Selam, wattpad de yayımladığım Emek Mahallesi kurgumu burada da yayımlayacağım.
Bu kurgunun yazım hikayesinin bende apayrı bir yeri var.
Aynı zamanda kurgunun da öyle
Şunu da baştan söyleyeyim.
Bu kurgunun içinde bol miktarda; kaos, hüzün, ihanet ve aşk var.
Umarım seversiniz.
Bölümler 9. bölümden sonra düzenli olarak pazar günleri gelecek.
En azından şimdilik öyle planladım.
(:
💫 Keyifli Okumalar 💫
EMEK MAHALLESİ
1. BÖLÜM: Avukat Mehir Saye Soykan
~•°♡°•~
"Mehir Hanım, yarın saat 2'de Narin Kışla ve Gürkan Kışla'nın duruşması var."
İzgi'yi başımla onaylamış ve kabanımı giymiştim, "Tamamdır İzgi, yarın görüşmek üzere."
İzgi kısaca başını sallamış ve odadan çıkmıştı,
Telefonumu kabanımın cebine koyarak odadan çıktım, arabama binerek evimin yolunu tuttum.
Bu arada ben Avukat Mehir Saye Soykan, 6 yaşımdan itibaren ailemle birlikte tatlı bir mahallede oturuyorum.
Evin önüne gelmem ile arabamı park edip evin kapısını çaldım.
"Güzelim, hoş geldin." Kapıyı açar açmaz bana sarılan abime sarılmasına karşılık vererek "Hoş buldum." Dedim ve geri çekilerek odama çıktım.
Üstümdeki kıyafetlerden kurtulup ılık bir duşa girdim, düşün ardından üstüme rahat bir şeyler giyip saçlarımı kuruttum.
"Kızım hadi yemek yiyeceğiz."
Annemin salondan yükselen sesiyle, saç kurutma makinesinin fişini çekip salona ilerledim.
Yasemin sultan yine döktürmüştü anlaşılan, bir sandalye çekerek oturdum, annemde kaselere çorba dolduruyordu.
"Günün nasıl geçti kızım." Dedi babam şefkat dolu sesiyle,
"Her zamanki gibi baba, evraklar, dava dosyaları falan yarın da duruşmaya gideceğim."
Başını sallamış ve geri çorbasına dönmüştü, "Aa çirkin ördekte gelmiş."
Salona giren abime baktım, bu çocuk 26 yaşında büyüyemedi bir
"Koskoca komisere yakışıyor mu kardeşiyle alay etmek."
"Burası karakol olmadığına göre bende burada komiser değilim sevgili kardeşim."
"Ama bu benim şu an avukat olduğum gerçeğini değiştirmez yemin ederim abi falan demem tutanağı basarım dellendirme beni."
"Yapar mı yapar benim kızım, yap kızım aklı başına gelsin şu hödüğün."
Babamın da bana destek çıkmasıyla abim somurtarak babama dönmüştü "Aşk olsun baba ne hödüklüğümü gördün."
"Sen bana bir tek gün yüzünü göstermedin oğlum, hödüklüğünü de öküzlüğünü de gördüm." Dedi babam da,
Gülmemek için kendimi sıkarken annem devreye girmişti, "Karışmayın benim oğluma aslan oğlum benim."
Abim eliyle kalp yapıp anneme gösterdi ardından öpücük atarak babama bir bakış atıp yemeğine döndü.
Bu konuşmadan sonra kimseden çıt çıkmamıştı. Sessiz sakin yemekler yenmiş ve masa toplanmıştı. Annem ile babam salonda abim de odasındayken bulaşıklar bana el sallıyordu.
Sabır dileyerek mutfağı toplamaya başladım, önce bulaşık makinesini yerleştirdim ardından bulaşıkları sudan geçirip makineye dizdim. Tezgahı da sildikten sonra mutfak toplama işi bitmişti.
Sabah avukat akşam temizlikçi olan ilk insanım galiba,
Annem ile babama iyi geceler dedikten sonra odama geçtim,
Bir kaç dava dosyasına bakmam ve dilekçe yazmam gerekiyordu.
Yaklaşık 3 saatin ardından işlerim bitmişti aynı zamanda bende bitmiştim, Allah'tan yarın son gündü ertesi tatilim vardı.
Daha fazla oyalanmadan yatağıma geçmiş ve kısa sürede uyuyakalmıştım.
(...)
Sabah saat 7 gibi kalkıp kahvaltımı yapmıştım şimdi ise üstümü giyinip işe gidecektim. Üstüme krem rengi bir badi içr krem rengi kumaş pantolon giymiştim, açık kahve tonlarında bir kaban ve kren rengi topuklularımla hazırdım.
Sıkı bir at kuyruğu ve hafif bir makyaj da yaptıktan sonra çantamı alarak evden çıktım, arabama binerek çalıştığım büroya doğru sürdüm.
Bugün ki dava boşanma davasıydı, Gürkan Kışla ve Narin Kışla arasında bir boşanma gerçekleşecekti ve çocukları Ilgaz Kışla'nın kimde kalacağına dair de bir mahkeme olacaktı, öğrendiğim bilgilere göre Narin Kışla eşi Gürkan Kışla'yı aldatıyordu üstelik evin çocuk için uygun olup olmadığını kendi gözlerimle emin olmak için gittiğimde bir çok alkol şişesi gördüm, aynı şekilde babasının evini çocuk ile arasındaki bağı da gözlemlemiştim ve çocuğun babasında kalmasını sağlamak için elimden geleni yapacaktım.
Ben bunları düşünürken çoktan Büroya gelmiştim, arabamı park ettikten sonra bürodan içeri girmiş ve bir kaç iş arkadaşıma başımla selam vermiştim, odama girdiğimde üstümdeki kabanı asklığa astım ve dosyaların başına geçtim.
Yaklaşık 3 saat çalıştıktan sonra yemek saatinin gelmesiyle odamdan çıkıp yemekhaneye geçtim.
Yiyeceğim şeyleri tepsime koyarak arkadaşlarımın bulunduğu masaya ilerledim.
"Ooo Mehir yüzünü gören cennetlik şu sıralar." Dedi Umay,
"Şu sıralar işim birazcık daha fazla." Dedim,
"Yeni savcı geliyormuş biliyor musunuz?" Dedi Emre,
Yeni savcı mı geliyordu? Hiç duymamıştım.
"Öyle mi kimmiş biliyor musun?" Dedi merakla Umay.
"Valla adını biliyorum sadece galiba Sinan'dı, 3 güne falan gelir diyorlardı."
"Eee bugün işiniz kaçta bitiyor ona göre bir buluşma mı planlasak." Dedi Umay heyecanla,
"Maalesef ben gelemem Nisa ile buluşacağız." Dedim ve çorbamı içmeye devam ettim.
"Peki o zaman başka zaman buluşuruz." Dedi Emre üzgünce,
"Benim için planınızı bozmayın bugün gidin sonra beraber gideriz." Dedim anlayışla
"Ay yok kız sensiz tadı olmaz o buluşmanın." Dedi Umay,
Bir şey dememiştim, zaten onlarda kendi aralarında bir şey hakkında konuşuyorlardı. Yemeğimi yedikten sonra tepsiyi bırakarak geri odama döndüm.
Zaten birazdan adalet sarayına gidecektim, son kez bugünkü duruşmanın kanıtlarını kontrol edip savunmamı düşündüm ardından masamın üstünü toparlayıp kabanımı giydim ve bürodan çıkarak arabama bindim.
(...)
Duruşmadan çıkmıştım, çiftler boşanmış çocuk da babaya verilmişti.
Bugün ki işlerim buraya kadardı, ilk eve geçecek ardından Nisa'lara gidecektim.
Eve geldiğimde üstümdeki kıyafetlerden kurtulup kısa bir duş aldım ardından akşam yemeğini Nisa'larda yiyeceğimi söylemek için salona ilerledim.
"Ben Nisa'lara gidiyorum orada yerim bir şeyler." Dedim,
"Tamam kızım, görüşürüz." Dedi annem tebessümle,
"Görüşürüz." Dedim ve evden çıkarak Nisa'ların evine doğru yürüdüm, yaklaşık 5 dakika sonra evlerinin önüne gelmiştim, kapıyı çaldığımda açan kişi Nisa'nın annesi Aysel teyzeydi.
"Mehir kızım hoş geldin." Dedi her zamanki neşesiyle,
"Hoş buldum Aysel sultan." Dedim ve ayakkabılarımı çıkararak evin içine girdim.
"Mehir geldin mi?" Dedi Nisa içeriye girmemle,
"Yok Nisa, daha yoldayım bir saate gelirim." Dedim alayla
"Saçmalama, gel bir sarılayım." Yanına ilerleyerek sıkıca sarıldım.
Beraber bir kaç abur cubur alarak Nisa'nın odasına ilerledik.
"Ay bugün bir çocuk hastam vardı, çok tatlıydı görmen lazım." Diyen Nisa ile şaşkınca ona döndüm.
Çocuklardan pek hoşlanmazdı, daha doğrusu yaramaz olanlarından.
"Hatta bekle fotoğrafını çekmiştim." Diyerek heyecanla telefonuna uzandı ve galerisine girip, yaklaşık 5-6 yaşlarında kıvırcık saçlı tontiş bir erkek çocuğuyla karşılaştım.
"Ay gerçekten çok tatlı bir şey bu." Dedim kendime engel olamayarak,
Nisa beni başıyla onaylamış, telefonunu da geri komidininin üzerine koymuştu.
"Ay dur ben sana asıl olayı söylemedim." Dedi Nisa heyecanla,
"Şimdi bu Rümeysa varya geçen gün bakkal Hüseyin amcanın oğlu ile görüşülmüş, ama sıkıntı şu ki Hüseyin amcanın oğlu nişanlı."
Rümeysa'yı sevmiyordum.
Eskiden o'na benim sevdiğimi bilmesine rağmen çok yakın davranıyordu, saçını başını yolmamak için savaş veriyordum içimde,
"Evet oğlunun suçu var nişanlısını aldatıyor ama suçu tek ona yıkmak olmaz sonuçta Rümeysa bilmiyor muydu o çocuğun nişanlı olduğunu uzak durabilirdi, asıl çocuğun nişanlısına yazık olmuş." Dedim.
Haklıydım, eğer ki Rümeysa bilmeseydi çocuğun nişanlı olduğunu çocuk suçluydu ama bilmesine rağmen böyle bir davranış sergilemesi çok yanlıştı.
"Avukat olduğunu söylemeden anlattın." Dedi Nisa gülerek,
"Damarıma işlemiş, bak aklıma ne geldi." Dedim ve devam ettim.
"Bizim büroya yeni savcı geliyormuş, inşallah burnumuzdan getirmez."
Eski savcı, Ali Asaf Yaban çok nazik biriydi ve iyi anlaşıyorduk, bütün avukatlar olarak ama yeni gelen savcının adını bile bilmiyordum.
"Kötü düşünme, iyi biridir büyük ihtimal." Dedi beni rahatlatmak amacıyla,
"Umarım." Dedim sadece,
Gecenin devamında da sohbet sohbeti açtı, uzun uzun konuştuk,
(...)
Nisa ile buluşmamızın üzerinden 3 gün geçmişti, duyduğuma göre yarın geliyordu yeni savcı,
Adının Sinan olduğunu duyduğumda garip hissetmiştim, galiba kaç yıl geçerse geçsin ben onun adını het duyduğumda böyle hissedecektim.
Daha fazla düşünmemek için bir şarkı açıp neşeli bir şekilde şarkıyı söyledim.
Büroya gidiyordum, işim bugün erken bitecek gibi duruyordu.
Büroya gelmeden önce bir tatlıcıdan tatlı aldım, en son Umay almış dağıtmıştı.
Tatlıyı aldıktan sonra geri arabama binerek büronun yolunu tuttum.
Büroya geldiğimde arabadan inerek içeriye ilerledim, Umay beni görmesiyle yanıma gelmiş sıkıca sarılmıştı aynı şekilde bende ona karşılık verip geri çekilmiştim.
"Size tatlı aldım."
"Ay valla de yemin ederim benimde canım tatlı çekmişti." Dedi iştahla Umay,
Tatlıyı ona uzattım ve odama geçtim, çıkışta önce Nisa'nın yanına hastaneye uğrayacaktım kendisi hemşireydi ama o erkenden çıkıp arkadaşlarıyla buluşacağı için o plan iptal olmuştu.
Kendime bir filtre kahve yapıp masanın başına geçtim, o zaman bana kolay gelsin.
(...)
İşlerimin erken biteceğini söylemiştim değil mi? Ha işte o olmadı pek; çünkü saat şu an 20:47
Bu kadar işim olduğunu bilmiyordum, hatta çoğu meslektaşım gitmişti, Emre ile Umay beraber gitmişlerdi, ben diyorum bunların aralarında bir şeyler var.
Yakışıyorlar da zaten olsalar güzel olurlardı.
Büroda sadece ben, avukat arkadaşım Lale kalmıştı.
İşlerim bittiğinde, kabanımı giyerek masamı bir gelişi güzel toparladım ve odadan çıktım.
Arabama binerek, evin yolunu tuttum, eve yaklaştığında arabamı park ederek bakkala ilerledim, cips ile içecek bir şey alacaktım.
"Merhaba Hüseyin amca." Diyerek bakkaldan içeri girdim.
"Merhaba kızım." Dedi şefkatle,
Alacaklarımı alıp ücretini ödedim ve poşetimi sallaya sallaya eve yürümeye başladım.
Sokak başına geldiğimde, karşımda Barlas' ı gördüm, mahalleden arkadaşımdı.
Abimin çalıştığı karakolda başkomiserdi Barlas, abim ile arkadaş olunca eh birde bizim mahalleye taşınınca arkadaş olmuştuk.
Tabii bizim mahalleye gelmeden öncede Barlas ile tanışıklığımız vardı, bana çok destek olmuştu,
"Mehir nasılsın?" Diyerek yanıma geldi, "İyiyim Barlas sen nasılsın?"
"İyiyim bende, bak ne diyorum, mahalledeki gençler olarak bir pikniğe falan mı gitsek kafa dağıtmış oluruz."
Aslında olabilirdi, zaten şu aralar acayip yoğun çalışıyordum.
"Olabilir bir plan yaparız cumartesiye." Dedim,
"Tamamdır." Dedi gülümseyerek, bir süre sessiz bir şekilde eve doğru yürüdük, eve yaklaştığımda bir araba farının ışığı, galiba bir aile valizlerini indiriyordu.
Mahalleye yeni biri mi taşınmıştı?
Yoksa yeni gelen savcı mı?
"Mahalleye yeni biri mi gelecekti?" Dedim Barlas'a doğru,
"Bilmiyorum ki bende." Dedi ve merakla arabanın olduğu yöne baktı.
Bizim evin yakınlarında, Nisa'ların evinin önünde duruyordu araba, Nisa'ların binalarının üstü katı boştu acaba oraya taşınan biri mi vardı?
Biraz daha yaklaşarak kim olduğuna bakmak istedim, benimle beraber Barlas'da geliyordu.
Aile, arabadan valizlerini indirmiş, arabayı kilitleyerek bizim olduğumuz tarafa döndüler.
O'ydu.
10 yıl sonra gelmişti.
Sinan Demir karşımdaydı.
Çocukluk aşkım Sinan Demir.
Yaralarımdan öpen Sinan Demir
Bana veda bile etmeden çekip giden Sinan Demir.
Evlenmişti, hatta kucağında ki 1-2 yaşlarındaki kız çocuğuna bakacak olursak çocuğu bile olmuştu. Ben ise kalbimdeki aşkıma sadık kalmak için 10 yıldır hayatıma kimseyi almamıştım.
Aptaldım,
Gözlerimiz kısa bir an kesişti, çok değişmişti, cılız Sinan gitmiş yerine daha güçlü kuvvetli biri gelmişti, boyu hemen hemen aynıydı,
Ben boş boş o tarafa bakarken Barlas bendeki donukluğu anlamış olacakki bana dönerek "Mehir, iyi misin bir şey mi oldu?" Demişti endişeyle,
"Hayır, iyiyim bir başım döndü sadece ben en iyisi gideyim görüşürüz." Dedim sesimin titrememesine özen göstererek, gözlerim hâlâ onların üstündeydi.
"Emin misin iyi olduğuna bir hastaneye gidelim istersen?"
"Hayır, teşekkür ederim ama gerek yok." Dedim hafif bir tebessümle
"OĞLUM, OĞLUM GELMİŞ." Diye bağırarak sokağı inleten Aysel teyzeye baktım, biliyor muydu Sinan'ın evlendiğini?
Gerçi tabii biliyordur, düğünlerine gitmiştirler.
Daha fazla burada durmak istemediğim için Barlas'a son kez iyi olduğumu söyleyip eve çıktım,
"Güzelim, aşağıda bir olay mı var herkes toplaşmış." Dedi abim beni görmesiyle
"Hayır, Sinan gelmiş." Dedim sadece,
Abim biliyordu.
O gittiğinde abime sığınmıştım, derdimi ona anlatmıştım.
O da beni yargılamamış destek çıkmıştı, abim gerçekten iyi ki vardı.
Tabii bir süre İtalya'ya gidip beni ve onu yalnız bırakmasaydı, onunla bir süre bozukluk yaşamazdık.
"Senin yüzünde bembeyaz, bir şey mi oldu?"
"Evlenmiş." Dedim fısıldayarak,
"Ne? Sinan evlenmiş mi? İyi de Sinan öyle bir anda evlenecek biri değil, öyle biri olsa bile haber verirdi."
"Demek ki öyle biriymiş abi." Dedi sessizce,
"Nisa, öyle bir şey olsa Nisa sana söylerdi." Dedi beni ikna etmek istercesine
"Bilmiyorum abi, ben biraz uyuyacağım size iyi geceler." Dedim ve odama ilerledim, arkamdan abimin 'bir şey ister misin?' Sorusunu duymazlıktan gelerek üstümdekileri çıkardım ve kısa bir duş alıp pijamalarımı giyindim.
Yorganı çekerek yatağın içine girdim, ve bu olanların bir rüya olmasını dileyerek gözlerimi kapattım.
(...)
Barlas: Mehir iyi misin?
Barlas: Dün kötü gibiydin merak ettin o yüzden
Siz: Gerçekten iyiyim Barlas
Siz: Önemli bir şey yok yorgundum sadece
Barlas: Peki, o zaman güzelce kahvaltını yap istersen seni alayım beraber yapalım
Siz: Teşekkür ederim, kahvaltımı kendim yaparım zahmet etme
Barlas: Ne zahmeti, zahmet falan olmaz bana istersen gidelim.
Siz: Başka zaman yapsak olmaz mı? Yalnız kalmak istiyorum biraz
Barlas: Olur olur, kendine iyi bak, görüşürüz
Siz: Sende, görüşürüz.
Barlas'la olan kısa muhabbetimizin ardından yatağımı toparlayarak üstümü giyindim, bugün için izin almıştım biraz kendime vakit ayıracaktım.
Evde oturup depresyon modunda takılamazdım, evet bitik bir durumdayım ama güçlü durmam lazım yenilmemek için
Üstüme çizgili bir kazak, siyah kumaş pantolon, güneş gözlüğüm ve krem rengi topuklu botlarımı giydim.
Aynen böyle kızım, dibe düşme tekrar, zor ayağa kalktık.
Annemlere dışarı çıkacağımı söylerek evden çıktım, derin bir nefes alarak bahçenin kapısını aralayıp sokağa atıldım.
Topuklu ayakkabımın çıkardığı ses, kuşların cik cikleme sesi ve bahçelerinde kahvaltı yapan ailelerin sesleri vardı sokakta sadece,
Nisa'ların evinin önünde geçerken gözüm kısa bir an bahçelerine takıldı, hep beraber ailecek gülüşerek sohbet ediyorlardı, Nisa beni görmeden burdan sıyrılmam gerekti.
"Aa Mehir, kızım gelsene bak Sinan geldi." Dedi Aysel teyze,
Ana-kız aynılar yemin ederim,
Neyse ya üzme kızım kendini Sinan için, biri gelir biri gider güzeliz sonuç olarak.
"Aa öyle mi? Geleyim tabii Aysel teyzecim geleyim." Dedim gülümseyerek,
Gözlerimi Sinan'a değdirmemeye çalışarak herkesle kısaca selamlaştım,
"Mehir bak bu Ceren, abimin-"
Sözünü tamamlamasına izin vermeyerek Ceren' in yanına ilerleyip kısaca sarıldım ve 'hoş geldiniz' dedim. Duymak istemiyordum o gerçeği,
Ceren'den ayrılarak yanındaki küçük kıza döndüm, çok tatlıydı, aynı annesine benziyordu.
"İsmi ne?" Dedim sesimin düzgün çıkmasına özen göstererek,
"Derin." Dedi Sinan,
Sinan'a kısa bir bakış atmış ardından bebeğe dönerek yüzümdeki gülümsemeyle konuştum. "Ay sen ne tatlı şeysin öyle, çok da güzelsin."
Üstümde hissettiğim bakışlarla gözlerimi bebekten çekip etrafıma bakındım. Sinan'ın bakışlarını üzerimde hissetmem ile ona döndüm, gözlerimiz kısa bir an birleşsede hemen geri çektim.
"Ay Mehir kızım sen biliyorsundur belki ama yine de söyleyeyim Sinan sizin büroya geliyor savcı olarak." Dedi Aysel teyze
Büroya gelecek savcı Sinan mıydı?
Ne güzel ne güzel, (!)
"Aa öyle mi? Yeni savcı geleceğini duymuştum ama Sinan olduğunu bilmiyordum."
"Gel kızım otur kahvaltı yap." Dedi Ömer amca,
"Yok Ömer amca sağ ol tokum zaten işlerim var çıkmam lazım."
Birde onlarla aynı masada oturamazdım ama onlar bunu bilmesinler
"Eh peki madem babanlara selam söyle."
"Aleykümselam Ömer amca söylerim." Dedim ve elimi 'görüşürüz' anlamında sallayarak onların bahçesinden çıktım.
Onları görmeye dayanabilir miydim?
Bilmiyordum, ama dayanmak zorundaydım.
Zaten kendimi yormaktan, üzmekten başka hiç bir şey yapmazdı Sinan'ı düşünmek,
10 yıl geçmişti, büyümüştüm, liseyi üniversiteyi bitirmiş avukat olmuştum.
O okumuş savcı olmuş evlenmiş kızı olmuş, artık hiç bir bağımız olamaz olmamalı
Sinan Demir, benim için sadece eski bir arkadaştı daha fazlası değil
Daha fazla düşünmemek adına radyodan neşeli bir şarkı açarak onu söylemeye başladım.
~ BÖLÜM SONU ~
İlk bölüm kurguya giriş olduğu için sıkıcı gelebilir, ufak bir sır yazarken ben bile ilk bölüm bitsin de diğer bölümlere geçeyim diye düşünüp durdum.
Daha Koray ile 'o' denilen kızın hikayesini okuyacaksınız,
Sizleri çok çok seviyorum 🌷💛
Diğer bölüm görüşmek üzere hoşçakalın 💖💋
Okur Yorumları | Yorum Ekle |