Yeni Üyelik
8.
Bölüm

7. Bölüm : Ufak bir kıskançlık

@hayaliyazar22

Keyifli okumalar dilerimm.

Başıma giren ağrıyla yüzümü buruşturup yatağımda döndüm. Gözlerim birkaç denemeden sonra nihayet açılırken bir an dibimde duran yüzle irkildim.

Karam yeni tıraş olmuş gibi duran babyface yüzü, bir erkeğe göre oldukça düzgün olan burnu, bir parçası anlına düşen dalgalı ve dağınık saçları, pembe dolgun dudakları ve mavi hareleriyle beni seyrediyordu.

Kaşlarım çatıldı dün gece eve dönüyorduk sonrası yoktu. "odamda ne yapıyorsun?"

"hatırlamıyormusun?" diye sordu o da aksanlı sesiyle büyük bir merakla. Kafamı olumsuz anlamda iki yana salladım. "hayır hatırlamıyorum. En son eve dönüyorduk"

Yatakta doğrulup gözlerimi Karam'a çevirdim.

"doğru eve döndük, sonra saçlarını kuruttuk. Uyumak istedin ama beni bırakmadın"

Aklıma dün geceden anılar sızdı. Yağmurun altında kalışımız, mor battaniye, Karam'ın saçlarımı kurutması, benim onun saçlarını kurutmam. İstese elini kurtarabilecekken yanımdan ayrılmayışı.

Nedenini bilmediğim şekilde istemsizce kalp atışlarım hızlandı. İkimizinde gözleri çalan telefonuma kayarken komodine uzanıp aldım.

Melis arıyordu. Göz göze geldiğimizde Karam'ın onaylamasıyla telefonu açtım ve hoparlöre aldım.

"günaydın Hilal'ciğim nasılsın?" diyerek neşeyle şakıdı. Yüzümü buruşturdum çünkü ondan pek hoşlanmamıştım.

"iyiyim Melis'ciğim sen nasılsın?"

"bende iyiyim canım öğlen müsaitmisiniz?"

Merakla sorusuna göz devirerek dudaklarımı büzdüm ve yanıtladım. "malesef öğlen müsait değiliz Ateş ile planlarımız var. Belki akşam müsait olabiliriz"

Karam'la gözlerimiz kesişti. Gülümsediğini görünce dudaklarımı oynattım.

'ne var? Kendimizi biraz ağırdan almamız lazım. Sonra dünden razıymış gibi gözükürüz'

Sırıtması devam ederken o da bana uyum sağlayıp dudaklarını oynattı.

'dünden razı değilmisin?'

Kaşlarım havalandı. 'bakıyorumda sen Sinan'ı görmek için dünden razısın '

Karam'ın kaşları çatılırken bu sefer ben zafer kazanmışçasına sırıttım. Tam tahmin ettiğim gibi Sinan'dan hoşlanmamıştı bu yüzden adını duymak hoşuna gitmemişti.

"yaa" diye mırıldandı Melis "olsun akşam müsaitiz dedin o zaman akşam buluşuruz"

'ondan bahsetme ay ışığı hoşlanmıyorum'

'bende Melisten hoşlanmıyorum' diyerek dile getirdim dudaklarımı oynatarak. 'hemcinsimi kötülemek istemem ama yanında sevgilisi varken başka bir adamla flört edebilen bir kadın o ve bu hoşuma gitmedi'

Karam ilgiyle gözlerime bakarken devam ettim. 'ayrıca benim haklı ve geçerli bir sebebim var peki sen neden hoşlanmıyorsun? Sana birşey yapmadı'

'bir sorunum yok sadece ondan hoşlanmadım yılışık herifin teki'

'o halde ikimizde iş dışında o kuzenlerden bahsetmeyeceğiz'

Anlaşma açık ve netti. Sonuçta ikimizde onların, birbirimizin etrafında dolaşmasından hoşnut olmadığımızı biliyorduk.

Karam serçe parmağıma bakarken genişçe gülümsedi ve serçe parmağını, benim serçe parmağımın etrafına doladı . 'anlaştık'

"Ateş'e sormam lazım" diye mırıldandım Melis'e. "sonuçta hergün Fransa'da değiliz belki başbaşa kalmak ister" Madem Karam ile anlaşmıştık birisinin karşı tarafa dur demesi gerekiyordu.

Karam dün gece Sinan'a bakışlarıyla yeterince dur demeye çalışmıştı.

"yaa" diye mırıldandı Melis bozulmuş bir sesle. Bu beni keyiflendirip gülümsetirken, Karam'ın yatağıma oturduğunu ve arkasına yaslanıp keyifle beni seyrettiğini gördüm.

"o zaman sen Ateş'e sor eminim o da bizimle gelmek isteyecektir" sanki bozulmamış gibi kendini toparlamış ve saldırıya geçmişti ama ben bu numaraları yemezdim.

"daha demin birlikte vakit geçirmemiz için çok ünlü bir restoranta yaptırdığı ve aylarca yer bulamayacağımızı bildiği rezervasyonumuzu iptal etti. O yüzden isteyip istemeyeceğine senin kadar emin değilim"

Karşı tarafta sessizlik oluşurken hemen ardından ekledim. "belki ikna edebilirim nasıl olsa bütün günler, geceler bizim"

Bir insan kıskandığını ancak bu kadar belli edebilir.

iç sesimin sözlerine karşı belli belirsiz kaşlarım çatıldı. Ne kıskanması be?

Ben ve Karam'ı kıskanmak hah

Yok kanka ya ne kıskanması, hiç kıskanç değilimdir.

"tabiii canım sen sor, bekliyorum"

Sanki Karam'ın yanına gitmiş gibi ona seslendim. "Ateş, sevgilim"

"efendim sevgilim" bir an duraksadım. Oyunuma ayak uyduruyor olabilirdi ama karizmatik ses tonu, gülüşü, gamzeleri hiç adil değildi.

"Melis ve Meriç bizi akşam bir yerlere davet ediyorlar ne dersin gidelim mi?"

Karşı tarafta hareketlenme olurken ikimizde Karam'ın vereceği cevabı bekliyorduk. Gözlerimiz kesişti.

"seninle geçireceğim bir geceyi hiçbir şeye değişmem ay ışığı" diye mırıldandı, bana her ay ışığı diye hitap ettiğinde yüzünde oluşan durgunlukla. Sözlerindeki, sesindeki samimiyete karşı neredeyse gerçekten öyle düşündüğünü zannedecektim .

"ama madem davet etmişler yapacak birşey yok. Nasıl olsa bütün günler, geceler bizim"

Karam son cümlesini hafif bir imayla söylerken bu hoşuna gitmiş gibi sırıtmıştı. Telefonu kendime yaklaştırdım ve keyifle Melis'e yarı yarıya istediği cevabı verdim.

"tamamdır akşam müsaitiz nerede buluşalım?"

Melis'in eski morali tamamen olmasa da yerine gelirken neşeyle şakıdı "süper o zaman çok güzel bir kafe var sizin için uygunsa konum atarım saat 20.00 gibi orada buluşuruz"

"olur bize uyar"

"o zaman akşam görüşürüzz"

"görüşürüz"

Telefonu kapatıp yatağıma bırakırken tam açılamayan uykumla esnedim. Gözlerim duvarda asılı olan saate çevrildinde şaşkınlıkla kocaman açıldı. Saat öğlen 13.00 ve her sabah sekizde uyanan ben ilk defa bu saatte uyanıyordum.

Gözlerim halen bir gram kıpırdamamış olan ve beni izleyen Karam'a döndü. "ne kadar çok uyumuşum. Sen ne zaman uyandın?"

"normalde bende bu saate uyanmaya alışık değilim daha erken kalkarım. sen uyanmadan 15-20 dakika önce uyandım"

Anladım dercesine kafamı salladım. Karam'ın kalkacağı yoktu o yüzden elimi yüzümü yıkamak için ayaklanıp banyoya ilerledim.

Bir anda bileğimden tutulup çekilmem ile birlikte uyku sersemliğinin etkisiyle sırtüstü yatağa düştüm.

Bakışlarım kolları iki yanıma yerleşmiş olan ama asla bana ağırlığını vermeyen Karam'a çevrildi.

Sanki eli alışıkmış, yüzlerce kez saçlarıma yerleşmiş, artık bir reflekse dönüşmüş gibi büyük ve sıcak avcunu alnım ile saçlarım arasında kalan yere yaslayıp yüzüme gelen saçlarımı geriye itti.

Bir eli dikkatle sol elmacık kemiğimin birazcık altında kalan yere uzandı. Parmakları tenime değerken bir an bakışlarının elinin yakınında duran dudaklarıma kaydığını gördüm.

Elini kaldırırken baş parmağı ve işaret parmağı arasında birşey tuttuğunu gördüm. Normalde hiç yapmayacağım bir tutuklukla gözlerimi kırpıştırdım.

"alt mı, üst mü?"

"ne?"

Büyüleyici, açık mavi hareleri tam dibimde duruyordu. Onun bu kirpik olayını bilmesinin şaşkınlığıyla birlikte "üst" diye mırıldandım. Demek ki Karam'ın da batıl inançları vardı.

İkimizinde gözleri parmaklarına çevrildi. Hafifçe aralanan parmakları arasındaki kirpik, üstte duran işaret parmağındaydı.

Parmağını hevesle alta çevirip dudaklarıma yaklaştırdı. İstemsizce gülümsedim bu sevimli haline. Koskoca adam bazı zamanlar küçük bir çocuğa dönüşüyordu. Ve bu zamanlarda ona uyum sağlamak hoşuma gidiyordu.

İçimden bir dilek diledim ve kimseye söylemeye niyetim yoktu. Umarım gerçekleşirdi.

Kirpiği üflediğimde ikimizi arasında yavaşça süzüldü. İnanmayacaksınız ama sanki bir rüzgar kirpiği alıp çook uzaklara gönderdi. Belki de bana öyle gelmişti bir anda.

Saat akşam 7'ye geliyordu. Bugünü plan yapıp değerlendirerek geçirmiştik. Yarın ise gezmeyi planlamıştık. Bir ara tim gelip gitmişti. Ayaz ile konuşmak için bir türlü fırsat bulamamıştım.

Türkiye'ye döner dönmez onunla konuşmak istiyordum.

Şimdi ise Karam ile hazırlanmak için odalarımız geçmiştik. Melis gideceğimiz yerin şık bir yer olduğundan bahsetmişti ve mekanın sahibi Türk olduğu için Türklerin geldiği bir yer olduğunu söylemişti.

Bavulumu karıştırınca içinde beyaz, boğazlı, uzun kollu, göğüs dekolteli saten bir elbise bulmuştum. Belinde kalın kemerimsi detayı, uçuş uçuş birazcık kısa bir eteği vardı.

Beyaz tenime, koyu mavi gözlerime ve kumral saçlarıma yakışmıştı. Altıma ise beyaz bir topuklu giydim.

Saçlarımı dalgalandırıp kulağımın arkasına geçirdim ve salık bıraktım. Makyajımı tamamlayıp kırmızı ruj sürdüm.

En son çantamı alıp parfümümü sıktım ve artık hazırdım.

Odamdan çıkıp aşşağıya indiğimde karam'ı gördüm. Üstünde siyah bir pantolon ve aynı renk iki düğmesi açık olan bir gömlek vardı. Yan yana geldiğimizde baya uyumlu gözüküyorduk.

Benim geldiğimi topuklularımın sesinden anlamış olacak ki arkasını döndü. Elimi tutup beni etrafımda döndürdü. "çok güzel gözüküyorsun ay ışığı"

"teşekkür ederim sende çok yakışıklı olmuşsun"

Karam elindeki kulaklıklardan birini bana uzatırken diğerini kendisi aldı.

"Dolunay ve Karam beni duyuyormusunuz?" diyen Barlas binbaşı'nın sesi doldu kulaklarıma.

"evet duyuyoruz"

"güzel" diye mırıldandı "biz yinede her ihtimale karşı mekanın ilerisinde olacağız."

"anlaşıldı, bizde şimdi çıkıyoruz"

Melis'in attığı konuma vardığımızda arabayı park ettik ve indik. Karam bana doğru sol kolunu uzatırken koluna girdim.

Mekan'ın girişine doğru ilerlerken Meriç ve Melis'in de orada olduğunu gördük.

Melis'in gözleri birleşniş olan kollarımız çevrildiğinde bozulsada kendini toparladı. Eski morali gibi olmasada "Hoşgeldinizz" diyerek şakıdı.

"hoşbulduk"

Gözlerim yanlarında duran Sinan'a çevrildi. İçimden bir ses Karam'a hakim olmam gerektiğini söylüyordu. Karam şimdiden Sinan'ı varlığından hoşnutsuz olmaya başlamıştı.

 

Hellooo nasılsınız canlarım. Umarım iyisinizdir.

Sinan?, Melis?, Meriç?

Yeni bölümde görüşmek üzere.

Oy ve yorumlarınız benim için çok önemli desteklerinizi bekliyorum.Sizi seviyorum tesadüflerim🌠🌟

Senin gibi parlak bir yıldız bu kitabın yıldızına basıp onuda parlatırsa çok sevinirim . ✨✨

 

Loading...
0%