46. Bölüm

36.BÖLÜM

Merve
hayaldeyazar

Bölüm şarkısı

Sen bana demedin mi

Mavi gözlerin gibi denizlere gidelim diye

Sen beni sevmedin mi

Aşkımızın külleri yakamaz mı bizi yine

Sözler yalan oldu bak

Geceler hergün kör bıçak

Geçmez bu ömür böyle

Gel hayalim anıları alalım kaçalım buralardan

Gel yoruldum yalanları yaşayan gururumdan

Bir ömür var bir de aşkımız yeter bu zamana

Gel baharım kaybolalım

❤️

 

 

Naze ve Berat birbirlerine hala sarılı bir şekilde ağlarken Asya da korku dolu gözlerle onları izliyordu bir elinde de yeğeninin tutuyordu yeğeninin ağlamasıyla yaşadığı şoktan çıkıp ona döndü.

 

"Ağlama tatlım annenin yanına götüreceğim seni"

 

Ablası ve eniştesinin yanına gelip usulca ablasına dokundu.

 

"Abla napıyorsunuz ya Ahsen ne kadar çok korktu farkındamısınız siz?"

 

Naze kardeşinin sesiyle kocasının kollarından ayrılıp gözlerinde ki yaşı da silerek eğilip kızıyla konuşmaya çalıştı.

 

"Annem korkma tamam mı birşey yok biz iyiyiz"

 

Berat'ta kızının ağlamasını sakinleştirmek için kucağına alıp öperek susturmaya çalıştı.

 

"Canım kızım sen bizim herşeyimizsin geçti bak yok birşey ağlama babam benim"

 

Kucağında kızıyla tekrardan karısının gözlerine bakarak konuştu.

 

"Naze beni kızımdan senden mahrum bırakma"

 

Naze düşüncesinin ne kadar yanlış olduğunu kızını görünce daha da çok anladı ne olacaksa beraber olacaktı kızına babasızlığı yaşatmayacaktı böylesine seven kocasını bırakıp gitmeyecekti.

 

"Bırakmayacağım"

 

Nazif'te sesleri duymuş apar topar yanlarına gelmişti kızıyla damadını görünce sessizce onları izledi karışsa ne diyecekti bu zamana kadar kızının üzerinde doğru düzgün hakkı bile yoktu damadının gözünde ki sahiplenişi aşkı kararlılığı gördü kızını ondan ayırıp götürmek tam bir saçmalık olurdu böylesine seven iki gencin hayatlarını mahvetmekten başka birşey olamazdı. Yanlarına gelip damadının omzuna dokunarak konuşmaya başladı.

 

"Berat oğlum kusuruma bakma yuvanızı benim yüzümden bozma aşamasına geldiniz ben kötü niyetle söylemedim kızımın acı çekmesini istememiştim ama bu kadar çok sevdiğini kendi gözlerimle gördüm Naze'yi alıp götüremem buradan o buraya ait bir kez daha şahit oldum biz yarın gideceğiz tek isteğim yeter ki beni affetsin"

 

Nazif bir kere olsun kızının tekrar gözlerine baktı affeder mi diye düşünerek ona döndü.

 

"Naze senin üzerinde hakkım ne kadardır bilmiyorum ama beni bu vicdanla bırakma sana bunları yaşattığım için çok üzgünüm beni affet kızım"

 

Naze babasının tekrar tekrar af dileyip konuşmasıyla ne diyeceğini bilemedi affettim demek zor bir kelime değildi ama ağzından çıkmıyordu işte bu zamana kadar ki babasızlığı kalbinde büyük bir boşluk oluşturmuştu belki gelmeyip arasaydı bile affederdi en azından beni unutmamış hatırlıyor derdi ama babası unutmuş yeni hayat kurmuştu.

 

"Bir kere gittikten sonra bir kere bile aramış olsaydın gelmeseydin arayıp sesimi duysaydın affedebilirdim ama sen beni unutup kendine yeni hayat kurmuşsun ben o hayatın içinde hiç bir zaman olmadım eğer ki vicdanın rahat etsin istiyorsan affettim hayırlı yolculuklar baba"

 

Naze'nin buz gibi soğuk keskin sesi Nazif'in biraz olan umudunuda bitirdi aralarına hiç kapanmayacak bir uçurum açmıştı. Nazif kızının tavrını anlayarak sessizce başını salladı damadının kucağında olan torununu ilk kez kucağına alıp sarılıp koklayarak öptü.

 

"Ahsen de aynı senin gibi kokuyor kızım ona da dedelik yapamadım belki de beni hiç bilmeyecek"

 

Asya'da ablasının gelmeyecek olmasından dolayı yanlarına gidip yeğenini kucağına alıp salırıp öptü.

 

"Küçük prensesi çok özleyeceğim artık fotoğrafına bakar dururum"

 

Ardından ablasına dönüp içten sarıldı.

 

"Abla seni tanıdığıma çok mutlu oldum gönlüm isterdi ki beraber durabilseydik ama ben fırsatını bulduğumda erkek kardeşimiz Arda'yla beraber mutlaka tekrar geleceğim"

 

Naze de kardeşinin samimi tavrına karşılık vererek vedalaştı.

 

"Bende seni tanıdığıma çok mutlu oldum kardeşimin olmasını çok isterdim uzun zaman sonra öğrenmiş olsam da sizlerin olması beni mutlu etti kendinize çok iyi bakın tekrar görüşmek dileğiyle"

 

Ablasıyla vedalaştıktan sonra onlara bakan eniştesine dönüp elini uzattı.

 

"Enişte seninle pek güzel tanışamadık ama ablama olan aşkına hayran kaldım umarım bende senin gibi bir adama rastlarım"

 

Asya'nın dediğine hepsi gülerek karşılık verdiler.

 

"Herşey gönlünce olsun Asya"

 

Berat baldızının elini sıktıktan sonra kızını kucağına alıp karısına döndü tutması için elini uzattı.

 

"Hadi evimize gidelim"

 

Naze kocasının elini tutup gözlerine ışıldayarak baktı.

 

"Gidelim" beraber konaktan çıkıp arabalarına binip konaklarına gittiler.

 

Kadir ağa ve Esma hanım hala gelmeyen oğlu için endişeyle oturuyorlardı kapının açılıp içeriye oğlu gelini ve torununun girdiğini görünce ayaklanıp sevinerek yanlarına gittiler. Esma hanım torununu alıp ağlayarak sıkıca sarıldı.

 

"Çok şükür yavrum bizi bırakmadınız babannen sensiz duramazdı"

 

Kadir ağa da gelinine bakarak tekrardan söz verdi.

 

"Kızım doğru kararı vermişsin yuvanı yıkıp gitmek olmayacak şeydi gönlümüz razı değildi ben hala sözümün arkasındayım ne çocuk ne kuma olarak bir laf dahi duymayacaksın önlerinde ben duracağım"

 

Naze de konuşan kayınpederine hem mahcup hemde minnet dolu gözlerle bakıp kafasıyla onayladı.

 

Berat artık olanları unutmak istediğinden bu konuları kapatmak istiyordu artık karısının üzülmesini ağlamasını görmek istemiyordu onların mutluluğa ihtiyacı vardı.

 

"Artık kötü günler geride kaldı lafı dahi anılmasın biz önümüze bakalım"

 

***

 

Nazif giden kızının ardından üzgünce baktı alıp götürseydi daha mı iyi olurdu bilmiyordu gerçi kızı affetmemişti suçluydu Naze'yi zorlamak istemedi bir daha ne zaman nasıl görürdü onuda bilmiyordu Naze affetmediği için ve gelmediğine göre burada durmanın manası yoktu son kez burada ki evine göz gezdirip kızıyla beraber evinden çıktı vedalaşmak için abisigile gitti.

Osman ağa kardeşinin geldiğini görünce içeriye davet etti. Rezan amcasının geldiğini görünce kalkıp karşıladı.

 

"Hoşgeldin amca"

 

"Hoşbuldum Rezan nasılda değişmişsiniz hepiniz Ezo nerede?"

 

"Uzun zaman oldu amca daha çocuk sayılırdık gördüğünde Ezo evlendi"

 

Nazif Rezan'la konuştuktan sonra gözleri koltukta oturan hamile kadına kaydı.

 

"Öyle mi bu kız eşin galiba"

 

Rezan amcasının dediğiyle Ceylan'a baktı.

 

"Evet amca karım Ceylan"

 

Ceylan'da ayağa kalkıp nezaketen Nazif'le görüştü.

 

"Allah hayırlısıyla kucağınıza almayı nasip etsin"

 

"Amin amca sağol"

 

Osman ağa kardeşiyle oğlunun konuşmasından sonra kardeşine döndü.

 

"Gidiyormusun Nazif?"

 

"Gideceğim abi uçağımız akşam kalkıyor"

 

"Naze de geliyor mu?"

 

Osman ağa yanında Naze'nin olmadığından bilerek sormuştu gidecek olsa yanında getirirdi diye düşündü.

 

"Gelmiyor belki gelecekti ama Berat gelip götürdü"

 

Hesna hanım derin bir şükür çekip konuşmaya başladı.

 

"Ben biliyordum zaten benim oğlum kızımı göndermez"

 

"Berat Naze'yi çok sahiplenmiş bırakmazdı asla gözümle gördüm onları ayırıpta götüremezdim zaten benim kızım bana yabancı olmuş yüzüme bile bakmıyor affetmedi beni"

 

Rezan amcasının dediğiyle içindekini tutamayıp dışına vurdu.

 

"Ne bekliyordun amca bunca yıl yoktun hiç arayıp sormadın şimdi pat diye geldin kız seni nasıl affetsin bir ben biliyorum onu bırakıp gittiğinde ne kadar çok ağladığını her seferinde ne zaman gelir ne zaman beni götürür diye hep ağladı o ağladı ben sildim onun gözyaşlarını"

 

Osman ağa oğlunun sinirlendiğini görünce karısının yanında konuştuklarına dikkat etmesi için uyardı.

 

"Rezan eski konuları açma"

 

Rezan babasının uyarısını anlayıp karısına bakarak konuşmasını kesti söz vermişti yanında anmayacaktı şimdi sinirinden bozmuştu ama o günden sonra da adını hiç bir zaman anmamıştı neyi yaşıyorsa dışarıya vurmadan kendi içinde yaşıyordu ki zaten karısı hamileydi şuan onu üzmek istemezdi.

 

"Neyse size hayırlı yolculuklar amca bizim işimiz vardı Ceylan hadi kalk"

 

Ceylan kocasını yönlendirmesiyle kalkıp arkasından gitti.

 

"Rezan nereye gidiyorsun"

 

Rezan arkasına dönüp ağır ağır gelen karısına baktı.

 

"Tek gitmiyorum beraber gidiyoruz üzerine birşey al yemeği dışarda yiyelim"

 

Ceylan başıyla onaylayıp odasına gitti kocasının demin ki dedikleriyle kıskançlık hissi kaplamıştı uzun zamandır konusunu açmıyordu eskisinden daha çok ilgi gösteriyordu farkediyordu ilgisi sevgi aşk yönünde değildi üzerine düşen görevi yerine getiriyordu biliyordu yine de aklından bu düşünceleri atmak istedi aralarında aşktan ziyade alışkanlık vardı.

 

Üzerini değiştirip çantasınıda aldıktan sonra odasından çıkıp arabanın yanına geldi. Beraber binip bir restorana gittiler. Rezan Ceylan'ın biraz gergin olduğunu anladı birşeye canı sıkılmıştı belliydi.

 

"Ceylan birşey mi var?"

 

"Yo ne olması lazım sadece deminden kocamın eski aşığıyla olan çocukluk anılarını duydum"

 

"Ceylan gereksiz yere kıskançlık yapma ben sana söz verdim sözümün arkasındayım amcama sinirlendim ondan çıktı ağzımdan elimden geldiğince sana ilgimi gösteriyorum karnında çocuğumuzu taşıyorsun böyle şeyleri aklına getirme"

 

Rezan sevgisini veremesede değer veriyordu hele hamile olduğunu öğrendikten sonra üzerine düşmeye başlamıştı iş yapmasını istemiyor konağa gelirken eli boş gelmiyordu canı neyi istiyorsa alıp getiriyordu uzun zamandır Naze'nin adını anmıyordu içinde yaşatıyordu şimdi kıskançlık yapmasını istemedi yinede değer verdiğini hissettirmek için elini uzatıp karısının elini tuttu.

 

"Biz bir aile olacağız kendimize bakalım böyle şeyleride takıp üzülme sen benim karımsın benim için değerlisin"

 

Ceylan kocasının dediğiyle inanmak istedi değer verdiğini hissediyordu sevildiğinide bilmek istiyordu ama bunun olmayacağını anlamıştı kendisinide bu konuda daha fazla üzmeyecekti sevsin diye çabalamayacaktı aralarında sevgiden çok saygı vardı bu yüzden evliliği sürdüyorlardı.

 

"Sende benim için değerlisin"

 

Rezan gülümseyerek karısınında gülümsemesini istedi.

 

"Şimdi yüzündeki gerginliği at gülümse sana gülmek daha çok yakışıyor"

 

Ceylan kocasının dediğiyle gülümseyip siparişlerinin gelmesiyle yemeklerini yiyip geç olunca da konağa geri döndüler.

 

***

 

Nazif ve kızı yurtdışına döndükten sonra Erdağ konağında herşey eskisi gibi normale dönmeye başlamıştı. Mardin halkı olanlardan sonra yenice Naze'nin bir daha gebe kalamayacağını konuşmaya başlamıştı yavaştan heryere yayılıyordu ki aşiret ağalarınında kulaklarına kadar gitmişti Mardin'in ileri gelen aşiret ağaları aralarında konuşup karar kıldıktan sonra Urfa'nın aşiret ağalarını da haberdar edip hem kan davasını çözmeye hemde çocuk işini konuşmak için beraber harekete geçmişlerdi. İlk önce Kadir Erdağ'ı arayıp ailesiyle beraber gelmeleri için Urfa'ya davet ettiler. Kadir ağa böyle bir şeye kalkışacaklarını tahmin etmişti ama neden Mardin değilde Urfa olduğunu anlayamamıştı. Akşam yemeği sırasında ailesine durumu açıkladı.

 

"Bugün aşiret ağalarından haber geldi yarın Urfa'ya gidiyoruz"

 

Sofrada ki herkes Kadir ağanın dediğiyle anlamamış bir şekilde ona baktılar. Urfa diyince Berat'ın aklına Karacalar gelmişti.

 

"Karacalara gidecek değiliz heralde değil mi? baba nereden çıktı şimdi bu"

 

Aşiret ağaları arayınca aklına kan davası değil kuma olayı gelmişti gelini karşısında masumca bakarken dili söylemeye varmıyordu belli etmeyerek geçiştirdi.

 

"Bilmiyorum oğlum gidince öğreneceğiz hep beraber çağırdılar"

 

Naze'nin yüreği sızlamaya başlamıştı kayınpederinin söyleyememesinden ne olduğunu az çok tahmin etmişti durduk yere aşiret ağaları kayınpederini ne diye arasınlardı duymuşlardı işte herkes duymuştu şimdi tek amaçları erkek çocuğunun olması için kuma gelmesiydi yediği lokmayı zorla yutup müsade isteyip masadan kalktı.

 

Berat karısının iki yudum yiyip çekilmesiyle anında ayaklanıp oda arkasından gitti. Kapıyı açıp yatağın üzerinde öylece oturan karısının yanına gidip oturdu.

 

"Delalım neyin var?"

 

Naze dolu gözleriyle kocasına baktı. Berat Naze'nin bakmasıyla gözlerini ağlamaklı görünce eliyle yanağını okşadı.

 

"Anlaşılan herkes duymuş ve vakit kaybetmek istemiyorlar"

 

Berat karısının dediğiyle sıkıntılı bir şekilde soluk verdi.

 

"Ne demek istiyorsun gülüm neye kederleniyorsun böyle"

 

Naze kocasının elini yanağından indirip gözünden akan yaşıyla konuşmaya başladı.

 

"Yaramı deşme Berat biliyorsun niye çağırdıklarını kuma getirmen için zorlayacaklar seni kim bilir neler dedi herkes benim hakkımda herkes bana acıyarak bakacak eksik kusurlu görecekler onların bakışlarının altında ezileceğim ben"

 

Berat yine konunun dönüp dolaşıp kuma olayına gelmesiyle gerilmeye başladı daha kaç sefer demesi gerekiyordu olmayacak dediği halde karısı hala inat ediyordu.

 

"Naze Allah aşkına bunları mı düşünüp üzülüyorsun sen şu döktüğün gözyaşına değer mi yapma gözünü sevdiğim sana öyle birşey olmayacak dedim bitti ne için çağırdıklarını da yarın gidince öğreniriz sana ne diyorsam onlarada aynısını söylerim kimseden çekincem yok kimin ne dediği ne baktığı önemli değil sen benim gözümde kusursuzsun mükemmelsin ben sana her baktığımda Allah'a şükrediyorum iyi ki seni bana nasip etmiş diye he kimseninde haddi değil öyle laflar etmek sana edilen her lafı kendime edilmiş sayarım çünkü sen bensin"

 

Berat sözünü de söyledikten sonra karısının alnını öptü.

 

Naze kocasının sözlerinden sonra söz etmedi diyecek birşey yoktu Berat'ıda üzmek istemiyordu kocası onu oda kocasını çok seviyordu başını göğsüne koyup güvendiğini belli etmek istedi arkasındaki en büyük dağıydı kocası tek dayanağı tek sığınağıydı.

 

Sabah olduğunda erkenden Urfa'ya gitmek için yola düştüler önde Berat yanında Kadir ağa arkadan Esma hanım Naze ve kucağında Ahsen'le beraber gidiyorlardı yol boyu kimseden çıt çıkmadı herkesin içi içini yiyordu tahminler doğruydu ama olacaklardan korkuyorlardı neden Urfa'ydı.

Aşiret ağalarından olan Hazar Demirkan Kadir Erdağ ve ailesinin Urfa'ya geldiklerini duyunca Zakir Karaca ve ailesini de arayıp konaklarına davet ettiler.

 

Urfa'ya geldiklerinde Kazım ağa ve oğlu Viyan onları karşıladılar. Beraber Demirkan konağına gittiler. Konaktan içeriye girdiklerinde Hazar Demirkan ve karısı Züleyha Demirkan onları karşıladılar.

 

"Hoşgeldiniz Kadir ağa"

 

Kadir ağa Hazar Demirkan'ın karşılamasından ötürü elini uzatıp aynı şekilde karşılık verdi.

 

"Hoşbulduk Hazar ağa"

 

Hazar ağa Erdağ erkeklerini salona davet etti.

 

"Buyrun salona geçelim"

 

Kadir ağa Kazım ağa Berat ve Viyan Hazar ağanın davetiyle salona doğru çıktılar. Salondan içeriye girdiklerinde Mardin ağasından İbrahim Hancı ve Karaca'lardan Zakir Karaca ve Galip Karaca'yı görünce işin kan davası olduğunu daha çok anladılar.

 

Züleyha hanımda Naze ve Esma hanımı avluda ki masaya doğru yönlendirdi. Karşılarında Dildar hanım ve kızı Helin'i görünce şaşırdılar.

 

Naze istemsiz bir şekilde gerilmeye başladı onlarla karşılaşmak istemiyordu heleki bakışlarının altında resmen ezilecekti. Esma hanım İbrahim Hancı'nın karısı olan Gülizar Hancı'yı bildiği için görüşüp konuştular. Ardından Naze'yle görüştüler.

 

"Züleyha hanım bizim güzelliği dillere destan olan gelinimiz Naze"

 

Züleyha hanım Gülizar hanımın dediğiyle gülümseyerek Naze'ye doğru baktı.

 

"Maşallah dediğiniz gibi destansı güzelliği var gelinimizin"

 

Naze Züleyha hanımın dediğiyle hafifçe tebessüm ederek karşılık verdi şuan içi içini yiyordu acaba yukarıda erkekler ne konuşuyorlardı Berat'ın tepkisini merak ediyordu burada durmayı da hiç istemiyordu kadınlar onu övdükçe karşısında ki kızın bakışları altında eziliyordu sanki kaşlarını çatmış kollarını bağlamış bir şekilde gözünü dahi kırpmadan Naze'ye bakıyordu. Naze de altta kalmayarak bakışlarını Helin'in üzerine sabitledi.

 

Dildar hanım kızının bakışlarını farkettiğinden kolundan dürtüp düzgün bakmasını söyleyip Naze'ye doğru döndü mahcup gözlerle bakıp konuya girdi.

 

"Naze kızım sana yaşattıklarımız için üzgünüm böyle olmasını inan hiç istemezdim hakkını helal et"

 

Naze bakışlarını Helin'den çekip çaprazında ki kadına çevirdi düz bir tavırla cevap verdi şuan onlarla konuşmak en son şeydi.

 

"Bana bu dünyada ki en büyük acıyı yaşattınız hakkım sizlere helal değil"

 

Dildar hanım Naze'nin sözünün üzerine söz söylemedi sessiz kalıp adamların çıkmasını beklediler.

 

Berat Karaca'ları görünce Hazar ağaya dönüp söylendi.

 

"Bizi bu kansızlarla neden aynı yere çağırdınız"

 

Zakir ağa Berat'ın dediğine sinirlenerek çıkış yaptı.

 

"Namussuzun oğlu asıl kansız sizsiniz en başta aha şu babanı öldürecektim ki bunlar olmayacaktı"

 

Berat adamın dediğiyle sinirlenip üzerine doğru yürümeye başladı.

 

"Lan şerefsiz seni gebertirim lan ben senden ala namussuz mu var bu dünyada"

 

Hazar ağa ve İbrahim ağa araya girerek durdurdular.

 

"Zakir ağa Berat ağa durun hele sizi buraya başka birşey için çağırdık bu kan davasını bitirmek için"

 

Kadir ağa kuma olayının olmayacak olmasına içi rahatlamıştı da yinede bunlarla barış sağlamazdı.

 

"Ben hayatta olduğum sürece bu kan davası bitmez ben bunlarla barış sağlamam Hazar ağa boş yere çağırmışsınız bizi"

 

Galip ağa babasının aksine ılımlı davranarak konuya girdi.

 

"Kadir ağa bu böyle devam etmez ben söz verdim lakin kardeşim o sözü çiğnedi canıyla ödedi anlaşılan o ki durulcak gibi değil iki aile için daha fazla kan dökülmemesi için barış şarttır"

 

Hazar ağa Galip ağanın dediğini kafasıyla onaylayıp söze devam etti.

 

"Galip ağanın hakkı vardır aranızdaki husumeti anca kan bağı bitirir"

 

Berat anlamamış şekilde Hazar ağanın yüzüne baktı.

 

"Kan bağı derken bunlarla bizim ne bağımız olacak"

 

Kadir ağa şimdi anlamaya başlamıştı.

 

"Açık konuş Hazar ağa ne demek istersin"

 

"Demem şu ki Berat ağa bu vurulma olayından sonra Naze gelin bir daha gebe kalamayacakmış bilirsin ki sen aşiret ağasısın bu yüzden İbrahim ağayla karar verdik aşiret erkek çocuk bekler senden Naze gelin veremeyeceğine göre bu kan davasınında bitmesi için Zakir Karaca'nın kızı Helin'i kuma olarak alacaksın"

 

Berat Hazar ağanın dediklerini dikkatle dinlerken sinirleri tepesine çıkmaya başlamıştı ki en son dediğiyle sinir birden beynine sıçradı anında yerinden kalkıp üzerine doğru yürümeye başladı.

 

"Sen ne dersin Hazar ağa siz kafayı mı yediniz bu ne cürret sizin haddinize midir benim evliliğim mahremimi ne hadle ağzınıza alırsınız ben karımın üzerine kuma getirmem hele ki Karaca'ların kızını asla"

 

Kadir ağa hiddetle kalkan oğlunun kolundan tutup sakinleştirmeye çalıştı.

 

"Berat doğru söyler Hazar ağa bunun için mi çağırdınız bizi buraya ne olursa olsun Naze benim gelinimden öte kızımdır başına geldiyse suçlusu biziz benim gelinimden yana gocunmam yoktur kuma olmaz"

 

İbrahim ağa Kadir ağayı bildiğinden konuya girdi.

 

"Kadir bilirsin ki biz bir aşiretiz ve erkek çocuk şarttır en uygun kuma da Helin'dir"

 

Olaya Zakir ağa ve Galip ağada itiraz ederek girdiler.

 

"Hazar ağa böyle birşey olması mümkün değil nikah olmadan barış olsun"

 

"Benim bunlara verecek kızım yok"

 

"Mecbur olacak Galip başka türlüsü yoktur aşiret bunu ister"

 

Berat hala diretmeleriyle deli oldu.

 

"Başlarım sizin aşiretinizede size de alın sizin olsun aşiretiniz bundan sonra aşiret ağası değilim karımı seviyorum kumada olmayacak bitti bizi rahat bırakın"

 

Berat son sözünü de söyleyip hızla salondan çıktı.

 

Hanımlarda salondan gelen sesleri duymasıyla yürekleri ağızlarına geldi en çok Berat'ın sesi geliyordu Naze korktuğunun başına geldiğini anladı oturduğu yerden kalkıp hızla salondan çıkmış yüzü sinirden gerilmiş kocasını görünce ne olduğunu anlamaya çalışarak usulca yanına gitti.

 

Berat Naze'yi görmesiyle gözlerine bakıp elini tuttuğu gibi kimseye bakış dahi atmadan karısıyla beraber konaktan dışarı çıktı.

 

Berat arabanın kapısını açıp karısının binmesini sağlayıp kendide şoför koltuğuna geçip oturdu.

 

Naze elini kocasının yanağına götürüp dokundu sakinleşmesini istedi.

 

"Berat'ım ne oldu"

 

Berat karısının sesini duymasıyla derince bir nefes verip tebessüm etmeye çalışarak karısına doğru döndü elleriyle yüzünü avuçlayıp konuştu.

 

"Buralardan çekip gideceğiz tamam mı sen ben kızımız başka kimse olmayacak hani hayalini kurduğumuz o küçük bir kasaba masmavi denize karşı olan köy evi hatırladın değil mi hayallerimizi yaşama vakti geldi"

 

Naze gözleri yaşlı bir şekilde kocasının dediğini kafasıyla onaylayarak kollarıyla kocasının boynuna ardıp sıkıca sarıldı neler konuşulduğunu anlamıştı ve kocasının sözünü tuttuğunu her daim arkasında olacağını kesinlikle anlamıştı böylesine sevilmek herkese nasip olmazdı ama Naze Berat'ın sayesinde sevilmenin ne demek olduğunu çok iyi anlamıştı onların aşkı sevgisi çok başkaydı.

 

"Gidelim sadece sen ben ve kızımız olalım seninle olduğum heryer bana cennet"

 

 

​​​​​​

Bölüm sonumuz Berat'ın tepkisi nasıldı? Kurdukları hayalleri hatırlıyor musunuz nasıl kurmuşlardı şimdi nasıl yaşayacaklar🥲 Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum ❤️

Bölüm : 26.12.2024 13:57 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...