İnansaydım,
Bir ömür beklerdim gelmeni..
Ve inan,
Saydım,
Bir ömür geçti beni sevmeyeli.
EMEK MAHALLESİ
3. Bölüm; "Ne çok şey aldın benden..."
💛🌷KEYİFLİ OKUMALAR 💛🌷
Hayat gerçekten çok garipti, olmaz dediğin şeyler oluyordu ve sen hiç bir şey yapamadan sadece izleyebiliyordun. İnanmakta güçlük çektiğin, inanmak istemediğin şeylere inandırıyordu.
Nisaların evinden ayrıldıktan sonra bir türlü yapamadığım kahvaltımı yapmak için bir kafeye gelmiştim.
Tek başıma sessiz bir kahvaltının sonunda yediklerimin ücretini ödeyerek kafeden ayrıldım. Kendime vakit ayırıp alışveriş yapmayı planlasam da galiba sakin bir deniz kenarına gitmek ve şarkı dinlemek istiyordum.
Düşündüğüm gibi de yaptım, bir deniz kenarında, kayalıkların üstüne oturmuş kıyıya vuran dalgaları izliyordum.
İçten içe de sorguluyordum.
Neden gelmişti?
Kardeşi o kadar şey yaşamıştı, o zaman bile İzmir'e ayak basmayan insan durduk yere neden gelmiş olabilirdi.
Evlenmişti, kızı olmuştu yine gelmemişti, sırf atandığı için gelecek biri değildi Sinan.
Galiba delirmek üzereydim, ya da bilmiyorum belki de delirmiştim
Bak bana bak bana
Ne çok şey aldın benden
Şarkının sözlerine aşık olmuştum, çok güzel ve anlamlı bir şarkıydı. Belki 20 kez aynı şarkıyı tekrarlayıp tekrarlayıp dinledim ve her dinleyişimde bir kez daha yaşadıklarım gözümün önünde canlandı ve ben bir kez daha Sinan Demir'den nefret ettim.
Buraya geleli kaç saat olmuştu hiç bir fikrim yoktu, havanın kararmasını bile önemsememiş ve öylece oturmaya devam etmiştim
Ağlamaktan kızaran gözlerimle telefonumu elime aldım, abimden 15 arama, babamdan 13 arama, annemden 17 arama, Nisa'dan 18 arama ve Barlas'tan da 24 arama vardı.
Saate baktığımda gece 00.46 olduğunu gördüm, artık gitsem iyi olacaktı ama bu halde eve gidersem evdekilerin soru yağmuruna tutulurdum ve ben bunu hiç istemiyorum.
Abime iyi olduğuma beni merak etmemelerine ve Umaylar da kalacağıma dair bir mesaj attım ve ayaklanıp arabama ilerledim.
Umay'ın yanına da gitmeyecektim şimdi o da annemler gibi didikler neden ağladın ne oldu diye sorar falan hiç o havamda değildim.
Büroya gidip sabaha kadar çalışmayı planlıyordum ya da bir otelde kalmayı, en iyisi çalışmaktı. Kafamı da dağıtmış olurdum.
Arabayı büroya doğru sürmeye başladım. Aslında annemlere bu gece çalışacağım derdim de bir günlük mola verdiğimi biliyorlardı ve büyük ihtimal öyle deseydim neden çalışacağımı sorarlardı.
Sonunda büroya ulaştığım da arabadan inerek bürodan içeri girdim, 2 kişi daha sabahlıyor olacak ki iki odanın ışığı açıktı, çok kurcalamadan kendi çalışma odama gittim ve bir filtre kahve yaparak masanın başına oturdum.
(...)
"Mehir... Mehir, kızım uyansana ya!"
Duyduğum sitemli sesle, başımı kaldırarak kısık gözlerimle etrafa baktım,
'Neredeydim ben' diye kısa bir an düşünsem de aklıma gece büroya geldiğim ve biraz çalıştıktan sonra uyuduğum geldi.
Beni uyandıran kişiye baktığımda Umay olduğunu gördüm. "Sen neden büroda kaldın gece annen aradı Mehir sende mi diye? Telaşlanma hemen gece bende kaldığını söyledim."
Ben böyle bir detayı nasıl unuturum ya
Gözlerine kısarak gözlerime bakmış ardından "Sen ağladın mı?" diye sormuştu, hemen itiraz modumu açarak "Ne alakası var ağlamadım, gece uyumadım ya ondan gözüm kızarmıştır." dedim. Pek ikna olmuş gibi bakmasa da kurcalamamış ve başını 'öyle olsun' der gibi sallayarak geri önüne dönmüştü.
"Savcı geldi." dedi garip bir sessizliğin sonunda,
Tepki vermeden yüzüne baktım ve "Peki, gelsin zaten gelecekti. Ben bir eve gideyim üstümü değiştireyim." dedim.
"İyi peki madem sen eve git bende işime döneyim." dedi ve odadan çıkıp gitti, bende hemen arkasından çantamı alarak odamdan çıktım.
Arkadaşlarıma kısaca 'günaydın.' diyerek bürodan çıktım ve arabama atlayıp evin yolunu tuttum.
Eve geldiğimde zile bastım fakat kimse açmayınca yedek anahtarları koyduğumuz yerden evin anahtarını alarak kapıyı açtım ve içeri girdim.
Abim karakola, annem ile babam da mahalleden bir arkadaşlarına gitmiş olmalılardı.
Odama giderek üstümdekilerden kurtuldum ve kısa bir duş aldım, dolabıma ilerleyip üstüme giyeceğim kıyafetleri seçtim ve saç kurutma makinemi fişe taktım,
Değişik bir huyum vardı, saçımı kurutmadan üstümü giyinemiyordum, önce saçlarımı bir güzel kuruttum ve hemen arkasından üstümü giyindim.
Üstüme mavi korse ve beyaz blazer ceket altıma da beyaz bol paça kumaş pantolon giymiştim, saçlarımı sıkı bir at kuyruğu şeklinde bağladım ve kombinime uygun bir makyaj yaptım takılarımı da taktıktan sonra mavi topuklularımı ve çantamı elime alarak odadan çıktım, ayakkabılarımı giyerek evden çıktım.
Anahtarı aldığım yere koydum ve bahçe kapısını da aralayarak sokağa ilk adımımı attım ki atmamla Barlas ile karşılaştım.
"Mehir." Dedi gözlerime bakarak, kapatıcıyla kızarıklığımı kapatmıştım Allah'tan, "Dün eve gelmemişsin, Yasemin teyzeler çok merak etti bende aradım ama ulaşamadım hesap soruyormuşum gibi algılama sadece merak ettiğim için soruyorum dün neredeydin?"
Yanlış anlamadım dercesine başımı salladım ve dudaklarımı aralayıp "Umay-"
"Dün Umaylarda değildin Mehir dün Umay Emre ben hep beraber bir dava hakkında konuşmak için buluşmuştuk, annenler meraklanmasın diye sustum."
Galiba boku yedim,
"Ben." Dedim ve ne diyeceğimi düşündüm, "Her neyse söylemek istemiyorsan anlarım ama bir dahakine söyle lütfen, bir kez daha kafayı yemek istemiyorum."
Anlayışlı tavrıyla gülümsedim ve "Bir daha olmayacak, söz." dedim,
"Sen büroya gidiyorsun galiba?" dedi konuyu değiştirerek,
"Hıhı büroya gidiyorum."
"E beraber gidelim o zaman benim de yeni savcı ile görüşmem lazım."
Dudaklarımı büzerek "Bilmem ki."
"E gidelim işte hem şu piknik işini konuşuruz."
Kısaca başımla onayladım ve "Peki madem beraber gidelim."
Gülümseyerek arabasına döndü ve kapısını açarak geçmem için bekledi, "Teşekkür ederim." Dedim ve açtığı kapıdan geçerek koltuğa oturdum.
O da dolanarak şoför koltuğuna oturmuş ve arabayı çalıştırmıştı. "Bence piknik için sen kesinlikle elmalı kurabiyenden yapmalısın Mehir, yapmazsan ve ben senin kurabiyelerinden yemezsem ölürmüşüm."
Son cümlesine küçük bir kahkaha atıp "Yaparım tabii ki." Dedim.
"Ya ben sana bir şey soracağım aslında." Dedi düşünceli bir sesle, ve devam etti. "Bu Sinan, eskiden de bu mahallede miydi? Malum ben yeni geldim çok bilmiyorum."
Tam insanına sordun be Barlas.
"Eskiden bu mahalledeydi yaklaşık 10 yıl önce falan gitti bir daha da geri gelmedi."
Kaşlarını şaşkınlıkla kaldırmış ve "Nasıl yani? Gördüğüm kadarıyla evlenmiş o zaman da mı gelmedi?"
"Aynen öyle o zaman da gelmedi."
"Garip." Demiş başka da bir şey dememişti, geri kalan yol sessiz sakin geçmişti, büroya geldiğimizde arabanın kapısını açarak arabadan indim, başımı kaldırmamla kapıda bir avukatla konuşan Sinan ile karşılaştım.
Kısa bir an ikimiz de gözlerimizi çekmeden birbirimize baksak da hemen gözlerimi çektim, onun bakışlarını üzerimde hissetsem de dönüp bakmadım.
Barlas, arabanın kapılarını kilitleyerek Sinan'ın yanına ilerledi, bende arkasından ilerlerken çok şükür Sinan gözlerini benden çekip Barlas'a odaklamıştı.
"Sayın savcım ben cinayet büro amiri Barlas Atalay, bir cinayet dosyası için gelmiştim."
Şu an 10 yıl sonra ilk defa Sinan'ın sesini duyacaktım,
"Tamam komiserim siz odamda bekleyin ben hemen geliyorum."
Sesi çok değişmişti, hemde ciddi anlamda
Düşüncelerimden arınıp burada daha fazla durmamın bir anlamı olmayacağından Barlas'ın arkasından gidecektim ki kolumdan tutan el buna engel oldu.
Geri adam atarak kolumu tutan kişiye, Sinan'a baktım.
"Mehir." Dedi sadece adlandıramadığım bir sesle,
Düz bir ifadeyle ve sesle "Efendim savcım." Dedim.
Bana dönük olan başını çevirerek sol tarafına döndü, derin bir nefes alıp geri bana döndü. "Mehir neden bana bu kadar soğuk bakıyorsun?"
Birde soruyor muydu gerçekten, bu soruyu soracak hakka sahip bile değildi ki o, hayır yani ne bekliyordu o kadar şeye rağmen boynuna atlamamı mı?
"Ne bekliyordunuz savcım? Sizin bana yaşattığınız şeyleri hiçe saymamı mı? Beklemeye devam edin o halde, bende bekledim, dönersiniz beni yalnız bırakmazsınız diye." Dedim ve bir şey demesine fırsat vermeden içeriye girdim.
BÖLÜM SONU
Okur Yorumları | Yorum Ekle |