Yeni Üyelik
7.
Bölüm

Gece yarısı eski bir dosttan gelen teselli

@hayalleribuyukbiry

Ahmet’le amcası Murat'ın cesedini alıp Ahmet'in amcasının arabasına koydular, arka kapıdan çıkıp

arabayla kimsesiz şehit mezarlığına getirdiler. Ahmet’in elinde fener, amcası ise mezarını kazıyordu.

Kazmayı bitirdikten sonra Murat'ı kefenleyip mezara koydular, toprakla da mezarını kapattılar.

Amcası tabii ki Murat'ın mezarının yanına Türk bayrağını koymuştu. Türk bayrağını mezarının yanına dikip:

“Yattığın yerde rahat uyu kardeşim, kanın yerde kalmayacak.” dedi ve arabaya binip oradan ayrıldılar. Ahmet'in evinin yolunu tuttular. Yaklaşık yirmi-yirmi beş dakika sürüyordu evinin mesafesi.

“Amca sen haklıydın, artık hiçbir yer güvenli değil gibi görünüyor, yaşanan olaylara bakıyorum; saldırılara, gasplara, kundaklamalara, ülke zor zamandan geçiyor. Kendim için değil de annem ve ülkem için endişeleniyorum. Amca ben gidersem ölürsem babamın ölümünden sonra benim yokluğumu annem kaldıramaz, bana bir şey olursa eğer amca anneme sahip çıkmanı istiyorum.”

“Evlat daha senin yaşayacağın uzun yıllar var, düşünme bunları. Hem anneni canım pahasına olsa korur ve kollarım, seni de öyle. Sen bana babandan kalan tek yadigârsın. Bu gece de böyle olmasını istemezdim, o canilerin takip edip öldürmeye çalışacağını hiç düşünmezdim. Sana sürpriz yapmak istedim, arkadaşım gelince babanın katilini ikimiz de öğreniriz diye seviniyordum ama izin vermedi caniler! Her ne olursa olsun, er ya da geç bu işi kim yapıyor, babanın katili kim, emniyetteki casus…

Hepsini bulacağım.”

“Amca benim için endişelenme, ben başımın çaresine bakabilirim hatta bu gece geldiğim iyi oldu, o hainlere silah sıkmam içimi rahatlattı. Babamın katilleri de onlardan birisi, onları öldürmek içimi soğuttu biraz da olsa.”

“Helal olsun evlat, yaşa sen!”

“Amca, Merve'nin babasıgil de yemeğe davet etmişlerdi. Annemle gittim, bir tablo vardı evde.

Tabloda ne vardı dersin, şu dövmeli haydutların kolunda olan dövme, tabloda resim olarak yapılmış asılmıştı duvara.”

“Ciddi misin? Çok şaşırdım, umarım bu işin içinde Abdullah da yoktur.”

“Anlamını da öğrendim, ‘Düşmanlarımız gün ışığında can verirken biz karanlıkta zafer kutlarız.’

anlamı da bu, çok değişik

“Evet, tam kalleşlere göre bir simge ve anlam ama biz bunların hesabını sorarken karanlıkta değil

gün ışığında mertçe soracağız. Umarım Abdullah da bu işin içinde değildir, karısı ve çocuklarına yazık olur.”

Saat gece yarısına gelmişti, amcası Ahmet'i eve bırakmıştı. Ahmet çok yorulmuştu, bu olanları

kabullenmeye çalışıyordu, az daha amcası da kendisi de suçsuz oldukları hâlde öldürüleceklerdi. Eğer bana bir şey olsaydı annem ne yapardı, diye Ahmet düşünmekten kendini alamıyordu. Ahmet, annesi uyanmasın diye yavaş ve sessizce kapı deliğine anahtarı sokup kapıyı açtı. Kapıyı kapattıktan sonra kendisini salonda duran kanepenin üstüne attı, çok yorgundu, kafasını yastığa koyar koymaz uyudu. Mışıl mışıl uyurken kapı vurulması ile uyandı. Ahmet kendine gelmeye çalışıp ne olduğunu anlamaya çalışırken kapı birkaç kez daha vuruldu. Saat gecenin üçüydü, bu saatte kim neden gelir ki? Ahmet

yatağından kalkıp kapıyı açtı, kapıya vuran İrem’di. Ahmet şaşkınlıkla:

“İrem ne işin var ki senin bu saat de manyak mısın?”

“Geçen geceden beri seni çok merak ettim, olanları da anlatacaktın anlatmadın, başına bir şey

geldi diye çok endişelendim. Babanın yasını yalnız tutmanı istemiyorum.”

Ahmet günlerin verdiği yorgunluk ve üzüntüyle İrem’e sarıldı, kaç günden beri güçlü görünmeye

çalışan Ahmet, ağlayacak ve teselli bulacak omuz arıyordu. Gecenin yarısı da olsa da İrem'e sımsıkı sarılıp ağlamaya başladı. Bunu gören İrem çok şaşırmıştı, Ahmet'in üzülmesine asla dayanamazdı. O da belli etmemeye çalışarak üzüntülü bir sesle:

“Ahmet ne oldu, neyin var? Geçen gece iyi gibiydin.”

“Hayır İrem, annem için güçlü görünmeye çalışıyorum, babamı çok özlüyorum.” İrem, Ahmet'e

karşılık verip o da Ahmet'e sarılmıştı.

“Ağla Ahmet ağla. Ben buradayım, dök içini rahatla.”

“Babama yanlış ihbar vererek pusuya düşürüp şehit etmişler, kollarında değişik dövme olan adamlar arabaları kundaklıyor, insanlara saldırıyor. Babamı olay yerine emniyetin yüksek liderlerinden birisi yönlendirmiş, babamın öldürülmesinde onun da parmağı var yani.”

“Ahmet çok üzüldüm, sen güçlü birisisin, bunu da atlatırsın hatta beraber atlatacağız, ben yanındayım.” İrem böyle Ahmet'i üzgün görmeye dayanamıyordu, teselli etmeye çalışıyordu. Ahmet kafasını İrem'in omzuna yaslamış teselliyi bulmaya çalışıyordu. Eskiden de hep öyleydi, Ahmet'in morali bozulunca, bir şey olunca Merve'den önce İrem'e gidip onda teselli arardı, neden öyle yaptığını

bilmezdi ama İrem'in Merve'den bile daha iyi geldiğini biliyordu.

“İrem korkuyorum, bana da bir şey olacak diye, babamdan sonra bir de bana bir şey olursa annem

ne yapar? Daha babamın ölümünün yasını tutuyor.”

“Sen neler diyorsun Ahmet, sana bir şey olursa ben de kaldıramam. Toprağa giren sen olursun ama asıl ölen ben olurum, o yüzden lütfen bir daha ölümlü şeyler söyleyip moralimizi kaçırma ne olur.”

“Bu gece kafamın üzerinden mermiler geçti, ölüm bu gece çok yakındı İrem hem de çok yakın. Onun için böyle şeyler düşündüm, bana bir şey olsaydı annem ne yapardı?..”

 

 

 

Loading...
0%