@hayaliyazar22
|
Herkese merhaba canlarım yeni bir kurguyla karşınızdayım. Aklımda Tesadüf Eserini farklı hikayeler ile seri yapmak vardı. Bende ilk adımı attım. Karşınızda Tesadüf Eseri'nin ikinci kitabı Hayat Tesadüfleri Sever. Keyifli okumalar dilerim.💜 Günümüz Minik eller saçlarımda ve yüzümde dolanırken gözlerimi araladım. Hayat yatakta oturmuş yüzündeki dünyalar güzeli gülüşüyle bana bakıyordu. Yüzümde gülümseme oluşurken kızımı kucakladım ve gıdıklamaya başladım. Odada kıkırdamaları yankılanırken gülümsemem büyüdü. "anneeee!" "demek beni uyandırırsın ha" yalandan kızmam onu daha çok güldürürken yüzünde bilmiş bir ifade oluştu. "saat zaten 7, hep bu saatte uyanıyorsun" "Allah Allah demek öyle" ben tekrar gıdıklamaya başlamadan önce yana doğru yuvarlanıp yataktan indi ve koşmaya başladı. Bende yataktan kalkıp banyoya doğru ilerledim. Genç yaşta anne olmuştum. Hayat 6 yaşındaydı. Bana benzeyen koyu, dalgalı saçları, elaya kaçan kahvemi, yeşilimsi gözleri ve bembeyaz teni vardı. 15 yaşımda, lise yıllarımın ilk yıllarında en zor zamanlarımı geçiriyordum. Ailemi kaybetmiş kendi ayaklarımın üstünde dimdik durmaya çalışıyordum. Kimsesizdim, ne gidecek bir yerim vardı, ne de bana destek olacak biri. Ta ki onunla tanışana kadar. Bu öyle birşeydi ki tüm dünyam onun etrafında dönüyordu sanki, onun yanındayken hayat duruyordu. O zamanlar öyle hissetmiştim. Her düştüğümde bıkmadan beni kaldıran, en mutsuz, umutsuz anımda bile hayatıma ışık getiren adamdı. 18 yaşıma geldiğimde o da 23 yaşındaydı. Üniversiteyi kazanmıştım ve aynı üniversiteye gitmeye başlamıştık. Birgün evlenmeye karar verdik. Başlarda ailesi desteklemesede beni sevmişlerdi ve kabul etmişlerdi. Şimdi ise iki yabancıya dönüşmüştük ve yıllardır birbirimizi görmüyorduk. Şuanda oturduğumuz eve buraya yakın bir yere atandığım için 3 gün önce taşınmıştık. Burayı bulmak kolay olmamıştı ama değmişti. Banyoda işimi halledip elimi yüzümü yıkadıktan sonra mutfağa ilerledim. Gördüğüm manzarayla bir an duraksarken gülümsedim. Hayat masaya iki tane tabak, bardak, ve çatal yerleştiriyordu. Yanına yaklaşıp saçlarına öpücük bıraktım. O da bana dönüp havaya öpücük attı ve "tekrardan günaydın anneciğim" diye neşeyle şakıdı. "günaydın bebeğim, acıktın mı? " Dalgalı saçlarını arkaya atarken kafasını salladı. "evet acıktım" gözleri masaya dönünce kurduğu masayla gururlu bir şekilde bana döndü. "nasıl olmuş anne, beğendin mi?" Dolaptan kahvaltılık malzemeleri çıkartırken onu onayladım. "teşekkür ederim bebeğim harika gözüküyor" Kahvaltımızı yaptıktan sonra Hayat okul kıyafetlerini giymeye gitti. Bende odama geçip üstümü değiştirdim. Ekimin sonlarına yaklaşıyorduk havalar biraz serinlemişti ama soğuk değildi. Altıma siyah, rahat bir kot üstüne tişört giydim. Saçlarımı düzleştirip tepeden at kuyruğu yaptım. "annee gelirmisin? " diye bağıran Hayat ile çantamı alıp yanına gittim. Hanımefendi odasındaki boy aynasından kendisini inceliyordu. "ne oldu fındık kurdu?" Dudakları büzülürken ela gözleri bana döndü. "saçlarımı yapamadım, sen yapabilirmisin?" Gülümsedim "tabiki yaparım, nasıl olsun?" elindeki tokaları alıp onu aynaya bakacak şekilde çevirdim. "iki tane at kuyruğu yaparmısın?" Elime bir miktar şekillendirici köpük sıkıp ve saçını yapmaya başladım. Yaklaşık 10 dakika sonra Hayat'ın saçları bitmişti. Aynadan saçlarını incelerken neşeyle ellerini çırptı ve dönüp yanağıma öpücük bıraktı. "teşekkür ederim çok güzel olmuş" Ben bu kızın tatlılığından ölecektim. Göz kırpıp doğruldum. Yaklaşık yarım saat geçmişti ve Hayat'ı okula bırakıp karakola geçmiştim. Buraya yeni tayin olmuştum ve bugün ilk günümdü o yüzden biraz heyecanlıydım. Arabamı park edip indim ve karakola ilerledim. Girişte duran güvenlikle göz göze geldiğimizde polis kimliğimi uzattım. "günaydın, komiser Güneş Akyel" 1.78-79 boylarında, büyük, siyah gözlü, siyah saçlı, esmer, 30'larında olan adam polis kimliğime bakıp baş selamı verdi. "Hoşgeldiniz komiserim, hayırlı olsun" "teşekkür ederim, kolay gelsin" Bir süre koridorda ilerleyip Emniyet Amiri'nin odasını bulduğumda kapıyı çaldım. "gel" diyen bariton, sert sesle kapıyı açıp içeriye girdim. Emniyet Amiri Metin Karay "günaydın Amirim ben Güneş Akyel bugün itibariyle burada çalışmaya başlayacağım." Yeşil gözlere ve kahve saçlara sahip olan orta yaşlı adamın gözleri bana dönerken babacan bir tavırla tebessüm etti. "aramıza hoşgeldin komiserim, bizde dört gözle seni bekliyorduk" "hoşbuldum Amirim" Metin Amir birden ayaklandı. "gel seni ekibinle tanıştırayım" "zahmet etmenize gerek yoktu ben bulurdum" Metin amir'in yeşil hareleriyle bana dönerken bir an sanki babama bakıyormuş gibi hissetmiştim. "ne zahmeti benimde bacaklarım uyumuştu oturmaktan" Odadan çıkıp koridorda ilerledik ve sol tarafta kalan odanın önüne geldik. Gözüm kapıda yazan birim isimliğine takılırken bir kez daha kendimle ve bu yaşta başardıklarımla gurur duydum. Cinayet Büro 1. Ekip Odası... Metin Amir kapıyı açıp içeriye girerken bende yanında ilerledim. İçeride bulunan dört kişinin gözleri bize döndü. "herkese kolay gelsin arkadaşlar, Güneş komiser bugünden itibaren aramıza yeni katıldı ve sizinle birlikte çalışacak" Metin komiser bana doğru döndü. "herhangi birşey olursa yanıma gelmekten çekinme, kolay gelsin" "teşekkür ederim Amirim, sizede kolay gelsin" Metin Amir gittikten sonra gözler bana döndü hafif bir tebessümle herkeste göz gezdirdim. Bu insanlar bundan sonra benim iş arkadaşım olacaktı. "ben Güneş Akyel " İri yapılı, uzun boylu, kahve rengi saçlara ve alevleri andıran kehribar gözlere sahip olan adam yanıma gelip elini uzattı. "Hakan Kahraman" Oldukça sert ve sivri yüz hatlarına sahipti ama samimi bir tavrı vardı. "tanıştığıma memnun oldum" Hakan ayrılırken ekipteki tek kadın olan kişi geldi. Güzel bir vücudu, koyu renkli saçları, çikolata kahvesi gözleri vardı. Tam bir esmer güzeliydi. Elini uzattı. "İlayda Denizci" Benimle birlikte çalışacak olmaktan pek memnun görünmüyordu yada hep böyle asık suratlıydı. Hafifçe gülümseyip elini tuttum. O memnun olmamış olabilirdi ama ben, benim gibi kadın meslaktaşımı görmekten mutluluk ve gurur duymuştum. "tanıştığıma memnun oldum" Aralarında en sert hatlara sahip olan, uzun boylu, koyu gözlere sahip olan adam elini uzattı. En az Hakan kadar sert hatlara sahipti. "Doğu Atahan" Elini sıktım "tanıştığıma memnun oldum" Diğerlerine göre daha soğuk, ciddi ve sessiz bir yapıya sahipti. Son olarak ise sarışın, kısa saçlı, kahve gözleri olan, hafif iri yapılı adam gülümseyerek bana sarıldı. Ona karşılık verirken diğerlerinin bizim arkadaş olduğumuzu bildiği için şaşırmadığını gördüm. samimi tavrına karşı gülümsedim. Canım dostum nerede olursa olsun herkesle anlaşıyordu. Sergen ile yaklaşık 6 yıldır arkadaştık. Tabiki de Demir'den haberi vardı. Arkamda kalan kapı'nın açılma sesi gelince gözler kapıya döndü. Herkes resmi bir tavıra büründü. Sanırım benimle aynı rütbede olan komiser gelmişti. Bizim karakoldaki her birimde iki üst rütbeli olma zorunluluğu olduğunu öğrenmiştim. Arkamı dönüp gelen kişiye baktığımda gülümsemem yüzümden silinirken bir an nefes alamadığımı hissettim. Gözlerim büyürken, insanı içine çeken siyahımsı harelere çekildi. Derin bir nefes alıp toparlanmaya çalıştım. Tam yeni yeni toparlanırken tekrar dağılamazdım. Demir Bozdağ; hayatımın ışığı, aşkı aynı zamanda hayatımın katili olan adam... Yıllar sonra simsiyah dalgalı saçları, bembeyaz teni, uzun, kaslı vücudu ve insanın içine işleyen siyaha çalan hareleriyle karşımda duruyordu. Elbetteki değişmişti. Sanki o da beni karşısında görmeyi beklemiyormuş ve şaşkın gözlerle, inanamıyormuş gibi inceliyordu. Odadaki gerginlik bariz bir şekilde hissedilirken dağıtmak adına zoraki bir şekilde tebessüm ettim. Ama beni azıcık hatırlıyorsa gözlerimden içimde fırtınaların estiğini anlardı. "merhaba, komiser Güneş Akyel bundan sonra aynı ekipte çalışacağız " İsmimi söylememle birlikte gözlerinin titrediğini hissettim. Bu çok kısa bir andı ve hemen toparlanmıştı. "ekibe hoşgeldin Güneş komiserim" "hoşbuldum Demir komiserim" cehenneme kadar yolun var Demir Bozdağ. Ellerimiz ayrılırken İlayda araya girdi "siz İkiniz daha önceden tanışıyormusunuz?" Birbirimize meydan okuyan bakışlarımız birleşti. "hayır" "evet" Ne demek evet? Herkes merakla bize bakarken Demir diğerlerine döndü. "size hiçbir açıklama yapmak zorunda değilim ama saçma sapan şeyler uydurmayın diye söyleyeceğim. Aynı lisede okuduk." "öyle mi" diye fısıldadım sadece onun duyabileceği bir sesle "demek ki ne kadar umrumda değilse unutmuşum" Koyu renkli biçimli kaşları hafiften çatılırken birkaç saniye gözlerinin titrediğini hissettim. Bu o kadar kısa sürmüştü ki neredeyse uydurduğumu zannedecektim. Benim için ayrılan masaya geçerken yan tarafımda Sergen onun yanında ise Doğu vardı. Karşımda Demir yanında ise Hakan vardı. İlayda ise karşı tarafın sonunda hafif ortaya doğru oturmuştu Yaklaşık bir saat sonra belge işleriyle uğraşırken kapı çalındı. İçeriye elinde dosya ile polis memuru girdi. Selam verdikten sonra Demir'e döndü. "Metin Amir gönderdi komiserim" Demir teşekkür edip polis memurunu gönderirken dosyayı açıp bir bakış attı ve bana doğru uzattı. Dosyayı alıp açtım ve diğerlerinin de duyabilmesi için sesli bir şekilde okumaya başladım. "maktül Buse Ayçıl, 25 yaşında, Bekar, üniversitede okuyordu. Yaklaşık 2 gündür kayıpmış. Ailesi dün sabah saatlerinde karakola gelip kayıp olduğunu bildirmişler bu sabah ise ... orman yolunda cesedi bulunmuş. " Sessizlik oluşurken Demir ile göz göze geldik. Aramızda sessiz bir istişare geçerken kafamla işaret verdiğimde diğerlerine döndü. " Sergen ve İlayda siz bizimle geliyorsunuz. Doğu ve Hakan sizde araştırmaya başlayın belki işimize yarayacak birşeyler buluruz" Hep bir ağızdan "emredersiniz komiserim" dediler. Olay yerine gitmek için ayaklandık ve kapıya ilerledik. Kapıdan çıktığımızda "annee" diyen sesle bakışlar demin dosyayı getiren polis memurunun elini tutarak bize doğru gelen kızım'a döndü. "Hayat" Kızıma doğru döndüğümde şaşkınlığıma kıkırdadı ve yanındaki polis memuruna döndü. "ben demiştim Burak abi, beni görünce şaşıracak diye" Adının Burak olduğunu öğrendiğim polis memuru Hatay'a gülümserken Hayat elini bırakıp bana doğru koştu. Onu kucaklayıp doğrulurken "buraya nasıl geldin fındık kurdu? " diye sordum merakla işe dalıp çıkış saatini unuttuğuma kızarken. "Selen'in annesi bıraktı" Kafamla onu onayladım. Burada Sergen'i görmüş olacak ki "aaa Sergen dayım buradaymış" diyerek neşeyle şakıdı. Sergen ona gülümserken "naber güzellik" diyerek yanağını okşadı. "çook iyiyim Sergen dayı,sen nasılsın? " "bende çook iyiyim " ikisi birlikte kıkırdarken onlara gülümsedim. Sergen ile Hayat doğmadan önce tanışmıştık. İyiki yanımdaydı benim tek ailemdi. O olmasaydı herşey daha zor olacaktı. Hayat'ın gözleri diğerlerine dönerken onları tanıştırdım. "Hayat benim kızım, buradaki kişilerde benim iş arkadaşlarım " "Hakan abin, İlayda ablan, Doğu abin, Sergen dayını zaten tanıyorsun" Hayat diğerlerine gülümserken Demir ile göz göze geldik. Kaşları hafiften çatılmış merakla bana ve kucağımdaki Hayat'a bakıyordu. Onun dışında hisleriyle arasında kocaman bir duvar vardı sanki. Nefesim kesildi acaba hissetmiş miydi? Aramızdaki bakışma Hayat'ın Demir'e dönmesiyle kesildi. "merhaba ben Hayat" Demir'in gözleri Hayat'a dönerken gülümsedi. "merhaba Hayat bende Demir" Hayat merakla Demir'i incelerken birden gözleri büyüdü. "sen rüyamda gördüğüm adamsın"
Hellooo İlk bölümü nasıl buldunuz? Hayat?, Güneş? 2. Bölümden itibaren geçmişten kesitlerde olacak bir sonraki bölümde görüşmek üzere. 🩵 Oy ve yorumlarınız benim için çok önemli desteklerinizi bekliyorum.Sizi seviyorum tesadüflerim🌠🌟 Senin gibi parlak bir yıldız bu kitabın yıldızına basıp onuda parlatırsa çok sevinirim . ✨✨ |
0% |