Yeni Üyelik
41.
Bölüm

32.BÖLÜM

@hayaldeyazar

Bölüm şarkısı

Karanlık bir gece yol görünmüyor

Yürüyorum dikenlerin üstünde

Kara çalı bana aman vermiyor

Yürüyorum dikenlerin üstünde yaralıyam

Güneş erken doğup şafak sökmüyor

Gökteki bulutu söküp atmıyor

Ay karardı bize ışık tutmuyor

Yürüyorum dikenlerin üstünde

yaralıyam

🥀

 

 

Berat sabah Rezan'ın aramasıyla Hamit'i bulduğunu söylemesiyle konaktan bir hışımla çıktı. Depoya nasıl geldiğini bilemedi içeriye girdiğinde Rezan'ın Hamit'in yüzüne yumruklarını indirdiğini gördü.

 

"Rezan bana bırak"

 

Rezan arkadaşının dediğiyle son yumruğunu da Hamit'in suratına indirip kenara çekildi.

 

Berat içindeki öfkeyle tekmesini attığı gibi Hamit'i yere serdi durmayıp tekmelerini karnına atarak etkisiz hale geleseye kadar tekmeledi.

 

"Şerefsiz piç kurusu karımdan oğlumdan ne istedin lan sen?"

 

Hamit sustukça üzerine çöküp yumruklarını indirmeye başladı ağzından burnundan kan geleseye kadar vurdu.

 

"Seni gebertecektim ama canınızın daha çok yanmasını istedim isteğimde oldu"

 

Berat Hamit'in dediklerini duyar duymaz belinden silahını çıkarıp gözünü kırpmadan alnının ortasından vurdu.

 

"Senin gibi piçin nefes alması bana hakarettir"

 

Ardından adamlarına döndü.

 

"Alın şu kansızı Karaca'ların önüne atın"

 

Emrini verdikten sonra depodan çıkıp derin bir nefes aldı yüreğinde ki sızlama geçmişmiydi asla giden can geri gelmiyordu.

 

Galip Karaca kan davasının daha fazla uzamaması için babası ve kardeşini ikna etmiş Hamit'i yurtdışına göndermişti yani kendisi öyle sanıyordu Kazım Erdağ'a da kan davasının bittiğine dair haber yollamıştı o günden sonra Erdağ'lar Hamit'in gittiğini sanıp rahatlamışlardı ki ta ki o kara güne kadar Naze Erdağ'ın vurulduğu haberi Karaca'ların konağına gelmişti Kazım Erdağ gelinlerinin vurulmasından sonra Karaca konağını basmış hesap sormuştu Galip Karaca bu olayın onlarla alakası olmadığını söylesede yaşlı adam onlara inanmamıştı. Galip Karaca şüpheye düşerek konuyu araştırdı ve Hamit'in hiç yurtdışına gitmediğini öğrenip Naze Erdağı da vuranın kardeşi olduğunu duyunca kan beynine sıçradı nasıl olurda kardeşi konuyla alakası olmayan hamile bir kadını vururdu üstelik doğmamış bebeğide anasından ayırmıştı. Heryere haber salıp Hamit'i bulmalarını emretti cezasını kendisi kesecekti.

 

Konak halkının bağrışma seslerini duyup odasından çıkıp avluya indiğinde yerde kanlar içinde başından vurulmuş kardeşini gördü cezasını onların kestiğini anladı kardeşi için hiç üzülmedi ölümü çoktan haketmişti.

 

"Kardeşinin intikamını almak senin hakkındır" babasının dediğiyle anlamaz bir şekilde babasına döndü.

 

"Neyin intikamından bahsediyorsun sen baba Hamit sözünde durmayıp hamile bir kadını vurup bebeğini aldı elinden ölümü çoktan haketmiştir yemin olsun ben bulsaydım ben vuracaktım onu"

 

Babası oğlunun dediğiyle sinirlenip bastonunu yere vurdu.

 

"Sen ne dersin Galip onlar bizim düşmanımızdır Hamit doğru olanı yapmıştır sıra sende"

 

"Düşmanlık bitti diye kaç sefer söyleyeceğim baba kaç yıl geçti üzerinden hala mı sürdüyorsun bir oğlunun başını yedin sıra bana mı geldi ben Hamit'in intikamını hayatta almam hatta gidip başsağlığı dileyeceğim ve sizde geleceksiniz"

 

"Galip sen benim sözüme karşı mı gelirsin ha eğer oraya gidersen seni evlatlıktan men ederim"

 

"Ben sözümün eri adamım baba ben bir söz verdim onlara ama senin şerefsiz oğlun yüzünden sözünden dönmüş oldum gidip adam gibi başsağlığımı dileyeceğim" yaşlı adam oğlunu ikna edemeyeceğini biliyordu.

 

"Ah o Kadir'i öldürecektim en başında bu işi yapmak bana düştü öyleyse ilk Kadir'i sonra da oğlu Berat'ı öldüreceğim"

 

"Öyle birşey yapmayacaksın baba beni baba katili yapma"

 

Zakir Karaca oğlunun neler yapıp neler yapmayacağını bilirdi söz ağzından bir kere çıkardı eğer ki dediğini yaparsa acımaz babasını da vururdu. Galip Karaca sözünü söyleyip konaktan çıkıp gitmişti. Dildar hanım hem ölen oğluna hem giden oğluna ağıtlarını yaktı kızı Helin de hem abisi için ağlıyor hemde babasının Berat'ı vurmasından korkuyordu. Helin Berat'ı bekarken Urfa da amca oğlu Viyan'ın düğününde görmüş kalbini ona kaptırmıştı kan davalı olmaları onun sevgisinin önüne geçmemişti evlendiğini duyduğunda bile vazgeçmemiş hala onu severdi kaç dünürcü gelsede hiç birini kabul etmemişti kulağına gelen laflar onu üzsede yine de vazgeçmiyordu. Berat için içinden duasını etti.

 

Galip Karaca Mardin'e geldiğinde Erdağ konağına gitti kalabalığı görünce aralarından geçerek kapıdan içeriye girdi. Galip Karacayı tanıyan kişiler şaşırarak adını zikrettiler. Berat duyduğu isimle kapıdan giren adama baktı Galip Karaca mı gelmişti. Hızla yerinden kalkıp adamın üzerine yürüdü.

 

"Lan şerefsiz sen hangi yüzle buraya gelirsin"

 

Lafını söyler söylemez yüzüne yumruğunu indirdi.

 

Galip Karaca burnundan sızan kana aldırmayarak kafasını kaldırıp konuşmaya başladı.

 

"Berat ağa ben buraya konuşmaya geldim başka bir amacım yok ben bir söz verdim o sözü Hamit çiğnedi eğer sen öldürmeseydin yeminle ben öldürecektim"

 

"Bak hala konuşuyor ne anlatıyorsun lan sen amacınız zaten en başından beri bu değilmiydi buraya gelerek neyi ispatlamaya çalışıyorsun sen seninde kafana sıkmadan defol git buradan"

 

Kadir ağa oğlunun yanına gidip sakinleştirmeye çalıştı.

 

"Galip senin için dediler ki o sözünde durur ötekilere benzemez biz senin dediğine inandık ama siz sözünüzde duramadınız bizim canımızdan can aldınız ilk o babanın kafasına sıkmak lazım eğer ki bundan sonra çocuklarımın ayağına taş değse sizden bilirim o Urfa'yı da başınıza yıkarım"

 

Galip acılı ailenin karşısında ne dese boştu her konuda haklılardı.

 

"Acınız acımdır ben buraya başsağlığı dilemeye geldim ne babamla nede kardeşimle hiç bir alakam yok bu kan davasını bitirmek için çok uğraştım"

 

Naze odasındayken Berat'ın sesini ve tartışma şeklindeki konuşmalarını duyunca merak edip ayağa kalktı camdan baktığında karşıdaki adamı tanımadı ama kocasının konuşmasından hareketlerinden Karaca'lardan biri olduğunu anladı yavaş adımlarla odadan çıkıp aşağı indi. Naze'nin aşağı indiğini gören herkes ona bakmaya başladı kayınvalidesi ve yengesi yanına gelip yukarı çıkarmaya çalıştılar ama Naze onları dinlemedi kocasıda gelmesine şaşırsada engel olmadı en büyük acıyı karısı yaşıyordu.

 

Yaklaşıp Galip Karaca'nın önünde durdu.

 

"Senin o kardeşin benim daha doğmamış bebeğimi elimden aldı bir anaya evlat acısı yaşattı benim yavrumun suçu neydi onu benden neden aldınız ne istediniz bizden benim kocam onu vurmuş ama benim acım dinmedi şimdi de ben seni vursam acım yine dinmez çık git buradan"

 

Galip Karaca merivenlerden zar zor inen ağlamaktan hal olmuş yüzünün güzelliğinin yerine keder almış kadını görünce üzüldü gelip karşısında isyan edercesine konuşmasını sessizce dinledi ne dese haklıydı hiç bir söz onun acısını dindirmezdi bu kadına evlat acısı yaşattıkları için kendine lanet etti. Birşey diyemeden daha fazla durmasının bir manası olmadığından arkasını dönüp konaktan çıktı.

 

Berat karısının yanına gelip koluna girdi yukarı merdivenlere yönelip odasına çıkardı.

 

"Naze'm sen neden indin ya yarana birşey olsa?"

 

"Sizin seslerinizi duydum görünce de dayanamadım bizi ne hale getirdiklerini görsün istedim Berat ne olursa olsun acım dinmiyor geçmiyor ağlasam da bitmiyor"

 

Berat karısının ağlayarak yakarışına karşılık sıkıca sarıldı acıları birdi beraber atlatacaklardı.

 

Osman ağa da Kadir ağanın yanına gelip Galip konusunu konuşmuştu.

 

"Bundan sonra bir gözümüz kulağımız orada olacak ben Zakir'e güvenmem bir kayıp daha veremem sonumuz olur eğer birşeye daha kalkışırlarsa Urfa'yı başlarına yıkarım"

 

"Ben arkandayım Kadir bunca yıl onların yüzünden çekmediğiniz kalmadı ne olacaksa olsun kan davası bitsin diye çok uğraştık ama o kansızlar küçük bebeğin bile kanını akıttılar"

 

"Sen Nazif'i aradın mı kızının başına gelenden haberi var mı?"

 

Osman ağa Kadir ağanın dediğiyle bir anlık düşündü bunca olandan aklına gelmezdi hemde kardeşinin nasıl bir tepki vereceğini bilmiyordu belki yinede gelmezdi ozaman da Osman ağa kardeş katili olurdu.

 

"Aramadım arayıp söyleyeyim böyle bir zamanda bari gelsin"

 

"Gelsin Naze babasını görürse belki acısı hafifler"

 

Osman ağa kafasını sallayıp telefonunu çıkarıp kardeşini arayıp haber verdi.

 

"Alo Nazif kızının başına kötü bir olay geldi gelsen iyi olur"

 

"Ne olayı ağabey kızıma noldu"

 

"Vuruldu gel gör kızını"

 

"Ne nasıl vurulur kim vurdu ne zaman oldu ağabey"

 

"Gelirsen kendin görürsün bıraktığından beri görmedin kızını düğününe bile gelmedin şimdi bari gel"

 

"Geleceğim ağabey geleceğim"

 

Osman ağa bu sefer aksini söyleyen kardeşine şaşırdı bu zamana kadar ne aramış ne sormuştu neyi bekliyordu kızının başına illa birşey gelmesini mi bekliyordu gelmesi için yinede sakin kalarak telefonu kapattı.

 

***

 

Konak 1 hafta içerisinde hala insanla dolup taşıyordu okuması için köyden hoca kadın gelmişti. Küçük bebek ve önceki ölmüşlerin ruhlarına Yasini şerif ve evradiye okudu. Esma hanım hoca kadına geliniyle konuşmasını istedi Naze hala yiyip içmiyor kimseyle konuşmuyordu kızını gördüğünde ise sarılıp daha çok ağlıyordu kendilerinin konuşması fayda etmediğinden en azından hoca kadının konuşmasının daha iyi olabileceğini düşündü.

 

"Kevser hocam gelinim Naze'yle birde sen konuşsan"

 

"Konuşayım tabi ki Esma hanımağam"

 

Esma hanım hoca kadınla beraber Naze'nin odasına gittiler.

 

"Naze kızım Kevser hoca seninle konuşacak"

 

Naze kayınvalidesi ve hoca kadının geldiğini görünce gözünde ki yaşları silip yatakta doğruldu.

 

Esma hanım yalnız daha iyi konuşacaklarını düşünüp yanlarından ayrıldı.

 

Kevser hoca Naze'nin yanına oturup elinden tutarak söze girdi.

 

"Naze hanım kızım yaşadıkların kolay değil anası ölene öksüz demişler babası ölene yetim demişler eşi ölene dul demişler bir tek kardeş ve evlat acısının yerine hiç birşey diyememişler hiç bir sıfat evlat acısı yaşayanı ifade edemez acın büyük lakin burası da imtihan dünyasıdır sakın isyan etmeyesin"

 

Naze hoca kadının dedikleriyle tekrardan ağlamaya başladı.

 

"Kaderime ağlıyorum üzülüyorum annemi hiç bilmiyorum ben doğunca çekip gitmiş babam beni 5 yaşında amcamlara bırakıpta gitti şimdi de oğlum melek olup gitti nasıl dayanacağım"

 

"Öyle deme güzel kızım dayanırsın Rabbim kimseye kaldıramayacağı yükü vermez herkesin dağına göre kar verir yavrun melek oldu ama sizin ahirette şefaatçiniz sana bir kıssa söyleyeyim 'Mahşerin dehşetinden herkes bir yudum su isterken o vefat eden çocuklar insanlar üzerinden bir kuş gibi gezer herkes bir yudum su diye yalvarırken o ise hayır onu ancak anne ve babama veririm der' o ki bu dünyada çektiğin acının mükâfatını öteki dünyada göreceksin bir evladın daha var herşeyden önce kızını düşünmen gerekir sen annesin hadi şimdi kalk elini yüzünü yıkayalım biraz yemeğini ye ilaçlarını iç ve ailenle ilgilen abdest alamazsın ama tesbihle zikir çek için ferahlayacak ben hep dua edeceğim senin için Rabbim inşallah sana bir evlat daha nasip eder"

 

Kevser hoca Naze'nin gözündeki yaşları silip ayağa kaldırdı banyoya geçip elini yüzünü yıkadı Esma hanıma seslenip çorba getirmesini istedi. Esma hanım Kevser hocanın dediğini duyar duymaz mutfaktan bir tas çorba alıp gelinin odasına girdi. Kevser hoca kendi elleriyle Naze'ye az da olsa çorbasını yedirip ilaçlarını içirdi uyumasını söyledi Esma hanımlara da ara sıra kontrol etmelerini söyleyip konaktan ayrıldı.

 

Naze Kevser hocanın dediklerini düşündü durdu çok üzülüp kendini harap etmişti çekmeceden tesbih çıkarıp 'la ilahe illallah' zikrini çekmeye başladı. Kaç günlerdir uykusuz olduğundan uykusunun bastırmasıyla uyuyakaldı.

 

Berat annesinin anlattıklarından sonra odalarına gitti karısını yatakta uyurken görünce kendi de üzerini değiştirip karısının yanına kıvrıldı. Ne kadar uyumaya çalışsada gözüne bir damla uyku girmedi karısını izlemeye başladı eliyle yüzünü okşayıp yanağını öptü. Naze dokunuşları hissedince zorla da olsa gözlerini açtı.

 

"Uyuyakalmışım"

 

"Evet elinde tesbihle uyumuşsun"

 

Naze kocasının dediğiyle eline baktı.

 

"Zikir çekiyordum Kevser hoca söyledi"

 

Berat karısının sakince konuşmasına şaşırsada içinden sevindi çok şükür eski haline dönmeye başlıyordu.

 

"Ne konuştunuz hocayla ne dedi de sakinledin"

 

"Bu dünyanın değil öteki dünyanın gerçek olduğunu hatırlattı acım büyük ama herşey Allah'tan oğlumuz bizim şefaatçimiz olacak inşallah"

 

"İnşallah Naze'm"

 

"Ahsen'i çok ihmal ettim yanına gidelim"

 

"Ben Ahsen'i getiririm sen çıkma"

 

Naze kocasını dinlemeyip yavaşça yataktan kalktı.

 

"Yok ben yanına gitmek istiyorum biraz avluda hava almış olurum"

 

Berat kafasıyla onaylayıp yataktan kalktı karısının koluna girip odadan çıktılar mevlid okunduktan sonra kimse kalmamış kendi kendilerine oturuyorlardı Naze'nin geldiğini görünce hepsinin yüzlerine gülümseme geldi.

 

"Çok şükür kızım çıktın ya şu odadan"

 

"Çıktım annem Ahsen'i görmek istedim"

 

Ahsen babannesindeyken annesini görünce kucağından inip yürüyerek annesine geldi bacaklarından tutup kucağına alması için yüzüne baktı.

 

"Anne"

 

Naze kendi acısından kızıyla ilgilenmediği için pişman oldu kızıda küçücüktü ona ihtiyacı vardı eliyle saçlarına dokunup okşadı eğilmesi biraz zor olduğundan kucağına da alamadı Berat karısının zorlandığını görünce kızını kucağına alıp karısınıda sedire otutturdu kucağındaki kızını karısının kucağına verdi.

 

Naze Ahsen'i kucağına alınca içindeki duyguyu bastıramayıp ağlamaya başladı kızının yanaklarından öpüp sarıldı.

 

"Annem nasıl özledim seni"

 

Küçük kızda annesi ağlamasın diye minicik eliyle yanağına dokunup gözyaşını sildi.

 

"Ağlama anne"

 

Naze ağlarken bile gülümsemesini takınıp kızına gülerek baktı.

 

"Ağlamayacağım annem"

 

Oturan herkes onları sessizce gözyaşları eşliğinde izlediler Naze'nin hemen toparlanması kolay olmayacaktı ama kızı için düzeleceğini biliyorlardı.

 

Avluda otururlarken konağın kapısından giren jandarma komutanıyla Berat ve Kadir ağa ayağa kalkıp komutanın yanına gitti.

 

"Berat Erdağ Hamit Karaca'yı öldürmekten tutuklusunuz"

 

Esma hanım ve Naze duyduğuyla ayağa nasıl kalktıklarını bilemediler.

 

Berat mahçupça arkasına dönüp kızıyla karısına baktı.

 

Kadir ağa komutanın kelepçe takmasına izin vermeyerek engel olmaya çalıştı.

 

"Komutanım sizlere saygımız sonsuzdur ama siz buralarda yenisiniz galiba bizde adalet böyle işler onlar bizden bir can aldılar bizde onlardan aldık"

 

"Kadir ağa ben Berat ağaya hastanede de söyledim devletin adaletinden şaşmayacaktınız benim yapabileceğim birşey yok Berat ağayı götürmem gerek"

 

Naze hızla kocasının yanına geldi gözündeki yaşlarla yalvarırcasına konuşmaya başladı.

 

"Berat gitme bizi bırakma nolur komutanım lütfen götürmeyin"

 

Berat karısının yüzünü avuçlayıp sakinleştirmeye çalıştı.

 

"Naze'm ne gerekiyorsa onu yapıyorlar merak etme geleceğim"

 

Esma hanım da oğlunu götürmemesi için komutana dil döktü.

 

"Komutan oğlum yapma bizi al oğlumu bırak herşey bizim yüzümüzden oldu"

 

"Teyzem yapmak zorundayım cinayeti Berat ağa işlemiş işimizi zorlaştırmayın"

 

Komutan kelepçeyi çıkarıp Berat'ın bileklerinden geçirip kelepçeledi Berat kızını öpmek için müsade istedi.

 

"Babam sana emanetler"

 

Komutanın götürmesiyle Naze kocasının elini tutup arabaya bineseye kadar bırakmadı yaşlı gözleriyle komutanın seslenmesiyle mecbur bırakmak zorunda kaldı.

 

"Naze hanım lütfen"

 

Arabanın hareket edip gitmesiyle Naze olduğu yere çöküp ağlamaya başladı.

 

"Beratt"

 

Kadir ağa Osman ağayı arayıp haber verdi Rezan duyduğuyla konaktan çıkıp bir hışımla Erdağ konağına geldi. Naze'yi yolun ortasında dizlerinin üzerine çökmüş vaziyette görünce yanına gidip kollarından tutup kaldırdı.

 

"Naze yapma kalk"

 

"Kocamı da elimden aldılar"

 

Rezan çaresizce ağlayarak bakan kıza dayanamadı kollarından tutup kendine çekip sarıldı.

 

"Ağlama Berat'ı geri getireceğim tamam mı söz veriyorum"

 

Naze Rezan'ın kollarından çıkıp gözlerine bakarak konuştu.

 

"Beni Karaca'ların konağına götür"

 

Rezan Naze'nin dediğiyle anca anlayıp cevap verdi.

 

"Hayır bunu asla yapmam"

 

"Kendin gideceksin biliyorum bende gideceğim sen götürmezsen kendim giderim"

 

Rezan Naze'nin kararlı olduğunu görünce kabul edip arabaya binip Urfa'ya Karaca'ların konağına götürdü.

 

Konağın önüne geldiklerinde arabadan inip kapıyı açmalarını söyledi korumalar kapıyı açmayınca bütün gücünle seslenip bağırmaya başladı.

 

"Karacalar çıkın dışarıya"

 

Sesi duyan Galip Karaca ne olduğunu anlamadan odasından çıkıp aşağıya indi Zakir Karaca da merdivenlerin başından kimin geldiğine bakıyordu Dildar hanım ve Helin de geleni merak edip mutfağın kapısından çıkıp baktılar.

 

Galip Karaca karşısında Berat'ın karısı Naze'yi görünce şaşırdı geçen gördüğünde yüzünde ki üzüntünün kederin yerine şimdi öfke yayılmıştı.

 

"Naze hanım ne işiniz var burada"

 

"Ne işim var öyle mi yetmedi mi yaptıklarınız oğlumu aldınız şimdi de kocama mı göz diktiniz"

 

Galip Karaca Naze'nin ne demek istediğini anlamamıştı kaşları çatılı bir şekilde babasına döndü o mu birşey yapmıştı.

 

"Anlamadım Naze hanım neyden bahsediyorsunuz biz birşey yapmadık"

 

"Senin o pislik kardeşinin ölüsü bile rahat vermiyor benim yavrumu benden aldı kocam onu gebertti diye hapise girdi"

 

Dildar hanım ve Helin gelen kişinin Berat'ın karısı olduğunu anladı. Helin karşısında ki kızı ilk defa görüyordu baştan aşağı süzdü Berat'ın herşeyden çok sevdiği karısı demekki buydu.

 

"Devlet üzerine düşeni yapmış konunun bizimle ilgisi yok"

 

Naze karşısında adamın sakince konuşmasından dolayı iyice sinir oldu delici bakışlarını atarak konuştu.

 

"Yok öyle mi benim yavrumun sebebi sizsiniz şimdi de kocamın sebebi oldunuz eğer ki gidip Berat'ın suçsuz olduğunu söylemezseniz yemin ederim ben öldürürüm sizi"

 

Rezan Naze'nin konuşmasına izin verdikten sonra onun daha fazla incinmesini istemedi hafifçe koluna dokundu.

 

"Naze yeter sen bana bırak"

 

Naze hızla kolunu çekti.

 

"Hayır yetmez benim kocam oradan çıkacak duydunuz mu beni"

 

Galip Karaca Naze'nin sitemini haklı bulduğundan konuyu uzatmadı.

 

"Tamam ben gidip konuşacağım"

 

"Hemen gideceksiniz ben Mardin'e döndüğümde kocam çıkmış olacak"

 

Naze son sözünü söyledikten sonra arkadakilere de göz gezdirip sonra arkasına dönüp arabaya bindi. Zakir Karaca merdivenlerden inip oğlunun yanına geldi.

 

"Kadının içine düşecektin neredeyse oldu olacak özür de dileseydin haysiyetsiz seni ben seni böyle mi yetiştirdim elin karısı gelip konağımızı inletti bizde öylece onu dinledik"

 

Galip Karaca babasının dediğiyle sinirlenip konuştu.

 

"Senin ve senin o oğlun yüzünden oldu zaten hepsi kadın ne dese haklı birde sesinizi mi çıkaracaktınız ben karakola gidiyorum bu konuyudu burada kapatacağız bir daha onlarla ilgili birşey duymayacağım rahat bırakacaksınız"

 

Zakir Karaca oğlunu ikna etmeye çalışmadı herzaman kafasının dikine giderdi yapacağını biliyordu kendi işini kendi halledecekti ama sırası geldiğinde yapacaktı.

 

Rezan Naze'ye hayretler içerisinde baktı bu zamana kadar onu hiç sinirli görmemişti.

 

"Senin bu kadar sinirli biri olduğunu bilmiyordum"

 

"Hayat beni olmamam gereken kişiliğe büründürdü bende bilmiyordum belki de sevdiklerime dokundukları için böyle olmuşumdur"

 

Rezan Naze'nin Berat'ı çok sevdiğine bir kez daha şahit oldu.

 

"Çok mu seviyorsun Berat'ı?"

 

"Çok seviyorum onsuz duramam onunla hayat buldum sanki o olmazsa bende yok olurum"

 

Rezan Naze'den duyduğuyla sesini çıkaramadı ne demeliydi ki bu aşkın temelini kendisi atmıştı.

 

Naze Rezan'a dönüp ona karşı olan içinde tuttuğu son şeyide söyleyip bağını kopardı.

 

"Hatırlıyor musun kına gecesi akşamında sana birşey demiştim"

 

Rezan Naze'nin dediğiyle bir anlık duraksadı o geceye gitti Naze'nin dediği herşey aklındaydı.

 

"Beni mutsuzluğa ittiğin için seni asla affetmeyeceğim demiştin"

 

Naze Rezan'ın h

ala hatırladığına şaşırsada onu unutmadığını biliyordu.

 

"Evet öyle demiştim ama seni affettim çünkü mutlu oldum hemde hiç olmadığım kadar Berat'la mutlu oldum"

 

Rezan ne dese boştu hiç birşey diyemedi biliyordu mutlu olduğunu görüyordu da bebeklerini kaybetmeseydiler daha mutlu olacaklardı ama bunuda atlatacaklarını biliyordu.

 

 

 

Bölüm sonumuz bölüm hakkındaki düşünceleriniz neler? Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum ❤️

Loading...
0%