Yeni Üyelik
18.
Bölüm

18. Bölüm

@hayalperestanka

Keyifli Okumalar Dilerim ❤️

***

Kelimelerin yetmediği noktalarda hislerimizi karşımızdaki kişiye geçirmenin en basit ve en güzel yolu sarılmaktır. Çünkü sarılmak, hislerimizi görünmez bir enerjiyle aktarmanın en kolay yoludur. Bu duruma verilecek en güzel örneklerinden biri de Luna Lu adlı sanatçının 'Sarılma Anatomisini'dir. İlk bakışta eserde görünen tek şey iki kalp ve kalpleri saran iki adet göğüs kafesi ama esere daha yakından ve dikkatlice bakarsanız eğer, sarılma anında oluşan kalplerin birbirine değme anı aslında en özel andır.

Özellikle bu sarılmayı çok değer verdiğiniz biriyle yaptığınızda sizde oluşan o mükemmel enerjinin aynısı, karşı tarafa da geçiyordu. Çünkü karşılıklı duygu akışı, tamda o anda meydana geliyordu. Kalplerin birbirine değdiği an zamanın tam da o saniyeler içinde durması, aslında ruhların birbirini eş mi yoksa değil mi diye sorguladığı en mükemmel andı. Aynı Zeynep ve Yusuf da olduğu gibi…


***


~1 GÜN SONRA~

Bu hayatta kimi seversen sev kime bakarsan bak, insan sadece dünyada birine ait kalıyordu ve Zeynep bunu dün gece bir kez daha anlamıştı. Öyle anlamıştı ki, gece gözüne uyku dâhi girmemiş odasındaki o meşhur berjerinde oturarak sabahı sabah etmişti. O sarılışını ve istemsiz bir şekilde kokusunu içine çekişi, aklına geldikçe delirecek gibi oluyordu. Şair diyor ya hani; "Üç saniye süren göz göze gelişlerin en az üç yıl unutulmayışı var" diye.. Ya Zeynep ne yapacaktı şimdi ? O şaşkınlıkla burun buruna birbirlerine belki üç, belki de dört saniye sürmüştü bakışmaları ama Zeynep adı gibi emindiki o anı ömrünce unutamayacaktı. Bir yanı deli gibi mutluyken, diğer yanı utançtan deve kuşu misali kafasını kuma gömme derdindeydi.

Bunlarda yetmezmiş gibi birde kafasının içinde hiç susmak bilmeyen bir sürü soru vardı. 'Acaba o da benim gibi hissetmiş miydi ? Niye öyle bakmıştı ki ?' vs.. vs.. Eğer o an zamanı durdura bilme şansı verselerdi Zeynep'e, kesinlikle kafasını vura vura beynini çıkarıp sonra eskisi gibi zamanı akışına geri sokardı. Hiç olmazsa sonrasını bu kadar düşünmezdi..

Güneş altın gibi parlayan ışığını perdenin ardında oturan genç kızın yüzünde gezdirirken, Tuğba ve Ecrin mışıl mışıl Zeynep'in yatağında uyuyordu. Bugün Tuğba'nın kınası vardı ama o hâlâ dün gecenin yorgunluğunu üzerinden atamamıştı. Zeynep hem kızları uyandırmak adına hemde daha fazla düşünmemek için yerinden usulca kalktı.


***

Gün ışığı Yusuf'un da karanlık odasını aydınlattığında, genç adamda Zeynep'den farksız bir durumda değildi. O sarılışı yaptığından beridir, sanki kalbine ait hiç bilmediği bir şehrin sokaklarında kaybolmuş gibiydi.. Lunaparkdan sonra herkes evine geçerken, Yusuf hemen üzerini değiştirip kendisini direk sırt üstü yatağına doğru atmıştı. Amacı hemen uyumaktı ama gözlerinin önüne Zeynep'in o şaşkın hali geldiğinde, yanağındaki gamzesini belli edercesine gülümsemiş ve kolunun birini başının altına koyarak, öylece tavana bakıp Zeynep'i düşünmüştü.

Herkes hummalı bir sabaha enerjik bir şekilde uyanırken, Zeynep ve Yusuf birbirlerinden habersiz yine birbirini düşünerek uykusuz kalmıştı…


***

Tuğba sabah kahvaltısından sonra yanına kızları ve tüm ailesindeki kadınları alarak, hep beraber muhtarlığa doğru gitti. Şiirin köy kasabasındaki kınalar, genelde eski adetlere göre tertip edilirdi. O yüzden kınalar salonların o samimiyetsiz havasından uzak, kız evinin önünde veya muhtarlık bahçesinde gerçekleşirdi. Bu akşam ki kınada muhtarlık bahçesinde olacağı için Tuğba organizasyon tutmak yerine, süslemeleride sevdiği insanlarla beraber yapmayı tercih etti.

Evlerine çokta uzak olmayan Muhtarlığa doğru geldiklerinde ise Hamza da kendi ailesiyle birlikte yardım etmek için tamda oradaydı. Zaman kaybetmeden süsleri Tuğba'nın isteği üzerine yerleştirmeye başladıklarında Tuğba, Zeynep ve Ecrin oldukça eğleniyordu.Ta ki, Çağla çıka gelene kadar..

Annesinin zoruyla güya yardım etmeye gelmiş olan Çağla, ortada dolanmak dışında hiç bir işe elini sürmezken Çağla'nın halası Nurten hanım, yeğenine bakarak gülümsedi. "Yavrum sen zayıfladın mı ?" Diye sorduğunda, Çağla bir yandan halasına karşı gülümserken, diğer yandan da az ileride olan kızlara hava atarcasına kısa bir bakış attı.

"Evet halacığım diyet yapıyorum.."

Tuğba gözlerini devirerek kızlara doğru döndü. "Yanlış diyetle karakter nasıl zayıflanırmış görüyoruz" diyerek içinden geleni bir an da söylediğinde Zeynep hafif bir şekilde gülerken, Ecrin elinde olamadan yüksek sesle kahkaha atmaya başlayınca, Tuğba da kendine hakim olamadı. Bu durum herkesin dikkati bir an da onların üzerinde toplamasına neden olurken, kızlar gülmeye devam ederek hızla farklı yönlere doğru dağıldı. Çünkü biliyorlardı ki teyzelerden biri aynı hocalar gibi; 'siz neye gülüyorsunuz ? Bize de söyleyinde biz de gülelim..' Diye soracak ve kızlar birbirine her baktığında deli gibi gülmekten bir bahane uyduramayacaktı..


***

Saatlerce uğraşların ardından herşey Tuğba'nın istediği gibi güzelce süslenmişti. Tek eksik kına tahtıydı ama onunda birazdan gelecek oluşu, genç kızın yüzünde memnun olmuşçasına bir tebessüm oluşturmuştu.

Tuğba'nın teyzesi Damla hanım, genç kızın yanına doğru gelip gülümsedi. "Herşey bitti sayılır, geriye kalan ufak tefek şeyleride biz hallederiz, sen kuaföre geç kalma" diye uyarınca Tuğba içten bir şekilde gülümsedi. "Tamam teyzem, gerisi sizde o zaman.." Hızla teyzesine sarılırken kulağına doğru sessizce fısıldadı. "Bu arada teyzem gözünü seveyim şu Çağla'ya da azıcık iş yaptırın, haspam tırnağı kırılacak diye yalandan ayak altında dolanıp duruyor !" Diyerek ayrıldığında Damla hanım ileride bacak bacak üzerine atarak oturan Çağla'ya kısa bir bakış atıp tekrar yeğenine doğru baktı.

"Sen merak etme teyzem, o iş bende" kendinden emin bir şekilde konuştuğunda, Tuğba gülümseyerek hızla teyzesini yanağından öpüp geri çekildi.

Adı gibi emindi ki teyzesinin gazabı, Çağla'yı oldukça çıldırtacaktı. O yüzden gözü arkada kalmayarak yanına Zeynep ve Ecrin'i almış ve oradan hızla ayrılmıştı. Hamza'nın kullandığı arabaya binen kızlar önce eve gidip elbiselerini almış, ardından da tekrar arabaya binerek kuaförün yolunu tutmuşlardı. Ve bu defa ki hummalı hazırlık kuaför de başladı. Tuğba baş köşede otururken Zeynep sağında, Ecrin de hemen solunda oturuyordu.

Saçlar ve makyajlar abartıdan uzak bir şekilde yapılmış iki saatin sonunda hanımlar en doğal ve en güzel şekilde hazırlanmıştı. Tuğba giydiği bordo rengine hakim bindallısı ve saçına konulan tacı ile adeta bir Sultan gibi gözükürken, Ecrin ise diz kapaklarının hemen altında biten zümrüt yeşili elbisesi ve saçına yaptırdığı su dalgalarıyla adeta bir peri kızı gibi olmuştu. Zeynep ise üzerine giyindiği uzun sak mavisi elbisesiyle oldukça dikkat çekerken, düz bir fön ve oldukça sadece bir makyajla işini bitirmişti. Daha fazla dikkat çekmemek için saçını ve makyajını sade yaptırırken, ne yazık ki daha da fazla dikkat çektiğinden bir haberdi. Zeynep hazır bir halde kızların son rötuşlarını yapmasını beklerken, bir yandan da Buket ile WhatsApptan yazışıyordu.

~Buket ✓ Yaa çok merak ediyorum seni bir video çekip atsana 🙃

~Zeynep ✓ Tamam☺️

Zeynep hızla kuaförde ki boy aynasının önüne geçip çektiği kısa videoyu hemen Buket'e attığında, genç kız izlediği video karşında deyim yerindeyse büyülendi.

~Buket ✓ Oha 😍😍😍 MaşaAllah benim arkadaşıma ya çok güzel olmuşsun 😍

~Zeynep ✓ Gerçekten beğendin mi 🙈

~Buket ✓ Kızım deli misin sen beğenmek ne kelime bayıldım diyorum sana 😍😍 çaktırmadan kıçını kaşı nazar değmesin 😅

~Zeynep ✓ Hadi ordan deli 😂

~Buket ✓ Neyse kuzucum ben seni fazla tutmayayım 😅 yarın görüşeceğiz zaten 😘

~Zeynep ✓ Tamam canım görüşürüz 😘❣️

Yarın Buket ve Sinan günübirlik bir şekilde Konya'ya gelecek ve Tuğba'nın davetiyle düğünlerine katılacaklardı. Bu yüzden Zeynep de kısa da olsa doğup büyüdüğü yere çok sevdiği arkadaşlarının gelecek oluşundan dolayı epey mutluydu. Hanımlar kuaförde işlerini tam anlamıyla bitirdikten sonra Tuğba müstakbel eşini arayarak hazır olduklarını söyledi. Hamza kızları almak için hemen yola çıkarken, Ecrin ise fırsattan istifade ablalarıyla birlikte bir kaç fotoğraf çekmiş ve en güzelini seçerek hemen WhatsApp durumunda paylaşmıştı.

Paylaşır paylaşmaz da hızla WhatsAppa geri dönüp Tekin abisine mesaj attı. Dün gece yapmış oldukları küçük operasyonunun fitilini ateşleme vakti gelmişti…

Ecrin: ✓ Tekin abi biz şimdi kuaförden çıkıyoruz. Siz ne yapıyorsunuz?

Tekin: ✓ Bizde Yusuf ve Hamza ile oturuyorduk. Az önce Tuğba aradı Hamza sizi almaya geliyor.

Ecrin sohbet eden ablalarına kısa bir an bakıp, hızla klavyenin tuşlarına dokundu.

Ecrin: ✓ Plan ne peki, ben ne yapayım?

Tekin: ✓ Ben birşeyler düşündüm sen benden haber bekle, uygun anı bulduğumda sana söyleyeceğim 😎

Ecrin: ✓ Beklemedeyim 😎

Ecrin mesajı attıktan sonra telefonunun ekranını kapatıp yanındaki kuaför aynasından kendine bakarak yine joker gibi gülümsemişti.

Bir kere aklına koymuştu bu işi, ya olacaktı, ya olacaktı !

Aynada kendisine bakıp sinsice gülümserken, arkasında kuaför de çalışan genç kızın ona korku dolu gözlerle baktığını fark ettiğinde ise rezil olmuş bir şekilde hızla toparlanıp zoraki bir şekilde gülümsedi.

Artık şu Joker gibi gülümsemesini bir an önce bırakmalıydı. Aksi takdirde insanlar ya deli sanacaktı ya da sinsi bir psikopat…


***

Hamza'nın gelişiyle kızlar kuaförden çıkıp arabaya binerek Tuğba'nın evine doğru yola koyuldu. Zeynep ve Ecrin akşam vakti gelene kadar Tuğba'nın yanında kalacaktı ama hem evin çok kalabalık oluşundan hemde teyzelerin bitmek bilmeyen bekar mısın sorularından kaçmak için birşeyleri bahane ederek evden beraber ayrılmışlardı. Burada ki kınalar neredeyse bir düğün kadar hareketli ve genelde kadın ve erkek karışık olurdu ama bu defa Tuğba'nın tercihine göre kınaya hiç bir erkek giremeyecek ve kadınlar rahat rahat oynayacaktı. Erkekler ise yine muhtarlığa yakın bir kafe kiralamış onlarda orada eğlencelerini yapacaktı.

Zeynep evine geçerken, Ecrin de annesine bakma bahanesiyle hızla eve doğru geçti. Şuan ki tek amacı Tekin abisinden planın detaylarını öğrenebilmekti. Yusuf ve Tekin bahçede otururken Ecrin önce annesinin hazırlığına yardım etmiş, ardından da hemen soluğu bahçede almıştı.

"Ben geldim.."

"Hoşgeldin.."

"Hoşgeldiniz küçük hanım" Yusuf kardeşine dikkatlice baktığında, çok güzel olduğunu görünce hafiften kaşlarını çattı.

"Çirkin olmuşsun" diyerek kardeşine takılırken, bu defa Ecrin kaşlarını çattı.

"Sahiden mi ?" Diye ciddi bir ifadeyle sorduğu sorusuna, Yusuf anında cevap verdi.

"Sahiden.." Ecrin'in bu durumu hemen ciddiye alması Yusuf'un yüzünü hafifçe gülümsetmiş, Tekin ise bu duruma daha fazla dayanamayarak hemen araya girmişti.

"Ya sen bakma bu abine ! Çok güzel olduğun için kıskanıyor seni." Dediği an, Ecrin bu defa sırıtarak Yusuf'un oturduğu sandalyenin ardına doğru geçti.

"Aman da aman, kız kardeşinide kıskanırmış.." Abisinin boynuna sıkıca sarıldı. Yusuf bu defa içten bir şekilde gülümseyerek Ecrin'in boynundaki elini tutmuş ve hemen konuyu değiştirmişti.

"Annem hazırsa çıkalım artık."

"Hazır hazır, ben gidip söyleyeyim" yanlarından hızla ayrılan Ecrin, bahçe kapısından içeriye doğru girip tam üst kata çıkarken, elindeki telefonuna bildirim sesi gelince hemen durup mesajı açtı.

✓Tekin Abi /~ A planı, Zeynep'in bizimle gelmesini sağlamalısın.

Mesajı okuyan Ecrin hiç birşeyi sorgulamadan arama kısmına girip hemen Zeynep'i aradı. İkinci çalışta açılan telefona kocaman gülümseyerek hızla karşılık verdi.

"Abla hazır mısınız ?"

Zeynep odasındaki dağılmış olan bir kaç kıyafetini toparlarken, bir yandan da Ecrin ile telefonda konuşuyordu.

"Hazırız kuzucum.."

"Süper o zaman siz kapıya çıkın, abim götürecekmiş bizi" dediği an, Zeynep'in kalbi hızla atmaya başladı. Yusuf'un olduğu her konuda o küçücük kalbinde koskocaman ritimler değişmesi, kesinlikle onun elinde olan birşey değildi..

"Abla orada mısın ?"

.

.

"Evet evet, buradayım canım. Tamam o zaman ben anneme söyleyeyim hemen çıkarız."

"Tamamdır kapıda görüşürüz."

"Görüşürüz."

Ecrin telefonu kapatır kapatmaz önce annesine haber vermiş ardından ayağındaki topukluların izin verdiğince hızla koşturarak yine bahçeye çıkmıştı. "Abiciğim, biz hazırız. Bu arada Zeynep ablam ve Fatma teyzem de bizimle gelecek."

"Tamam ama babam servis aracını tamire vermişti. Artık benim arabaya sığacağız."

"Olur ya zaten fazla bir yolumuz yok."

"İyi o zaman hadi çıkalım."

Yusuf yerinden kalkıp "hadi kardeşim" diyerek Tekin'e baktığında o da hızla yerinden kalktı. "Geldim kardeşim" Ecrin'in yanından geçerken Yusuf'un arkasının onlara dönük olmasından istifade, Tekin genç kızın görevi kusursuz bir şekilde hal etmesinden dolayı gülümseyerek elini çakması için Ecrin'e doğru uzattı. Ecrin de Tekin'in bu haline aynı onun gibi gülümseyerek karşılık vermiş ve sessiz bir şekilde Tekin'in eline vurup hemen ardından beraber hızla Yusuf'un peşine takılmışlardı. Bu ikili bu şekilde kafa kafaya verdikçe Yusuf ve Zeynep'in birbirine açılması bir yana dursun, bir ay sonra nikah dairesinden düğün günü bile aldırtırlardı…

Yusuf arkadaşıyla birlikte önden çıkıp arabaya doğru ilerlerken, Ecrin ve Gülsüm hanım da hemen arkalarındaydı. Genç adam uzaktan arabanın kilidini açmak için elini yukarıya doğru hafifçe kaldırıp düğmeye basarken, karşılarından gelenleri gördüğünde eli havada kısa bir an asılı kaldı. Gördüğü kişi özellikle Zeynep'di.. Bu kadar güzel olup, yine bu kadar dikkat çekmesiyle bir an kınanın sadece kadınlara özel olmasına memnun kalırken hızla kendisini toparlayıp bakışlarını çekerek arabaya doğru yaklaştı.

Kısa bir selamlaşma faslından sonra Yusuf şoför koltuğuna geçerken Tekin de hemen yanındaki ön koltuğa geçip oturdu. Hanımlar da arka koltuğa oturmuş Zeynep ve Ecrin de zayıf oldukları için zarda olsa yanlarına sıkışmıştı. Yusuf arabayı çalıştırıp mahalleden çıkarken Tekin çaktırmadan telefonunu çıkarıp Ecrin'e mesaj attı. Fatma hanım ve Gülsüm hanımın sohbetinden dolayı dikkat çekmeyen bildirim sesini duyan Ecrin, Zeynep ablasının da pencereden dışarıyı izliyor oluşundan dolayı rahat bir şekilde mesajı açıp okudu.

✓Tekin Abi /~ B planı, Yusuf'u kışkırtacak birşeyler söylemen lazım. Bende ona göre daha sonra bu konu hakkında üzerine gideceğim.

Ecrin mesajı okuduktan sonra telefonunun tuş kilidini kapatıp dikiz aynasından ona bakan Tekin'e karşı, başını olumlu bir şekilde sallayarak gülümsedi. Kışkırtma işi Ecrin için çocuk oyuncağıydı. Ve adı gibi emindi ki içinden geçenleri herkes duysa onu kimse burada barındırmazdı. Derin bir nefes alıp vererek hızla annesi ve Fatma teyzesine doğru döndü. "Bu arada hanımlar biz size söylemeyi unuttuk ama düğün evinde kızlarınıza bir sürü talip çıktı. Özellikle de Zeynep ablama.." Dediği an, Zeynep hayretler içinde Ecrin'e bakarken Yusuf bir an da frene basınca herkes kısa çaplı bir korku yaşamıştı.

"Oğlum ne oldu ?" Gülsüm hanımın panik sesiyle arabayı tekrar hareketlendiren Yusuf, "yok bir şey anne, önüme birden kedi atladı." Durumu açıklağa kavuşturduktan sonra Ecrin'e hesap sorarcasına sesini hafif bir şekilde yükseltti.

"Diyemedin mi ben daha küçüğüm diye !"

"Dedim abiciğim, demez olur muyum hiç.. Neyse ki benim yaşımdan dolayı peşimi bıraktılar.." deyip ardından bakışlarını hızla Fatma teyzesine çevirdi. "Ama Fatma teyzem siz hazırlıklı olun, çünkü düğünden sonra kapınıza görücü akını başlaya bilir." Diyerek kocaman gülümsediğinde Zeynep, Ecrin'in daha fazla saçmalamaması için kolunu hafifçe cimcikledi.

Tekin sessiz bir şekilde yan profilden Yusuf'un tepkilerini çaktırmadan ölçerken sonuçtan oldukça memnundu. Sinirden birşey söyleyemeyen Yusuf'un, direksiyonu sıkan kolları damarlarını belli edercesine çıktığında, kendisine zor hakim olduğu yeterince belli oluyordu. Fatma hanım ise Ecrin'in sözlerine hafifçe tebessüm ederek karşılık verdi. "Sen merak etme, Zeynep ablan da daha okuyor. Bende gelenlere bunu söyler kibar bir şekilde geri gönderirim" Yusuf'un direksiyonu sıkan kolları istemsiz bir şekilde rahatlayınca Tekin hafif bir şekilde gülümsedi.

İstediği tepki resmen ovarlokçu gibi ayağına gelmişti. Belli ki Yusuf'un da Zeynep'e karşı bir ilgisi vardı. Ona burada düşen iş ise bu durumu kendisine itiraf etmesini sağlamaktı ve Tekin bunu seve seve yapacaktı.. Fatma hanımın cevabından sonra daha kimse tek bir laf edemezken, Gülsüm hanım hemen konuyu değiştirmişti. Her anne gibi Fatma hanımda istiyordu ki kızı okulunu bitirsin, altın bileziğini koluna bir taksın, ondan sonra evlenmek isterse evlensin, çalışmak isterse de çalışsın ama o altın bilezik önce bir kolunda dursun istiyordu. Hem içinden geçen damat adayı da daha ilk günden belliydi. Kızı ister veya istemez bu kesinlikle onun seçimiydi ama öz oğlu olarak gördüğü Yusuf'u, bir gün damadı olması ümidiyle aynı Zeynep'in beklediği gibi sessiz sedasız bekliyordu.

Çok kısa süren yol Yusuf'un arabayı durdurmasıyla son bulmuş, herkes araçtan sırasıyla inmişti. Yusuf annesine hitaben, "birşey olursa ararsınız" Gülsüm hanım tebessüm ederek başını olumlu bir şekilde salladı. Kızlar hemen annelerinin koluna girerek muhtarlık bahçesinden içeriye girerken, Yusuf ve Tekin de sohbet ederek az ilerideki kafeye doğru ilerledi.

Hanımların açık alanda eğlenirken, beylerde kafede çay içip sohbet ediyordu. Yusuf ve Tekin önce babası ve Ahmet amcanın yanına geçip otururken, Hamza'nın da yanlarına gelmesiyle koyu bir sohbet başlamıştı. Ta ki, sohbet ederlerken çalan halay müziği ile damadı zorla masadan alan akrabaları gelene kadar. Bu durum hem Yusuf'u hemde Tekin'i oldukça güldürüp eğlendirirken, Hamza kuzenlerine karşı, "şunları da alın gelin ! Onlar benim sağdıçlarım" dediğinde, bu defa halay başına Yusuf ve Tekin de girmek zorunda kalmıştı.

Yusuf ve Hamza bu tarz oyunları beceremediği için bir tur dönüp hemen köşede ki masaya geçip otururken, Tekin adeta bugünü beklermiş gibi elindeki mendiliyle halay başını usta bir şekilde çekiyordu. Bu durum aynı düğünlerde zorla kaldırılmak isterken, 'ben oynamasını hiç beceremem ki..' deyip aslında düğünün sonuna kadar sahneden inmeyen kişiyi çağrıştırıyordu…

Sonunda Tekin de arkadaşlarının yanına gelip oturduğunda derin bir nefes alıp verirken Hamza gülerek bir elini Tekin'in omzuna koymuş, Yusuf ise gülerek masada ki suyu arkadaşına doğru uzatmıştı.

"Kardeşim MaşaAllah, sende hiç oynamasını bilmiyormuşsun" Tekin suyunu içip rahatlarken, Hamza'nın sorusuyla gülümsedi.

"Valla kanka ben sağ gösterip sol vuranlardanım. Nazar değmesin diye söylemedim ama uzun zaman sonra bu oyun iyi geldi."

"Helal kardeşime" diyen Yusuf da Tekin'in omuzuna hafifçe vurup geri çekerken, bu defa Tekin onlarla uğraştı.

"Siz de hemen kaçtınız ha.."

"Kardeşim ben oldum olası oymayı sevmem. Hem birazdan Tuğba'nın yanına gideceğim, orada da zorla oynatacaklar.." Dürüstçe sorusunu cevaplayan Hamza'ya anladım dercesine bakan Tekin, bu defa bakışlarını Yusuf'a doğru çevirdi.

"Bu havalar hiç benlik değil.." Tekin gülümseyerek arkadaşına doğru odaklandı.

"Vay paşam benim, neymiş senin havan ?"

Yusuf kısaca cevap verecekken Hamza ondan önce davrandı. "Efsane Zeybek oynar ! Hatta bizim buralarda her düğünde Zeybek oynaması için özellikle sahneye Yusuf'u çıkarırlar" arkadaşını överken genç adam tebessümle karşılık verdi.

"Abartma be oğlum" 

"Doğruya doğru oğlum, ne utanıyorsun" birbirine takılmaya başladıklarında, bu defa Tekin elinde olmadan joker gibi gülümsemişti. Hamza ve Yusuf'un birbirine takılmasını fırsat bilerek cebindeki telefonu çıkarıp hızla Ecrin'e mesaj attı.

Gönderilen Mesaj: Joker Ecrin /~Ecrin, biz Yusuf ile kınaya girebiliyor muyuz ?

Gelen Mesaj: Joker Ecrin /~Tabi ki, Hamza abimi birazdan kına yakılması için çağıracağız zaten. Sizde onun sağdıçları olduğunuz için gelebilirsiniz.

Gönderilen Mesaj: Joker Ecrin / ~Süper, o zaman C planına geçiyoruz 😎 Kına yakıldıktan sonra sen hemen Zeybek müziğini aç gerisini ben halledeceğim.

Gelen Mesaj: Joker Ecrin /~O iş bende komutanım 😎

***

Hanımlar deyim yerindeyse kurtlarını dökmüş bir şekilde oynamaya devam ederken, hazırlanmış kına ile birlikte haraketli müzik yerini bir anda duygusal müziğe bırakmıştı. Tuğba kına tahtında yüzüne örtülen kırmızı örtüsüyle oturmuş bir şekilde beklerken, Hamza önde Yusuf ve Tekin hemen yanlarında bahçe kapısından içeriye doğru girdi. Hamza hemen Tuğba'nın yanına geçip otururken onunda omzuna al bayraklı yeşil örtüsü hemen asılmıştı. Gelin ve Damadın sağdıçları ise hemen yanlarında sıraya girdi. Zeynep ve Ecrin Tuğba'nın tarafında ayakta öylece beklerken, hemen karşılarında Yusuf ve Tekin de onlar gibi bekliyordu.

Tuğba gelinin kınası adetlerimize göre biraz duygusal bir şekilde yakılmış ve Hamza genç kızın örtüsünü kaldırıp alnından öperek onu teselli etmişti..

Ardından bu duygusal havayı dağıtmak için açılan müzikle gelin ve damat sahneye çıkarıldı ve önce güzel bir dans müziği ile başlayan dans, hemen ardından açılan hareketli müzikle devam etti. Yorulan çift kaçacak bir yer ararken, Tekin artık sağ kolu görevini gören Ecrin'e doğru 'şimdi tam zamanı' dercesine yaptığı kısa bir baş hareketiyle durumu anlayan Ecrin, yine ayağındaki topukluların izin verdiğince hızla koşarak Dj köşesini teyzelerden önce kapmayı başarmıştı..

Artık ilerideki yeğenlerine annenizi ve babanızı birleştirmek için ayaklarımı bile feda ettim diyeceği güzel bir anısı vardı. Çalan Zeybek havası ile sahnede oynayan kızlar hemen geri çekilirken, Tekin ilerideki masada bulduğu mikrofonu eline hızla alarak sahneye çıktı. "Evet hanımlar ! Şimdi Yusuf kardeşimizin Zeybek marifetini görmek için alkışlarınızla onu sahneye davet ediyorum !" Dediği an, genç kızların alkış tufanı müziği bile bastırmıştı. Hamza gülerek Tuğba ile birlikte kına tahtına geçip otururken arkadaşına doğru baktı. "Hadi kardeşim göster marifetini !"

Yusuf bugün damat bey ne derse onu yapmak zorunda olduğu için hafif bir tebessümle sahneye doğru ilerledi. Fatma hanım ve Gülsüm hanım da orta masada gülümseyerek Yusuf'a alkış tutarken, Tekin'in bir daha yaptığı anons herkesi şaşırtmıştı.

"Bu arada hanımlar benim bildiğim Efeler tek oynamaz, ya arkadaşları ya da bir eşi olması gerekir ! O yüzden aranızdan birini seçeceğim" dediğinde, tüm kızlar bir anda bağırmaya başladı.

"Ben ! Ben ! Ben !" 

Tekin gözü korkmuş bir şekilde geri çekilirken, "durun !" Diye bağırınca, herkes bir anda sus pus oldu.

"Aranızdan belli ki birini seçemeyeceğim o yüzden daha adil olması için gelin hanımın sağdıcı.." Tuğba'nın yanında duran Zeynep'in kalbi sanki kulaklarında atacak kadar şiddetlendi.

"Zeynep'i sahneye davet ediyorum !" Bu defa alkış yapan kızlar değil kasabanın kadınlarıydı, özellikle Fatma ve Gülsüm hanım. Zeynep yerinden kımıldayamazken, Yusuf kafasını çevirip Zeynep'e baktı. Başta Tekin'in bu kararına içten içe kızmış olsada şimdi Zeynep'i seçmesine nedense memnun olmuştu.

Tuğba bir an arkadaşına inme indiğini sanıp hızla yerinden kalkarak Zeynep'i kontrol etmiş ve heyecandan donup kaldığını anladığında ise gülümseyerek arkasından ittirerek sahneye çıkarmıştı.

Şimdi sahnede Yusuf ile Zeynep karşı karşıya dururken Tekin gülümseyerek kenara çekilmiş, Ecrin de kocaman gülümseyerek müziği tekrar başa sarmıştı. Bir köşede kıskançlıktan gözü dönmüş Çağla ve diğer kızlar varken, diğer köşede gözleri dolu dolu olan Fatma hanım ve Gülsüm hanım vardı.

Yusuf kollarını kaldırdığında, Zeynep de aynı şekilde karşılık verip yavaşça birbirlerine doğru yaklaştı. Ten tene değmezken ruhlar nasıl bir olurdu, bu dansla herkese adeta kanıtlarcasına mükemmel bir uyumla oynuyorlardı. Zeynep gülümseyerek kendisini dansın uyumuna bıraktığında, Yusuf da aynı gülümsemeyle karşılık verdi. Hani bir kamera bir noktaya odaklandığında, arka plan bulanık olurdu ya.. İşte tam da öyleydi, sanki etraftaki bütün hareketler bir anda yavaşlamış sadece dünyada her ikisi kalmıştı…

Sormuşlar Dervişe; "hayat nicedir ?"

Demiş ki; "Hayat bilmecedir. Attığın her adım bir hece. Çözene gündüz, çözmeyene gecedir…"

***

B Ö L Ü M

S O N U


Loading...
0%