@hayaldeyazar
|
Bölüm şarkısı Alma attım yuvarlandı oğul oğul oğul oğul oy Gitti beşiğe dayandı Bebek uykudan uyandı Nenni oğul oğul Nenni yavrum yavrum Nenni balam balam Nenni yavrum yavrum nenni Sana bebek diyemedim Ak sütümden veremedim Nenni oğul oğul Nenni yavrum yavrum Nenni balam balam nenni 🥀
Berat ameliyathanenin kapısının önünden ayrılarak melek olup giden bebeklerinin yanına gitti. Daha küçücük olan bebeği görünce koca adam hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.
"Oğlum seni koruyamadım affet beni babanı affet"
Oğluyla vedalaştıktan sonra yoğun bakımda yatan karısının yanına geldi doktora ne kadar ısrar etsede doktor bugün kimsenim giremeyeceğini kesin bir dille söylemişti. Uzaktan da olsa camın önünde makinelere bağlı öylece yatan karısını izledi. Onu o halde görünce yine kendine lanet etti bundan sonra nasıl düzelirlerdi hiç bilmiyordu yüreklerine ateş düşmüştü hemde hiç geçmeyecek bir ateş.
"Naze'm nolur iyileş acımızı beraber atlatalım sana ihtiyacım var sensiz duramıyorum ben"
Orada öylece kaç saat durdu bilmiyordu Rezan'dan da bir ses yoktu daha Hamit'i bulamamıştı Hesna hanımla Esma hanım hala ağlıyorlardı Naze'nin kadersizliğine ağlıyorlardı hem bebeğini hemde analığını kaybetmişti.
Jandarma komutanının gelmesiyle Berat yanlarına gitti.
"Öncelikle hem başınız sağolsun hem geçmiş olsun Berat ağa"
Berat zoraki konuşarak cevap verdi.
"Sağolun komutanım" komutan olayı az çok bildiğinden yinede Berat'la konuşup kesinleştirmeye çalıştı.
"Ateş edeni gördünüz mü yada şüphelendiğiniz biri var mı?"
"Komutanım bu bizim meselemiz siz karışmayın cezasını biz vereceğiz"
"Berat ağa acınızı anlayabiliyorum ama devletin adaletine sığınmak zorundasınız"
Berat komutanın dediğiyle zaten canı burnundayken daha da sinirlendi.
"Ne adaleti neyin adaleti komutan adalet işleseydi o şerefsiz çıkmış olupta benim karımı vurmazdı daha doğmamış oğlumuzu bizden çekip almazdı bana adaletten bahsetmeyin"
Berat komutana lafını söyledikten sonra yanında durmayıp yine karısını izlemeye gitti zaten başka nereye gidecekti ki sığınacak başka limanı mı vardı?
Sabaha kadar gözüne bir kez bile uyku girmemiş hep karısını izlemişti bir kulağıda Rezan'daydı o kansızın hala hayatta olupta nefes alması Berat için hakaretti yakalayıp kendisi canını alacaktı. Doktorun gelmesiyle yanına gidip yalvarırcasına konuştu.
"Doktor izin ver gireyim yanına"
"Girebilirsiniz çok durmayın uyanınca servise alacağız zaten"
Berat burukça sevinerek üzerine strelize kıyafetler giyip karısının yanına geldi yanı başındaki sandalyeye oturup eliyle elini tutup öptü.
"Naze'm aç artık gözlerini ne olursun kızımızda seni istiyor durmuyor"
Başını da elinin üzerine koyup tükenmişcesine ağlamaya başladı. Gözünden akan yaşlar Naze'nin elini ıslatıyordu.
Naze ameliyat yerinin acısı ve kocasının gözyaşlarını elini ıslattığını hissederek gözlerini yavaşça açmaya başladı elini hafifçe kıpırdatıp kocasının anlamasını sağladı.
Berat Naze'nin elinin kıpırdadığını hissedince kafasını kaldırıp Naze'nin gözlerine baktı açık olduğunu görünce dünyalar onun olmuşcasına sevindi ayağa kalkıp yanaklarından öpüp saçlarını okşamaya başladı.
Naze oksijen makinesinin içinde konuşmaya çalıştı.
"Yorma kendini Naze'm yorma çok şükür açtın ya gözlerini" ardından doktora haber vermeye gitti.
Doktor gelip muayenesini yaptıktan sonra oksijen makinesi ve diğer makineleride çıkartıp normal odaya çıkarttı.
Naze en son vurulduğunu hatırladığında aklına bebeği geldi gözlerini yummadan önce dudaklarından en son "bebeğim" kelimesi dökülmüştü.Bebeğinin varlığını hissetmek için eliyle karnına dokunup okşadı ama hissedemedi korkuyla doğrulmaya çalışıp kocasına bakarak sordu.
"Yiğitim oğlum nasıl , yaşıyor değil mi Berat yaşadığını söyle bana"
Berat karısının sorusuyla gözünden akan yaşıyla kafasını yere eğip cevap verebildi.
"Oğlumuz melek oldu"
Naze duyduyğuyla bir haykırış koptu dudaklarından anaların yüreğini yakan bir haykarıştı bu hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.
"Hayırrr olamaz oğlum da beni bırakıp gitmiş olamaz" elleriyle karınını sarıp hüngür hüngür ağlıyordu Berat karısını kollarının arasına alıp sakinleştirmeye çalıştı.
Hesna hanım ve Esma hanım Naze'nin bağırışını duyunca odaya girmek istediler ama nasıl teselli vereceklerini de bilmiyorlardı evladını kaybetmiş anneye hangi söz teselli ederdi. Naze kocasının kollarından çıkıp ağlayarak oğlunu görmek istediğini söyledi.
"Oğlumu göster bana Berat son kez göreyim onu nolur"
Berat ağlayarak yakaran karısına kıyamadı görse mi iyi olurdu yoksa görmese mi bilmiyordu.
"Görme Naze'm"
Naze kocasının dediğiyle ağlamasını şiddetlendirip yalvarırcasına konuştu.
"Görmek istiyorum Berat Allah aşkına görmeme izin ver son kez bakayım dokunayım ona bu içimde ki ateş başka türlü nasıl geçer onu ben taşıdım karnımda ilk hareketlerini ben hissettim şimdi benden uçtu gitti nasıl dayanırım ben bu acıya"
Berat karısının feryadına daha fazla dayanamadı bebeğini görmek en çok Naze'nin hakkıydı bu hakkı ondan almayacaktı görmesini istedi ayağa kalkıp tekerlekli sandalyeyi almaya gitti.
"Ona gerek yok yürürüm"
"Nasıl yürüyeceksin Naze'm dikiş yaran var"
Naze yataktan kalkmaya çalışırken yarasının acısını düşünmedi bile.
"Hiçbir yara kalbimdeki yara kadar derin değil"
Berat karısının sözü üzerine sandalyeyi bırakıp yanına geldi kollarından ve belinden tutup yavaşça ayağa kalkmasına yardımcı oldu. Karısının hem kolundan hemde belinden tutup yavaşça yürüyerek odadan çıktılar. Onları gören Hesna hanım Esma hanım bir koşu yanlarına gittiler.
Yengesi ve kayınvalidesi korku dolu gözlerle bakıp neden ayaklandığını anlayamadılar.
"Kızım ne diye kalktın sen iyi görünmüyorsun"
Naze konuşmakta zorlansada cevap verdi.
"Yavrumu göreceğim"
Esma hanım da Hesna hanım da kızarak Berat'a baktı.
"Berat nasıl izin verirsin görmesi ne kadar doğru hep öyle hatırlayacak yapma oğlum"
Berat bitkin halde annesigile de laf anlatmakla uğraşmak istemiyordu tek isteği karısının iyi olmasıydı ne istiyorsada yapacaktı.
"Naze ne istiyorsa öyle olacak bebeğini görmek en çok onun hakkı karışmayın" Berat lafını söyledikten sonra karısıyla beraber gittiler.
Naze küçücük yavrusunu gördüğünde kendini tutamadı eliyle eline dokunup usulca dudağına götürüp öptü parmağıyla yanaklarını okşadı eğilip kokusunu kokladı içine işlercesine kokladı aklına kazırcasına dokundu.
"Oyy benim melek kuzum sende mi beni bırakıp gittin anneni yaralı bıraktın oğlum" hüngür hüngür ağlayarak bebeğini usulca alıp bağrına bastı.
"Ben seni kucağıma alamadan seni toprak mı alacak oğlum oyyy ben bu acıya nasıl dayanırım"
Berat karısının feryatlarıyla kahroldu kucağından bebeklerini aldı karısının kolundan tutup götürmeye çalıştı.
"Naze'm yapma Allah aşkına"
Naze kocasını duymuyordu bile yüreğindeki acı karnında ki boşluğu çok derindi gözlerinden yaşlar dinmiyordu doğumuna ne kalmıştı şurada bir kaç ay sonra oğlunu kucağına alacaktı sütünü verecekti ninnilerle uyutup büyütecekti şimdi yavrusunu toprak alacaktı yaşadığı acının tarifi yoktu bu dünyadaki en büyük acıyı evlat acısını tatmıştı.
Kocasının kolunda odasına doğru giderken gözlerinin kararmasıyla kocasının kollarına yığıldı. Berat bayılan karısıyla kucağına alıp apar topar odasına götürdü hemen doktora haber verdi birşey olacak diye çok korkuyordu karısı ne bedenen ne de ruhen iyi değildi.
Doktor gelip muayenesini yaptığında tansiyonun düşmüş olmasından dolayı olduğunu söyledi.
"Biz sana dedik oğlum göstermeyecektin şimdi nasıl toparlanacak bu kız"
"Anne Hesna teyze Naze bir anne onun yaşadığı acıyı bilemezsiniz yavrusunu nasıl göstermem bir ömür onun pişmanlığıyla yaşayamazdım zaten herşey benim yüzümden oldu karımın yüzüne dahi bakamıyorum"
Esma hanım hala kendini suçlayan oğlunun yanına gelip sıkıca sarıldı. Berat annesinin sarılmasıyla içinde tuttuğu gözyaşlarını yine akıttı.
"Öyle deme oğlum iyi olacaksınız sizin sevginiz herşeyin üstesinden gelecek bu acı bir ömür geçmez belki ama kızınız var onu düşüneceksiniz"
Berat annesinin dediğiyle aklına Ahsen geldi kızına kim bakıyordu oda daha küçücük ana kuzusuydu annesini özlemiş miydi duruyor muydu bilmiyordu.
"Ahsen ne yapıyor anne kim bakıyor"
"Suzan ablanla Ceylan bakıyorlar ama anasını özlemiştir yavrum"
"Sizde gidin anne Naze'nin yanında ben kalacağım burada bir işiniz yok yarın çıkaracak zaten doktor"
"Sen git asıl Berat mahvoldun Naze'ye nasıl bakacaksın biz bakarız sen kızının yanına git"
"Olmaz ben Naze'yi asla bırakmam onsuz duramam evde Ahsen'e siz benden daha iyi bakarsınız"
Berat sözünü söyledikten sonra annesigilin birşey demesine fırsat vermeden karısının odasına girip yanına oturdu.
Naze uyandığından beri için için ağlıyordu Berat sadece onun ağlama sesini dinliyordu ne diyipte teselli edecekti ki ağlama dese susacakmıydı asla ne yüreğinde ki acı nede gözünde ki yaşı dinmeyecekti. Sabaha kadar Naze ağladı Berat içine attı.
Doktorun gelip taburcu etmesiyle karısının üzerini değiştirdi koluna girerek hastaneden çıkardı.
Rezan onları hastanenin dışında bekliyordu Berat'ın arabayı dahi sürecek hali olmadığını biliyordu böyle bir zamanda onları asla yalnız bırakmayacaktı. Hastane kapısından çıkan Naze'yi görünce yüreği sızladı güzel gözlü Naze'sinin gözleri ağlamaktan kan çanağına dönmüş güzel yüzü solmuş ayakta durmaya bile hali yoktu yanlarına yaklaşıp diğer kolundan da o tuttu arabaya götürüp kapısını açıp binmesini sağladı. Berat'ın seslenmesiyle ona döndü.
"Bulabildin mi şerefsizi"
"Daha değil ama bulacağım yerin dibine de girse çıkarıp getireceğim"
Konağa geldiklerinde arabadan inip içeriye girdiler haberi alan herkes konağa akın etmişlerdi ne Naze'nin nede Berat'ın kimseyi görecek hali yoktu herkes Naze'nin acısına ortak olmaya gelmişlerdi Naze'yi o haliyle gören üzüntülere boğulmuştu herkesin dilindeki o kız şimdi evlat acısıyla sınanıyordu. Berat Naze'yi kalabalıkta tutmak istemedi odasına çıkarıp yatağa yatırdı.
"Berat kızımı getir yanıma"
Berat kafasını sallayıp odadan çıktı kızını özlediğini biliyordu hem Ahsen'i görürse biraz daha iyi olurdu.
"Anne Naze Ahsen'i istiyor"
"Tamam oğlum götüreyim ben"
Berat kadınların arasında durmayarak avluya indi onu gören ağalar yanına gelip başsağlığı dilediler.
"Berat ağa geçmiş olsun başınız sağolsun bizim yapabileceğimiz birşey var mı?"
"Sağolun Hamit şerefsizini arıyoruz Karaca'lar kan davalımız o piç kurusu yaptı bunu"
"Bizde aramaya başlarız daha doğmamış sabiyi hedef alan bizimde düşmanımızdır"
Berat acılarına ortak olan herkesle görüştü ardından hastaneye oğlunun cenazesini almak için gitti. Hastanede evrak işlemlerini hallettikten sonra bebeğini küçük tabut içerisinde teslim ettiler. Dayanması çok güç bir acıydı sınavdı. Mezarlığa geldiğinde oğlu için küçük mezar kazılmıştı Berat bebeğini kendisi koymak istedi tabuttan çıkardığı beyaz kefene sarılmış yavrusunu kucağına aldığında gözyaşlarına hakim olamayarak ağlamaya başladı.
Oğlunu öyle gören Kadir ağa da dayanamarak ağlamaya başladı kendilerinin yüzünden daha doğmamış torunlarını toprak alıyordu.
Osman ağa da destek vererek Kadir ağanın omzuna dokunup sarıldı.
Berat yavrusunu mezara koyduktan sonra Rezan üzerine toprağını attı tahtanın üzerine belli olacak şekilde Berat oğlu Yiğit Erdağ yazıp mezar başına koydular. Dayanılması çok zor bir acıyı yaşamışlardı herkes bitkin yıkılmış halde konağa döndü.
Naze kayınvalidesinin kızını getirmesiyle yatakta doğrulup kızını kucağına alıp sıkıca sarılıp ağlamaya başladı.
"Ahsen'im sana kardeşini getiremedim melek olup uçup gitti ben daha sizi bir büyütecektim birinize bebekler alırken diğerinize arabalar alacaktım şu avluda arkanızda koşacaktım kader onuda elimden aldı."
Esma hanım ve Hesna hanım Naze'nin kızıyla ağlamasına dayanamayıp Naze'yi sakinleiştirip Ahsen'i almaya çalıştılar.
"Kızım yapma böyle çocukta etkileniyor sen ağlıyorsun diye oda ağlayacak yapma"
Naze kayınvalidesinin ve yengesinin dediğiyle kızının yanaklarından öpüp koklayıp onlara verdi etkilenmesini istemiyordu oda daha çok küçüktü.
"Sen yat dinlen ben kimseyi sokmam buraya yemek getireyim birşey ye ilaçlarını iç"
"Hayır hiç birşey yemek istemiyorum yavrumu toprak alırken ben nasıl kendimi düşünürüm"
Hesna hanımla Esma hanım Naze'yi toparlanması için ikna etmeye çalışırken haberi yeni alan Ezo ağlayarak konağa gelip kimseye bakmadan Naze'nin odasına girdi.
Kuzenini halini görünce bir koşu yanına giderek sıkıca sarılıp ağlamaya başladı.
"Ezo yavrumu aldılar benden ne kalmıştı doğumumuza beraber büyütecektik yavrularımızı ben onu battaniyelere sarıp yatıracaktım şimdi beyaz kefene sardılar yavrumu benim kucağıma değil kara toprağa verdiler oyyy ben bu acıyla nasıl yaşarım"
Naze'nin ağıtları herkesin yüreğini dağladı ağlayarak sarılan iki kuzeni zorlada olsa ayırdılar Hesna hanım Ezo'nun da hamile olmasıyla birşey olacak diye korktu dışarı çıkarmaya çalıştı.
"Ezo ne diye geldin bu halinle"
Ezo gözündeki yaşları silerek annesine kızarak söylendi.
"Siz bana nasıl söylemezsiniz Naze'nin başına gelenleri ben elin insanından mı öğrenecektim onu hayatta yalnız bırakmam görmüyormusunuz halini"
Hesna hanım ağlamasını durdurarak konuşmaya başladı.
"Görüyoruz görmez olurmuyuz bizimde içimiz yanıyor Naze benimde kızım onun acısı benim acımdır ama dik durmalıyız hepimiz yıkılırsak onu nasıl toplarız"
Ezo yinede annesini dinlemeden Naze'nin yanına girip kimseninde girmesine izin vermeyeceğini söyleyip kapıyı kapattı.
Naze'yi dizlerine yatırıp saçlarını okşayarak eski anılarını anlatarak rahatlatmaya çalıştı Naze'nin ağlamasını durduramasa da ellemedi içinde ki ateş başka türlü sönmezdi ağlasın rahatlasın açılsın istedi. Esma hanımlar ve Kadir ağalarda salonda taziye için gelen misafirleri ağırladılar herkes Naze'ye üzülmüştü kimisi iyi konuşurken kimisi kötü düşüncelerini söylemişti.
"Yaa işte insanın kendi güzel olacağına kaderi güzel olsun diye boşa dememişler anasız babasız kız şimdide evlat acısı çekiyor duyduğuma göre birdaha çocuğu olmaz demiş doktorlar doğrumu?"
Başka bir ağa kadını da onu onaylarcasına konuşmuştu.
"Öyleymiş saklıyorlar galiba ama yakında üzerine kuma da gelir vah vah Naze pek güzel kızdı yazık oldu."
Hesna hanım iki kadının dediklerini duyunca küplere bindi asla acıması yoktu kimseden sözünü de esirgemezdi.
"Sizin ağzınızdan çıkanı kulağınız duyuyor mu he kimse benim kızımızın hakkında ileri geri konuşamaz geldiğiniz gibi defolun gidin"
Hesna hanımdan azarı yiyen kadınlar daha fazla duramayarak konaktan ayrıldılar.
Ezo Naze'nin yanından hiç ayrılmamış gelen yemeği yedirip ilacını içirmeye çalışıyordu ama Naze hiç bir şekilde yiyip içmek istemiyordu ağzına bir lokma dahi sürmemişti göğüsleri de süt dolmaya başlamıştı ağrısı artıyordu. Esma hanım gelininin yemek yiyip yemediğine bakmaya gelmişti.
"Kızım yine birşey yememişsin ilaçlarını da içmiyorsun nasıl iyi olacaksın sen"
Naze hem göğüslerinin ağrısı hemde dikişlerinin sızlamasıyla çok konuşamıyordu Esma hanım gelininin halinden acı çektiğini anladı.
"Dikişlerin mi acıyor neyin var"
Naze hem karnını hemde göğüslerini tutarak konuşmaya çalıştı.
"Hem dikişlerim acıyor hemde göğüslerim"
Esma hanım gelininin dediğiyle yanına oturup göğüslerini elledi.
"Aman yavrum taş gibi olmuş sağmamız lazım yoksa hasta olursun sağalım soğuk suyla yıkayıp kestirelim"
"İstemiyorum sağmadan kesilmez mi?"
"Kesilmez bu seni mahveder dikişlerine de pansuman yapmak lazım sen bizden çekiniyorsun ben Berat'ı çağırıp geleyim"
Esma hanım gelininin birşey demesini beklemeden avluya inip oğlunu çağırdı.
"Berat Naze'nin yanına gel oğlum"
Berat öylesine boşluğa dalıp gitmiş halde adamların yanında otururken annesinin seslenmesiyle karısına birşey oldu korkusuyla sıçrayıp ayağa kalktı.
"Naze'ye birşey mi oldu anne"
"Hayır iyi gel sen"
Esma hanım oğlunun yanına gelmesiyle durumu açıkladı.
"Naze'nin göğüsleri süt dolmuş bize sağdırmıyor çekiniyor sen yap birde pansuman yapman lazım acısı var belli ama sesini dahi çıkarmıyor"
Berat karısının ne kadar güçlü olduğunu biliyordu onu ve kızını bırakmamıştı. Berat odaya girdiğinde hepsi dışarı çıktılar.
Naze kocasınında ne kadar üzgün olduğunu görebiliyordu bu olay için asla onu suçlamıyordu o kurşun Berat'a gelse ozaman da yıkılırdı.
Berat karısının penyesini sıyırıp göğsünü avcuna alıp yavaşça sıktırarak sağmaya çalıştı Naze'nin canının yandığını yüzünden görebiliyordu ama Naze ağzını açıpta tek bir kelime dahi etmiyordu iki göğsünüde sağıp yumuşattıktan sonra karısını yatağa uzandırıp göbeğini açtı dikiş yerine ilaçlı bezi gezdirip pansumanı yaptı komidinin üzerindeki ilacı alıp içmesi için karısına verdi.
"İçmek istemiyorum bu yaram iyi olsa ne kalbimde ki yara nasıl iyi olacak"
"Olacak Naze'm olmak zorunda sen böyle yaptıkça ben kahroluyorum keşke o kurşun bana gelseydi de ben ölseydim"
Naze ağlayan kocasının dudaklarını eliyle kapattı.
"Sus ben seni suçlamıyorum benim ağlamam üzüntüm kaderime annem yok babam yok şimdide oğlum gitti neden ben neden bu acıyı yaşıyorum"
"Sen annesin oğlumuzu sen taşıdın karnında senin acınla kendimi acımı kıyaslayamam ama benimde canım çok yanıyor Naze ellerimle küçücük yavrumuzu mezara koydum ben o anı ölsem unutmam"
Karı kocanın acısıda ortaktı ikiside acının en büyüğünü tatmışlardı toparlanması çok zor olacaktı ama yapacaklardı. Naze kocasına kıyamayıp sarılarak daha da ağlamaya başladı Berat'ın da karısının desteğine ihtiyacı vardı eğer onu suçlasaydı ömrünce kendini asla affetmezdi.
Geç saat olduğundan herkes dağılmaya başladı Hesna hanım Naze ve ahiretliğini yalnız bırakmamak için bir kaç gün daha kalacaktı Osman ağa Rezan ve Ceylan konaklarına döndüler. Ceylan kocasının da acı çektiğini görebiliyordu acısını paylaşmak istedi. Rezan bitmiş şekilde yatağa oturdu şu iki gün içerisinde olanları düşündü. Ceylan kocasının omzuna hafifçe dokundu.
"İyimisin?"
Rezan gözleri dolu şekilde karısının sorusuyla ona döndü.
"Değilim hiç iyi değilim bugün küçücük bir bebeği toprağa gömdük"
Rezan dediğiyle içinde tuttuğu gözyaşlarını bir bir akıttı bebek için ağladı Naze için ağladı arkadaşı Berat için ağladı.
Ceylan da hamileliğin verdiği annelik iç güdüsüyle Naze'nin haline çok üzüldü eliyle karnını okşayıp evladı için dua etti. Daha gözünü dünyaya açmamış küçücük bebeğin ölümü bütün Mardin'i yasa doğmuştu.
Bölüm sonumuz türküyle beraber okunduğu zaman daha duygu yüklü olacağını düşünüyorum o duyguyu geçirebilmişimdir inşallah size🥲 Bölüm hakkında ki düşünceleriniz neler oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum ❤️ |
0% |