Yeni Üyelik
10.
Bölüm

10. Bölüm

@hayalperestanka

Keyifli Okumalar Dilerim ❤️

***

Yeni bir yılın ilk haftası çoktan biterken, tatili fırsat bilen öğrencilerin çoğu memleketlerinin yolunu tutmuştu.

Sinan ve Buket ise İstanbul'a gitmeden bir gün önce söz verdikleri gibi tekrar Hafize hanımı ziyarete geldi. Yine soba başında kurulan kahvaltı sofrası bu sefer Hafize hanımın o anlamlı sözleri ve eski hikayeleri ile daha bir şenlenmiş, öğle ezanı okunana kadar da masadan kimse kalkamamıştı.

Hafize hanımın namaz kılmak için odasına çıkmasıyla, gençler sofrayı hep bir elden toparlayıp tekrar salona geçti. Zeynep yeni demlediği çayı bir kez daha ikram edip tekrar yerine oturduğunda, anneannesi gelene kadar arkadaşlarının yanından ayrılmadı. Çay eşliğinde sohbetleri havadan sudan devam ederken, Zeynep bu sefer gözlerini Sinan ve Buket'in arasında bir süre gezdirip, hazır anneannesi de yokken aklındaki soruyu hemen sordu.

"Demek uçak biletlerinizi beraber aldınız ha?" Diyerek gülümserken, Buket neredeyse içtiği çayda boğulacaktı. Bu durum karşısında Zeynep gülmemek için kendini zor tutarken, Buket hemen toparlanıp savunmaya geçti.

"Malum her ikimizin de arabası yok. Otobüs ve vapur desen, şansa ikimizin de midesini bulandırıyormuş. Eh geriye bir tek uçak kaldı, hem malum yine aynı şehre gidiyoruz ayrı gayrı olmasın dedik.." Buket arkadaşının imalı bakışlarını görmemezlikten gelmek için elinde ki çayını yudum yudum içerken, Sinan'ın komik sözleri ortamın havasını bir anda değiştirdi.

"Kısaca ne demiş bizim gibi öğrenciler, paran varsa Range Rover paran yoksa Game Over.." Sinan'ın konuyu şakaya vurarak kapatmaya çalışması işe yaramış, Zeynep onlarla uğraşmayı başka bir zamana bırakmıştı.

Hep bir ağızdan gülerek konuşmaya devam ederlerken, Hafize hanım namazını kılmanın huzuru ile tebessüm ederek tekrar gençlerin yanına geldi. Zeynep de anneannesinin gelmesini fırsat bilerek hemen yerinden kalktı. Daha fazla namaz vaktini geciktirmemek için arkadaşlarını anneannesiyle bırakıp o da namaz kılmaya yukarı kata çıktı.

Önce lavaboda güzelce abdestini alıp odasına geçti. Ardından feracesini giyinerek başınıda güzelce şalıyla doladı. Son olarak da seccadesini kıbleye doğru serip niyetini ederek namaza durdu.

Namaz demek; 'Allah'ım, verdiğin her bir nimete şükür ediyorum' demenin adı..'

Cennetin anahtarı..

'Secdeye gizlenmiş bir Af'dı…'

Namazını kılan Zeynep, tesbihini de çekerek ellerini semaya doğru kaldırdı. İçinden duasını ederken aşağıda oturan arkadaşları Sinan ve Buket'i de unutmadı. Çünkü biliyordu ki, müminin mümine yaptığı duâ en makbul olanıydı. Hem bununla ilgili öyle güzel bir hadis vardı ki, insanın herkese duâ edesi gelirdi.

Bir kimse din kardeşine hayır dua ettikçe, yanında bulunan görevli melek ona; 'Duân kabul olsun, aynı şeyler sana da verilsin' diye dua ederdi...

Müminlerin birbirlerini sevmeleri, birbirlerinin iyiliğini ve saadetini istemeleri, bunun içinde birbirlerine hayır duâ etmeleri Cenab-ı Mevlâ'yı memnun etmenin en güzel yoluydu.Ve belki de Zeynep'in bütün umutları avuç içlerindeki o duâ da saklıydı...

*** ***

Herkes çoktan evine gidip ailesiyle vakit geçirirken, Zeynep anneannesini burada tek bırakıp Konya'ya gidemedi. Hafize hanımın; "olmaz öyle şey anan, baban, dostların seni bekler" diyen itirazlarına karşı, Zeynep eline geçen fırsat ile tebessüm etti.

"Madem öyle o zaman sende benimle gel." Konuyu güzel bir şekilde beraber yolculuk yapmaya getirmişti.

Hafize hanım torununun bu tatlı inadına içten bir şekilde gülümsedi. Giderdi gitmesine ama çiçeklerini ve beslediği hayvanlarını düşününce, gönlü gitmeye bir türlü el vermiyordu.

"Sen beni düşünme, zaten az bir vakit sonra yine geleceksin." Diye diretmeye devam edince, Zeynep de daha fazla ısrar etmedi. Anneannesini daha fazla üzmek yerine en iyisi aklına gelen diğer mantıklı yolu seçmekti. Gönlü bu soğuk havalarda anneannesini ardında tek bırakıp gitmekten yana değildi. O yüzden akşam vakti Hafize hanımdan gizli bir şekilde ailesini arayarak durumu onlara kısaca özet geçti. Fatma hanım ve Ahmet bey kızlarının bu güzel ve naif düşüncesi ile evlatlarıyla bir kez daha gurur duyarken, bir daha ki hafta için kendilerinin Bursa'ya geleceğini söyleyerek Zeynep'i mutlu etmişti.

Böylelikle ne giden ne de ardında kalan biri olacaktı. Zeynep anneannesine büyük bir sürpriz yaparken aslında kendisi büyük bir sürprizden bir haberdi...

****

~BİR HAFTA SONRA~

Öğle vakti geçerken Zeynep ve anneannesi çoktan yemeklerini hazırlamış, namazlarını kılmış, bir köşeye oturmuş sabırsızla beklemeye devam ediyordu. Hafize hanım sobanın yanı başında patik örmeye devam ederken, Zeynep ise heyecanla pencere kenarında oturarak anne ve babasının gelmesini bekliyordu.

Bir süre öylece beklemekten sıkılan Zeynep tam önüne dönecek iken, uzaktan İnkaya Çınarın'dan kendi arabalarını fark edince hızla yerinden kalktı.

"Geliyorlar anneanne !" Koşturarak salondan çıkarken, Hafize hanım torununun bu haline oturduğu yerden kıkırdayarak güldü. Kaç yaşına gelirsek gelelim ailenin özlemi bir başka oluyor, seni işte böyle bir anda küçücük çocuk yapı veriyordu…

Zeynep hızlıca terliklerini giyip evin avlusuna çıkarken, sabahtan yağmış yağmurlu havanın ıslak bıraktığı su birikintilerinin ayağını ıslatmasını hiç umursamamış, bahçe kapısına doğru hızlıca koşup açarak dışarıya doğru çıkmıştı. Ahmet bey şoför koltuğunda, Fatma hanım ise hemen yanındaki ön koltukta karşılarında kızlarını görünce yüzlerinde ki güller şimdiden açmıştı. Ahmet bey arabayı kenara çekip durdururken, onlardan önce arka kapının açılmasıyla Zeynep'in bakışları şaşkınlıkla oraya doğru kaydı.

Arka koltuktan gülerek inen Tuğba ve Ecrin aynı anda "Sürpriz !" Diye bağırmasıyla, Zeynep şaşkınlık ve mutluluk duygusunu aynı anda yaşadı.

"Yaa !" Mutluluktan gözleri dolan Zeynep kollarını kızlara doğru açtığında, Tuğba ve Ecrin hızlıca Zeynep'e doğru koşarak sıkıca sarıldı.

"Bu ne güzel sürpriz !"

"Sen gelmezsen böyle gelirler işte." Diyerek geri çekilip dostuna gülümseyerek bakan Tuğba ile birlikte Ecrin de geri çekilerek kocaman gülümsedi.

"Tuğba ablamın geleceğini duyunca bende dayanamadım valla ! Ağlaya sızlaya ikna ettim bizimkileri."

"Çok iyi yapmışsın."

Genç kızlar birbirleriyle gülerek hasret giderirken, Fatma hanım ve Ahmet bey de hemen arkalarında kızların neşesine bakarak gülümsüyordu.

"Hasretiniz bittiyse eğer, bizde bir sarılalım madem" diyen Ahmet bey ile Zeynep gülerek bu sefer soluğu babasının kollarında aldı. Baba kız birbirine sıkıca sarılıp ayrılırken Zeynep bu sefer hemen yanı başında olan annesine döndü. Fatma hanımın önce yanaklarını sulu sulu öpmüş, ardından anne kokusunu almak için boynuna sıkıca sarılmıştı. Fatma hanım da kızına sıkıca sarılıp saçlarını koklayarak öperken, başına taktığı tülbentini düzelterek geri çekildi.

"Üşümüşsün kuzucum hadi şu çantaları alıp içeriye girelim hemen" demesi ile Ahmet beyin de yardımı ile kızlar hep bir elden çantaları alıp eve girdi.

Daha önce sessiz olan ev gelenlerin neşesi ile cıvıl cıvıl olurken, Zeynep en çokta yakın dostlarını anneannesi ile tanıştırdığı için mutluydu.Tuğba ve Ecrin küçükken hayal meyal hatırladığı Hafize hanım ile şimdi bire bir görüşüyor, o tonton ellerini öperek dualarını almanın mutluluğunu yaşıyordu.

Mevlana'nın da dediği gibi; 'Bir mum, başka bir mumu tutuşturduğunda kendi ışığından hiçbirşey kaybetmez. Tam aksine karanlıkların aydınlanmasına vesile olurdu.'

Herkes birbirine ışık olur gibi tüm günü mutlulukla geçirip gece yarısı olduğunda ise odalarına çekildi. Kızlar Zeynep'in odasında ki kanepeyi açarak yatak yaparken, Fatma hanım ve Ahmet bey de diğer küçük odaya geçmişti.

Büyükler çoktan uyurken tüm gece sohbet eden kızlar, sabah ezanını duyana kadar saatin farkına varamamışlardı. Meğer ne çok konuşacak konuları, ne çok sohbet edecek nedenleri vardı.. Kendi hallerine gülüp yerlerinden kalkarak önce sabah namazını kılmışlar ardından da bu sefer gerçekten uyumuşlardı.

Tabi o da Fatma hanımın odaya gelip kızları kahvaltı sofrasına çağırana kadar sürmüştü. Kızlar bir iki saatlik uyumuş olsalar da neşelerinden hiçbir şey kaybetmeden kalktıklarında önce yataklarını toplamışlar, ardından da güzelce giyinerek kahvaltı sofrasına inmişlerdi. Ocak ayı olmasına nazaran bugün hava o kadar güzeldi ki, kızlar bu fırsatı kaçırmamak için kahvaltıdan sonra izin alarak montlarını giyinip dışarıya çıktı. Zeynep arkadaşlarını Bursa sokaklarını bir bir gezdirirken, her köşe başında resim çekilerek ilerliyorlardı.

Hediyelik eşya dükkanlarını bir bir gezip elleri dolu bir şekilde çıkarak gezmeye devam ederlerken, ileride ki koyun sürüsünü gören Ecrin sevinçle bağırdı.

"Ya şu kuzuya bakın !"

Zeynep ve Tuğba kafasını çevirip Ecrin'in gösterildiği yere doğru baktığında, küçük bir kuzunun yanlarına doğru yaklaştığını gördü. Kızlar hep birlikte kuzuyu severken Ecrin hemen cebinde ki telefonunu çıkardı.

"Zeynep abla montunu çıkar kuzuyu kucağına al öyle çekeceğim seni." Zeynep itiraz etmeden elindeki poşetleri ve üzerinde ki montunu Tuğba'ya verip, küçük kuzuyu hemen kucağına aldı. Sırasıyla aynı fotoğrafı çeken kızlar kuzuyu öpüp annesinin yanına yollarken, artık iyiden iyiye acıkınca evin yolunu tuttular.

Fatma hanım dışarıda birşey yememelerini tembihlediği için kızlar da gerçekten hiçbir şey yememişti. Hızlıca Zeynep'in gösterdiği kestirme yoldan ilerleyerek eve en kısa zamanda vardılar. Bahçe kapısını açarak sırasıyla eve girdiklerinde, Ahmet beyi bahçenin kenarında mangal yaparken buldular.

Ahmet bey ileride mangallarla özenle ilgilenirken, kızlar gözlerinden kalp emojileri çıkacak halde karşıya öylece bakıyordu. "Sanırım ilerideki kaynanalarımız bizi pek sevecek." Tuğba ile Zeynep içten bir şekilde gülümsedi.

"Valla abla senle beni bilmem ama annem Zeynep ablamı çok seviyor o kesin." Ecrin'in sözleri ile bu sefer Tuğba gülümseyerek Zeynep'e baktı. Ecrin de en az annesi Gülsüm hanım kadar Zeynep'i pek seviyor ve abisi ile en başından beri yan yana olsunlar istiyordu. Ama maalesef ki bu konuda ki söz hakkı ne annesine, ne de ona aitti...

"Her neyse hadi eve girelim artık." Önden giden Zeynep oldukça utanmış olsada, içinden 'ah keşke' demeyi de ihmal etmemişti.

*** ***

Ahmet beyin bahçede hazırladığı mangallar, sobanın gümbür gümbür sesi ile birlikte kurulan sofrada bir güzel yenilirken, ardından ikram edilen çaylarla birlikte son nokta konulmuştu.

Hafize hanım evlatları ile birlikte bir köşede çaylarını içip sohbet ederken, kızlarda diğer köşede bugün ki çekildikleri fotoğraflarla bakıyor, güzel olanlarını kendi WhatsApp ve diğer hesaplarında paylaşıyorlardı. Ecrin WhatsApp durumuna önce üçünün aynı karede olduğu bir resmi koyarken, ardından aklına gelen detayla kızlara çaktırmadan sinsince gülümsedi.

Diğer seferki gibi Zeynep'in resmini 'ay pardon abicim tekrar yanlışlıkla sana gönderdim' diyemeyeceğine göre şimdi başka bir taktik uygulamalıydı. Sonuçta abisi kardeşinin WhatsApp durumuna her zaman bakardı. O yüzden Zeynep'in kuzu ile çekilmiş en güzel fotoğrafını koyup altına;

~'Hanginiz daha tatlısınız bilemedim şimdi ?❣️' Yazıp en sonda kalp emojisini koyarak paylaştı.

Eskiler; 'Görümce görmeyince daha iyidir' derlerdi ama Ecrin bir farklıydı..Kim bilir, belki de Ecrin'in yakmaya çalıştığı kıvılcımlar abisinin gözünde ki perdeyi sonunda kaldırmaya yardımcı olacaktı…

***

~İSTANBUL~

Yusuf ev arkadaşı Murat'ı memleketine gitmek üzere havalimanına bırakırken eve tekrar geçmeden önce bir restorana giderek önce karnını doyurmuş ardından tekrar arabasına binerek evin yolunu tutmuştu.

Uzun süredir projeler yüzünden fazlasıyla yoğun olan Yusuf son bir kaç gündür rahat olmanın keyfi ile huzurluydu. Belki de bu huzuru geçen hafta Hamza'nın İstanbul'a ziyarete geldiği zaman Çağla'yı da yanında götürmüş olmasından ibaretti.

Zaten kendi sorumlulukları varken bir de emanet bir kıza sahip çıkmak onun açısından oldukça zordu. Hele ki bir de söz konusu Çağla ise.. Ne yerinde durabiliyor ne de Yusuf'u rahat bırakıyordu. Küçükken ona Hamza'nın yanında abi diye hitap eden küçük kız büyüdükçe sadece 'Yusuf' der olmuştu. Bu durumu Yusuf ilk başlarda yadırgarsa da bişey diyememiş el mecbur alışmaya başlamıştı.

Halbuki kendisi de Hamza'nın geldiği zaman gidecekti Konya'ya ama burada yapması gereken son bir kaç işi kalınca, biletini iki gün sonraya aldı. Oturduğu apartmana yaklaştığında arabasını uygun bir yere park ederek kontağı kapatıp araçtan indi. Apartman görevlisi Kemal amcaya baş selamı vererek apartmana girip asansöre binerek oturduğu daireye çıktı.

Altıncı katta duran asansörden inerek cebinde ki anahtarını çıkarıp kapıyı açarken, bir yandan da ayakkabılarını çıkararak eve girip ardından kapıyı kapattı. Ceketini çıkarıp portmantoya asarken evin anahtarını da tekrar ceketinin cebine koyup, lavaboya ellerini yıkamaya doğru gitti.Tüm işlerini hal ettikten sonra kendisine bir kupa nescafe yaparak salona geçerek oturdu. Cebinden çıkardığı telefonuna bakarken önce WhatsApp dan gelen mesajlara baktı.

✓ Küçük Cadı: ~Abi burası çok güzel 😍

Diyerek attığı mesaja ve Ulu Çınar ağacına sarıldığı bir fotoğrafını atmıştı. Yusuf kardeşinin bu mutlu haline tebessüm ederken, elinde ki kupasını yanındaki sehpaya bırakarak cevap yazmaya başladı.

✓ Küçük Cadı: ~Senin adına sevindim, tadını çıkar.

Mesajı atıp diğer mesajları da kısaca cevaplarken, kız kardeşinin başka ne paylaştığını merak ederek durumuna baktı. Kızlarla yan yana olan fotoğrafını gördüğünde hafif bir şekilde gülümsedi. Üçünün de mutlu olduğu her hallerinden belli oluyordu. Diğer fotoğrafa geçtiğinde ise yüzündeki gülümsemesi yavaşça yok oldu. Gözleri fotoğraf ve kız kardeşinin yazdıkları arasında gidip gelirken ciddi bir şekilde düşündü. Dikkat çekmek istemeyip de elinde olmadan dikkat çekmeyi başaran kişilerdendi Zeynep. Masumluğu bir yana dursun, merhameti de farklı bir güzeldi. Peki niye uzak duruyordu Yusuf ? Onu arkadaşı veya abisi olarak görmesin diye mi yoksa onu incitmek istemediği için mi ?.. Telefonunun çalmasıyla daldığı düşüncelerden sıyrıldı bir anda. Bakışlarını Zeynep'in fotoğrafından çekerek arayan kişiye odakladı.

GÖRÜNTÜLÜ ARAMA: KÜÇÜK CADI…

Yusuf oturduğu yerden hızlıca toparlandı. Sanki Zeynep'in fotoğrafına gizlice bakarken Ecrin'e yakalanmış gibi hissetmişti. Sonuç olarak öylede oldu sayılırdı. Ecrin abisinin atacağı mesajı bir atmaca edasıyla beklerken, son attığı mesaj ile hemen kendi durumuna girip abisinin fotoğraflara bakıp bakmadığını kontrol etmiş ve umduğunu bulunca da kısa bi süre bekleyip direk abisini görüntülü aramıştı.Yusuf görüntülü aramayı daha fazla bekletmeden yanıtladı.

"Abimmm.."

"Küçük cadı, nasılsın görüşmeyeli ?" Ecrin abisi ile rahat konuşabilmek için Zeynep'in odasına çıkmıştı.

"Çok iyiyim abi. Burası ve ortam çok güzel keşke sende olsan."

"İyi işte sen benim adıma da keyfini çıkar."

"Seve seve. Sen ne zaman gideceksin eve ?"

"İki gün sonra"

"Hadi bak yine iyisin bende üç gün sonra oradayım, beni fazla özlemek zorunda kalmayacaksın."

Yusuf kardeşinin bu kendini beğenmiş hallerine bayılıyordu. Bu şekilde giderse bu kızı kimse almaz evde kalır, abisinin dizinin dibindende hiç ayrılmaz düşüncesi onu oldukça memnun ediyordu.

"Bunun için oturup kalkıp şükür edeceğime emin olabilirsin." Diyerek güldüğünde Ecrin de ona eşlik etti.

Tam da o sırada Zeynep odasına girdi. Niyeti şarj makinesini alıp Ecrin'i rahatsız etmeden çıkmak iken, Ecrin bu fırsatı kaçırmadı.

"Aa bak Zeynep ablam da geldi." Oturduğu yataktan kalkıp telefonunun ekranını Zeynep'e doğru döndürdü. Zeynep karşısında bir anda Yusuf'u görünce ne yapacağını şaşırmış bir halde dururken, neyse ki ilk Yusuf konuşmuştu.

"Nasılsın Zeynep ?"

"Sağol Yusuf iyiyim çok şükür, seni sormalı ?"

"Bende iyiyim şükür." Dediği an Ecrin telefonunun ekranını tekrar kendine doğru döndürdü.

"Abicim ben çok sıkıştım sen Zeynep ablamla konuş ben hemen geliyorum " telefonu bir anda Zeynep'in eline tutuşturup, odadan adeta bir fişek gibi fırlayıp gitti. Zeynep ardından giden kıza öylece baka kalırken, Yusuf karşısında şaşkına uğrayan Zeynep'in bu haline elinde olmadan gülümsemişti. Zeynep bir yandan içinden Ecrin'e yapacağı işkence yöntemlerini düşünürken, diğer yandan telefon ekranına bakarak zoraki bir şekilde tebessüm etti.

"Ee şey.. Daha daha nasılsın Yusuf." Saçmalamayan genç kıza karşı Yusuf da, "ne olsun işte daha daha iyiyim bende" diye tebessüm ederek karşılık verince, Zeynep bozulan sinirleri ile bir anda gülmeye başladı. Yusuf da ona eşlik ederken, bir süre sonra gülmeleri kesildi.

"Konya'ya ne zaman geliyorsun ?"

Zeynep böyle bir soru beklemediği için bir an şaşırsada diğer yandan da onu düşündüğü için çok mutlu olmuştu.

"Şey.. Bir ay sonra Tuğba'nın doğum günü var. Belki onun için bir iki günlüğüne gelebilirim."

"Anladım. Aslında ben sana.." Diye başlayan cümlesi bu sefer Tuğba'nın odaya dalmasıyla kesildi.

"Zeynep annen seni çağırıyor." Dedikten sonra Zeynep'in elindeki telefonu görmesi ile mahçup oldu.

"Ay çok pardon görüşme mi yapıyordun ?"

"Yo, sorun değil."

"Tamam ben aşağıdayım." Kapıyı kapatıp çıkan Tuğba ile Yusuf kaldığı yerden sözlerine devam etmek yerine konuyu değiştirdi. En iyisi yüz yüze söylemekti..

"Neyse Zeynep, Ecrin anca bir saat sonra gelir sen Fatma teyzemi bekletme. Konya'ya geldiğin zaman görüşürüz inşaAllah." Diyerek gülümsedi.

Zeynep de tebessüm ederek karşılık verdi. "Olur tabi, görüşmek üzere."

"Görüşürüz."

Görüntülü aramayı son verip hızla yatağına geçerek oturdu. Biraz daha ayakta kalırsa mazallah heyecandan düşüp bayılabilirdi. Elini gülümseyerek gümbür gümbür atan kalbinin üzerine götürdü. 5 dakika sesini duyup onu ekranda da olsa görmek, 24 saat 55 dakika mutlu olması için iyi bir nedendi.

Nasip öyle güzel bir ihtimaldi ki, uzak ve imkansız gözüken herşey bir anda yakın ve mümkün gözükebilirdi…

***

B Ö L Ü M

S O N U


Loading...
0%