

Keyifli okumalar dilerimm. 💜💜
Topuklularım zeminde yankılanırken kendimden emin adımlarla ilerledim. Odama vardığımda kapıda yazan isimliğe gururla gülümsedim.
Kendimle ve başardıklarımla gurur duyuyordum.
Kapıyı açıp odama girdim ve çantamı masaya bırakıp koltuğuma yerleştim.
Birkaç dakika sonra kapının çalmasıyla "gel Gül" diye seslendim. İçeriye 22 yaşında olan, 2 aydır asistanım olarak stajını yapan Gül girdi. Siyah kısa saçları, yeşil gözleri ve mankenlere taş çıkartacak olan bir vücuda sahipti.
"günaydın savcım, nasılsınız?"
Mutlulukla şakımasıyla istemsizce gülümsedim. "günaydın Gül iyiyim, sen nasılsın?"
Yüzünü güzel bir gülümseme kapladı. "teşekkür ederim bende iyiyim. Tahir Başsavcı sizi çağırdı"
"ne ile ilgili olduğunu söyledi mi?"
"hayır savcım söylemedi"
"tamamdır, şu belgeyi imzalayıp geliyorum"
Gül onaylayıp odamdan çıkarken önümdeki belgeyi son kez kontrol edip imzaladım ve Başsavcı'nın odasına doğru ayaklandım. Kapıyı tıklattığımda "gel" diyen kalın, karizmatik sesle içeriye girdim.
Başsavcı ile göz göze geldiğimde dudaklarını kıvırıp babacan bir tavırla boş olan koltuğu işaret etti. "gel Dolunay, otur" kafamı sallayıp etrafa göz gezdirdiğimde Karam ve iki adam vardı.
Karam'ın karşısında oturan adamın yeşil gözleri, dalgalı kumral saçları, keskin yüz hatları, çatık kaşları ve yeni çıkmaya başlayan hafif kirli sakalları vardı. Tahminen otuzlu yaşlardaydı.
Başsavcı'nın karşında oturan adamın ise hafif kıvırcık siyah saçları, ela gözleri, pürüssüz babyface teni, daha yuvarlak yüzhatları vardı. Tahminen benden 2,3 yaş küçüktü.
Dördüne de baş selamı verip Başsavcı'nın karşısındaki olan boş yere oturdum. Gözlerim Başsavcıya çevrilirken "önce tanışın sonra anlatırım" dedi.
Karam'ın karşısında oturan askeri üniformalı adam elini uzattı. "Binbaşı Barlas Öztürk" uzanıp elini sıktım "Cumhuriyet Savcısı Dolunay Yıldırım"
Ellerimiz ayrılırken yanımdaki adam elini uzatıp gülümsedi. "Terör ile mücadeleden Aren" elimi uzatıp elini sıktım. "Cumhuriyet Savcısı Dolunay Yıldırım"
Gözlerimiz saniyelik olarak birbirine takılırken kaşlarım çatıldı. Artık hayel meyal hatırladığım karşımdaki adama benzeyen annemin yüzü bir an gözümün önüne geldi.
O olamazdı.
Benim kardeşim daha doğmadan annemin karnında can vermişti.
Ayaz ise benden 1 yaş küçüktü yani ikiside olamazdı.
Bu ihtimalin gerçek olması mümkün değil Dolunay kendine gel. O senin kardeşin değil sadece bir ihtimal hissettin.
Kendimi toparlayıp önüme döndüm.
"evet tanıştığınıza göre artık açıklayabilirim. Büyük bir örgüt var ve bu örgüt çok büyük bir olay planlıyor ama ne olduğumu henüz çözemedik. Bazı adamlarını ise gizleyip şehre gönderiyorlar ve kurbanlarını kaçırıp onlara ilaç veriyorlar. Sonra ise o ilaç ile manipüle edip adamları haline getiriyorlar. "
Başsavcı sözünü bitirirken Barlas Binbaşı sözü devraldı. "biz operasyonlarla halletmeye çalışsak da adam topluyorlar ve bütün sınıra yayılmış durumdalar. Sizden istediğimiz şehirdekileri ve peşinde oldukları olayı öğrenmeniz ve olacak olanı engellemeniz. Eğer biz halledersek halk arasında karmaşa çıkacak ki buda onların istediği bir durum. Çünkü bu olayı Türkiye'ye duyurup insanları korkutmak için planladıkları aşikar."
"o halde bu olayın bir haber stüdyosunda olması olası bir durum-"
"ancak yüzde yüz orada olacağı belli değil" diyerek beni tamamladı Karam. Onaylarcasına kafamı sallayıp ortamızdaki masada duran dosyayı aldım.
Belgeyi okurken kaşlarım çatıldı. "bu durum 8 aydır devam ediyormuş fakat neden başka güçlerden yardım almaya şimdi karar verdiniz? " Gözlerim Barlas binbaşıya döndü.
Binbaşı sıkıntılı bir nefes verirken gözlerimiz kesişti. "bu durum bu hale gelsin bende istemezdim ancak şartlar o halde gelişti" biraz sinirlenmiş gibiydi.
"şartlar o halde geliştimi?" alayla nefesimi verdim "peki o zamana kadar üstleriniz neredeydi? Neden müdahale etmediniz?
Binbaşı sert bir soluk alırken bana baktı. "bu sizi ilgilendirmez eğer korkuyorsanız baştan bu işe karşmamanız daha iyi "
Bende sinirlenmeye başlıyordum ve Binbaşı falan demez parçalardım bu adamı. "bu olaylardan korksaydım savcı olmazdım siz teröristlerle savaşıyorsunuz gurur ve saygı duyuyorum ancak bizimde ülkenin içindeki katillere uğraştığımızı ve o katillerinde birer terörist olduğunu unutuyorsunuz."
Çatık kaşlarını sert bir ifadeyle bana çevirdi. "bu sekiz ayda kaç kişinin gazi olduğunu, kaç kişinin ağır yaralandığını yada kaç kişinin şehit olduğunu, kaç annenin yüreğine daha korlar düştüğünü biliyormusunuz? Ben söyleyeyim 500 kişiden sadece 100 kişi kaldık 100 kişi gazi ve 300 kişi şehit oldu televizyonda ise yarısı bile gösterilmedi. Ben ise bunu durdurmayı ve askerlerimi korumayı istiyorum o yüzden sizden yardım istedim çünkü sivil olarak görevlendirilen askerlerimde var. Ancak siz ne anlarsınız? "
Son cümlesiyle sanki göğsümün ortasına demir saplamışlar gibi hissettim. Ruhum daraldı. Gözümün önüne annemin parçalanan bedeni geldiğinde nefesim boğazıma tıkandı ve nefessiz kaldım.
"yavaş ol !, askerlerini korumak istiyor olabilirsin ama karşında ülkesini korumak için çabalayan bir savcı onu da geçtim ülkesi için can verecek olan bir kadın var ona böyle davranamazsın"
Karam'ın sözleriyle ortam iyice gerilirken kendime engel olamayarak "vatan sağolsun" diye mırıldandım. Gözümü tavana dikip gülümsedim. "annem şehit olurken böyle demiştim. Belki bir anne, babanın evladını, bir üs rütbeli askerin askerini toprağa vermesinin ne demek olduğunu bilemem haklısınız ama bir evladın vatanı için küçük yaşta gözleri önünde parçalanan annesini toprağa vermesini en iyi ben bilirim"
Burnumu çekip gözlerimi binbaşı'ya diktim. Kendiside çok ağır şeyler yaşamış olabilirdi anlıyordum ama karşısındakine patlaması gerekmiyordu. Çenemi dikleştirdim. "bu vatan için canını vermiş şehitlerin her biri için vatan sağolsun. Bundan bir gram gocunmadım gocunmamda kendim de vatanım için seve seve canımı veririm. Sizi anlıyor ve anlaşıldığımı sanıyorum konuyu kapatalım ve işimize odaklanalım"
Yaklaşık 10 dakika sonra konuşma bitmişti ve içeride Başsavcı ile ben kalmıştık. Diğerleri çıktığında koltuğundan ayaklanıp yanıma geldi ve elini omzuma koyup destek olurcasına hafifçe sıkıp geri çekti. "senin için zor olduğunu biliyorum Dolunay. Buna dayandığın ve profesyonelce hallettiğin için teşekkür ederim. Sen kardeşimden sonra tanıdığım en güçlü kadınsın ne olursa olsun ikinizle de gurur duyuyorum "
Karşımdaki adama bakıp gülümsedim. "teşekkür ederim dayı" evet karşımda duran Başsavcı Tahir Akkaya annemin biricik abisi, benim sevgili dayımdı. Küçüklüğümden beri beni o yetiştirmişti "eğer o gün sen gelmeseydin kim bilir neler olurdu"
Başka bir ihtimal yokmuş gibi laşlarını çattı. "tabiki de gelecektim, hayatta olduğum süre boyunca da hep geleceğim dayısının güzeli" Hitabıyla sırıttım.
Ne yalan söyleyeyim birazcık şımarmıştım. "o zaman bana müsade başsavcım işimin başına döneyim"
İç çekerek ifademi tarttı sonra başını salladı. "dön bakalım"
Son kez resmi bir şekilde baş selamı verip odadan ayrıldım.
Kapıyı kapatıp önüme döndüğümde ise karşı duvara yaslanmış duran binbaşı ile karşılaştım. Benim çıktığımı hissetmiş gibi gözlerini kaldırdığında gözlerimiz kesişti. Yanına adımlarken şaşkınlıkla ona baktığımda neden orada beklediğine anlam verememiştim.
"ben öyle lafı dolandırmayı seven biri değilim o yüzden doğrudan söyleyeceğim" merakla onu dinlerken direkt konuta giriş yaptı. Koridorda çıkışa doğru adımlamaya başlarken bahçeye çıkıp banklardan birine oturduk.
"Öncelikle özür dilerim seni kırmak ,berbat hissettirmek istemedim." Yorgunlukla iç çekip bakışlarını bana çevirdi. Son zamanlarda kendime itiraf edemesemde çok yoruldum, bir sürü kardeşimi toprağa verdim, çok fazla canım yandı. Üs rütbeliler şehit oldu ve lanet karargah bana kaldı."
Kafasını arkaya atıp gözlerini kapattı ama bankta bir gram yayılmadı. Gerçekten çok yorgun gözüküyordu sanki günlerce uyumamış gibi "son zamanlarda mantıklı düşünemiyordum çünkü içim yangın yeri gibi. Bomboş ama dopdolu ve ben bunun farkına yeni vardım. Bir anda sana patlamış oldum."
Sözleriyle beraber sesi git gide iyice kısılmış ve gitmişti. Kafası bankın arkasına hafifçe bana doğru düşerken tam ittirecektim ki bir beden ortamıza gökten düşen bir elma gibi oturdu.
Gözlerim ortada oturan Karam ve boşluğa düşen başıyla gözlerini açıp ne olduğunu anlamaya çalışırcasına etrafa bakan binbaşıyla büyüdü.
"ne oluyor lan?" binbaşının kurduğu bu cümle adeta hislerime tercüme olurken rahatça elindeki kahvesini yudumlayan Karam ile göz göze geldim.
Boğazını temizleyip sanki görmemiş gibi ikimize baktı. "aaa sizde mi buradaydınız?" "aağğa" dedim onu taklit ederek, "aaaaa" dedi binbaşıda bize ayak uydurarak.
Gülmemek için dudağımı ısırırken ikisininde deterjan reklamındaki kadınlar gibi bakmalarıyla kahkaha attım.
İkiside sırıttı. Sessizlikle geçen birkaç dakikanın sonunda telefon sesiyle binbaşı telefonunu çıkardı.
"efendim"
Karşı tarafı dinledikten sonra bize baktı. "tamam geliyorum"
Telefonu kapattığında bize doğru döndü. "örgüt ile ilgili yeni gelişmeler varmış isterseniz sizde gelin detaylı bir plan yaparız"
Karam ile göz göze geldiğimizde başıyla onaylar bir şekilde işaret yaptı. "olur geliriz"
"Güzel, gidelim o zaman"
Ayaklanırken onlara döndüm. "siz önden gidin telefonum içeride kaldı alıp geliyorum"
"" bekleriz ""
İkisininde aynı anda aynı cevabı vermesiyle şaşkınlıkla onlara baktım. Kendileride böyle birşey beklemiyor olacak ki birbirlerine bakıyorlardı.
"tamam o zaman iki saniyeye buradayım"
Adliyeye geri dönüp telefonumu aldım. Geri döndüğümde halen bıraktığım gibi duruyorlardı. "gidebiliriz"
Arabaların olduğu alana ilerlediğimizde arabamın kapısını açacakken Karam'ın seslenmesiyle ona döndüm. "istersen benimle gel aynı yere gidiyoruz iki araçla gitmeye gerek yok"
Bir anda hissettiğim üşengeçlikle teklifi mantıklı geldi ama yanına kadar gitmeye üşenmiştim. "sen benim arabama gel?" kendiside aynı şekilde üşenmiş olacak ki "sen gel işte" diye ısrar etmişti.
Camı aralarken burnuma dolan temiz havayla birlikte keyifle sırıtmaya devam ettim. "yol boyunca böyle sırıtmaya devam mı edeceksin?"
Evet edecektim, çünkü sonuç olarak benim dediğimi yapması hoşuma gitmişti.
Karam'a yandan bir bakış attım. Cevabımı zaten biliyormuş ve teyit etmiş gibi göz devirip somurtmaya devam etti.
"ayyy aman iki keyiflendik hemen somurt"
Bana yandan bir bakış attı. "keyiflendin diye somurtmuyorum"
"niye somurtuyorsun o zaman? Cenazeye mi gidiyoruz?"
"niye gülümseyeyim düğüne mi gidiyoruz? Gerçi düğüne gitsek bile gülümsemezdim" diyerek karşılık verdi.
Aşırı haklıydı.
"gülmezsen gülme ne yapayım"
Gözlerimi önüme çevirip arabamı sürmeye devam ettim. Binbaşıyı karargaha kadar takip ediyorduk.
Bir anda burnuma dolan erkeksi, ferah ve hoş kokuyla birlikte dibime gelmiş olan Karam ile göz göze geldim. Kollarını iki yanımdan tavana doğru uzatıp ellerini dayamıştı ve yüzüme doğru yaklaşmıştı.
Bembeyaz mükemmel bir sırayla dizilmiş olan dişleri ortaya çıkarken dudakları hafiften kıvrıldı. "oldu mu? güzel gülüyormuyum bari?"
Ne yapmaya çalışıyordu bu adam?
Burada araba kullanıyordum, ya kaza yaparsak ne olacaktı?
O ise bunu umursamıyormuş gibi gülümsemeye devam etti.
Dudaklarım aralandı. "evet güzel gülüyorsun" bir anda gözlerim büyüdü. Ne diyordum ben böyle? Yüzümü buruşturdum "hayır güzel gülmüyorsun, çok çirkinsin"
Dudakları daha çok kıvrılırken gamzeleri tüm çekiciliğiyle ortaya çıktı, sevimli bir yanı da vardı tabiki. "demek güzel gülmüyorum?"
Hayır çok güzel gülüyorsun. "evet hiç güzel gülmüyorsun"
"tam göremedin galiba" Koltuğunda kayıp biraz daha dibime girerken aramızdaki mesafe azalmıştı. Düz yolda gittiğimiz için çaktırmadan arabayı otomatiğe alıp yüzümü Karam'a çevirdim.
Gözlerimiz kesişirken burunlarımız birbirine değdi. Neden dibime kadar girdiği ve bu konuda inat ettiği hakkında bir fikrim olmasada kendimi geriye çekmeden tüm kararlılığım ve inatçılığımla ona baktım.
Onu inceliyor muş gibi bir süre düşündüm. "baktım ama fikrim değişmedi"
Sözlerime karşı Karam alayla güldü. "daha yakından gösterirdim ama cazibeme dayanamayıp üstüme atlayacağını düşünüyorum" dediğinde bu sefer ben alayla güldüm.
"dikkat et de kendini benim yapacağımı düşündüğüm şeyleri yaparken bulma" Ona göz kırptım.
Gözlerini içine bakarken o an aramızdaki çekimin ne kadar güçlü olduğunu fark ettim.
Karam geri çekilip koltuğuna yerleşirken geriye bıraktığı sıcaklık ve ileriye dolan soğuk rüzgar kaldı. Önüme dönüp arabayı sürmeye devam ettiğimde kısa sürede askeriyeye varmıştık.
Bakalım neler olacaktı.
Hellooo
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Oy ve yorumlarınız benim için çok önemli desteklerinizi bekliyorum. Sizi seviyorum tesadüflerim🌠🌟
Senin gibi parlak bir yıldız bu kitabın yıldızına basıp onuda parlatırsa çok sevinirim . ✨✨
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 4.07k Okunma |
323 Oy |
0 Takip |
27 Bölümlü Kitap |