@hayaliyazar22
|
Keyifli okumalar dilerimm. Geçmiş Her zamanki gibi sıkıcı bir okul gününün ardından ayaklarımı sürüye sürüye anneannem'le birlikte yaşadığım eve dönüyordum. Ben Güneş Akyel 4 ay önce ailemi kaybetmiştim. Çok zor bir dönemden geçiyordum. Akıl sağlığımı korumak için kendime karşı direniyordum ve bu beni daha çok yoruyordu. Ayağımla sektirdiğim küçük taş ilerleyip başka bir ayakkabının önünde durdu. "hey!" diye seslendi sesin sahibi "ne yapıyorsun, bu ayakkabıyı yeni aldım" Gözlerimi devirerek bıkkınlıkla bakışlarımı karşımda duran benden büyük olduğunu düşündüğüm oğlana çevirdim. Göz göze geldiğimizde gülümsedi. Yanında üç tane arkadaşı vardı. Sanırım bizim okulun son sınıflardandı. "bu kadar güzel olmazsan çoktan fişini keserdim" Onu umursamadan yoluma devam ettim. "hey! Sağır yada dilsiz falan mısın? Sana diyorum" Kolumu tutan el ile birlikte adımlarım kesildi. "eğer 2 saniye içinde elini çekmezsen artık bir elin olmayacak" Arkadaşlarıyla birlikte alayla gülerken bana baktı. "yaa göstersene ne yapabilirsin? Gözlerim saniyelik olarak etrafta gezindi. Birkaç metre ilerde sigara içip bizi izleyen birisi vardı. Büyük ihtimalle benimle uğraşanlar ile yaşıttı. Kaşlarım çatıldı 5 dakikadır bizi izliyordu ama umrunda değilmiş gibi hiçbirşey yapmıyordu. Kolumu turan elini diğer elimle tutup bileğini kavradım ve ters çevirdim. Kolumu tutan kişi acıyla inlerken halen tuttuğum bileğini bırakmayıp karnına doğru ittirdim ve tekmeyi bastım. 10 yaşımdan beri savunma ve dövüş dersleri alıyordum. Elbetteki birgün işe yarayacaktı. Yoluma devam ederken "baksana sen küçük" diye seslendi arkadaşlarından birisi sanırım sinirlenmişlerdi. Arkamda bir arbede yaşanırken önümde sigara için kişinin artık orada olmadığını gördüm. Arkamı dönmek istediğimde bir el elime sarıldı. "Koş" diye emretti. Başka bir zaman olsa yapmazdım. Ama arkamızdan 4 kişi koşarken bana verdiği emri sonraya saklayacaktım. Ayaklarım ona uyum sağlayıp koşarken bulunduğumuz sokağı dönüp ara sokağa girdik. Gözlerim yanımdaki yabancı'ya dönerken şaşkınlıkla büyüdü. "sen..."diye mırıldandım, gözleri bana döndü. "sen 4 ay önce gördüğüm uçurumdaki çocuksun" Onu hatırlamama karşı arkasını kontrol ederken sırıttı. "sonunda hatırladın" Yaklaşık 5 dakikadır kaç kovala koşuyorduk ve çok yorulmuştuk. "yeter artık" diye mırıldanıp elimi bıraktı. Birkaç saniyelik arbededen sonra dördününde diz çöktüğünü, yabancı'nın ise ortalarına geçtiğini gördüm. "madem bunu yapabiliyordun neden 5 dakikadır kovalanıyoruz" Diğerleri beni onaylarken "kız haklı" diyerek destek verdi bana içlerinden bir tanesi. "canım öyle istedi" diye mırıldandı omuz silkerek. Dudaklarımdan alaylı bir gülüş çıkarken gözlerimi ona çevirdim. "şakamısın sen?" "hani nerede kamera?" "bir insanın istediğini yapması ne zamandan beri şaka oluyor?" Manyağa bak "neyse" diye mırıldandı ve diğerlerine döndü. "özür dileyin" Hepimiz şaşkınlıkla ona bakarken "ne?" diye mırıldandık. "duydunuz" dedi "özür dileyeceksiniz. Dilemeyebilirsiniz, tabi ecelinize susamadıysanız" Bir anda hep bir ağızdan "özür dileriz" diye bağırdılar. Halen yanlarında duran yabancı kafalarına tokatı bastı. "ne bağırıyorsunuz lan" "kaybolun" Dört arkadaş karşımdaki yabancının emriyle toz olurken göz göze geldik. Bana doğru elini uzattı. "Demir" Ellerimiz birleşti. Günümüz "Güneş komiserim içeride dosyalar kalmış toplamama yardım edermisin?" Demir'in onaylarken Hayat'a döndüm. "sen Sergen dayınla arabaya dön fındık kurdu, bende birazdan geliyorum." "tamam anneciğim" Hayat Sergen'in elini tutup çıkışa doğru ilerlerken Sergen ile göz göze geldik. İkimizde elinde sonunda Demir ile yüzleşmek zorunda kalacağımı biliyorduk. 'eğer kendini iyi hissetmezsen seslenmem yeterli, hemen gelirim.' Dudaklarını oynatarak söylediklerine gülümsedim. 'merak etme iyi olacağım' Onlar gözden kaybolurken Demir ile çıktığımız ekip odasına ilerledik. 3,2,1 Demir kollarını iki yanıma koyup beni kıskacı altına alırken. "evlendiğini bilmiyordum" dedi merakla. Tam tahmin ettiğim gibi hiç değişmemişti. "evlenip evlenmediğimi söylemedim ki evli olsaydım şuanda çoktan yeri boylamıştın" Cevabıma karşı hafifçe tebessüm etti. Ona açıkça evli olmadığımı ama bunun onu ilgilendirmediğini söylemiştim. "Peki..." diye mırıldandı biraz daha kısık bir sesle. Burukça gülümsedim. "evet, Hayat benim öz kızım" Bir an gözlerinin titrediğini hissettim."Hayat" diye mırıldandı. "güzel bir isim, boşandın mı?" Gözlerini içine bakarken yutkunmamak için kendimi tuttum. "evet boşandım" Tanıdık hoş parfümünün kokusu burnuma dolarken eğilip kolunun altından geçtim ve dosyaların olduğu tarafa ilerledim. Kendine hakim ol Güneş! bunu başarabilirsin. Dosyaları alıp kapıya doğru ilerlediğimde kapıya yaslanarak beni seyrettiğini fark ettim. "çekilirmisiniz Demir komiserim?" "çekilmiyorum" "neden peki" kollarımı göğsümde bağladım anlaşılan bir süre daha buradaydık. "canım öyle istiyor" Yanına ilerledim. "artık karşında 14 yaşında tanıdığın Güneş yok Demir Bozdağ. Senin karşında Güneş Akyel var ayağını ona göre denk al" "farkındayım" diye mırıldandı. "gözlerinde görebiliyorum gün ışığı ama seninde karşında tanıştığımız zamanda 18 yaşında olan Demir yok" Bu cümle o kadar çok anlam ifade ediyordu ki birkaç sene önce olsa birşeyler yakalayıp mutlu olurdum. Bana karşı hitabıyla kaşlarım çatıldı. "bana öyle hitap etme benim bir adım var" Birşey söylemesine izin vermeden kapıya ilerledim. "kaçınca beni görmezden gelmiş olmayacaksın gün ışığı ben hep vardım ve hep var olacağım" "hayır" diye mırıldandım cümlesini düzeltme isteğiyle. "bir zaman vardın sonra yok oldun... " Adımlarımı hızlandırıp arabamın yanına vardığımda Sergen arabamın yanında dikiliyordu. Gözlerim arabamın yanındaki arabaya değerken Hayat'ın arka koltukta uyukladığını gördüm. Uyku konusunda birbirimize benziyorduk. "orada uyuya kaldı, sen olay yerine git bende arkanızdan gelir birkaç metre uzağa park ederim uyandığında seni görmüş olur" Minnetle gülümsedim "teşekkür ederim Sergen, inan sana olan borcumu nasıl ödeyeceğim bilmiyorum" Cümleme gülümsedi. "öncelikle bana borcun morcun yok bunu unut. İkinci olarak ise tabiki de biricik kız kardeşime yardım edeceğim" Duygusallaşırken burnumu çektim. "iyi ki varsın kardeşim" öyleydi iyi ki vardı. O olmasaydı herşey olduğundan daha zor ve katlanılmaz olacaktı. Sergen benim için hiç olmayan kardeşim ve abim gibiydi. "yaa"diye mırıldandı."gerçekten iyi ki varmıyım?" dudaklarımdan kıkırtı dökülürken hafif dolu olan gözlerimi kırpıştırdım. "evet öylesin" Olay yerine vardığımızda Demir ile aynı anda arabadan indik. İlayda'da aramıza katılırken Sergen Hayat ile birlikte arabada kalmıştı. Ormanlık alana girdiğimizde kocaman çukurun etrafına sarı şeritleri çizildiğini ve adli tıp görevlilerinin araştırma yaptığını gördüm. Biraz daha ilerlediğimde çukurdaki cesedi fark ettim. Genç kızın simsiyah olduğunu tahmin ettiğim saçları yolunmuş, kahverengi gözleri açık ve cansızlaşmış, ölümle birlikte şişen bedenininde morluklar ve yaralar vardı. "Burası olay yeri hanımefendi geçemezsiniz" gözlerim benimle muhatap olan polis memuruna döndü. Çıkarıp kimliğimi gösterdim ve Demir ile İlayda'yı işaret ettim . "cinayet bürodan geliyoruz". "affedersiniz komiserim, buyrum" Polis memurunun açtığı şeritten geçip çukura doğru adımladım. Demir küçük, gri masadan bir çift eldiven alıp eline geçirdi. Eli refleksle bir çift eldivene daha uzandı ve aldığı eldiveni bana doğru uzattı. "teşekkürler" Cevap vermesini beklemeden çukura iyice yaklaştım. Boyumdan sadece birkaç santim uzundu. İçeriye girebilirsem işe yarar bilgiler bulabilirdim. Ben düşüncelere dalmışken yanımıza bir adam geldi. Üstünde krem rengi pantalon ve bembeyaz bir gömlek vardı. Kehribar gözleri, ne yumuşak ne sivri olan yüz hatları ve çikolata kahvesi saçları onu yakışıklı kılıyordu. "merhaba, siz gelecek olan cinayet büro ekibi olmalısınız. Ben Cumhuriyet Savcısı Toprak Atahan" Tam elimi uzatıp onu onaylayacaken aramıza bir el karıştı. "evet, ekip lideri komiser Demir Bozdağ" "memnun oldum Demir komiserim" İkisi el ele sıkışırken İlayda kendini tanıttı. Savcının gözleri bana dönerken elini uzattı. Uzanıp elini sıktım. "2. ekip lideri komiser Güneş Akyel" "tanıştığıma memnun oldum komiserim" diye mırıldandı bana doğru ve hepimize döndü. "vaka ile ilgili herhangi birşey düşündünüz mü? Bir öneriniz var mı? " "eğer oraya inebilirsem faydalı bilgiler edinip cesedi inceleyebilirim" Herkesin gözü bana dönerken ilk karşı çıkan Demir oldu. "olmaz sana zarar gelebilir" "yanıma yeterince ekipman alırsam gelmez ayrıca kendimi koruyabilirim." diye karşılık verdim "Demir komiserime katılıyorum bir yerini incitebilirsin" dedi İlayda. "ben ikinizede katılmıyorum" dedi savcı gözler ona dönerken "bence Güneş yapabileceğine inanıyorsa ki potansiyeli var bunu başarabilir. Halatlar ile destekte bulunuruz ve herhangi durumda onu çıkarabiliriz" "yapabilirim" kendimden emindim daha zor görevlere katılmıştım ve başarıyla halletmiştim bu hiçbirşeydi. Belimdeki halatın sıkılığını kontrol ederken hoşnutsuz gözlerle bakan Demir ile göz göze geldim. "merak etme daha kötülerini atlattım" Göz ucuyla etrafa baktığımda Toprak savcı'nın bana doğru ilerlediğini gördüm. Elinde bir çift eldiven vardı. Elimi eldivenleri giymek için halttan çekince henüz gerilmediği için halatın kaydığını fark ettik. Ben elimi tekrar halata yerleştirirken savcı elini halttan çekip bana doğru uzatınca göz göze geldik. "bir elinle halatı tutarken eldiveni giymene yardım edebilirim" Onu onaylarken sağ elimi uzattım. Toprak savcı zarif ve dikkatli bir şekilde eldiveni elime geçirdi. Bir anda görüş açıma başka bir beden girerken gözlerim önümde dikilip Toprak'tan eldiveni alan Demir'e döndü. Sol elimi tutup kendine çekerken diğer elimi halata yerleştirdim . Açıkçası şaşırmıştım. Neden böyle birşey yapma gereği duymuştu ki? Burnundan derin soluklar verirken eldiveni elime geçirdi. Gözlerimi savcıya çevirip hazır olduğumu işaret ettim. "bizde hazırız kendini rahatsız hissedersen veya birşey görürsen haber ver" Çukurun başına geldiğimde derin bir nefes alıp dizlerimi kırdım ve aşşağıya atladım. Boyum 1.76'ydı. Çukur ise boyumdan yaklaşık 5-6 santim yüksekti. Maskemi burnuma çekip doğruldum ve cesedin yanına ilerledim. Ten rengi solmuş, morarmaya başlamıştı. Çukurun başında bekleyen Demir ve Toprak'a anlatmaya başladım. "öleli yaklaşık 12 saat olmuş. Bedeni şiş ama yeni yeni morarmaya başlamış. Tırnakları kırılmış ama arasında kalıntı olma ihtimali var. Ellerinde ve ayaklarında yer yer morluklar var. Cinsellik istismar izine rastlamadım. Dudağının kenarında kurumuş kan izine benzer bir iz var sanki tokat veya ağır bir darbe sonucu dudağı patlamış gibi. " Aşşağıya gönderilen cesed torbasına cesedi yerleştirip sedyeye koydum. Ceset yukarıya çıkarken bende çıkmak için hazırlandım. Gözüm son bir kez çukurda dolaşırken kenarda telefon ve kırılmış bir sim kartı gördüm. İyice eğilip biraz çukuru eşeleyip telefon ve sim kartı çıkartıp yanımdaki delil torbasına koydum. "ben çıkmak için hazırım" Kollarımı kaldırabildiğim kadar kaldırıp çukurun sonuna tutundum ve kendimi yukarı çektim. Demir ve Toprak'ın arasından yukarıya çıktığımda ikisininde çıkmam için çukura doğru elini uzattığını gördüm. Toprak duruşunu düzeltirken Demir tek kaşını kaldırarak bana bakıyordu. Eldivenlerini çıkartıp çöpe atarken gözlerimi siyah harelerine dikip onun gibi tek kaşımı kaldırdım. "karşında küçük Güneş olmadığını söylemiştim" Tanımadığım bir adamla konuşan Toprak savcı konuşmasını bitirip yanıma geldi. "cesaretinden dolayı tebrik ederim Güneş çok iyi bir iş çıkardın" Uzattığı eli tutup sıktım. "görevimdi bende yerine getirdim" "yarın sabah otopsi yapılacak sizinde gelmeniz bu dava için iyi olacaktır" "tamadır savcım yarın orada oluruz" Toprak savcı beni onaylarken hafifçe gülümsedi "o zaman görüşürüz" "görüşürüz" Oradan ayrılıp arabamın olduğu yere ilerledim. Arkamdan gelen Demir'in de arabasına vardığını hissettim. Gözleri üstümdeydi. Hayat'ın "annee" diyerek bana doğru koşmasıyla eğilip kızımı kucakladım. Yüzünü boynuma gömerken saçlarını çekip yanağını okşadım "ne oldu fındık kurdu?" "uyanıp seni göremeyince çok korktum" "ben buradayım bebeğim, yanındayım" Kucağımdaki Hayat'ı arka koltuğa bırakıp kemerini taktım ve şoför koltuğuna ilerleyip yerime geçtim. Kemerimi takıp arabayı çalıştırdığımda simsiyah hareler ile göz göze geldim. Aramızda duvar gibi duran ifadesiz suratıyla beni seyrediyordu. Yutkunup bir iki saniye gözlerimi kapattım ve eve doğru sürdüm. Eve gelince duş alıp üstündeki toprak kalıntılarından arındım ve kızım ile bol bol vakit geçirdim. Şimdi ise akşam olmuştu ve ben yatağımda kitap okuyordum. Önce minik ayak sesleri duydum sonra ise kapıda Hayat belirdi. "anneciğim birlikte uyuyabilirmiyiz?" Yavru kedi gibi gözlerini karıştırıp sorduğu soruyla gülümsedim ve kollarımı açtım. O böyle şirin şirin bakarken nasıl hayır diyebilirdim ki? Yanıma gelip yatağa zıpladı ve kollarımın arasına girdi. Sırtı bana doğru yaslanırken sol elimle kafasını kavrayıp saçlarını okşamaya başladım. Beynim düşüncelerle dolarken dayanamayıp kızıma döndüm. "Hayat ben nasıl bir anneyim? Sana iyi geliyormuyum?" Hayat önce kaşlarını çattı daha sonra ise kıkırdadı ve bana doğru döndü. "o nasıl bir soru anne? Sen dünyanın en iyi, en güzel annesisin. İyi ki varsın" Gözlerim dolarken kırpıştırarak kocaman gülümsedim ve alnına öpücük bıraktım. "sende iyi ki varsın kalbim, tüm hayatım"
Hellooo bölüm geç geldi farkındayım diğer bölümler daha kısa sürede gelecek. İkinci bölümü nasıl buldunuz? Favori karakteriniz kim? Bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Oy ve yorumlarınız benim için çok önemli desteklerinizi bekliyorum.Sizi seviyorum tesadüflerim🌠🌟 Senin gibi parlak bir yıldız bu kitabın yıldızına basıp onuda parlatırsa çok sevinirim . ✨✨
|
0% |