Selllaaammmmm aşklarımmm
Nasılsınızz
Umarım iyisinizdir.
Çok uzatmadan bölüme geçeceğim. Çaylarınızı, kahvelerinizi alın gelin :))
EMEK MAHALLESİ
9. Bölüm;
Bir bu eksikti.
Arabaya bombayı kendi yerleştirmişti.
Ne zaman yapmıştı peki?
Kimseye görünmeden hemde, nasıl yakalanmadan bomba koymuştu arabamın altına
"Saye? Ne oldu?"
Barlas, hiçbir şey olmadığını, her şeyin yolunda olduğunu söylemişti.
Ve gerçekten peşimde bir psikopat vardı.
Şaka yapmıyordu.
Ciddiydi.
Beni öldürmek istiyordu.
İyi de neden?
"Saye."
Ben, ben kimseye bir şey yapmamıştım ki.
Müvekillerimi düşündüm bir süre, davalar yüzünden bana düşman kesilen biri olabilir miydi?
"Saye."
Omzuma değen elle birlikte irkilerek Sinan'a döndüm.
"Noldu? Neden dondun kaldın? Kim yazdı?"
Tc de vereyim mi Sinan.
"Kimse, abim arkadaşlarım falan yok yani bir şey."
Bir iki saniye gözlerini kısıp yüzüme baktı ardından dudaklarını aralayıp "Pek inandırıcı gelmedi ama neyse." diye zırvaladı.
"Yok bir şey dedim Sinan, Allah Allah ya!"
Sesimin sinirli çıkmasını engelleyememiştim.
Ama ne yapayım yani? Gitsin kendi ailesiyle ilgilensin benim ona ihtiyacım yoktu.
Olamazdı da zaten.
Tabii ki mesajı birinden gizlemeyecektim. O kadar aptal değildim çok şükür. Gidip Barlas'a gösterecektim.
Sadece bana yıllar önce onu merak etmememi söyleyen adamın beni merak etmesini istemiyordum o kadar.
"Ben gideyim artık, bir şeyin de yokmuş zaten. Ayakkabılarımı ver."
"Saçmalama istersen Saye."
"Sen saçmalama Sinan. Ayakkabılarımı ver gideceğim."
Elindeki ayakkabılarımı arkasına götürüp konuşmaya başladı.
"Ambulans gelecek birazdan, bir kontrol bir şey yapsınlar sonra gidersin."
Aa delinin zoruna bak.
"Sanane be adam, yok benim bir şeyim git sen kendini kontrol ettir. Kafandan hasar almış mısın bir baksınlar."
"Neydi bu? Laf falan mı soktun gizlice." dedi sırıtarak.
O sırıtışı var ya o sırıtışı, neyse
"Yok gizlice laf sokmam ben sana direkt yüzüne söylerim. Ama ne yazık ki, meşgul bir insanım ve işlerimi halledebilmem için ayakkabılarımı vermen gerekiyor."
Salağa anlatır gibi anlattım, anlamıştır herhalde
"Sen büyüdün de meşgul biri mi oldun sen?"
"Ben büyüyeli çok öldü Sinan da sen olmadığın için göremedin de tabii."
Yüzünde ki sırıtışın silinmesiyle, tepkisizce bakmaya devam ettim.
Düşen surat ifadesiyle beraber, arkasın da tuttuğu elleri öne geldi. Bende bu sayede ayakkabılarımı elinden aldım.
Hızlıca ayakkabıyı ayağıma geçirdim. "Görüşmemek üzere Sinan Demir." dedim ve hızlıca tarladan ayrıldım.
Bu tarafa doğru gelen polis ve ambulans sirenlerini takmadan bir taksi geçmesini bekledim.
"Mehir, abicim."
Karşı tarafta ki yoldan gelen abimin sesiyle, dalgın bakışlarımı ona çevirdim.
Sağına soluna bakıp yanıma koştu.
"İyi misin güzelim? Bir şeyin var mı?"
Bir yandan konuşup bir yandan da vücudum da bir yara var diye kontrol ediyordu.
"İyiyim abi, yok bir şeyim."
Kısa bir süre gözlerime bakıp beni kendine çekti ve sıkıca sarıldı.
"Çok korktum Mehir'im. Çok korktum sana bir şey olacak diye."
Kendimi geri çekip gülerek "Senin çilekli sütünü alamadım ama söz bir dahakine kolisiyle alacağım." dedim.
"Çilekli süt sana kurban olsun be."
Acaba, Nisa abimi görüp kafasına bir şey geçirmiş olabilir miydi?
Bu adam benim abim olamaz.
"Sinan peki? Ona bir şey oldu mu?"
"Yok yani, birazcık ayakları zedelenmiş olabilir. Büyük ihtimal 1-2 gün yürüyemez o."
"Nasıl? Ne yaptın kız Sinan'a?"
"Hiçbir şey abi, ne yapayım ben Sinan'a."
"Sen nereye gidiyordun?"
Eve gidecektim, ordan da bilmiyorum aslında Zeynep ile buluşmam lazımdı ama yorulmuştum ve eve gidip uyumak istiyordum.
"Eve gidecektim."
"Senin araban pert olmuştur, taksi de zor geçer burdan sen istersen al benim arabamı ben gelirim biriyle."
Valla hiç olmaz falan diyemezdim. 1 saat taksi beklemek şu an hiç isteyeceğim bir şey değildi.
"Olur."
Araba anahtarını cebinden çıkartıp, arabayı park ettiği yeri tarif etti.
Elindeki anahtarı alıp, arabayı park ettiği yere ilerledim.
Allah'tan çok uzak bir yere park etmemişti arabayı, hemen binip çalıştırdım.
(...)
"Buyrun bu Zeynep Hanım'ın gayette sağlıklı bir birey olduğunu istapatlayan rapor."
Doktorun elinden aldığım sağlık raporu ile gülümsedim.
Her şey yavaş yavaş yerine oturuyordu.
"Zeynep Hanım, umarım kızınızı alabilirsiniz." dedi gülümseyerek doktor hanım.
"Umarım."
"Bu raporun bir kopyasını da mail olarak bana atabilir misiniz rica etsem?"
Ne olur ne olmazdı.
Yedeği de elimde bulusundu.
Bu Kerem'in bu kadar sakin durması garipti.
"Tamam Mehir atarım ben sana."
Samimi bir tebessüm edip odadan çıktım.
Belge işini halletmiştim ama Elif ile hâlâ konuşamamıştım.
"Zeynep, Açelya ile seni istersen bize götüreyim. Uzaklaştırma emrini de çıkarttık zaten şu aralar ikinizde Kerem'den uzak olması önemli, yanlış anlama Kerem'in bilmediği bir yerde kalmanız gerektiği için dedim."
"Anladım Mehir hanım, ama ben bir otelde de kalabilirim rahatsızlık da vermemiş olurduk."
"Saçmalama Zeynep, otelde kalırsanız Kerem'in sizi bulması 10 dakikasını almaz. Benden daha iyi tanıyorsun onu."
"Ben... bilmiyorum ki."
"Bak Zeynep, bana güven duruşmaya kadar bizde kal. Hem senin içinde kızın içinde emin ol en güvenli yer bizim mahalledir."
Telefonuma gelen bildirim ile teleofnumun ekranına kısa bir baktım.
Bunu peşinde bir psikopat varken söylemen komik avukat.
Burada mıydı?
Dinliyor muydu beni?
İyi de nerden bilebilirdi ki?
Zeynep'i endişendirmemek adına sakince etrafa baktım.
Şüpheli hiçbir şey yoktu.
"Madem öyle diyorsunuz, Açelya için olabilir."
"En mantıklısı da bu emin ol Zeynep."
Bir bildirim daha
Hâlâ bu kadar emin konuşman daha da komik avukat.
"Ben bir lavaboya gideceğim sen beni arabanın orada bekle olur mu?" dedim ve lavabonun olduğu kısma doğru oldukça hızlı adımlarla yürüdüm.
Bana yazan numaranın üstüne tıkladım.
En son attığı 3 mesaj göründü.
Bu Sinan Demir işlerime çok karışıyor avukat, senden önce o mu silinse listeden ha? Ne dersin?"
Bunu peşinde bir psikopat varken söylemen komik avukat
Hâlâ bu kadar emin konuşman daha da komik avukat
Siz; Bana bak aptal şerefsiz, neyin peşindesin ve ne işler çeviriyorsun bilmiyorum ama şunu beynine iyice kazı.
Siz; Ben Mehir Saye Soykan, ve emin ol eğer bir şeye kafayı takarsam o işi halletmeden uyumam bile
Siz: O yüzden yapacağın veya planladığın bir şeyler varsa yapmadan önce bir kez daha düşün çünkü ben senin kim olduğunu öğrendiğimde 1 kez bile düşünmeyeceğim.
Siz: Sen düşün, düşün ki benim başıma iş olma.
Fazla iddialısın avukat.
Seni dinliyen, seni görebilen, ve her an sevdiğin birinin canına kıyabilecek birine, fazla iddialı konuşma derim
Küçük bir tavsiye (:
Şerefsiz diye mırıldanmadan edememiştim.
Daha fazla oyalanmadan ellerimi yıkayıp lavabodan çıktım.
Aşağıya inip arabamı park ettiğim yere yürüdüm. Zeynep arabanın arka kapısına yaslanmış beni bekliyordu.
"E haydi bakalım, Açelya'yı kreşten alalım sonra da evden ihtiyaçlarınızı alıp bize geçeriz."
Zeynep küçük bir tebessüm edip arabaya geçti.
Zeynep ile beraber bende gülümsedim.
Sana söz veriyorum Zeynep.
Kızını da seni de o pislikten kurtaracağım.
(...)
"Mehir ablaa."
Kreşe Açelya'yı almaya gelmiştik.
Beni görmesiyle koşarak yanıma geldi.
"Açelya, nasılsın bakalım?"
"İyiyim, annemi özledim sadece."
Küçük bir tebessüm ettim ve canını acıtmayacak şekilde yanağını sıktım.
"E hadi annene sarıl bakalım."
Arkasından Açelya'nın çantasıyla beraber Zeynep geldi.
Açelya sanki ilk defa sarılır gibi sımsıkı sarıldı annesine, yanaklarını da sevgi dolu öpücükler kondurdu.
"Açelya, ablacım aç mısın? Açsan söyle bir yere uğrayalım yemek yiyelim."
Açelya, göz ucuyla annesine baktı.
"Yanii birazcık." dedi eliyle azıcık işareti yaparak,
"E bende açım zaten, pizza mı? Hamburger mi?"
Bunların zararlı yiyecekler olduklarını tabii ki de biliyordum.
Ama küçücük çocuğu da her an sağlıklı sebzelerle besleyemezdik.
Arada sırada azda olsa fast food veya aburcubur tüketebilirdi.
"Pizzaaa." dedi neşeyle
"E hadi bakalım Zeynep, çok iyi pizza yapan bir yer biliyorum oraya gidip pizza yiyelim."
Başını sallayarak beni onayladı ve arabaya geçtiler.
Arabada maalesef çocuk koltuğu yoktu.
Çocuğun olmadığı için normal bir şey bu Mehir.
Yani, haklısın evet.
Abimden öğrendiğim pizzacıya sürdüm.
Kendisi 6-7 yıl İtalya'da yaşadığı için, kendini pizza ustası falan sanıyordu.
Ama haklı olduğu tek bir konu vardı. O da pizza konusunda gerçekten müthiş olmasıydı.
"Hadi inelim bakalım." arabayı park ettikten sonra arabadan indim. Arkamdan kucağında Açelya ile Zeynep indi.
Arabanın kapılarını kilitleyip, restaurantın içine girdim.
Gözümle bir iki saniye oturacak bir yer aradıktan sonra cam kenarında güzel bir masa buldum ve oraya ilerledim.
"Anne denize baak."
Açelya heyececan dolu sesiyle, sahili işaret etti Zeynep'e.
Restaurantın bu tarafı sahile bakıyordu. O yüzden cam kenarı bir masayı tercih etmiştim.
İzmir sahilini seviyordum, eskiden günümün yarısını gelir burada geçirirdim.
Ben sevincime de acıma da şahit olmuştu bu deniz.
Kafamı camdan çekip bize doğru gelen garsona çevirdim. Elinde menülerle yanımıza geliyordu.
"Buyrun efendim."
Önümüze koyduğu menülerden yiyeceğim pizzayı seçmene gerek bile yoktu çünkü en sevdiğim pizza olan margarita pizzadan alacaktım.
"Açelya, hangi pizzayı istersin?"
"Ben, sosisli karışık pizzadan isiyorum." dedi annesine dönerek.
"Tamam, içecek olarak da ayran mı? meyve suyu mu?"
"Meyve suyu."
"Sen ne istersin Zeynep?"
"Bende sosisli karışık alacağım, Mehir hanım."
"Tamam da, artık şu hanımı kaldırsak mı? Büro da veya mahkemede falan söyleyebilirsin."
"Tamam Mehir."
"Bakar mısınız?"
Yanımıza gelen garsona siparişimizi verdikten sonra beklemeye başladık.
"Burdan çıktıktan sonra eşyalarınızı alıp sizi bizim eve bırakacağım." Bileğimde ki saate bakıp devam ettim. "Sonra da yaklaşık 2 saat sonra falan ben dışarı çıkacağım ama siz rahat olun, benim abim polis, karşı komşumuzun oğlu savcı, yan tarafımızda ki komşumuz asker, arkadaşımın babası emekli asker yani kısaca size hiçbir zarar gelmez."
"Anne, biz Mehir ablalarda mi kalacağız."
Zenyep, Açelya'nın gözlerinin önüne gelen perçemlerini kenara çekip "Bir süreliğine evet annecim." dedi ve bana dönüp "Çok teşekkür ederim Mehir, senin yerine başka bir avukat olsaydı bize bu kadar yardımcı olmazdı."
Benim hukuku seçmemde ki en büyük etkenlerden biriydi zaten kadınlar ve çocuklar,
"Böyle düşünme Zeynep, eminin diğer avukatlar da sizi yalnız bırakmazdı."
"Hayır Mehir, gerçekten ben önceden de çok avukat aradım çok avukat tuttum ama hepsi Keremden korkup geri çekildi."
Küçük bir tebessüm ettim, gerçekten var mıydı böyle avukatlar?
Garsonun siparişlerimizi getirmesiyle, konuşmak için aralanan dudaklarımı kapattım.
Tamam artık, avukat kimliğinden çıkıp insan olabilirsin.
Pizza vakti.
(...)
"Anne, biz geldik ama kapıyı açan yok. Abim evde değil miydi ya!"
"Evde kızım abin, zile bas sen açar o."
"Öldü mü bu ya açmıyor kapıyı."
"Düzgün konuş abin hakkında, ölüm falan çok kötü şeyler kızım söyleme öyle."
"Tamam anne, oğlun çok iyi ve sağlıklı."
"Biliyorum, ben doğurdum onu."
"Hadi anne öptüm görüşürüz." dedim ve bir şey söylemesine fırsat vermeden kapattım.
Evin ziline elli kez ard arda bastım ve kapının açılmasını bekledim.
"Aç artık şu kapıyı abi ya!"
"Saye?"
Sokaktan gelen Sinan'ın sesiyle arkama döndüm.
Bir sen eksiktin.
"Efendim Sinan, ne var?"
"Ne bu asi asi tavırlar, kapıda mı kaldınız diye soracaktım."
"Sanane ya, dön işine Allah Allah."
"Tamam kalmışsınız bize gelin isterseniz."
Zeynep'in ve Açelya'nın gözleri Sinan ile benim aramda gidip geliyordu.
"Yok kalsın."
Geri kapıya dönüp zile bastım.
"Aç şu kapıyı."
"Kıracağım ama."
"Abi, endişelenmeye başladım."
"YA AÇ ŞU KAPIYI!"
"Ben bir abimin odasının penceresine gideyim odasındaysa taş atacağım çünkü."
Zeynep beni kısaca başıyla onaylamıştı, bende bahçeye girip abimin odasının olduğu kısma ilerledim.
Perdesi açıktı.
Gözlerimi kısarak içeriye baktım.
Abim, yerde yatıyordu.
Ama tek bir sıkıntı vardı.
Yer kanlarla doluydu.
"ABİ!"
Abim yerde kanlar içinde yatıyordu.
Abim
Yerde
Kanlar
İçinde
Ya, ya çok kan kaybettiyse
Ne yapacaktım, nasıl içeriye girecektim.
Pencerenin camını kıracaktım, ancak öyle içeriye girebilirdim.
Kapıyı kırmaya gücüm yetmezdi.
"Mehir, ne yapıyorsun orada?"
Yan bahçeden gelen Barlas'in sesiyle, derin bir nefes aldım.
"Barlas, Barlas yardım et. Abim yerde, yatıyor, yer kan içinde Barlas lütfen lütfen ambulansı ara bir şey yap. Benim içeriye girmem lazım."
"Mehir bir sakin ol, ben geliyorum şimdi tamam mı?"
Bahçeye giren, Sinan ve Zeynepler ile tedirgin mi olmalıydım? Rahatlamalı mıydım?
Zeynep'e o kadar bizim evimiz güvenli demiştim.
Ama Sinan gelmişti, o yardım ederdi.
"Sinan, abim."
"Abin ne Mehir?"
Dönen başım, ve kararan gözlerimle karşımdaki kişileri ayırt edemiyordum.
Etrafımdan gelen sesleri bile algılaamıyordum.
"Sinan." diye fısıldadım.
Artık her yer karanlıktı, birinin beni tuttuğunu hissettim.
Birde birinin "MEHİR!" diye bağırmasını duydum.
Abim, yaşayacaktı dimi?
-BÖLÜM SONU-
Bölüm nasıldı?
Valla sondaki olay aklımda yoktu bir anda yazıverdim.
Çok mu kaos falan oluyor?
Aman olsun.
Diğer bölüm görüşmek üzere
Allah'a emanet olun hoşçakalın
(:
Okur Yorumları | Yorum Ekle |