

Keyifli okumalar dilerimm. Bölümde iki tane sürprizim var. 💜💜
"Burada soruları biz sorarız Ferit Kayas o yüzden cevap ver" Karam'ın sesi sorgu odasında yankılanırken babamın gözleri benden ona çevrildi ve gülümsedi.
"Bende seni gördüğüme sevindim Akaydın"
"Sana katlanmamın tek sebebi Dolunay" dedi sözlerini kanıtlarcasına bir ifade takınarak.
Babam yüzünü buruşturup ona baktı. "Bende sana bayılmıyorum "
Karam babama hafifçe sırıttı. "oradan bakınca hiç öyle durmuyor"
"Öyle mi? Buradan bakıncada öyle durmuyor" İkimizi işaret ederek söyledikleriyle Karam'ın sırıtışı büyüdü.
"Tamam kesin şunu" Gözlerim babama döndü. "Baştan başlayalım. Neden uyuşturucu satıyorsun? ve o tır nereye gidecekti? "
Gözleri bana döndü. "Hiçbirinin benimle alakası yok "
Tek kaşımı kaldırıp ellerimi masaya yasladım. "Diyelim ki inandım, orada ne işin vardı?"
"Söyleyemem "
Sinirime hakim olmak adına derin bir nefes aldım. Bu aralar herkese bir söyleyemem sözcüğü takılmıştı.
Hayır anlamıyordum. Neyi söyleyemiyorlardı da söyleyemiyorlardı.
Sanırım delirmek üzereydim ya da çoktan delirmiştim.
"Şaka mısın sen?" diye cırlafım ona kaşlarımı çalarak "Ne demek söyleyemem "
Karşımda rahatça omuz silkti. "Öyle söyleyemem"
Gözlerimi kıstım. "Ortada bir cinayet var?"
Kollarını göğsünde bağladı."Benimle alakası yok"
Sinirlerim iyice gerilirken derin bir nefes aldım. "Bana bak ortada bir cinayet ve uyuşturucu ticareti var tek şüpheli ise sensin hapise tıkılman tek bir cümleme bakar o yüzden güzel güzel soruyorken söyle"
"İstersen tıkabilirsin çıkmak zor olmaz "
Ya sabır
Artık sabrımın sonlarına gelirken kapı tıklanıp açıldı. İçeriye memurlardan biri gelirken bize dosya uzattı. "Tır Ferit Kayas'ın değilmiş savcım başka bir vatandaşın üzerine kayıtlı gözüküyor "
Gözlerim dosyanın üzerinde dolanırken bakışlarıma Cafer Ünal ismi takıldı. Yüzümde piskopatca bir gülümseme oluşurken gözlerim babama döndü.
"Serbestsin ama şehir dışına çıkamazsın orada bulunduğun ve görgü tanığı sayıldığın için birkaç gün sonra çağrılacaksın. "
Yanına ilerleyip kelepçelerini açtım. "Şimdilik serbestsin "
Karam'la birlikte oradan ayrıldığımızda ikimizde nereye gideceğimizi çok iyi biliyorduk. Ferit Kayas şimdilik bekleyebilirdi.
✨✨
Şirketten içeriye girerken danışmadaki görevli bizi durdurdu. "Pardon, kime bakmıştınız? "
Gözlerim ona döndü. "Cafer Ünal"
Başını sallayıp beni onayladı. "Randevumuz varmıydı? "
"Hayır yok"
"Randevusuz görüşemezsiniz malesef "
Savcı kimliği çıkartıp kadının gözüne doğrulttum. "Cafer Ünal ile görüşmemiz gerekiyor ve bu durumda randevu almamıza gerek olduğunu sanmıyorum"
Yukarıya Cafer'n odasına vardığımızda kapıyı açıp içeriye girdim.
"Noluyor? Müsait olmadığımı söylemiştim "
Sırıtıp yanına adımladım. "Bence bize müsait olursun "
Sesimle birlikte bize bakan Cafer'in şaşkınlıktan gözleri büyümüştü. "Dolunay? Karam? "
"Cafer"
"Ne işiniz var burada?"
"Arada bir kendimizi hatırlatmak lazım çünkü bazıları boyundan büyük işlere kalkışıyor. "
Cafer yutkunurken piskopatça sırıttım.
"Sizin için ne yapabilirim? "
Tek kaşımı kaldırıp ona baktım. "Kelleni istesem verirmisin mesela? "
Cafer korkuyla bana bakarken kahkaha attım ne yalan söyleyeyim keyfim yerine gelmişti. O da benimle kahkaha atarken ciddileştim.
Karam ona ilerlerken o da geri geri gidiyordu. Savcı kimliğini yüzüne doğrultup "Seni almaya geldik Cafer. Uyuşturucu ticaretinden ve cinayetten şüphelisin" dedi.
Cafer yutkunurken korkuyla bize baktı. "Yanlış anlaşılma olmuş olmalı ben birşey yapmadım"
Yanına yaklaşıp telefonumdaki fotoğrafı gösterdim. "34 k.. senin değilmi? "
"Siktir "
"Ağzını topla! yanında bir kadın varken küfredemezsin " diye uyardı Karam onu "Ya kendi isteğinle gelir buradan güzel güzel çıkarsın yada aşağıdaki memur arkadaşların gelmesi 1 dakika sürmez ve bütün haberlere konu olursun. Seçim senin "
Aslında ona seçim hakkı bırakmamıştı he ikiside aynı kapıya çıkıyordu.
Cafer tereddütte kalmış olacak ki hiçbir şey yapmamıştı. Eline telefonunu alan Karam'ı durdurdum.
"Benim daha iyi fikrim var "
İkisininde gözleri bana dönerken gülümsedim. "34 p.. tanıdık geldimi?" Gözleri büyürken hatırladığını anladım. "Geçen gün bizi takip ediyordu ardından bizim aracımıza ateş etmişti ve biz bu duruma sessiz kalamayız"
"Yani, ya savcıların aracını takip edip ateş ettirmekten ve ruhsatsız silah kullandırmaktan nezarete gidersin, yada cehennemin dibine "
Onun için üç seçenek sunmuştum daha ne olacaktı. Karakol, nezaret ya da ölüm.
Artık yapacak birşeyi kalmamış olacak ki bize doğru ilerledi. "Tamam tamam sizinle geliyorum "
"Güzel düş önümüze "
Karakola vardığımızda Cafer'i sorgu odasına götürdüler. Dayım ve Aren hala oradaydı ama yanlarında başka bir kadın vardı.
Dayım'ın gözleri bize döndü. "sorguyu Aren komiser yapacak siz dinlenebilirsiniz"
Gözlerim ona döndüğünde Karam konuştu. "Sorun yok başsavcım bizde sorguya katılabiliriz"
Dayım'ın Karam'ı onayladı. "Peki öyle olsun" ardından gözleri yanındaki kadına döndü. "bu arada tanıştırayım Buse sizin korumanız olacak "
"Gerek yoktu dayı "
Dayım'ın gözleri bıkkın bir şekilde bana döndü. "Bende söyledim ama bu sıralar ortalık karışıkmış ve deden korumalardan birinin sizinle olmasını söyledi. "
Dedemin adını duyunca gözlerim parlamış içimde mutluluk oluşmuştu. İstemsizce gülümsedim.
Gözlerim esmer, siyah saçlı, ela gözlü, benden bir iki santim kısa olan kadına döndü. "Dolunay "
"Buse"
"Karam? "
Kız şaşkınlıkla Karam'a bakarken Karam tepkisizce ona bakıyordu. "Buse "
Gözlerim kısılırken ikisinin arasında dolaştı. "Siz nereden tanışıyorsunuz?
"Bir dönem birlikte çalıştık" diyerek yanıtladı Karam sorumu.
Buse'nin gözleri bana döndü. "Siz kardeş misiniz? "
İstemsizce tek kaşımı kaldırdım. "Hayır değiliz"
İfadeye yapmacık bir tepkiyle dudaklarını büzdü. "Pardon canım çok küçük gözüküyorsun ondan "
"En azından 50 yaşında gibi gözüküp botoks yaptıran ama hiçbir işe yaramamış kişiler gibi gözükmüyorum kendim gibiyim"
Yaptırdığı botoksu tabiki fark etmiştim daha birçok işlem olduğuna da emindim. Buse bozulurken Karam'ın sırıttığını fark ettim ve diğerlerine dönüp baş selamı verdim.
"Aren komiserim, Başsavcım izninizle "
Çıkışa doğru ilerlerken Karam yanımda Buse ise 3,4 metre arkamızdaydı, ondan hiç hoşlanmamıştım.
Dışarıya çıktığımızda hava kararmaya başlamıştı.
Aklıma gelenle yanımda yürüyen Karam'a döndüm. "Ondan hiç hoşlanmadım Karam "
"İşini yapıyor o da "
Kaşlarım çatıldı. "Bir zahmet işini benden uzakta yapsın"
Karam bana sırırtırken yanıma yanaşıp beni kolunun altına aldı. "Gözleri bozuksa ne yapabiliriz "
"Karaam! uğraşma benimle"
Sırıtırken gamzeleri belirdi ve teslim olur gibi elini kaldırdı. "Tamam tamam kızma"
Derin bir nefes verdim. "Kızdırma sende"
Bir anda Karam kolumdan çekince ona dönerken dengemi kaybettim. Tam düşecekken kolunu belime dolayıp beni kendine çekti. Burnuma hoş erkeksi parfümünün kokusu dolarken mavileriyle göz göze geldim.
"Ne yapayım kızdırmak hoşuma gidiyor sinirlenince çok güzel oluyorsun"
Gözlerim ileride sinirle bizi izleyen Buse'yi görünce bir an keyfim yerine geldi.
"Demek öyle başka hangi hallerim hoşuna gidiyor "
Gülüşü büyüdü. "Hiçbir halin "
Cevabına karşı kaşlarım çatıldı. "Ne demek hiçbir halin?"
"Hiçbir halin çünkü direkt sen hoşuma gidiyorsun güzel bebeğim, senin herşeyin benim hoşuma gidiyor"
Diğer eli uzanıo saçlarıma dokundu. "Saçların" eli yanağıma sabitlenirken başparmağı yüzümde dolaştı. "Kaşların, burnun, güzel gözlerin, dudakların, sesin, sözlerin" Elimi tuttu. "Ellerin, "
Eli en son hızla çarpan kalbime değdi. "Ve güzel kalbin, ruhun. Ben senin herşeyini seviyorum ay ışığım çünkü sen benim için hiç birşeyle paha biçilmeyecek kadar değerlisin"
Bazen çok güzel konuşuyordu ve o anlarda ne diyeceğimi bilemiyordum.
O da bunu fark etmiş gibi yanağımı okşadı. "Birşey söylemek zorunda değilsin kendini öyle hissetme içimden geldiği için söyledim"
"Sadece söylediklerinin gerçek olmasına ve bunu hissetmeye ihtiyacım var. Benim sana ihtiyacım var Karam" diyerek itiraf ettim ona hislerimi.
Bana sarılıp kafamın üstüne çenesini yasladı. "Söylediklerim gerçek ve ben ömrümün sonuna kadar yanındayım güzelim asla peşini bırakmayacağım"
Gözümün yanına minik bir öpücük bıraktı. "Hadi evimize gidelim Ayaz bizi bekliyordur"
Ona bakarken gözlerimin parıldadığını hissettim "Teşekkür ederim"
"Asıl ben teşekkür ederim güzelim"
Alex Karam Akaydın (sürpriiiiz)
Eve varmıştık. Gözlerim Dolunay'a kayınca yan koltukta uyuyakaldığını gördüm.
Yüzüne gelen saç tutamını çekip kulağının arkasına sıkıştırdım. Arabadan inip kapımı kapattım ve diğer tarafa geçip güzel bebeğimi kucağıma aldım.
Saat zaten çok geç olmuştu uyandırmayıp uykusunu alması için yerine yatıracaktım.
Eve ilerlerken Buse'yi gördüm o da arabasıyla bizi takip etmişti.
Gözlerim saniyelik olarak ona döndü. "Evine gidebilirsin, biz zaten evdeyiz "
Bozulduğunu hissetmiştim.
"Peki Karam "
Eve geçtiğimde Ayaz ile karşılaştım. Beni farkederken gözleri endişeyle ay ışığıma döndü.
"Ablam iyi mi? "
Onu rahatlatmak adına tebessüm ettiğimde eğilip verandanın kapısını araladı. "Çok iyi merak etme sadece yorulduğu için uyuyakaldı. Teşekkür ederim"
Ayaz rahatlarken başını salladı ve gözleri bana döndü. "Müsaitsen konuşabilirmiyiz?"
Onu onaylayıp eve girmek için bir adım attım. "Tabiki konuşabiliriz Dolunay'ı yatağına bırakıp geleyim."
Ayaz beni onayladığında üst kata ilerledim.
Yukarı çıkıp ay ışığımı yatağına yatırdım ve üstünü örttüm. Şakağına minik bir öpücük bırakıp birkaç saniye huzurla kokusunu soludum.
Aşağıya indiğimde Ayaz düşünceli bir şekilde Veranda da oturuyordu. Mutfağa girip iki tane kahve yaptım ardından yanına gittim.
Kahvelerden bir tanesini önüne bırakıp karşısına oturdum.
"Teşekkür ederim, eline sağlık "
Ona tebessüm edip kahvemi yudumladım. "Afiyet olsun "
Gözlerindeki soru işaretlerini çok net görebiliyordum.
Gözlerini bana çevirdiğinde göz göze geldik. "Ablamla ne zamandır tanışıyorsunuz? "
"6 yıldır" diyerek yanıtladım ardından bir sonraki sorusunu tahmin ederek ekledim "ve evet onu tanıdığımdan beri seni arıyor "
Sevdiğim kadına benzeyen gözlerinde hüzün belirdi ardından dudakları kıvrıldı. "onun seviyormusun? "
"Herşeyden çok seviyorum, ben ona aşığım Ayaz "
Cevabıma karşı dudakları kıvrıldı. "O da seni seviyor" ay ışığımın yüzü gözleri önüne gelmiş gibi kahvesinden bir yudum alıp mırıldandı. "ama sanki önünde engeller var ve ilerleyemiyor"
Kahvem'den yudum alırken kaşlarım çatıldı o engelleri tek tek geldikleri yere sokardım. "Nereden anladın bunu?"
Yüzünde gülümseme belirdi. "Bakışlarından belli küçükkende öyleydi. Bir oyuncak istediği zaman ona dünyanın en güzel şeyiymiş gibi bakardı ama annemler izin vermediği için alamazdı bu da onun engeli olurdu.
Gülüşü büyüdü " Ben o bakışını çok iyi hatırlıyorum. Çünkü dedemi ikna eder ve o oyuncağı alıp ablama verirdim. Gözlerinden o silinen ve yerini mutluluk alan o bakışı unutmam mümkün değil"
Duyduklarımla sırıttım. "Bana dünyanın en güzel şeyiymişim gibi mi bakıyor?"
Karşıdan gelen sesle gözlerim Ayaz'a çevrildi. Çok komikmiş gibi kahkaha atıyordu ve kendisini durduramıyordu. Onu kahkaha atarken görmek beni iyi hissettirmişti keşke Dolunay'da burada olsaydı.
"Sen gerçekten ablama körkütük aşık olmuşsun" diye sırıtarak hakkımda aşırı doğru olan bir tezde bulundu.
"Bende onu diyorum ya zaten"
"Peki neden birbirinize karşı adım atmadınız?" diye merakla sordu.
"Tanıştıktan sonra sevgili olduk ve 2 yıl sürdü sonra Dolunay kaza geçirdi "
Ayaz'ın kaşları çatılırken duraksadı. "Ne kazası? çok büyükmüydü? Şuanda iyimi?"
Gözlerimiz kesişti. "Trafik kazasıydı ve hafızasını kaybettiği için 4 yıl boyunca ayrı kaldık ama şimdi çok iyi. Peki sen bunca zaman ne yaptın? Neredeydin? "
Ayaz'ın bakışları buruklaşırken gözleri dalgınlaştı. "Benim çok bir olayım yok küçükken annem şehit olduğu zaman dedem ablamla bizi yanına aldı daha sonra 5 yaşındayken kaçırıldım o da 6 yaşındaydı. "
Sinirle güldü. "Ve beni yetimhaneye bıraktılar ve izimi her yerden sildiler, sırf aileme acı çektirmek için. Tabi o zaman beni ailem bıraktı sanıyordum ve yapabileceğim hiçbir şey yoktu. 18 yaşıma geldiğimde harp okulu sınavlarına girdim ve kazandım."
"Çok çalıştım, herşey için ailemi bulmak için, mesleğim için, bize bunu yaşatanları bulmak için, onlarla yüzleşmek için. Sonunda ise buradayım"
Yerimden kalkıp yanına geçtim ve omzunu sıvazladım. "Biz yanındayız Ayaz, bundan sonra hiçbirşey için dert edinmene gerek yok. Şu masa kuşa çevrilsin desen benden önce ablan onu kuşa çevirir." Sırıttım "hatta sen demeden bile anlayıp çevirebilir. Ama tabi masayı kırma ihtimalini de unutmayalım"
Ayaz hafifçe güldü. "Evet yapar, ama o iyi olsun. Masayı kuşa çevirirken yara almasın ben herşeye dayanırım ama onun yaralanmasına ondan ayrı kalmaya birkez daha dayanamam "
İç çektim. Onu o kadar iyi anlıyordum ki bende aynı dertten muzdariptim. Dolunay'ı kaybetme korkusu, incinmesi ve yaralanması da var tabiki.
"Merak etme tek bir saç teline bile zarar gelmesine izin vermem "
Bana kısa bir bakış atıp tebessüm etti. "Bunu duyduğuma sevindim umarım öyle olur"
Ayaz uykusu geldiğini söyleyip odasına geçmişti bende kahve bardaklarını makineye yerleştirip yukarıya çıktım.
Şuanda aşırı derecede ay'sızlık çekiyordum.
İçimden gelen bir hisle Dolunay'ın odasına ilerledim. Kapıyı açıp içeriye girdiğimde mışıl mışıl uyuduğunu gördüm.
Melek gibi uyuyordu güzel bebeğim benim.
Yavaşça eğilip üzerini örttüm ve saçlarını okşadım ardından burnumu saçlarına yaslayıp o güzel kokusunu soludum.
"Ne olursa olsun senin için herşeyle savaşacağım güzel bebeğim benim gerekirse bin parçaya bölünürüm, zvezdnyy svet moyego temnogo mira" (karanlık dünyamın yıldız ışığı)
Eğilip dudağının kenarına minik bir öpücük bıraktım.
"İyi geceler, moye serdtse i dusha (kalbim ve ruhum) seni herşeyden çok seviyorum "
Ağağağağağağa Allahım bize şöyle Karam gibi bir beyefendi lütfen.
Karam? Dolunay? Ayaz?
Bölümü nasıl buldunuz?
Gelelim ikinci sürprize ben Dolunay ve Karam için karakterler buldum sizce nasıllar?








Bence çok güzeller. Sizce?
Yeni bölümde görüşmek üzere. Oy ve yorum yapmayı unutmayın. Desteklerinizi bekliyorum. Sizleri seviyorum tesadüflerimm. 💖💖
Senin gibi parlak bir yıldız bu kitabın yıldızına basıp onu da parlatırsa çok sevinirim. ✨✨.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 4.06k Okunma |
323 Oy |
0 Takip |
27 Bölümlü Kitap |