "Bazı eğitmenler konuşarak bir şeyleri çözeceklerini sanırlar ama aslında hiç bir şeyi çözemezler , gerçek eğitmenler ise uygulamayla çözüme ulaşır , bu günün konusu acı" eline aldığı minicik bıçağa bakıyor , tırnak çakısı kadar boyu "sana acıyı öğreteceğim..."

 

O gün o odada attığım çığıklara belki tüm Dünya ağlardı , ama Dünya gelse benim çığlıklarımı bastıramazdı. İşin en kötü yanı ben o çığlıkları hemen hemen her gün atıyordum. Orda neler oldu belki çoğunuz tahmin ediyor ama kimse tam olarak gerçeği bilmiyor , benim dışımda...

 

O kadar kötü bir durumdayım ki her seferinde olduğu gibi bana bakan adamın saçlarına takılıyor gözlerim , yarısı siyah yarısı kan kırmızı saçları hafif şekil almış , gözlerim kapanmama savaşı veriyor ve hep olduğu gibi kaybediyorum , lakin son kez gözlerine bakabiliyorum , ne garip gözleri var onun , saçları gibi.... Ve yine hep olduğu gibi dediğini yapıyor , o gün bana acıyı öğretiyor.

 

 

 

♀️♂️♀️♂️♀️♂️♀️♂️♀️

 

 

 

Yine yataktayım ve yine bir şeyler benim hareketlerimi kısıtlamış , ufak bir ter damlası boynumdan enseme iniyor ve gerisinde ölümün soğukluğunu bırakıyor , titremek istiyorum ama vücudum kaskatı , tek yapabildiğim düşünmeye çalışmak. Bileklerimi saran ipler ben çekiştirdikçe canımı dahada yakıyor ama umrumda değil , umrumda olan tek şey hemen burdan kurtulmak sadece yanlız kalmak istiyorum. Ben artık ben olmamak istiyorum... Çok değil az istiyorum , mutlu olmak değil yarasız olmak istiyorum , gülmeyi değil çığlık atmamayı istiyorum...

 

Gözlerim bir süre hemen üstümde ki adamda oyalandı , parmakları açıkta kalan karnımı hafifçe sıktı , gözleri şeytani bir ışıkla parlayıp söndü hedefi dudaklarımdı , eğleniyordu değil mi? Oyuncağıyla oynarken eğleniyordu... Saçlarımın arasında ki diğer eli uzun tutamlarımı yumruğuna doladı ve kafamı hareket edemeyeceğim şekilde sabitledi. Harelerimden tek tek yaşlar süzüldü , güven ne çabuk kırılan şeydi öyle , benim güvensiz kalbim güvenmeyi istemiş ve daha güveni tadamadan tekrar ihanete uğramıştı.

 

"Lütfen Ali , bana bunu yapma" dedim zar zor konuşarak. Sanki her hareketim dünyanın yönünü değiştiriyormuş gibi dikkatle izledi beni Ali. Bu bakışlarına kondurduğum tek duygu duygusuzluktu.

 

"Hayır güzelim ben daha hiç bir şey yapmadım" dedi "işim bitince bana teşekkür edeceksin" bu cümleden sonra dudakları ruhsuzca kıvrıldı. İşin garibi de hepsi bana bunun için teşekkür edeceğimi söylemişti ama ben hiç birine teşekkür etmemiştim... -Yaşayanlara teşekkür edilir-

 

Ruhumu kaplayan sıkıntı dahada büyüdü ve önü alınamaz şekilde bedenimi sardı , yıkılmıştım evet.. benim sonumdu bu olan son olay "ben bu hayatta gerçekten kimseye teşekkür etmedim Yakar" söylediklerime aldırmadı bile , yavaşça boynuma eğilip soğuk bir öpücük kondurdu. Kafamı oynatamadım bile saçlarımda ki eli yüzünden. Yanaklarım dahada ıslandı , tiksiniyordum yine kendimden. Dudaklarını boynumdan çekip gözlerimden akan yaşlara baktı.

 

 

"Hadi ama" dedi alayla "o kadar mı kötü öptüm"

 

 

"Yalvarırım bırak gideyim" dedim gözlerine umutla bakarak.

 

 

 

"Canını yakmadan olmaz" acımasızca baktı gözlerime sonrada tekrar boynuma yöneldi , soğuk öpücüklerini kondurdu ve elleri bedenimde yavaşca dolandı. Beni sormayın ben bir korkağım ve bir korkağa yakışır şekilde sadece ağladım , hayatta en iyi yaptığım şeylerden biride korkmaktı ve güçsüzlüğümü dahada güne çıkarıyordum.

 

 

"Senden sadece tek bir şey istiyorum" ağlamalarımın arasında zar zor konuşabilmiştim. Beni umursamayan Ali işine devam ediyordu , öfkeyle bağırdım bu sefer "beni dinle adi herif!" Bu sefer sıkılmış bir şekilde kafasını kaldıran Ali öfkeyle baktı bana.

 

 

"Ne istiyorsun?"

 

 

"Kulağını getir" diyip ona doğru yaklaşmaya çalıştım. Ona yaklaşamadığımı görünce beni omuzumdan itip yine yatağa yatırdı.

 

"Bizi kimse duyamaz" umursamazlığı öfkemi dahada arttırdı.

 

"Yaklaş ve duyduklarından sonra bana teşekkür et , istediğim şey hoşuna gidecek" şu an kesinlikle cesur değil korkaktım. Bu halimi görünce dahada alaylı bir hal aldı yüzü ve yavaşça eğilip kulağını dudaklarıma yaklaştırdı.

 

 

"Çabuk söylesen iyi edersin zaman kazanmaya çalışma boşa" diye mırıldandı.

 

 

Derin bir nefes alıp dudaklarımı yaladım ve kulağına doğru şu sözleri fısıldadım. "Sadece... Sana acıyı öğreteceğimi söyleyecektim" ve ağzımdan minik bir ışık çıktı , mavi bir ışık... Havada süzüldü ve doğruca Ali'nin kulağından içeri girdi ve oda bir anda benim değil onun acı dolu sesiyle doldu. Ali YAKAR acıyla kafasını tutup gırtlaktan gelen bir sesle inledi ve yanıma düştü.

"Boşuna bağırma seni kimse duyamaz" dedim ve kafamı yastığıma bastırıp hüngür hüngür ağladım. Ben ağladıkca acı çeken Ali kahkaha atmaya başladı , aynı zamanda acısının yoğunluğundan inliyordu da. Daha fazla zaman kaybetmeden iplerimden kurtulmak için gözlerimi onlara diktim , bir kez yaptıysam yine yapabilirdim.

 

"yanın" dedim iplere bakarak ama bişi olmadı , tekrar odaklandım ve gözlerimi dahada diktim iplere "yanın" ama yine bişi olmadı ve bu duruma Ali dahada güldü.

 

"Vasatın teksin , hep öyle oldun" dedi , o an gerçekliğin verdiği öfke öyle bir canımı yaktı ki , hep kaybeden taraf olmak ruhumu sıktı. Biliyorum hep acı çektim ve güçsüzlüğüm buna hep izin verdi , elimden hiç bir şey gelmezdi ve bu hep böyle oldu , her zaman benden güçlülerin arasında kaldım ve savaşmak yerine yenilgimi ilk kabul eden ben oldum evet eziğin tekiyim , vasatım ben , aynı zamanda da kötüyüm ben , Melis bir araftı ve ben Melis'te beni koruyacak ne varsa hepsini baskılamıştım , beni ezik düşürecek yönlerim o yüzden ağırdı hep. Lakin bu arafta olduğum gerçeğini değiştirmiyordu. İplere keskin bakışlar atarak içimdeki tüm alevin o iplerde olduğunu düşledim ve "yan!" Diye emir verdim. Bileklerimi saran iplerin üstünde birden alevler belirdi ve tüm ip saniyeler içinde yandı ve koptu. Lakin sadece ipler değil bir anda yatak başlığıda yanmaya başladı , gülümseyerek yataktan kalkıp hala acı çeken Ali'ye baktım ve bana bakan vampire göz kırpıp odadan çıkıp gittim.

Gitmeden öncede "iyi eğlenceler" demeyi unutmamıştım tabi , yatağın saniyeler içinde alevlere teslim olmasıda cabası. Hızlıca kolidoru geçip alt kata inmiştim , masanın üstünden arabamın anahtarını alıp doğruca dışarı çıktım ve garajdaki arabama atlayıp gazı kökledim , evden çıktığımda yollarda sadece yanlız kalabileceğim bir yer arıyordum. Gözlerim hala kendi kendine doluyordu , ağlamam gerekiyordu ama olmuyordu , birden yanımda bir şeyin kıpırdadığını görünce tedirginlikle oraya baktım , Medusa'ydı. Medusa yavaşça üzerime çıkıp boynuma dolandı ve kafasını bana sürttü. Aklıma Medusa'ya yaptığım haksızlıklar geldi , onu kafese bile kapatmıştım , oysa o beni sadece korumak istiyordu.

 

"Üzgünüm Medusa , affet beni... Gerçek yılanı görememişim" iç sesimin o an bana görmek istemedin diye haykırdı. Biz insanlar değişik yaratıklardık , birilerine güvenme isteğimiz olurdu hep ama yaratandan başka kimseye güvenmememiz gerektiğini unuturduk. İşte bu yüzden hayatımızdan bir şeyler kaybediyorduk. Düşünsenize büyük riskler alıp birine güvenmek istiyor ve onunla evlilik yoluna giriyoruz aylarımız yada yıllarımız onunla geçiyordu lakin o güvenimizi yerle bir edip bizi yüz üstü bırakabiliyordu , yada bizi öyle bir soğutuyorlardı ki kendilerinden tiksindiriyorlardı. Bir adama güvenip anlaşma yaptığınızı düşünün işin sonunda anlaşmada aldatılabiliyordunuz , yada bir kadına güvenip her şeyinizi veriyorsunuz sonra o kadın her şeyi alıp çekip gidiyor. Güvendiğiniz adam size değil sadece ailesine güveniyordur. Ama her şeye rağmen gerçek kaybeden sevdiğini değil başkasına dinleyendir , kukla olmak size yakışır , seven kendi kararını alır.

 

 

Yollar bana Medusa'nın kıvrımlı vücudunu hatırlattı , uzun ve pürüzsüzdü , hızı dahada kökledim istemsiz , o an yanımda bir karartı farkettim kafamı çevirip anlık baktığımda bunun Ali olduğunu farkettim , motorla bana yetişmişti. Çok öfkeli duruyordu ve bana eliyle sağa çekmemi işaret ediyordu. Hızı dahada kökleyip yola odaklandım. Oda hızını arttırıp yanıma ulaştı , motorla yanıma iyice yaklaşıp camı tıklattı arabamı hafif yana kaydırıp dahada hızladım , oda bana inat arabama yaklaştı bende dahada yana kaydım. En son o kadar sinirlendim ki kafamı ona çevirip öfkeyle bağırdım. "Defol git YAKAR!!!" oysa o bana bakmak yerine gözlerini ayırıp tam karşıya bakıyordu , hışımla önüme döndüğümde karşıma çıkan geyiği görmemle ona çarpmamak için direksiyonu ani bir reflexle hemen sağa kırdım ve demir barikatı parçalayıp ormanlık alana daldım. Araba süratle uçtu ve en son koca bir ağaca tabiri caizse bodoslama daldı.

 

 

 

 

 

Gözlerim çarpmanın şiddetiyle tamamen karanlığa gömüldü , vücudum bambaşka bir boyuttaymışım gibi hissizleşti ve acı içinde gözlerimi açtım. Derin bir soluk aldığımda hissettiğim keskin acıyla inledim ve gözlerim karnıma kaydı. Ah s*ktir.... Bu seferde ölmezsem asla ölmem artık çünkü karnımın ortasından çıkan koca demir parçası hiç estetik durmuyordu. Hava yastığımı bile delmiş sanırım , ucunun sırtımdan çıktığına eminim , her neyse en azından biraz kafa dinleyebilirim artık , ah sanırım altıma işedim , yada bacaklarımı ıslatan karnımdan akan kan , her neyse altıma işememişim en azından , rezil olmam ambulans görevlilerine. Keşke göbeği kapalı bişi giyseydim çünkü karnımdan çıkmış koca bir demir görmek midemi bulandırdı , aslında bulanacak bir midem var mı artık onu bile bilmiyorum , en azından artık rahat rahat oturabilirim burda.

 

"Sakar , iyi misin?" Kafamı zar zor cama çevirdiğimde Ali'yi gördüm , kapıyı tutup yerinden söktü ve yana attı. "Sakar beni duyuyorsun dimi"

 

"Defol Ali bu halde bile beni Metehan taklidi yaparak kandırmaya çalışma , ayrıca ben gayet iyiyim asıl senin kan kokusunu alınca halini merak ediyorum"

Dediğimle yüzünü buruşturdu ve bir anda burnu havayı koklayınca bir gerçeği fark etti , gözleri bir anda kızıla döndü sonrada , aptal vampir kan kokusunu bile yeni almıştı.

 

"Ahmak Sakar , neden hatırlattın belamısın sen , lanet kadın"

 

 

"Git adam gibi beni ölüme bırak , Metehan taklidi yapma" dedim ve kafamı koltuğa yaslayıp gözlerimi yumdum.

 

 

 

 

"Seni ölüme bırakacak kim , sen sadece benimsin Sakar , ölüm gelse ölümü alır seni alamaz" dedi ve bir anda keskin bir acı duydum , koca bir çığlık kopardım ve ellerim karnıma gitti koca demiri karnımdan çekip almıştı , canım öyle yanıyordu ki , karnımdan akan kan dahada hızlanmıştı , işte o an Ali hiç beklemeden canımın yanmasını umursamadan beni tuttuğu gibi kucağına aldı ve çimlere yatırdı. "Ah sakarım" dedi "bunu yapacağımı biliyordum ama böyle bir anda yapacağımı bilmiyordum" dedi ve hayatının hatasını yaptı , yada yapmaması gereken bir şeyi , ah sadece yaptı işte...

 

 

 

 

 

 

Metehan YAKAR beni dudaklarımdan öptü...

 

 

Loading...
0%