Selaaaammmmm aşklarrımmmm
Nasılsınıızzz?
Ben iyiyim (çok şükür) bu bölümü nedense çok ertelemişim Cuma günü yazmaya başladım.
Neyse çayınızı kahvenizi (kahve soğuk olmasın mümkünse 1 haftadır boğaz ağrısı çekiyorum) alın gelin
EMEK MAHALLESİ
11. Bölüm; Külü Ateşle Korkutamazsın
Keyifli Okumalar
Bir çıkmazın içindeydim.
Nefes alamayacak gibi hissediyordum. Yoğun bakımda ki abim, abimi vuran Kerem, suçsuz bir anne ve kızı, peşimdeki psikopat, yıllar sonra gelen Sinan.
Her şey beni o kadar yormuştu ki
Daha Barlas'a önceden gelen mesajları bile gösterememişken yenileri gelmeye devam ediyordu.
Daha Elif ile bile görüşmemiştim, duruşmaya 4 gün kalmıştı.
Çıldıracaktım.
Ya da çoktan çıldırmıştım.
Gözlerimi mesajlardan çektim ve Zeynep'e döndüm.
Dudaklarını stresli bir biçimde ısırarak bana bakıyordu.
Onları nasıl koruyacaktım.
"Sen ne zamandır böyle mesajlar alıyorsun?"
Duyduğum ses Barlas'a değil dibimde dikilen Sinan'a aitti.
Kuruyan dudaklarımı ıslatarak dudaklarımı araladım.
"1-2 gündür alıyorum."
"Tamam, sakin ol tamam mı Saye, telaşlanma hemen ben gidip numarayı aratacağım. Zeynep ve Açelya'yı da güvenli bir yere götüreceğim."
"Ben, bilmiyorum, sanki her şey üstüme üstüme geliyor Sinan. Ne yapacağımı da bilmiyorum. Çok umursamamaya çalışıyorum ama olmuyor."
"Tamam Saye, anlıyorum ben seni tamam mı? Bak şimdi bana güven, bana bırak tamam mı? Ben her şeyi halledeceğim."
Bir şey söylemedim, gözlerine bakıp başımı aşağı yukarı salladım ve bir adım geri gittim.
Sinan gözleriyle Barlas'a 'gidelim' dercesine baktı. Barlas bana kısa bir bakış atıp Sinan'ın peşinden gitti.
"Mehir ben çok üzgünüm, Kerem'den böyle bir şeyi beklemezdim yani bu kadar ileriye gidebileceğini düşünmemiştim."
"Senin bir suçun yok Zeynep, Kerem'in yaptığı bir şeyi kendi suçunmuş gibi davranma lütfen."
"Duydum, duydum Oğuz, senin kızın yüzünden oğlum can çekişiyor."
Annemin sesiyle kafamı koridorun başına çevirdim.
Bir bu eksikti gerçekten
"Senin yüzünden, Mehir sen abine nasıl yaparsın bunu?"
Ben bir şey yapmadım anne.
İçimdekileri dile getirerek konuştum. "Ben abime hiçbir şey yapmadım anne."
"Sen o davanın üstüne bu kadar düşmeseydin abin şu an orada olmayacaktı."
Parmağıyla yoğun bakım ünitesini gösterek bağırdı.
"Benim bie davanın üstüne düşmem işim anne avukatım ben avukat tabii ki de müvekkilimin davayı kazanması için yapabileceğim ne varsa yaparım."
"Tamam Mehir sakin hastanedeyiz."
Umay'ın dediklerini annem umursamamış olacak ki
"Al bak avukat oldun da noldu, ha hiçbir şey! Abin şuan senin davan yüzünden içeride."
"Anne, lütfen artık yeter! Yeter ya, 24 yaşındayım ben 24. Küçük kız çocuğu yok karşında. Abim eğer içeride can çekişiyorsa hiçbirimizin suçu değil. Ama benim içimde can çekişen küçük Mehir'in suçlusu sensin."
Bir şey söylemesine fırsat vermeden hızla hastaneden çıkıp derin bir nefes aldım.
Hastanenin önündeki bankların bir tanesine geçip oturdum.
Yaşadığım şeyler yetmezmiş gibi bir de annemin söylediklerini çekmek zorundaydım.
Annem, her zamanki annem gibiydi aslında, ben ne zaman hukuk yazdığımı söyledim o zamandan beri böyle bana
Nedeni ne bilmiyorum ama abimin mesleğine duyduğu saygıyı bana göstermemişti.
"Avukat olup, yalancı mı çıkacaksın başımıza." demişti bir ara
Ben yalancı olmayacaktım ki, yalan söyleyenlerin, iftira atanların suçlarını ortaya çıkaracaktım.
Ama annem hiçbir zaman beni anlamadı.
Eski annemi özlediğimi söylebilirim bile, küçükken böyle değildi.
Küçükken annemle çok iyi anlayışımızı hatırlıyorum hatta.
Zeynepler içeride kaldı, of anne umarım o kadına da bir şey söylememişsindir.
Annemin Zeynep'e bir şey söylemiş olma ihtimaliyle beraber telaşla ayaklandım. Yoğun bakımın olduğu kata inip kısa bir göz attım.
Zeynep ve Açelya ortalıkta görünmüyordu. Annem de oturakların birine oturmuş abimin olduğu yere bakıyordu.
Gözlerimi Umay'a çevirdim. "Zeynep'i gördün mü?"
"Kızıyla beraber bir yere gitti ama bilmiyorum."
Of anne of!
Umarım kadına saçma sapan şeyler söylememişsindir.
Umay' ı kısaca başımla onayladım ve cebimden telefonu çıkartıp Zeynep'i aradım.
Telefon kısa bir süre çaldı, ardından da açıldı. "Zeynep nerdesiniz?"
"Kantine indik Mehir, Açelya acıkmış oradan da otele geçeceğiz merak etme bizi."
"Saçmalama Zeynep, gece saat kaç olmuş bu saatte bir yere gidemezsiniz ayrıca hiç güvenli değil."
"Hiçbir şey olmaz Mehir, merak etme sen bizi."
"Annem sana bir şey söylediği için gidiyorsan gitme Zeynep, annem her zamanki gibi yine saçmaladı."
"Annen bana bir şey söylemedi Mehir. Ama ben rahatsız oldum. Benim yüzümden neyse işte."
"Saçmalama Zeynep Açelya için kantinden bir şeyler al ve yanıma gel tamam mı? Bak Sinan senin için güvenli bir yer arıyor. Bir yer bulalım söz veriyorum ben seni bırakacağım."
"Ama."
"Aması yok Zeynep, Açelya'yı düşün. Hem Sinan eminim sizin için en güvenli yeri bulacaktır."
Allah'ım sen bana Sinan'ı da övdürdün ya ben başka da bir şey söylemek istemiyorum.
"Peki tamam."
Heh şöyle
"Tamam hadi al gel Açelya'yı."
"Peki."
Daha da bir şey konuşmadık telefonu kapatıp Zeynepleri bekledim.
Telefonuma gelen bildirim sesiyle gözlerimi telefona çevirdim.
Bilmediğim bir numaradan gelen bir mesajdı.
0 530- Saye, Sinan ben
0 530- Sana mesaj atan kişinin numarasını bana atabilir misin?
Nerden bilecektim ben bunun Sinan olduğunu diyecektim ki profil resmini görmemle Sinan olduğunu anladım.
Siz; 0 5** *** ** **
Numarayı atıp telefonu kapatacakken gelen bildirimle geri ekrana odaklandım.
0 530- Teşekkürler, sen nasıl oldun?
Siz; İyiyim.
0 530- Peki, biz Barlas ile karakoldayız şuan oradan da Zeynepleri alıp Ceren'in yanına götüreceğim.
Siz: Onların yanının güvenli olduğunu nerden düşünüyorsun? Benim evimde abimi vurdu o Kerem.
0 530- Ceren, iyi bir asker Mehir.
Ceren asker miydi?
Gerçi şaşırmamak lazım, başıma gelen onca olayın içinde bu hiçbir şey
Siz; Bilmiyordum.
0 530- Hem Açelya ile Derin de iyi anlaşırlar belki
Siz; Belki
Aralarında 2-3 yaş ve Derin daha konuşmayı bilmiyor ama olsun, belki
Siz; Neyse görüşürüz.
0 530- Görüşürüz
Sinan'ın numarası da Savcı SD diye kaydetip telefonu kapattım.
İnanılmaz yorulmuştum.
Ama ayakta durmak zorundaydım.
(...)
Zeynep ve Açelya'yı Sinan gece almıştı. Bende şimdi eve doğru gidiyordum.
Sinan'ın zoruyla
15-20 dakika duş alıp gitmişken bir de Ceren'in yanına uğrayacaktım.
Ardından da geri hastaneye dönüp işlerimi halledecektim. Abimi yalnız bırakmak istemiyordum ama yapacak bir şeyim yoktu.
Sinan ise yanında Nisa var annenler var deyip diyordu.
Uyuz herif
Ben bilmiyordum sanki
Mahalleye girmemle beraber radyoyu kapatıp arabayı evin önüne park ettim.
Arabadan indim ve evin kapısını açarak içeriye girdim.
İki gündür eve kimse uğramadığı için evin içini yoğun bir kan kokusu sarmıştı.
Abimin kanının kokusu
Abimin odasının kapısı açıktı ve gözüm ister istemez oraya kayıyordu. Yerler kurumuş kan içindeydi.
Peki Mehir kendine gel, üstündeki aptal korkak kişiliğini at ve kendine dön.
Korkup yüzleşmemeye çalışma, aksine abine bunu yapanlardan intikamını al.
Çantamı bir köşeye attım. Ayakkabılarımı çıkardım. Evdeki kan kokusunun birazda olsa gitmesi için ilk önce pencereleri açtım.
Ardından kollarımı sıvadım ve banyoya ilerleyip bir kovaya sabunlu su doldurdum. Banyo dolaplarının birinden de temizlik bezi alıp abimin odasına ilerledim.
Yerdeki kurumuş kan lekelerine baktım.
Temizleyecektim.
Kendi elimle temizleyeyim ki abime bunu yapanlara karşı olan nefretim, kinim azalmasın.
Yere çömeldim, temizlik bezini suya daldırarak sıktım.
Bezi yere birazcık sürttükten sonra bu şekilde geçmeyeceğini anlayarak banyona geri döndüm ve bir tane temizlik süngeri, eldiven ve maske aldım.
Eldivenleri elime geçirip maskeyi de taktıktan sonra geri odaya döndüm.
Süngeri ıslatıp sıktım ve yere bastırarak sürttüm. Yerdeki kurumuş kan yavaş yavaş geçiyordu.
Yaklaşık 2 saatin sonunda yerdeki kan izleri çıkmıştı.
Son olarak temiz bir bezle üstünden geçtim.
Ayağa kalkarak son bir kez temizlediğim yere baktım.
Abimin kanı yerden silinmiş olabilirdi, ama hâlâ aklımın bir köşesinde yerli yerinde duruyordu.
(...)
"Ceren, benim Mehir."
Açılan kapı ile Ceren ve kucağında ki Derin ile karşılaştım.
Zeynep ve Açelya'yı görmek için Cerenlere gelmiştim.
"Hoş geldin Mehir."
Yüzüme kondurduğum ufak bir tebessüm ile "Hoş buldum."
"Mehiy aba gemiş."
Ayakkabılarımı çıkarıp içeriye geçtim. "Zeynepler salonda mı?"
"Evet, ikiside içeri de."
Kısaca başımla onaylayıp salona geçtim.
"Mehir?"
"Nasılsınız diye bakmaya geldim."
"İyiyiz." dedi yüzündeki ufak bir tebessümle, gözlerimi Zeynep'ten çekip Açelya'ya çevirdim.
Önündeki birkaç tane oyuncakla oynuyordu.
"Bir şey içer misin? Yapayım."
"Teşekkür ederim ama Zeynep ile konuşup gideceğim başka zamana artık."
Zeynep tedirgin bir sesle "Bir şey mi oldu? Ne konuşacağız."
"Bir şey olmadı." dedim ve devam ettim. "Ceren sizi korur biliyorum bu yüzden içim rahat bende duruşmaya kadar Kerem'in içeri girmesi için yapabileceğim ne varsa yapacağım."
"Tamam?"
"Bu Büşra'nın çocuğunun babası Kerem olabilir. Kerem'in Dna örneği lazım sizin evinizde kullandığı bir tarak falan var mı?"
Zeynep hafif şaşkın gözlerle bana baktı ardından dudaklarını ıslatıp konuşmaya başladı.
"Kerem bu konularda acayip dikkatlidir. Yani nasıl desem temizlik düzen hastası gibi düşünün, tarağı var ama üstünde tek bir saç teli bulamazsınız."
"Anladım."
O zaman bende tükürük örneği alırdım. Yani evet biraz tehlikeli bir işti ama yapardım ben ya
"Ne yapacaksınız peki?"
"Halledeceğim, neyse ben gideyim artık hastaneye gideceğim oradan da birkaç işim var onları halledeceğim."
"Peki."
"Sizde dikkat edin tamam mı? Evet Ceren'e güveniyorum ama o pisliğe güveniyorum."
"Sen merak etme Mehir, o iş bende." diyen Ceren'e gülümseyip ayaklandım.
Çantamı elime alıp kapıya ilerledim.
"Hadi görüşürüz."
"Görüşürüz."
Arkama dönüp arabama ilerledim. Patlayan arabamdan sonra babamın arabasını kullanır olmuştum.
Yeni bir araba alasına kadar da kullanmaya devam edecektim büyük ihtimal
(...)
"Nisa, abim nasıl oldu hâlâ aynı mı durumu?"
"Hâlâ aynı, senin bu abinde keçi inadı var keçi, hiçbir değişmiyor adamın ya."
"Anladım."
"Sen ne yaptın? Gördün mü Zeynepleri."
"Gördüm gördüm, içim biraz da olsa rahatladı."
"Annemler babamlar da var Mehir. Korkma sen."
Bir şey söylemedim sadece başımı onaylarcasına salladım.
Gözlerimi geri ruhsuzca yatan abime çevirdim.
Of abi of
İyi olacağına dair bir işaret ver bari
Yeminim olsun çilekli süt falan almam sana bir daha
Abi, lütfen artık uyan lütfen
"Saye? Nasılsın?"
Nisa'nın ne ara gittiğini ve ne ara Sinan'ın yanına geldiğine dair tek bir fikrim yoktu.
Korkmaya başlıyorum bu adamdan, öcü gibi beliriyor bir anda yanımda
Yanımda olması gerektiği zamanda yanımda değildi ama istemediğin zamanda da dibimdeydi.
Hayırsız herif
Saye diyor birde
Saye mi kaldı ya!?
Neyse Mehir sakin ol
Başımı ona dahi çevirmeden soğuk bir dille cevap verdim. "İyiyim savcım."
Bir süre ses gelmedi, "Bende iyiyim Saye sağ ol."
Banane be senin nasıl olduğundan
Başımı usulca aşağı yukarı salladım.
"Kahve?"
Kohvo?
Şeytan diyor ki al kahvesini dök başından aşağıya ama şuan uygun bir zaman değil.
Tek sorun zamanın ve mekânın uygun olmaması yoksa kahveyi de bardağı da kafasına geçirirdim.
Neyse Mehir çirkefleşme kızım
"Sesin gitti galiba, al sıcak sıcak iyi gelir belki."
Ol socok socok oyo golor bolko
Hafif gülerek "Anladığım kadarıyla sesin gitmemiş ama yine de içersin diye düşünüyorum."
Ananı
Neyse Aysel teyzeyi seviyorum.
Ama ben daha fazla kendimi tutamayacağım. Yana dönerek göz göze gelmemizi sağladım. Fazla mı yakın olduk ya
Bir adım geri giderek aramızdaki mesafeyi açtım.
"Ya Sinan gitsene sen ya! Ne işin var senin burda zaten?"
Sinan, gözlerimin içine bakarak bir adım atarak yaklaştı.
"Sen burdasın çünkü."
Ay hoşt!
-BÖLÜM SONU-
Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi belirtirseniz sevinirim.
Diğer bölüm görüşmek üzere hoşçakalım
:))
Okur Yorumları | Yorum Ekle |