Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6. Patolonunu Çıkar

@hayal_crtk

 

🌙 🌙 🌙

Karanlık, içinde bulunduğum bu hayatın hep bir parçasıydı yanımdan bir saniye ayrılmaz ve buna rağmen yanlızlığımı gözüme sokardı. Aslında karanlık benim içimdeydi, benim bir parçamdı, kalbimde tıpkı delinmiş bir tekneye yavaş yavaş dolan su gibi beni içine alıyor ve sarmalıyordu. İşin garip yanı bu kara sıvıyı seviyordum ve içimde olması bana bazen anlamlandıramadığım bir haz veriyordu ölüm hazzı yada daha doğrusu öldürme hazzı gibi bişeydi. Sanırım karanlıktan ne kadar korksamda hep bir yanım onu sevecekti.

Şaşkınlıkla ağzımı araladım ne diyordu bu manyak ya. "Ne" ağzımdan çıkan tek kelimeye istemsiz engel olamamıştım.

Bir adım yaklaşıp ellerini masaya koyup eğildi. "Diyorum ki , eğer Deniz'i bir süre daha üzgün görürsem, seni çiğ çiğ yerim anladın mı"? Kızıl gözlerinden tehlikeli bir ışıltı geçti o an. Bir dakika kızıl gözleri derken , evet daha sabahta yanlış gördüğümü sanmıştım ama hayır kesinlikle kızıldı bu güzel ve korkutucu gözler , bir şey nasıl hem bu kadar güzel olup hemde korkutucu oluyor anlamıyorum ki.

"O gözlerini biraz daha indirmezsen sen beni yiyip bitireceksin anlaşılan" Mete parmaklarını şaklatıp beni kendime getirdi resmen .Mete'nin gözlerini düşünürken daldığımın farkına varmamıştım ve gözlerinde gördüğüm bariz alay ve aşşağılamayla kendime lanetler okudum.

"Ben sadece , yani gözlerinin rengi kızıl" ellerini masadan çekip doğruldu , tüm ihtişamıyla kusursuz gözüküyordu ve bu beni geriyordu. Diğerleride bize odaklanmıştı ve Batuhan'ın ağzını oynatarak küfür ettiğini dudaklarını okuyarak anlamıştım. Anlaşılan önemli bir yere değinmiştim ve bu bana istemsiz mutluluk verdi ama işin gıcık yanı o gözler niye kızıldı.

"Gözlerimin rengi seni ilgilendirmez sakar, sen sadece dediğimi yap yeter"
İşte inkar etmiyordu lens olmadığıda kesindi ve bu beni meraklandırıyordu.

"Sanırım uyuyacağım" esneyerek kafamı sırama koydum tabi yastık niyetinede kollarım vardı. Gözlerimi yumdum aslında uykum vardı ama bir kaç saatlik uyku beni azda olsa kendime getirmişti.

"Ah tabi dün akşam sabaha kadar uyumadığın için uyumak en doğal hakkın" Metehan beni sinirlendirmek için bilerek söylüyordu bunları ve başarıyordu da. Kafamı sırdan kaldırıp uykusuzluktan moraran göz altlarımla birlikte ona döndüm.

"Benim sabaha kadar uyumadığımı biliyorsun YAKAR o halde sende sabaha kadar uyumamışsın ama ben sende en ufak bir uykusuzluk belirtisi görmüyorum bu dinçliği neye borçlusun" sözlerim zehirli bir ok gibi tam yerini bulmuştu ama ben onda en ufak bir duygu değişimi görmüyordum yüzü hala duygusuzdu.

"Sen kimsinde benim kadar güçlü olacağını zannediyorsun, haddini ve yerini bil sakar yoksa ben bildiririm"
O kelimelerin her biri çevreme ördüğüm çelik duvara çarptı ve seslice yere düştü, öyle bir sesti ki bu zaten param parça olan ruhum resmen haddini bildi. Kaç parçasın ruhum ses ver ama bu sefer hayal kırıklıklarımın sesini değil olmayan umutlarımın sesini. Umursamazca tekrar sırama gömdüm başımı, haddimi biliyordum çünkü haddini bildireceğim günler yakın dı.

"Boş ver Mete hadi gidelim , ben baya acıktım şimdi millete saldıracağım vallaha tutamazsınız beni ona göre" Batuhan'ın yakarışıyla hepsinin ayak seslerini duydum gidiyorlardı. Sanırım öğlen arasıydı ve herkes yemek yemeye çıkmıştı ben mi bu bacaklarla bir yere gidebileceğimi sanmıyordum. Kafamı masadan kaldırıp sırada iyice geriye yaslandım, sınıf bom boştu. Ayağa kalkmayı denemek için iyi bir zamandı yani, yinede biraz bekledim belki biri sınıfa gelir diye ,sonuçta yere düşebilirdim ve şu an kimsenin alay konusu olmak istemiyordum.

Sınıfa kimsenin gelmeyeceğini anlayınca derin bir nefes alıp "Hadi bakalım Hayal" diye kendime cesaret verip doğrulmaya çalıştım, ellerimle ne kadar sıradan destek alsamda zorlanıyordum ve daha fazla ayakta kalamayıp sıraya çöktüm"aaaah" bıkkınlıkla soludum ve sinirle yumruğumu sıraya indirdim canımın acıması gram umrumda değildi. Ben bu sıradan çıkacaktım ve yürüyecektim.

Ellerimle sıradan destek alıp tekrar ayağa kalktım ve sağ bacağımı büyük bir çabayla hareketlendirmeye daha doğrusu adım atmaya çalıştım, ama elime geçen yerde biraz sürünerek hareket edebilen bir bacaktı . Onları hissetmiyordum ve bu işimi olağanca zorlaştırıyordu derin bir nefes daha alıp sol bacağımıda sürünerekte olsa hareket ettirdim. Biraz daha çabayla sonunda sıramdan tamamiyle çıkmıştım. Ellerimle tutunacak bir yer kalmayınca dengemi sağlayarak , kendimi olağanca zorlayıp aynı istanbul'u fethedercesine büyük bir adım atmaya çalıştım ama hissiz bacağımın bu kuvveti kaldırmayıp iki dizimin üstüne seslice düşmem bir oldu. İşin iyi yanı bacaklarımı hissetmediğim için acıda yoktu ve acı yoksa devam etmem daha kolaydı, ama yinede düştüğüm için sinirlenmiştim. Ellerimi aynı birini dövercesine hırsla defalarca yere vurdum "lanet olmasın , lanet olmasın aaağh" sonunda sinirle haykırmıştım resmen "tamam tamam yapabilirsin" telkinlerimden sonra bu sefer dövdüğüm yerden destek alıp güç bela ayağa kalktım. Ayağa kalkmamla yine düşmem bir oldu ama yılmadım defalarca ayağa kalktım ve yine defalarca yere düştüm. Ellerimle düştüğüm yerden güç alıp yine ayağa kalktım gözümün önüne gelen siyah düz saçlarımı ellerime geriye itip toparlandım o kadar denemenin sonucunda düşüp düşüp kalkmam beni nefes nefese bırakmıştı yinede kendime dinlenme fırsatı vermeyip sağ bacağımı yeniden hareket ettirdim bu sefer diğer seferlere göre daha kolay hareket etmişti bacağım ama hala yerde sürüyerek iletiyordum.

"Hadi bakalım şimdi diğerinde" mırıldandıktan sonra sol bacağımıda hareket ettirdim ve bunu hiç bir yere tutunmadan yapmıştım. O sevinçle mutlulukla boş sınıfta haykırdım resmen "oley başardım ,sonunda hareket ettirdim oley oooo aaaaa" kendimi popo üstü yerde bulmamla mutluluğum adete silindi gitti tabi o kadar sevinip mutluluktan zıplamaya çalışırsam olacağı bu kendimi popo üstü yerde bulurum. Sonunda sınıf zeminiyle aramda bir bağ oluştuğunu anlayınca sıraya tutunup kalkmaya çalıştım ama kollarımda derman kalmamıştı ,zaten açtım ne zamandır birde deminden beri yürüyeceğim diye kendimi parçalayınca bütün enerjim bitmişti haliyle sıkıntıyla bir nefes verdim.

"Melis"? Birinin adımı seslenmesiyle olduğum yerden kafamı kapıya çevirdim ve gördüğüm kişiyle ağzım açık kaldı resmen.
"Selim hocam" bu hocanın burda ne işi vardı ya , yada benim yerde ne işim vardı. Ah ben tam anlamıyla aptalım ya.

"İyimisin Melis" Selim hoca yanıma gelip yerde diz çöktü, şimdi o yeşil gözlerine daha yakından bakıyordum ve gerçekten çok güzellerdi aslında adamın kendisi güzeldi ya.

"Ben hocam yani bacakla" ne diyecektim ben şimdi ya, öğrencilerinizden biri beni bu hale getirdi artık yürüyemiyorum mu, o yüzden bende susmayı seçtim ve başımı yere eğip bişe sormamasını diledim.

"Ah pardon önce seni kaldıralım, kusura bakma, kafam dalgında" tam önemli olmadığını söyleyecektim ki. Birden kendimi Selim hocanın kucağında buldum. Aniden beni kaldırmış ve ağzımdan ufak bir inlemenin kaçmasına sebebiyet vermişti. Ellerimi tutunacak yer olmadığı için -Selim hocanın boynu hariç- kucağıma koydum.
"Afedersin Melis korkuttuysam özür dilerim" Selim hoca yüzündeki hafif ama samimi gülümsemesiyle öyle güzel özür dilemiştiki ama benim gibi biri için bu pek önemli değildi. Bişe demedim yine kafam eğikti , heralde kafamı kaldırıp o saçma filimlerdeki gibi uzun uzun bakışmalara sebebiyet vermezdim o kadar aptal değildim hiç olmamıştım. Hoca hareket edip beni öğretmen masasına oturttu.

"Melis neden yerdeydin ,düştünmü bir yerinde bişe varmı iyimisin?" Sesinde bariz bir telaş ve şefkat vardı.
Kafamı kaldırıp ufak bir tebessüm gönderdim "ben iyiyim hocam sadece bacaklarım, yani onlar biraz yorgun ve pek hareket ettiği söylenemez" yalan söylemenin verdiği utançla kafamı önüme eğdim.

"Sanırım okul seni biraz yormuş Melis. Seni odana götürmeme ne dersin hem biraz dinlenirsin" Selim hoca son derce anlayışlı bir tavırla gülümsemiş ve elini omzuma koyup sıvazlamıştı ama kesinlikle kötü bişe anlamamıştım,yinede kimseye güvenmek artık huyum olmadığından omzumu biraz geri çekip elini çekmesini sağlamıştım. Ayrıca beni odama götürmesine izin versem bile kolidordaki öğrencilerin beni hocanın kucağında görmesini istemiyordum , zaten bizim sınıfın önünde Meriç beni kucağına almıştı birde buna katlanamazdım

"Aslında hocam ben size zahmet vermeyim sizin işiniz vardır" Selim hoca elini çekmesini sağlamama bozulmuş gibi gözükmüyordu o sıcak gülümsemelerinden birini gönderip gözlerimin içine baktı.

"Benim işim öğrencilerimdir Melis, seni odana götürürüm eğer sorun diğer öğrencilerin görmesiyse ben senin hocanım yanlış anlamazlar hem şu anda öğlen arası herkes yemektedir" ahh ne diyordum ben o benim hocamdı gibi bir saçmalık düşünmedim hoca olsa bile bir erkekti ve sınıfın önünde güçsüz göründüğüm gibi birde okula maskara olamazdım biliyordum ki okulda dedikodular çabuk yayılırdı.

"Hocam aslında sorun yanlış anlamaları değil beni bu halde görmelerini istemiyorum" doğruyu söylemiştim beni bu halde kimse görmemeliydi ve şimdiden bir sınıf dolusu insan görmüştü bir okul dolusuna gerek yoktu.

"Çok bile konuştuk seni burda bırakamam bu bacaklarla fazla savunmasız gözüküyorsun ve öğrencilerimizin pek tekin olduğu söylenemez hele senin gibi bir güzeli hiç rahat bırakmazlar" itiraz etmeme bile izin vermeden beni kucağına aldı. Kapıya yönelirken "hocam bana pek doğru gelmiyor sınıfta kalsam daha iyi" dedim aceleyle.

"İtiraz yok Melis ciğim seni burada bırakamam" kapıyı ayağıyla itekleyip açtırdı ve o anda durduk kafamı çevirip niye durduğumuza baktım. Gördüğüm kusursuz tehlike ile istemsiz gerildim uzun boyu ve yapılı vücudu tehlike çanlarını çaldırıyordu her bakışımda, siyah saçları dağınık ama hoş duruyordu ve beyaz teninde tek bir leke bulamazdınız hele o gözleri şu anda yeşil olan gözleri başka bir yeşille çakıştı. Karşımda duran Metehan YAKAR tamamen siyahlar içerisinde insanın içinde tehlike çanlarını bağırtıyordu ve nasıl bir tehlike bu kadar kusursuz tehlike olabilirdi. Nasıl bir insan bu kadar yakışıklı olabilirdi. Dur bir dakika ne yakışıklısı lan o senin ebeni şey yaptı dün akşam bu bacakların sorumlusu o unutma, Meriç'in kucağında olmanın , Selim hocanın kucağında olmanın sorumlusu o.

"Nereye" Metehan gözlerini Selim hocaya dikmiş sorusunu patavatsızca yöneltmişti.

"Sınıf arkadaşını odasına götürüyorum Metahan benimle bir işin varsa beklemen gerekecek" hocanın bedeni gerilmişti bunu hissedebiliyordum Allah aşkına o kasları kim hissetmezdiki. Metehan yeşil gözlerini Selim hocanın yeşil gözlerinden bir an ayırmadan baktı yeşillerin savaşı

"Benim işim seninle değil , sakarla" hocaya sen diye hitap ediyordu saygısız, yeşil gözleri beni bulunca istemsiz gerildim bu çocuk bana ne yapıyordu ya.

"Ne işi" gözlerine bakmadan sorumu sormuştum. Ahh bir an önce bitsin şu durum ya

"Gidince öğrenirsin" ellerinin birini bacağımın altından geçirdi diğerini sırtıma koydu , hayır kesinlikle onunla gitmek istemiyordum benden nedenini bilmediğim bir şekilde nefret ediyordu ve bu gitmemem için yeterliydi bu düşünceyle Selim hocaya istemsiz sokuldum belki beni vermezdi.

"Arkadaşın yorgun ve anlaşılan seninle pek gelmek istemiyor işiniz neyse eminim sonra çözersiniz" Metehan bu sözlerle ellerini üzerimden çekmemişti hatta bacaklarımdaki ve sırtımdaki elini sıkılaşmıştı ama sadece o değil Selim hocada ellerini sıkılaştırmıştı ve ben ikisinin arasında resmen sıkışmıştım.

"Sanırım anlamadın işimiz var ve ben işilerimi geciktirmeyi sevmem" Metehan'ın yüzü sinirden kasılırken gözleri tehlikeyle ışıldıyordu. Selim hocaya bakınca Mete'den baya tırsmıştı anlaşılan gözleride çekingenlik vardı ama beni bırakmaya pek niyetli değildi. Bu sefer sinirle kasılan ben oldum ama yinede Selim hocanın iyiliği için sakin olmalıydım çünkü biliyordum ki Metehan beni almadan gitmezdi.

"Ahh hatırladım şu önemli işi" hayır bizim önemli işimiz filan yoktu ve bende bişe hatırlamamıştım yine yalan. Selim hocaya dönüp (hala ikisinin arasındaydım)"hocam kusura bakmayın ben Mete ile gitmeliyim sizide yordum" Selim hocanın gözlerinde yenilgi vardı peki neyi kaybetmişti.

"Önemli değil Melis bir ara yanıma gel konuşuruz" Selim hoca ellerini çekip sınıftan alel acele çıkıp gitti. Giderkende gözlerim hep onun üzerindeydi acaba kırılmışmıydı peki neye kırılmıştı. Bulunduğum duruma baktım bay ukalanın kucağındaydım bu gün ne kucağa alınmıştım ama bir ona bir buna ve şu andada bunun sebebinin kucağındaydım.

"Seninle benim bir işimiz yok" Metehan zaten açık olan kapıdan kolidora çıktı. Adımları üs kata çıkıyordu yatakhanelerin olduğu yere.

"Haklısın özel bir işimiz yok" yüzünü bana çevirmemişti bile zaten bende ona kaçamak bakışlar atıyordum. Birden durup bana bakmaya başladı gözlerinde sanki bişeyi yeni farketmişlik vardı. "Kollarını boynuma dola" evet beni kucağında taşıyordu ama kollarımı selim hocaya dolamadığım gibi onada dolamamıştım ve dolamayacaktımda.

"Hayır dolamayacağım istersen bırakabilirsin" kesin reddedişime karşılık kusursuz suratında dudağının kenarında ufak ve tehlikeli bir kıvrım belirdi gözleri şeytanice ışıldadı.

"Emin misin"? Yutkunup cevap verdim

"Eveee" cevabımı veremedim çünkü Metehan beni gerçekten bırakmıştı. Ve ellerimi bulduğum ilk yere doladım ,acıyı bekliyordum ama hayır kapattığım gözlerimi açtım.

Yerde değildim hala Metehanın kollarındaydım bilerek yapmıştı. Beni yere bırakıyormuş gibi yapıp kollarımı boynunda dolattırmıştı. Sinirle kolumun birini çekip metehanın omzuna yumruk attım. "Sen çok adisin anladınmı beni yakar" bir yumruk daha attım omzuna "adinin tekisin" tam diğer kolumuda çekiyordum ki onun sesini işittim.

"O kolunu çekersen kendini merdivenlerden yuvarlanırken bulursun sakar" tehditi büyüktü ancak zaten acıya alışık biri için boştuda yinede bu bacakların üstüne başka bir yeriminde yaralanması pek akıllıca olmayacağı için tek kolumu orda bırakmak zorunda kaldım diğer elim kucağımdaydı.

Metehan sonunda üst kata çıkınca kolidorda ilerlemeye başladı. "Niye beni buraya getirdin" soruma karşılık hiç durmadan devam etti. Cevap vermemişti bana o umursamaz tavrı kızgın gözleri. Durunca odamın önünde olduğumuzu farkettim.

"Aç" sesiyle irkildim "hıı anlamdım"
Orman yeşili gözlerini gözlerime dikti "Kapıyı aç anahtar sende değilmi" sinirle harmanlanmış sesiyle siyah pantolonumun cebinden anahtarımı çıkardım ve Metehan deliğe eğilince kilidi sokup kapıyı açtım. Mete beni içeri götürünce Hayvan misali yatağa attı.

"Düzgün koysana ya hayvanmısın" öfkeyle homurdanışıma karşılık yüzünde alayvari bir gölgegeçti.

"Bir dahakine düzgün KOYARIM merak etme" koyarım kelimesini üstüne basa basa demişti bir dakika ne demeye çalıştığını şimdi anlıyordum bu öküzün. Yüzümdeki sinirle gözlerimi yeşillerine diktim.

"Sen git odanda sürtüklerine Ko..." içimden bir la havle çeçip kafamı sinirle yana çevirdim.
"Eee niye getirdin beni buraya"
Ayakta dikilmeyi bırakıp odamın içinde volta atmaya başladı.

"Sakın sana yardım ettiğimi düşünme sakar, buradayım çünkü Deniz başımın etini yedi, seni sınıfta bırakmaya gönlü razı gelmemiş" odada volta atarken gözümle onu takip ediyordum.

"Niye kendi gelmemiş peki"? Umursamazca bana döndü
"Çünkü kızla küssün salak" bana salak demişti ama haklıydı Deniz 'le bozuşmuştuk ama ben ona küs değildim ki.

"Ben Deniz'le küsmedim sadece biraz bozuştuk" elimi umursamazca salladım "işin bittiyse odamdan çıkarmısın" çıktığı an uyuyacaktım şüpesiz belki bir şeyler atıştıtırdım.

"İşim daha bitmedi" odamın kapısı açıldı içeri sarı saçlarıyla Batuhan girdi. Yatakta oturur pozisyonda olan bana küçümsercesine baktı.

Yutkunarak sordum"Neler oluyor" ikiside birbiriyle bakışıp şeytani bir yavaşlıkla kafalarını bana çevirdiler. Allah'ım neden bana avmışım gibi bakıyorlardı.

"Pantolonunu çıkar"...

🌊🔥🌊🔥🌊🔥


SOSYAL MEDYA HESABIM

İnstagram: hayal_crtk

 

Loading...
0%