Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1-ŞEHİRDEN KAÇIŞ

@hayal_kapani30

 

 

UYARI: ÖLÜM, HASTALIK, ÖPÜŞME, ŞİDDET İÇERİR! GERÇEKLİK İÇERMEZ!

(ŞİDDET ARKA HİKAYEDE GEÇMEKTEDİR GÜZELLEMESİ YAPILMAMIŞTIR!)

 

NOT: BU KURGU BİR ÇOK PLARTFORMDA YAYINLANMAKTADIR ÇALINTI DİYE GELMEYİNİZ!

 

​​​​​

 

 

--✒️--

 

 

 

Hayatın en yoğun dönemindeydim. Yayın evinin sıkıştırması, ailemin hastalıkları, arkadaşlarımın kıskançlığı... Gerçekten çok sıkılmıştım. Şiir dosyasın yayın evine teslim ettim. Umarım yine 1 ay içinde kitap yaz demezlerdi. Bir süre tatil yapmalıydım. Araba seslerinden başım sürekli ağırıyordu...








 

Bilgisayaımın başına geçip incelemeye koyuldum. Sonunda istediğimi bulmuştum. Dağlık bir yere yakın küçük bir kasaba. Han kasabası. İstediğim gibide bir evde vardı. Hızlıca telefon ettim ve evi aldım. İnternet bankacalığından ödemeyi yaptım. Toparlanmaya başladım. Kalbim heyecanla atıyordu.









Toparlandım ve kasabaya yola çıktım. En sevdiğim şarkıları çalıyordum. Yeşil bir jipim vardı. Sevmesemde... 2 uzun gün sonunda kasabaya girdim. Muhtardan anahtarı aldım. Heyecanla evime girdim. Tozluydu.









Taş, duvarları yinede sıva yapılmıştı. İki katlıydı. Elektrik ve su bağlanmıştı. Hızlıca yatak odasına girdim. Evin yerleri ahşaptı. Yatak odası kreme boyanmıştı. Gülümsedim. Yerleri temizlemeye başladım. Yatağı bahçeye çıkardım. Kalan kısmı güzelce temizledim ve yolda aldığım yatağı koydum. Temiz çarşaf takımı serip, kocaman sabitlenmiş ahşap dolabı temizledim. Eşyalarımı yerleştirdim. Yeşil perdeleri taktım.
















Okuduğum bir yazıda; Açık kahve, koyu ve cırtlak olmayan pastel yeşil tonları ve kum ile krem tonları insana huzur veriyormuş. Bu yüzden yatak odasında kullanılmalıymış. Psikolojik olarak sakinleştirici ve dinlendiriciymiş.












Açıkçası edebiyat okumuş biri olsamda bu tarz şeylerede ilgiliydim. 5 saat sonunda yorgunluktan ölerek koltuğa attım kendimi. Girişte; şemsiye için metal kutu, bir dolap, bir ayakkabılık, iki tanede puf ile ayna mevcuttu.








Ardından tam karşınızda taş bir şömine, üstünde televizyon, yan tarafta ahşap bir kitaplık, camın altında oturacak yer, koltuk tam şöminenin karşısında, ortada kütükten bir sehpa, yanlarında tekli koltuk, eski halat ve ağaçtan yapılma bir lamba, yerde biri koltuğun arkasında biri sehpanın alrında olacak 2 tane hasır kilim bulunuyordu. Ahşaplar açık renkti ve koltuklar ise tatlı bir yeşildi. Şu lanet rengi sevmiyordum ve sürekli karşıma çıkıyordu.
















Mutfak dolapları koltuklarla aynı renkti. Tutma yerleri ahşaptı. Benim beyaz eşyalarım ise griydi... Çünkü eski dairemde gri-beyaz dolaplar vardı. Mutfak adası olmasına rağmen salonda birleştiği yerde masanın önünde cam bir masa bulunuyordu. Mutfağın yan tarafında bahçeye açılan bir kiler bulunuyordu. Salon ve mutafağı birleştiren yerde üst kata çıkan tahta merdivenler vardı. En kısa sürede el atmalıydım.












Üst katta 2 oda, 1 daha küçük oda ve banyo bulunuyordu. Komple yeşil fayans döşeliydi. Antika tasarımı yüzünden altın şeşmege ve küvete sahipti. Ebeyvn banyosu bendeydi. Beyaz jakuzili ve sadeydi. Odamın bir duvarı ful dolaptı. O yüzden yatak tuvalet kapısının yanındaydı.
















Çalışma odasını küçük yere yaptım. Masam, pufum, ortadaydı. Etraf raf doluydu. Hepsinde ilham kaynaklarım vardı... Daktilom, eski ödüllerim, albümlerim, boya malzemelerim, sevdiğim tabloların küçük hali, bir kaç kuru çiçek, manzara resimleri, gramafon, sevdiğim hayvanların ve filmlerin figürleri. Gülümsedim. Düşünmek bile iyi hissetrirmişti.












Kapım çalınca, kaşlarımı çattım. Kapıyı açtım. Muhtar burdaydı.








Muhtar:Oğul sen yorgunsundur piknik var gel sende komşularlada tanışırsın.








Yağız:Zahmet olmasın abi?








Çekinmiştim. Kasabacamı piknik yapıyordu bunlar? Aha tam memleketimlik iş. Çok özledim.








Muhtar:Olmaz gel sen.








Hızlıca evi kitleyip çıktım. Ortada ağaçlarka kaplı büyük bir park vardı. Kasaba sakinleri masaları taşıyıp kurulmuştu oturdum. Herkes sohbet ediyordu. Konuşmaya başladım. Burda herkes samimiydi. Ayrıca farklı milletlerden kişilerde vardı.

Yanımdaki kişiye sordum.


Yağız:Burda türk var mı?


Selen:Vardır. Turtacı Helen'in torunu Eylül ve kütüphaneci Güz. Eylül 14-15 yaşlarında ama.


Yağız:Peki Güz?


Selen:O 22-20 galiba.


Yağız:Teşekkürler.




Çok güzel bir yemeğin ardından eve döndüm. Yorgunluktan bayılıcaktım. Sıcak bir süt içtim. Ardından duş alıp, ipek pijama takımımı giyip yattım. Anlaşılan bura bana çok iyi gelicekti.

—✒️—

Umarım seversiniz. Her gün atmayı planlıyorum. İyi pazatlar dilerim sağlıcakla kalın. Ufak bir sürprizimde olucak.

 

 

Loading...
0%