Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Korkuyorsun

@hayal_crtk


Sabır taş gibidir zorladıkça çatlar...


İşte hayat böyle bir yerdi güçlü güçsüzü ezerdi ve kimsede dönüp bakmazdı belkide güçlüden korkarlardı. Kimse bilmezdi ki ezilen güçlüden değil kimsenin ona dönüp bakmamasından korkardı , yalnızlıktan ve belkide yaşamaktan...

"Gözlerin" azımdan sadece tek bir kelime çıkmış başka kelimelere gücüm kalmamıştı. Mete'nin gözleri gözlerimden ayrılıp boynuma kaydı

"Kolyen...Kaybetmemeni tavsiye ederim" dedi gözleri tekrar gözlerime çıkınca renginin yeşil olduğunu gördüm acaba benmi yanılmıştım.

Yutkundum az önceki cesaretim şimdi yoktu içimdeki şeytan, çığlıklarını susturmuş beni güçsüzlüğümle yalnız bırakmışlardı.

Metehan'ın beni geriye itmesiyle iki adım geriledim "git" üç harf çok koymuştu ama bana arkamı dönüp zaten açık olan kapıdan kolidora çıktım. Ardımdan kapıyı çarpmayıda unutmamıştım tabi , kolidorda bir çok öğrenci vardı ve tabi hepsi az önce metehan'ın odasımdan çıktığım için bana meraklı gözlerle bakıyorlardı. Takmayıp kendi odama yürümeye başladım yatakhanenin kolidoru niye bu saatte bu kadar kalabalık ki en sonunda kendi odamı bulup tam girecekken kapının açılmadığını farkettim ah anahtarım kayıptı nasıl unuturum

"Hey yeni kız" sesin sahibine döndüm of yinemi bu gıcık kadın eda hanım.

"Müdür kapının yeni anahtarını gönderdi" elinde tuttuğu anahtarı avucuma bırakıp geldiği istikamette yürümeye başladı.

Anahtarla kapıyı açıp içeri geçtim. İlk işim kıyafetlerimi alıp banyoya girmek oldu deli gibi üşüyordum suyu sıcak ayara getirip duş başlığını açtım kıyafetlerimi çıkaracağım sırada aynadaki yansımam gözüme çarptı lanet olmasın herkes bana mete'nin odasından çıkıyorum diye bakmıyordu şu anda gerçek anlamda berbattım. Yüzüm bir ölü kadar solgun beyaza sahipti , saçlarım dün akşam mete ıslattı için hala kurumamıştı hatta şunan birbirine karışmış bir haldeydi , gözlerim aman Allah'ım gözlerimin içi uykusuzluktan kıpkırmızı olmuştu ve gözümün altındaki morlukları saymıyorum bile berbat durumdaydım o Metehan'ı bulduğum yerde parçalamalıydım.

Sinirle kıyafetlerimi çıkarıp sıcak bir duş aldım kurulanıp üzerimi giyince daha iyiydim az öncekine göre ama ne adım atacak halim nede gözlerimi açık tutucak takatim yoktu. Uzun siyah saçlarımı tarayıp kuruttum saçlarım düz bir şekilde omuzlarımdan aşşağı ordanda belime döküldü aynaya bakınca gözlerimdeki kızarıklığın biraz geçtiğini ama morlukların halen yerli yerinde olduğunu gördüm elimi başımın arkasına atınca kafamdaki dün oluşan şişliğin neredeyse geçtiğini farkettim artık ağrımıyordu, yani derslere girmekten artık kaçışım yoktu.

"Pekala Hayal berbat bir güne hazırlan uyumamaya çalış güçlü ol" derin bir nefes aldım Hayal benim diğer adımdı babamdan başka kimsenin kullanmasına izin vermediğim adım bana ailemden kalan en özel miras adımdı Hayal ve bende bunu yaşatacaktım ama kendi içimde çünkü hayatımda daha bana Hayal demesine izin vereceğim biri yoktu.

Odamın kapısı çalınca oraya yöneldim kapıyı açınca Deniz'i görmek nedense beni pek şaşırtmamıştı.

"Merhaba Melis umarım Mete ile iyi..." cümlesi yüzüme bakmasıyla son bulmuştu "Me Melis sen iyimisin yani berbat durumdasın ne oldu yoksa Mete mi..." onun adını duymamla sinirim arttı Deniz e kızgındım çünkü acaba beni Mete ile o odaya gönderirken aklından ne geçiyordu arkadışını tanımıyormuydu ki ben tanıdığına eminim.

"Onun adını ağzına alma Deniz o adi pisliğin adını odamda duymak istemiyorum ne için gelmiştin söyle ve git lütfen" sözlerim çok ağırdı ama böyle olması gerekiyordu Deniz bu sözleri haketmişti . Arkadışını biliyordu ne kadar dengesiz olduğunun farkındaydı ve beni ona emanet etmişti ben sesimi çıkarmamıştım çünkü ortada bir idda vardı. Ve beni onunla göndermek için kazandığı iddayı kullanması benim sabır taşlarımı çatlatmıştı. Metehan ile gitmemin şu anki tek sebebi deniz ve kaybettiğim iddiaydı ne vardı bir basket daha atıp kazansam ama işin sonunda olan yine bana olmuştu zararı alan bendim şimdi gelmiş ona tekrar sıcak davranmamı beklemesin benden

"Melis ben özür dilerim seni dün onunla göndermem hataydı ama..." yine sözlerini böldüm sinirle konuştum.

"Ne için gelmiştin Deniz şu anda konuşmak istemiyorum" Deniz sessizce başını öne eğip tekrar bana baktı çok üzgün görünüyordu ama onu direk affetmemi beklemesin benden .

"Ben dün yani telefonunu ve çantanı getirdim sonra konuşuruz sınıftayım"
Telefonumu ve çantamı verip.
Hızla ilerleyip gitti sanırım kalbi fazla kırılmıştı ama daha önemseyiceğim çok şey vardı bir gün tanıdığım birine kafa yoramazdım. Ah hayır Deniz arkadışımdı ve benim kötülüğümü istememişti ama kırmıştı beni sanırım bu durum fazla sürmeyecekti umarım.

Çantamı alıp telefonu açtım bir kaç cevapsız arama vardı fikret beyden yani avukatımdan dersler bitince aramayı aklıma not ettim ve hazırdaki çantamı omzuma geçirdim.

Yatakane kolidorundan ilerleyip bir alt kata yani sınıfların bulunduğu kolidora indim. Derslerin henüz başlamamsı yüzünden kolidor ağzına kadar öğrenciyle doludu. Kimi öğrenciler duvara yaslanmış sohbet ediyor kimiside birbirine el şakası yapıyordu , kızlar üzerlerine kısa kısa şortlar etekler giymiş boyalı yüzleriyle kıkırdayarak sohbet ediyorlar yanlarından ben geçincede ezikleyen ve kıskançlık yüklü bakışlarını bana yöneltiyorlardı (her zamanki gibi) erkekler ise yaslandıkları duvarda cool tavırlar sergiliyor ve önlerinden ben geçince tıpkı avına saldıracaka aslan edasıyla beni kesiyorlardı (her zamanki gibi) kafamı eğip boş vererek sınıfa yürümeye başladım uykusuzluğun verdiği etki çok kötüydü dün gece yaşadıklarım aslında beni çok etkilemişti fiziken, sonuçta sırılsıklam bir vaziyette klimanın karşısında sabaha kadar uyumadan oturmuştum. Tabi her yerim tutulmuş vücudumun pili eksileri göstermişti.

Sonunda sınıfın kapısına gelince derin bir nefes alıp içeri girdim. Dersler henüz başlamadığı için sınıfta gürültü vardı. Ben girince herkesin gözleri beni bulmuş sınıfdaki gürültü bir anda kesilmişti. Üzerimdeki bakışlara yine takmadan ileri sırama yürüdüm Deniz sondan 3. Sırada Mert ile oturuyordu, Mert kahverengi saçları ve mavi gözleriyle yakışıklı bir çocuktu gözlerinin mavisi şaşılacak biçimde Deniz'inki ile birebir aynıydı.

Mert beni görünce yüzündeki gülümsemeyle"Günaydın Melis" dedi.

Zaten bu gurubun içinde bana adam akıllı davranan iki kişi vadı biri Deniz diğeri Mert gerçi Deniz beni biraz kırsada hala bana karşı samimi ve iyiydi, yüzüme elimden geldiğince mutlu bir gülümseme koyup Mert'e"Sanada günaydın"dedim. Deniz'e bişey dememem sanırım onu üzmüştü ,takmayıp en arka sıraya oturdum böylelikle Deniz ile aramda bir sıra mesafe vardı.

Mert Deniz'in yanından arkasını dönüp "iyi görünmüyorsun bir şeymi oldu" dedi sakince yüzünde hala o samimi gülümsemesi vardı.

Elimi boş ver dercesine sallayıp "Dün akşam pek uyuyamadım ,biliyorsun spor salonunda bayıldıktan sonra baya uyumuşum o yüzden gözüme uyku girmedi" dedim. Yalan söylemiştim Metehan'ın yaptıklarını ezik gibi herkese anlatamazdım yada güçsüz gibi Mert sorun yok dercesine elini sallayıp önüne döndü,bende arkama yaslanıp içimi dinledim bir müddet ama sınıftaki gözlerin üzerimde olduğunu bilmek çok can sıkıcıydı, kesin herkes şöyle düşünüyordu yeni kız daha ilk günden bayılıp geceyi bir erkeğin odasında geçirdi. Ne kadarda s*rt*k evet herkes aynen böyle düşünüyordu, en azından kızların öyle düşündüğüne emindim.

Okulun zili çalınca herkes sınıfa toplandı , 5 dakika sonrada hoca geldi ama ortada ne Mete ne Batuhan nede Meriç yoktu. Dersimizin ne olduğu hakkında en ufak bir tahminde bulunmadım. dersin hocası kadındı sarı saçlarını topuz yapmış taktığı kalın çerçeveli gözlüklerle ve giydiği mini kumaş etekle ve eteğinin içine soktuğu kırmızı dar gömleğiyle sade ama çekici görünüyordu ,ince dudaklarını diliyle yalayıp sınıfa döndü siyah topuklularını kulaklarımızda çınlatarak yürümeye başladı çok güzel bir kadındı ve insanları kendine hayran bıraktırabilecek bir yapıdaydı yaşı en fazla 30 gösteriyordu

"Evet arkadaşlar sanırım aramıza yeni biri katılmış" ilk düşündüğüm neden dün ki hocaların adımı sormadığı oldu,o an hocanın keskin bakışları altında olduğumu yeni idrak ettim. Gözleriyle yüzümün her bir santimini inceleyip ince kaşlarını çattı neye sinirlendiğini tahmin ediyordum ,her kız beni görünce aşşağı yukarı böyle bakıyordu.

Ben cevap vermeyince öğretmen masasına yavaşça yürüyüp masaya oturdu bacak bacak üstüne atıp konuştu

"Adın ne" sorunun bana yöneltildiğini biliyordum siyah tişörtümü düzeltip ayağa kalktım

"Meli..." cümlem yarıda bölündü o an bacaklarıma ne oldu bilmiyorum istem dışı sıraya çöktüm ahh kahrolmasın bacaklarım hapten tutulmuştu ve şu an neredeyse hissizdi ama cümlemi bölen bacaklarım değil hocamızdı elinde tuttuğu sınıf yoklama fişini kaldırıp adımı seslice okudu ve benim nefretimi kazandı

"Hayal Melis Ateş demek adın Hayal Melis öylemi" oturduğum yerden bakışlarımı hocaya yöneltip

"Hayır hocam Hayal Melis değil Melis ATEŞ" soy adımı üstüne vurgulayarak demiştim bana Melis deselerde eski okulumda yada okullarımda lakabım Ateş'ti bu lakabı almam çok zor olmamıştı soy adım Ateş diye bu adı almamıştım yaptığımdan dolayı yada yapmak zorunda olduğumdan dolayı Ateş ti lakabım

"Anlaşılan kimse sana bir hocanın karşısında konuşurken ayağa kalkmayı öğretmemiş Melis" tek kaşını kaldırmış bana laf soktuğunu sanıyordu kızlarla baş etmeyi öğreneli çok olmuştu hepsi çıkarcıydı ve ben sırf bu yüzden bir kız gibi değil bir hiç gibi davranıyordum, çünkü bir hiçe laf sokamazdın çünkü o bir hiçti yoktu bir hiç sana laf soktuğunda cevap veremezdin çünkü o bir hiç ti unutmayalım ki kimse boşluğa cevap vermezdi, başka bir boşluk dışında... oturduğum yerden hocaya bakıp

"Haklısınız hocam geldiğim yerde bana saygı kurallarını öğretmediler ama takıldığım bir şey var" bu karşı kaleye yaklaşan oyuncunun ayak sesiydi ama herkes bu sesi kaybeden birinin sesi sanmıştı. Hoca gözlüklerini eliyle düzeltti

"Takıldığın şey ne" işte aradığım kelimeler, yüzümdeki gülümsemeyle sırada iyice geriye yaslandım

"Takıldığım şey, size hiç masaya oturmamanız gerektiğini söyleyen olmadımı sizin gibi aşırı saygılı insanlar bunu bilmeli" ve oyuncu topu 90a çakar,sözlerim sınıfı şaşkına çevirmiş ve kızların bana olan öfkesini arttırmıştı anlaşılan çünkü sınıftaki bütün homurtu kızlardan çıkıyordu.

"Susuuun" hocanın bağırmasıyla tüm sınıf sustu "sen sözlerine dik..." sözleri yarıda kesildi

"Hocam geç kaldık geçebilirmiyiz" bu sözler Meriç'e aitti , hocanın gözleri ışıldadı Meriç'emi bakıyor derken sınıftan içeri giren Mete'yi gördüm hocanın gözleri ışıldayarak Mete'ye baktığını farkettim. Ama o umrunda bile olmadan sırasına yöneliyordu ve ben onun yerinde oturuyordum, sırasına oturmamı takmadan bir öne geçti yanınada daha yeni farkettiğim sarı şaçlarıyla Batuhan oturdu, Meriç'te başka yer olmadığı için mecburen yanıma oturdu , o an Metehan'ı boğasım geldi benim bacaklarım onun yüzünden tutmuyorken o özgürce yürüyebiliyordu

"Ha nerede kalmıştık Melis"

"En son sözlerle ilgili bişeyler diyordunuz hocam" ağzımdan dökülen cümleyle iyice kızdı

"Melis dikkat et kimyadan kalabilirsin neyse derse başlayalım" hoca tahtaya dönüp bişeyler yazmaya başladı boş verip önüme döndüm zaten dersi dinlemek istesemde yapamazdım çünkü önümde oturan bu iki öküz yüzünden tahtayı göremiyordum , ve uykum vardı hemde çok. Sıraya çıkardığım kağıta bir şeyler karalamaya başladım. 5 dakika en fazla 5 dakika sonra kafam sıraya düşmüştü bile ,uyku beni karanlığına çekmiş sarmalamıştı.

●●●

"Demek dersimde uyursun ha saygısız" kafamı kaldırıp bu iğrenç sesin sahibine baktım ,yinemi bu kadın ya daha dersi bitmedimi bunun , ben kaç saattir uyuyorum.

"Afedersiniz hocam" ağzımdan çıkan sözler hocanın aradığı türden değildi anlaşılan savaş istiyordu ama bilmiyorduki onunla hiçliğimle savaşıyorum.

"Tahtaya çık ve soruyu çöz insan" bu sözler ,neden herkes insan olduğumu yüzüme vuruyorki hepimiz insanız. Düşümcelerim bıçakla kesildi resmen ben tahtaya çıkamazdım ki bacaklarım tutmuyordu yani bir süreliğine.

"Ah hocam ben kimyadan hiç anlamam" yalan kimyayı çok severdim aksine "o yüzden hiç çıkmayım en iyisi" tam bir moronum ben ya

"Melis ATEŞ tahtaya" bacaklarımın tutmadığını dersem eminim Metehan'ın keyfi gelecekti yok demessem tahtaya çıkmalıydım lan ne yapacam ben.

"Hocam ben çıkmasam daha iyi" hocanın ince kaşları çatıldı. Sinirle kalın çerçeveli gözlüğünü çıkarıp gözlerini daha iyi görmemi sağladı o an farkettim sol gözünüm biraz altında ufak bir ben vardı ve bu onu daha güzel gösteriyordu.

"2 dakika, tahtada olmazsan dersten kalırsın" gözlüğünü takıp sıkı kalçalarını sallayarak öğretmen masasına yürüyüp oturdu, tüm sınıfın gözü bendeydi ne yapacaktım, ne yapmalıydım. Daha ikinci günden bir dersten kalacaktım ah Metehan YAKAR elimden çekeceğin var. Bacaklarım tutsa ne olurdu sanki. Şansımı deneyip ellerini masaya sabitledim ve tüm gücümü kullanıp ayağa kalktım o an gözlerim karardı ama uykusuzluktan değil ne zamandır bişe yemiyordum ve aniden ayağa kalkmıştım. Dengemi toparlamaya çalıştım ama nafile kalktığım gibi oturdum başımı önüme eğdim saçlarım yüzümü örtüyordu "kahrolsun" ağzımdan fısıltı şeklinde tek kelime döküldü. Pes etmeyip tekrar ellerimi masaya koydum ve yine ayağa kalktım, bacaklarımı hissetmediğim gibi her an devrilecek bir bina gibi sallanıyordum bacaklarım tirtir titriyordu pes edip yine kalktığım yere oturacakken ani bir hareketle havalandığımı farkettim ağzımdan çıkan ufak çığlıkta cabası. Önümde oturan Mete ve Batuhan hatta tüm sınıf bana bakarken bulunduğum durumu farkettim. Meriç'in kucağındaydım.

"Sen ne..." genel bir durum olan cümlem bölündü

"Sus .İnsan , istersen kendin yürü" Meriç'in sözleriyle bişeyi farkettim,tıpkı onlar insan değilmiş gibi konuşuyorlardı ,bu konuyu sonraya saklayıp sustum Meriç'in de kastettiği gibi kendim yürüyemezdim. Tahtanın önüne gelince utançtan yerin dibine girmiştim sınıftaki onlarca gözün önünde bir erkeğin kucağındaydım hemde daha tanışalı 1 gün olmuştu.

Hoca gözlerini bana dikip küçümseyen bakışlarla ince dudaklarını araladı "Demek engellisin bilsem çağırmazdım sakat" içimde suskunluğunu ilan eden şeytan çığlıklarını atmaya başladı. Avcumun içi yanıyordu güçle ve sinirle bakışlarımı dikleştirip hocaya döndüm ve içimdeki şeytanın konuşmasına izin verdim.

"Aptalsınız öyleki Engelli ve Sakat diye bir şeyin olmadığını bilmiyorsunuz olsaydıda eminim ikiside siz olurdunuz" Beni kucağında tutan Meriç'in kasları gerilmişti. Hiç duraksamadan devam ettim "Engelleri biz koyarız ama kaldırmak onlara kalır" tek kaşımı kaldırıp yüzüne en keskin bakışlarımı attım. Yüzü sinirle gerilmişti hatta tırnaklarımı uzamıştı ne.

"Melis ATEŞ kimyadan kaldın ama yinede bu soruyu çözeceksin" elinde tuttuğu plastik tahta kalemini bana uzattı, elimde bir sıcaklık hissediyordum zaten ama elime kalemi alınca ısı kaleme geçiyor gibi hissetmeye başladım ,takmadım ama sinirlede kalemi sıkıyordum bir yandan ,tahtada ben uyurken yazılmış olduğundan emin olduğum soruya döndüm yani Meriç döndürdü ,soru bana göre çok basitti ama herkeste çözemezdi bir yandan kalemi sıkıp sinirle soruyu çözdüm sonrada kalemi umursamaz bir tavırla öğretmenler masasına attım. Hoca iki kaşını birden kaldırıp çözdüğüm soruya bakıyordu şaşırmıştı anlaşılan

"Meriç engelli arkadaşını götür" bu sondu içimde yanan alevlerle hocaya döndüm ne kadar sinirlensemde bir hiç gibi cevap verdim ona

"Meriç önemli değil,cidden,ben bir şekilde giderim sen engelli arkadaşını gideceği sınıfa bırak" ağzımdan çıkan kelimeler ok gibi gideceği hedefi bulmuştu. Hoca sinirle eşşalarını topladı ardı sırada zil çalmıştı ve ağzından çıkan son kelime şuydu "saygısız" kendimi ezdirmeyecektim sanırım başarmıştım Mete beni ezsede bu hoca ezememişti izin vermemiştim sınıftaki herkes zil çalınca dağılmaya başladı ya kantine gidiyorlardı yada gezmeye Meriç beni sırama taşıdı ve oturttu gözlerine bakınca sinirliydi hemde fazlasıyla önüme bakınca Metehan ,Mert ve Batuhan'ında bana sinirle baktıklarını gördüm ama neden üçüne alışmaya başlamıştım ama Mert bana hiç böyle sinirli bakmamıştı. Yutkundum bütün cesretim uçup gitmişti nedense o sırada yanıma Deniz oturdu endişeliydi.

"Melis sen iyimisin yürüyemiyor musun ama dersler başlamadan önce gayet iyi yürüyordun" Deniz gerçekten endişeliydi ama hemen taviz veremezdim kendimden yinede sustum ne diyecek diye "Mete ile aranızda ne oldu dün akşam" bakışlarını Mete'ye çevirdi "sen arkadaşıma ne yaptın Mete" Deniz'in sözleri çok sertti ama Metehan'ın bakışları daha sertti

"Sadece bazen ne kadar ciddi olduğumu gösterdim diyimi sakar" evet Metehan'ın sözleri beni sinir küplerine bindiriyordu ama ona karşı fiziken işlevsiz olduğumu çoktan anlamıştım.

"Yeter, bu kadar yeter Deniz beni önemsiyormuş gibi yapma beni Mete'ye emanet ederkende önemsiyordun çünkü ama orda değildin" sinirle bağırdım Metehan da sinirle bana bakıyordu aynı şekil

"Özür dilerim" Deniz öyle bir demiştiki kalbim sızladı bu sarı saçlı mavi gözlü kızı çokmu kırıyordum, kırıyordum ya ama oda beni kırmıştı bir kere . Bu sözlerden sonra Deniz sıradan kalkıp kapıya yöneldi ardı sıra Mert'te çıktı sınıftan farkettimde sınıfta hiç öğrenci kalmamıştı. Mete,Batuhan ve Meriç dışında yutkunup sıramda duvara yaslandım Mete yerinden kalkıp sıramın yan tarafına geçti ama oturmamıştı.Henüz, elini sinirle masaya vurdu vücudumda aynı anda irkildi "Deniz ,bizim için değerli onu üzersen karşında bizi bulursun anladınmı" son kelimeyi bağırarak demişti ama hiç bir tepki vermedim canımı yakmak istiyorsa yakabilirdi

"Bu kadar umursamaz olamazsın Melis zayıf noktan vardır" Meriç'in sanırım tepkileri ölçmede inanılmaz bir yeteneği vardı.

"O zaman zayıf noktasını bulalım ha ne dersiniz" Batuhan GÜÇLÜ sarı kafa ve piskopat kişilikli

"O zaman ilk adımı ben atayım" Mete gevşekçe yanıma oturdu kafasını bana çevirip gözlerini kıstı elini arkama atmıştı "acaba zayıf noktan şiddetmi" sonra parmağını çenesine koyup düşünüyormuş gibi yaptı "aa hayır dün akşam çok cesurdu bu olamaz"

"Demek dayaktan korkmuyorsun peki ya ölüm" Ölüm ha aklıma ilk gelen kurtuluştu yani Batuhan beni öldürsede umrumda olmazdı zaten ölmek için doğduk ve tekrar dirilmek için

"Ölümden korkmuyorsun peki sakat kalmaktan ne ölürsün ne yaşarsın" Meriç de boşa konuşmuştu ama yinede aklımdakini söyledim

"Sakat diye bir şey yok" Batuhan'ın yüzünde alayvari bir gülümseme belirdi.

"Seni açmı bıraksak acaba belki akıllanır" hadi ama Batuhan senden daha iyi şeyler bekliyorum. Farkettimde ben acıkmıştım ya ama ölene kadar dayanabilirim.

"Peki ailene zarar versek eminim zayıf noktan bu" Aile ha ,o an aklıma daha 1 ay önce ölmüş babam geldi ve hakkında sadece adını bildiğim annem, sadece adını bilirdim çünkü babama sormaya korkardım üzülürdü o ,anlatmazdı zaten.

Düşüncelerimi aklımdaki kara sandığa kitledim ve eğmiş olduğum başımı kaldırdım yüzümdeki gülümsemeyle Meriç'in yüzüne baktım. Benden bu tepkiyi beklemiyorlardı. Gevşekçe arkama yaslandım , evet ailem yoktu artık yoktu o yüzden beni tehdit edemezlerdi işte bu yüzden ben 1.0 öndeydim keşke önde olmasaydımda kaybetseydim belki ailem yanımda olurdu.

"Demek ailen yok" bu tepkilerle anlaşılacak bir şey değildi artık neredeyse emin olacaktım sinirle Meriç'e döndüm.

"Aklımı okumayı bırak" evet aklımı okuyor gibi her şeyi anlıyordu. Sözlerimle Meriç ve Batuhan şaşırmışa benziyordu ama Metehan gayette bu tepkiyi bekliyordu.

"Ben insan piskolojisinden ve tepkilerinden çok iyi anlarım ve anlaşılan dün akşam kafana sağlam bir darbe almışsın" beni boş konuşmuşum gibi itam ediyordu aptal.

"Erkekler" Metehan'ın söylediği şeyle ne demek istediğini anlamamıştım.
"Korkuyorsun" sınıfın karanlığı üzerime çöktü o an ne demek istediğini anlamıştım hemde fazlasıyla. Sırada bana dönüp muzip bir gülümsemeyle iblisliğini sergiledi siyah saçlarını eliyle karıştırıp bana yaklaşmaya başladı. Dağıttığı saçları çok güzel duruyordu ,ne diyorum ben ya adam bana yaklaşıyor sırtımı iyice duvara verip kafamı eğdim ve soğuk nefesini boynumda hissettim , korkudan ölecektim lan "hemde deli gibi korkuyorsun" nefesi boynumu gıcıklandırmıştı. Ellerimi omuzlarına koyup ittirmeye çalıştım ama daha fazla yaklaştı cevaben.

 

"Çekil"

 

"Bakmalarından"

 

"Çekil"

 

"Yaklaşmalarından" her kelimede biraz daha yaklaşıyordu

 

"Çekil"

 

"Dokunmalarından" elinin parmak uçları bacağıma yavaşca değince ateş değmiş gibi ittim onu ama bileklerimden tutup duvara dayayınca iyice panik oldum

 

"Bırak"

 

"Nefeslerini hissetmekten" içimi titreten soğuk nefesinini yüzüme üfledi.

 

"Bırak"

 

"Göz göze gelmekten" sözlerini reddercesine kafamı kaldırdım ve eğlenen iblisin kusursuz yüzüyle karşılaştım. Gözleri gri rengiydi içindeki yeşil hareleri görebiliyordum , ve o gözlerdeki kararlı ifadeyi ,çok yakındık öyleki burunlarımız birbirine değecekti biraz daha yaklaşsa.

 

"Bırak dedim"

 

"Öpmelerinden" gri gözleri siyaha döndü o an ve hareleri dudaklarıma kaydı. Yavaşça yaklaşmaya başladı. aradaki mesafeler tuzla buz olurken benim tek yaptığım bileklerimi kurtarmaya çalışmak oldu.

 

"Ölürsün" dudaklarımız arasında santimler kalınca sonunda konuşmuştum. Onu öldüremezdim belki ama tehdit bedavaydı.

 

"Hmm sanırım ölmek istiyorum" dudağının kenarı şeytani bir şekilde kıvrılmıştı. Dudağıma biraz daha yaklaşınca kafamı çevirdim artık göreceği tek şey boynumdu ve kolyem.

 

"Anlaşılan korkunu bulduk" Metehan adi köpek istediğini almıştı anlaşılan. Bileklerimi bırakıp sırada arkasına yaslandı yüzünde psikopatca bir gülümseme vardı.

 

"Bu kadar yeter rahat bırakın beni" dedim sinirle

 

"Bak Melis öncelikle yapman gereken Deniz'i üzmemek anladınmı ,bizim yanımızda senin hiç bir değerin yok , sırf Deniz için sana katlanıyoruz Deniz' den özür dileyeceksin" Batuhan'ın sözleri benim için bir şey ifade etmiyordu ama yinede kalbimde bir ağırlık oluştu. Ben bu zamana kadar zaten kimse için bir şey ifade etmemiştim. Kızlar sırf okulda dikkat çekmek için benimle arkadaş olmuşlardı oda ya 1 ya 2 tanedir. Erkeklerse karakterim için değil güzelliğim için beni sevmişlerdir. Tabi kimseye yüz vermediğim için pek yaklaşmazlardı

 

"Ya dilemezsem" nerden geldiğini bilmediğim cesaretle sordum

 

"O zaman gece seni ziyarete geliriz" Metehan bütün soğuk kanlılığıyla zehrini akıtmıştı.

 

"Birde kendinize adam dersiniz" sözlerim çok ağırdı ama doğruydu.

 

"Sakın s*rtük üç kuruşluk canını aldırtma bana" Batuhan bana s*rtük demişti. Hayıtımda koruduğm yegane şeylerden biride adımdı ve o it adımı hiç düşünmeden lekeliyordu.

 

Güçlü ol ,aklıma babamın sözleri geldi güçlü olmalıydım ve cesur. Onlara kimin kızı olduğunu gösrer babamın bıraktığı mektuptaki sözler aklıma tek tek akın ediyordu.

 

"Defolun gidin başımdan, madem siz çok mükemmelsiniz bir sürtükle uğraşmazsınız demi" sinirle tıslamıştım resmen ah şu bacaklarım tutsa 1 saniye durmam burda.

 

O sırada kapı açıldı içeriye Deniz ve Mert girmişti Deniz bana pişmanlıkla bakarken Mert sinirle bakıyordu oda diğerleri gibiydi anlaşılan , karşıma iyi kim çıkarki benim. Onlar yerine geçerken zil çaldı. Mete yanımda oturmaya devam ederken Meriç Batuhan'ın yanına geçti.

 

"Tenefüste Deniz'le konuşacaksın sakar ,gerisine karışmam" açık uçlu tehdidine karşın sırama iyice sindim. Neden bu okula düşmüştüm ki neden baba neden beni bu okula gönderdin, bu sırrı çözecektim bedeli ne olursa olsun işte o zaman rahat uyuyabilirdim. Uyku demişken uykusuzluktan ölüyordum ve bunun sorumlusu yan tarafımda rahatça oturuyordu o Metehan'a keşke gücüm yetse o zaman onu boğardım hiç terettütsüz.

 

"Deniz'le sen isteyince değil ben isteyince konuşurum anladın mı Metehan YAKAR" sinirle tıslamıştım yüzüne

 

"Sana istiyormusun diye sormadım eğer hala anlamamakta ısrarcıysan bunu uzun uzun tartışabiliriz" kulağıma eğilip fısıldadı "yanlız" içimde anlamlandıramadığım bir korku oluştu bu sözler bana hiç yabancı değildi sanki, bildiğim ama bilmek istemediklerimdi bu kelimeler. Kafamı iki yana sallayıp düşüncelerimi dağıttım. Toplanmasından korktuğum düşünceler , dağıtması zor düşünceler .

 

Sınıf git gide dolmaya başlamıştı , kızlar minicik etekleriyle boy pardon kıç gösterirken, erkeklerde hiç kaçırmadan kızlara pardon kıçlara yiyecekmiş gibi bakıyorlardı. Öğretmen zilide çalınca herkes yerine geçmişti, acaba ders neydi o iğrenç kimya hocasından sonra umarım daha beter bir hoca girmez derse. Sıkıntıyla yerimde kımıldandım tam o sıradada kapı açıldı sınıfa taş çatlasa 25 yaşında, kahverengi saçlı , yeşil gözlü , kaslı ve uzun boylu bir adam girdi. Çok yakışıklıydı lan yoksa dersimiz bu adamamı, diye düşünürken adamla göz göze geldik , yüzünde samimi bir gülümseme vardı. Tüm sınıf ayağa kalkınca artık hoca olduğunu anladım ve ben hala oturuyordum, çünkü yanımdaki öküz bacaklarımı tutmaz hale getirmişti. Bir ihtimal sıradan dertek alıp zorla ayağa kalktım kendimi inanılmaz bir şekilde aciz hissetmiştim o an.

 

"Oturun" hocanın gür sesiyle kendimi sıraya bıraktım.

 

"Hmm sınıfa yeni bir öğrenci gelmiş anlaşılan" ne olur biride beni pas geçsin bu gün "bu güzel öğrencimizin adı nedir acaba" elinin körü oldumu.

 

"Melis ATEŞ hocam"

 

"Okulumuza hoş geldin Melis, umarım resim dersini seviyorsundur"

Aslında resim derslerini çok seviyorum ve çizimdede yetenekliyimdir bu yüzden bu hocayla anlaşacağıma eminim neredeyse

 

"Sağolun hocam evet resim derslerini severim" hocanın yüzünde bir gülümseme belirdi samimiydi ve sıcak

 

"Bu arada bana Selim hocam diyebilersin" demek adı Selim'di

 

"Tabi Selim hocam" yüzümdeki gerçek gülümseme ile söylemiştim bu sözleri

 

"Tanışmanız bittiyse derse dönelim" Metehan nedense sinirli bir şekilde seslenmişti hocaya ve hocada korkmuş gibi değilde çekingen bir tavırla bakıyordu Mete'ye

 

"Pekala derse geçelim" ah ben olsam şimdiye bu öğrenciyi falakaya yatırırdım ama Selim hoca sadece kabullenmişti ve susmuştu tıpkı senin gibi iç sesim yine konuşmuştu ve haklıydıda.

 

...

 

Sonunda resim dersinin ilk saati bitmişti herkes tenefüse çıkarken ben aynı bir hasta gibi yerimden kımıldayamamıştım.

 

"Sakar Deniz'den özür dile hadi" Mete bir zebani gibi başımda dikilmiş ve ölümcül bakışlarını bana savuruyordu.

 

"Bu sen istediğinde olmayacak ukala benim işime karışma" gözlerimle elimden geldiğince sinirli bir şekilde onun gözlerine bakıyordum.

 

Dudakları şeytani bir şekilde yana kıvrıldı.

"Sakar çok aptalsın şu anda sana istediğim bir şeyi yaptırabilirim iddayı çabuk unutuyorsun anlaşılan, belkide senden herkesin içinde tişörtünü çıkarmanı istemeliyim yada gece bereber aynı yatakta uyuyabiliriz yada senden soyunmanı istesem ne dersin" ah ne yapacaktım ben ya ne yapmalıyım.

"Sana akşama kadar mühlet Deniz hala üzgün olursa kendini odamda soyunurken bulursun" diyip sınıftan dışarı çıktı ve beni yanlızlığımla baş başa bıraktı. Kafamı sıraya koydum ve gözlerimi kapattım babamı düşünerek uykunun kollarına kendimi bıraktım,sonunda

 

●●●

 

İçinde bulunduğum karanlık etkisini git gide kaybederken o iğrenç sesi duydum , okul zili çalıyordu ve istemedende olsa uyandım gözlerimi ovup sınıfı inceledim. Herkes yerinden kalkmış dışarı çıkıyordu 1 dakika bu kaçıncı dersti yada ben ne zamandır uyuyordum. Yanımda oturan Metehan ayaklanınca ona baktım diğerleride ayaklanmıştı.

 

"Eeee bu gün yemekler kimden" Batuhan'ın sorusuyla. 4'ü de ona döndü.

 

"Vallaha beni geçin barda size ısmarladığım o kızları unutmayın" Meriç iki elinide havaya kaldırıp cevabını vermişti. İşin anlamadığım noktası bardaki kızlar yemekmiydi off ne diyorum ben

 

"O zaman benide geçin , siz dördünüzün dolabımdaki stoğu patlattığını çok iyi hatırlıyorum" Deniz'de yemek ısmarlama işinden sıyrılmıştı

 

"Sende amma kirli çıkındın o dolapta o kadar çok torba vardı ki" Batuhan gülerek sitem etmişti. Deniz çok şanslıydı onu seven arkadaşları vardı ama beni hiç böyle seven arkadaş olmamıştı.

 

"Benide geçin hazırladığım partide kaç insan götürdünüz Allah bilir" Mert'te çıkmıştı işin içinden ama partide insan götürmek derken bunlar ne yiyordu ya

 

"Benim aklımda bişey var aslında" Metehan bütün soğuk kanlılığıyla bacaklarım tutmadığı için sırada oturan bana bakıyordu. "Yemeğimizi bulduk beyler" gözlerini kısmış dikkatle vücudumu süzüyordu "yada durun yemeğimi buldum desem daha doğru olur" yutkunup cevap verdim

 

"Ne yemeği , yemek kim" ayakta duran vücudunu iyice bana döndürdü ve başını yavaşça yana eğip kızıl gözlerini şeytanice kıstı.

 

"Yemek sensin güzelim"

Loading...
0%