Yeni Üyelik
5.
Bölüm

4. Bölüm: Timle tanışma

@hayaliyazar22

Keyifli okumalar dilerim.

Barlas binbaşı'yı takip edip karargah binasından içeriye girmiştik. Bir odanın kapısını açıp geçmemiz için yer açtı. Elindeki telsize doğru duymadığım birşeyler mırıldanırken kapıyı kapatıp yanımıza geldi.

"buyrun, oturun birazdan örgüt ile ilgili bilgi bulan timde gelir"

Birkaç dakika sonra kapı çalındı ve binbaşı'nın "gelin" komutuyla 4 kişi içeriye girdi. Hepsi uzun boylu, heybetli, asker tıraşlı delikanlılardı. Maşallahları vardı.

Gözlerim üzerlerinde gezinirken hepsiyle gurur duydum.

Hazır ola geçtiler. "rahat"

Binbaşı'nın gözleri üzerlerinde gezinirken saniyelik olarak kaşları çatıldı. "Ayaz nerede?"

"eğitimde dikişleri açıldı komutanım bizde revire gönderdik"

Binbaşı'nın kaşları daha çok çatıldı. "eğitimdeki komutanımız kimdi?"

"Aykut binbaşı" diye cevap verdi aynı kişi. Binbaşı anladığını belli edercesine başını salladı ve timine bir bakış atıp bize döndü. "tim sağ baştan kendinizi tanıtın"

En sağda duran simsiyah saçları, sert yüz hatlarına sahip, kahverengi gözleri olan adam söze girdi. "kıdemli Yüzbaşı Ekin Aras"

Sonraki sarışın, ela gözlü, diğerlerine göre daha uzun olan adam konuştu. "yüzbaşı Erim Boz"

Bu sefer koyu kahve saç rengine ve aynı renk gözlere sahip olan adam konuştu. "kıdemli üsteğmen Murat Kaya"

Son olarak ise kumral, yapılı, simsiyah gözleri olan ve diğerlerine göre daha küçük olan adam konuştu. "üsteğmen Barış Adal"

"Savcı Dolunay Yıldırım"

"savcı Alex Karam Akaydın, Karam diyebilirsiniz" ayaklanıp yanlarına vardık ve el sıkıştık.

Tam yerimize oturacakken tekrar kapı çalındı ve içeriye kumral, beyaz tenli, mavi gözlere sahip olan bir adam girdi. Bakışları direkt binbaşı'ya döndü. Bir eliyle karnının sol tarafını tutuyordu.

"dikişlerim açıldığı için revirdeydim komutanım o yüzden geç kaldım"

"sorun değil, şimdi daha iyimisin?"

"iyiyim komutanım herhangi bir problem yok"

"tamam o halde kendini tanıt"

"kıdemli üsteğmen Ayaz Yıldırım"

Başımdan aşşağıya kaynar sular döküldü. Ayaz? Yıldırım?

Karam ile tanıştıktan sonra önüme geldi ve elini uzattı. "savcı Dolunay Yıldırım" gözlerim merakla gözlerine çevrildi.

Olabilirmiydi?

Benim kardeşim yaşıyor ve yıllar sonra karşımda duruyor Olabilirmiydi?

Ellerimiz birleşti. İkinci şoku yaşarken birbirinin aynısı olan gözlerimiz kesişti. Baş parmağım ve işaret parmağımın arasında kalan yerde bir baskı hissettim.

Geçmiş

Dolunay kardeşi Ayaz ile evlerinin bahçesinde saklambaç oynuyordu. Kendisi kocaman çınar ağacına kolunu yaslamış gözlerini kapatmıştı.

20 ye kadar saydıktan sonra gözlerini açtı ve gözlerini bahçede gezdirdi. Kardeşi Ayaz'ı yerde görünce yanına doğru ilerledi. Büyük ihtimal ile saklanacak bir yer ararken ayağı takılmış ve düşmüştü.

Dolunay Ayaz'ın yanından ayrılmadan annesine seslendi. Durumu öğrenen Merve hanım pansuman malzemelerini alıp bahçeye geldi ve Ayaz'a pansuman yapmaya başladı.

O sırada Dolunay gözleri dolmuş olan kardeşine dayanamamış ve elini uzatmıştı. "elimi sıkabilirsin"

'belki elimi sıkarsa acısı azalır' diye düşünmüştü. Ayaz minik eliyle ablasının elini tutmuş ama sıkmamıştı. Aksine sadece baş parmağıyla hafifçe baskı uygulanmıştı.

Bu ikisini de hoşuna gitmiş ve kıkırdamışlardı. Dolunay ise karşılık olarak aynı şekilde baş parmağını kardeşinin işaret ve baş parmağının arasına bastırdı. Bu olaydan sonra ne zaman el ele tutuşsalar otomatik olarak ikisine özel olan hareketi yapıyorlardı.

Günümüz

Aklıma gelen ihtimal beni heyecanlandırırken gözlerimi merakla Ayaz'a çevirdim. Baş parmağım hafifçe baskı uyguladı. Ayaz'ın kaşları çatılırken gözleri ışıldadı.

Saliseler sonra ellerimiz ayrılırken herkes yerine oturudu. Bu konuyu işten sonraya bırakmaya karar vermiştim. Eğer karşımdaki adam gerçekten kardeşimse onu yanıma alacaktım.

Kapı üçüncü kez açılırken içeriye Barlas binbaşı dan 3, 4 yaş daha büyük, simsiyah saçları, grimsi gözleri, diğerlerine göre daha az yapılı olan bir adam girdi.

Üniformasında 'Keskin' yazıyordu. Omzunda bulunan yıldızlara göre o da binbaşı olmalıydı.

Hiçbirşey yapmadan gelip boş olan yere oturdu. Gözleri herkesin üstünde gezinirken kendini tanıttı. "binbaşı Aykut Keskin"

Bu adamdan hiç hoşlanmamıştım ama ön yargılı davranmayıp önce gözlemleyecektim.

"savcı Alex Karam Akaydın"

"savcı Dolunay Yıldırım" bana dönen gözleri kısılırken "Yıldırım mı?" diye mırıldandı merakla ve ilgiyle "Hakan Yıldırım'ı tanıyormusun?"

"öncelikle ben sizin yakınınız veya samimi bir tanıdığınız değilim resmi bir şekilde hitap ederseniz sevinirim. Sorunuza gelecek olursak evet kendisi babam olur" yıllardır görüşmediğim babam.

Diğerleri bıyık altından gülerken az da olsa Aykut binbaşı'yı paylamam hoşlarına gitmişti. Aykut binbaşı ise ilk cümleme bozulmuş, cevabıma ise sırıtmıştı.

Gözleri çaktırmadan Ayaz ile aramda gezerken bizimle ilgili birşey bildiği düşünmüş ve Ayaz'ın kardeşim olabileceğine biraz daha emin olmuştum.

Bilmediği şey ise benim gözümden hiçbirşey kaçmadığı, kaçmayacağıydı.

Barlas binbaşı aramızdaki soğukluğu fark etmiş gibi Ekin yüzbaşıya dönmüştü.

"sunumu yapabilirsin yüzbaşım"

"emredersiniz komutanım"

Ekin sunum için hazırlık yaparken Barlas binbaşı Aykut binbaşıya dönmüştü. "işiniz yoksa sizi dışarıya alalım binbaşı. Gördüğünüz üzere toplantı yapacağız"

Gözlemlerime göre Barlas binbaşı saygılı ve sakin biriydi. Askerlerine bile küçümsemek yada kötü davranmak yerine onlara olması gerektiği gibi saygılı ve rütbeleriyle hitap ediyordu. Aynı kendine davranıldığı gibi.

Aykut binbaşı yüzündeki sırıtışı silmeden Barlas binbaşıya baktı. "ne o, Barlas yoksa bulduğunuz sınırlı bilgiler dışarıya mı sızar sanıyorsun?"

Barlas binabaşı rahat bir tavırla kollarını göğsünde bağladı ve gözlerini Aykut binbaşıya dikti. "benim aklımdan öyle birşey geçmedi. Ne o, Yoksa yapacağın şeyleri doğrudan aklıma sokmaya mı çalışıyorsun?"

Aykut binbaşı'nın yutkunduğunu hissettim. "belkide sen bana iftira atmaya çalışıyorsundur" Barlas binbaşı aldığı karşılık üzerine alayla güldü. "değerli vaktimden sana iftira atmak için zamanım olsa bile emin ol senden daha iyi uğraşlar bulurdum"

Aykut binbaşı bozulacak ayağa kalktı ve çıkışa doğru ilerledi. "benimde yapacak işlerim vardı"

Her ne kadar gözü burada kalsada çıkıp kapıyı kapattı. Aklıma gelen deryayla ayaklanıp çantamdan çıkardığım aleti havaya havaya kaldırdım. Gözler bana dönerken işaret parmağımı bir dakika istemek için havaya kaldırdım.

Yaklaşık 30-40 saniye sonra cihazın ötmesiyle etrafta gezdirdim. Sandalyemin altından gelen 'dıt dıt' sesiyle kaşlarım çatıldı. Sandalyemi ters çevirip altına saklanmış olan dinleme cihazını koparıp elime aldım ve sandalyemi düzeltip dinleme cihazını herkesin görebilmeyi için havaya kaldırdım.

Cihazı gezdirirken bir sandalye sonrasındaki sandalyenin altında olduğunu anladım. Sağ elimin işaret parmağını kaldırıp etrafında döndürdüm ve dinleme cihazının car olduğunu düşündüğüm kişileri işaret ettim.

Erim yüzbaşı ve Barış üsteğmen sandalyelerini altından dinleme cihazını çıkartırken cihazı son bir kere daha gezdirdim.

"temiz"

"cihaz çok eski duruyor ve muhtemelen 1 metre arası sesleri iletebiliyor. Kimin yaptığına yada yapabileceğine dair herhangi düşünceniz yada şüpheniz varsa binbaşı veya bize söyleseniz iyi olur aynı şekilde sizinde aklınızda bir isim varsa bize söyleyebilirsiniz binbaşım"

Karam'ın sözleriyle herkes onu onayladı. Konu kapanıp bütün gözler sunum için hazır olan Ekin yüzbaşıya dönerken dikkatle dinlemeye başladım.

"örgütün adı kcn açılımı veya isminin anlamı henüz bilinmiyor. Yaklaşık 90,100 kişiden oluşuyor ve şehre inip gözüne kestirdikleri gençleri kaçırıyorlar ve uyuşturucu gibi bir ilaç verip beyinlerini yıkıyorlar. Liderlerini çok iyi saklıyorlar ama biz birşey bulduk."

Ekrana uzun sakallı, kahverengi gözlü, 30'larının sonunda olduğunu tahmin ettiğim bir adamın fotoğrafı yansıtıldı.

"liderlerinin sağ kolu olduğunu tahmin ettiğimiz kişi. İsmi Vahto Bejram aynı zamanda yiğeni olarakta biliniyor. 48 yaşında, boşanmış, ondan 8 yaş küçük kardeşi var"

Bu sefer ekrana başka bir adamın fotoğrafı yansıtıldı. Çikolata kahvesi gözleri, aynı renk saçları vardı. Hafif kirli sakallı keskin hatları olan bir çenesi vardı. Vücudu ne kaslı ne de cılızdı.

"Meriç Bejram diğer soyadıyla Meriç Bozdağ, 28 yaşında bekar, Vahto Bejram'ın oğlu, dedesinden sonra yerine geçecek olan kişi için babasıyla rekabet içindeler. Tabi bizim amacımız bunu engelleyip örgütü kökten yok etmek."

"birde yarın akşamki tiyatroya katılacakmış. Belki içeriye sızarsak tanışma fırsatımız olabilir"

"nasıl hem sızıp hemde onunla konuşma fırsatı yakalayabiliriz?"

Barış üsteğmenim sorusuyla aklıma bir fikir geldi. Eğer girebilirsem ben halledebilirim.

"ben halledebilirim" diye mırıldandım kollarımı göğsümde birleştirirken. Tüm bakışlar bana dönerken hepsinin gözlerinde bunu istemediklerini belirten bir ifade vardı.

"sizin zarar görmenizi istemeyiz savcım. O yüzden sizin birebir olarak dahil olmanız en son çare olması daha iyi olur"

"anlıyorum yüzbaşım ama şunu bilmelisiniz ki benimde en az sizler kadar eğitimim var. Gerek yakın dövüş, gerek silahlar olsun. Her durumda kendimi koruyabilirim"

Gözlerimi diğerlerine çevirdim. "eğer sizlerden biri giderse bunu tehdit olarak algılayabilir veya düşmanı olduğunuzu düşünebilir. Ama ben gidersem sadece basit bir kadın olarak gözükürüm ve onun gözünde herhangi bir tehdit teşkil etmem."

Barlas binbaşı düşünceli bir şekilde ona yakışan hafif kirli sakallı çenesini sıvazladı. Göz göze geldiğimizde kafasını salladı. "Dolunay savcım haklı. Kendisi giderse Meriç Bozdağ ondan şüphelenmez. Hem eğer gizliden gizliye bir alışveriş dönecekse bizlerden daha çok şüphelenebilir"

Kısa bir es verdi. Planı kafasında netleştirmiş gibi gözüküyordu. Önce bana sonra diğerlerine döndü. "savcılıkla konuştuktan sonra iyice netleştirmiş oluruz ama siz hazır olun yarın göreve gidebiliriz"

 

Hellooo

Nasılsınız canlarım? Umarım iyisinizdir.

Bölümü nasıl buldunuz? Bir sonraki bölüm acayip yi bir bölüm olacak.

Oy ve yorumlarınız benim için çok önemli desteklerinizi bekliyorum. Sizi seviyorum tesadüflerim🌠🌟

Senin gibi parlak bir yıldız bu kitabın yıldızına basıp onuda parlatırsa çok sevinirim . ✨✨

Loading...
0%