55. Bölüm
Merve / Sevdalı Gelin / ÖZEL BÖLÜM(KADERİM SENSİN)

ÖZEL BÖLÜM(KADERİM SENSİN)

Merve
hayaldeyazar

Multimedya Ahsen ❤️ Yiğit temsili...

 

Bölüm şarkısı

Ben bir tek kadın sevdim
O da sensin, o da sensin
Ben bir tek sende yandım
Alevlendim, delilendim

Ben bir tek adam sevdim
O da sensin, o da sensin
Ben bir tek sende yandım
Alevlendim, delilendim

Ben bu sevdayı yemin bildim, söz bildim
Ben bu sevdayı kutsal bildim

💕

 

 

Uçak Mardin semalarında inişe hazırlanırken aklında binbir düşünce , yüreğinde bin türlü hasretle camdan memleketini izliyordu genç kız.

Annesinin gül kokulusu babasının nazlı kızı kardeşinin küçük annesi güzeller güzeli Ahsen.

Naze'nin kızı Ahsen.

Annesinin vefatından sonra zar zor da olsa kendini toparlayarak liseyi birincilikle bitirdi annesine olan sözünü en iyi şekilde tutmak için son sene derslerine daha da sıkı sarılıp bütün düşüncesini okuluna verdi onun için en önemlisi annesine olan sözüydü.

Hayaliydi yurt dışında okumak hemde Amerika'da çok daha farklı hislerle gitmeyi çok istemişti hayallerini yaşamaya ama kader onun bir kanadını kırık yollamıştı. Yine de biliyordu hissediyordu her daim kulağında annesinin söylediği şarkılar , ninniler ,tutmasını istediği sözler vardı. Ve artık Ahsen sözünü tamamen tutmuştu memleketine babasının kardeşinin yanına en önemliside annesinin yanına cerrah olarak dönüyordu. Beyin Cerrahı Ahsen Erdağ.

Eline aldığı bavullarıyla havalimanının çıkışına doğru yürümeye başladı. Gözleri ilk dolu dolu bakan babasını gördü birbirlerine değince gözleri onunda doldu ama yinede gülümsemesini taktı yüzüne. Adımlarını atarak yanına doğru ilerledi babasının gülümsemesini gördü ardından kollarını açtığını.

"Hoşgeldin Ahsen'im"

Bir koşu gidip sıkıca sarıldı babasının boynuna tuttuğu gözyaşlarını akıttı bir bir.

Saçlarını okşadı Berat güzel kızının nasılda özlemişti mis kokusunu kokladı Naze'yi hatırlattı kızının kokusu gül kokulu kızı annesi gibi kokuyordu aynı annesi gibi bakıyordu herşeyiyle küçük Naze olmuştu.

"Hoşbuldum babam"

Babası canı arkalarında duran yıkılmaz dağı her koşulda yanlarında olan arkadaşları hem annesi hem babası evlatlarının iyiliğini mutluluğunu düşünen onlarla beraber gülen eğlenen yanlarında güçlü durmaya çalışan babası, ben varım siz bana Naze'min en güzel emanetisiniz diyen babası. Gündüzleri yaşayan geceleri yalnız kaldığında ruhu bedende değilmiş gibi tıpkı Naze'si can verdiğinde oda can vermiş gibi ölen babası.

Hayat zordu hele ki candan can gittiği zaman daha zor yaşanılması güçtü yaşayamam derdin ama Allah seni onsuzda yaşatırım derdi yaşanılıyordu işte ama bir yanın eksik.

Herşeye rağmen hayat devam ediyordu verilen sözler tutulmalıydı annesine olan ilk sözünü tutmuştu Ahsen şimdi artık memleketindeydi babasının yanında annesinin yanı başında.

Babasıyla uzun uzun sarıldıktan sonra ayrıldı kollarından parmaklarıyla silmişti gözlerini babası.

"O güzel gözlerinden yaş akmasın sen hep gül"

Babasının dediğiyle gülümsemesini geri kondurdu yüzüne ardından kardeşi Eymen'e sarıldı yakışıklı bir delikanlı olmuştu Eymen en zoru da oydu enerjik bir çocuk değil aksine sakin durgun ve bir okadar da adı gibi merhametli bir delikanlıydı. Ablasının gitmesini hiç istemese de onu hayallerinden mahrum etmek istemedi ama bir yanı da hep onu istiyordu annesine benzeyen Ahsen'i.

"Ablasının yakışıklısı nasıl özlemişim"

Sıkıca sarılarak karşılığını verdi Eymen de.

"Bende çok özledim ablam" eliyle tutup bir tur döndürdü ablasını etrafında "dön bir bakayım" dedi tekrar kaşlarını çatarak "bune güzellik Mardin'i başıma bela edeceksin anlaşılan" ufaktan da gülümsedi.

"Seni haylaz" diyerek eliyle hafifçe omzuna vurdu Ahsen.

"E hadi durmayalım daha fazla babannen yolunu gözler durur" dedi Berat.

"Önce anneme uğrayalım baba" sesi titreyerek çıkmıştı genç kızın babası kafasıyla onayladı ses etmeden.

Yol boyu camdan bir milim bile ayırmadı gözlerini herşeyiyle özlemişti memleketini araba durduğunda başına örtmesini takıp indi arabadan.

Uzaktan bile belli oluyordu annesinin kabri çiçek bahçesine dönmüştü yaklaştı yanına her türden her renkten çiçeklerle dolanmış bir kabir. Elledi hepsini teker teker kardeşi su getirdi beraber suladılar annesinin mezarını.

"Çiçek bahçesine döndürmüşsün" kabirden çekti gözlerini babasına baktı.

"Çiçekleri çok severdi her çiçeği ayrı ayrı severdi ama en çokta gülleri" dedi mezarının başında biten kırmızı gül ağacını gösterdi Berat.

"Kırmızı gülleri"

"Hiç gelmediğin oldu mu?"

Kafasını salladı Berat.

"Hiç" dedi derince nefes verdi.

"Hiç olmadı"

"Annem meleğim" dedi Ahsen eliyle mezar taşını okşarken.

"Sözümü tuttum rahat uyu güzel annem bundan sonra hiç ayrılmayacağız sondu"

Ellerini açtı duasını etti toprağını sevip çıkışa doğru ilerledi.

Konağa geldiklerinde bayram coşkusu vardı sanki kapıdan içeriye girdiğinde babannesi koşar adım gelip sarıldı torununa.

"Ahsen'im güzeller güzeli yavrum hoşgeldin"

Babannesi Esma hanım onun için bir başkaydı babanneden çok daha fazlasıydı anne yarısı gibiydi çok severdi.

"Canım babannem tontonum benim" diyerek yanaklarını sıktı yaşlı kadının.

Ayakta bekleyen dedesinin yanına gitti elinden öpüp sıkıca sarıldı.

"Canım dedem"

"Elmas kızım mavi elmasım"

Görüşme faslı bittikten sonra sofraya geçtiler ailecek Ahsen'in en sevdiği yemeklerle donanmıştı sofra herkes çok mutluydu uzun zamandır ilk defa bu kadar yüzleri gülüyordu yurt dışında neler yaptığını gezdiği yerleri anlatıp hevesle gösterdi genç kız böylelikle Mardin'de ki yeni hayatı başlamış oldu.

Bir aileydi onlar kaç yıllardan beri süre gelen bir dostluktu hala da öyleydi devam ediyordu Berat bundan ötürü yine hep beraber olmak için Rezan'ı aradı herkesi yemeğe davet etti.

Rezan Ahsen'in geldiğini duyunca sevindi kızın yeri ayrıydı onda doğduğundan beri çok severdi kendi evladı gibi bellemişti küçüklüğünden gençliğine kadar hep annesine benzetmişti deniz mavisi gözleriyle Naze'ydi uzun zaman olmuştu görmeyeli acaba hala aynı mıydı?

Yüreği burkuldu yine bir masaldı sanki Naze okundu ve bitti zordu inanması çok zordu oda giderdi ziyaretine yüzüne karşı söyleyemediği ne hissi varsa rahatça anlatır konuşurdu sonra yine onsuz hayatına geri dönerdi eskisi gibi.

Telefonu kapattıktan sonra çardakta oturan ailesinin yanına geldi.

"Berat" dedi herkes meraklı gözlerle baktı Rezan'a birşey mi olmuştu?

"Kötü birşey mi yoksa oğlum Allah'ım sakınsın" diye feryat etmeye başladı Hesna hanım.

"Yok annem iyiler şükür" dedi gözlerini kendi gibi kara gözlü kara kaşlı olan oğluna sabitledi.

"Ahsen gelmiş akşama yemeğe çağırıyorlar"

Yiğit kömür karası gözlerini babasına dikti ne demişti 'Ahsen gelmiş' beyninin içinde döndü dolaştı bu ses 'Ahsen gelmiş'.

Hiç birşey demeden kalktığı gibi çıktı gitti konaktan.

'Ahsen gelmiş' altı yıl koskoca altı yıl geçmişti Ahsen'in gitmesinin ardından bir çift söz bir ses dahi duymamıştı layık görmemişti kendisi duymasada görmesede görenlerden duyanlardan dinledi Ahsen'i okuyor dediler çok okuyor bu yılda gelmeyecekmiş en az altı yıl diyorlar ya zaten iki yılı daha var diye duyuyordu genç adam hepsini o merak ediyordu kızı hem de ne merak deli gibi merak ediyordu yüreği sızlıyordu ya Ahsen o hiç mi merak etmiyordu hiç mi nasılım kimleyim ne yapıyorum değiştim mi aynımıyım diye hiç mi sormuyordu? Alışmıştı sanki yokluğuna o deniz mavisi gözleri arıyordu da mahrum bırakılmıştı işte inanamadı gelmesine duyduğu geçiştirme gibi geldi duramadı konakta dışarı attı kendini bir bilinmezlikle kalbiyle aklının sesini dinlemeye başladı.

Akşam olduğunda Arslan ailesi Erdağ konağına gittiler. Yiğit hala gelmemişti Rezan niye gittiğini az çok biliyordu tahmin etmek zor olmasa gerekti oğluda kendi gibi sevda illetine tutulmuştu. Bir kaç kez aradı en sonunda yanıtlandı telefonu gelmeyeceğini söyledi Yiğit anlaşılan görmeye cesareti yoktu üzerine gitmek istemedi ki onun oğluydu o belki ondan bile daha deli gözü karaydı.

Osman ağa , Hesna hanım , Ezo ,Rezan,Asel hepsi sevgiyle kucakladılar Ahsen'i hepsini çok özlemişti genç kız Asel'le konuşmayı dertleşmeyi ata binmeyi gezmeyi herşeyi çok özlemişti. Hepsi onun gözünün içine bakıyorlardı Osman dedesi Hesna ananesi Ezo teyzesi Rezan amcası. Biliyordu annesini anımsattığı için hepsi duygu dolu gözlerle bakıyorlardı bir okadar da gurur duyuyorlardı Ahsen'le.

Herkes birbiriyle sohbet ederken iki genç kız odalarına gidip dertleşmeye başladılar. Ahsen'in içi içini yiyordu sormak istiyordu dilinin ucunda dolanıyordu ama soramıyordu da o neredeydi? Neden gelmemişti? Hiç mi özlememişti merak etmemişti? Beyninin içinde dönüp duruyordu bunlar yinede nefes verip bir hızla sordu.

"O niye gelmedi?"

Asel kızın ne demek istediğini bal gibi anlasada anlamamış gibi yaptı.

"Kim?"

Gözlerini devirdi Ahsen eski küçük ergen kız değil olgunlaşmış kızlardı anlamadığına inanmadı.

"Yiğit mi?" dedi bir tepki beklercesine "nerede olduğunu bilmiyorum dayım senin geldiğini söyledi birşey demeden çekti gitti" dedi tepkisini ölçmek istercesine.

Ahsen'in şaşkınlığı hüzne dönüştü nasıl yani geldiğini bildiği halde görmeye gelmemekte neydi?

"Gelmediği iyi olmuş" dedi düz bir tavırla.

Asel içten içe güldü onun bu haline nazlı kız dedi hiç değişmemişsin kök söktürürsün sen Yiğit'e diye geçirdi içinden.

Geç vakit olduğundan ayrıldılar konaktan Rezan ilk oğlunun odasına gitti ama yoktu hala mı gelmemişti bir kaç yere bakındı kafasını kaldırmasıyla terasta oturan oğlunu gördü 'ah be' dedi içinden çıktı yanına yaklaştı.

"Neden gelmedin?"

Yiğit babasının geldiğini anlayınca toparlanıp ona doğru döndü.

"Zorunda mıydım?" Aksiydi tersti Yiğit birinin demesiyle bir işi yapmazdı kendi başının dikine giderdi.

Rezan oğlunun kanının deli akmasına yordu bu tavırlarını sakince oturdu yanına.

"Böyle bir geceydi Naze'nin gelip bana açılması bende böye senin gibi Mardin'i izliyordum"

Yiğit hemen kesti lafını.

"Baba"

Derince nefes verdi Rezan "sözümü kesme" dedi.

"Sen benim oğlumsun Yiğit evladımsın canımsın ben seni görüyorum o ateşin seni nasıl yakıp kavurduğunu görüyorum neden kimseyi istemediğini neden bu zamana kadar bende bu kızı seviyorum evleneceğim demediğini bunca yıl sadece birini beklediğini biliyorum"

"Baba yok öyle birşey sen yanlış anlamışsın benim aşkla meşkle işim yok"

"Sana sözümü kesme dedim" diye uyardı Rezan.

"Eğer ki şu kalbin biri için çarpıyorsa sakın vazgeçme korkaklık etme sevdana sahip çık yoksa bir ömür onun pişmanlığıyla yaşar gidersin ne kadar yaşamak denirse ben sahip çıkamadım vazgeçmedim ama bu kızı da ben seviyorum onunla ben evleneceğim diyemedim" sonlara doğru sesi çatallaştı Rezan'ın boğazında yumru oluştu sanki.

"Korkaklık ettim ben bunun pişmanlığını bir ömür çektim sen çekme sen yapma oğlum bırak inadını bir kenaraya seviyorsan git sevdanın arkasından ben senin arkandayım hayallerini yaşa mutlu ol" dedi sonradan oğlunun birşey demesini beklemeden yanından gitti.

O gece sabaha kadar düşündü Yiğit cesurdu yürekliydi ama bir kızın karşısına çıkacak cesareti kendinde bulamamıştı belkide korkuyordu bilmiyordu hislerinin karşılığı olmadığından korkuyordu.

Ertesi gün olduğunda Ahsen çiftliğe gitmek için evden çıktı aklında ki düşünceler kalbini yoruyordu atı Sırmayla biraz dolaşırsam rahatlarım diye düşünüyordu.

Sevdi atının yelelerini ne çok özlemişti onuda babasının hediyesiydi.

"Çok özlemişim sırmam"

Atıyla konuşurken bir kaç adım sesi duydu kalbinin hızlandığını hissetti dönemedi arkasını.

"Oda seni özledi" diyen bir ses bu ses dedi Ahsen onun sesi kaç yıldır hasret duyduğum ses usulca döndürdü başını karşısında siyah gömlek siyah pantolonuyla kara kaşı kara gözüyle Yiğit duruyordu.

Hasret kaldığı mavi harelere baktı Yiğit değişmişmiydi aynımıydı? Yok yok aksine bu kız çok güzelleşmişti birde olgunlaşmış. Yaklaştı yanına elini atın yelelerine değdirip oda sevmeye başladı.

Ahsen yüzündeki şaşkınlığı bir kenara iterek ne yaptığına bakıyordu birde baştan aşağıda süzmeyi ihmal etmemişti.

"Ee Amerika gülü bitti mi okul geliştirebildin mi kendini?" Kinayeyle söyledi Yiğit.

Ahsen kaşlarını çattı 'küstah' dedi içinden böyle karşılamamı olurdu hiç?

"Ben geliştirdim geliştirmesine de" dedi eliyle yine boydan boya işaret etti.

"Sen hala aynı kütüksün"

Yiğit yine sinirle salladı kafasını eğdi başını gözlerine sabitledi ufakça yine kahkaha attı.

Yine aynı bakış yine aynı gülüş çapkın hareketler dedi Ahsen bu bakış bu gülüş bu kadar mı yakışırdı. Çıktı yine düşüncelerinden arkasına dönüp gitmek için yeltendi.

Yiğit kızın gideceğini anladığından hemen tuttu bileğinden.

"Hey hey doktor hanım nereye?"

"Çek elini" diye söylendi Ahsen.

"Tamam tamam çektim" diyerek usulca çekti elini.

"Dün gelmedin şimdi neden geldin?" Ahsen açık sözlüydü öyle yetişmişti lafını esirgemezdi Yiğit'i sınıyordu.

"Seni görmeye geldim gelmese miydim?"

Ahsen sinirinden gülümsedi kesinlikle aklıyla oynuyordu bu çocuk.

"Dün geldim ben herkes varken sen yoktun neredeydin?"

Yiğit kızın tavrı karşısında şaşırdı gelmediğini sorguluyordu emri vaki konuşulmasınıda sevmezdi.

"İşim vardı" diyip gözlerini kaçırdı.

Ahsen 'anladım' dercesine kafasını salladı demekki işi ondan daha önemliydi kaç yıldır görmediği Ahsen'den.

"Peki" diyerek yine gitmek için arkasını döndü aklına bin türlü düşünce geldi işi vardı ondan daha önemli olan işi. Yoksa?

"Ne peki?"

Yiğit yine gitmeye çalışan kızın hızla önüne geçti bu sefer.

"Kızım ne çekip gitmeye çalışıyorsun ya seni görmeye gelende kabahat git gitceksen Allah Allah"

"Düzgün konuş benimle gelmeseydin gel diyen mi oldu sana git sen işlerini yap" diyerek omuz atıp gitti Ahsen.

Yiğit sendelese de düzeldi hemen zordu bu kız zor sürekli inatlaşıp duruyordu nasıl konuşsundu ki?

"Okulu iyi okumuşsun belli iyice havalanmışsın" diye bağırarak ardından seslendi.

Ahsen saçlarını savutturup omzunun üzerinden "küstah" diye çemkirdi.

Bir yanı nasıl sinirli olupta diğer yanı nasıl sevinçli olurdu gülümseyerek sessizce "nazlı kız" dedi saçlarını savuttura savuttura giden kızın ardından.

Ahsen yol boyu düşündü durdu tabi ya ondan önemli işi ne olabilirdi ki kesin sevgilisi var o yüzden gelmedi diye düşünmeye başladı aynı zamanda içinide tuhaf bir his kaplıyordu. Sevgilisi Yiğit'in sevgilisi? Kim baksın bu öküze diye de söylenmeyi ihmal etmedi öğrenirdi nasılsa.

Günler gelip geçerken Ahsen Mardin de ki hastanede işe başlamıştı vakit bulduğu zamanlar Eymen Melek ve Asel'le geziyorlardı onlarla eğleniyordu ara sıra onlara Yiğit'te katılıyordu da sık değil dışarıya çıktıkları zaman geliyordu genellikle yanlarında onda da izbandut gibi dikiliyordu anca sürekli kızlara karışıp kısıtlamaya çalışıyordu tabi bu tavırları Ahsen'e sökmüyordu bu zamana kadar kısıtlanarak yaşamamıştı ki Yiğit ona karışamazdı. Hala sevgilisini de öğrenememişti onun da verdiği huzursuzlukla sürekli laf çarpıtıyordu yine vakit bulduğu bir zaman cafeye gitmişlerdi hep beraber oturuyorlardı hepsi gayet mutluyken bir kişi somurtup duruyordu kim mi tabiki Yiğit.

"Şu kahve evde içelemiyo muydu da geldiniz buraya" diye söylenmeye başladı.

"Sen gitmek istiyorsan git malum işlerin vardır" diye lafı yine kondurdu Ahsen.

"Ne diyorsun kızım sen iki de bir laf çarpıtıp duruyorsun ne diyeceksen direk söyle kıvırıp durma"

"Bana bak sana kaç sefer düzgün konuş benimle dedim gıt mısın oğlum sen senin gibi öküze hangi kız baktı anlamıyorum da" diye söyledikten sonra ellerini saçlarına götürüp oynamaya başladı karşıda ki sinirden gözü seğiren oğlandan bir haber.

"Ne dedin sen öküz mü? gıt mı? şımarık ukala olgunlaşacağın yerde iyice çocuklaşmışsın"

"Yiğit!" dedi keskin bir ses tonuyla mavileri karalara sabitledi.

"Bir kızla nasıl konuşulacağını öğren ilk önce yoksa sevgilin seni yakında terk eder"

Yine aynı gülüş anlamamışcasına baktı Yiğit.

"Ne sevgilin mi ne sevgilisi?"

Omuz silkti Ahsen kaçırdı gözlerini.

"Sevgilin işte hani sürekli işim var diyip çekip gittiğin sevgilin"

Gülüşünü soldurdu, kızın kaçırdığı gözlerine doğru baktı sesini düzeltti.

"Sevgilim yok benim"

"Öhhö öhhö! Meselerinizi başka yerde konuşun kafa dağıtalım diye geldik şuraya sizin kavganızı çekemeyiz" diye araya girerek uyardı ikisinide Eymen.

Eliyle ağzına fermuar işareti yaptı Ahsen sustuğunu belli edercesine ama bakışlar takılı kaldı.

Yiğit'in içine şüphe düştü ne sevgilisiydi nereden çıkarmıştı bu kız bunu sanki bunca yıl onu beklememiş gibi. Kıskanmıştı değil mi kıskanmıştı ondandı bu halleri laf sokmaları mutlu oldu içten içe bir umut belirdi.

***

Ahsen mutlulukla açtı gözlerini bugün Burak geliyordu. Muğla da çocukluğunu birlikte geçirdiği arkadaşı Burak erkenden kalkıp havalimanını karşılamaya gitti.

Havalimanında hevesle beklerken kaşıdan uzun boyuyla kumral teni ela gözleri heybetli vücuduyla gelen Burak'a baktı gidip karşıladı.

"Hoşgeldin Burak ne iyi ettinde geldin"

Kendisini sevinçle karşılayan arkadaşını da aynı şekilde karşıladı Burak.

"Hoşbuldum Ahsen bugüne nasipmiş"

Beraber görüştükten sonra ilk konağa gittiler Berat onları bekliyordu Muğla'dan geldiklerinden beri hep iletişimdeydi Burak'ı okutmuş veteriner olmasını sağlamıştı ikisinin bağı da başkaydı.

Burak'ta aynı şekilde aile fertleriyle görüşüp ailesinin selamlarını iletti Mardin'de bir kaç günlüğüne kalmaya gelmişti.

Ahsen Burak geldiğinden beri genellikle onunla ilgileniyordu hastaneden de izin almıştı ona Mardin'i gezdiriyordu bu sıra da Asel'le de Yiğit'lede görüşmemişti. Asel misafiri olduğunu bildiğinden onları yalnız gezsinler diyerek yanlarında olmadı sadece mesajlaşıyorlardı. Ama Yiğit'in içi içini yiyordu kaç gündür görmüyordu hastaneye de gitmediğini duymuştu mesaj da atamıyordu eli telefona gidip geri geliyordu misafiri kimdi merakı içini daha da sarıyordu daha fazla duramayarak Asel'in yanına gitti ondan birşeyler öğrenebilirdi.

Kapısının önüne geldiğinde çalıp çalmamakta kararsız kaldı eli kapıya gidip iniyordu ki tam çalacağı sırada Asel çıkmıştı.

"Birşey mi oldu Yiğit?"

Yiğit elini saçlarına daldırarak omuz silkti.

"Yo yok birşey sana bakayım dedim"

Asel şaşkınca bakarak "bana mı?" dedi.

"Hı hı" diyerek kafasını salladı Yiğit.

"Hadi hadi yeme beni kapıma kadar geldiğine göre birşey isteyeceksin söyle hadi dinliyorum"

Asel kollarını birbirine bağlayıp Yiğit'in ağzından çıkacak lafa keyifle baktı.

Yiğit derince nefes aldı söylemese patlayacaktı gözlerini kapatıp birden söyledi.

"Ahsen'in misafiri kim?"

"Heee o mesele şey ya hani Muğla'da ki arkadaşı vardı ya Burak"

"Eee" diyerek dişlerini sıktı Yiğit elleri de istemsiz yumruk olmuştu.

"Eesi o gelmiş işte onunla beraber"

"Beraber? Arkadaşı Burak öyle mi? Neredeler şimdi?"

Asel düşünüyormuş gibi yaptı aslında Yiğit'in bu halini görmek onun hoşuna gitmişti.

"Çiftlikte olacaklardı"

Yiğit çiftlikte olduklarını duyar duymaz arkasını dönüp hızla gitti.

"Dur! nereye gidiyorsun?"

"Çiftliğe"

"Bekle bende geliyorum"

Beraber arabaya binip çiftliğe doğru gittiler. Asel yol boyu Yiğit'i izledi ellerinin direksiyonu sıktığını tek kaşının havalandığını gözünün seğirdiğini besbelli kıskanmıştı Ahsen'i.

Çiftliğe geldiklerinde atların yanında konuşan ikiliyi görünce soluksuz yanına vardı.

Ahsen Yiğit'in geldiğini görünce şaşırdı ona doğru döndü.

"Yiğit?"

Yiğit Ahsen'den gözlerini çekip karşısında dikilen tanımadığı oğlana bakıp elini uzattı.

"Selamünaleyküm kardeşim"

Burak ne olduğunu anlamasada oda elini uzatan adama aynı şekilde karşılık verdi.

"Aleykümselam"

Ahsen şaşkınca ne yaptığına bakıyordu ne diye gelmişti ki.

"Bizi tanıştırmayacak mısın Ahsen?"

"Tabi tanıştırayım Muğla'dan arkadaşım Burak"

Ardından Yiğit'i göstererek sadece "Yiğit" dedi.

"Memnun oldum siz de arkadaşımısınız?" diye sordu Burak.

Yiğit memnunca bakıp Ahsen'e doğru döndü eliyle elini kavradı.

"Sözlüsüyüm"

Bu söz bomba gibi düştü ortaya Ahsen'in ağzı açıla kaldı. Ne demişti o sözlüsüyüm mü birde gözlerine bakarak gülerek söylemişti hemde elini tutarak sözlüsüyüm.

Yutkundu Ahsen ne diyeceğini bilemedi elini çekmek istedi ama sanki sıkıca tutuyormuş hiç bırakmayacakmış gibiydi.

Yaklaşıp kulak özüne nefesini verdi.

"Sen bir gelsene benimle"

"Hay hay prenses"

Ya sabır diledi Ahsen alay ediyordu aklınca.

"Müsadenle Burak hemen geleceğim"

"Sorun değil" kafasıyla onayladıktan sonra arkada onlara şaşkınca bakan kıza takıldı gözleri kızda gözlerini ona döndürünce birleşti hareleri titreme geldi ikisinede.

Asel karşıda dikilen ona doğru bakan oğlana doğru yavaş adımlarla ilerledi içinde de saçma sapan bir heyecan oluşmuştu.

Sakince gelip elini uzattı.

"Merhaba ben Asel"

Burak bu kızın karşısında kalakalmıştı o naif ses kulağını doldurmuştu kendini silkeleyip elini uzattı.

"Memnun oldum Burak"

Asel başıyla onayladıktan sonra üstün körü sohbete tutuldular.

Ahsen biraz daha ilerleyip göz önünden kaybolduktan sonra hızla çekti elini Yiğit'in elinden.

"Sen! sen ne yaptığını sanıyorsun ha?"

Ahsen ne kadar sinirli gerginse Yiğit'te bir okadar rahatlamış sakindi.

"Ne yapmışım"

"Karşıma geçmiş birde alay ediyorsun" yerinde duramayıp bir o yana bir bu yana dönüp duruyordu.

"Sen çocuk musun ya sen nasıl sözlüm dersin?"

"Beni tanıştırmadın Ahsen!" dedi sesi sert çıkmıştı.

"Ne tanıştırmadım mı? Yiğit dedim ya"

"Sadece. Sadece Yiğit dedin"

Ahsen hayret edermişcesine baktı.

"Ya ne demeliydim sen söyle"

Sessiz kaldı Yiğit ne demeliydi kendi başına asıp kesmek kolaydı da bu kızın yanında yapamıyordu işte bir türlü cesaretini toplayamıyordu.

"Kıskandın mı?" Diye sordu Ahsen.

Gözlerini kaçırdı Yiğit.

"Bana bak gözlerime bak kıskandın mı?"

Yine sessizdi.

Ahsen derince bir nefes verdi.

"Git Yiğit"

"Gitmiyorum beraber gideceğiz"

"Ben hiç bir yere gelmiyorum arkadaşımla oturacağım sen bana karışamazsın"

"Karışırım gitmeyeceksin diyorum sana"

"Ne sıfatla ya ne sıfatla benim kiminle oturup kalkacağıma sen karışamazsın"

"Sende aynı annen gibisin"

Ve bir tokat sesi.

Ne demekti bu? ne demek sende annen gibisin bu sözü yediremezdi Ahsen annesine laf söyletmezdi onun hiç bir suçu yoktu.

"Asıl sen baban gibisin korkağın tekisin sen sende baban gibi kaybetmeye mahkumsun"

Gözünden akan yaşı elinin tersiyle silip dönüp arkasını gitti.

Yiğit bir anlık öfkeyle dediği şeyin yanlış olduğunu o an anladı annesini araya katmakta neydi onunla hiç bir alakası bile yoktu ki ama Ahsen doğru söylemişti korkaktı o babası gibi korkaktı. Kıskanıyorum bile diyememişti. Arkasından seslendi.

"Özür dilerim Ahsen" koşar adım giden kızın arkasından hem özür dileyip hemde gidiyordu.

Ahsen yanlarına geldiğinde belli etmek istemese de gözlerinin kızarıklığı belli oluyordu Asel merak edip sordu hemen.

"Ahsen noldu?"

"Birşey yok hadi gidelim" dedikten sonra Burak'a döndü.

"Kusura bakma Burak beklettim senide gerçi Asel arkadaşlık etmiş"

"Sorun değil Asel'le sohbet ettik bizde"

Memnunca tekrardan Asel'e baktı.

"Hadi gidelim evde muhabbete devam ederiz"

"Yiğit gitti mi?" Diye sordu Asel birşey olmuştu belliydi.

Ses etmedi Ahsen onu düşünmek istemiyordu şimdi. Biran önce eve gitmek hüngür hüngür ağlamak istiyordu uzun zamandır içinde tuttuklarını bir bir akıtmak istiyordu.

Konağa geldiklerinde yemeğe oturdular ve Burak bombayı ortaya düşürdü.

"Berat amca damadın hayırlı olsun Allah tamamına erdirsin inşallah"

Herkes şok olmuş bir şekilde Ahsen'e baktı.

Berat ağzında ki lokmayı zor zar yutup kızına döndü.

"Ahsen?"

Şimdi hapı yutmuştu Ahsen işte ne diyecekti Yiğit bir çocukluk etti kalktı sözlüsüyüm diye lafa mı atıldı diyecekti.

Eymen yeşil gözlerini bölerterek baktı ablasına.

"Abla hayırdır bizim bilmediğimiz bir durum mu var?"

Burak'ta dediğinde yanlış birşey olduğunu düşünmeye başladı bu kız sözlüyse neden bilmiyormuş gibi tepki yapıyorlardı ki gerçi Ahsen'in parmağında yüzükte yoktu bu işin içinde bir iş var diye düşünmeden edemedi.

"Sonra konuşalım mı?" Diyerek ortamı yumuşatmaya çalıştı Ahsen ama yine gözler üzerindeydi.

Yemekten sonra odasına geçti kimseyle konuşmak istemediğini belli etti. Şimdi hiç sırası değildi çünkü. Penceresinin kenarına geçti açtı perdeyi dışarıyı seyredecekti ama karşıda duvar kenarında dikilen gözünü pencereden ayırmayan Yiğit'le karşılaştı. Geri sinirleri tepesine çıkmaya başlamıştı geri çekilip perdeyi kapatacaktı ki kara gözlerinin parladığını kırmızılandığını gördü içi sızladı ağlamış mıydı o? Onun tanıdığı bildiği kimseye güçsüzlüğünü göstermeyen bu zamana kadar gözünden bir damla yaş aktığını görmeyen Yiğit miydi?

Yine de acıtmadı içini sızlasada göstermedi yumuşak yüzünü hızla çekti perdeyi geçti yatağına yumdu gözlerini.

***

Burak kaldığı süre zarfında Asel'de onlara eşlik etmişti Ahsen ikilinin arasında ki çekimi farketmişti aklına koydu bu fikri olur dedi bunlar bal gibi de olur.

Aklı sürekli Yiğit'e gidiyordu ne kadar düşünmek istemese de bir kenarında o vardı. Her gece penceresini açtığında onu görüyordu her gece usanmadan geliyordu sabah kalktığında ise yoktu nasıl bir bilinmezliğin içindeydiler.

Burak gittikten sonra rutin hayatlarına geri dönmüşlerdi babası da babanneside Ahsen'in gözünün içine bakıyorlardı neydi neyin nesiydi bu damat işi kulaklarına da dedikodular geliyordu ama Ahsen onlarla kaçamak konuşup geçiştiriyordu.

"Ahsen'im" babasının seslenmesiyle durdu.

"Babam"

"Gel seninle konuşalım" diyerek sediri işaret etti Berat kızının halini görüyordu babasından çok arkadaşı gibi konuşmak istiyordu.

"Güzel kızım nedir bu yüzünde ki hüzün"

Ahsen babasının dediğiyle zoraki gülümsemeye çalıştı.

"Hüzün mü yok babam iyiyim ben mutluyum"

Elini kızının elinin üzerine koydu.

"Ben sana her zaman güvendim sen benim ilk göz ağrımsın şimdi beni babandan çok bir dostun arkadaşın gibi dinle nasıl istersen anlat bakalım bu damat meselesi nedir?"

Ahsen babasının da demesiyle daha fazla tutmak istemedi ki o gün ki olanları anlattı.

"Yiğit demek sözlüm dedi?" Berat genç oğlanın hislerinin az çok farkındaydı da kız babasıydı sonuçta konduramamıştı.

"Baba bir insan gerçek aşkı bulduğunu nasıl anlar?"

Berat ses etmeden tuttu kızının elini "gel benimle" diyerek konaktan dışarı çıkardı ilk Arslan konağının önüne geldiler.

"Neden geldik buraya baba"

Berat ilk kızına baktı sonra yumdu gözlerini eskiyi düşündü Naze'sini ilk gördüğü güne gitti.

"İlk. İlk burada gördüm anneni o güzel deniz mavisi gözleriyle bir baktı ki o denizlerde boğuldum sanki daha küçüktük ama ben ozaman aşkı tatmıştım"

Sonra arabaya tekrardan bindiler çiftliğe doğru gittiler.

Berat tekrar kızının elinden tuttu çiftliğin arkasında olan şelalenin olduğu yere götürdü.

"Burası , burası sizin yeriniz değil mi hani o anlattığın?"

"Evet burası bizim yerimiz ne zaman anneni düşünmek istesem buraya gelirdim yatardım şu çimin üzerine bakardım gökyüzüne anında gözümün önünde canlanırdı ben hayalini kurdum o kurduğum hayalleri Naze'mle yaşadım" diyerek kızına baktı.

"Demem o ki eğer gerçekten aşık olduysan" kalbinin üzerini gösterip "şurası onu gördüğünde kuş misali çırpınır durur onu görmediğinde ise sıkışır sızlar durur hiç aklından çıkmaz sen çıkarmak istesen bile hiç olmadık zamanda aklına gelir yediğin yemekte içtiğin suda bile aklına gelir kabullenmeye başlarsın kabullenirsin bu aşktır sevdadır sonra hayal kurmaya başlarsın inanırsın hayallere kavuşmayı hayal edersin oda senin kaderinse kaçış yoktur o zaten sana gelir senin olur" dedi.

Elleriyle güzel yüzünü avuçladı.

"Sen neyi istiyorsan neyi hissediyorsan ben senin her daim arkanda ve yanındayım kalbinin sözünü dinle o seni ona çıkarır"

Gözünün yaşıyla sıkıca sarıldı babasına kalbinin sözünü dinleyecekti.

O gece yine geçti pencerenin önüne açtı perdeyi denizler yine karalarla buluştu hafiften yağmur başlamış ufaktan ıslatıyordu. Baktı genç kız düşündü çekmedi gözlerini bu sefer kalbi git artık diyordu aklı ise gitme diye diretiyordu bıraktı nazı bir kenaraya kalbinin sesini dinledi çekildi pencerenin önünden.

Yiğit yine bakıp geri giden kızın arkasından baktı öyle mahsunca hatalıydı konuşmaya bile cesareti yoktu o günden sonra her gece geliyordu penceresinin önüne sabaha kadar izliyordu güneşin aydınlatmasıyla geri gidiyordu yine aynısını yapacaktı ki konağın kapısının açılmasıyla genç kızın kendine doğru yaklaştığını gördü tuhaf bir his kapladı bedenini yağmurun da artmasıyla titremeye başladı heyecanlanmış mıydı ne olduğunu bilemiyordu ama kalbide vücudu da bağımsız hareket ediyordu.

Genç kızın önünde durmasıyla tekrardan özürünü dilemeye başladı bu sefer kararlıydı kesindi herşeyi söyleyecekti korkaklık etmeyecek cesur olacaktı.

"Çok özür dilerim Ahsen inan bana onu kötü niyetle söylemek istemedim keşke dilim lal olsaydı da çıkmasaydı ağzımdan anneni ne kadar sevdiğimi sen kendin biliyorsun senin kadar bende üzüldüm seninle beraber bende yas tuttum içimde annenin yeri bende başkaydı babamdan dinlediğim halde bile ona kin beslemedim sevdim çünkü hep bana anne şefkatiyle yaklaşmıştı" diye başladı cümlesine.

"Yiğit" diyerek kesmeye çalıştı Ahsen.

"Dinle lütfen bu sefer beni dinle" diyerek içinde tuttuğu hisleri bir bir anlatmaya başladı.

"Sen gittin biliyordum gideceğini sürekli söylüyordun da hayalindi senin gönlüm hiç istemedi gitmeni kızdım kendime de çık karşısına oku burada bir hayalinde olmasın yada beraber gidelim tek gitme beni bırakma demeyi çok istedim ama korktum söyleyemedim sana altı yıl , altı yıl boyunca seni bekledim ben bir kez aramanı sesini duymayı çok istedim ama sen bana onu layık görmedin. Onuda tuttum içimde kızda haklı okumak için gitti oraya çelme aklını bırak okusun gerçekleştirsin hayalini dedim"

Yağmur iyice bastırmış ikisinide ıslatıyordu ama ne Yiğit'in ne de Ahsen'in umrunda bile değildi karalar denizlere sabitlenmiş öyle derince bakıyordu hemde gözleri dolu dolu konuştukça sesi titremeye başladı kalbinin sesi zaten dışardan bile duyulurdu sonra gene gözünün tekinden ilk damla aktı.

Umursamadı Yiğit güçsüz görüneceksem görüneyim yeter ki sevgimi görsün diye düşünüyordu.

"Senden için geldi dediler ben inanamadım senin karşına çıkmaya cesaret edemedim işim vardı dedim ya hani yoktu tepelere vurdum kendimi düşündüm durdum seni düşündüm bir tek seni işim sendin seni düşünmekti"

Sonra diğer gözünden bir yaş daha indi.

"Ben haksızdım ama sen haklıydın Ahsen ben korkağın tekiyim babamda korkaklık etti kaybetti"

Ellerini uzatıp kızın ellerinden tuttu.

"Ama ben kaybetmek istemiyorum seni kaybetmek istemiyorum Ahsen ben seni seviyorum"

Ettiği itiraftan sonra rahatlamıştı Yiğit vücudunun titremesi yavaştan geçmeye başlamıştı buz gibi olan elleri ısınıyordu ama gözlerini çekmedi vereceği tepkiden korkuyordu.

İstemeyecek mi beni diye düşünürken Ahsen'in kollarının boynuna dolandığını hissetti olanların farkında bile değildi resmen hayal gibiydi sanki.

Yiğit'in her dediğini dikkatle dinlerken oda duygulanmıştı onun gözünden akan yaşı görünce kendi gözünden de yaşlar akmaya başlamıştı sevdiğini söylediğini duyunca kollarını boynuna sardı öyle bekledikten sonra kendini yavaşça çekti ellerini ellerinden çekmedi.

"Bende seni seviyorum şapşal" dedi gülümseyerek.

O an dünyalar Yiğit'in oldu doğru mu duymuştu oda seviyordu kucağına aldığı gibi döndürmeye başladı.

"Yiğit dur napıyorsun bırak beni" diye çemkirdi Ahsen.

Dediğini yapıp yavaşça yere indirdi kızı yağmur iyice şiddetini arttırmıştı ikiside sırılsıklam olmuşlardı gözlerinde ki hüzün bir anda mutluluğu dönmüştü.

"Şimdi biz ne olduk sevgili mi?" Diye hevesle sordu genç oğlan.

"Yani ilk aşama sevgililik oluyor diye biliyorum" diye gülerek yanıtladı.

"Hmm öyleyse sen bana ne demiştin hatırlıyor musun?"

Ahsen 'hayır' anlamında kafasını salladı.

"Demiştin ki senin gibi bir öküze hangi kız bakar" Ahsen dediğinden utanmış gibi yaparak kafasını çevirip gözlerini kaçırdı.

Yiğit eliyle çenesinden tutup gözlerine bakmasını istedi.

"Bu öküz oğlana senin gibi çok güzel bir okadar da nazlı bir kız baktı"

"Sadece öküz değil bir okadar da yakışıklı ve çok karizmatik olduğu için bu şımarık kız biraz kıskanmıştı" dedi Ahsen.

"Biraz demek"

"Hı hı birazcık işte"

"Evlenelim biz bırakalım sevgili mevgili olmayı bana ters bu işler"

Ahsen şaşırarak "ne?" diye bağırdı.

Yiğit ceketinin cebinden bir kutu çıkarak kapağını açtı Ahsen'e doğru uzattı.

"Sözümüz söz olsun mu?"

Yüzük müydü o evet evet yanlış görmemişti bas baya tektaştı. Ne yani şimdi bu kara oğlan ona evlenme mi teklifi ediyordu hatta teklif değil düpe düz evlenelim demişti.

Şimdi hiçte naz yapmayacaktı bu zamana kadar beklediklerine saysınlardı. Parmağını uzattı.

"Olsun sözümüz söz olsun" dedi.

Yiğit yüzüğü çıkarıp Ahsen'in yüzük parmağına taktı.

Ahsen parmağında ki yüzüğe bakarken Yiğit'e de söylenmeyi ihmal etmedi.

"Yağmur altında kapı önünde de evlilik teklifi almadım demem artık"

"Ben naz yaparsın sanıyordum ama sende pek meraklıymışsın benimle evlenmeye" diye dalgasını geçti Yiğit kızı sinirlendirdiğini bilmeden.

"Hii! çıkarırım ozaman bunu bir daha da taktırmak için etrafımda pervane olur dönersin dönüp bakmam bile"

"Hop! tamam ya Allah Allah birşey demedik o yüzük parmaktan hiç çıkmayacak"

"Hem sen ne odunsun ya odun değil baya da kütüksün oğlum insan bir diz çökerdi"

Yiğit kaşlarını çattı yine başlıyorlardı.

"Diz miz bizi bozar kızım ettik işte sende kabul ettin daha ne"

Ahsen bozulup arkasına dönüp gideceği sırada Yiğit bileğinden tuttu.

"Şimdi gör sen jesti doktor hanım"

"Seni seviyorum Ahsen Erdağ" diye bağırarak koca sokağı inletti.

"Delisin sen ya" dedikten sonra Ahsen de aynı şekilde "seni seviyorum Yiğit Arslan" diye bağırdı.

"Hadi gir artık içeriye sırılsıklam olduk hasta olacaksın prenses"

Ahsen hak vererek daha fazla durmadı konağın kapısından giresiye kadar dönüp dönüp arkasını baktı. Bugün ikisinin ömrünün en güzel günlerinden biriydi.

***

Bugün sözleri olacaktı o günden sonra ailelerine açıldılar herkes onları sevinçle karşıladı uzatmak istemedikleri için adı konulsun diye yüzük takacaklardı.

Aileler oturup sohbet ederken Ahsen de kahveleri hazırlayıp ikram etmeye başladı adet diye Asel Yiğit'in kahvesine tuz koyacaktı ama Ahsen engel oldu bir ömür tatlı dilli olalım diyerek kahvenin içine bal koydu.

Kahveyi Yiğit'e uzatarak "kalan ömrümüz içtiğin kahveden tatlı olsun" dedi.

Yiğit'te gülümseyerek "baldan da tatlı olsun" diyerek kahveyi tek seferde içti.

Kahveler içilirken Rezan söze girdi.

"Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızımız Ahsen'i oğlumuz Yiğit'e istiyoruz"

Berat ilk kızına baktı onun gözlerinde ki sevgiyi mutluluğu gördü.

"İki gönül birbirini sevdikten sonra bize hayırlı olsun demek düşer"

Yüzükleri takıldıktan sonra aile büyüklerinin ellerini öptüler.

Rezan Berat'ın yanına gelip sarıldı.

"Kaderde dünür olmakta varmış Berat'ım"

"Nasipten öte yol yok kardeşim mutlu olsunlar"

Onlar artık sözlüydüler.

Düğün günü gelip çatmıştı herşey okadar hızlı ve güzel bir şekilde ilerlemişti ki bu kadar çabuk olacağını onlarda tahmin etmemişlerdi ama herşey istedikleri gibi hayal ettikleri gibiydi. Bembeyaz uzun kuyruklu vücuduna tam yapışan balık model bir gelinlik giydi Ahsen saçlarınıda açık bırakıp uzun işlemeli duvağını taktırdı dup duru güzellikte su gibi gelin olmuştu.

Yiğit siyah pantolonunu beyaz gömleğini giyip siyah ceketinide üzerine giydi o karaların adamıydı beyazı bile çok tercih etmezdi de güzel gelinini kırmamıştı beyaz gömleği giymişti.

Gelin alayı gelirken Ahsen ailesiyle vedalaştı ağlamak istemiyordu gözyaşlarını tuttu bu mutlu gününde akıtmak istemiyordu.

Berat kızına baktı doya doya nasıl güzel olmuştu tıpkı annesi gibi içinden dualarını etti kaderinin güzel olması için.

Elinde ki kutuyla kızının yanına yaklaştı.

"Gül kızım ömrünce mutlu olursun inşallah güzel yüzün hep gülsün"

"Sen bana bir babadan daha fazlası oldun iyi ki benim babamsın"

Birbirlerine sarıldıktan sonra elinde ki kutuyu açtı Naze'sinin tokasını eline aldı kızının saçına taktı.

"Annenin emaneti en güzel sahibini buldu"

Babasının bu düşüncesi onu çok mutlu etti onun sahibi babasıydı ama o kızına layık görmüştü.

Eymen de ablasıyla sarıldıktan sonra beline kuşağını bağladı.

"Anne yarım çok mutlu ol inşallah"

"Kardeşlerin birtanesi"

Gelin alayıyla beraber arabaya bindikten sonra meydan öncesi gidecekleri yer mezarlık oldu. Yiğit gelinin elinden tuttu beraber kabrin başına geldiler.

"Güzel annem bir sözümü daha tuttum kalbimden geçeni yaptım kızın bugün gelin oluyor"

"Kızın kalbimin en güzel yerinde onu hiç üzmeyeceğim Naze anne"

İkisi de duasını ettikten sonra düğün meydanına geldiler. Nikahları kıyıldıktan sonra ilk danslarını ettiler. Düğün halaylar eşliğinde devam etti düğün bitiminde Ahsen gelin çiçeğini attı Burak onu tutup Asel'e doğru götürdü cebinden de yüzük kutusunu çıkarıp Asel'e evlenme teklifi etti kabul etmesiyle bir çift daha evlilik yoluna girdi. Düğün bittikten sonra Ahsen ve Yiğit Arslan konağına geldiler.

Yiğit konağın kapısını açıp gelinin geçmesini işaret etti.

"Arslan konağının gelin ağası hoşgeldiniz sefalar getirdiniz"

Ahsen gülümseyerek baktı adama önden girip merdivenlere doğru yöneldi ki birden Yiğit'in kucağında buldu kendini.

"İtiraz etmek yok karımızı da kucağımızda taşımayalım mı yani?"

"Hmm ya alışırsam hep istersem ne olacak ozaman kocam bey, taşıyacakmısın karını?

"Ona söz veremem işte şimdi tekiz ya ondan" diyip göz kırptı Yiğit.

Kucağında karısıyla merdivenleri çıktıktan sonra bir tekmeyle açtı kapıyı.

Odaya girince gelinini yavaşça yere bıraktı odanın kapasını kapatıp gelinin önünde durdu.

Duvağını açıp alnından öptü.

"Güzeller güzeli gelinim"

Eliyle yanağını okşadı.

"Biz en başından beri birdik birbirimizin kaderiydik alın yazısıydık benim kaderim sendin senin kaderinde bendim"

Ve o günden sonra artık denizle kara bir oldu.

 

 

 

Ve beklenen özel bölüm sonumuz nasıldı arkadaşlarım benim içime sinen bir bölüm oldu sizler beğendiniz mi?

Artık bu bölümle de Sevdalı Gelin kitabımıza veda etmiş oluyoruz hepinize teşekkür ederim ❤️

Son kez oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum 😍

İnşallah yakın bir zaman yeni bir kitapla görüşmek üzere 🥰

 

Bölüm : 26.12.2024 14:37 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...