19. Bölüm
Hayaliyazar22 / Tesadüf Eseri (Savcı) / 18. Bölüm : Karanlığın Ay Işığı

18. Bölüm : Karanlığın Ay Işığı

Hayaliyazar22
hayaliyazar22

Keyifli okumalar dilerim. 💜💜

O an, kalbimin ısındığı adam kullanılarak buz gibi bir tehdit düştü.

Ekranımda beliren bilinmeyen numaradan gelen bir fotoğraf, Karam’ın baygın halini ve onu öpen Buse’yi gösteriyordu. Altında ise başka bir fotoğraf daha vardı.

054...

​​​​​​

054... : Bitti artık. Oyunun sonuna geldik. Mutfaktaki görüntüleriniz elimde. Tek hamlede sizi işinizden ederim ve herkes seni konuşur. Sahi, adliyede böyle şeyleri affederler mi?

İki savcı gizli gizli ilişkiye giriyor şimdiden manşetleri görebiliyorum.

Sessizce aramızdan çekil, ben onun yanında kalayım. O da seni hiç aramaz, merak bile etmez. Çünkü ben onun için en başından beri vardım. Ve bu defa gerçekten kazanacağım.

İlahi Bakış Açısı

Karam büyük bir yatakta baygın bir şekilde yatıyordu. Ayakları ve elleri bağlıydı çünkü Buse uyanınca kaçmaya çalışacağını biliyordu.

Buse yüzündeki büyük gülümsemeyle çift kişilik, geniş yatağa ilerledi. Bunu bile Karam için özel olarak almıştı.

"Evine hoşgeldin aşkım sonunda kavuştuk"

Üstünde mini, siyah, saten bir elbise vardı. Saçlarını salık bırakmış ve dudaklarına Dolunay'a özendiği için kırmızı ruj sürmüştü.

Yatağa çıkıp ilerledi ve bir süre Karam'ı izledi. "Bu anı o kadar uzun zamandır bekliyorum ki senin için herşeyi yaptım"

Ellerini Karam'ın yanağına koydu ve dolaştırdı. Boynuna indi ve çenesine çıktı. Gözleri dolgun öpülesi dudaklarında durdu.

Yavaşça eğildi ve dudaklarını Karam'ın dudaklarının kenarına değdirince gözlerini kapatıp fotoğraflarını çekti.

"Gerçek öpüşmemiz uyanıkken olacak sevgilim ve emin ol sana o karıdan daha fazla zevk vereceğim"

Karam'a iyice yaklaşıp sarılırken alnını öptü ve ikinci fotoğrafı çekti. Fotoğrafları sırıtarak büyük bir keyifle bilinmeyen numaradan Dolunay'a gönderdi.

"Bu sefer ben kazandım, Karam benim"

Telefonu kenara atıp geri döndü. Kafasını Karam'ın boynuna gömüp kokusunu soludu. "Artık benimsin aşkım, kimse bize engel olamaz "

Eli gömleğinin üstünden kalbine değdi. "Kalbin benim için atıyor. Bak o da bizi istiyor"

Bir süre sonra Karam'ın kirpikleri hareket etmeye başladı. Buse bunu görüp heyecanla gülümsedi.

"Demek uyanıyorsun aşkım"

Karam'ın kaşları çatılırken kendi kendine mırıldanmaya başladı ama ne gözü açılmıştı, ne de bilinci tamamen yerindeydi.

Buse hafifçe ona doğru eğildi. "Ne dediğini duymuyorum sevgilim? "

O an Karam'ın dudaklarından kesik kesik sevdiği kadının ismi döküldü. "Dolu-nay Do-lu-nay... "

Buse'nin beti benzi atarken sinirle soludu. "Ben senin için o kadar şey yapıyorum sen halen onun adını mı sayıklıyorsun? "

Karam'ın bilinci yavaşça yerine gelmeye başlarken hafifçe gözlerini araladı. "Ne... neredeyim? "

Buse heyecanla ona bakarken "evimizdesin aşkım, artık evimizdeyiz sevgilim" diye yanıtladı.

Karam'ın gözleri hızla açılırken bilinci yerine gelmiş gibi duruyordu. Şokla durumu kavramaya çalıştı.

"Buse? Ne işim var benim burada? "

Buse neşeli bir kahkaha attı. "Ne demek ne işin var. Sen karar veremiyordun bende süreci ilerlettim. Artık yanımda ve güvendesin "

Karam hissettiği dehşetle mırıldandı. "Bu da ne demek? ne yapmaya çalışıyorsun? "

Ellerini ve ayakları bağlıydı. Tüm hareket alanı kısıtlanmış, karşısındaki kadın onun dibine girmişti.

İçi tiksintiyle doldu.

"Uzun zamandır yapılması gerekeni yapıyorum seni geri alıyorum"

Karam'ın kaşları çatılırken gözleri bağlı elleri ve ayaklarına takıldı. Karşısında bir psikopat vardı. "Sen iyi değilsin Buse çöz beni konuşalım "

"Olmaz aşkım çözemem tekrar gitmene izin veremem "

Karam'ın kaşları çatılırken içi derin bir iğrelti ve daha çok tiksintiyle doldu. "Bana öyle hitap etme ben senin hiçbir şeyin değilim "

Buse hayalkırıklığıyla baktı Karam'a. "Ben senin için o kadar şey yaptım ben seni sevdim karşılığı bu muydu? "

"Sen beni sevmedin Buse bu sevgi değil bu takıntı ve benim kalbim son anıma kadar başka biri için atacak "

"Demek onu seviyorsun?" Hayalkırıklığına uğramış öfkelenmeye başlamıştı "Onda olup bende olmayan şey ne?"

"Evet ömrümün sonuna kadar Dolunay'ı seveceğim ve bundan bir an bile vazgeçip pişman olmayacağım. Sen Dolunay değilsin hiç kimse onun tırnağı bile olamaz"

Buse hırs ve sinirle Karam'a tokadı bastı. "Nankör, nankör sen benim sevgime layık değilsin. Haklıymış başkasını seven bir adam için değmezmiş"

Bir anda Buse'nin gözleri büyüdü ve elini Karam'ın yanağına koydu. "Özür dilerim sevgilim özür dilerim "

Karam sinirlenmeye başlarken gözlerini Buse'ye çevirip keskinlikle baktı. Buse korkuyla elini çekerken Karam halen burnundan soluyordu.

"Dün akşam Dolunay'a da böyle mi tokat attın?"

Buse'nin gözleri tedirginlikle büyürken sessiz kaldı.

"Söyle " dedi sadece Karam korkunç bir sakinlikle. sesi yükselmişti, yüzünde ise buz gibi korkunç bir ifade vardı.

Karşılaştığı yine sessizlikti ve artık sabrının sonuna gelmişti çünkü işin ucunda Dolunay vardı.

"SÖYLE! BENİM SEVDİĞİM KADINA BÖYLE Mİ TOKAT ATTIN? Bu ellerinle mi vurdun kıyamadığım tenine? "

Sesi gittikçe alçalmıştı çünkü kıyamıyordu sanki kendi canı yanmıştı. Yüzündeki morluk gözünün önüne geldikçe delirecek gibi oluyordu."

"EVET ben vurdum, bu ellerimle, zevkle vurdum ve hiç pişman değilim "

Karam olduğu yerde debelendi. "Seni mahvederim Buse. Duydun mu beni? Cehennemin olurum senin"

Buse bunu umursamadan yatağa oturdu. "Nasıl öğrendin? o mu yetiştirdi?"

Veranda'daki kamera'dan öğrenmişti. Herşeyden önce taşındığı gün verandaya ve dış kapıya kamera taktırmayı akıl etmişti. Elbetteki bir gün işine yarayacağını biliyordu.

Tabiki içi rahat etmeyip kamera görüntülerine bakmıştı ve Buse'nin Dolunay'a tokat attığını görünce kan beynine sıçramıştı. Öfkeden delirecek gibi olmuştu.

Nasıl olurdu da tek bir bakışıyla içinin titrediği, tek bir saç teline kıyamadığı ay ışığına, sevdiği kadına, ömrüne o kadın acımasızca vurabilirdi?

"Her neyse madem benim olmuyorsun o zaman hiçkimsenin olamazsın"

Buse eline aldığı iğneyi sıkıp havasını alırken sırıttı. "Elveda aşkım sonsuza dek birlikte olacağız"

Karam Buse'nin önceden verdiği ilacın etkisiyle ayık kalmakta zorlanıyordu ve hareket edemiyordu.

Yinede direnmeye çalıştı ama tek gördüğü akli dengesini yitirip çıldırmış bir insanın son adımıydı.

"Bırak onu Buse böyle yapınca birşeyleri elde etmiş olmuyorsun, herşeyi kaybetmiş oluyorsun."

Buse’nin gözleri doldu, ama o doluluk pişmanlıktan değil, bastırılmış öfkeden ibaretti.

Sesi çatallaşmıştı. “Zaten her şeyi kaybettim! Ama seni kaybedemem… asla!”

Elindeki iğneyi tekrar kaldırdı.

O an elleri tüm vücudu gibi zangır zangır titriyordu ama yinede kararlı görünüyordu.

Karam son bir çabayla, belki de hayatının son sözleriymiş gibi mırıldandı. “Bu… bu aşk değil Buse. Bu mahkumiyet, bu bir intihar.”

Buse’nin elinde daha fazla titreme meydana geldi. Eli boşluğa doğru salındı. Gözlerinde kısa bir tereddüt geçti ardından kararlılıkla gülümsedi.

"Elveda aşkım"

"KARAM! "

Tek gözlü evin kapısı büyük bir gürültüyle kırıldı ve bir o ses duyuldu.

O an sanki bir mucize gerçekleşti.

Buse'nin gözleri korku ve tedirginlikle kapıya döndü.

Dolunay kızarmış gözleri, solgun bembeyaz yüzüyle kırılmış olan kapıdan içeriye girdi.

Sanki bir günde yaşlanmış, yıkılmış ve bitmişti.

Gözleri Karam ve Buse'ye çevrilirken derin bir nefes aldı.

Rahatlayarak Karam'a koşarken içeriyi polisler doldurdu.

İki tane polis Buse'ye ilerledi. "Buse Akgün, Alex Karam Akaydın'ı alıkoymaktan, savcıya tehdit ve darptan, izinsiz madde alıp başkası üzerinde kullanmaktan tutuklusun"

"Olmaz! Burada bitemez biz birlikte olacaktık" Buse aklını tamamen yitirmişti artık o bambaşka biriydi.

Karam yoksa o da yoktu...

Bir anda elindeki iğneyi kendine çevirdi.

Dolunay Karam'ın bağlarını çözerken gözlerini kinle Buse'ye çevirdi ve hırsla üstüne yürüdü.

"Saçmalıyorsun, ölünce ne değişecek? Karam'la olabileceğini mi zannediyorsun? Kendine gel herşeyin geri dönüşü var ama mezarın yok"

Buse’nin gözleri Dolunay’ın yüzüne odaklandı. O an nefretiyle, hayal kırıklığıyla, kaybedişin acısıyla titredi.

“Sen… her şeyi mahvettin. Eğer sen olmasaydın…”

Sesi çatallaştı, gözleri doldu, ama içinde hâlâ zehir vardı. “Ben onunla mutluydum… olacaktım…”

Dolunay kararlı bir adım daha attı. konuştukları gün psikolojik sorunları ve travması olduğunu anlamıştı.

“Hayır, Buse. Sen onunla hiç mutlu olmadın. Çünkü mutluluk zorlama değil, sevgiyle olur. ‘sahip olmak’ istedin. Ama Karam bir eşya değil, bir insan ve onun ait olduğu bir yer, bir ailesi,sevdikleri var tıpkı senin gibi!”

Dolunay temkinle bir adım daha atarken içi acımaya başladı merhameti kininden biraz ağır basmıştı. Bunun için içten içe kendine lanet etti. O böyle biriydi.

Buse'nin bu sözlerle gözleri titredi ardından sertçe yutkundu. "Benim bir ailem yok "

"Var tabiki " Dolunay telefonunu çıkarıp galeriden açtığı bir çocuğun resmini ona gösterdi. "Kardeşin Yağız, seni bekliyor."

Buse'nin nefesi kesilirken gördüğü fotoğrafla parmakları ekrana değdi. "Kardeşim, Yağızım"

"Evet Yağız'ın sana ihtiyacı var. Hadi gel vazgeç bu fikrinden hastaneye gidelim ve tedavi ol "

"Olmaz ben yapamam hastaneye geri dönemem bana unutturacaklar "

Dolunay ve Buse'nin gözleri kesişti. Bir an Dolunay Buse'nin gözlerinde kendini gördü. "Dolunay, bana annemle babamı unutturacaklar "

Buse'nin küçük yaşta ailesini kaybettiğini ve travma sonucu psikiyatri kliniğine yatırıldığını öğrenmişti Dolunay. Orada aklını yitirmişti ve psikolojisi yerinde değildi. Daha sonra ise psikolojisinin düzeldiği gerekçesiyle oradan çıkıp kardeşine bakmaya başlamıştı.

İkisinin de gözleri doldu.

Dolunay şuan onu anlayacak tek kişiydi çünkü o hissi çok iyi biliyordu. Annesi şehit olduktan sonra ona'da unutturmaya çalışmışlardı, ona da çeşitli ilaçlar, iğneler verilmişti.

"Biliyorum Buse biliyorum kolay değil "

Buse'nin gözleri hışımla Dolunay'a döndü. "Nereden bileceksin sen? Bebek gibi sevilirken kaybetmenin acısını, hayatı, yorgunluğu, boşluğu, sevgi yoksunluğunu nereden bileceksin? Birine aşık olup ona bağlanmayı ve terkedilmeyi"

"BİLİYORUM! " diye haykırdı Dolunay daha fazla kendini tutamayarak.

"Biliyorum, ben annemi küçük yaşta bu vatan için şehit verdim hemde gözümün önünde acımasızca oldu. "

Burnunu çekip Buse ile göz göze geldi. O an Buse'nin hareketleri durdu.

"Benim annem gözümün önünde katledildi Buse, ardından kardeşim kaçırıldı. Kahrıladı her delikte onu aradım ama ondan hiçbir zaman haber alamadım. Babam beni bir çöp parçası gibi terk ettiğinde yıllarca bir sürü ilaç ve iğne kullandım. Ben bunlardan sonra yıllarca yaşamak için İlaçlara mahkumdum"

Kısa bir ara verip gücünü topladı.

"Ben annemin sesini unuttum, gülüşünü unuttum, sıcaklığını unuttum. Ona ihtiyacım olduğu anlarda onun sesini bile hatırlayamadım. Benim babam yaşarken öldü. Kardeşim'in yaşayıp yaşamadığını bile bilmezken bir nefese umut bağladım."

"Çaresizdim, yorgundum, acizdim ama iyileşiyorum kardeşim sayesinde, arkadaşlarım sayesinde ve en önemlisi Karam sayesinde. Söyle bana ben iyileşmeyi hak etmiyor muyum?"

"İnsan unuttukça iyileşir Buse. Kalbin kırılacak, üzüleceksin, içinde bir boşluk olacak ama alışacaksın öğreneceksin. Ve birgün birisi girecek hayatına gerçekten sana iyi gelecek birisi. O senin için doğru kişi olacak ve ne olursa olsun seni çok sevecek."

Buse yutkunurken gözlerinden akan yaşı sildi. "Sen çok güçlüsün yanında sevdiklerin var ama ben ölürüm Dolunay, ben unutursam ölüden farkım kalmaz"

"İnan bana ölmeyeceksin. Yaşaman lazım kardeşin için yaşaman lazım. O daha küçük ve sana ihtiyacı var eğer ölürsen arkanda bir enkaz bırakırsın. Hepimizin iyileşmene ihtiyacı var Buse"

Buse artık dayanamıyordu yaşadıkları, yaptıkları çok ağırdı ve bunun o an farkına vardı.

Gözlerinden yaşlar akarken elindeki iğne düştü.

Buse yere düşecekken Dolunay yetişip onu yakaladı. Buse'nin kolları Dolunay'a dolanırken kafasını omzuna gömdü.

Çok utanıyordu, çok üzülüyordu, kendinden nefret ediyordu.

"Özür dilerim, özür dilerim ben böyle yapmak istemedim neden yaptığımı bile bilmiyorum. Kafamda bir ses sürekli bağırıyordu... 'Yalnızsın' diyordu, 'Kimse seni sevmiyor' 'bir hiçsin, gebermelisin'... Ben de sadece... o sesi susturmak istedim. Sandım ki bana iyi gelecek.

Ama yanlış yaptım. Çok yanlış...

Sen haklıydın. Karam'a, sana... herkese zarar verdim. En çok da kendime ama ben kötü biri olmak istemedim Dolunay.

Sadece... çok yalnızdım.”

O an sanki Dolunay kollarında bir kız çocuğu tutuyordu. Büyümüş ama küçücük, kırgın, yorgun, aciz, çaresiz ve en çok da ne yaptığını ve ne yapacağını bilmeyen, psikolojisi bozulmuş.

Buse'nin omuzlarına yüklenen yükler ve hepsini kendi başına sırtlaması onu delirtmişti. Hiç biriyle baş edememiş, gözü hiçbirşeyi görmemişti. Hep kendi başına yüklenmişti o yükleri.

Buse yanlızdı, çaresizdi, kimsesizdi. Ona uzanacak bir el, bir dal parçası dahi yoktu hayatında.

Dolunay derin bir nefes aldı, gözleri yaşla dolmuştu. Buse’yi biraz daha sıktı kollarının arasında, sanki o küçük kızı sarıyordu ve onu çok iyi anlıyordu.

"Yalnız değilsin artık Buse," dedi yumuşak ama kararlı bir sesle. "Bitti... Şimdi iyileşme zamanı."

"Birgün beni de biri severmi? "

"Önce senin kendini sevmen lazım Buse aslında sen kendinden nefret ediyorsun. Önce bundan kurtulman lazım"

"Bunu söylemeye yüzüm yok ve çok utanıyorum ama... "

Buse gözlerini kaçırırken yavaşça gözyaşlarını sildi. "Yanımda olurmusun? Banada bu kadar güçlü olmayı ve hayatla başa çıkmayı öğretirmisin? "

Dolunay nazikçe gülümsedi. "Tabiki mahkeme ve tedavi süreci boyunca yanında olacağım"

Dolunay belki kırıp dökse bir insan, bir hayat kaybedecekti ama şimdi dünyaya bir can kazandırmış ve birinin umudu olmuştu. Belkide zor olan bir iyilikti ama bu onun için bir zaferdi.

Kurtaramadığı hayatların telafisi gibiydi. Çünkü Dolunay ne zaman bir can kurtarsa aklına kurtaramadığı canlar geliyordu...

Bunlar başta annesi ve karnındaki doğmamış kardeşiydi. İçinde hep bir yara olarak kalacaktı onun için ve öyle de devam edecekti.

Buse gözyaşları içinde başını salladı, ilk defa yüklerinden az da olsa arınmış gibi hissetti.

Buse kendini kurtarmayı seçmiş Dolunay ise tüm gücü ve merhametiyle onun elini tutmuştu.

“Teşekkür ederim…” dedi sessizce. “İlk defa biri, beni gerçekten gördü. Ben ilk defa gerçekten yaşadığımı hissettim ve bu boktan dünyada bir umut olduğunu gördüm.”

Dolunay onun elini tuttu, sıkıca. “Artık yol arkadaşın var. Bu karanlıktan birlikte çıkacağız.”

Dolunay polislere işaret verince gelip Buse'yi aldılar ve uzaklaştılar.

O an Karam ve Dolunay göz göze geldi. İkiside aynı şeyi düşündü.

'Hayat devam ediyor.'

Dolunay hızla Karam'ın yanına koşup aralarındaki mesafeyi saliseler içerisinde kapatırken Karam zaten çoktan kalkmış olanları izliyordu.

Ve birkez daha sevdiği kadına aşık olmuş, ona ve eşsiz kalbine hayran kalmıştı.

İşte bu yüzden onun için Dolunay'dı.

İçinde nefret taşısa bile merhametli, empati kurabilen, güçlü biriydi. Kendisinden nefret eden birini bile minnet ettirecek ve ona sevgi, umut aşılayan bir kadındı.

O Dolunay'dı adı üstünde karanlığı bile aydınlığa çevirebilen biriydi. Karam'a göre yüreğinde dünyaları taşıyordu.

Dolunay Karam'a sarıldığı an kendini bıraktı. Sevdiği adam yanındaydı, daha fazla ayakta durmasına gerek yoktu.

Oda'da sadece ikisi kalmıştı.

Gözlerinden yaşlar akarken hıçkırmaya başladı.

Ona birşey olacak diye çok korkmuş kalbi adeta ağzında atmıştı.

"Çok korktum" diye feryat etti uykusuzluktan ve ağlamaktan kızaran gözleri daha çok kızarırken. 24 saattir uyumamış her yerde Karam'ı aramıştı. "sana birşey olacak diye çok korktum Karam. Ya ben yetişemeseydim o iğne... Cesedin"

Dolunay o an nefes alamadığını bayılacak gibi hissetti, düşüncesi bile korkunç ve dehşet vericiydi.

Kafasını kaldırırken özlemle gözlerini Karam'ın yüzüne çevirdi ve doya doya güzel yüzünü incelerken aniden dudaklarını, Karam'ın dudaklarına bastırdı.

İkisininde dudakları çölde susuz kalmış gibi birbirini buldu ve ruhlarına şifa oldu.

Dudakları ayrılırken Karam şefkatle Dolunay'ı kendine bastırırken onu daha çok sardı.

"Kurban olurum sana güzel bebeğim benim, ömrüm, hayatımın anlamı, karanlığımı aydınlatan ay ışığım." Sevdiği kadının saçlarını okşarken dudaklarını şakaklarına yasladı ve saçlarının kokusunu hafızasına kazımak ister gibi huzurla içine çekti.

"Bak ben iyiyim hiçbir şey olmadı, yetiştin, yanındayım, yanımdasın birlikteyiz"

Karam’ın sesi bir sığınak gibiydi. Dolunay onun kollarında ağlarken, içinde tuttuğu tüm korkular, endişeler, acılar birer birer boşalıyordu. Artık güçlü olmaya çalışmasına gerek yoktu. Çünkü yanında Karam'ı, deniz gözlü adamı vardı.

Karam Dolunay'ın alnına sevgiyle küçük bir öpücük bıraktı. "Ben seninle tamamım güzel bebeğim benim, sen varsan bende varım. Daha yaşayacak çok şeyimiz, hayallerim var ve benim bunları yaşamadan ölmeye niyetim yok"

"Ölme, ölmene izin vermiyorum hep yanımda kal "

Karam sevdiği kadının güzel yüzünü avuçlayıp kendine bakmasını sağladı. O an yüzünde muzip haylaz bir sırıtış belirdi. "Hem merak etme senden boy boy ay ışıkları yapmadan ölmeye niyetim yok"

Dolunay duyduklarıyla kıkırdarken Karam'ın omzuna tokadı geçirdi. "Pislik! benden çocuk yapıp bırakacakmısın. Hem hani nerede benim yüzüğüm, evlenme teklifim"

Karam sırıtmaya devam ederken hayallere dalmıştı. Dolunay'a benzeyen minik ay ışıkları fikri aşırı hoşuna gitmişti. Bunu mutlaka yapmalıydı.

Dolunay burnunu çekerken mırıldandı. "Hem nereden biliyorsun ay ışıkları olacağını?" bir an yüzünü buruşturdu. "Ben bile bana benzeyen minik insanlara tahammül edemeyebilirdim" ardından kıkırdadı "Ayrıca ben ay ışıkları değil deniz gözlü adamlar istiyorum"

Karam'ın gözleri ay ışığına döndüğünde derinleşti derinleşti adeta uçsuz bucaksız denizlere dönüştü.

"Demek deniz gözlü adamlar istiyorsun ha? " mırıldanışıyla birlikte kollarındaki kadını güldürmek için gıdıklamaya başladı. "Demek benden başka adamlar istersin, al sana "

Dolunay vücudunda dolanan parmakların etkisiyle kahkahalar atmaya başladı. Öyle ki gıdıklama kesilirken bile deniz gözlü adamı gamzeleri otuz metre öteden gözükecek şekilde ona sırıtıyordu.

Dolunay aklına gelenle bir an duraksayıp sertçe yutkundu. "Sen yinede beni bırakıp gitme Karam. Eğer benden önce gidersen, yemin olsun ki seni öbür tarafta bulur zebani gibi yakana yapışırım benden kurtulamazsın"

"Söz veriyorum sonsuza kadar yanında olacağım. Gece aysız olmaz güzeller güzelim ve bende sensiz. Gece'nin ışığı ay, benim ay ışığım'da sensin"

O an Dolunay ve Karam birbirlerine sarılırken, dışarıda rüzgâr durmuştu.

Geceyi aydınlatan ay, pencereden içeriye süzülürken onların üzerinde beyaz bir huzur örtüsü gibi parlıyordu.

İki yarım, artık bir bütündü. Tamamlanmıştı.

O an anladılar ki; gerçek sevgi, ne fırtınalardan kaçar, ne de karanlıktan korkardı.

Gerçek sevgi, iyileştirir…

Ve Dolunay ile Karam, birbirinin ilacıydı. Çünkü bazı yaralar sevgiyle kapanır, bazı kalpler de bir diğerinde yeniden atmaya başlar. Dolunay'ın kalbi Karam'la yeniden atmaya başlamış ve can bulmuştu.

 

Hellooo

Nasılsınız? Umarım iyisinizdir.

Bir bölümün daha sonuna geldik, sanırım yazdığım en uzun bölüm olabilir.

Karam ve Dolunay 🥺 bebeklerim benim.

Bölümü nasıl buldunuz?

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Oy ve yorumlarınız benim için çok önemli. Destekleriniz bekliyorum. Seviliyorsunuz😘💖

Senin gibi parlak bir yıldız bu kitabın yıldızına basıp onu da parlatırsa çok sevinirim.

Bölüm : 06.06.2025 21:22 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...