Yeni Üyelik
3.
Bölüm

2. Bölüm : Yerleşme

@hayaliyazar22

Bölümün geç geldiğinin farkındayım. Bu aralar yazmaya fırsatım olmadı. Diğer bölümler daha kısa süre içinde gelecek. Anlayışınız için teşekkür ederim. Seviliyorsunuz❤️❤️

 

 

 

Keyifli okumalar dilerim.

Ellerimiz birbirinden ayrılırken göz temasını kesip arabama doğru ilerledim. Elim kapı koluna giderken kolumdan çekilip ters döndürüldüm ve sırtım arabaya yapıştı. Refleks olarak ayağım tekme atmak için hazırlandı ve karşımdaki adamın karnı ile göğsünün tam ortasına sabitlendi. Ayağımı sabitledim ama herhangi bir darbede bulunmadım.

Gözlerimiz kesişirken kaşlarım havalandı.

"sen mi 3 saniye içinde elini çekersin, yoksa ben mi elini yok edeyim?" gözlerim yabancının boynumda yer edinen ellerine kayarken söylediklerimi zerre kadar umursamadı. Eli sıkmıyor sadece boynumu sarıyordu. Tahminimce beni zapt etmek için yapıyordu. Her ne kadar rahatsız hissetmesemde bu durumu ona belli etmek zorunda değildim. Sonuçta yerini bilmeliydi.

Eli çeneme oradan orta boy, kumral saçlarıma yerleşti ve gözlerini gözlerimden ayırmadan canımı acıtmayacak şekilde hafifçe çekince açıkta kalan boynumda nefesini hissettim.

"ne o kitty, korktun mu?" "korkmuş gibi mi duruyorum?"

Yüzlerimiz arasındaki mesafe azalırken bana üstten bakmaya devam etti. Erkekler böyleydi karşısındakini av olarak görürler ve ava giderken avlanırlardı. Çünkü avlarını neler yapabileceğinden haberleri olmazdı.

Anlaşılan o ki beni tanımıyordu ve normal bir insan zannediyordu. Çünkü yapabileceklerim hakkında en ufak bir fikri dahi yoktu.

Yüzümü daha çok yaklaştırdım. Erkeksi ve hoş bir koku burnumu doldurdu. Sırıttım ve dudaklarımı kuş tüyü kadar hafif bir şekilde boynuna değdirdim.Yüzümün ötesinde duran adem elması inip kalkarken yutkunduğunu anlamam çok zor olmadı. Ayağımı yavaşça indirip yere bastım.

Arkamı dönüp tekrar kapımı açarken olduğu yerden bir an bile ayrılmamış kolları ile beni kıskacı altına almıştı. Gözleri pürdikkat beni izlerken arabama bindim ve kapıyı kapattım. Arabamı çalıştırıp camları araladım.

Tam hareket edecekken gözlerim kendi arabasına doğru ilerleyen

yabancıya takıldı. Yüzümde sırıtma oluşurken bunu göstermekten çekinmedim. "yabancı"

Göz göze geldiğimizde kırmızı rujumun bulaştığı boynunu işaret ettim. "rujumu daha kalıcı olanla değiştirmem gerektiğini test ettiğin için teşekkürler"

Yabancı rusça birşeyler mırıldanırken gülüşüm daha çok büyüdü.

 

✨✨

Eve geleli yarım saat olmuştu. Benden yaklaşık 15 dakika sonra yabancı gelmişti ve ortalıklarda gözükmüyordu. Bahçeden gelen takırtılar ile ayaklanıp oraya doğru ilerledim.

Biri beni arkamdan yakalayıp sıkıştırırken kollarını tutup kendimi geriye doğru attım ve dizlerine vurup dengesini kaybettirdim. İkimizde yere düşerken beni yere bastırdı ve üstüme çıktı. Gözlerim en yakın arkadaşım, kardeşim, sağ kolum olan Bade ile kesişti. Lise'de tanışmıştık. O gün bu gündür hiç ayrılmamıştık ve arkadaşlığımız devam ediyordu.

Kumral saçları, yeşil gözleri, hafifi esmer bir teni vardı.

"hamlamışsın Ay'cığım".

Bir anda dirseğimi karnına geçirip üstümden ittim ve bileklerinden kavrayıp ellerini kafasının üstünde birleştirdim.

"asıl sen hamlamış görünüyorsun badem şekeri"

Ona hitabımla kaşlarını çatarken debelenmeye başladı. "Dolunaaay!" sırıttım.

"yıllardır bana bulaşmaman gerektiğini öğrenemedin mi?""asıl sen yıllardır öğrenemedin mi beni delirtmemen gerektiğini?"

Gözlerimiz kısılırken ikimizde kahkaha attık ve yerden kalkıp üstümüzü silkeledik. Veranda'daki oturma alanına ilerledik.

Havadan sudan sohbet ederken kapıda Karam'ın görünmesiyle oraya döndük. Üstünde eşofman ve beyaz, keten, kısa kollu bir gömlek vardı. Sanırım duş almıştı. Siyah, dalgalı saçlarını elindeki havluyla kurulayarak bu tarafa doğru geliyordu.

Kaşlarım çatıldı. Bu adam ne ara eşyalarını getirmiş, ne ara duş almaya karar vermişti.

Bir an duraksadı sonra bu tarafa doğru yürümeye devam etti.

"OHA! kim bu arkaTaş?" Bade heyecanla ve hayranlıkla Karam'a bakarken silkelenmiş gibi kendine geldi "ay yani arkadaş?"

Göz ucuyla yabancıya baktığımda gülümsediğini gördüm. Beyefendi halinden bir hayli memnundu. Bade olayı şaşkınlıkla dinlerken anlatmayı sonlandırdım.

"ne yani şimdi aynı evde mi kalacaksınız?" canım arkadaşım heyecanlanınca salağa bağlayabiliyordu. Sanırım o durumlarda algılama yetisini kaybediyordu. "hayır Bade, yarın gidecek" "hayır, arkadaşın gidecek"

Göz göze geldiğimizde birbirimize ters bakışlar attık. Bade bakışlarımız hissetmiş olmalı ki beni kaldırıp kahve yapmak için mutfağa sürükledi. Konu kesinlikle kahve değil Karam'dı.

Ben kahveleri yaparken Bade heyecanla konuya girdi."eee nasıl biri?, Bekar mı?, sevgilisi varmı?-" Son sorusunu sormasına izin vermeden sertçe ve net bir şekilde ona baktım. "sakın Bade! Sakın aklından bile geçirme sizi yapmayacağım."

Bade gözlerini kısıp bakarken mırıldandı. "sen Karam'dan mı hoşlanıyorsun?"

"tabiki hayır Bade, ondan hoşlanmıyorum"

"yakışıklı, zevkli, zengin, akıllı"

"daha yeni tanıştık dün bir bugün iki. Ayrıca ondan hoşlanmam için daha fazlası lazım."

"peki, şimdilik kapatalım"

 

✨✨

Gözlerimi araladığımda güneşin sanki bu anı beklemişçesine hücum etmesi ve gözlerimi acıtmasıyla yüzümü buruşturdum. Dün akşam hep birlikte vakit geçirmiştik. Sonra Bade evine gitmiş bizde odalarımıza çekilmiştik.

Tekrar üzerime uyku çökerken direnmedim ve gözlerimi kapattım.Yaklaşık 5 dakika sonra başlayan ve devam eden seslerle uyuyamıyordum.

'taaaak tak tak'

Sinirle gözlerimi açtım. "alt tarafi taşunacaksin, ha bu neyin gürultusü?"

Ahh sinirlendiğim için yine şivem kaymıştı. Karadenizli birisi olarak bazen sinirlendiğimde şivem kayıyordu.

Yataktan kalkıp odadan çıktım ve sinirle merdivenlerden aşşağıya indim. "ne bu gürul-"

Karam salonun yarısını boşaltmış kendi eşyalarını kuruyordu. Kaşlarım çatılırken kollarımı göğsümde birleştirdim. "ha burada napaysun?"

Şivem iyice kaymıştı. Karam eğildiğinde yemek masasının yanından kafasını kaldırıp bana baktı. Gözlerinde bir tık şaşkınlık var gibiydi.

"hangi dilde konuşuyorsun?"

Merakla sorduğu soruyla neredeyse gülümseyecektim. "bu Karadeniz şivesi, orali olduğum üçun sinirlendiğimde beni şive kayi"

Yanına ilerleyip dikildim. "napaysun?Gitmeyecekmuydun?"

Rahat bir şeklide omuz silkti ve kafasını kaldırıp bana alttan bakmaya devam etti. "masanın ayağı gevşemiş kırılacaktı düzelttim. Ayrıca gitmeyeceğim burası benim evim" gözlerim masanın ayağına çevrildi. Cidden gevşemişti. Uzun zamandır yapmam gerekenleri arasındaydı ama bir türlü vakit bulamamış yada unutmuştum.

Gözlerimi devirip mutfağa doğru ilerlerken"borası bönim evim" sırıtarak onu taklit ettim. Mutfak amerikan mutfakta. Salon kocaman olduğu için mutfağa bolca yer kalmıştı.

"bakıyorumda beni taklit edebildiğine göre şive gitmiş" evet şivem gitmişti çünkü birazcık yumuşamıştım. Bu sefer o bana doğru sırıtarak ilerliyordu. "hıığıı, çok komik"

Arkamı dönüp mutfak dolabına ilerledim ve kapağını açıp bardak almak için uzandım. Boyum uzun diye bu kadar uzun mutfak dolaplı bir evi seçmek yanlış bir karardı sanırım. Kim o kadar yükseğe dolap yapardı ki?

Saçlarımda hissettiğim nefes ve elimin altından uzanan el beni kıskacı altına almıştı. İki tane bardak aldı. Ellerinin ne kadar güzel olduğunu ve ona saatin ne kadar çok yakıştığını söylemişmiydim?

Silkelendim. Bende iyice Bade'ye benzemeye başlamıştım.

Karam bardaklardan birini bana uzatırken diğerini kendisi sahiplendi ve koca bir bardak su doldurdu. Sürahiyi elinden kapıp kendime su doldururken "teşekkürler" diye mırıldandım.

"rica ederim"

"kendime tost yapacağım sende istermisin?" "olur" "bende içecekleri yapayım ne içersin?" diyen Karam ile düşünmeden yanıtladım. "kahve?" "kahve"

Ben tostları yaparken o da kahveleri yapıyordu. Elimin tost makinesine değerek yanmasıyla birlikte hafiften yüzümü buruşturdum çok kötü olmuştu.

Karam bana dönerken elimi büyük elleri arasına alıp yüzüne doğru yaklaştırdı. "dikkat etsene Dolunay, ne acelen var? Elinin yarısı kıpkırmızı olmuş"

Bir an duraksadım. Bana Dolunay mı demişti o?

Ne diyecekti? Toprağaam mı? Yoksa el ense çekip devrem mi diyecekti?

Saçmalama istersen içses sadece ondan adımı duymak garip geldi.

Karam beni lavaboya yaklaşıp musluğu açtı ve elimi suyun altına tuttu. Suyu kapatıp peçete yardımıyla elimi kurularken halen biraz sızlıyordu. Bende sızlancak, canımın yanacağı zamanı bulmuştum. Normalde herşeye dayanıklı olan ben küçük bir yanık için sızlanıyordum.

Elimde hissettiğim havayla gözlerim büyüdü. Kafamı kaldırdığımda Karam'ın elime doğru üflediğini gördüm. O kadar nazik ve dikkatli yapıyordu ki kendimi değerli hissettim.

Ben Dolunay Yıldırım yakın arkadaşım Bade dışında ilk defa birinin sayesinde kendimi değerli hissettim.

"tamamdır, daha iyi geldi mi?"

Kafamı sallayıp Karam'ı onayladım. "teşekkür ederim daha iyi geldi."

"rica ederim kittiy"

Öyle böyle tostları ve kahveleri hazırlayıp verandaya çıkmıştık. Şimdi ise kahvaltımızı yapıyorduk. "ee biraz kendinden bahsetsene çok genç görünüyorsun savcı olmaya nasıl karar verdin?"

Öyleydi çok gençtim hatta bazıları yaşıma göre beni toy ve acemi olarak görüyordu. Hepsi ön yargıdan başka birşey değildi. "Kasım doğumlu olduğum için üniversiteye 17 yaşında başladım. Üstten dersler alarak ise üniversiteyi 3 yılda 20 yaşında bitirdim. Mezun olur olmaz direkt savcılık sınavına girdim. Şimdi ise 6 yıldır savcıyım"

"iyiymiş"

Aklıma düşen hayal meyal hatırladığım, bulanık anılarla buruklaştım.

Geçmiş İlahi bakış açısı

3 yaşında olan küçük Dolunay yerde oturmuş her çocuk gibi oyuncakları ile oynuyordu. O aralar tek derdi daha doğmamış olan kardeşiydi. İlk başta yeni bir kardeşinin olmasına pek çok şekilde tepki göstersede sonradan bu durumu kabullenmişti ama yinede bu fikire karşı o kadar sıcak bakmıyordu. Kendinden 1 yaş küçük olan kardeşi Ayaz ona fazlasıyla yetiyordu.

Kardeşi Ayaz'a ters bakışlar atıp önündeki legolardan ev yapmaya devam etti. Yaptığı eve gururla bakıp gülümsedi.

Tam o anda bir ses duyuldu ve bir kurşun legoları yıkıp Dolunay'ın ayağının dibine düştü. Küçük kız merakla kurşunu eline aldı. Merve odaya daldığı gibi kızı ve oğlunu kucakladı ve giyinme dolabına kapattı.

İkisininde saçlarını okşayıp birer öpücük kondurdu. Cebinden ikisininde favorisi olan karemelli şeker çıkarıp avuçlarına bıraktı "korkmayın tamam mı? Birazdan yanınızda olacağım" Ayaz çoktan gözlerini doldurup büzmüş, Dolunay ise merak ve endişeyle annesine bakıyordu.

Merve dolabın kapağını kapattı ve belinden silahını çıkartıp ileriye doğrulttu. Kendisi bir polisti ve bu mesleği yapmaktan gurur duyuyordu. Kocası Hakan ise bir asker. Küçük çaplı bir operasyonda tanışmış ve birbirlerine aşık olmuşlardı.

Odayı bir gurup adam doldururken Merve sessizce küfür etti. Baş ederdi etmesine ama çocukları vardı eğer meslekleri yüzünden onlara birşey olursa asla kendini affetmezdi.

Yaklaşık 14 dakika geçmiş ve Merve adamları halletmişti. Tam dolaba ilerlerken kafasına aldığı darbe ile yere düştü. Kanlar oluk oluk yere sızarken yavaşça bilincini kaybetmeye başladı. Gözleri son anlarında bile çocuklarını ölesiye merak etsede asla dolaba bakmadı. Çünkü bakarsa onları bulurlardı.

Elleri zorlukla hareket edip silahın giderken bir ayak eline bastı. Merve dirensede artık gücü kalmamıştı. Silah ellerinden kayarken adam yere eğildi ve saçlarını kuvvetle çekip kendisine bakmaya zorladı.

Merve iyice güçsüzleşmişti kendini gitmeye hazır hissediyordu. Tek korkusu çocuklarının onsuz büyüyecek olmasıydı. 'umarım' diye geçirdi çinden 'umarım onlara sevgimi hissettirebilmişimdir'

Gözleri kayarken bir an bile kırpmadan karşısındaki adama dikti. "GÜNDOĞDU! HEP UYANDIK SİPERLERE DAYANDIK,GÜNDOĞDU HEP UYANDIK SİPERLERE DAYANDIK. İSTİKLALİN UĞRUNADA AL KANLARA BOYANDIK ,İSTİKLALİN UĞRUNADA AL KANLARA BOYANDIK. SANDILAR! TÜRK UYUDU ATA CENGE BUYURDU, SANDILAR TÜRK UYUDU ATA CENGE BUYURDU, TÜRKÜN ASKER OLDUĞUNU TÜM DÜNYAYA DUYURDU "

Merve'nin gözleri karşısındaki terörist adama dikiliyken bağıra bağıra söylediği ve çok sevdiği marş adamı sinir etmişti." kes lan sesini! "

Alayla gülmüştü "uuu çok korktum"

"Atamın bir sözü vardır 'Benin naciz vücudum elbet birgün toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır"

Naif bir o kadarda sert bir şekilde gülümsedi "beni öldürsen bile bu topraklarda barınamayacaksın. Biz Türkler bir ölür bin diriliriz, gerekirse bayrağımız için can veririz"

Adam sinirle ve btün gücüyle Merve'nin boynuna yapışırken nefesini kesti. "Eşhedü en lâ ilâhe illâllâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Resûlüh"

Adam evi terk edince Dolunay dolaptan fırlamış ve annesine koşmuştu. Dolaptan atlarken yere düşmüş ve dizini kanatmıştı ama o küçücük acı umurunda bile değildi. "anneeee!"

"anne, uyan dizim acıyor"

Bir an annesine canının yandığını söylediği için uyanmadığını düşündü. Göz yaşlarını silerken elini daha çok sıktı. "acımıyor, acımıyor şaka yaptım"

"anne, uyan belki dizim öpersen geçer"

Annesini dürttü, elini tuttu, Kanlı saçlarını okşadı, saatlerce orada kaldı. En son üstüne çöken ağırlıkla direnmeyi bıraktı ama annesinin elini bırakmadı. Uyandığında ise başka bir yerdeydi.

O gün haberler şöyleydi; Şehidimiz var

 

Merve Yıldırım, iki çocuk annesi aynı zamanda vatanını çok seven bir polisti. Malesef öğlen saatlerinde uğradığı hain saldırı sonucu Şehit oldu. Hain terörist saldırının ardından yakalanırken Merve Yıldırım akşam ezanını takriben ...mezarlığına defnedilecek. Şehidimize Allahtan rahmet, yakınlarına baş sağlığı diliyoruz.

Tabi kimse kardeşini gizleyen Dolunay'ın bu olaylara tanıklık ettiğini bilmiyordu. Daha deşhetin ne olduğunu bilmeden deşheti yaşamıştı. O gün kardeşini istemediği için annesine zarar geldiğini düşünmüş kendini suçlamıştı ve karemelli şekerden nefret etmişti. En önemlisi ise kardeşinden ayrılmış bir daha görüşememişlerdi.

 

Hellooo

Nasılsınız canlarım? Umarım iyisinizdir.

Bölümü nasıl buldunuz? Karam ve Dolunay?

Oy ve yorumlarınız benim için çok önemli desteklerinizi bekliyorum. Sizi seviyorum tesadüflerim🌠🌟

 

Senin gibi parlak bir yıldız bu kitabın yıldızına basıp onu da parlatırsa çok sevinirim . ✨✨

 

Loading...
0%