@hayal_crtk
|
♥♥♥ Ölmüştü; can çekişe çekişe , duyulmayan çığlıklarla, görülmeyen yaşlarla, siyahla, kanla, acıyla. Havuzun dibinde gözlerim kararırken kolumdan tutulup çekilmemle, kendimi yüzeyde buldum. Ağzımdan çıkardığım sularla öksürerek , beni çıkaran kişiye tutundum. Öyle yorgun öyle bitiktim ki. Kim olduğuna bile bakmadan kollarımı gücüm yettiğince boynuna dolayıp dibe batmamaya çalıştım. Yine bir öksürük krizini atlatınca, kafam kendiliğinden tutunduğum kişinin soğuk göğsüne düştü. Ve ben titredim , daha sıkı sarıldım batmamak için daha çok titredim. Vücudum isyan bayrağını çekince , kollarım kendiliğinden kaymaya başladı ,tutunacak gücüm bile yoktu. Tekrar dibe batarken belime dolanan kollar buna izin vermedi. 2 GÜN SONRA CUMARTESİ Havuz faciyasının üstünden 2 gün geçmişti. Bu sürede beni havuzdan çıkaran kişinin Karan hoca olması beni çok şaşırtmıştı. O gün beni kucağına almış ve havuz kenarına yatırıp iyimiyim diye kontrol etmişti. Tabi beyaz elbisem her yerimi belli ettiği için gözlerine bile bakamamıştım. Ama Karan hoca o kadar soğuk kanlıydı ki iyi olduğumu anlayınca elime bir havlu tutuşturup beni iten çocuğa öfkeyle çıkışı gösterip gitmişti. O olayda Karan hoca kestiğim yaralarımı da görmüştü çünkü beyaz elbisem ıslanınıp vücuduma yapışınca tıpkı vücudum gibi yaralarımıda gözler önüne sermişti. Ama o kimse görmeden elime havlu tutuşturduğu için sadece o görmüştü. Yinede bana yardım etsede ondan iyi elektrikler almıyordum. Sokuk tavırlıydı tıpkı Metehan gibi. Metehan demişken ben havuza düştüğümde orda olan çocuk havuzdan çıkarıldığımda yoktu. Beni öylece ölüme terkedip gitmişti , hah kimin umrunda tıpkı 2 aptalında beni bıraktığı gibi. Meriç ve Batuhada beni burakıp gitmişti. Önemseyen kim defolsunlar. O günden sonra 2 gün boyunca Metehan'ı hiç görmemiştim. Ve gerçekten günlerim çok rahat geçmişti sadece Batuhan ile biraz sürtüşmüştüm onada en güzel cevaplarımı gözlerimi devirerek vermiştim. Bu gün ise Deniz ile arkadaşlığımı kutlayacaktık ve benim spor arabamı alacaktık gerçi Deniz'in spor arabamı alacağımdan haberi yoktu. Ama alınca haberi olurdu. Odamda ne giyeceğimi düşünürken siyah bir kot ve beyaz tişörtümü giydim. Saçlarımı açık bırakıp odadan çıktım , Deniz'i kapımın önünde bulunca bana bakan gözleri tedirginlikle üstümü süzdü. "İyi olduğuna eminmisin" havuz olayından sonra Deniz çok endişelenmişti ve bana daha dikkat eder olmuştu üstüne beni havuzda bıraktıkları için Batuhan ve Meriç'e de tirip atıyordu. Açıkçası biraz tırsmıştım çünkü bu kızın titip atması çok feciydi 2 gün boyunca Batuhan ve Meriç yok gibi davranmış, onların olduğu ortamlarda yüzünü asmış ve ne kadar uğraşsalarda bu kızın onlarla bir kelime konuşmasını sağlayamamışlardı. Deniz çok feciydi bağırmadan çağırmadan hıncını alabiliyordu. Bu yüzden bu iki erkek benim olduğum ortamlarda hep bana kinli bakıyorkardı çünkü onların küsme sevebini ben olarak görüyorladı. Hadi ama beni ölüme terketmişlerdi , üstelik o havuza sürtük olduğum düşünüldüğü için itilmiştim , sırf şerefsizin biriyle yüzmedim diye boğulmuştum. Beni iten çocuğa gelince yüzme hocamız Karan hoca ne yaptı bilmem ama beni gördüğü an çocuk yönünü değiştiriyordu. "Eminim Deniz hadi gidelim zaman kaybediyoruz" Deniz kafasını sallayıp gülümsedi. Okulun çıkış kapısına gelince ana yolun önündeydik. "Burda araba bulabilirmiyiz nasıl şehre ineceğiz" Deniz gülümseyip mavi gözlerini eğlenerek kıstı. O anda sesini duyduğum motorsikletlerle olduğum gibi kaldım. Önümüzde duran 4 motorla gözlerim ışıldadı hep motora binmek istemişimdir, ama motorları sürenleri görmemle ışığım söndü hadi ama yinemi siz. "İşte bunlarla ineceğiz" Deniz gülerek çantasını omuzuna astı ve Mert'in arkasına bindi. Ben öylece kalakaldım hadi ama beni havuzda ölüme terkeden bu üç kişiden birinin arkasınamı bineceğim. Gerçi ölüme terketmeleri zerre umrumda değildi yani olamazdı. O zaman kin biçmeme gerek yok. Ah tabiki kin biçerim bana sürtük demişlerdi Meriç hariç ikisi bana sürtük demişti. "Ben bunlarla bir yere inmem neden Mert'in arkasına ben oturmuyorum" "Düşündümde korkmayı özlemişim" yürüyüp Metehan'ın geniş ve güçlü omuzlarından destek alıp arkasına oturdum "korkut beni" evet tam olarak öyle demiştim. Bilerek Metehan'ın arkasına binmiştim çünkü ondan korkmadığımı bilmeliydi ve Deniz'in ordan kalkıp beni Mert'in arkasında görüp üzülmemesi için vazgeçmiş gibi yapıp Metehan'a meydan okuyormuş gibi yapmıştım. Neden Metehan diğer iki öküzü niye eledin diye sorarsanız Denzi bu iki günde Batuhan'a devirdiğim gözlerden onu önemsemediğimi biliyordu bu gün birden pat fiye ona korkut beni desem eminim saçma bulurdu , zaten Meriç'le de aramız da ciddi bir tartışma görmemişti. Onuda eleyince geriye nefret ettiğim Metehan kalıyordu her anlamda inanırdı ona meydan okuduğuma. Böylece gönlü rahat Mert'in arkasında otururdu. Ya da sadece benim için endişelenirdi çünkü motordan gelen boğuk ve sinirli sesler kesinlikle bu yolculuğun güzel gitmeyeceğini gösteriyordu. "Yerinde olsam sıkı tutunurdum" Metehan'ın uyarısı zerre umrumda olmazken sadece omuz silkmekle yetindim. Motorlar hareket ederken Mete bilerek gaza kökleyince düşmemek için kollarımı beline sardım. Motordan korkmazdım hatta çok hoşuma giderdi ve Metehan'ın bu siyah canavarı kesinlikle hızlı ve tehlikeliydi. Ama sorun şu ki sürücü Mete'ydi Ormanlık alanın ortasındaki ana yoldan ilerlerken Metehan hızını arttırdı ve Mert'e yaklaştı. Deniz bana gülümseyip iki elinide özgürce kaldırdı ve gözlerini kapattı. Ona kapılıp bende ellerimi kaldırdım ve gözlerimi yumdum. Serin rüzgar tenimi okşarken ağaçların arasından bir görünüp bir kaybolan güneş kapalı gözlerimden bile farkediliyordu. Açık saçlarım özgürce savrulurken ilk kez mutluluğu hissettim. Gözlerimi açtığımda karşı motorsikletteki Deniz bana el sallıyordu. Metehan yine hızını arttırırken gülerek motorun arkasına tutundum. Ona sarılamdığımı farkeden Mete'nin gülüşü kulaklarıma gelirken yine ne haltlar karıştırdığını anlamaya çalışıyordum. Bir anda motorun önü kalkarken çığlığımla beraber Metehana sarıldım ,daha doğrusu yapıştım. Pislik ön kaldırmıştı ya düşseydim ve hemen arkamdaki Meriç beni ezseydi sonra ölseydim ve bu hayattan kurtulsaydım artık acı olmasaydı babamı görebilseydim yine. Keşke düşseydim. Metehan'ın kahkaları "Allah'ın belası ya düşseydim" Deniz sinirle homurdanıp Mert'in omzuna yumruk atarken. "Bende ukalaya aynı şeyi diyecektim" dedim. Mete hafif kafasını çevirip alaylı sesiyle konuştu. "Korkut beni demişti sanki biri" yine motorun önünü kaldırdı ve ben çığlık atıp tekrar beline ahtapot gibi sarıldım. "Keşke demeseydin" Motor hızını arttırırken heyecanımda artıyordu , keskin bir viraja gelince beline dahada sarılıp korkuyla bekledim. Motor viraja girince iyice yana yattı hatta öyleki uzun saçlarım asvalta sürtünüyordu. Çıplık atıp ahtapot gibi iyice yapıştım Metehan'a. Viraj çıkana kadar ağzıma geleni saydım. "Hayvan yavaş olsana , Allah'ım öleceksem bu çocukla ölmeyim, öküz , canavar , elime düşme seni avucumda boğarım Mete" sonunda virajdan çıkınca Mete hızını dahada arttırdı artık etrafımdaki şeyleri sülilet olarak görüyordum. Açıkcası harika hissediyordum özgür gibi ama tek eksik yani fazlalık motoru Mete'nin sürmesiydi. Motor asvalt yolda çığlıklar atarak dahada hızlanırken , ellerimi gevşettim ve bir elim Mete'nin omzunu tutarken diğer elimi özgürce havaya kaldırdım. Gözlerimi yumup bu yolculuğun tadını çıkarıyordum. Mete biraz yavaşlarken gözlerimi açıp etrafı inceledim. Yavaşlayınca Mert'le aynı hızda gitmeye başlamıştık ama önümüzdeki Batuhan ve Meriç eğlenceye daha yeni varıyorlardı. Elleriyle birbirlerine işaret çakıp ikisi aynı anda motorun önünü kaldırdı. Biz hayretle onları izlerken Mert bizim motora yanaştı. "Kardeşim" ? Bu kesinlikle hazırmısın demekti. İkisi kafa sallayıp ön kaldırırken Deniz'le biz aynı anda yakındık. "Hayır" Ve yine bir ön kaldırma , yolun geri kalnında gerçekten eğlenmiştim Mete hızdan korkmadığımı anlayınca. Dahada hızlanmış ve tehlikeli hareketlerle eğlenmiştik. Tamam Mete'yle eğlenmemiştim sadece Motoru tam benim istediğim gibi hızlı sürüyordu, üstelik yoldaki tehlikeli hareketleri cidden eğelenceliydi. Tamam hız tutkunu bir psikopattım ve adranalinli şeyleri seviyordum napabilirim ki. Motorlar bir kafenin önünde durunca hepimiz aşşağı indik , eğlenceli bir orman gezintisinden sonra sonunda şehir merkezindeydik. İçeriye girince şaşırmıştım çünkü ortam çok güzeldi. Mavi ferah duvarlar , geniş pembe masalar, çiçeklerle süslenmiş ortam ve etrafı saran gül kokusu o kadar güzeldi ki. Nedense içimden bir ses bu ortama Deniz'in zoruyla geldiğimizi söylüyordu. Boş masalardan birine geçip kahvaltılık şeyler sipariş ettik. "Pek beni yansıtmasada ortam çok tatlı" dedim gülümseyerek. "Seni yansıtan yer nasıl olmalıymış" Mete alayla gözlerime bakarken elimdeki çatalla uğraşıyordum. "Sanırım siyah duvarları olurdu ve kırık dökük parçalanmış tozlu masalar" gülümsedim "birde bitmiş sigara izmaritleri" dudaklarımdan kıkırtı çıkarken gözlerim Meriç'i buldu. "Hiç durma aklımı okuyabilirsin , ve sigara içmiyorum" Meriç şaşırarak gözlerime bakarken tam konuşacakken sözlerini kestim "Biliyorum insan psikoljisinden ve tavırlarından ne düşündüğünü tahmin edebiliyorsun ama bazı şeyleri tavırlardan çıkaramazsın" dedim ve arkama yaslandım, yanımdaki Deniz bana şaşırarak bakarken ona gülümseyip. Siparişlerimiz gelince masa padişah sofrasına dönmüştü. Ve ben ne zamandır adam akıllı kahvaltı yapamıyordum. Ahh hadi ama okuldaki o iğrenç atıştırmalıklar karın doyurmuyordu , daha mini dolabımı en başından dizayn edecektim. Büyük bir açlıkla ben menemene yumulmuşken kimseyi takmadan her şeyi silip süpürdüm. Diğerleri öyle çok yemiyolardı nedense , ben bir yumurta bir menemen bir zeytin bir peynir bir reçel bir salatalık bir çay bir sucuk derken kıtlıktan çıkmış gibi yemiştim. Yemeğin sonlarına doğru tabaktaki tek salatalık bana bakarken arkamdan ağlamasın diye onuda yedim. Sonunda doymuştum keyifle arkama yaslanırken , masadaki herkesin bana canavar görmüş gibi bakmasını beklemiyordum "Ne"? "Bu fiziği böyle yiyerek yapamazsın" Mert'in şaşkınlıkla dediklerine karşın. Omuz silktim. "Fiziği düşünen kim mühim olan açlık" diyip güldüm. "Sanırım seni bir daha açlıkla tehdit etmeyeceğim" Batuhan sahte bir korkuyla geriye yaslandı. "Mazallah beni filan yer bu" alaycı gözleri gülerek kısıldı. Benim korkumu araken Batuhan beni aç bırakmakla tehdit etmişti. "Domuz eti yemem ben" diyip göz kırptım. Deniz ve Mert kahka atarken diğerleri sessizdi. Batuhan yine alay edercesine öne eğildi ve eline çatalını alıp bana doğru salladı. "İt itin etini yemezmiş , seninki de o hesap" diyip kahka attı. Bu sefer tüm masa gülerken. Ben sadece gözlerimi devirdim. Kafede hesabı ödeyip çıkınca Deniz bu seferde alışveriş merkezine gitmek için tutturdu. Erkekler ne kadar dil döksede Deniz'i caydıramazken. Metehan'ın sadece 'olmaz' demesiyle Deniz kabullenip üzüntüyle kafasını eğmişti. "Bizi alışveriş merkezine bıraksanız , hem size yük olayız" dedim. Dört erkekte sinirle bana bakarken. Aynı anda "olmaz" demeleriyle , tek kelime daha edemedim. "Peki" Mete'nin kabul etmesiyle yine motorlara bindik. Açıkcası tekrar Metehan'ın arkasına binmiştim çünkü motorda hız yapmayı seviyordu. Hadi ama bu canavar bende olsa her gün gazı köklerdim. Hızlı bir yolculuğun ardından dev gibi bir alışveriş merkezine geldik. İçeriye girince öyle gösterişli ve büyüktü ki , gözlerim kamaştı. "Gözümüz üstünüzde ne yaparsanız yapın" Meriç bizi uyarıp başından def ederken keyifle kabul etmiştik. Ben öyle alışverişi çok sevmezdim ama... tamam severdim zaten okula 5 bavul kıyafet ayakkabı vs ile gelmiştim benden başka kim sever ki. Deniz'le bir o mağza bir bu mağza derken çok eğlenmiştik. Ve ellerimiz kıyafet dolmuştu ben tişört , pantolon ikilisine yoğunluk gösterirken. Deniz mini etekler , büsiyerler, topuklular derken dolmuştu. Elimdeki yeşil lakosa bakınırken Deniz'in sesiyle ona döndüm. "Ay yeter bıkmadınmı tişörtten bırak o çirkin şeyi" Deniz lakosu elimden kavrayıp atarken elindeki kıyafetlerle beni zorla kabine soktu dene bakalım. Elime verdiği kırmızı elbise ile gözlerim ayrıldı , elbisenin mini eteği derin göğüs dekoltesi ve sırt dekoltesi vardı aslında sırtı ful açıktı ,kolları uzun ve uçları dantelliydi tıpkı yakasınında dantelli olduğu gibi. Ben bu elbiseyi hatta giymezdim. "Melis'ciğim hemen kapının önündeyim eğer o elbise denenmezse içeri girip zorkla giydiririm" Deniz'in ne kadar inat olduğunu biliyordum o yüzden el mecbur elbiseyi giydim. Kırmızı elbise vücut hatlarımı gözler önüne sereken , mine eteği bacaklarımı fazlaca göstürüyordu. Dekolteden gözüken göğüslerim büyük oldukları için çok sexi bir görüntü oluşturuyordu , saçlarımı önüme toplayıp ful açık sırtıma baktım aman Allah'ım bu elbiseyle çok sexi olmuştum ama tek sorun kendimi kerhane o*uspusu gibi hissetmemdi. "Melis giyindinmi bebeğim, çabuk çık yoksa ben gireceğim" Denz bağırarak tüm kabindekileri rahatsız ederken daha fazla rahatsızlık vermemek için kapıyı açtım. Beni gören Deniz'in gözleri beğeniyle ışıldarken eliyle gözlerini ovuşturup tekrar baktı. "Biliyorum kerhane çiçeklerine benzemişim" dedim. Saçlarım gözümün önüne gelirken elimle geriye çekiştirdim. "Melis mükemmel gözüküyorsun aman Allah'ım bekle hemen bir ayakkabı bulup geliyorum birde öyle bakalım" Kabindeki herkes Deniz'e delimi diye bakarken gözleri beni bulan şaşırarak bakıyordu. Deniz gidince utanarak kendimi kabine kitledim. "Melis buraya gelirmisin" Deniz'in sesiyle kabinden çıktım ama kapının ağzında değildi. "Deniz?" "Kapının ağzındayım Melis, burda ki görevli müşterileri rahatsız ettiğim için giremeyeceğimi söyledi. Sen gel" kahka atarak dışarı çıktım siyah tişörtlü görevli Deniz'i gerçekten içeri almıyordu. "Rezilsin Deniz" diyip biraz daha güldüm. Deniz sinirle homurdanıp beni çekiştirdi. Bir yer bulup oturunca Deniz'in getirdiği siyah çapraz bantlı topukluyu giydim ama bir sorun vardı ki ben topukluyla yürüyemezdim. Deniz'den tutunup ayağa kalkınca saçlarımın önüme düşmesine izin verdim yoksa utancımı saklayacak başa bişeyim yoktu. Elim hala Deniz'deyken bu ince topuklu ayakkabıları nerden bulduğunu düşünüyordum. "Mühteşem oldun , alıyoruz" Deniz beni beğeniyle süzerken. Sinirle kaşlarımı çattım. "Ben bu elbiseyi giymem , sadece senin inadın yüzünden giydim şuna bak her yerim meydanda" "Hiçte bile sana çok yakıştı alacağız dedim." Offff niye laftan anlamaz ki elimi Deniz'den çekip arkamı dönüp soyunma odasına döneceğim esnada. Ayağımdaki topukluyu unuttuğum için sırt üstü düşerken arkadan birinin beni tutmasıyla derin bir soluk verdim. Sonunda Deniz bir işe yaramıştı. "Sonunda bir işe yaradın Deni..." arkamı döndüğümde gördüğüm kişi kesinlikle Deniz değildi. Siyah dağınık saçlar , uzun boy , beyaz tişörtü ve siyah pantolonuyla birleşen kusursuz fiziği. İle Metehan tam olarak karşımda duruyordu. Aramıza mesafe koymak için iki adım geriledim ama yine ayağımın dönmesiyle Mete'nin kollarına tutunmuştum. "Deniz senin bulduğun ayakkabında elbiseninde" diyip homurdandım. Deniz yanıma gelince Metehan 'ile olan bağımı kesip Deniz'e tutundum. "Yinede sana çok yakıştı bu kıyafetler" Deniz daha devam ederken gözlerim Metehan'a kaydı. Gözleri arsızca vücudumda dolanırken istemsiz kasılmıştım. "Sonunda bulduk" bir siz eksiktiniz gelin sıçtım hep beraber sıvayalım. Gurubun devamıda gelince , kafamı gömecek kum arıyordum. Mert gözlerini irileştirip yanıma geldi Deniz'in avucundaki ellerini tutup etrafımda bir tur döndürdü. Lanet topuklular yüzünden düşmemek için Mert'in ellerine dahada tutundum. "Melis bende geçen havuzda ayak bileklerini gördüm diye seviniyordum , meğer devamın ateşmişte haberimiz yok" Mert beni utandırırken utançtan ne yapacağımı bilmiyordum. Şu an etraftaki başka erkekleri saymazsak , dört erkek tarafından arsızca süzülüyordum tamam Mert sadece beni utandırmak için arsızca bakıyordu ama diğerleri hiçte masum bakmıyorlardı. "Ben üstümü değiştireyim" Deniz'ide benimle sürüklerken Batuhan'ın sesini suydum. "Bence kalmasında bir sakınca yok" katil olmamak için önümü dönerken. Batuhan ve Mert in alaylı gülüşlerini duyuyordum. "Sizde siktirin önünüze dönün lan" Metehan'ın bağırtısıyla ona döndüm. Etraftaki erkeklerin hepsinin bana baktığını farketmemiştim ama hepsinin önüne dönmesiyle. Metehan'dan korktuklatını anlamıştım. Keşke onun kadar güçlü olabilsem. Kabinde işimi bitirip Deniz'in zoruyla elbiseyi kasadan geçirdim. Erkekler yine bizi yanlız bırakmışlardı. En alt kata inip mini dolabımı en başından doldurmak için yemek reyonlarında gezindim. İşim bittiğinde alışveriş arabam ful dolmuştu. Reçel , sucuk, kek, kola, meyve suyu derken arabayı taşırmıştım. Tabi araya kişisel eşyalarda girince ,pet, şampuan , sabun falan arabayı kasaya zorla götürdüm. "İşiniz bitmedimi daha" Meriç arkamızdan seslenince aklıma en önemli şeyi unuttuğum geldi. Deniz'i kasaya bırakıp bir sepet aldım ve doğruca abur cubur bölümüne gidip , içine çikolata doldurmaya başladım. "Melis yardım gerek mi" Mert seslenince ona döndüm elimdeki kutudaki tüm fıstıklı kalıp çikilotaları sepete boşaltırken , olumsuzca kafamı salladım. "Hallediyorum ben sağol" Mert cidden bana arkadaşca davranıyor , yardım etmek istiyordu. Raflardaki en sevdiğim çikilotaları sepete doldurunca en sonunda yer kalmamıştı. Kasaya geçtiğimde hala Deniz aldığım ürünleri geçirtiyordu. Erkekler ise benim kıtlıktan çıkmış gibi aldıklarıma bakıyorlardı. O sırada kasiyer petlerimi geçirirken dört ekeğinde gülmemek için kendini sıktığını farkettim. Utanç ve kızgınlıkla önüme dönerken geçirmesi için bir sepet çikilotayıda aldıklarımın yanın koymuştum. Bu sefer Deniz dahil hepsinin yüzünü bu kız insanmı bakışları alırken ürünlerin geçmesini bekledim. Kasadan baya fazla bir fiyat çıkmıştı. Ama kartımla kolayca halletmiştim. Yığınla poşet taşınmayı beklerken erkekler ,Metehan hariç işe el atmıştı. Deniz'le bende kıyafet torbalarını taşıyorduk. "Çok zeki kızlar bu kadar poşeti nasıl eve götürmeyi düşünüyorsunuz" Batuhan homurdanırken AVM'den çıkmıştık. Hemen önümüzde gördüğüm siyah
"İşte bununla götürüceğiz" hepsi bana bakarken hiç durmadan arabanın önündeki takım elbiseli adamın yanına gittim. "Buyurun Melis hanım" Adam saygıyla eğilip anahtarı elime verirken teşekkür edip adamı gönderdim. Alışveriş merkezinde avukatım Firet beyi arayıp arabayı AVM'nin önüne göndertmesini söylemiştim. Gerçi benim isteğim başka bir araba modeliydi ama son anda bu arabayı getirtmiştim.
"Gelmiyormusunuz" Deniz merakla beni incelerken , Metehan ve diğerlerininde pek farkı yoktu. "Noldu"? Sorumla hepsi silkelenip poşetleri arabaya yerleştirdiler.
"Bu araba seninmi" Deniz şaşkınca yüzüme bakarken. "Evet benim , niye bu kadar garipsiyorsunuz ki" dedim.
"Sadece haberim yoktu , zenginmisin sen" Deniz'in pat diye sormasıyla. Ne diyeceğimi bilemedim. Ama zengindim babamdan bana kalan miras çok büyüktü.
"Durumumuz iyi diyebilirim" gözlerine baktım "yoksa zenginleri dışlamak gibi bir huyunuzmu var" dedim gülerek. Oda gülüp koluma dokundu.
"Sadece şaşırdım hiç öyle zengin tipi yok sende bebeğim" Deniz yine şen şakrak haline dönerken bende güldüm.
"Benim içim fakir" yine güldük.
Tekrar yola çıktığımızda arabam cidden harikaydı. Kafama göre yaptığım hız yan tarafımdaki Deniz'i tedirgin ediyordu. Önümüzde dört motorsiklet arkalarında lamborghinim, hız üstüne hız yapıp eğleniyorduk tabi bunları trafiğin hiç olmadığı yerlerde yapıyorduk. Sıradaki istikametimiz sahildi. Deniz'le sahilde bulduğumuz bir topla oynayıp eğlendik ama ben fazla güneşte kalamadığım için gölgeye oturup top oynayan Mert ve Deniz'i izlemiştim. Diğer buz üçlüyse motorla gezintiye çıkmışlardı. Akşama doğru baya yorulsamda Deniz'in ısrarıyla 'kuyu' adlı bir bara gitmiştik. Daha içeriye girer girmez ortamdaki yoğun sigara kokusu burnuma doluştu. Etraf dumandan pek görülmezken ilerledikçe iğrenç sahnelerin döndüğü masalar midemi bulandırıyordu. Yüksek müzikte kimse kimseyi duymazken koltuklardan birine geçtik bir yanımda Deniz otururken diğer yanıma Metehan oturmuştu. Siparişler için yirmili yaşlarda bir kadın gelmişti giydiği deri etek sanki bir ayı pençe atmış gibi yırtıklarla doluydu. Ve üstünde ise göğüslerinin büyük bölümü görülecek şekilde ipli bir buluz vardı ve buda yırtık doluydu.
"Siparişinizi alayım" kız siparişleri alırken ben sadece su istemiştim. Alkol içmiyordum ve içenleride sevmiyordum. Ortamdaki yüksek ses giderek artarken ortadaki pistin içi dans eden insan kaynıyordu. İçecekler gelince telefonumla uğraşmaya başladım , ortam hem çok sesli hemde boğucuydu. Deniz içkisini bitirip dans etmek için piste girdi ardı sırada Mert girdi. Bu ikisi kesinlikle birbirlerinden hoşlanıyordu bundan emindim. Zaman ilerlerken Batuhan ve Meriç'te ortadan kaybolmuştu. Telefonumla uğraşmaktan sıkılınca yanımda sadece Metehan'ın kaldığını onunda telefonuyla uğraştığını farkettim.
Dans edenlerin arasına bakınca sadece Deniz'i gördüm , oda çocuğun birini elinden tutmuş bir yere çekiştiriyordu. Deniz üst kata çıkarken , merakla Metehan'a döndüm.
"Deniz o çocukla neden üst kata çıktı" Metehan kafasını telefondan kaldırıp siyah gözlerimi üzerimde gezdirdi.
"Bilmek istemezsin" diyip göz kırptı. Bir dakika yoksa üst katta şeymi yapacaklardı. Yüzüm iğrenerek kasıldı.
"Gidip Deniz'i getirmelisin , başına kötü bir şey gelebilir" Metehan alayla gülüp telefonu koltuğa koydu. "Emin ol o çocuk daha büyük bir tehlikede" Diyip tehlikeli kahkasıyla geriye yaslandı.
Siparişlerimizi alan garson tekrar masamıza geldi ve elindeki kırmızı sıvıyla dolu kadehi önüme koydu.
"Bu ne , ben içki istediğimi hatırlamıyorum" dedim tek kaşımı kaldırıp.
"İçki size karşı masadan gönderildi" garson eliyle masayı işaret edip gidince Metehan'a baktım kaşları çatılmış garsonun az önce gösterdiği masaya sinirle bakıyordu. Kafamı çevirip bende bakınca iki kadının arasında oturmuş 30 lu yaşlardaki bir adam gördüm. Adam ona baktığımı farkedince gözlerini Metehan'dan çekip bana baktı ve elindeki kadehi kaldırıp arsız gözlerini üzerimde gezdirdi. Adama gülümseyip önüme döndüm ve kadehimi alıp bende onun gibi kaldırdım. Adamın arsız gözleri dahada alevlenirken , gülümsemem alaylı bir hal aldı. Kadahteki tüm içkiyi yavaşça yere boşalttım ve kadehide adamın gözlerine baka baka umursamazca gelişi güzel fırlattım. Önüme dönünce Metehan sanki 'aferim sana' dermişcesine gülümsüyordu. Telefonumla tekrar uğraşmaya başlayınca tuvaletim geldiği için masadan kalkmıştım. Barın iğrenç tuvaletlerinde işimi halledip tekrar masama yönelmiştim ama , masada Metehan'ı bulamamıştım. Sinirle ayağımı yere vurup etrafımda bir tur atıp etrafı inceledim , hadi ama buraya onların zoruyla gelmiştim ve beni yanlız bırakıyorlardı. Dans edenlerin arasında bizimkilerden biri varmı diye bakmaya başladım. Ama o kadar çok insan vardı ki iğne atsan düşmezdi. Vazgeçip masama dönüyordum ama tam o sırada birinin kolumdan tutup çekiştirmesiyle ne ye uğradığımı şaşırdım. Arkamda biri vardı , güçlü biri. Adam kollarını karnıma dolayıp beni kendine iyice bastırdı , korkuyla çırpınıp kaçmaya çalıştım ama adamın güçlü kollar izin vermiyordu. Kulağımın dibinde sıcak nefesini hissedince kal gelmiş gibi durdum. Adam burnunu boynuma sürtüp seslice kokumu içine çekip sonrada yakıcı nefesini üfledi. Dans eşliğinde hafifçe sallanırken benide kendisiyle sağa sola hafifçe sallıyordu.
"Güzelim sana yapılan ikramları böyle kabaca geri çevirmemelisin" Adamın sesi tanıdık filan değidi , sadece bir an Metehan olabileceğini düşünmüştüm. Ama bu adam kesinlikle Metehan değildi. "Özelliklede o ikramı ben yapıyorsam" bana içki gönderen adamdı bu. Emindim çünkü başka kimse bana bişe göndermemişti. Adam burnunu boynuma sürterek kokumu içine çekti ve ordanda burnunu yanağıma sürttü. Ne kadar çırpınsamda kurtulamıyordum bu adamdan. Adam eğlenerek biraz daha çekti beni kendine.
"Çok zayıfsın güzelim" duyduklarım beynimde yankılandı karanlık bir bebek gibi beni sarmaladı ve ben sarmalanmaya dünden hazırdım.
Arkamdaki adamın ayağına serçe bastım adam inleyip kollarını gevşetirken , arasından çıkıp adamın bacak arasına en sertinden tekmemi savurdum. Adam inleyip dizlerinin üzerine düştü ve bacak arasını tutmaya başladı o bana küfürler savurup eline geçersem neler yapacağını ankatırken. Saçımı geriye itip beni sarmalayan karanlığa gülümsememi gönderdim.
"Güç kiloda değildir" bir adım yaklaşıp kahve saçlı adama eğildim ve kulağına fısıldadım. "Yürektedir" sonrada kalkıp üst kata çıktım. Deniz buralarda bir yerde olmalıydı , üst kat uzun bir kolidor ve karşılıklı kapılardan oluşuyordu. Hadi ama Deniz , burda ne yapıyorsun sen. Sinirle tekrar alt kata inip etrafı inceledim. Dumanlar arasında bir kapı daha gözüküyordu ve orayada giriş çıkış vardı. Adımlarımı o kapıya yöneltip içeri geçtim , oda baya büyüktü ve etraf koltuk doluydu. Koltuklarda gözümü gezdirirken Metehan'ı görmemle duraksadım. Mete kızın birini koltuğun başlığına yaslayıp yanaklarını öpüyordu , sonra öpücükleri boynuna inmeye başladı. Altındaki sarışın kız Mete'nin öpücükleriyle kendinden geçerken. Metehan kızı sırtından sertçe kavayıp koltuğa iyice yatırdı ve boynuna kondurduğu öpücükler şiddetini arttırdı pekala sanki futbol maçı anlatıyor gibi bu olayı daha fazla görmemek için tam arkamı dönüyordum ki kızın çığlık atması ve Metehan'ın kızın ağzını aynı anda kapatması bir oldu. Kız Metehan'ı üzerinden itmeye başlayınca, Mete kızın bileklerini tek eliyle kavrayıp kafasının üstünde birleştirdi. Kız dahada debelenirken gözlerinden yaş geliyordu ama sesini bile duyuramıyordu. Çünkü Metehan'ın dudağında ki eli çığlık atmasına bile izin vermiyordu. Metehan kızın boynuna dahada yüklenip öperken bir gerçeği farkettim. Metehan kızı öpmüyordu... ısırıyordu , ve bu kadar yüksek sesde dumanların arasındaki alkollü gözler bunu fark edemiyordu.
"Hassiktir ... lanet olsun" ağzımdan istemsiz kaçan küfürle Metehan kafasını kaldırıp gözlerini bana çevirdi, ben mi ? Gözlerimi dudağının kenarından akan kırmızı sıvıdan alamıyordum. Derin bir yutkunma ve Metehan'ın eğlenen tehlikeli gözleri. Niye gözleri kızıldı ki?
"Sonunda"
Ney sonunda ?
"Siktir"
|
0% |