Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@hayalperestanka

Ben Gözde Gündoğdu.

Babasının gözde tek kızı..

Annesinin ilk göz ağrısı...

Ve..

Durun, en iyisi size hikayemi en başından kısaca anlatayım !

Hayatı boyunca şans kelimesinin ne anlama geldiğini bilmeyen, tam şanslıyım dediğim anda muhakkak bir hayal kırıklığı yaşayan, hatta şans kelimesini sözlükte dahi baksam bulamayacak bir genç kızım. Şimdi siz bunda ne var diyorsunuz dimi ?

Ne yok ki..

On sekizinci yaş günüme kadar çevremdeki herkese kendimi bir yaş daha büyük söyleyip, artık büyümek istediğimi belli eden bir genç kızdım.

Ta ki hızlı geçen yıllara saydırıp, yirmi beşinci yaşıma girene kadar. Gerçi ben kendimi hâlâ on sekiz yaşında görüyorum. Sonuçta ne demiş şair; "İnsan olduğu yaşta değil, hissettiği yaştadır." Peki bu söz anneme söker mi ? Tabii ki de sökmez ! Onun gözünde 'evde kalmış genç kızlığa terfi ettim..' Annem ve babam demişken, hemen onları da size tanıtayım.

Annem Selma; on parmağında on marifet olan ve anneannemin dediğine göre eğer dedem okumasına izin verseymiş şuan garanti Vali olacak potansiyele sahip, tam bir Karadeniz kadını.

Babam Şevket; tam bir Karadeniz uşağı. Karadenizin hırçın dalgaları gibi yeri geldi mi dalgalanan, yeri geldiğinde ise Karadeniz'in yağmuru gibi sakin olan, İstanbul Emniyetinde Başkomiser.

Annem ve Babam görücü usulüyle evlenip sonradan birbirlerine aşık olan şanslı ve mutlu çiftlerden. Yirmi altı sene önce kemençeli, horonlu güzel bir düğünle evlenmiş ve Babamın tayini yüzünden güzelim Trabzon'dan kalkıp İstanbul'a gelmişler. Şuan ki oturduğumuz asırlık mahallede, apartmanımızın ismi gibi huzur dolu yuvamıza yerleşmişiz. Aradan geçen üç aydan sonra ise mutluluk kaynakları olan ben düşmüşüm annemin rahmine. İçerde yatmak zor iş. Birde benim gibi kapalı alan fobiniz varsa, daha da zor. O yüzden peşin hükümden dokuz ay yatacağım anne karnından, erken terhisle yedinci ayda dünyaya hızlı bir giriş yapmışım.

Sanırım şu an aceleci olmam, erken doğumumdan kaynaklanan küçük bir pürüz. Aman canım neyse küçük pürüzleri çok da takmamak lazım. Aradan yıllar geçmiş ve ben artık altı yaşıma girmiştim. Evin tek gözdesi, prensesi o zamanlar bendim. Ne istersem yapılır, ne istersem alınacak kadar şımartılırdım.

Aynı apartmanda oturduğumuz karşı komşularımız Gülten teyzem ve Hasan Amcamın kızları yani benim en yakın dostum Feyza'nın kardeşi olacak haberi, bütün herkesi mutlu ederken ben ve Feyza aynı fikirde değildik. Feyza bütün gün ağlamış kardeş istemem diye apartmanı ayaklandırmıştı. Tabi ben içten içe hâlâ evin tek kızı olduğum için mutluydum. Daha sonradan kendime hakim olamayıp Feyza'nın bu haline gülmüştüm ve işte asıl olanlar o zaman olmuştu..

Tam iki ay sonra annemin de hamile olduğu haberiyle resmen sarsıldım. Feyza ise bu iki ay içerisinde kardeşi olacağına kabullenmiş, hatta artık gelsin diye tutturur olmuştu. Tabii olan bana oldu. Ne demiş Atalarımız; 'Gülme komşuna gelir başına..'

Resmen sözler bana söylenmiş gibi kapak olurken, bu sefer ben kıskançlık krizine girmiş ve kardeş istemem diye tutturmuştum. Yeni doğacak kardeşime alışmak ve onu kabul etmek için üç ay boyunca babamdan çeşitli rüşvetler aldım. Çocuk aklı işte gelen oyuncakları görünce artık bir kardeşim olacağına kabullenmiştim.

Ta ki, Trabzon'dan gelen telefona kadar !

Ben oturma odasında barbie bebeklerimle oyun oynarken, annem ise mutfakta yemek yapmakla meşguldü. O sırada çalan ev telefonuyla bebeklerimi bir kenara atıp annemden önce telefonu açmak için koştum. Telefonun üzerinde olan danteli tutup yere atarken telefonu hemen kulağıma dayadım. Ben daha 'alo' diyemeden babannem kendi ağzıyla, müjdeli haberi bana ilk veren kişi olmuştu. Ne müjdeydi ama!

"Kiuz gelun, iküz uşaklara gebeymüşsün. Dün uşağım beni aradi müjdeledü. Çok sevundum ! Hayırli olsin uşaklarun." Babannemin bana yanlışıkla verdiği haberle, ağzım adete iki seksen açılmıştı.

Karadeniz insanı sıcak kanlı olduğu kadar ileri gelen yaşlıları, yani babaannem gibi olanlar oğlan çocuklarına daha düşkündü. Sağ olsun babannem beni de çok severdi ama dediğim gibi bir tane de olsa babamın soyundan bir oğlan çocuğu istiyordu ki, duası kabul oldu ve annem ikiz bebeklere hamile kaldı. Tabii ben ikiz bebek müjdesiyle kıskançlık krizine tekrar girdim. Gerçi bu durum o zamanlarda benim için zarardan çok yarar oldu. Çünkü aldığım rüşvet bir iken, iki olmuştu.

Tabii ki Kinder Sürpriz gibi yumurtlayan anneme iki ay boyunca tripler attım.

Küçükken herkes masumdur. Bende masumdum işte. Yoksa çizgi filmde izlediğim gibi leyleklerin çocuk getirmediklerini nereden bileyim. Tam on ay boyunca her gün öğle saatlerinde, elimdeki sapanla balkonda leylek bekledim. Güya leylek bize gelmeden ben leyleği vuracağım, o da çocukları getiremeden kaçacak. Allahım, akla bak !

Bu arada evet, tam on ay ! Ben yedinci ayda dünyaya gelirken, erkek kardeşlerim uyuşuk olduklarını belli ederek onuncu ayda dünyaya geldiler. İsimleri ise Metin ve Tekin oldu. Eve ilk geldiklerinde onları kapıda ben karşıladım. Zaten eve ilk gelen ziyaretçilerimiz de aile dostlarımız Zehra teyzem, Hasan amcam, Feyza ve onun daha üç aylık olan kardeşi Buğra olmuştu ve bende artık bir Abla olmuştum.

Kardeşim olursa eğer 'benim konumum ne olur ?' Diye aklımı kurcalayan, hayatı bana zehir eden o uğursuz düşünceler, aslında hayatımızda değişen hiçbir şeyin olmadığını ve sadece ailemizin daha güzel genişlediğini fark etmemle son bulmuştu. Tabi bu durum her gece ağlayan Metin ve Tekin'in uykumun içine etmeleri gerçeğini değiştirmemişti. Hâlâ evin tek kızı olduğum durum değişmez iken, üzerine bir de abla rütbesine terfi etmiştim ve böylelikle benim hikayemin başlığı da bununla birlikte değişti.

Babasının prensesi, annesinin ilk göz ağrısı, erkek kardeşlerinin biricik ablası❣️

***

B Ö L Ü M

S O N U

 

 

 

 

 

Loading...
0%